Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Tapu iptal-muvazaa

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 26-08-2010, 10:37   #1
hilallal

 
Varsayılan Tapu iptal-muvazaa

İyi günler...
Müvekkilin annesi çocuklarından birine kendi adına tapuda devir işlemlerini yapabilmesi için vekaletname veriyor 2000 yılında. Vekaleti alan kişi de annesinden habersiz kendi eşinin üzerine taşınmazları satış gibi gösterip devrediyor. Anne 2004 yılında ölüyor.Diğer çocuklar tarafından bu durum daha sonra anlaşılıyor tabi... Bu durumda tapu iptali davasında muvazaa iddiasını nasıl kanıtlayabiliriz. Annenin vekaletname vermesi durumu değiştirebilir mi? Bu olayla ilgili elinde Yargıtay kararıı olanlar gönderebilirler mi acaba? Teşekkürler...
Old 26-08-2010, 15:32   #2
Av. Musa TAÇYILDIZ

 
Varsayılan

iyi günler sanırım yardımcı olur.

T.C. YARGITAY
1.Hukuk Dairesi

Esas: 2003/1702
Karar: 2003/3796
Karar Tarihi: 01.04.2003

VEKALETİN KÖTÜYE KULLANILMASI NEDENİYLE TAPU İPTALİ VE TESCİL TALEBİ-VEKİLİN SORUMLULUĞU-MUVAZAA- İYİNİYET

ÖZET: Vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Nevarki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur.

(818 S. K. m. 390) (4721 S. K. m. 3)

Taraflar arasında görülen davada; Davacı, davalılardan Nazım'ın kendisini kandırarak aldığı vekalet ile dava konusu taşınmazını diğer davalıya muvazaalı temlik ettiğini, okuma yazma bilmediğini ileri sürerek, iptal tescil istemiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 1.4.2003 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat A. Yaşar Ünlütok ile temyiz edilen Nazım Ş.ile Melahat K. geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin ve asillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, bilahare tetkik hakimi Zümrüt Eskicindil tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

KARAR

Dava, vekaletin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğine, toplanan delillere göre, davacının davalılardan Nazım'a Aydın 2. Noterliğince 21.6.1996 tarihinde düzenlenen vekalet verdiği Nazımın bu vekaleti kullanmak suretiyle çekişmeli taşınmazı diğer davalı Melahat'a 13.12.2000 tarihinde tapuda 12.100.000.000 Tl bedel göstererek satış yoluyla temlik ettiği anlaşılmaktadır.

Satışta kullanılan vekaletnamenin davacıdan hile ile alındığı yolundaki iddianın mahkemece, kabule değer görülmemiş olması doğrudur. Esasen, davacının bu temlikten önce muhtelif taşınmazlarını davalı oğluna verdiği değişik vekaletler ile üçüncü kişilere sattığı tartışmasızdır. Ne varki, vekaletin hile ile alınmamış olması, vekaletnamenin kullanılmasında kötüniyetin olmadığı anlamını taşımaz. Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur. Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Ne var ki üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır. Somut olayda; taşınmazın satış tarihindeki gerçek değeri saptanmadığı gibi toplanan delillerin davada ileri sürülen hukuki sebep yönünden değerlendirilip irdelenmediği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde gerekli araştırmanın yapılması, ve ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 4.12.2002 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık ücret tarifesinin 14.maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için (275.000.000) lira duruşma Avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına 1.4.2003 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Old 26-08-2010, 15:38   #3
Av. Musa TAÇYILDIZ

 
Varsayılan

buyrun bu da vekalet görevinin kötüye kullanılılmasını her türle delille ispat edilebileceğine ilişkin. doğrudan bir karar bula bilirsem paylaşacağım.

T.C. YARGITAY
13.Hukuk Dairesi

Esas: 2002/4968
Karar: 2002/5857
Karar Tarihi: 20.05.2002

ALACAK DAVASI - MURİSTEN İNTİKAL - SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİ - TAŞINMAZIN İZALEYİ ŞÜYU DAVASI SONUCU ÜÇÜNCÜ KİŞİLERE SATILMASI - MUVAZA İDDİASI - VEKİLİN SORUMLULUĞU

ÖZET: Dosyada yer alan delil ve belgelere göre muvazaanın varlığını kabule ilişkin yeterli delil bulunmamaktadır. Davalılar satış vaadi sözleşmesinde belirtilen paranın verilmediğini savunduklarına göre bu savunma sonucu itibariyle vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasını da içerir. Vekalet akti temelde güvene dayalı olup, vekilin sorumluluğu işçinin sorumluluğuna ait hükümlere tabidir. Buna göre vekil, vekalet ilişkisini karşılıklı güven içerisinde ve özenli bir şekilde ifa etmek ve vekaletten dolayı hesap vermekle yükümlüdür.
Davalıların savunmalarında bahsi geçen vekil ile alıcının el ve işbirliği sonucu kendilerinin zarara uğratıldığı, değişik bir anlatımla vekalet akdinin kötüye kullanıldığı iddiasının her türlü delille ispatı mümkündür. Toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmelidir.

(1086 S. K. m. 76)

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

Karar:

Davacı, davalıların murisi olan C. Malgaz' ın sağlığında verdiği 20.03.1998 tarihli vekaletname ile tüm taşınmazlarını dava dışı Engin Aktan' a satıp parasını aldığını, vekil olan Engin' in de bu taşınmazları kendisine satmayı vaat ettiğini ve taşınmazların bedeli olan parayı da ödediğini, ancak bu taşınmazlar hakkında izale-i şuyu davası açılması ve iştirak halinde mülkiyete tabi olması nedeniyle adına tescil ettirilemediğini, C.' in ölümü sonrası mirasının davalılara kaldığını, izale-i şuyu davası sonunda taşınmazların satılmasından elde edilen paradan davalılara isabet eden miktarın ½ sinin kendisine ait olduğunu belirterek hissedar davalılara ödenen ve muristen intikalen gelen 1.244.802.000 TL. nın yasal faizi ile tahsilini istemiştir.

Davalılar, satış vaadi sözleşmesinin davacı ile davacının oğlu olan vekil Engin Aktan arasında yapıldığını, paranın alınıp alınmadığının belli olmadığını, işlemin muvazaalı olabileceğini Engin'e yapılan bir satış olmadığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, düzenlenen satış davanın reddine edilmiştir.

HUMK. nun 76. maddesi gereğince, maddi vakıaları bildirip ona ilişkin belgeleri ve delilleri vermek tarafların yükümlülüğünde olup, taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi nitelemek ve uyuşmazlığı sonuçlandırmak ise hakimin görevidir. Somut olayda davalıların murisi C. Malgaz' ın 20.03.1998 tarihli vekaletname ile tapulu, tapusuz tüm taşınmazlarını dilediği bedelle, dilediği kişilere satması hususunda dava dışı E. Aktan' ı vekil tayin ettiği, vekil E. Aktan' ın da 02.04.1998 tarihli düzenleme şeklinde satış vaadi sözleşmesi ile dava konusu taşınmazların satışını davacıya vaat ettiği anlaşılmaktadır. Davacı bu maddi olguya dayanarak satış vaadi sözleşmesi ile satın aldığı ve bedelini ödediği davalıların murisinin hissesinin bulunduğu taşınmazların izale-i şuyu davası sonucu üçüncü kişilere satıldığını iddia ederek davalılara ödenen satış bedelinin tahsilini istemiştir. Davalılar ise işlemin muvazaalı olabileceğini, vekil olan E.' e yapılan bir satış bulunmadığını savunmuşlardır. Yerel mahkeme tarafların iddia ve savunmalarını değerlendirirken davalılar murisi tarafından vekil tayin edilen şahsın davacının oğlu olması, vekilin satış bedelinin tahsili için davalılar aleyhine açtığı davadan feragat etmesi, davacı ve vekilin tapuda işlem yapmadıkları olgusunu muvazaa kabul ederek davayı reddetmiştir. Oysa dosyada yer alan delil ve belgelere göre muvazaanın varlığını kabule ilişkin yeterli delil bulunmamaktadır. Davalılar satış vaadi sözleşmesinde belirtilen paranın verilmediğini savunduklarına göre bu savunma sonucu itibariyle vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasını da içerir. Vekalet akti temelde güvene dayalı olup, vekilin sorumluluğu işçinin sorumluluğuna ait hükümlere tabidir. Buna göre vekil, vekalet ilişkisini karşılıklı güven içerisinde ve özenli bir şekilde ifa etmek ve vekaletten dolayı hesap vermekle yükümlüdür. Taşınmazların vekil tarafından babasına satılması salt vekalet görevinin kötüye kullanıldığı anlamına gelmez. Vekilin müvekkili nam ve hesabına karşı taraftan aldığı satış bedelini müvekkiline ödemesi vekil ile müvekkil arasındaki hesap verme borcunun bir sonucudur. Az yukarıda açıklandığı şekilde, davalıların savunmalarında bahsi geçen vekil ile alıcının el ve işbirliği sonucu kendilerinin zarara uğratıldığı, değişik bir anlatımla vekalet akdinin kötüye kullanıldığı iddiasının her türlü delille ispatı mümkündür. Bu nedenle davalıların bu konudaki her türlü delilleri ile davacının varsa karşı delilleri sorulup alınmalı, dava konusu taşınmazlarda davalıların murisinin ve dolayısıyla davalılara muristen intikal eden hisse ile bu hisse dolayısıyla davalılara ödenen satış parası belirlenmeli, gerekirse bu hususta bilirkişi incelemesi yapılmalı, toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece bu yön gözardı edilerek eksik ve yetersiz incelemeyle yazılı şeklide karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır Bozmayı gerektirir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 20.05.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
muvazaa nedeniyle tapu iptal davası muzio Meslektaşların Soruları 50 06-08-2015 15:25
muvazaa-tapu iptal ve tenkis davası ALAMUT Meslektaşların Soruları 4 30-09-2013 10:15
Muvazaa nedeniyle tapu iptal ve tescil davası av.medinealtintaş Meslektaşların Soruları 5 20-04-2012 11:47
muvazaa nedeniyle tapu iptal davası devam ederken terditli olarak tenkis defi erdal düzgün Meslektaşların Soruları 0 10-12-2009 18:15


THS Sunucusu bu sayfayı 0,02771711 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.