![]() |
|
![]() |
|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
![]() |
![]() |
#1 |
|
![]() Merhabalar
Müvekkilin borçlu olduğu dosyada; işverene işe girerken verilmiş olan senet icraya konulmuştur. Senette teminat senedi olduğuna dair bir ibare yoktur. Ancak bu senet işveren şirket adına değil; müvekkilin beyanına göre bir şirket yetkilisi adına icraya konulmuştur. (Zira senette lehdar kısmı boş bırakılmış ve sonradan doldurulmuş) Elimizdeki deliller; 1- Müvekkilin işe giriş tarihi ile senedin düzenlenme tarihi aynı gün. 2- Aynı şekilde icra açılmış başka bir işçi de var. 3- İşçiye çekilen ihtardaki vekil ile senedi icraya koyan vekil meslektaş aynı kişi. 4- Alacaklı şirket yetkilisi olduğu söylenen kişinin bağlantısını bilmemekle birlikte; şirket müdürünün soyadı ile bu kişinin soyadı aynı. Normalde yargıtay içtihatlarına göre; " senedin düzenleme tarihi ile işe giriş tarihinin aynı olması, şirket kayıtlarında senedin gözükmemesi ve tanık beyanları ile ispatlanması halinde senedin teminat senedi olduğuna" karar veriliyor. 1- Ancak bizim durumumuzda senedin doğrudan şirket adına icraya konulmamış olması bu durumu etkiler mi? 2- Menfi tespit davasında hem işveren şirketi hemde alacaklıyı birlikte mi davalı göstermeliyim? Yoksa sadece alacaklıyı mı? Önerisi olan veya benzer dava ile karşılaşmış meslektaşların görüşlerini bekliyorum |
![]() |
#2 |
|
![]() 1 no'lu sorumun cevabını aşağıya eklediğim yargıtay kararı ile buldum. Ancak;
Menfi tespit davasında hem işveren şirketi hemde alacaklıyı birlikte mi davalı göstermeliyim? Yoksa sadece alacaklıyı mı? şeklindeki 2. sorumun cevabında halen tereddütteyim. YARGITAY 7. Hukuk Dairesi 2014/7633 2014/16129 Karar Tarihi: 10.07.2014 T.C. YARGITAY KARARI Yargıtay Kararı Mahkemesi: Bursa 8. İş Mahkemesi Tarihi: 21/01/2014 Numarası: 2012/177-2014/40 Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay'ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, gereği görüşüldü: Davacılar, davalı tarafça Bursa 2.İcra Müdürlüğünün 2012/8908 E. sayılı dosyası ile kendileri aleyhine kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlatıldığını, davalı ile aralarında hiçbir borç ilişkisi bulunmadığını, senedin kaynağının ise davacı C..'un 04.04.2008 tarihinde davalının şirket müdürü olarak çalıştığı B.. K..Ticaret ve P.. A.Ş. bünyesinde plasiyer olarak işe başlaması sırasında alınan teminat senedi olduğunu, şirket müdürü konumundaki davalının teminat senedini güvence altına almak için davacı C..’un babası olan davacı N..'ın da kefil olarak imzasını aldığını, teminat senedinin davalı tarafça alındığı tarihin 2008 yılı olduğunu, ancak senet üzerindeki keşide tarihi, ödeme vadesi, borç miktarı ile muhatap kısımları doldurulmadan açık senet olarak verildiğini, davacı C.. tarafından işyeri koşullarının çok ağır olması, işçilik ücretinin zamanında ödenmemesi, haftalık normal çalışma saatlerinin çok üzerinde fazla mesai yaptırılmasına karşılık buna denk gelen ücretlerin hiçbir şekilde ödenmemesi üzerine işveren B... K.. Ticaret ve Pazarlama A.Ş ne Bursa ...?.. Noterliği 05.06.2012 tarih ve 021100 yevmiye no'lu ihtarname keşide edildiğini ve tüm alacakların ödenmesini talep edildiğini, ihtarnamenin sonuçsuz kalması sebebiyle davacı C..’un Bursa 6. Mahkemesi 02.07.2012 tarih ve 2012/198 E. sayılı dosyası ile işçilik alacaklarının tazmini talepli dava ikame ettiğini, bu davanın halen derdest olduğunu, senedin imza kısmında kullanılan kalem ile davacılar N.. ve C.. tarafından ad, soyadı, adres ve imza için kullanılan kalem ile vadesi, muhatabı, keşide tarihi ve meblağını gösteren yerlerin doldurulmasında kullanılan kalemin renk ve ton farkı bulunduğunu, takip ile amaçlananın davacı C..’un haklarını kullanmasının teminat senedi ile tehdit ederek engellenmeye çalışılması ve bu sebeplerle davacılara zarar verilmeye çalışılması olduğunu, bu nedenle davalıya borçlu olmadıklarının tespiti ile kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmişlerdir. Davalı, davanın görev yönünden reddi gerektiğini, davalı ile davacılar arasında işçi işveren ilişkisi olmadığını, davalının davacının belirtmiş olduğu B... K..T.. ve P... A.