![]() |
|
![]() |
|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
![]() |
![]() |
#1 |
|
![]() Serbest meslek makbuzu düzenlerken asgari ücret tarifesi mi esasa alınmalı? Bu tarifenin altında bir ücrette anlaşmış isek müvekkille yinede asgari tarifeden mi makbuz kesmemiz gerekiyo?Dava sonucunda lehimize hükmedilen veya icra takibinde kazanılan vekalet ücretine makbuz keserken müvekkile mi karşı tarafamı kesmemiz gerekiyo?Vekalet ücretini taksitler halinde alıyosak bu durumda dava sonunda ücretin tamamına mı yoksa taksitler alındıkça alınan miktar için mi makbuz kesilmeli? tşkler
|
![]() |
#2 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Dava ve icra takiplerinde karşı taraf vekalet ücretine hak kazandıysanız makbuzu müvekkilinize değil, karşı tarafa kesmek zorundasınız. Eğer vekalet ücretini elden aldıysanız ve karşı taraf stopaj kesmek zorunda olduğunuz mükelleflerden ise (ki kimlerin bu kapsamda olduğunu muhasebeciniz bilir) vekalet ücreti üzerine %20 stopaj eklemelisiniz. Aldığınız stopaj tutarını da vergi dairesine beyan edip karşı taraf adına siz yatıracaksınız. Eğer vekalet ücreti elden değilde icra dairesine yatmış ise makbuzu yine karşı taraf adına düzenlemelisiniz. Ancak burada stopaj hesaplamadan makbuz düzenleyeceksiniz ve makbuzun bir suretini de icra dosyasına bırakmanız gerekmeketedir. |
![]() |
#3 |
|
![]() Asgari ücret yerine, o ay müvekkilinizden aldığınız ücreti esas göstererek makbuz kesebilirsiniz.2 bin liraya anlaştığınızı varsayarsak taksitle ödeyeceğini dikkate alırsak o ay 500 TL getirmişse 500 TL üzerinden makbuz kesilir. Vekalet ücretinde müvekkilinizi göstermeniz gerekiyor. Taksitler alındıkça alınan taksite göre makbuz düzenlenir.
|
![]() |
#4 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
MEslektaşım vekalet ücreti icra dosyasından tahsil edilse dahi, eğer borçlu şirket ise makbuz karşı taraf adına kesilmeli ve stopaj belirtilmeli. Bu makbuz da borçluya gönderilmeli. Zira karşı taraf vekalet ücretleri de serbest meslek kazancı sayılmakta ve makbuz bu şekilde düzenlenmelidir. Bu konuda THS'de de çok tartışmalar var. Fakat yarın bir gün bir sıkıntıyla karşılaşmamak için ve devlete ödenen stopaja engel olunduğu için ceza ödemek çok olasıdır. |
![]() |
#5 | |||||||||||||||||||||||
|
![]() [Eğer vekalet ücretini elden aldıysanız ve karşı taraf stopaj kesmek zorunda olduğunuz mükelleflerden ise (ki kimlerin bu kapsamda olduğunu muhasebeciniz bilir) vekalet ücreti üzerine %20 stopaj eklemelisiniz. Aldığınız stopaj tutarını da vergi dairesine beyan edip karşı taraf adına siz yatıracaksınız. ]
Öncelikle yukarıda verdiğim bilginin yanlış olduğunu fark etmiş durumdayım. öncelikle yanlış bilgilendirmeden dolayı özür dilerim.
Stopaj "Gelir veya kurumlar vergisine tabi bir kazanca ilişkin hasılatın ilgilisine ödenmesi aşamasında, ödemeyi yapanlarca, yasa ile belirlenmiş oranlar üzerinden istihkakın bir kısmının tutulup, hasılatı elde eden adına ve onun peşin vergisi olarak vergi dairesine yatırılması şeklinde uygulanan vergileme yöntemi ve vergi güvenlik tedbiridir" Dolayısıyla icra dairesine yatan vekalet ücretine makbuz keserken stopaj gösterebilmek için vekalet ücretini yatıranın sizin adınıza stopaj kesintisi yapıp vergi dairesine ödemesi gerekir. Siz stopajlı makbuz kestiğinizde gelir vergisi beyannamenizde bildirdiğiniz matrah üzerinden hesaplanan vergiden sizin adınıza kesilen ve vergi dairesine yatırılan stopaj düşülmektedir. Ayrıca eğer şartları oluşmuşsa ve sizden kesilen stopaj tutarı hesaplanan gelir verginizden fazla ise KDV ve diğer vergilerinizden mahsuben veya nakden iade talep edebilirsiniz. Eğer karşı taraf sizin adınıza ödediği vekalet ücretinden stopaj kesintisi yapmadıysa ve bunu vergi dairesine ödemediyse sizin makbuzunuzda stopaj göstermeniz usulsüz olacaktır. Bu konuda verilmiş müktezalarda mevcuttur. aşağıda bir tanesini sunuyorum. T.C.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı (Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü) Sayı : B.07.1.GİB.4.06.16.01/ 2008/GVK-94/25 Konu : Vekalet ücretinin tahsilinde gelir vergisi tevkifatı ……………………………………..
