Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

hüküm verildikten sonra dosya tefrik edilebilir mi?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 29-01-2025, 08:54   #1
Av. Savaş

 
Varsayılan hüküm verildikten sonra dosya tefrik edilebilir mi?

merhaba meslektaşlarım.
bir boşanma dosyasında karşı taraf mehir alacağı talep etmiş ancak yargılama süreci boyunca mehir konusu hiçbir şekilde gündeme gelmemiş. dosya karara çıktı, taraflar boşandı ancak mehirle ilgili bir hüküm -ne ret ne de kabul- kurulmadı. dosya istinaf edildi ancak yine mehir istinaf konusu olmadı. Şimdi ilk derece mahkemesi bir tebligat göndererek mehir alacağı yönünden dosyayı tefrik etti.
1- karar verildikten sonra dosya tefrik edilebilir mi?
2- istinaf dahi edilmeyen mehir konusu hükümden sonra talep edilebilir mi?
3- mehir bizim kanunlarımızda yok, taraflardan biri iranlı olduğu ve evlenirken bu husus görüşüldüğü için muhtemelen talep edildi. Türk hukukunda mehir alacağının istenemeyeceğine dair bir yargıtay kararı var mıdır?

Cevaplarınız için şimdiden teşekkür ederim.
Old 29-01-2025, 14:31   #2
Av. Musa TAÇYILDIZ

 
Varsayılan

Merhaba meslektaşım;

1- Mehir senedine bağlı alacak davası her ne kadar boşanma davası ile açılabilir olsa da bu davalar boşanma davasından tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilir.

2- 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde her zaman talep edilebilir.

3- Türk hukukunda açısından mehir ile ilgili düzenleme bulunmasa da Yargı kararları ile bir uygulama oturmuştur. senedinin (belgesinin), yazılı olarak düzenlenmiş olması ve senette mehir vermeyi taahhüt eden erkek eşin imzasının bulunması şarttır.Yani yazılı delil gerekir. Tabi söylediğim Türk Hukuk açısından geçerli. Aşağıya örnek bir karar ekliyorum.




Davacı-karşı davalı kadın tarafından boşanma davası ile birlikte evlenirken düzenlenen mehir senedi nedeniyle 101 adet cumhuriyet altınının aynen olmadığı taktirde bedelinin iadesi talep edilmiş, davalı-karşı davacı erkek tarafından evlenirken taraflar arasında mehir senedi düzenlenmediği iddia edilmiş olup, Küçükçekmece 6. aile mahkemesinin 2016/224 esas, 2017/408 karar, 07/06/2017 tarihli kararı ile tanık anlatımlarından bu şekilde bir mehir belgesi düzenlendiği ve 101 altın olarak belirlendiği gerekçesi ile mehiralacağı davasının kabulüne karar verildiği, davalı-karşı davacı erkeğin istinaf etmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye mahkemesi 38. Hukuk Dairesinin 2018/397 esas, 2020/768 karar sayılı ilamı ile " dava konusu mehireşyalarının taraflar arasında senede bağlanmış olduğu öne sürülmesine karşın delil olarak sunulan senet imzalı değildir. Dolayısıyla kadın, erkeğin senette belirtilen yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini ve senede bağlı bir ziynet eşyası alacağı olduğunu ispatlamak zorundadır. Evlenme sırasında mehir senedi düzenlendiği konusunda kadının soyut tanık beyanlarının hükme esas alınması tek başına iddiayı ispata yeterli görülmemiştir" şeklindeki gerekçe ile mehir alacağı davasının reddine karar verilmiş, bu karar davacı-karşı davalı kadın tarafından temyiz edilmiştir.
Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” ifadesine yer verilmiştir.
Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir. Davacı kadın tarafından dava konusu mehir eşyalarının taraflar arasında senede bağlanmış olduğu öne sürülmesine karşın delil olarak sunulan senet imzalı değildir.
Dolayısıyla kadın, erkeğin senette belirtilen yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini ve senede bağlı bir ziynet eşyası alacağı olduğunu ispatlamak zorundadır. Davacı kadın mehir senedine dayalı alacak davasını gösterdiği diğer delillerle kanıtlayamamıştır. Ancak, davacı dava dilekçesinde açıkça yemin deliline de dayanmıştır. İspat yükü kendisine düşen ve davasını diğer delillerle kanıtlayamayan davacı tarafa, diğer tarafa yemin teklif etme hakkı hatırlatılıp, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 225 ve devamı maddelerindeki yeminle ilgili usul işlemleri yerine getirilip, gerçekleşecek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 05.11.2020, 2020/4902 E., 2020/5437 K.
Old 29-01-2025, 17:41   #3
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

