Anlaşmali Boşanma Protokolüne Uyulmamasi Halinde Uyuşmazliğin çözümünde Borçlar Hukuku Hükümleri Mi Aile Hukuku Hükümleri Mi Uygulanmalidir ?

Merhaba Meslektaşlarım,

Anlaşmalı boşanma protokolüne uyulmadığı için, alacak davası açmış bulunmaktayım.
Söz konusu anlaşmalı boşanma protokolü, boşanma kararını veren aile mahkemesince onanıp hükme esas alındığı için, anlaşmalı boşanma protokolünden kaynaklanan alacağımızı da Aile Mahkemesinden talep ettik.
Söz konusu protokole göre dava konusu taşınmaz satılarak kredi borcu kapanacak kalan tutar da taraflar arasında eşit olarak paylaşılacaktır. Taşınmaz satılana kadar da kredi borcu taraflarca ödenecektir.
Fakat taşınmaz boşanmanın üstünden 5 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen karşı tarafça satılmamış, satılması yönünde girişimde dahi bulunulmamıştır.
Taşınmazdan bu süre zarfında oturmak ve kiraya vermek suretiyle tek başına yararlanan davalı olmuştur. Zaten taşınmazın kira geliri bir süre sonra, taşınmazın aylık kredi taksidinin üstünde bir gelir getirmeye başlamıştır.
Böyle bir durumda mahkeme nasıl bir hesaplama yoluna gidecektir merak etmekteyim. Taraflar arasındaki ilişkiye borçlar hukuku hükümlerini uygulayarak, taşınmazın dava tarihindeki değerinden ödenen kredi miktarını düşürerek bir hesaplama mı yapacaktır,
yoksa boşanmadan sonra kredi ödemeleri kimin ödediğini dikkate alarak ve taşınmazın karara en yakın tarihteki değerini esas alarak mal rejiminin tasfiyesinde olduğu gibi oransal bir hesaplamamı yapacaktır? Uygulamada böyle bir durumla karşılaşan meslektaşımız olduysa tecrübesini benimle paylaşmasını rica ederim.

Meslektaşım, 4787 sayılı kanun m. 4/1 uyarınca aile mahkemesi görevli. Asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu görüşü kabul edilmiyor.

Olayınızda temel sorun, satışın tarih ve usulünün belirlenmemesi. Sanırım bununla ilgili protokolde anlaşma yok. Taşınmazın rayiç bedelin altında satıldığı iddiasıyla alacak talebinde bulunulan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2023/4388 E., 2024/2969 K. sayılı kararına konu olayda BAM,

Alıntı: ...özellikle protokolde taşınmazın satılırken bedel konusunda davacının onayının alınacağına, taşınmazın belli bir bedelin altında satılamayacağına ya da davacıya ödenmesi gereken miktarın belli bir miktardan az olamayacağına ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığı gerekçesi...

ile ilk derecenin red kararını doğru bulmuş. Yargıtay da kararı onamış.

Sizin olayınızda da eğer protokolde taşınmazın satış zamanı belirlenmemişse, davanın reddi gündeme gelebilir. Zira davalı, satmak zorunda olduğu tarihin belli olmadığını ileri sürecektir. Alacak talebinden önce satışa zorlamanın bir yolu bulunmalı.

Eğer "kararın kesinleşmesinden sonra" gibi tarih belirten bir anlaşma söz konusuysa, taşınmazın kararlaştırılan bu tarihdeki değerine göre hesaplama yapılmalı. Müvekkilinizin bu tarihten sonra yaptığı kredi ödemeleri sebepsiz zenginleşme konusu olabilir.

Yanıtınız için teşekkürler meslektaşım. Davalı tarafa dava açılmadan önce anlaşma doğrultusunda taşınmazı satması yönünde ihtarname çektik. Bu durumda artık borcun vadesi gelmediğini ileri sürmesi çok mümkün değil. Açıkçası o konuda tereddüttümüz de yok. Zira 5 yıl taşınmazın satılması için gereken makul sürenin çok üzerinde. Hesaplamanın nasıl yapılacağı konusunu merak etmekteyim.