Ş. nin yetkilisi ya da ortağı olmadığını, davanın ticaret mahkemelerine açılması gerektiğini, senedin davalının davacılara verdiği şahsi borca ilişkin olduğunu, senedin adı geçen firma ile ilgisi bulunmadığını, senedin tanzim tarihinin davacının işe girdiği tarihten sonrası olduğunu, senedin vade tarihinin de işten çıkış tarihi ile ilgisi olmadığını, davalı tarafından adı geçen firmaya da 1.haciz ihbarnamesi gönderildiğini, davalı ile adı geçen firma arasında ilişki olsaydı haciz ihbarnamesinin gönderilmesinin açıklamasının ne olduğunu, Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sayfa 1 / 4 davacının işverenine gönderdiği ihtarnamede senetten bahsedilmediğini, senedin illetten mücerret olduğunu, senede karşı iddiaların senetle ileri sürülmesi gerektiğini bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, her ne kadar dava dilekçesinde davalı A.. K..’ün B.. K... T.. ve Pazarlama A.Ş’nin müdürü olduğu, davacının plasiyer olarak işe başladığı ,bu şirkette işe girişte teminat senedi verdiği, diğer davacı ve C...’un babası olan N..’ın da kefil olduğu beyan edilmiş ise de getirtilen Ticaret Sicil kayıtlarında davalının şirketin yönetimine her hangi bir görevi olduğunun tespit edilemediği dolayısı ile adı geçen şirket ile davalı arasında bu anlamda bir bağlantının tespit edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Uyuşmazlık, taraflar arasındaki ilişkinin 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevi noktasında toplanmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununun 1 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince, 4 üncü maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, işverenler ile işveren vekillerine ve işçilerine, çalışma konularına bakılmaksızın bu Kanunun uygulanacağı belirtilmiştir. Kanunun 2 nci maddesinde bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişi işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişi ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar işveren olarak tanımlanmıştır. İşçi ve işveren sıfatları aynı kişide birleşemez. Yasanın 8 inci maddesinin birinci fıkrasına göre iş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir. Ücret, iş görme ve bağımlılık iş sözleşmesinin belirleyici öğeleridir. İş sözleşmesini eser ve vekâlet sözleşmelerinden ayıran en önemli ölçüt bağımlılık ilişkisidir. Her üç sözleşmede, iş görme edimini yerine getirenin iş görülen kişiye (işveren-eser sahibi veya temsil edilen) karşı ekonomik bağımlılığı vardır. İş sözleşmesini belirleyen ölçüt hukukî-kişisel bağımlılıktır. Gerçek anlamda hukukî bağımlılık işçinin işin yürütümüne ve işyerindeki talimatlara uyma yükümlülüğünü içerir. İşçi edimini işverenin karar ve talimatları çerçevesinde yerine getirir. İşçinin işverene karşı kişisel bağımlılığı ön plana çıkmaktadır. İş sözleşmesinde bağımlılık unsurunun içeriğini, işçinin işverenin talimatlarına göre hareket etmesi ve iş sürecinin ve sonuçlarının işveren tarafından denetlenmesi oluşturmaktadır. İşin işverene ait işyerinde görülmesi, malzemenin işveren tarafından sağlanması, iş görenin işin görülme tarzı bakımından iş sahibinden talimat alması, işin iş sahibi veya bir yardımcısı tarafından kontrol edilmesi, işçinin bir