İlgi : ../../2008 tarihli dilekçeniz. İlgide kayıtlı yazı ile icra dosyalarından adınıza yapılan vekalet ücret ödemeleri ile ilgili olarak ödemeyi yapan borçlunun Gelir Vergisi Kanunu’nun 94’üncü maddesinde sayılan kişilerden olması durumunda yapılması gereken tevkifatların ödenmemesi halinde sorumluluğun kimde olacağı ve icra müdürlüklerine tevkifat uygulanmadan ödeme yapılması durumunda ne yapacağınıza ilişkin görüş talep etmektesiniz. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 65’inci maddesinde; “Her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançlar serbest meslek kazancıdır. Serbest meslek faaliyeti; sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır.” hükmü yer almıştır. Avukatlık Kanunu’nun 164 ile 166’ncı maddelerinde, avukatlık ücreti tanımlanmakta ve kaynakları itibariyle, sözleşmeye bağlı olarak iş sahibinden sağlanan vekalet ücreti ile dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenilen vekalet ücreti olmak üzere iki ayrı vekalet ücretinden söz edilmektedir. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 4667 sayılı Kanunla değişik 164’ncü maddesinin son fıkrasında; “...Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez.” denilmiştir. Aynı Kanun’un 168’inci maddesinin 3’üncü fıkrasında, “Avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır.”, 169’uncu maddesinde ise, “Yargılama mercilerince karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti, avukatlık ücret tarifesinde yazılı miktardan az ve üç katından fazla olamaz.” denilmektedir. Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı/alacaklı taraf avukatına ödenen vekalet ücreti; a) Mahkeme veya icra veznesinin düzenlediği makbuz imzalanarak nakten, b) Bizzat karşı/borçlu tarafın, mahkeme veya icra dairesinin tespit ettiği vekalet ücretini elden (nakten) veya banka havalesiyle ödemesi, c) Mahkeme veya icra dairesinin, yargılama ile birlikte davayı kazanan müvekkile herhangi bir şekilde ödeme yapması ve müvekkilin de karşı borçlu taraftan alınan vekalet ücretini avukata ödemesi, şekillerinde tahsil edilebilmektedir. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 94’üncü maddesinin birinci fıkrasında, kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseler, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçilerin maddede bentler halinde sayılan ödemeleri nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecbur oldukları hüküm altına alınmıştır. Öte yandan 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 8’inci maddesinde vergi sorumlusunun tanımı yapılmış olup, 11’inci maddesinde ise yaptıkları veya yapacakları ödemelerden vergi kesmeye mecbur olanların verginin tam olarak kesilip ödenmesinden ve bununla ilgili diğer ödevleri yerine getirmekten sorumlu oldukları, bu sorumluluğun bunların ödedikleri vergilerden dolayı asıl mükelleflere rücu etme haklarını kaldırmadığı hükme bağlanmıştır. Bu çerçevede, dava sonunda mahkeme ilamına göre veya icra takibi sonucu verilen kararla avukatlık tarifesine dayanılarak karşı tarafa yüklenen vekalet ücretinin icra müdürlüğüne veya doğrudan tarafınıza ödenmesi durumunda; borçlunun Gelir Vergisi Kanunu’nun 94’üncü maddesine göre tevkifat yapmak zorunda olanlar arasında bulunması halinde, söz konusu vekalet ücretinin brüt tutar olarak kabul edilmesi ve ödemeyi yapan borçlu tarafından vekalet ücreti ödemesi üzerinden gelir vergisi tevkifatı (2006/11449 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca %20 oranında) yapılması gerekmektedir. Ancak vekalet ücreti ödemesi yapan borçlunun Gelir Vergisi Kanunu’nun 94’üncü maddesinde sayılan tevkifat yapmakla sorumlu kişilerden olmaması veya borçlu tarafından herhangi bir sebeple tevkifat yapılmadan brüt tutarın icra dairesine veya tarafınıza ödenmesi halinde, düzenlenen serbest meslek makbuzunda herhangi bir tevkifat tutarı gösterilmeyecek olup, elde edilen serbest meslek kazancı tarafınızdan verilen yıllık beyanname ile vergilendirilecektir. Diğer taraftan söz konusu vekalet ücreti ödemeleri üzerinden yapılması gerektiği halde yapılmayan tevkifat dolayısıyla vergi dairesine karşı muhatap tutulacak kişi vergi sorumlusu yani borçludur. Buna göre tarafınıza veya icra müdürlüğüne ödenen brüt vekalet ücretini serbest meslek kazancı olarak beyan etmeniz ve beyannameniz üzerinde söz konusu vekalet ücretine ait herhangi bir tevkifat tutarını mahsup etmemeniz kaydıyla, yapılması gereken tevkifata ilişkin olarak sorululuğunuz bulunmamaktadır. Bilgi edinilmesini rica ederim |
![]() |
#6 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
|
![]() |
#7 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
|
![]() |
#8 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Sayın AV.Alper Tunker icra takibinde tarafıma verilen vekalet ücreti için(karşı taraftan aldığım) makbuz keserken stopaj belirtmeli miyim? |
![]() |
#9 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
not: sayın Yasin Yıldız'ın eklediği 5 nolu mesajda sorunuzun tam karşılıgı altı çizili bölümde detaylı olarak yer almaktadır |
![]() |
#10 |
|
![]() Merhaba