1.HMK .m. 167’ye göre “hakim davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden karar verebilir.” Dolayısı ile hakimin hükmünü verip davada elini çektikten sonra , karar bozulup dava yeniden önüne gelmedikçe,(HMK 304,305 ve 305/A hükmü hariç) hükme müdahale etmesi bu arada tefrik kararı vermesi mümkün değildir.

2. Karan üst mahkemece bozulması ve dosyanın yeniden yerel mahkemenin önüne gelmesi halinde ise yargılama devam edeceğinden, o takdirde hakim tefrik kararı verebilir. Ya da verlen ilk kararın eksik haliyle kesinleşmesi halinde ,mehir talebinde bulunan yeni bir mehir davası açabilir.

3. "Medeni Kanun, evlenme sözleşmesi sırasında karı kocadan birinin diğerine bir mal veya para vermesini ya da vermeyi vaad edip bir süre ertelemesini yasaklamamıştır. Bu nedenle, eski hükümlere göre kurulmuş mehir, Medeni Kanun tarafından yasaklanmış bir hukuki ilişki olarak kabul edilemez. (2.12.1959 günlü, 14/30 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gerekçesi). Mehir sözleşmeleri bu gün içinde geçerlidir." ( Yargıtay 1. HD. 13.10.2010 T. 2010/9242 E.2010/10342 K. ) Bu yönden "Türk hukukunda mehir alacağının istenemeyeceğine" dair bir yargıtay kararına rastlanması ihtimalinin olmadığını düşünüyorum.
Old 30-01-2025, 08:31   #4
Av. Savaş

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Yücel Kocabaş
1.HMK .m. 167’ye göre “hakim davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden karar verebilir.” Dolayısı ile hakimin hükmünü verip davada elini çektikten sonra , karar bozulup dava yeniden önüne gelmedikçe,(HMK 304,305 ve 305/A hükmü hariç) hükme müdahale etmesi bu arada tefrik kararı vermesi mümkün değildir.

2. Karan üst mahkemece bozulması ve dosyanın yeniden yerel mahkemenin önüne gelmesi halinde ise yargılama devam edeceğinden, o takdirde hakim tefrik kararı verebilir. Ya da verlen ilk kararın eksik haliyle kesinleşmesi halinde ,mehir talebinde bulunan yeni bir mehir davası açabilir.

3. "Medeni Kanun, evlenme sözleşmesi sırasında karı kocadan birinin diğerine bir mal veya para vermesini ya da vermeyi vaad edip bir süre ertelemesini yasaklamamıştır. Bu nedenle, eski hükümlere göre kurulmuş mehir, Medeni Kanun tarafından yasaklanmış bir hukuki ilişki olarak kabul edilemez. (2.12.1959 günlü, 14/30 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gerekçesi). Mehir sözleşmeleri bu gün içinde geçerlidir." ( Yargıtay 1. HD. 13.10.2010 T. 2010/9242 E.2010/10342 K. ) Bu yönden "Türk hukukunda mehir alacağının istenemeyeceğine" dair bir yargıtay kararına rastlanması ihtimalinin olmadığını düşünüyorum.
Cevabınız için teşekkürler meslektaşım. İlk maddenizi destekler bir kararbiliyor musunuz? araştırmalarım neticesinde bulamadım. Ayrıca ilk yorumu gönderen meslektaşın dediği ile çelişiyor fikriniz. Emin olamadım açıkçası. Zira "yargılamanın her aşaması"ndan anlamamız gereken istinaf da dahil değil midir?
Old 30-01-2025, 18:21   #5
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Yücel Kocabaş
1.HMK .m. 167’ye göre “hakim davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden karar verebilir.” Dolayısı ile hakimin hükmünü verip davada elini çektikten sonra , karar bozulup dava yeniden önüne gelmedikçe,(HMK 304,305 ve 305/A hükmü hariç) hükme müdahale etmesi bu arada tefrik kararı vermesi mümkün değildir.

2. Karan üst mahkemece bozulması ve dosyanın yeniden yerel mahkemenin önüne gelmesi halinde ise yargılama devam edeceğinden, o takdirde hakim tefrik kararı verebilir. Ya da verlen ilk kararın eksik haliyle kesinleşmesi halinde ,mehir talebinde bulunan yeni bir mehir davası açabilir.

3. "Medeni Kanun, evlenme sözleşmesi sırasında karı kocadan birinin diğerine bir mal veya para vermesini ya da vermeyi vaad edip bir süre ertelemesini yasaklamamıştır. Bu nedenle, eski hükümlere göre kurulmuş mehir, Medeni Kanun tarafından yasaklanmış bir hukuki ilişki olarak kabul edilemez. (2.12.1959 günlü, 14/30 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gerekçesi). Mehir sözleşmeleri bu gün içinde geçerlidir." ( Yargıtay 1. HD. 13.10.2010 T. 2010/9242 E.2010/10342 K. ) Bu yönden "Türk hukukunda mehir alacağının istenemeyeceğine" dair bir yargıtay kararına rastlanması ihtimalinin olmadığını düşünüyorum.



Teşekkürler
Old 30-01-2025, 18:24   #6
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Savaş
Cevabınız için teşekkürler meslektaşım. İlk maddenizi destekler bir kararbiliyor musunuz? araştırmalarım neticesinde bulamadım. Ayrıca ilk yorumu gönderen meslektaşın dediği ile çelişiyor fikriniz. Emin olamadım açıkçası. Zira "yargılamanın her aşaması"ndan anlamamız gereken istinaf da dahil değil midir?

Merhaba,


Üstad Yücel Bey son derece net bir şekilde yazmış aslında.

İlk madde çok açık! Hakim karar verdiği an dosyadan el çekmiş olur. Bunun anlamı, artık hakim o dosya hakkında hiçbir karar veremez demektir! Bu bir yargılama ilkesidir!
Old 30-01-2025, 20:09   #7
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Savaş
İlk maddenizi destekler bir kararbiliyor musunuz? araştırmalarım neticesinde bulamadım. Ayrıca ilk yorumu gönderen meslektaşın dediği ile çelişiyor fikriniz. Emin olamadım açıkçası. Zira "yargılamanın her aşaması"ndan anlamamız gereken istinaf da dahil değil midir?

1.Verdiğim ilk cevabın 1’nci bendinde “ hakimin hükmünü verip davada elini çektikten sonra , karar bozulup dava yeniden önüne gelmedikçe,(HMK 304,305 ve 305/A hükmü hariç) hükme müdahale ederek yeni kararlar vermesinin mümkün olmadığına “dair genel usül kuralından söz etmişim. Bu konuda herhangi bir kuşku veya itirazın olmaması gerekir.

2.Soru sahibini tereddüte sevk eden hususun cevabımın 2 bendinde yazılı olan “Karann üst mahkemece bozulması ve dosyanın yeniden yerel mahkemenin önüne gelmesi halinde ise yargılama devam edeceğinden, o takdirde hakim tefrik kararı verebilir.” Şeklindeki görüşüme yönelik olduğu kanısındayım.

ilk cavabımdaki sonuca hukuk usulünün genel bilgileri ile de ulaşmak mümkündür. HMK m. 167 “Mahkemenin yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için talep üzerine veya resen yargılamanın her aşamasında ayırma kararı verebileceği” ifadesi ile konunun kamu düzeni ile ilgilisini vurgulamaktadır.

Aşağıdaki BAM kararında da ayırma kararı gibi,kamu düzeni ile ilgili olup yargılamanın her aşamasında ileriye sürülebilecek kesin hüküm itirazının bozma kararından sonra da ileriye sürülebileceği görüşüne yer verilmektedir.

Yargılamanın her aşaması sözcüğünün sınırının tespitinde ,yargılama bir bütünlük teşkil ettiğinden,yargılamanın istinaf veya yargıtay’dan önceki kesimi ile sonraki kesimi şeklinde ikiye bölünmesinin imkansızlığına B.KURU’da değinmiştir.

Gerek BAM kararında ve gerekse B.Kuru’nun görüşünde belirtlen bu kuralların sorudaki davaların ayrılması olayına da aynen uygulanacağı kanısındayım.