sermaye koymadan ve kendine ait bir organizasyonu olmadan faaliyet göstermesi, ücretin ödenme şekli, kişisel bağımlılığın tespitinde dikkate alınacak yardımcı olgulardır. Bu belirtilerin hiçbiri tek başına kesin ölçüt teşkil etmez. İşçinin işverenin belirlediği koşullarda çalışırken kendi yaratıcı gücünü kullanması ve işverenin isteği doğrultusunda işin yapılması için serbest hareket etmesi bağımlılık ilişkisini ortadan kaldırmaz. Çalışanın işyerinde kullanılan üretim araçlarına sahip olup olmaması, kâr ve zarara katılıp katılmaması, karar verme özgürlüğüne sahip bulunup bulunmaması bağımlılık unsuru açısından önemlidir. İş sözleşmesinde işçi işveren için belirli veya belirsiz süreli olarak çalışır. Vekâlet sözleşmesinde ise vekil kural olarak uzmanlığı bakımından iş sahibinin talimatları ile bağlı değildir. İş sözleşmesinin varlığı ücretin ödenmesini gerektirir. Oysa vekâlet için ücret zorunlu bir öğe değildir. Vekâlet sözleşmesine ilişkin hükümlerde iş sözleşmesinin aksine sosyal nitelikte edimlere ve koruma yükümlülüklerine rastlanmaz. Vekil bağımsız olarak iş görür, bu nedenle faaliyetini sürdüreceği zamanı belirlemede kısmen de olsa serbestliğe sahiptir. Bütün zamanını tek bir müvekkile özgülemek zorunda olmayan vekil, farklı kişilerle vekâlet sözleşmeleri yapabilir. Ekonomik olarak tek bir işverene bağımlı Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sayfa 2 / 4 değildir. Tüzel kişilerde yönetim hakkı ile emir ve talimat verme yetkisi organlarını oluşturan kişiler aracılığıyla kullanılır. Tüzel kişiler yönünden tüzel kişinin kendisi soyut işveren, tüzel kişinin organını oluşturan kişiler ise somut işveren sıfatını haizdir. Ticaret şirketleriyle tüzel kişilerde somut işveren sıfatını taşıyan organ bir kurul olabileceği gibi tek başına bir kişiye verilen yetki çerçevesinde gerçek kişinin de organ sıfatını kazanması mümkündür. Limitet, hisseli komandit ve kolektif şirketlerde yönetim yetkisi şirket ortaklarından birine bırakıldığında, bu kişi müdür sıfatıyla kişi-organ sayılır. Türk Ticaret Kanununun 319 uncu maddesine göre, anonim şirketler yönünden yönetim ve temsil yetkisinin yönetim kurulu üyelerine bırakılması halinde, bu kişi veya kişiler kişi-organ sıfatını kazanır. Şirketi temsil ve yönetime yetkili kişi-organ sıfatını taşıyan kişiler işveren konumunda bulunduklarından işçi sayılmazlar. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1 inci maddesine göre, iş mahkemelerinin görevi “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi”dir. İşçi sıfatını taşımayan kişinin talepleriyle ilgili davanın, iş mahkemesi yerine genel görevli mahkemelerde görülmesi gerekir. Somut olayda; davacı C..’un davalının müdür olarak çalıştığı dava dışı Bursa Kahvecileri Ticaret ve Pazarlama A.Ş.’de müdür olarak çalıştığı tanık beyanları ve dosya kapsamı ile sabittir. Davacı N..ise davacı C..’un babası olup davacıların iddiaları davacı C..’un işe girmesi sırasında davacılardan teminat senedi alındığı yönündedir. Davacı tanığı C.. G.. davalının müdür olarak çalıştığı dava dışı B.. K.. Ticaret ve Pazarlama A.Ş.’de teminat senedi alınma uygulaması olduğunu doğrulamıştır. Davacının dava dışı B.. K.. Ticaret ve Pazarlama A.Ş.’de plasiyer olarak çalıştığı taraf tanıklarının beyanları ile sabit olup satış temsilcisi ve plasiyer olarak çalışanlardan teminat senedi alınması konusunda işverenlerin genel bir uygulamaları olduğu bilinmektedir. Bu durumda davalının söz konusu şirketin müdürü olması nedeniyle davalının B.. K.. Ticaret ve Pazarlama A.