Bu konudaki özelge ve makaleleri paylaşıyorum. Kanımca bu gelirin KDV ve stopajdan ari olması. Ama uygulamada sıklıkla görülen KDV dahil stopaj hariç olduğu yönünde. Resmi kurumların kendi şubeleri arasında bile bütünlü yok. Örneğin SGK'nın bir şubesi makbuz dahi istemeden hükmedilen rakamı aynen hesabınıza yatırıyor, başka şubesi KDV ve stopaj kesintisi yapıyor. Herkese iyi çalışmalar. Tarih 09/02/2011 Sayı B.07.1.GİB.4.06.16.01-2010-GVK-65-12-70 Kapsam T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI ANKARA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü Sayı : B.07.1.GİB.4.06.16.01-2010-GVK-65-12-70 09/02/2011 Konu : Vekalet ücretinin tahsilinde gelir vergisi tevkifatı yapılıp yapılmayacağı hk. İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, bakmış olduğunuz bir dava dolayısıyla mahkeme kararına istinaden ... Vergi Dairesi Müdürlüğü'nün tarafınıza vekalet ücreti ödeyeceğini, söz konusu ödemenin yapılabilmesi için düzenlediğiniz serbest meslek makbuzunun adı geçen vergi dairesi tarafından yanlış düzenlendiği gerekçesiyle düzelttirildiğini belirterek, söz konusu vekalet ücretiniz üzerinden stopaj ve katma değer vergisinin nasıl hesaplanacağı hususunda Başkanlığımızdan bilgi istenilmektedir. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 65 inci maddesinde; "Her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançlar serbest meslek kazancıdır. Serbest meslek faaliyeti sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır." hükmü yer almıştır. 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164 ile 166 ncı maddelerinde, avukatlık ücreti tanımlanmakta ve kaynakları itibariyle, sözleşmeye bağlı olarak iş sahibinden sağlanan vekalet ücreti ile dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenilen vekalet ücreti olmak üzere iki ayrı vekalet ücretinden söz edilmektedir. Aynı Kanunun 4667 sayılı Kanunla değişik 164 ncü maddesinin son fıkrasında; "... Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez." denilmiştir. Yine aynı Kanunun 168 inci maddesinin 3 üncü fıkrasında, "Avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır." , 169 uncu maddesinde ise, "Yargılama mercilerince karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti, avukatlık ücret tarifesinde yazılı miktardan az ve üç katından fazla olamaz." denilmektedir. Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı/alacaklı taraf avukatına ödenen vekalet ücreti; a) Mahkeme veya icra veznesinin düzenlediği makbuz imzalanarak nakten, b) Bizzat karşı/borçlu tarafın, mahkeme veya icra dairesinin tespit ettiği vekalet ücretini elden (nakten) veya banka havalesiyle ödemesi, c) Mahkeme veya icra dairesinin, yargılama ile birlikte davayı kazanan müvekkile herhangi bir şekilde ödeme yapması ve müvekkilin de karşı borçlu taraftan alınan vekalet ücretini avukata ödemesi, şekillerinde tahsil edilebilmektedir. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında; Kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçilerin maddede bentler halinde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaları gerektiği hükmü yer almıştır. Buna göre, dava sonunda mahkeme ilamına göre veya icra takibi sonucu verilen kararla avukatlık tarifesine dayanılarak karşı tarafa yüklenilecek vekalet ücretinin Gelir Vergisi Kanununun 65 ve 66 ncı maddelerine göre serbest meslek erbabı olan avukatlara ödenmesi halinde, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesi ve 2009/14592 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca sorumlularca % 20 nispetinde gelir vergisi tevkifatına tabi tutulması gerekir. Diğer yandan, mahkeme kararına istinaden tarafınıza ödenecek vekalet ücreti serbest meslek faaliyeti kapsamında katma değer vergisine tabi olup, düzenleyeceğiniz serbest meslek makbuzunda ayrıca katma değer vergisi hesaplanacaktır. Ancak, mahkeme kararında "KDV hariç" şeklinde bir ifadenin yer almaması halinde vekalet ücretine katma değer vergisi dahil kabul edilecek ve iç yüzde oranı uygulanmak suretiyle tespit edilen katma değer vergisi düzenleyeceğiniz serbest meslek makbuzunda gösterilecektir. Buna göre, ekte yer alan mahkeme kararında "KDV hariç" şeklinde bir ifadenin yer almaması nedeniyle vekalet ücretine katma değer vergisi dahil kabul edilecek ve iç yüzde oranı uygulanmak suretiyle katma değer vergisi tutarı hesaplanacaktır. Vekalet ücreti ödemesi yapacak olan Başkent Vergi Dairesi Müdürlüğünün Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesine göre tevkifat yapmak zorunda olanlar arasında bulunması nedeniyle, ödenecek vekalet ücretinden katma değer vergisi tutarı çıkarıldıktan sonra kalan tutar üzerinden gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekmektedir. Bilgi edinilmesini rica ederim. Vergi Dairesi Başkanı a. Grup Müdürü V. (*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir. (**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir. (***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır. ----------------------------- Vekâlet ücretinde stopaj ve KDV sorunu M. Fatih Köprü | 17/11/2013 Avukat vekalet ücretlerinin, kaynakları itibarıyla ikiye ayrılması mümkün. Sözleşmeye bağlı olarak iş sahibinden (temsil edilen kişi veya kurumdan) alınan ve mahkeme kararına istinaden karşı taraftan alınan olmak