Diğer yandan 9.HD.si aşağıdakikararında, yerel mahkemenin, yargıtayca onanarak kesinleşen bir dosya üzerinden verdiği ayırma kararını ,"mahkemenin yargıtayca onanarak kesinleşmiş bir dosyada artık ayırma kararı vermesinin mümkün olmadığı “ gerekçesi ile bozulması kararını vermiştir.Bu yargıtay kararında ; yargılamanın her aşaması sözcüğü ile yerel mahkeme kararının üst mahkemece onanarak yada üst mahkemeye başvurmadan kesinleşmesi anına kadar geçen sürecin kastedildiği ve böylece yargılama aşaması sözcüğüne kararın üst mahkemece bozulup dosyanın yeniden hakim önüne geldiği andan itibaren yeniden başlayan yargılama sürecinin de dahil olduğu anlaşılmaktadır.

Bu karardaki karşıt anlamdan “ yerel mahkemenin bozmadan sonraki ,fakat kararın kesinleşmesi öncesindeki yeniden yargılama aşamasında, tekrar hüküm verinceye kadar ayırma kararı vermesinin mümkün olacağı" sonucuna varılması mümkündür.

İSTANBUL BAM 1.HD. 18.11.2024 T. 2024/2925 E. 2024/2594 K.

Kesin hüküm itirazı davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemenin de davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, davayı kesin hüküm bulunduğu (dava şartı yokluğundan) gerekçesiyle reddetmesi gerekir. Yine kesin hüküm itirazı mahkemede ileri sürülmemiş olsa dahi ilk defa Yargıtayda (temyiz veya karar düzeltme aşamasında) ve dahası bozmadan sonra da ileri sürülebilir ve tarafların iradesine de bağlı olmayan mutlak bir etkiye sahiptir. O nedenle kesin hükmün varlığının, yargılamanın bir kesiminde nazara alınmamış olması diğer bir kesiminde ele alınmasını engellemez (Kuru, Baki:Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, İstanbul 2001, C. V, s. 4980 vd.).

YARGITAY 9.HD. 2013/3949 E. 2013/5156 K.

"...Mahkemece 2008/434 E. sayılı dosya üzerinden verilen hükümde 14.04.2009 tarihli ıslah dilekçesindeki talepler hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiştir. Verilen karar davacı tarafından temyiz edilmediğinden kesinleşmiştir.

Mahkemenin ıslah ile istenen talep hakkında hüküm kurmaması veya talep edilmesine rağmen fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması yönünde karar vermemesi o hakkı sona erdirmez. Hüküm altına alınmayan haklar açısından ilgili tarafın yeniden dava açma hakkı devam eder. Mahkeme eksik bıraktığı talep hakkında olumlu veya olumsuz bir hüküm kurmadığı için verilen kararın kesin hüküm oluşturduğundan da bahsedilemez.


Davacı 10.08.2012 tarihli dilekçesi ile yeni bir dava açmamış, hakkında hüküm kurulmayan dosyanın tefrikini talep etmiştir. Mahkeme eski 2008/434 E.sayısı üzerinden verdiği ek kararla ıslahla talep dilekçesini bu dosyadan tefrik ederek 2012/620 E. sayısı üzerinden tefrik tensip zaptı düzenleyerek yargılama yapmıştır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 167. maddesinde; " Mahkeme, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden karar verebilir. Bu durumda mahkeme, ayrılmasına karar verilen davalara bakmaya devam eder." hükmü yer almaktadır
.
Davanın her safhasında ayırma kararı verilebileceği düzenlemesinden anlaşılacağı üzere davaların ayrılması kararı ancak hüküm verilinceye kadar mümkündür. 2008/434 E. sayılı dosyanın temyizi üzerine Dairemiz tarafından karar onanmakla artık hüküm kesinleşmiştir. Mahkemenin kesinleşmiş bir dosyada artık ayırma kararı vermesi mümkün değildir.

Mahkemenin kesinleşmekle el çektiği 2008/434 esas sayılı dosyasının içinden hukuk yargılama usulüne aykırı şekilde tefrik tensip zaptı ile yargılamaya devam ederek alacakları hüküm altına alması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir."
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
kırmızı bülten+yurdışında tutukluluk+tefrik edilen dosya hukukcu_35 Meslektaşların Soruları 0 08-06-2011 15:48
Hüküm verildikten sonra verilen feragat dilekçesinin hükmü?? Staj.Av.Selçuk Meslektaşların Soruları 1 22-05-2007 16:20


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04189396 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.