Ş. şirketinin işveren vekili konumunda olduğu ve işçi ve işveren vekili olan taraflar arasında görülmekte olan bu menfi tespit davasına bakmakla görevli olan mahkemelerin ise İş Mahkemeleri olduğu anlaşılmaktadır. Davacılar aleyhine yapılan icra takibine konu senet üzerinden yapılan imza ve yazı incelemesine ilişkin bilirkişi raporunda; söz konusu senedin üzerinde üç farklı el yazısı ve üç farklı kalem kullanıldığı, senetteki 30.04.2012, 37.000,00, 30 Nisan 2012, A.. K.., Otuzyedibin Türk Lirası, Bursa, Yıldırım/Bursa, 30/06/2011 yazılarının bir kaligrafide, C.. B.. el yazısının ikinci bir kaligrafide, Bağlaraltı Mah. 211.Sok. No.2.2 N.. B.. el yazılarının ise üçüncü bir kaligrafide olduğu, 30.04.2012, 37.000,00, 30 Nisan 2012, A.. K.., Otuzyedibin Türk Lirası, Bursa, Yıldırım/Bursa, 30/06/2011 yazılarının bir kalemle, C.. B.. el yazısının ikinci bir kalemle, Bağlaraltı Mah. 211.Sok. No.2.2 N.. B.. el yazılarının ise üçüncü cins bir kalemle doldurulduğunun tespit edildiğinin belirtildiği görülmektedir. Bilirkişi raporu davacıların senedin açık senet olarak düzenlendiği yönündeki iddialarını doğrulamaktadır. Davalı taraf davacılarla aralarındaki borç ilişkisinin şahsi nedene dayandığını savunmuş ise de bu konuda her hangi bir delil sunmamıştır. Aksine taraflar arasındaki ilişkinin mahiyeti ve teminat senedi uygulaması konusunda tanık dinlenmesi nedeniyle alınan taraf tanık beyanlarından taraflar arasındaki ilişkinin işçi-işveren vekili ilişkisi olduğu, davacı tanık beyanlarından ise davacı C..’un çalıştığı işyerinde teminat senedi alınma uygulaması olduğu, davalının davacılara 37.000,00 TL borç verecek maddi durumu olmadığının belirtildiği görülmektedir. Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sayfa 3 / 4 Davacı C..un bir kısım işçilik alacaklarının tahsili amacıyla dava dışı B.. K.. Ticaret ve Pazarlama A.Ş. aleyhine dava açmasının akabinde davacılar aleyhine söz konusu şirket müdürü alacaklı gösterilerek daha önce davacılar tarafından imzalanarak dava dışı şirket tarafından alınan teminat senedi doldurularak icra takibi başlatıldığı ve dava dışı şirkete de haciz ihbarnamesi gönderildiği, haciz ihbarnamesine dava dışı şirket tarafından verilen cevapta davacı C.. ile dava dışı şirket arasında alacak davası olduğu, söz konusu dava sonunda davacının hak edeceği alacağın haciz ihbarnamesi gereğince ilgili icra dosyasına ödeneceğinin bildirildiği görülmektedir. Bu tespitler karşısında davalı ile davacılar arasında borç ilişkisi olmadığı, davacı C..’un çalışmış olduğu dava dışı B.. K.. Ticaret ve Pazarlama A.Ş. tarafından davacının ileride her hangi bir alacağa hak kazanması durumunda bu alacağa kavuşmasının engellenmesi amacıyla şirket müdürü olan davalı aracılığıyla davacılar aleyhine icra takibi başlatıldığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekildeki gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, 10/07/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. |
![]() |
#3 |
|
![]() Sayın Taçyıldız,
Öncelikle davanızı hangi mahkemede açacaksınız.. Zira emsal kararda da belirtildiği üzere............5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1 inci maddesine göre, iş mahkemelerinin görevi “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya işKanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi”dir. İşçisıfatını taşımayan kişinin talepleriyle ilgili davanın, iş mahkemesi yerine genel görevli mahkemelerdegörülmesi gerekir........ Emsal kararda alacaklı olan kişi işveren vekili - müdür- olduğundan iş mahkemeleri görevli kabul edilmiş ama olayınızda böyle bir durum da yok. Bu sıkıntı.. Ayrıca davanızı iş mahkemesinde değil genel mahkemelerde açarsanız iş mahkemesinin ispata yönelik avantajlarından-tanık dinletme gibi- bu denli kolay yararlanabilecek misiniz... Davanız mevcut takibe karşı, takipten sonra açılan menfi tespit davası olacağından davalı taraf takibin alacaklısı olan taraf olacaktır. |