üzere. Sözleşmeye bağlı olarak temsil edilen kişi veya kurumdan alınan vekâlet ücretlerinin vergilendirilmesi konusu oldukça net. Ancak mahkemelerce hükmolunan ve karşı tarafa yüklenen vekâlet ücretleri için bunu söylemek pek mümkün değil. Daha doğrusu Mali İdarenin konuya ilişkin görüşü açık olmakla birlikte, KDV ve stopajla ilgili farklı görüşlerin olduğu biliniyor. Bu hafta, avukatların iş sahibinden aldıkları vekâlet ücretlerinin vergilendirilmesi konusuna kısaca değindikten sonra, dava sonunda, karşı tarafın avukatına ödenen vekâlet ücretlerinin gelir vergisi stopajı (tevkifat), katma değer vergisi (KDV) ve belge düzeni açısından değerlendirilmesine yer vereceğiz. İş sahibinden alınan vekâlet ücretleri Avukatlar serbest olarak çalışabildiği gibi, bir işverene bağlı yani ücretli olarak da çalışabiliyorlar. Bu ayrım vergilemeyi de etkiliyor. Serbest olarak çalışan ve vekâlet sözleşmesi kapsamımda iş sahibinden vekâlet ücreti alan bir avukat, gelir vergisi mevzuatı açısından serbest meslek erbabı, elde ettiği kazanç da serbest meslek kazancı kabul ediliyor. Şirketler ile ticaret ve serbest meslek erbabı, kamu kurumları, dernek ve vakıflar ile bunların iktisadi işletmeleri gibi gelir vergisi yasasında sayılan kişi ve kurumlar, serbest çalışan avukatlara ödedikleri vekâlet ücreti üzerinden yüzde 20 oranında tevkifat (vergi kesintisi) yapmak zorundalar. Serbest çalışan avukatların bu kazançlarını ayrıca yıllık gelir vergisi beyannamesi beyan etmeleri de gerekiyor. Beyanname üzerinde hesaplanan gelir vergisinden, yıl içerisinde kesilen vergileri düşebiliyorlar. Avukatın hizmet akdi çerçevesinde bir işverene bağımlı olarak faaliyetini yürütmesi durumunda ise işveren tarafından avukata ödenen bedeller ücret olarak değerlendiriliyor. Bu durumda işveren ödediği ücretler için bordro düzenliyor, ücretten gerekli vergi ve SGK kesintilerini yaparak net ücreti avukata ödüyor. Ücretlerde vergi oranı yüzde 15 ile yüzde 35 arasında değişiyor. Tek işverenden sağlanan ve vergisi işveren tarafından kesilmiş olan ücret gelirleri için yıllık gelir vergisi beyannamesi verilme zorunluluğu da bulunmuyor. Karşı taraftan alınanlar Dava sonucunda mahkeme tarafından karşı taraf avukatına ödenmesine karar verilen vekâlet ücretinin, doğrudan avukatlara ödenmesi veya ödemenin icra müdürlükleri aracılığıyla gerçekleştirilmesi mümkün. Maliye İdaresinin görüşü, bu ödemelerin % 20 oranında vergi kesintisine tabi tutulması gerektiği yönünde. Vergi kesilmeli mi? Karşı taraf aleyhine hükmedilen vekâlet ücretinin, serbest çalışan avukatlara icra müdürlükleri aracılığıyla ödenmesi durumunda vergi kesintisini kimin yapacak? Bakanlık buna ilişkin olarak, icra müdürlüklerine ödeme yapıldığı sırada, ödemeyi yapan borçlu tarafından gerekli vergi kesintisinin yapılması gerektiğini söylüyor. Bakanlığın görüşü ve uygulaması bu yönde olmakla birlikte, İstanbul 6. Vergi Mahkemesinin 29.05.2012 tarihli, E:2011/1985 ve K:2012/1304 sayılı kararında konu hakkında farklı bir değerlendirme yapıldığını görüyoruz. Karara konu olayda, davacı şirketin aleyhine sonuçlanan dava sebebiyle icra dairesi aracılığıyla ödenen vekâlet ücreti üzerinden davacı şirket tarafından tevkifat yapılmadığı gerekçesiyle cezalı tarhiyat yapılmıştır. Mahkeme kararında avukata ödemeyi yapan icra dairesinin de Gelir Vergisi Kanunu kapsamında tevkifat yapmak zorunda olan kurumlardan biri olduğu belirtilmiş ve tevkifatın da icra dairesi tarafından yapılarak vergi dairesine ödenmesi gerektiğine hükmedilmiştir. Kararda ayrıca, aralarında vekâlet ilişkisi bulunmayan bir avukat tarafından düzenlenen serbest meslek makbuzunda, sırf davacı şirketin adına yer verilmesi nedeniyle, davacının gelir vergisi stopajından sorumlu tutulamayacağı belirtiliyor. Bu kararla mahkeme tarafından davacının icra dairesi kanalıyla karşı taraf avukatına ödediği vekâlet ücretleri üzerinden gelir vergisi kesintisi yapma sorumluluğu bulunmadığı kabul edilmiş oluyor. Aldığımız en son bilgi, bu kararın Bölge İdare Mahkemesinde de onandığı yönünde olmakla birlikte, buna ilişkin karar henüz elimize ulaşmamıştır. Sayıştay kararı Konuya ilişkin bir de Sayıştay kararı var. 2. Dairenin 20.11.2008 tarihli ve K.34117 sayılı kararında; Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesinde sayılan tevkifata tabi ödemelerin esasen, istihkak sahibi ile ödemeyi yapan kimse arasındaki hizmet bağından kaynaklandığı belirtiliyor. Kararın devamında bir ödemenin tevkifat kapsamında olması için, ödemeyi yapan kimse ile serbest meslek erbabının, bir hizmet-ücret ilişkisi içinde bulunmalarının gerektiği, oysa ilam uyarınca avukatlık ücreti ödemesi gereken taraf ile karşı taraf avukatı arasında böyle bir ilişkinin bulunduğunun iddia edilemeyeceği belirtiliyor. Kararda özetle, karşı taraf avukatlarına ödenen avukatlık ücretlerinden gelir vergisi kesintisi yapılmasına olanak bulunmadığı vurgulanıyor. Bu konuya ilişkin bildiğimiz bir Danıştay kararı bulunmasa da, yukarıdaki Vergi Mahkemesi ve Sayıştay kararı çerçevesinde karşı taraf avukatına ödemeyi yapan borçlunun stopaj yapma yükümlülüğünün bulunmadığı yönündeki görüşlerin sağlam temellere dayandığı görülüyor. Danıştay tarafından da aynı yönde kararlar tesis edilmesi durumunda, İdarenin konuya ilişkin görüşünü tekrar gözden geçirmesi yerinde olacaktır. Vergi idaresi: “KDV’ye tabi” Vergi idaresi tarafından verilen görüşlerde, mahkeme kararı gereğince serbest çalışan bir avukata ödenen vekâlet ücretlerinin, serbest meslek faaliyeti kapsamında katma değer vergisine (KDV) tabi olduğu belirtiliyor. Buna göre avukat tarafından serbest meslek makbuzu düzenlenmeli ve bu makbuzda ayrıca KDV hesaplanmalıdır. İdare görüşlerinde, mahkeme kararında “KDV hariç” şeklinde bir ifadenin yer almaması durumunda, vekâlet ücretine KDV’nin dahil olduğunun kabul edileceğini ve iç yüzde ile hesaplanan KDV tutarının belgede gösterileceğini belirtiyor. Diğer taraftan söz konusu ödemenin davayı kazanan gelir veya kurumlar vergisi mükellefi olan bir işverene yapılması durumunda, İdare, tahsil edilen ücretin gelir olarak kayıtlara alınması, Vergi Usul Kanunu'nda öngörülen belgelerin düzenlemesi ve KDV hesaplaması gerektiğini ifade ediyor. Bu vekâlet ücretinin işveren tarafından ücretlisi durumundaki avukatına intikal ettirilmesi durumunda ise avukatın ücret matrahına dahil edilerek Gelir Vergisi Kanunu’nun ücret ile ilgili hükümlerine göre vergilendirilmesi gerekiyor. Hizmet karşılığı değil İdarenin görüşünü özetledik. Ancak bu konuyla ilgili bir de mahkeme kararından bahsetmemizde fayda var. İstanbul 11. Vergi Mahkemesinin 14.05.2012 tarihli, E:2011/1275 ve K:2012/1046 sayılı kararı. Kararda, karşı taraf avukatına ödenen vekâlet ücretinin, ödeyenin bu kişiden aldığı bir hizmetin karşılığı olmadığı, zaten bu avukatların karşı/borçlu tarafa serbest meslek faaliyeti kapsamında bir hizmet sunmasının hukuken mümkün olmadığı vurgulanıyor. Dolayısıyla bu vekâlet ücretinin; - Hem verilen hizmet karşılığı elde edilen bir bedel niteliğinde olmaması, - Hem de hizmet verilen kişiden tahsil edilen bir bedel olmaması, sebebiyle KDV’nin konusuna girmediğine hükmediliyor ve davacı adına yapılan tahakkuk iptal ediliyor. Ancak bu kararın kesinleşmediğini, temyiz aşamasında (Danıştay’da) olduğunu hatırlatmakta fayda görüyoruz. Mahkemenin yukarıda yer verilen gerekçelerinin Danıştay tarafından da kabul edilerek, kararın bu yönde kesinleşmesini umuyoruz. Bu durumda İdarenin anlayışı çerçevesinde KDV’ye tabi tutulan bu tür işlemlerin birçoğunun, ilgililer tarafından yargıya intikal ettirileceği beklenmelidir. Belge düzeni İcra dairelerince borçludan alınarak, müvekkili adına takibat yapan alacaklı taraf avukatına ödenmesine karar verilen vekâlet ücretlerinin ödendiği anda, avukat tarafından borçlu adına en az 2 nüsha serbest meslek makbuzu düzenlenmesi gerekiyor. Makbuzu düzenleyen serbest avukat tarafından bu belgenin bir nüshası ödemeyi yapan memura veriliyor. 2007 yılında yapılan değişiklik kapsamında artık, makbuzun avukatta kalan nüshasına icra dairesince ödemenin yapıldığına dair bir şerh düşülmesi ve ödemeyi yapan memur tarafından bu makbuzun imzalanması şartları aranmıyor. ------------- KARŞI TARAFA YÜKLENEN VEKALET ÜCRETİNİN VERGİLENDİRİLMESİNDE YAŞANAN GELİŞMELER VE SON DURUM Değerli okuyucular ilk sayıda karşı tarafa yüklenen vekalet ücretinin vergi yasaları karşısındaki durumunu ele almış ve özetle ; Bu ücretin Gelir Vergisi Kanunu (GVK) çerçevesinde vergilendirilmesi gereken bir gelir olduğunu ve tahsil edildiğinde o yılın geliri olarak yıl sonunda gelir vergisi beyannamesine dahil edileceğinin açık olduğunu , ancak bu ücretin Katma Değer Vergisi Kanunu ( KDVK) ve stopaj uygulamasını düzenleyen GVK. 94. Md. karşısındaki durumunun karışıklığa yol açtığını belirtmiş ve kısaca ; Anayasa ( AY ) 73. Md. gereği vergi hukukuna yasallık ilkesinin egemen olduğunu , Ay. 73. Md. nin “ vergi ,resim , harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur,değiştirilir veya kaldırılır “ düzenlemesi gereği vergiyi doğuran olay yasada açık olarak düzenlenmedikçe vergi alınamayacağını ve bu ilkenin bir devamı olarak vergi hukuku alanında kıyas yasağı söz konusu olduğundan vergi yasalarında görülen boşluklar ya da eksik yasal düzenlemelerin ancak yasama süreci içinde doldurulacağını belirtmiş , bu nedenlerle de karşı tarafa yüklenen vekalet ücretinin KDVK. 1/1. Md.nin anladığı anlamda bir hizmet ifası sonucu alınmaması nedeni ile KDV‟ ne tabi olamayacağını belirtmiştik . Aynı şekilde ödemeyi yapmak durumunda kalan karşı taraf , GVK.94/1 Md. sayılan kişi ve kurumlardan ise bu ödemeyi yaparken stopaj kesintisi yapamayacağını ,zira karşı tarafla bir hizmet ilişkisi bulunmadığını ve bu ücretin yasadan kaynaklanan zorunlu bir nedenle adeta cebri icra tehdidi altında ödenmesi nedeni ile aynı şekilde GVK. 94 Md. nin kapsamına da girmeyeceğini belirtmiştik . Ancak bugün gelinen noktada bazı gelişmeler olmuştur . Öncelikle İstanbul Barosunun 25.04.2002 tarihinde İstanbul Deftardarlığı ve 02.07.2002 tarihinde Gelirler Genel Müdürlüğü nezdindeki görüş talebine 17.04.2003 tarihinde Gelirler Genel Müdürlüğünün 16441 sayılı yazısı ile cevap verilmiştir ve konu Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 13.03.2003 tarih , E.2003/729 , K.2003/1973 sayılı kararında ele alınmıştır . Maalesef Gelirler Genel Müdürlüğü daha önce açıkladığı görüşlerinden de geriye giderek son derece şaşırtıcı bir görüş dile getirmekte ve Yargıtay kararında da doğru bir ilkeden yola çıkılmakla beraber karışıklığa yol açan bir açıklama getirilmektedir. Şöyle ki ; Mukteza veya yeni deyimi ile özelgede konu ,serbest çalışan avukat ve bir kuruma ya da kişiye ücretle bağlı olarak çalışan avukatlar bakımından ikiye ayrılarak ele alınmıştır . Kısaca denilmektedir ki ; “...Dava sonunda kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücretinin GVK. nun 65 ve 66 „ıncı maddelerine göre serbest meslek erbabı olan avukatlara ödenmesi halinde , GVK. 94‟üncü maddesi ve 27.11.1999 tarihli 99/13646 sayılı Bakanlar Kurulu kararı uyarınca sorumlularca %20 nispetinde gelir vergisi tevkifatına tabi tutulması gerekir. Ayrıca 3065 sayılı KDVK. 1. Md. 1 numaralı bendi hükmü ile serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler KDV „ye tabi olduğundan karşı taraf avukatına ödenen ve serbest meslek kazancı niteliğinde olan söz konusu vekalet ücreti ayrıca KDV‟ye tabi olacaktır. ..........VUK.236 Md. hükmü uyarınca ödemeyi yapan adına serbest meslek makbuzu düzenlenmesi ve düzenlenen bu belgede ayrıca KDV‟nin de hesaplanıp gösterilmesi gerekir. -2- Davacı avukatının ,ücretli olarak davacının yanında çalışıyor olması ve mahkemelerce hükmolunan vekalet ücretinin davayı kazanan müvekkile ödenmesi durumunda , bu ödemelerden gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekir. Bu durumda davayı kazanan müvekkilin gelir ve kurumlar vergisi mükellefi olması halinde ,karşı taraftan tahsil ettiği ücreti, ticari faaliyeti çerçevesinde elde edilen gelir olarak kayıtlarına alması ve bu konuda VUK. da öngörülen belgeleri düzenlemesi, bu belgelerde ayrıca KDV ni de hesaplaması gerekmektedir. Karşı taraftan alınan bu vekalet ücretinin işveren tarafından ücretlisi durumunda olan avukatına intikal ettirmesi durumunda ,ilgili olduğu ayın ücret matrahına dahil edilerek GVK. nun ücret ile ilgili hükümlerine göre vergilendirileceği tabidir. Bu durumda KDV hesaplanması söz konusu değildir. “ Gelirler Genel Müdürlüğünün bu görüş yazısındaki değerlendirmeler vergi hukuku prensipleri ile bağdaşmamaktadır , ayrıca Avukatlık Kanunu düzenlemelerine de yeterince vakıf olunmadığı görülmektedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki 4667 sayılı Avukatlık Kanunu 164/ son Md. “ Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez “ düzenlemesini getirmiştir . Bu nedenle anılan özelgenin son paragrafında yer alan “ Davacı avukatının , ücretli olarak davacının yanında çalışıyor olması ve mahkemelerce hükmolunan vekalet ücretinin davayı kazanan müvekkile ödenmesi durumunda.....” varsayımı , Avukatlık Kanununun bu düzenlemesi karşısında mümkün değildir . Ayrıca karşı taraf vekalet ücretine hak kazanmak için davacı olmak şart değildir , davalı taraf da davayı kazandığında bu ücreti hak edebileceğine göre özelgede sürekli davacıdan bahsedilmesi yanıltıcı olmaktadır. Özelgede ki açıklamalarda bu ücretin davayı kazanan veya icra takiplerinde alacaklı olan vekiline ödenen ücret olduğunun yeterince kavranmadığı da görülmektedir. Bu ücret artık her durumda salt avukata aittir ve avukatın ücretli ya da serbest çalışıyor olması durumu değiştirmeyecektir . Yani özelgede belirtilen görüş aksine yasa gereği artık İş sahibi-Müvekkil bu ücreti tahsil edemeyecektir . Bu nedenle davayı kazanarak ücrete hak kazanan davacı avukatı, ücretli olarak davacı yanında çalışıyor olsa dahi Avukatlık Kanununa göre iş sahibi olan davacının bu ücretle hiçbir bağı kalmadığından vekil avukat bu ücreti tek başına tahsil edecektir. Bu nedenle bu varsayıma dayanarak yapılmış açıklamalar mevcut yasal düzenlemeler ile çelişmektedir. Ayrıca özelgede yapılan açıklamalardan Avukatlık Kanunu ve mesleğin özelliklerinin yeterince kavranmadığı da görülmektedir . Örneğin özelgede KDV ve GVK. 94 Md. çerçevesinde stopaja tabi olduğu açıklanan karşı taraf vekalet ücreti tahsil edildiğinde , serbest meslek makbuzunun ödemeyi yapan karşı taraf adına düzenlenmesi gerektiği belirtilmektedir . Oysa ki gerek Avukatlık Kanunu ve Gerekse Türkiye Barolar Birliği‟nin (TBB) Meslek Kuralları bakımından bir avukatın karşı taraf ile ilişkiden kaçınması mesleki bir zorunluluktur . TBB‟nin 8-9 Ocak l971 tarihinde Adana‟da yapılan IV. Genel kurul toplantısında kabul edilen Meslek Kuralları „nın 31 Md. de “ Avukat hasım tarafından ancak avukatı ile görüşebilir. ( Hasmın avukatı yoksa ) Avukatın hasım ile teması zorunlu sınırlar içinde kalır. Hasım tarafla her temasından sonra avukat müvekkiline bilgi verir .” Yine Md.36 da “ Bir anlaşmazlıkta taraflardan birine hukuki yardımda bulunan avukat yararı çatışan kimseleri temsil etmemek kuralı ile bağlıdır” denilmektedir. Mesleki kurallar gereği avukatın karşı tarafla ilişkisinin bu derece sınırlandırılmış olması ve de en önemlisi karşı tarafa hizmet vermenin imkansızlığı nedeni ile serbest meslek makbuzunun ödemeyi yapan karşı taraf adına düzenlenmesi mümkün değildir. Kaldı ki davayı kaybedenin ya da icra takibinde borçlu olan kişinin bir nevi kendisi aleyhine çalışan kişinin müşterisi konumuna düşeceği böyle bir uygulama hukukun temel prensiplerine ve mantığa da aykırıdır.(1) Burada davayı kaybeden ya da icra da borçlu olan kişi bu ücreti bir hizmet aldığı için ödememekte , -3- tam tersi yasadan kaynaklanan zorunlu bir ödemede bulunmaktadır. Kısaca avukatın hiçbir biçimde hizmet vermediği ve hatta temas kurması dahi sıkı kurallara bağlanmış karşı tarafa ( ücreti ödeyen) makbuz kesmesinin hiçbir hukuki temeli bulunmamaktadır . Bu değerlendirme hataları dışında özelgedeki en temel hata serbest olarak çalışan avukatın tahsil ettiği karşı taraf vekalet ücreti için KDV ödemesi gerektiği ve gerektiğinde stopaj kesintisi yapılacağının belirtilmiş olmasıdır. Yukarıda da belirttiğimiz üzere bu görüş AY.73. Md. düzenlemesini bulan verginin yasallığı ilkesine aykırıdır. Zira KDVK. 1/1. Md. incelendiğinde görüleceği üzere vergiyi doğuran olay mal teslimi ya da hizmet ifası olarak belirlenmiştir . İncelememize konu olayda ise bir hizmet ifası bulunmamaktadır . Zira avukat hizmeti müvekkiline vermektedir , ödemeyi yapmak zorunda kalan karşı tarafa verilmiş bir hizmet bulunmamakta ve meslek kuraları ile de bu açıkça yasaklanmaktadır. Nitekim gerek doktrinde ve gerekse Danıştay‟ın çeşitli kararlarında KDVK. na tabi olacak bir hizmetten bahsedebilmek için “....işin doğrudan doğruya ve münhasıran muhatap için yapılmış olması gerekir...” denmektedir. Bu doktrinde “ doğrudan bağlantı koşulu” olarak adlandırılmaktadır. (2) Yani bedel karşılığında yapılan hizmet ifaları, KDVK. nu açısından sadece hizmet veren kişi ile alıcı arasında hukuksal bir ilişki mevcut olduğu ve bu kişiler karşılıklı olarak davranışta bulunduğu , yani hizmet veren kişi ,alıcıya sağlanan bu hizmetin karşılığını temsil eden bir değeri ücret olarak aldığı takdirde vergilendirilebilir denilmektedir. (3 ) İncelediğimiz konu bakımından karşı tarafın ödemek zorunda kaldığı avukatlık ücreti taraflar arasındaki bir sözleşmeden kaynaklanmayıp yasadan kaynaklanmakta ve ödemeyi yapanın verilen hizmetten bireysel fayda sağlayıp sağlamadığına bakılmaksızın cebren tahsil edilebilmektedir . Bu nedenle yukarıda da açıkladığımız üzere bu KDVK. nun anladığı anlamda bedel karşılığı verilen bir hizmet olarak kabul edilemez ve bu nedenle de KDV söz konusu olmamalıdır. Nitekim KDVK‟ nun 15 no.lu Genel tebliğinin “ j “ bölümünde de “Mahkemelerce hükmolunan avukatlık ücretlerinin davayı kazananlara ödenmesi katma değer vergisinin konusuna girmemektedir “ denilmektedir. Aynı şekilde ödemeyi yapan karşı taraf ile tahsil eden avukat arasında sözleşmesel bir ilişki bulunmaması nedeni ile GVK. 94. Md. çerçevesinde stopaj kesintisi yapılması da mümkün değildir. Kısaca serbest meslek hizmeti GVK. ve KDVK. da vergilendirilmiştir, karşı taraftan alınan ücret de serbest meslek hizmeti dolayısıyla alınmıştır , o halde bu ücret de aynı şekilde gelir vergisine , KDV ne ve gerektiğinde tevkifata tabidir şeklinde bir mantıkla kurulduğu anlaşılan özelgenin yeterli inceleme araştırma yapılmadan Avukatlık Kanunu ve vergi hukukunun temel prensiplerinin göz ardı edilerek hazırlandığı görülmektedir. Ayrıca aynı tür vekalet ücretini serbest çalışan avukat tahsil ettiğinde KDV tabi olduğunu kabul edip , bir hizmet akti ile bağlı olarak ücretle çalışan avukat tarafından tahsil edildiğinde KDV söz konusu olmayacaktır demek aynı hukuksal konumda bulunanları farklı kurallara bağlı tutmak demektir ve bu da AY.10 Md. de düzenlemesini bulan eşitlik ilkesine aykırıdır. Bilindiği üzere özelgeler idarenin bir konu ile ilgili olarak ve sadece ilgilisi bakımından geçerlik taşıyan görüş açıklamalarıdır, burada kesin ve yürütülmesi zorunlu bir idari işlem söz konusu olmadığından iptal davasına konu edilmeleri mümkün değildir . Bireysel dava düşünülebilir ve bu durumda da en uygun yol beyannamenin idarenin görüşü doğrultusunda hazırlanıp ihtirazi kayıtla vergi dairesine verilmesi ve ardından tahakkuk tarihinden itibaren 30 gün içinde ilgili Vergi Mahkemesinde dava açılmasıdır. Ancak bu tür bireysel davalarla yargı yerlerini meşgul etmeden karşılıklı görüşmelerle sorunun aşılabileceğine inanmaktayım. Bu nedenle kanımca en uygun çözüm Türkiye -4- Barolar Birliği‟nin konuya eğilerek Gelirler Genel Müdürlüğü nezdinde , açıkladığımız görüşler çerçevesinde hatalı görülen idare görüşünün değiştirilmesi yönünde girişimlerde bulunmasıdır. Bu konuyu Türkiye Barolar Birliği‟nin Trabzon‟da yapılan 27. Olağan Genel Kurul Toplantısında İstanbul Barosu delegesi olarak yaptığım konuşmada dile getirdim ve TBB nezdinde vergi hukuku alanında çalışan avukatlardan oluşan sürekli bir komisyon kurularak gerek bu sorun ve gerekse vergisel diğer sorunlarımıza çözüm çalışmalarının yürütülmesi önerisinde bulundum . Ayrıca üyesi olduğum İstanbul Barosu Vergi ve İdare Hukuku Komisyonunda da konu yakından takip edilmektedir. Özelgedeki görüşler kadar olmasa da tartışılacak bir başka konu da Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin yukarıda anılan kararıdır. Kararda özetle ; “ 04.12.2002 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 21. Md. ile “ Bu tarifede yer alan ücretlere 3065 sayılı kanun hükümleri gereği KDV ayrıca ilave edilir “ düzenlemesi