Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Gizli Ayıplı Araçta Yetki ve Görev Sorunu

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 26-05-2025, 16:01   #1
Senyr123

 
İnceleme Gizli Ayıplı Araçta Yetki ve Görev Sorunu

Merhabalar,
Müvekkil bayisinden 0 km kamyonet niteliğinde bir aracı kendi şahsı üzerine satın almıştır. Araçta beyinden kaynaklandığını düşündüğümüz ve servisin onarımını sağlayamadığı elektronik ve mekanik arızalar silsilesi mevcuttur.
Açılan delil tespit davasında aracın gizli ayıplı olduğu anlaşılmıştır.
1- Misliyle değişim talebi ile açacağımız davada görevli mahkeme tüketici mahkemesi mi olur yoksa müvekkil kamyonet ile taşımacılık yaparak geçimini sağladığı için ticaret mahkemesi mi olur?
2-Aracın satın alındığı Konya bayisi ve ithalatçı konumundaki İstanbul merkezli şirketin ikisi de davacı olarak gösterilmesi mantıklı mıdır yahut konya bayisine husumet yöneltilmesi yeterli midir?
3- İkisine birden husumet yöneltildiği durumda yetkili mahkeme Konya olursa itiraz edilebilir mi?
Tecrübeli meslektaş ve üstatlarıma cevapları için şimdiden teşekkür eder, iyi çalışmalar dilerim.
Old 27-05-2025, 08:05   #2
gbahsi

 
Varsayılan

Meslektaşım bildiğim kadarıyla sözleşmeden dönme ile aracın iadesi ve bedel iadesi talep ettiğinizde imalatçı firmaya husumet yöneltemiyorsunuz. Yakınlarda bu sebeple imalatçı merkez firmaya açtığımız dava pasif husumet yokluğundan usuşden reddedildi.

Sizin olayınızca kanaatimce ticaret mahkemeleri görevli olacaktır.

Konya bayisine husumet yöneltip davayı Konya'da açmanız en mantıklısı olur diye düşünüyorum
Old 28-05-2025, 16:03   #3
Senyr123

 
Varsayılan

Merhabalar üstadım cevaplarınız için teşekkür ederim. Misli ile değişim talep ediyoruz bedel iadesi talebimiz yok. Bu nedenle ithalatçıya başvurabiliyor olmamız gerekmez mi?
Görevli mahkeme konusunda 10 meslektaşın 5i tüketici 5i ticaret dediği için kafalar karışık
İkisinde de husumet yönelttiğimiz senaryoda yetkili konya olur mu sizce? saygılar
Old 29-05-2025, 14:40   #4
gbahsi

 
Varsayılan

Kusura bakmayın meslektaşım, misliyle değişim talep ettiğinizi gözden kaçırmışım. Bu durumda ithalatçıya da başvurabilirsiniz öyleyse. Yine de sizin yerinizde olsam husumetten ret yememek adına garanti olan taraf hangisiyle onu taraf gösterirdim. Ben hala ticaret mahkemelerinin görevli olduğu kanısındayım her iki durumda da arabuluculuk dava şartı olacaktır. En azından bu yönüyle görevsiz mahkemede açsanız bile sorun yaşamazsınız. Tüketici mahkemesi görevli olur ise tüketicinin yerleşim yeri yetkili olacaktır. Ben sizin yerinizde olsam garanti olan Konya bayisine karşı Konya'da ticaret mahkemelerinde dava açardım.
Old 29-05-2025, 14:48   #5
Senyr123

 
Varsayılan

Teşekkür ederim üstadım. Bende ilgili araç nihayetinde kamyonet olduğu için ticaret mahkemesine başvurmakta karar kıldım. Görevli mahkemeye gönderiliyor ama vakit kaybı inşallah böyle bir durumla karşılaşmam Husumet noktasında da ikisine de yöneltmeyi planlıyorum. Düşünmek eyleme geçmekten daha yorucu hayırlısı olsun bakalım. İlgilendiğiniz için tekrar teşekkür ederim.
Old 30-05-2025, 11:05   #6
gbahsi

 
Varsayılan

Rica ederim meslektaşım, sonucu bizlerle paylaşırsanız mutlu olurum iyi çalışmalar dilerim
Old 30-05-2025, 16:40   #7
Av.Duygu Işık Behrem

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Senyr123
Merhabalar üstadım cevaplarınız için teşekkür ederim. Misli ile değişim talep ediyoruz bedel iadesi talebimiz yok. Bu nedenle ithalatçıya başvurabiliyor olmamız gerekmez mi?
Görevli mahkeme konusunda 10 meslektaşın 5i tüketici 5i ticaret dediği için kafalar karışık
İkisinde de husumet yönelttiğimiz senaryoda yetkili konya olur mu sizce? saygılar

Meslektaşım Diyarbakır BAM' ın bir kararı var. Bir davanın ticari dava niteliğinde olup olmadığının nasıl belirleneceğini ders anlatır gibi anlatır. Önüme gelen her uyuşmazlıkta bu kriterleri değerlendirerek karar veririm, size de öneririm.
Alıntı:
"TTK m. 4 hükmünde, bir davanın ticarî dava niteliğinde olup olmadığının tespiti bakımından üç ayrı kıstas kabul edilmiştir. Bunlardan ilki, tarafların sıfatına ve işin ticarî işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ve başka hiçbir şart aranmaksızın TTK veya diğer kanunlarda ticarî sayılan davalardır (mutlak ticarî davalar). Mutlak ticarî davalar herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticarî niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardan olup; TTK m. 4(1) hükmünde (a) ilâ (f) bentlerinde sayılmıştır. İkincisi ise, yalnızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalardır. TTK m. 4(1)-son cümle hükmü uyarınca ikinci grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticarî işletmesini ilgilendiren havale, vedia (saklama) sözleşmesi ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalardır. Bu nevi davaların ticarî nitelikte sayılması için yalnızca bir tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması TTK’da gerekli ve yeterli görülmüştür. Üçüncü grup ise, nispî ticarî davalar olup, TTK m. 4(1) hükmü uyarınca her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticarî dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticarî dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticarî iş niteliğinde olması veya ticarî iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticarî sayılması davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. TTK m. 19/2 hükmü uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş niteliğindeki bir sözleşmenin diğer taraf için de ticarî sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira TTK, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı “ticarî iş” esasına göre değil, “ticarî işletme” esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticarî nitelikte olması tek başına davayı ticarî dava haline getirmez.

Öte yandan, 28/11/2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan ve 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun (TKHK) “tanımlar” başlıklı 3. maddesinin (l) bendinde tüketici işlemi “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” biçiminde; (k) bendinde ise tüketici "Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi" olarak tanımlanmıştır.

omut olayda, her ne kadar mahkemece davacıların çiftçi olduklarına dair dosyada herhangi bir bilgi bulunmadığı ve davacıların tüketici olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş ise de, varılan bu sonuç, dosya kapsamındaki deliller ve yukarıda anılan yasal mevzuat hükümleriyle uyuşmamaktadır. Zira, dava dilekçesi ekinde sunulan sigorta poliçeleri incelendiğinde, söz konusu poliçelerin sigortalılara (davacılara) ait Çiftçi Kayıt Sistemi kayıtları doğrultusunda hazırlandığı açıkça ifade edildiği gibi, istinaf dilekçesi ekinde sunulan belgelere göre de davacıların Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesindeki Çiftçi Kayıt Sistemi'ne dahil oldukları anlaşılmaktadır. Şu hale göre, davacıların dava konusu sigorta sözleşmesi ilişkisinde 6502 sayılı TKHK m. 3(1)-k hükmü kapsamında mesleki amaçlarla hareket etmediklerini söyleme olanağı bulunmamaktadır. Çiftçi oldukları aşikar olan davacıların, sigorta sözleşmesini akdederken mesleki amaçla hareket ettikleri sabittir. Taraflar arasında düzenlenen sigorta sözleşmesi davacıların üreteceği ziraat ürünlerine ilişkin olarak düzenlenmiş olup, davacılar tarafından kuraklık nedeniyle uğranılan ve sigorta poliçelerinde teminat altına alınan hasar bedeli tazminatı talep edilmektedir. Davacılar dava konusu olayda tüketici konumunda değildir. "

Sorunuzda belirttiğiniz üzere müvekkiliniz "kamyonet ile taşımacılık yaparak geçimini sağladığı için" mesleki amaç ile hareket ettiği anlaşılıyor.

"...Örneğin kendi özel kullanımı için yat alan birisi tüketici sıfatını kazanacak; oysa ticari ve mesleki amaçlarla hareket ederek güç bela bir ticari
bir araç (kamyonet) alan kişi ise tüketici sıfatını kazanamayacaktır." (Kaynak: https://dergipark.org.tr/tr/download...le-file/333513)

Dolayısıyla özellikle bu kritik ayrım nedeni ile Tüketici Mahkemesinin görevli olmayacağı kanaatindeyim. Bu konu yıllardır oldukça tartışmalı olduğundan meslektaşlar arasında bu kadar farklı yönde görüş olması çok normal zira ne yaparsanız yapın davayı açacağınız mahkeme yine de görevsizlik kararı verebilecektir.
Old 30-05-2025, 16:50   #8
Senyr123

 
Varsayılan

Ustadim paylastiginiz karar ve bilgiler benim için çok faydalı oldu yardımcı olduğunuz için çok tesekkur ederim. Yardımlarınız sayesinde bu başlığın diğer meslektaşlarımız icin de faydalı olacagini umuyorum. Sağolun varolun
Old 02-06-2025, 11:53   #9
Av. Musa TAÇYILDIZ

 
Varsayılan

Meslektaşım merhabalar;

Meslektaşlarımızın yanıtlarına katılarak ve ek olarak belirtmek istediğim 2 husus var.

1- Görevli mahkeme; ben her ne kadar tüketici mahkemesi görevlidir diye düşünsem de; aracın ruhsatında ticari yazdığı için; ticaret mahkemesinin görevli kabul edileceği kanaatindeyim. Bu bir yandan iyi zira; faiz türü de değişecek.

2- Misli ile değişim talep edeceğiz demişsiniz. Ancak uygulamada bu biraz sıkıntılı, davalar uzun sürüyor, misli kalmıyor satıcının elinde. Örneğin; 2025 model aldınız ama dava 2027'de dava bitti, 2025 model sıfır km aynı araçtan satıcının elinde doğal olarak kalmıyor. Bu durumda icrada sıkıntı yaratıyor. O yüzden ben bu tür durumlarda genellikle; delil tespiti ve ardından bedelde indirim (bedel iadesi) talep etmeyi daha doğru buluyorum.
Old 03-06-2025, 16:17   #10
Senyr123

 
Varsayılan

Üstadım peki terditli olarak talep edebilir miyiz?
Old 04-06-2025, 11:15   #11
Av. Musa TAÇYILDIZ

 
Varsayılan

YENİLİK DOĞURUCU SEÇİMLİK HAKLAR TERDİTLİ OLARAK KULLANILAMAZ Meslektaşım

YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2016/25258
K. 2019/10215
T. 17.10.2019
* SATIN ALINAN İKİNCİ EL ARACIN AYIPLI ÇIKMASINDAN KAYNAKLANAN ALACAK İSTEMİ ( Davalı Taraf Satış Öncesinde Davacıyı Aracın Hasarlı Olduğu Konusunda Bilgilendirdiğini veya Davacının Bu Hususu Bildiğini İspatlayamamış Olup Aracın Hukuki Ayıplı Olduğu - Satıcının Ayıpların Varlığını Bilmese Bile Onlardan Sorumlu Olduğu/Davalı Satıcının Ayıba Karşı Tekeffül Borcu Bulunduğundan Davacının Sözleşmeden Dönmesi Haklı Nedene Dayanmakta Olup Davacının Uğradığı Zararları Akidi Olan Davalıdan İsteyebileceği )

* ARACIN KİLOMETRESİNİN DEĞİŞTİRİLMİŞ OLMASI ( Davacının Aracı Satın Aldığı Tarihte 68.000 Km'de Olduğu Ancak Yapılan Araştırmada Satın Alma Tarihinden Önceki Tarihlerde Daha Yüksek Km de Olduğu ve Hasar Kayıtlarının Mevcut Olduğunun Anlaşıldığı - Aracın Bu Haliyle Gizli Ayıplı Olduğu/Araç Davalının Elindeyken Kilometresiyle ile Oynanmamış ve Hasar Görmemiş Olmasının Ayıpta Tekeffülü Ortadan Kaldırmadığı )

* TERDİTLİ DAVA ( Alıcıya Tanınan Haklar Yenilik Doğurucu Yani Tüketilen Haklardan Olup Alıcının Bunlardan Ancak Birini Kullanabilecek Yani Terditli Olarak Talepte Bulunamayacağı – Mahkemece Davacıya Hangi Seçimlik Hakkını Kullandığı Sorulup Talebi Açıklattırıldıktan Sonra Ayıba Karşı Tekeffül Hükümleri Gereğince Davacının Uğradığı Zararları Akidi Olan Davalıdan İsteyebileceği Gözününe Alınarak Karar Verilmesi Gerektiği/Açıklanan Nedenlerle Kararın Bozulması Gerektiği )

6098/m. 219, 227

ÖZET : Dava, satın alınan ikinci el aracın ayılı çıkmasından kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Davalı taraf, satış öncesinde davacıyı aracın hasarlı olduğu konusunda bilgilendirdiğini veya davacının bu hususu bildiğini ispatlayamamıştır ve araç hukuki ayıplıdır. Satıcı ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur. Davalı satıcının ayıba karşı tekeffül borcu bulunduğundan davacının sözleşmeden dönmesi haklı nedene dayanmakta olup ayıba karşı tekeffül hükümleri gereğince davacı uğradığı zararları akidi olan davalıdan isteyebilir.

Davacının aracı satın aldığı tarihte 68.000 km'de olduğu ancak yapılan araştırmada satın alma tarihinden önceki tarihlerde daha yüksek km de olduğu ve hasar kayıtlarının mevcut olduğu dosya kapsamından anlaşılmış olup, aracın bu haliyle gizli ayıplı olduğu uyuşmazlık konusu değildir. Araç davalının elindeyken kilometresiyle ile oynanmamış ve hasar görmemiş olması ayıpta tekeffülü ortadan kaldırmaz.

Davacının talebi terditli dava mahiyetindedir. Alıcıya tanınan haklar yenilik doğurucu yani tüketilen haklardan olup alıcı bunlardan ancak birini kullanabilecek, başka bir anlatımla terditli olarak talepte bulunamayacaktır. Mahkemece, davacıya hangi seçimlik hakkını kullandığı sorulup talebi açıklattırıldıktan sonra ayıba karşı tekeffül hükümleri gereğince davacının uğradığı zararları akidi olan davalıdan isteyebileceği gözününe alınıp buna göre bir karar verilmesi gerekir. Açıklanan tüm bu nedenlerle kararın bozulması gerekmektedir.

DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı, "....... com" internet sayfasında davalının araç satım ilanını görünce davalı ile irtibata geçip, ... plaka 2004 model ... tipi 1.6 FSİ 115 HP benzinli ... marka aracı satın almak istediğini söylediğinde, aracın 68.000 km'de olduğu, çok az kullanıldığı, hasarsız olduğu taahhüt edildiğinden 24.000,00 TL bedel üzerinden anlaştıklarını, ... Noterliğinin 22.07.2013 tarih ve 5236 yevmiye numaralı kati araç satım sözleşmesi ile aracı satın aldığını ve satış bedeli olan 24.000,00 TL yi davalıya nakit olarak ödediğini, ancak aracın detaylı incelemesinde kilometresiyle oynandığını ve ayrıca kaza sorgulama sonucunda aracın 19.12.2011, 20.01.2011, 02.12.2010 tarihlerinde 3 ayrı ağır hasar gören kazaya karıştığının ortaya çıktığını, bu durumlar ortaya çıktıktan sonra davalıya Tire Noterliğinden 06.08.2013 tarihli ihtarname çektiğini, davalının da ... Noterliğinin 16.08.2013 tarih ve 5771 yevmiye numaralı cevabı ihtarnamesi ile taleplerine olumsuz yanıt verdiğini, bu nedenlerle taraflar arasındaki araç satım sözleşmesinin feshine, ... Noterliğinin 22.07.2013 tarih ve 5236 yevmiye numaralı ... plaka sayılı aracın satışının iptaline, satım bedeli olarak davalıya ödenen 24.000,00 TL ve 900,00 TL zaruri giderinin ihtarnamenin davalıya tebliğ edildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizleri ile birlikte davalıdan tahsiline, bu mümkün olmadığı takdirde bilirkişi incelemesi sonucunda fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 5.000,00 TL semenin satım bedelinden indirilerek davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.

Davalı, sattığı aracın plaka kaydı ile araçla ilgili tüm bilgilerin alınabileceğini belirterek davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık, Türk Borçlar Kanunu'nun 219 ve devamı maddelerinde düzenlenen, ayıba karşı tekeffül hükümlerinden kaynaklanmaktadır. Davacı taraf aracın kilometresinin değiştirildiğini ve hasarlı olduğunu belirterek öncelikle satış sözleşmesinin iptali ile ödemiş olduğu meblağın ihtarnamenin davalıya tebliğ edildiği tarihten itibaren uygulanacak yasal faizi ile birlikte tarafına ödenmesine, bu mümkün olmadığı taktirde bilirkişi incelemesi sonucunda fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 5.000,00 TL semenin satım bedelinden indirilerek davalıdan tahsilini talep etmiş, Mahkemece, kaza tarihlerinin davalının dava konusu aracın adına tescil edildiği tarih olan 16.07.2013 tarihinden önceye ilişkin olduğu, bu nedenle dava konusu aracın km'sinin oynanmasından, kazalı ve hasarlı olmasından davalının sorumlu tutulamayacağı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiş olduğu görülmüştür.

Somut olayda mahkemece alınan 22.10.2015 tarihli bilirkişi raporuna göre; davacının 22.07.2013 tarihinde davalıdan satın aldığı aracın 02.12.2010, 20.01.2011 ve 19.12.2011 tarihli hasar kayıtlarının olduğu, dava konusu araca ilişkin muayene verilerine göre ise 31.10.2014'de 86.499 km, 16.10.2012'de 57.803 km, 26.06.2010'da ise 435.050 km'de olduğu görülmüştür. Davacının olayda kusurundan söz edilemez.Davacının, satın aldığı araçla ilgili olarak Trafik Şube Müdürlüğü'nce tutulan kayıtları, aracın sigorta kayıtlarını, TRAMER kayıtlarını inceleme, TRAMER'e SMS atarak bilgi edinme yükümlülüğü de yoktur. Davalı taraf, satış öncesinde davacıyı aracın hasarlı olduğu konusunda bilgilendirdiğini veya davacının bu hususu bildiğini ispatlayamamıştır. Satışa konu araç hukuki ayıplıdır. Satıcı ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur. Davalı satıcının ayıba karşı tekeffül borcu bulunmaktadır. Bu nedenle davacının sözleşmeden dönmesi haklı nedene dayanmakta olup ayıba karşı tekeffül hükümleri gereğince davacı uğradığı zararları akidi olan davalıdan isteyebilir.

Davacının dava konusu aracı satın aldığı tarihte 68.000 km'de olduğu ancak yapılan araştırmada satın alma tarihinden önceki tarihlerde daha yüksek km de olduğu ve hasar kayıtlarının mevcut olduğu dosya kapsamından anlaşılmış olup, aracın bu haliyle gizli ayıplı olduğu uyuşmazlık konusu değildir. Araç davalının elindeyken kilometresiyle ile oynanmamış ve hasar görmemiş olması ayıpta tekeffülü ortadan kaldırmaz.

Ayrıca davacının talebi terditli dava mahiyetindedir. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 227. maddesinde alıcıya tanınan haklar yenilik doğurucu yani tüketilen haklardan olup alıcı bunlardan ancak birini kullanabilecek, başka bir anlatımla terditli olarak talepte bulunamayacaktır. Mahkemece, Türk Borçlar Kanunu'nun 227. maddesi ve HMK'nın 31. maddesi gereğince davacıya hangi seçimlik hakkını kullandığı sorulup talebi açıklattırıldıktan sonra ayıba karşı tekeffül hükümleri gereğince davacının uğradığı zararları akidi olan davalıdan isteyebileceği gözününe alınıp buna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK'nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.10.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Toki Ayıplı (Gizli) Mal Tazminat - Tespit- Zamanaşımı Sorunu Analiz Meslektaşların Soruları 10 26-12-2022 10:28
Gizli ayıplı araçta onarım bedelinin fazla çıkması- noterde bedeli düşük gösterilen ayıplı araç Turkuazqq Meslektaşların Soruları 0 27-09-2022 16:40
malın gizli ayıplı olması durumunda görevli mahkeme sorunu avukat.derviş.yıldızoğlu Meslektaşların Soruları 3 13-10-2011 15:22
Araçta gizli ayıp, av_ispir Meslektaşların Soruları 2 31-07-2011 19:00
Araçta Gizli Ayıp Av.Kübra YILDIZ Meslektaşların Soruları 7 03-04-2010 20:20


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05887699 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.