![]() |
#4 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Meslektaşım öncelikle yanıtınız için teşekkürler. Davayı iş mahkemesinde açacağım yoksa ispatlamam mümkün değil. Aksi halde zaten kendi tezime aykırı düşmüş olurum ve genel mahkemede açarsam davayı en başta kaybederim. Başka birçok karara da baktım ve sadece yukarıdakini paylaştım. Genel görüş iş mahkemesinde açılması yönünde. Alacaklı şahsın şirketteki durumunu bilmemekle birlikte; Elimizdeki deliller 1- Müvekkilin işe giriş tarihi ile senedin düzenlenme tarihi aynı gün. 2- Aynı şekilde icra açılmış başka bir işçi de var. 3- İşçiye çekilen ihtardaki vekil ile senedi icraya koyan vekil meslektaş aynı kişi. 4- Alacaklı şirket yetkilisi olduğu söylenen kişinin bağlantısını bilmemekle birlikte; şirket müdürünün soyadı ile bu kişinin soyadı aynı. Tüm bunların yanında şahitler de şirket yetkilisi olduğunu söyleyeceklerdir. Tabi sgk kayıtlarını da isteteceğim |
![]() |
#5 |
|
![]() Üstad benzer durumda olan başka işçiler var mı ? Benzer bir durumda müvekkil gibi 3 ayrı işçi aynı pozisyondaydı. Hatta biri adına icra takip işlemine başlanmamıştı dahi yalnızca kendi senedi de konulabilir ihtimaline binaen suç duyurusunda bulunmuştu. İstinaf onamasından geçerek hem işveren hem de alacaklı gözüken şahıs aleyhine ceza aldırttık.
Mutlaka ceza hukuk yollarına başvurun derim. Tek başına menfi tespit ile çözmeniz sor gözüküyor. Alacaklı gözüken şahsın adına başkaca icra takipleri var mı vs. araştırın. |
![]() |
#6 |
|
![]() Merhabalar, öncelikle dava iş mahkemelerinde açılmalıdır. ikincisi emsal dosyalarda ve bizzat takip ettiğimiz dosyalarda davalar yalnızca takip alacaklısı şirket yetkilisine açılmıştır, kararlar da bu şekilde kurulmuştur. bu hususta mahkemece ticaret sicile yazılmaktadır. yine mersis ve ticaret sicil gazetesi kayıtları da delil olarak tarafınızca sunulabilir.
Meslektaşım yardımcı olması amaçlı birkaç emsal sunuyorum: Yargıtay 9.HD.'nin 2012/23654 E. 2014/24454 K.sayılı ilamında "...Her ne kadar mahkemece, davalı ile davacı arasında hizmet ilişkisinin bulunmadığı, davalının davacının işvereni olmadığı, davacının çalıştığı K... Tic. Ltd. Şti.'nin senette lehtar veya ciranta olmadığı, davalının K... Tic. Ltd. Şti.'de davacı gibi çalışan düz bir işçi olduğu, davaya bakma görevinin iş mahkemesine ait olmadığı, görevli mahkemenin davanın değerine göre sulh hukuk mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmişse de davacının ileri sürdüğü gibi K... Tic. Ltd. Şti.'de uluslararası tır şoförü olarak çalıştığının sabit olması, davacı tanığının beyanları, davalı tanığının "... davalı T. davacının çalıştığı şirkette çalışan düz bir işçidir..." şeklindeki beyanı, uygulamada uluslararası tır şoförlerinden işe girerken ileride oluşması muhtemel zararlara karşı işveren tarafından teminat senedi alınması uygulamasının bilinen bir durum olduğu hususları ve tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde, davaya konu senedin davacıdan işe girerken işveren tarafından teminat senedi olarak alındığının şüpheye yer bırakmayacak şekilde sabit olduğu, senette lehtar olarak şirketin değil de şirkette çalışan bir işçinin gösterilmesinin senet metninin sonradan doldurulması ihtimali karşısında senedin işveren tarafından alındığı gerçeğini değiştirmeyeceği, davacı ile davacının çalıştığı şirket arasında hizmet ilişkisi olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmadığı, bu nedenle davaya bakma görevinin iş mahkemesine ait olduğu anlaşılmıştır. Mahkemece, varsa tarafların diğer delilleri toplanarak, gerekirse bilirkişi raporu aldırılarak işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken hatalı bir değerlendirme ile yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir." Yargıtay 9. HD. 2010/26372 E.