getirilmiş ise de bu düzenlemenin “ Yasa “ metni olmadığı ve verginin yasallığı ilkesine aykırı şekilde takdir edilen vekalet ücretine KDV uygulanması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.” denmektedir. Kararda verginin yasallığı ilkesine vurgu yapılması ve tarife ile vergi getirilemeyeceği açıklamaları yerinde olmakla beraber , tarifenin ikili yapısının göz ardı edilmiş olduğu görülmektedir. Bilindiği üzere anılan tarife “bütün hukuki yardımlarda, avukat ile iş sahipleri arasında yazılı ücret sözleşmesi yapılmamış olan veya avukatlık ücretinin kanun gereği karşı tarafa yükletilmesi gereken durumlarda, uygulanacak olan tarife” başlığını taşımaktadır ve deyim yerinde ise iki ayrı vekalet ücretini düzenlemektedir. Şöyleki ; Öncelikle avukat ile müvekkili arasında yazılı bir ücret sözleşmesi yapılmamış ise bu tarife uygulanacaktır ve ayrıca kanun gereği karşı tarafa yüklenecek ücretlerde yine bu tarife esas alınacaktır. Birinci durumdaki ücret bir hizmet ifası karşılığı alındığı için KDVK. na tabi olacak ve bu ücretten “ iç oran uygulaması yapılarak” bu miktarın bir kısmının ayrıca KDV olarak hesaplanıp gösterilmesi mümkün olmadığından KDV bu ücretin üzerine ilave edilecektir. Zira anılan ücret adı üzerinde asgari ücrettir ve avukatın elinde kalması gereken rakamdır. Bu nedenle tarife de KDVK hükümlerine göre bu ücrete KDV‟nin ayrıca ilave edileceğini belirtmek malumu ilan etmekten başka bir şey değildir. Ancak karşı taraf vekalet ücretine gelince bu ücrete KDV „nin ilave edilemez olması KDVK.1/1 Md.de vergiyi doğuran olayın teslim ve hizmet ifası olarak tanımlanmasından dolayıdır . Yani verginin yasallığı ilkesinin tartışıldığı yer KDVK. bakımından olmalıydı.Yani KDVK. da tanımlandığı üzere karşı tarafa verilen bir hizmet bulunmaması ve bu ücretin yargılama giderleri içinde kanundan doğan bir ücret olması nedeniyle KDV söz konusu olamaz denmiş olsaydı daha sağlıklı bir görüş ortaya konmuş olurdu diye düşünmekteyim. Özelge ve Yargıtay kararı birlikte ele alındığında gelinen nokta şudur ki ; Uygulamada avukatlar Gelirler Genel Müdürlüğü özelgesine uygun davrandıklarında ; Yargıtay‟ın bu kararından sonra karşı taraftan KDV „ni tahsil edemeyecekleri için “iç oran uygulaması “ yaparak bu ücretin bir kısmını KDV olarak ödemek durumunda kalacaklar ve bu durumda da tarifede gösterilen ücretten düşük bir gelir elde etmiş olacaklardır . Bu ise asgari ücret altında çalışma yasağına aykırılık teşkil edecektir. Nitekim 30.11.1984 ve 18591 no.lu Resmi Gazetede yayınlanan 1 Seri No‟lu Katma Değer Vergisi Genel tebliğinin Emsal bedeli ve Emsal Ücreti başlığını taşıyan G bendinin 7. fıkrasında şu açıklama yer almaktadır. -5- “ .... tespit edilmiş bir tarife varsa, hizmetin bedeli , bu tarifede gösterilen ücretten düşük olamayacaktır. Mesela, Türkiye Barolar Birliği tarafından belli bir dava türüne ilişkin olarak tespit edilen vekalet ücreti 50.000.- Tl. ise , bu hizmeti ifa eden bir avukatın serbest meslek makbuzunda gösterdiği bedel hiçbir şekilde 50.000.-Tl. dan düşük olmayacaktır.” Sonuç olarak görülen o ki mali idare giderek dolaylı vergilere dayanmış vergi sistemimiz içinde bu alanı sürekli genişletecek yorumlar yapma eğilimindedir ve Türkiye Barolar Birliği gibi üst kuruluşlarla tüm Türkiye çapında örgütlenmiş olan avukatlar kendilerini ilgilendiren bir soruna yeterince ilgi gösterememişlerdir . Anlaşılan “ terzi kendi söküğünü dikemez “ diye boşuna söylenmemiş !!!!!! 1- Ali Çiçen ( Hesap Uzmanı) , Vergi Dünyası Aylık Dergi , Temmuz 2002 , Sf. 111 2- Doç.Dr. Billur Yaltı Soydan, Hizmet işlemlerinde katma değer vergisi, 1. Bası-Kasım 1998,İstanbul,Sf.60 vd. ,Sf.121- 123 3- Doç.Dr. Billur Yaltı Soydan, age ,Sfg.61-63 |
![]() |
#11 |
|
![]() Konu ile ilgili olduğu için ve daha fazla konu kalabalığı yapmamak için burada sordum ,daha yeni bir üyeyim inşallah yanlış açmamışımdır.
![]() Eğer bir muris muvazaası davasında davacı kardeşlerden üçünün de bizde vekaletnamesi var ise ve bu davada üçünün de avukatı isek serbest meslek makbuzu her bir kardeş için ayrı ayrı mı kesilmeli , yoksa tek makbuz mu kesmemiz gerekmektedir. Cevaplarınız için şimdiden teşekkür ederim. |
![]() |
#12 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Eğer ayrı ayrı gider yazacaklarsa, rakamı üçe bölüm üçü için ayrı ayrı kesip kendilerine verebilirsiniz. Öyle bir istekleri yoksa, tek makbuz kesip her üçünün de ismini yazabilirsiniz. Veya ödemeyi biri yapıyor da olabilir, o durumda da makbuzu ödemeyi yapan adına kesip, açıklama kısmında üçünün ismini geçebilirsiniz. |
![]() |
#13 |
|
![]() Teşekkür ederim cevabınız için üstadım.
|
![]() |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Serbest Meslek Makbuzu | Nil Şeker | Meslektaşların Soruları | 26 | 02-12-2015 12:07 |
Serbest Meslek Makbuzu | AV.MK | Meslektaşların Soruları | 3 | 13-07-2010 08:40 |
serbest meslek makbuzu :) :) | ozlm | Hukuk Sohbetleri | 1 | 12-03-2010 11:40 |
serbest meslek makbuzu | Nil Şeker | Meslektaşların Soruları | 1 | 22-10-2009 14:29 |
Serbest Meslek Makbuzu | Av.Özlem PEKSÜSLÜ | Meslektaşların Soruları | 2 | 08-01-2009 23:49 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |