Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Yanlış husumet (resmi kayıtlara güvenerek) ve yargılama gideri

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 26-08-2016, 13:52   #1
Av. Köksal AVCIAYDIN

 
Varsayılan Yanlış husumet (resmi kayıtlara güvenerek) ve yargılama gideri

Öncelikle şimdiden herkese teşekkür ederim.
Özellikle resmi kayıtlara güvenerek husumetin yanlış yöneltilmesi ve yanlış kişiye dava açılması halinde, resmi kayıtlara güvenen ve kendisine kusur atfedilemeyecek olan (husumeti yanlış yönelten) davacı aleyhine yargılama giderine hükmedilmeyeceği yönünde Yargıtay ilamları olduğunu biliyorum. Ancak tüm aramalarıma rağmen bulamadım. Elinde olan veya bulmama yardımcı olabilecek olan varsa teşekkür ederim.
Saygılar.
Old 30-08-2016, 03:04   #2
Av.Bülent Özkan

 
Varsayılan hmk 124/3-4

Alıntı:
Yazan Av. Köksal AVCIAYDIN
Öncelikle şimdiden herkese teşekkür ederim.
Özellikle resmi kayıtlara güvenerek husumetin yanlış yöneltilmesi ve yanlış kişiye dava açılması halinde, resmi kayıtlara güvenen ve kendisine kusur atfedilemeyecek olan (husumeti yanlış yönelten) davacı aleyhine yargılama giderine hükmedilmeyeceği yönünde Yargıtay ilamları olduğunu biliyorum. Ancak tüm aramalarıma rağmen bulamadım. Elinde olan veya bulmama yardımcı olabilecek olan varsa teşekkür ederim.
Saygılar.

HMK’nın 124/3. Fıkrasına göre maddi bir hatadan kaynaklanan ve dürüstlük kuralına aykırı olmayan TARAF DEĞİŞİKLİĞİ TALEBİ, KARŞI TARAFIN RIZASI ARANMAKSIZIN HÂKİM TARAFINDAN KABUL EDİLİR.
HMK’nın 124/4. Fıkrasına göre isedava dilekçesinde TARAFIN YANLIŞ VEYA EKSİK GÖSTERİLMESİ kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa hâkim KARŞI TARAFIN RIZASINI ARAMAKSIZIN TARAF DEĞİŞİKLİĞİ TALEBİNİ KABUL EDEBİLİR.
Madde gerekçesinde de bu gibi hallere örnekler verilerek, taraf değişikliği konusunda eski dönemdeki katı uygulamadan vazgeçildiği ifade edilmiştir. (Baki Kuru –Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı – s.564ve devamında ayrıntılı açıklama mevcut)

Sizin somut olayınızda da söz konusu hata, kabul edilebilir (ve dürüstlük kuralına aykırı olmayan) ve hatta kusur olmaksızın oluşan bir yanılgıdan kaynaklanmış olduğundan tarafta iradi değişiklik mümkün olur. Mahkemenin HMK 124/3 ve 124/4 uyarınca bu hatayı düzeltmek üzere mehil vermesi doğru olur. Konu ile ilgili bazı içtihatlar aşağıda.



Kolaylıklar dilerim



T.C.

YARGITAY

3. HUKUK DAİRESİ

E. 2015/11630

K. 2015/21162

T. 24.12.2015

• TARAF DEĞİŞİKLİĞİ TALEBİ (Maddi Bir Hatadan Kaynaklanan veya Dürüstlük Kuralına Aykırı Olmayan Taraf Değişikliği Talebi Karşı Tarafın Rızası Aranmaksızın Hâkim Tarafından Kabul Edileceği - Dava Dilekçesinde Tarafın Yanlış veya Eksik Gösterilmesi Kabul Edilebilir Bir Yanılgıya Dayanıyorsa Hâkim Karşı Tarafın Rızasını Aramaksızın Taraf Değişikliği Talebini Kabul Edebileceği)

• MADDİ BİR HATADAN KAYNAKLANAN VEYA DÜRÜSTLÜK KURALINA AYKIRI OLMAYAN TARAF DEĞİŞİKLİĞİ TALEBİ (Karşı Tarafın Rızası Aranmaksızın Hâkim Tarafından Kabul Edileceği)

• DÜRÜSTLÜK KURALINA AYKIRI OLMAYAN TARAF DEĞİŞİKLİĞİ TALEBİ (Karşı Tarafın Rızası Aranmaksızın Hâkim Tarafından Kabul Edileceği - Dava Dilekçesinde Tarafın Yanlış veya Eksik Gösterilmesi Kabul Edilebilir Bir Yanılgıya Dayanıyorsa Hâkim Karşı Tarafın Rızasını Aramaksızın Taraf Değişikliği Talebini Kabul Edebileceği)

• DAVALININ SAĞ OLUP OLMADIĞININ TESPİT EDİLEMEMESİ (Davacı Kendisinden Beklenen Tüm Çaba Özen ve Önlemlere Rağmen Davalının Sağ Olup Olmadığını Tespit Edememiş İse ya da Tespit Edememe Durumu Bir Yanılgıya Dayanıyor ve Bu Durum Açıkça Dürüstlük Kuralına Aykırılık Arz Etmiyorsa Mirasçılara Yani Gerçek Taraflara Karşı Davaya Devam Edilebileceği)

• ÖLÜ KİŞİYE DAVA AÇILAMAYACAĞI (Davacının Ölü Kişiye Karşı Dava Açması Durumunda HMK'nun 124.Md. Uyarınca Davayı Mirasçılara Yöneltme İmkanı Tanınıp Tanınmayacağı Hususu da Değerlendirilerek Bir Karar Verilmesi Gerektiği)

6100/m.30,124

ÖZET : Maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir. Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Bu maddenin gerekçesinde de vurgulandığı üzere, taraf değişikliğini mutlak olarak davalının rızasına bağlamak yargılama ilişkisini katı bir forma bağlayacaktır ki, bu da yargılamaya hakim olan ilkelerden “usul ekonomisi ilkesi” ile bağdaşmaz. Şu halde davacı kendisinden beklenen tüm çaba, özen ve önlemlere rağmen davalının sağ olup olmadığını tespit edememiş ise, ya da tespit edememe durumu bir yanılgıya dayanıyor ve bu durum açıkça dürüstlük kuralına aykırılık arz etmiyorsa, bu dava ilişkisinde, daha sonra da kendilerine karşı dava açılması muhtemel olan mirasçılara, yani gerçek taraflara karşı davaya devam edilmesi mümkün olmalıdır. Bu durum karşısında mahkemece, davacının ölü kişiye karşı dava açması durumunun yukarıdaki açıklamalar gözönünde bulundurularak değerlendirilmesi ve HMK'nun 124.madde uyarınca davayı mirasçılara yöneltme imkanı tanınıp tanınmıyacağı hususu da değerlendirilerek bir karar verilmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki ziynetliğin tespiti ve korunması davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı E. Y. mirasçısı A. Y. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacılar vekili dilekçesinde; Müvekkillerinin murisinin Halfeti İlçesi Karaotlak mevkiinde tapuya kayıtlı 288 parsel sayılı taşınmazı davalılardan harici yazılı satım sözleşmesi ile satın alıp, bedelini davalılara 1979 yılında ödediğini o tarihten beri taşınmazı fiilen çekişmesiz olarak kullandığını, tescil taleplerinin davalılar tarafından çeşitli bahaneler ile savsandığını davalılardan A. Y.'ın muvazaalı olarak borçlanmak sureti ile davaya konu taşınmazları cebri artırma ile satma yolunu seçtiklerini, bu şekilde davaya konu taşınmazların iadesinin dolaylı olarak müvekkilinden istendiğini bu sebeple fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 7.000,00 TL'nin zilyetliğin başlangıcı tarihinden itibaren işleyecek en yüksek yasal faizi ile davalılardan tahsilini, davaya konu taşınmaz üzerinde bedel ödenene kadar müvekkilleri lehine hapis hakkı kurulması yönünde karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili dilekçesinde; davayı kabul etmediklerini davacıların davaya konu taşınmazı satın aldığına dair herhangi bir yazılı belgelerinin olmadığını, bu sebeple davaya konu taşınmazda kötü niyetli zilyet olduklarını beyanla davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; taleple bağlı kalınarak davanın kabulü ile; 7.000,00.TL'nin dava tarihi olan 10.03.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tapudaki hisseleri oranında alınarak, davacılardan Ş. B. hariç, diğer davacılara verilmesine, davacılardan Ş. B.'ın, dava devam ederken öldüğü anlaşıldığından bu davacı yönünden hüküm kurulmasına yer olmadığına, bu bedel ve davacıların saklı tutmuş olduğu bedel davacılara ödeninceye kadar Halfeti ilçesi Karaotlak mahallesi 288 parsel sayılı taşınmaz üzerinde davacılar lehine TMK.nun 994/1 maddesi gereğince hapis hakkı kurulmasına, davacıların fazlaya dair haklarının saklı tutulmasına, karar verilmiştir. Sözkonusu karar davalı E. Y. mirasçısı A. Y. tarafından temyiz edilmiştir
Somut olayda davalılardan E. Y.'ın dava tarihinden önce (12.02.1994) tarihinde öldüğü temyiz aşamasında temyiz eden E. Y. mirasçısı A. Y. tarafından sunulan nüfus kaydından anlaşılmıştır.
Bir davada taraf ehliyeti dava şartlarından (HMK m. 114/1-d) olup taraf ehliyeti ise medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olmakla mümkündür (HMK m. 50). Medeni haklardan yararlanma, yani hak ehliyeti tam ve sağ doğum koşuluyla ana rahmine düşme anında başlayıp, kişinin ölümüne kadar devam eder (TMK m. 28). Bu sebeple Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar davanın erteleneceği; bununla beraber hâkimin, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebileceği öngörülmüştür (HMK m. 55; HUMK m. 41). Ne var ki, Kanun'da ölü kişiye karşı dava açılması halinde nasıl davranılacağı gösterilmemiştir.
Kural olarak ölü kişi adına ve ölü kişiye karşı dava açılması olanağı bulunmamaktadır. Aynı şekilde kural olarak ölü kişi aleyhine dava açılması halinde davanın mirasçılara yöneltilmesine de olanak yoktur. Zira yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, ölü kişinin taraf ehliyeti bulunmamaktadır. Esasen dava açarken davacının davalının bu ehliyet durumunu araştırması beklenir. Ne var ki davacının davalının ölü olduğunu bilmemesi kimi zaman hataya dayalı olabilir. Nitekim HMK'nun 124.maddesinde; “ Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür. Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır.
Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir. Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder” şeklinde düzenleme yer almaktadır. Bu maddenin gerekçesinde de vurgulandığı üzere, taraf değişikliğini mutlak olarak davalının rızasına bağlamak yargılama ilişkisini katı bir forma bağlayacaktır ki, bu da yargılamaya hakim olan ilkelerden “usul ekonomisi ilkesi” (HMK m. 30) ile bağdaşmaz.
Şu halde davacı kendisinden beklenen tüm çaba, özen ve önlemlere rağmen davalının sağ olup olmadığını tespit edememiş ise, ya da tespit edememe durumu bir yanılgıya dayanıyor ve bu durum açıkça dürüstlük kuralına aykırılık arz etmiyorsa, bu dava ilişkisinde, daha sonra da kendilerine karşı dava açılması muhtemel olan mirasçılara, yani gerçek taraflara karşı davaya devam edilmesi mümkün olmalıdır.(HGK'nun 11.09.2013 tarih ve 2013/14-621,1297 Sayılı kararı)
Bu durum karşısında mahkemece, davacının ölü kişiye karşı dava açması durumunun yukarıdaki açıklamalar gözönünde bulundurularak değerlendirilmesi ve HMK'nun 124.madde uyarınca davayı mirasçılara yöneltme imkanı tanınıp tanınmıyacağı hususu da değerlendirilerek bir karar verilmelidir.
Bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 24.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.

YARGITAY

15. HUKUK DAİRESİ

E. 2015/1435

K. 2015/1630

T. 31.3.2015

• İŞ BEDELİNİN TAHSİLİ ( Davacının Davalı Tarafı Maddi ve Kabul Edilebilir Bir Yanılgıya Dayalı Olarak Yanlış Göstermesi - Davacının Husumetin Doğru Şirkete Yöneltilmesine Dair Dilekçesi Kabul Edilip Adı Geçen Bu Şirkete Dava Dilekçesinin Tebliğinin Sağlanması Suretiyle Taraf Teşkili Tamamlanarak İşin Esası İnceleneceği )

• TARAFTA İRADİ DEĞİŞİKLİK ( Maddi Bir Hatadan Kaynaklanan veya Dürüstlük Kuralına Aykırı Olmayan Taraf Değişikliği Talebi Karşı Tarafın Rızası Aranmaksızın Hakim Tarafından Kabul Edileceği - Davacının Husumetin Doğru Şirkete Yöneltilmesine Dair Dilekçesi Kabul Edilip Adı Geçen Bu Şirkete Dava Dilekçesinin Tebliğinin Sağlanması Suretiyle Taraf Teşkili Tamamlanarak İşin Esası İncelenmeden Pasif Husumet Yokluğu Sebebiyle Davanın Reddinin Doğru Olmadığı )

• HUSUMETİN YANILGIYA DAYALI OLARAK YANLIŞ GÖSTERİLMESİ ( İş Bedelinin Tahsili İstemi - Davacının Husumetin Doğru Şirkete Yöneltilmesine Dair Dilekçesi Kabul Edilip Adı Geçen Bu Şirkete Dava Dilekçesinin Tebliğinin Sağlanması Suretiyle Taraf Teşkili Tamamlanarak İşin Esasının İnceleneceği )

6100/m.124/3

ÖZET : Dava, ödenmeyen iş bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Davanın, 6100 Sayılı HMK'nın yürürlüğe girmesinden sonra 29.1.2014 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır. 6100 Sayılı HMK'nın "Tarafta iradi değişiklik" başlıklı 124/3.maddesinde; maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edilir düzenlemesine yer verilmiştir. Dosyada mevcut ve dava dilekçesine ekli hakediş belgelerinin B... A.Ş. adına düzenlendiği, davalı şirket vekili tarafından sunulan vekaletnameden de her iki şirketin temsilcisinin de aynı kişi olduğu, davacı tarafından ıslah dilekçesine eklenen belgelerden, her iki şirketin adresinin ve telefon numaralarının aynı olduğu anlaşılmaktadır. Şu durumda davacının B.. Bursa İnşaat Tic. ve San. A.Ş. yerine davalı olarak B.. Tesisat ve İnşaat Sanayi Ltd. Şti.'yi davalı olarak göstermesinin maddi ve kabul edilebilir bir yanılgıya dayalı olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında, davacının husumetin B.. Bursa Tic. San. ve A.Ş.'ye yöneltilmesine dair dilekçesi kabul edilip, adı geçen bu şirkete dava dilekçesinin tebliğinin sağlanması suretiyle taraf teşkili tamamlanarak işin esası incelenmeden pasif husumet yokluğu sebebiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dava, ödenmeyen iş bedelinin tahsili istemine dair olup, mahkemenin; davanın dava şartı yokluğu sebebiyle reddine dair kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı davasında, davalının yüklenici olarak üstlenmiş olduğu "Tavacı R... Lokantası"nın mekanik ve tesisat işlerini yaptığını, hakedişlerin düzenlenmesine rağmen iş bedelinin ödenmediğini belirterek, 5.459,00 TL alacağın 15.6.2011 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsilini, davalı ise, davacı ile aralarında herhangi bir ticari ilişkinin olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece, taraflar arasında herhangi bir ticari ilişkinin bulunmadığı, taşeron olan davacının B... Bursa İnşaat Tic. ve San. A.Ş. ile ticari ilişkisinin olduğu, hakediş ve diğer belgelerin de bu şirkete yönelik düzenlendiği, davacı tarafından ıslah dilekçesiyle taraf değişikliği yapılarak bu şirkete karşı davanın yürütülmesini istemesine karşın ıslah yoluyla taraf değişikliğinin yapılamayacağı, B... Tesisat Ltd. Şti. ile B... Bursa İnşaat Tic. ve San. A.Ş.'nin ayrı tüzel kişilikler olduğu, bu sebeple davalı limited şirketin taraf ehliyetine sahip olmadığı gerekçesiyle davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle reddine karar verilmiştir.
Davanın, 6100 Sayılı HMK'nın yürürlüğe girmesinden sonra 29.1.2014 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır. 6100 Sayılı HMK'nın "Tarafta iradi değişiklik" başlıklı 124/3.maddesinde; maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edilir düzenlemesine yer verilmiştir. Dosyada mevcut ve dava dilekçesine ekli 15.6.2011 ve 1.6.2012 tarihli hakediş belgelerinin B... A.Ş. adına düzenlendiği, davalı şirket vekili tarafından sunulan vekaletnameden de her iki şirketin temsilcisinin de aynı kişi olduğu, davacı tarafından ıslah dilekçesine eklenen belgelerden, her iki şirketin adresinin ve telefon numaralarının aynı olduğu anlaşılmaktadır. Şu durumda davacının B... Bursa İnşaat Tic. ve San. A.Ş. yerine davalı olarak B... Tesisat ve İnşaat Sanayi Ltd. Şti.'yi davalı olarak göstermesinin maddi ve kabul edilebilir bir yanılgıya dayalı olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında, davacının 28.10.2014 havale tarihli, husumetin B... Bursa Tic. San. ve A.Ş.'ye yöneltilmesine dair dilekçesi kabul edilip, adı geçen bu şirkete dava dilekçesinin tebliğinin sağlanması suretiyle taraf teşkili tamamlanarak işin esası incelenmeden pasif husumet yokluğu sebebiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, açıklanan sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeple mahkeme kararının BOZULMASINA, ödenen temyiz peşin harcının istenmesi halinde temyiz eden davacıya iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 31.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




T.C.

YARGITAY

20. HUKUK DAİRESİ

E. 2015/2781

K. 2016/1903

T. 17.2.2016

• TAPU İPTALİ VE TESCİL İSTEMİ (Dava Dilekçesindeki Anlatım ve İstemden Asıl Dava Edilmek İstenenin Tapu Müdürlüğü Değil Başkası Olduğunun Anlaşıldığı - Davanın Davalı Olarak Sadece Tapu Müdürlüğüne Yöneltildiğinden Söz Edilemeyeceğinden Ortada Belirgin Biçimde Temsilcide Yanılma Hali Olduğu)

• TEMSİLCİDE YANILMA (Tapu Sicilinin Tutulmasından Kaynaklı Tapu İptali ve Tescil - Temsilcide Yanılma Hali Re'sen Gözetilerek Davanın Tapu Müdürlüğü'ne Yöneltilmesi İçin Davacı Yana Olanak Verilmesi ve Delilleri Toplanarak Oluşacak Sonuca Göre Bir Karar Verilmesi Gerektiği)

• HUSUMET (Tapu Sicilinin Tutulmasından Kaynaklı Tapu İptali ve Tescil - Asıl Dava Edilmek İstenenin Tapu Müdürlüğü Değil Başkası Olduğunun Anlaşıldığı/Davanın Davalı Olarak Sadece Tapu Müdürlüğüne Yöneltildiğinden Söz Edilemeyeceğinden Ortada Belirgin Biçimde Temsilcide Yanılma Hali Olduğu)

4721/m.1007

6100/m.124/4

ÖZET : Dava, tapu iptali ve tescil, 4721 Sayılı TMK'nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat, bedel tahsili ve sebepsiz zenginleşmeden kaynaklı alacak davasıdır. Yargıtayın istikrar kazanmış uygulamalarına göre de, davacı, temsilcideki yanılmayı sonradan düzeltebilir. Temsilcide yanılmanın hukukî yaptırımı, hasımda yanılmada olduğu gibi, davanın reddi gibi ağır bir sonuç doğurmaz. Dava dilekçesindeki anlatım ve istemden, asıl dava edilmek istenenin tapu müdürlüğü değil, ... olduğu anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca, davanın davalı olarak sadece tapu müdürlüğüne yöneltildiğinden sözedilemez. Ortada belirgin biçimde temsilcide yanılma hali vardır. Mahkemece temsilcide yanılma hali re'sen gözetilerek, davanın ... yöneltilmesi için davacı yana olanak verilmesi, ... delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı gerçek kişiler vekili ile davalı Tapu Müdürlüğü temsilen vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı gerçek kişiler vekili, 10/03/2014 havale tarihli dilekçe ile, ...köyü 111, 139, 187, 197, 201, 204, 207, 231, 261, 265, 1385,1402,193, 319, 372, 97, 232, 513, 585, 713, 998 ve 1183, ... köyü 150, 152, 71, 331, 340, 382, 191, 498, 507, 332, 482, 518 ve 335, ... köyü 2135, ... köyü 817 parsel sayılı taşınmazların müvekkillerinin kök murislerine ait olduğunu, hatalı olarak sadece ... adına tescil edildiğini belirterek, kök muris ... ve ... oğlu ...'nın terekesine dahil olması gereken tüm mal varlığının tespitine; terekeye daihl olması gerektiği halde yolsuz işlemle davalı adına tescil edilen tapuların iptali ile tüm mirasçılara intikalen tescilinin sağlanmasına; yolsuz tescil işlemleri sebebi ile davalı İdarenin diğer davalı ile birlikte TMK'nın 1007. maddesine göre yolsuz tescil ile işlem yapılan tapulardan üçüncü kişilere satışı gerçekleşmiş olanların güncel rayiç bedelinin tazminat olarak müvekkillere ödenmesine; terekeye ait olup yolsuz tescil sebebi ile İdarenin davalı adına yapılmış tescile dayalı yapmış olduğu kamulaştırma sonucu İdareye geçen yerlerin kamulaştırma bedelini tahsil eden davalının sebepsiz zenginleşmeye göre günlük rayiç bedelini müvekkillere tazminat olarak ödemesine; bedeli idarece ödenmemiş olması halinde terditli olarak; kamulaştırma yapan İdarenin hatalı tapu kaydı sebebi ile müvekkillere ödeme yapması gerekeceğinden, bedele dair ıslah hakları saklı kalmak üzere, bedelinin kamulaştırma yapan İdarece müvekkillerine ödenmesine karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davalı tapu müdürlüğü aleyhine açılan davanın pasif husumet ehliyeti yokluğundan reddine, diğer davalılar aleyhine açılan davanın 3402 Sayılı Kanun'un 12/3. maddesi gereğince hak düşürücü süre sebebiyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı gerçek kişiler vekili ve tapu müdürlüğünü temsilen Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu iptali ve tescil, 4721 Sayılı TMK'nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklı tazminat, bedel tahsili ve sebepsiz zenginleşmeden kaynaklı alacak davasıdır.
4721 Sayılı Türk Medenî Kanununun 1007. maddesi, tapu sicilinin aleniliği ve tapu siciline güven ilkelerinin yansımasının sonucu olarak, mülkiyet hakkı ya da başkaca bir aynî hak edinen kişinin, bu sicilin tutulması sebebiyle uğradığı zararın tazminine dair olup, buna göre "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur”.
Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince davalı sıfatı ... olup ... davalı sıfatı bulunmadığından tapu müdürlüğü aleyhine açılan davanın husumetten reddi gerekeceği hususu düşünülebilir ise de, Yüksek Hukuk Genel Kurulunun HGK.2011/9-718 E. - 2012/36 K. sayılı kararında da değinildiği üzere, HMK'nın 124/4. maddesindeki, “Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.” hükmü uyarınca, somut olayda, tapu müdürlüğünün davalı gösterilmesi ve tapu müdürlüğünün de ... vekili tarafından temsil edilmiş olmasının temsilcide yanılgı olarak değerlendirilmesi gereklidir.
Yargıtayın istikrar kazanmış uygulamalarına göre de, davacı, temsilcideki yanılmayı sonradan düzeltebilir. Temsilcide yanılmanın hukukî yaptırımı, hasımda yanılmada olduğu gibi, davanın reddi gibi ağır bir sonuç doğurmaz.
Davanın niteliğine göre, husumetin ... yöneltilmesi gerekirken, taraf sıfatı bulunmayan ... hasım gösterilmiştir. Dava dilekçesindeki anlatım ve istemden, asıl dava edilmek istenenin tapu müdürlüğü değil, ... olduğu anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca, davanın davalı olarak sadece tapu müdürlüğüne yöneltildiğinden sözedilemez. Ortada belirgin biçimde temsilcide yanılma hali vardır. Mahkemece temsilcide yanılma hali re'sen gözetilerek, davanın ...yöneltilmesi için davacı yana olanak verilmesi, ... delilleri toplanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı gerçek kişiler vekili ve ... temsilen ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istenmesi halinde iadesine, 17.02.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.







T.C.

YARGITAY

8. HUKUK DAİRESİ

E. 2015/20744

K. 2016/1969

T. 8.2.2016

• TAKİBİN İPTALİ (Takipten Önce Borçlunun Ölmesine Rağmen Takibin Ölen Aleyhine Başlatıldığı/Davacı Kendisinden Beklenen Tüm Çaba Özen ve Önlemlere Rağmen Davalının Sağ Olup Olmadığını Tespit Edememiş İse Ya da Tespit Edememe Durumu Bir Yanılgıya Dayanıyor ve Bu Durum Açıkça Dürüstlük Kuralına Aykırılık Arz Etmiyorsa Bu Dava İlişkisinde Daha Sonra da Kendilerine Karşı Dava Açılması Muhtemel Olan Mirasçılara Karşı Davaya Devam Edilebileceği)

• TARAF DEĞİŞİKLİĞİ (Takibin İptali/Takipten Önce Borçlunun Öldüğü - Davacı Kendisinden Beklenen Tüm Çaba Özen ve Önlemlere Rağmen Davalının Sağ Olup Olmadığını Tespit Edememiş İse Ya da Tespit Edememe Durumu Bir Yanılgıya Dayanıyor ve Bu Durum Açıkça Dürüstlük Kuralına Aykırılık Arz Etmiyorsa Bu Dava İlişkisinde Daha Sonra da Kendilerine Karşı Dava Açılması Muhtemel Olan Mirasçılara Karşı Davaya Devam Edilmesinin Mümkün Olması Gerektiği)

• TAKİP BORÇLUSUNUN TAKİPTEN ÖNCE ÖLMESİ (Takibin İptali - 6100 S.K. Md.124/3 Gereğince Borçlu Aleyhine Başlatılan Takipte Borçlunun Takip Tarihinden Önce Öldüğünün Anlaşılması Halinde Takibin Ölü Kişi Aleyhine Başlatılması Hususunun Maddi Hatadan Kaynaklandığı veya Taraf Değişikliği Talebinin Dürüstlük Kuralına Aykırı Olmadığı Belirlendiği Takdirde Takibin Mirasçılara Yöneltilebileceği)

6100/m.124

ÖZET : Borçlu vekili, takibe dayanak olan ilamdaki borcun teminatı için müvekkillerinin daha önce alacaklı lehine ipotek verdiğini, alacaklının ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yaptığı takip sonucu cebri satış ile alacağına kavuştuğunu, alacaklının bunun yanında bir de aynı alacak için ilamlı icra yoluna başvuramayacağını ayrıca takipten önce borçlunun ölmesine rağmen takibin ölen aleyhine başlatıldığını ileri sürerek takibin iptalini istemiştir. İcra Mahkemesince, borçlu mirasçıları yönünden ölü kişi aleyhine icra takibine girişilemeyeceği gerekçesiyle takibin iptaline karar verilmiştir. Davacı kendisinden beklenen tüm çaba, özen ve önlemlere rağmen davalının sağ olup olmadığını tespit edememiş ise, ya da tespit edememe durumu bir yanılgıya dayanıyor ve bu durum açıkça dürüstlük kuralına aykırılık arz etmiyorsa, bu dava ilişkisinde, daha sonra da kendilerine karşı dava açılması muhtemel olan mirasçılara, yani gerçek taraflara karşı davaya devam edilmesi mümkün olmalıdır. Mahkemece duruşma açılarak tarafların 6100 S.k. Md.124/3 kapsamında beyanları alınıp delilleri değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davalı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire'ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Borçlu vekili, takibe dayanak olan ilamdaki borcun teminatı için müvekkillerinin daha önce alacaklı lehine ipotek verdiğini, alacaklının ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yaptığı takip sonucu cebri satış ile alacağına kavuştuğunu, alacaklının bunun yanında bir de aynı alacak için ilamlı icra yoluna başvuramayacağını; ayrıca takipten önce borçlunun ölmesine rağmen takibin ölü ... aleyhine başlatıldığını ileri sürerek takibin iptalini istemiştir.
İcra Mahkemesince, borçlu mirasçıları yönünden, ölü kişi aleyhine icra takibine girişilemeyeceği gerekçesiyle; borçlu ... yönünden ise icra takibine konu ilamın eda hükmü içermediği gerekçesiyle takibin iptaline karar verilmiştir. Karar, alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Alacaklı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değil ise de, borçlu ... yönünden yapılan temyiz incelemesinde,
6100 Sayılı HMK'nun 124. maddesi;
(1) Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür.
(2) Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır.
(3) Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir.
(4) Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.” hükmünü içermektedir.
Takip talebinde borçlu olarak gösterilen kişinin takip tarihinden önce öldüğü takip devam ederken anlaşılabilir ve bu yanlışlığın düzeltilmesi ihtiyacı doğabilir. Bu halde iradi taraf değişikliği söz konusu olur. 1086 Sayılı HUMK'nun da iradi taraf değişikliği hakkında açık bir hüküm bulunmadığından İçtihadı Birleştirme Kararına göre ölü kişi hakkında takip yapılamayacağı ve açılan takibin mirasçılara yöneltilemeyeceği kabul edilmekteydi. Yargıtay'ın bu yöndeki uygulaması özellikle usul ekonomisi açısından eleştirilere tâbi tutulmuştur. Bu eleştirileri dikkate alan Yasa koyucu, HMK'nun da iradi taraf değişikliğine olanak veren bir düzenleme getirmiştir. HMK'nun 124/3. maddesine göre, borçlu aleyhine başlatılan takipte borçlunun takip tarihinden önce öldüğünün anlaşılması halinde, takibin ölü kişi aleyhine başlatılması hususunun maddi hatadan kaynaklandığı veya taraf değişikliği talebinin dürüstlük kuralına aykırı olmadığı belirlendiği takdirde takibin mirasçılara yöneltilmesi mümkündür.
Ayrıca Yasa değişikliğinden sonra Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, ... Esas ... Karar sayılı kararında “...davacı kendisinden beklenen tüm çaba, özen ve önlemlere rağmen davalının sağ olup olmadığını tespit edememiş ise, ya da tespit edememe durumu bir yanılgıya dayanıyor ve bu durum açıkça dürüstlük kuralına aykırılık arz etmiyorsa, bu dava ilişkisinde, daha sonra da kendilerine karşı dava açılması muhtemel olan mirasçılara, yani gerçek taraflara karşı davaya devam edilmesi mümkün olmalıdır.” açıklamasına yer verilmiştir.
Mahkemece duruşma açılarak tarafların bu madde kapsamında beyanları alınıp delilleri değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulüyle Mahkeme kararının yukarda yazılı sebeplerle İİK'nun 366 ve 6100 Sayılı HMK'nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 Sayılı HUMK'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK'nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 27,70 TL peşin harcın istenmesi halinde temyiz eden davalıdan alınmasına, 08.02.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Old 31-08-2016, 16:41   #3
Av. Köksal AVCIAYDIN

 
Varsayılan

Sn. Özkan,
Cevabınız ve ilginiz için teşekkür ederim.
HMK 124 ve ilgili içtihatları ben de araştırmıştım.
Ancak bizim olayımızda yargılamanın geldiği nokta son aşama ve sırf yargılamayı uzatmamak için iradi değişiklik yapmayıp, bunun yerine ikinci bir dava açmayı uygun gördük.
Bu nedenle tarafta iradi değişiklik yapılmaksızın davalı lehine yargılama giderine hükmedilmeyeceği yönünde karar aramıştım.Neticede buldum.
Faydası olur kanaatiyle aşağıda paylaşıyorum.
Saygılar.


T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2013/10570
K. 2014/10824
T. 7.7.2014
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacılar vekili, davalıların işleteni, sürücüsü ve trafik sigortacısı olduğu araçların kusurlu olarak sebebiyet verdiği trafik kazası sonucu müvekkillerinin yaralandığını, Y.. A..'in de aracında meydana gelen hasardan dolayı maddi kayıpları olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, Sabiha için 800,00 TL tedavi gideri, zorunlu giderler için 1.200,00 TL maddi tazminat ile 10.000,00 TL. manevi tazminat ile davacı Yüksel için 118,00 TL araç çekici ücreti ve yol masrafı ve tedavi gideri, 5.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan avans faiziyle tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan delillere göre, davanın kısmen kabulü ile davalı G... Otomotiv açısından aracın uzun süreli kiraya verilmesi nedeni ile davanın husumetten reddine, davacıların yaralanmasına göre taleple bağlı kalınarak 988,05 TL maddi tazminata ve davacı Sabiha için 5.000,00 TL, davacı Yüksel için 3.000,00 TL manevi tazminata kakar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere, özellikle oluşa ve dosya içeriğine uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen hususların hükme esas alınmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK.nun hükümlerine göre, trafik kaydı "işletenin" kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işletenliğin 3. kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur. Aynı yasanın 3. maddesinde, "İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alacı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır" şeklinde tanımlanmıştır. Aynı kanunun 85. maddesinde ise, "Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen bilet ile işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar" hükmüne yer verilmiştir.
Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, araç malikleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılması için bir başka kimseye devir edilmesi halinde (kısa bir süre için kiralanmaması kaydıyla) artık üzerindeki fiili hakimiyeti kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o araca kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekir. Bunun sonucu olarak da, araç maliki sorumlu tutulmamalıdır. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay'ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir.
Somut olayda, 05.01.2005 tarihli kira sözleşmesinde kazaya neden olan araç 3 yıllığına dava dışı W... Otomotiv Ltd.Şti. tarafından kiralanmış olup bu sözleşmenin geçerli olduğunun kabulü halinde işleten sıfatının kiracıya geçtiğinin de kabulü gerekir.
Davalı, yargılama aşamasında aracı uzun süreli kiralama sözleşmesi ile kiraladığını ve işleten sıfatı bulunmadığını ileri sürmüş, mahkeme tarafından bu konuda bir araştırma yapılmamıştır.
Bu durumda mahkemece taraflar arasında tanzim edilen kira sözleşmesi olup olmadığı, uzun süreli ve 3.kişileri bağlayacak güçte bir kira sözleşmesinin bulunup bulunmadığı, aracın fiilen teslim edilip edilmediği ekonomik yararlanmanın kime ait olduğu, kira sözleşmesi ve kira bedelinin maliye ve vergi dairelerine bildirilip bildirilmediği gerektiğinde işleten ve kiracının ticari defter ve kayıtlar üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılmak suretiyle kira sözleşmesinin fatura, ruhsat ve cari hesap hareketleri gibi yan delillerle desteklenip desteklenmediği, davalının işletenlik sıfatının devam edip etmediği hususları tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması isabetli görülmemiştir.
Kabule göre, Davalı G... Motorlu Araçlar A.Ş işleten sıfatı bulunmadığından bahisle husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesine göre vekalet ücretine hükmedilmesi isabetli olmadığı gibi trafik kaydına güvenilerek davalı G.. Motorlu Araçlar A.Ş hakkında işleten olduğu inancıyla dava açıldığından 3.kişilerin G... A.Ş ile dava dışı W... Otomotiv Ltd.Şti. arasında imzalanan sözleşmeden haberdar olmaları bu durumda beklenemeyeceğinden hakkında dava açılmasına sebebiyet veren G... Motorlu Araçlar A.Ş lehine hiç vekalet ücretine hükmedilmemesi gerekirken yazılı olduğu gibi vekalet ücretine karar verilmesi de isabetli görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılara geri verilmesine 7.7.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Hüküm altına alınmayan yargılama gideri Av.Serap Kurtuldu Meslektaşların Soruları 2 01-07-2013 15:41
yargılama gideri ve vekalet ücretinin ödenmesi AV.YILMAZER Meslektaşların Soruları 7 25-03-2013 00:42
Kesinleşmiş Kararda belirtilen yargılama giderine harç tahsil müzekkeresi ile yargılama gideri ilave etmek Av.Bilal Barutcu Meslektaşların Soruları 1 13-02-2013 09:41
yargılama gideri zeliha ert Meslektaşların Soruları 3 25-04-2012 07:41
vekalet ücreti yargılama gideri midir? av.semire nergiz Meslektaşların Soruları 1 20-11-2006 17:12


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04056001 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.