-2010/25388 K. Sayılı ilamında;"...Dosya içeriğine göre, davalının, dava dışı işverenin ortağı, yöneticisi ve imza yetkilisi olduğu anlaşılmaktadır. Ekonomik yönden zayıf olan bir işçinin, işveren olarak gördüğü şirket ortağı ve yöneticisi ile 40.000 $ bedelli alacak verecek ilişkisine girmesi ve senet vermesi hayatın olağan akışına uygun değildir. Davacının çalıştığı iş kolunda, işçilerden işe girerken teminat senedi alınması uygulamasına sıkça rastlandığı gibi, davacı tanığı da bu hususu doğrulamaktadır. Davacı, iş sözleşmesinin feshi üzerine tazminat ve alacaklarının tahsili için dava açtıktan sonra, davalı, dava konusu senede dayanarak icra takibine girişmiştir. Diğer yandan, davalı tır aracına ortaklık ilişkisini ve elden alındığı savunulan paraların karşılığı olduğu savunmasını ispatlayamamıştır. Buna göre, dava konusu senette alacaklı gözüken davalı şahıs ile işveren olan dava dışı şirket arasındaki organik bağ da dikkate alınarak, uyuşmazlığın iş sözleşmesinden kaynaklandığı kabul edilerek, davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir."diyerek senet lehdarı davalının sıfatının işveren olmasa da ilgili senedin iş ilişkisi çerçevesinde alındığını belirterek iş mahkemelerini görevli görmüştür. Yargıtay HGK'nun 2013/9-1038 E. 2014/327 K.sayılı ve 19/03/2014 tarihli kararında;"Somut olayda, SSK hizmet cetveline göre davalı A. B.'ın, dava dışı ... Toptan Akaryakıt Ltd Şti 'de çalışması bulunmaktadır. Bu nedene davacının yaptığı işin niteliği; dava dışı ... Toptan Akaryakıt Ltd. Şti'nin davacı ile davalının işvereni olması nedeniyle, takibe konu senedin, işçi ile işveren arasında iş akdinden kaynaklandığının kabulü ile uyuşmazlığın iş mahkemesinde değerlendirilmesi gerekmekte olup, mahkemece işin esası incelenerek, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, görevsizlik kararı verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir."diyerek ,işçiden alınan senette lehtar olarak başka bir işçinin gösterilmiş olması halim de de senedin iş ilişkisinden dolayı alındığı kabul ederek iş mahkemelerini görevli görmüştür. |
![]() |
#7 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Meslektaşım öncelikle yanıtınız için teşekkürler. Müvekkille aynı durumda olan bir işçi daha var. Suç duyurusu yolunu da ayrıca uygulayacağım. Cezaya ilişkin kararları gönderme şansınız var mıdır? |
![]() |
#8 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
Meslektaşım öncelikle ayrıntılı yanıtınız için teşekkür ederim. Ben hem şirkete hemde şirket yetkilisine birlikte açmayı düşünüyordum ama genelde dediğiniz gibi sadece senet alacaklısına açılmış |
![]() |
#9 | |||||||||||||||||||||||
|
![]()
E-mail adresinizi yazarsanız memnuniyetle ... |
![]() |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
![]() |
||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Kira Teminatı İçin Alınan Senedin İcraya Konulması - Menfi Tespit Davası | oguzhand0 | Meslektaşların Soruları | 7 | 04-11-2020 19:42 |
şirket yetkilisi olmayan kişinin gümrüğe şirket adına verdiği teminat mektubu | htcgrnts | Meslektaşların Soruları | 0 | 19-10-2015 16:25 |
Yetkisi alınan şirket yetkilisi şirketi borçlandırabilir mi? | hukukcu34 | Meslektaşların Soruları | 2 | 09-02-2013 14:10 |
Şirket adına satın alınan ayıpsız ürünün iadesi | erayssener | Meslektaşların Soruları | 15 | 16-01-2013 15:02 |
İşçiden alınan istifa dilekçesinin geçerliliği. | av.knel | Meslektaşların Soruları | 11 | 19-01-2009 16:27 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |