Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İtİrazin İptalİ Davasi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 28-06-2011, 13:44   #1
av.murat kılıç

 
Varsayılan İtİrazin İptalİ Davasi

MERHABA

Müvekkil adına kredi kartı alınmış. Bir süre sonra borç yüzünden müvekkil hakkında Kadıköy İcra Müdürlüklerinden icra takibi yapılmış. Muhtara tebligat yapılmış. Eve hacize gelinmiş.
Bu aşamada takip kesinleştiği için menfi tespit davası açmamız gerekiyor. Borç 13.000 TL tutarında.
Bu durumda hangi makkemede menfi tespit davası açılması gerekir?
Tüketici Mahkemesi?
Asliye Ticaret Mahkemesi?
Asliye Hukuk Mahkemesi?
cevap veren arkadaşlara teşekkür ederim.
Old 28-06-2011, 13:50   #2
tiryakim

 
Varsayılan

Kredi kartı ile ilgili menfii tespit davası müddeabihin değerline göre genel mahkemelerden birinde açılır. Sizin durumuza göre Asliye hukuk mahkemesinde açılması gerekir.
Old 28-06-2011, 13:53   #3
tiryakim

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.murat kılıç
MERHABA

Müvekkil adına kredi kartı alınmış. Bir süre sonra borç yüzünden müvekkil hakkında Kadıköy İcra Müdürlüklerinden icra takibi yapılmış. Muhtara tebligat yapılmış. Eve hacize gelinmiş.
Bu aşamada takip kesinleştiği için menfi tespit davası açmamız gerekiyor. Borç 13.000 TL tutarında.
Bu durumda hangi makkemede menfi tespit davası açılması gerekir?
Tüketici Mahkemesi?
Asliye Ticaret Mahkemesi?
Asliye Hukuk Mahkemesi?
cevap veren arkadaşlara teşekkür ederim.


T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2010/4-61
Karar: 2010/84
Karar Tarihi: 17.02.2010
 
MENFİ TESPİT DAVASI - TARAFLAR ARASINDAKİ HUKUKİ BAĞIN NİTELİĞİNİN TESPİTİ - GÖREVLİ MAHKEME - DİRENME KARARININ İSABETSİZ OLUŞU - HÜKMÜN BOZULMASI GEREĞİ
ÖZET: Taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunmadığından ve uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişki, <haksız fiil>den kaynaklandığından, eldeki davaya genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesinde bakılması gerekir. Yerel mahkemenin direnme kararı vermesi doğru olmamıştır. O halde, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
(2004 S. K. m. 72) (4077 S. K. m. 2, 3, 23) (1086 S. K. m. 8) (818 S. K. m. 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66)
Dava ve Karar: Taraflar arasındaki davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 3. Tüketici Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 02.12.2008 gün ve 2008/18 E.-2008/442 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 30.03.2009 gün ve 2009/2369 E.-2009/4648 K. sayılı ilamı ile;
(Dava, menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davacı ve davalı tarafından temyiz olunmuştur.
Davacı, kaybettiği kimlik belgesi kullanılarak davalı bankadan kredi kartı temin edildiğini ve harcamalarda bulunulduğunu; kredi kartı borcunun ödenmemesi üzerine de davalı banka tarafından hakkında takip yapıldığını belirterek, borçlu olmadığının tespitini istemiştir.
Dava konusu yapılan ve mahkemece de aynı şekilde kabul edilen olguların, 4077 sayılı Yasa'nın 2. maddesi gereğince ve 3/h maddesi kapsamında olarak kabul edilmesi olanağı bulunmamaktadır. Taraflar arasında 4077 sayılı Yasa'dan kaynaklanan bir uyuşmazlık söz konusu değildir. Şu durumda uyuşmazlığın, genel hükümler uyarınca ve asliye hukuk mahkemesi tarafından çözümlenmesi gerekir. Mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir....) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, menfi tespit ve istirdat istemine ilişkindir.
Davacı, kaybettiği kimlik belgesinin 3. kişiler tarafından kullanılarak, davalı bankadan kredi kartı temin edildiğini ve kredi kartı borcunun ödenmemesi üzerine de davalı banka tarafından hakkında takip yapıldığını belirterek, 21.330.59 YTL borçlu olmadığının tespitine, aylığından kesilen 691,00 YTL’nin ve bu arada kesilecek paranın ticari faizi ile birlikte iadesine, icra takibinin iptaline, %40 kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, ödeme emrinin davacının kendisine tebliğ edildiğini, icra takibine itirazda bulunmadığını, böyle bir dava açmanın iyi niyetli olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.
Mahkemece; bilirkişi raporuna itibar edilerek, davalı banka ile imzalanan kredi kartı sözleşmesindeki imzaların davacıya ait olmadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairece, yukarıda belirtilen gerekçelerle karar bozulmuştur.
Yerel Mahkemece; dava konusu uyuşmazlığın 4077 Sayılı Kanun kapsamında kaldığı, bu nedenle davaya bakmaya Tüketici Mahkemenin görevli olduğu gerekçesiyle ve ayrıca önceki gerekçeler tekrarlanarak direnme kararı verilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, Mahkemenin görevi noktasında olup; taraflar arasındaki ilişkinin hukuksal niteliğinin ne olduğu, eldeki davaya genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesinde mi, yoksa 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun hükümlerine göre Tüketici Mahkemesinde mi bakılması gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümüne geçilmeden önce, taraflar arasındaki hukuki bağın niteliğinin irdelenmesinde yarar vardır.
Bilindiği gibi; iki veya daha fazla kimseler arasında mevcut olan ve bunlardan birisini diğerine karşı edimde bulunmakla yükümlü kılan hukuki bağa, borç bağı denir. Borç bağı, alacaklı bakımından bir alacak, borçlu bakımından bir borç veya yükümlülüktür (Andreas Von Tuhr. Borçlar Hukukunun Umumi Kısmı, Cevat Edege çevirisi. 1.cilt. Ankara 1983 s:9).
818 sayılı Borçlar Kanunu'nda, <Borçların Teşekkülü> başlığı altında, sözleşmeden doğan borçlar (md.1-40) ve haksız fiilden doğan borçlar (md.41-60) düzenlenmiş; yine aynı başlık altında, borçların üçüncü genel kaynağı olarak, haksız (sebepsiz) iktisap (md.61-66) öngörülmüştür.
Bunların dışında, ne hukuki bir işlemde açıklanan bir iradeye, ne de hukuka aykırı bir iradeye dayanmayan, diğer bir ifadeyle, kanundan doğan borçlar bulunmaktadır. Kısaca belirtmek gerekirse, borçların kaynağı; sözleşme, haksız fiil, sebepsiz iktisap ya da bir kanun hükmüdür.
Hemen belirtilmelidir ki sözleşme, tek taraflı hukuki işlemden farklı olarak, en az iki irade beyanını içerir, bu irade beyanlarının birbirine uygun ve karşılıklı olması gerekir.
Borçlar Kanunu'nda sorumluluk nedenleri arasında düzenlenen haksız fiil ise hukuka aykırı bir eylemle başkasına zarar verilmesidir.
Borçlar Kanunu'nda, sorumluluğun üçüncü genel kaynağı olarak öngörülen sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir.
Görülmekte olan davada davacı, kaybettiği kimlik belgesinin 3. kişiler tarafından kullanılarak, davalı bankadan kredi kartı temin edildiğini ve kredi kartı borcunun ödenmemesi üzerine de davalı banka tarafından hakkında takip yapıldığını belirterek, borçlu olmadığının tespitine, aylığından kesilen paranın iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Bu haliyle, uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişki, <haksız fiil>den kaynaklanmaktadır.
Davalı banka ile kredi kartı sözleşmesini akdedenin davacı değil, davacının kimliğini bulan dava dışı üçüncü kişiler olduğunun anlaşılması karşısında, taraflar arasında bir sözleşme ilişkisinin varlığından söz edilemeyeceği açıktır. Bunun yanı sıra davacının zararı; davalının, hukuka aykırı ve kusurlu eylemi sonucu doğmamıştır.
Yine davalı bankanın, alacağını tahsil için icra takibine girişmesinin bir sebepsiz zenginleşme oluşturmadığı duraksamadan uzaktır.
Şu da eklenmelidir ki, somut olgunun kendine özgü yapısı itibariyle, davalının sorumluluğunu öngören bir kanun hükmü bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca; taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunmadığından ve uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişki, <haksız fiil>den kaynaklandığından, eldeki davaya genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesinde bakılması gerekir.
Yukarıda belirtilen maddi ve yasal olgular dikkate alınmadan, yerel mahkemenin direnme kararı vermesi doğru olmamıştır.
O halde, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK. nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 17.02.2010 gününde, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 28-06-2011, 14:03   #4
Av.Evran KIRMIZI

 
Varsayılan

Bu soruya uygun bir karar değil. Tiryakim tarafından sunulan kararda menfi tespit davası açan borçlu kimlik kartını kaybetmiş olması nedeniyle kendisine bankaca çıkarılan borçtan kurtulmak için dava açıyor. Yani davacı borçlu ile davalı banka arasında sözleşme yok. Soruyu soran arkadaşın durumu böyle değilse, yani müvekkili ile banka arasında kredi kartı sözleşmesi yapılmış ise görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olacağını düşünüyorum.
Old 28-06-2011, 21:22   #5
tiryakim

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Evran KIRMIZI
Bu soruya uygun bir karar değil. Tiryakim tarafından sunulan kararda menfi tespit davası açan borçlu kimlik kartını kaybetmiş olması nedeniyle kendisine bankaca çıkarılan borçtan kurtulmak için dava açıyor. Yani davacı borçlu ile davalı banka arasında sözleşme yok. Soruyu soran arkadaşın durumu böyle değilse, yani müvekkili ile banka arasında kredi kartı sözleşmesi yapılmış ise görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olacağını düşünüyorum.

Haklısınız Değerli Meslektaşım....

T.C. YARGITAY
19.Hukuk Dairesi
Esas: 2010/112
Karar: 2010/7496
Karar Tarihi: 15.06.2010
 
MENFİ TESPİT DAVASI - KREDİ KARTI ÜYELİK SÖZLEŞMESİ - KREDİ BORÇLUSU SIFATIYLA BORÇLU OLUNMADIĞININ TESPİTİ İSTEMİ - BANKA KARTLARI VE KREDİ KARTLARI KANUNUNA GÖRE TÜKETİCİ MAHKEMESİNİN GÖREVLİ OLDUĞU - GÖREVSİZLİK KARARI VERİLMESİ GEREĞİ
ÖZET: 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu'nun 44/1. maddesi <Bu Kanun'un uygulanmasıyla ilgili uyuşmazlıklarda kart hamilinin tüketici olması halinde 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un 22. ve 23. maddesi hükümleri uygulanır.> hükmünü içermektedir. Somut olayda davaya bakma görevi Tüketici Mahkemesine aittir. Hal böyle olunca anılan yasa hükümleri uyarınca, mahkemece dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
(5464 S. K. m. 44) (4077 S. K. m. 22, 23)
Dava: Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Karar: Davacı vekili, Kredi Kartı Üyelik Sözleşmesinde kredi borçlusu sıfatıyla müvekkiline atfen atılan imzanın müvekkiline ait olmadığını ileri sürerek bankaya borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir. Mahkemece davanın kabulüne, davacının takipten dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm davalı banka vekilince temyiz edilmiştir.
23.02.2006 tarihinde kabul edilip. 01.03.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu'nun 44/1. maddesi hükmünü içermektedir. Bahsi geçen 4077 sayılı Kanun'un 23/1. maddesine göre, somut olayda davaya bakma görevi Tüketici Mahkemesine aittir. Hal böyle olunca anılan yasa hükümleri uyarınca, mahkemece dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre öteki yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 15.06.2010 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İtİrazin İptalİ Davasi-İİk.67 Av.Ali ÇİTİL Meslektaşların Soruları 1 28-05-2011 17:25
İkİ İcra Takİbİ Tek Tahlİye Ve İtİrazin İptalİ Davasi salman Meslektaşların Soruları 1 31-03-2011 17:59
İtİrazin İptalİ Davasi- Davanin AÇilmamiŞ Sayilmasi celep Meslektaşların Soruları 4 24-04-2010 23:19
İtİrazin İptalİ Davasi-vekalet Ücretİ ad-hoc Meslektaşların Soruları 1 25-03-2010 13:42
İtİrazin İptalİ Davasi-tedbİr Talebİ merdi Meslektaşların Soruları 5 01-08-2008 16:24


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03813505 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.