|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
16-08-2010, 16:50 | #1 |
|
" aklından zoru vardır" ifadesi - Basın yoluyla hakaret
Merhaba, bir konuyu tartışmaya açmak istedim!
12 Eylül' de yapılacak referandumda evet oyu kullanmayanların aklından zoru vardır" lafı bir televizyon kanalında söylenmişse basın yoluyla hakaret suçu işlenmiş kabul edilir mi? |
16-08-2010, 20:59 | #2 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
TDK Deyimler Sözlüğüne göre
İnternette başka bir sitede buduğum tanıma göreyse;
Suç iddiasının değerlendirilmesinde TDK kıstası göz önünde bulundurulacak kanaatindeyim ki öyle olduğunda ortada bir suç olmuyor kanısındayım. Ha eğer 2. sitede bulduğum tanım değerlendirilecek olursa da; evet bir hakaret suçu söz konusudur. Sonuç olarak dişe dokunur birşey çıkmayacağı düşüncesindeyim... Evet yakışıksız ve hadsiz bir cümle olmuş ama hukuktan bir şey gelmiyor |
16-08-2010, 21:22 | #3 |
|
Çok bariz, ders kitaplarına konabilecek bir hakaret suçu örneğidir.
|
17-08-2010, 09:55 | #4 | |||||||||||||||||||||||
|
Hukuktan başka yollarla daha güzel şeyler yapılır da burası onun tartışılacağı yer değil maalesef, bu nedenle de hukuki açıdan değerlendirmek durumundayız! "Akla sığmayacak işler yapmak" açıklaması; şöyle bir soru getiriyor aklıma: Kimler akla sığmayacak işler yapar? "Aklından zoru olmak" tan akılsızca davranmak gibi bir anlam çıkmaz mı? TDK' nun bu konuda oldukça sığ ve yetersiz bir açıklama yapmış olduğunu düşünüyorum. |
17-08-2010, 13:32 | #5 |
|
@Sn.eser_29: Konunuz bu konuda biraz daha farklı olduğundan yanıt almanızı kolaylaştırmak adına ayrı bir başlık altına taşıdım, anlayışınız için şimdiden teşekkürler:
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=53222 |
17-08-2010, 17:27 | #6 |
|
Ortada belirli bir grup(hayircilar)var. Eger söz konusu ifade hakaret ise "kolektif" bir hakaret söz konusu.
Ceza kanununun hakareti düzenliyen maddeleri "kolektif bir hakaret" öngörüyor mu? Saygilarimla |
17-08-2010, 18:52 | #7 |
|
Bunu ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmek de mümkündür kanımca.Bu beyanatı yapan kişi,ifade özgürlüğünü kullandığını ileri sürecektir.
|
17-08-2010, 20:04 | #8 |
|
Sayın Suskun, biri çıkıp 'bu beyanatı ifade özgürlüğü kapsamında görenlerin aklından zoru vardır' dese aynı şeyi düşünür müsünüz?
|
17-08-2010, 22:58 | #9 | |||||||||||||||||||||||
|
Sanırım aynı şeyi düşünürüm.Herkesin fikri bir olamaz,herkesin akîlane bulduğu şeyler farklıdır.Kimi örneğin evliliği çılgınlık olarak nitelendirir kimi ise bekârlığı.En basitinden örneksemek gerekirse görüldüğü üzere bu kriter oldukça nisbîdir.Adrenalinden hoşlanmayan bir insan için bungee jumping yapanların aklından zoru olabilir diye düşünenler de vardır muhakkak.Öyleyse mahkemeler bu tür hakaret davalarının dosyalarıyla dolacaktır.Hem burada dilediğimiz gibi fikir yürütebiliyoruz.Ancak iddianame düzenlenip kabul edilse dahi bunun yaptırımla karşılaşıp karşılaşmayacağı yine hakimin vicdani kanaatine bağlıdır.Burada nesafet kuralı devreye girer. Saygılarımla |
17-08-2010, 23:05 | #10 | |||||||||||||||||||||||
|
TCK M. 125 Ceza Hukuku açısından -düşünce özgürlüğü sınırları içerisinde olması nedeni ile- suç teşkil edecek bir cümle olmadığı kanaatindeyim. |
17-08-2010, 23:07 | #11 |
|
Şimdi meslektaşlardan biri çıkıpta düşünce özgürlüğünün sınırını çiz ya da nedir bu sınır derse ne olacak ?
Cevabımda şahsi kanaatimi belirttim, kamuoyuna duyrulur |
18-08-2010, 07:57 | #12 |
|
Benzer şekilde gelişmeleri zaman zaman izlemekteyiz. Belirli bir zümreyi hedef alan ya da savunduğu düşünceyi ifade etmeye çalışırken kimi kesimleri rencide edici beyanda bulunan şahısların sözleri toplumda geniş yankı uyandırmaktadır. Aziz Nesin'in "Türk milletinin % 60'ı aptaldır" şeklindeki sözlerini hatırlayalım: Kendisi, 1982 Anayasa Referandumu'nda %91 oranında evet oyu çıkmasına atıfta bulunarak bu cümleyi kurmuş, hakkında dava açılmış ve karar lehine sonuçlanmıştır.
Tam olarak kimi hedeflediği belirsiz olduğu için (referandumda "evet" oyu verenleri kastetmiştir ancak kimin evet kimin hayır oyu verdiği ve % 60 oranına kimlerin dahil olduğu belirsiz olduğundan) hakaret suçunun unsurları kim/kimler açısından oluşmuştur bilinemez. Kanaatimce "referandumda evet oyu kullanmayanların aklından zoru vardır" ifadesi, düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir. Kaldı ki bir başka açıdan yaklaştığımızda da; az önce değindiğim gibi kimin evet kimin hayır diyeceği/ kimin ne yönde oy kullanacağı/kullandığı somut şekilde bilinemeyeceği, belirlenemeyeceği ve kanıtlanamayacağı için de hakaret suçunun unsurları oluşmamıştır. "Evet oyu kullanacağım yahut hayır oyu kullanacağım, bu yüzden onur, şeref ve saygınlığıma saldırılmıştır" diyerek şikayetçi olunması kanımca mümkün değildir. Zaten evetçiler/hayırcılar, siyahlar/beyazlar vs.. şeklinde toplu halde suç duyurusunda bulunmak mümkün değil. TCK'da hakaret suçu ele alınırken "bir kimseye..." ifadesi kullanılmıştır. Mağdur olanlar adına bir kuruluşun suç duyurusunda bulunması kanımca mümkün değil. Somut ve çerçevesi çizilmiş bir mağdur kitlesi bulunmamakta ise de, -mutlaka suç duyurusunda bulunma konusunda ısrarcı olan bireylerin- yalnızca kendi adlarına hareket edebileceklerini düşünüyorum. Bunun gibi, Müjde Ar'ın, Aysu Kayacı'nın sözlerini de hatırlamakta yarar var. Saygılarımla.. TCK'nın "Hakaret" başlığı altında düzenlenen 15. maddesini incelediğimizde, "(1) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir. (2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur. (3) Hakaret suçunun; a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı, b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı, c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle, İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz. (4) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır. (5) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır." http://www.tumgazeteler.com/?a=2871284 http://www.haberaktuel.com/kayaci-da...ri-119622.html |
18-08-2010, 09:10 | #13 |
|
Hakaret suçunun oluşabilmesi için mağdurun belli veya belirlenmesinin olanaklı bulunması lazım.Mağdurun kimliğinin açıkça belirtilmediği bir durum sözkonusu olduğundan ceza hukuku anlamında suç sözkonusu değildir kanımca..
|
18-08-2010, 12:43 | #14 | |||||||||||||||||||||||
|
"Hayır" oyu verecekler bunu sürekli deklare ediyorlar, özellikle aydın ve sanatçılar, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri de bu yönde açıklama yapmış durumdalar. Dolayısıyla mağdurun belirlenmesi olanaklı! |
18-08-2010, 12:48 | #15 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Derya DEMİR; O mantıktan hareket edeceksek oy vereceklerin, yapmış oldukları tercihi ispatlaması gerekmez mi? Nereden belli, kamuoyunda oyunun rengini her fırsatta dile getirenlerin sandıkta hangi seçeneği tercih edeceği/ettiği? Saygılarımla.. |
18-08-2010, 13:01 | #16 | |||||||||||||||||||||||
|
|
18-08-2010, 13:30 | #17 |
|
T.C. YARGITAY
Ceza Genel Kurulu Esas: 2008/4-180 Karar: 2008/205 Karar Tarihi: 23.09.2008 ÖZET: Olay günü sanık, emniyet müdürlüğü binası önünde nöbet tutmakta olan polis memuru mağdura hitap ettiği anlaşılacak şekilde, <yata yata para kazanıyor şerefsizler> demiştir. Sanığın söylediği sözlerin tahkir edici nitelikte olduğunda ve hakaret içerdiğinde, keza mağdur polisin kamu görevlisi olduğu hususlarında bir kuşku bulunmamaktadır. Sanık ile mağdur önceden birbirlerini tanımamakta ve aralarında bir husumet de bulunmamaktadır. Sanığın, polislik görevine duyduğu düşmanlık ve görevin yerine getiriliş şekline yönelik olarak söylediği hakaret içeren sözler ile mağdur tarafından ifa edilen kamu görevi arasında nedensellik bağı bulunduğu açıktır. Sanığın eylemi, kendiliğinden soruşturulacak ve kovuşturulacak nitelikte bir suçtur. O halde Özel Dairece, sanığa yönelik bir görev ifa edilmemesi nedeniyle hakaret suçunun nitelikli halinin oluşmadığının kabulü ve kamu davasının şikayetten vazgeçme nedeniyle düşürülmesine karar verilmesi yasaya aykırıdır. (5237 S. K. m. 50, 62, 73, 125, 131) (5271 S. K. m. 223, 309) Sanık A.. G.......’ın, hakaret suçundan 5237 sayılı TCY. nın 125/1-3/a-4, 62. maddeleri uyarınca 11 ay 20 gün karşılığı olarak sonuçta 7.000 YTL adli para cezasıyla cezalandırılmasına, hakkında CYY. nın 231. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmiş, sanığın yüzüne karşı verilen bu hüküm yasa yollarına başvurulmaması üzerine kesinleşmiştir. Adalet Bakanlığının 05.06.2007 gün ve 29349 sayı ile yasa yararına bozma isteminde bulunması üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 06.11.2007 gün ve 8617-9050 sayı ile gündemde gerekçesine yer verildiği üzere, eylemin bir görevden dolayı değil, görev sırasında gerçekleştiği, TCY. nın 125/3. maddesinin ise görevden dolayı olmayan hakaret eylemlerinde uygulanamayacağının gözetilmemiş olmasının hukuka aykırı olduğu, suç vasfı yönünden de Yasa Yararına Bozma isteğinde bulunup bulunulmayacağının takdiri Adalet Bakanlığına ait olmakla Yerel Mahkeme kararının bu yönde değerlendirildikten sonra gönderilmek üzere dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilmiştir. Adalet Bakanlığınca, Özel Dairenin başvurusu gözetilerek, 07.02.2008 gün ve 8006 sayı ile yasa yararına bozma isteminde bulunması üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 06.05.2008 gün ve 3635-8577 sayı ile; <5237 sayılı TCY. nın 125/1 maddesi <Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden .... veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.> Aynı maddenin 3. fıkrasında ise, <Hakaret suçunun; a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı, b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı, c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle, İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz> TCY. nın 131/1. maddesinde ise <Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hariç; hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulması, mağdurun şikayetine bağlıdır> hükmü düzenlenmiştir. 1- TCY. nın 125. madde metninde nitelikli hakaret durumunda verilmesi öngörülen en az bir yıl cezanın adli para cezası mı yoksa hapis cezası mı olduğu açık olmamakla birlikte hükümdeki <bir yıl> ibaresinden adli para cezası ve hapis cezasının anlaşılması gerekir. Maddenin 1. fıkrasında hakaret suçuna ilişkin ceza adli para ya da hapis cezası seçimlik olarak öngörülmüştür. TCY. nın 50/2. maddesi uyarınca <suç tanımında hapis cezası ile adli para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü hallerde, hapis cezasına hükmedilmişse; bu ceza artık adli para cezasına çevrilmez> Suçun nitelikli hallerine ilişkin 3. fıkrasındaki hükmün en az bir yıl hapis cezası olarak anlaşılması gerektiğinin ileri sürülmesi halinde, bu bir zorunluluk kabul edildiğine göre, alt sınırdan 1 yıl olarak belirlenen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesinin olanaklı olduğunu düşünmek gerekir. Bu durum TCY. nın 50/2. maddesi gereği engellenemez. Dolayısıyla sonuç hapis cezasının paraya çevrilebilmesi olanaklı ise önce hapis cezası verip sonra bu cezayı paraya çevirmek yerine, 1. fıkra uyarınca doğrudan adli para cezasına hükmedilmesi yasal ve hukuka uygundur. 2- Sanığın emniyet müdürlüğü önünde nöbet tutan ve kendisine karşı bir görev ifa etmeyen polis memuruna <yata yata para kazanıyorsunuz şerefsizler> diyerek hakaret etmesinin bir görevden dolayı değil, görev sırasında gerçekleşmesi karşısında TCY. nın 125/3. maddesinin uygulanamayacağının gözetilmemiş olması hukuka aykırıdır. Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C. Başsavcılığının tebliğnamelerindeki görüş yerinde bulunduğundan, Niğde Sulh Ceza Mahkemesinin 06.02.2007 tarih ve 2007/164-103 sayılı kararının CYY. nın 309. maddesi uyarınca Yasa Yararına Bozulmasına, ancak yakınan K.... E... 02.02.2007 havale tarihli dilekçesi ile şikayetinden vazgeçtiğinden sanık hakkındaki kamu davasının 5237 sayılı TCY. nın 73/1, 131/1 ve 5271 sayılı CYY. nın 223/8, 309/4-c maddesi uyarınca düşürülmesine> karar verilmiştir. Yargıtay C. Başsavcılığı ise 30.06.2008 gün ve 35109 sayı ile; <Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçunda, hakaretin yalnızca görevin yerine getiriliş biçimiyle ilgili olması şart değildir. Hakaret, kamu görevlisinin görevine veya görevin yerine getiriliş biçimine yönelik olabilir. Herhangi bir kamu görevine karşı duyulan düşmanlık sebebiyle o görevi ifa eden veya etmiş olan görevliye hakarette de illiyet bağının varlığının kabulü gerekmektedir. Bu bağlamda, yerine getirilmekte olan veya yerine getirilen görevin, yalnızca bir kişiye (sanığa) karşı ifa edilmesi zorunluluğu yoktur. Nitekim, madde metni ve gerekçesinde de hakarete konu olan görevin, mutlaka bir kişiye (sanığa) karşı yapılmakta olan veya yapılan bir görev olması gerektiğine ilişkin bir sınırlama bulunmamaktadır. Ayrıca madde ve gerekçesine göre, görevin yapılması sırasında veya yapılmasından sonra görev nedeniyle işlenen hakaret ile bu suç oluşabilir. Somut olayda, kamu görevlisi güvenlik nedeniyle emniyet müdürlüğü önünde nöbet tutmaktadır. Sanığın hakaret eylemi, kamu görevlisinin yaptığı görevin yerine getiriliş biçimi ile ilgilidir ve mağdurun ifa ettiği görev nedeniyledir. Sanığın kamu görevlisinin yaptığı görevin yerine getiriliş biçimine yönelik olan hakaretinin, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlendiğinin kabulü gerekmektedir. Yerine getirilmekte olan görevi aşağılamak biçimindeki eylemin, sanığa karşı bir görev ifa edilmediğinden bahisle görev sırasında gerçekleştiğinin kabulünün hukuka aykırı olduğu kanaatine varılmıştır> görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve Adalet Bakanlığının yasa yararına bozma isteminin reddine karar verilmesi isteminde bulunmuştur. Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır. TÜRK MİLLETİ ADINA CEZA GENEL KURULU KARARI Sanığın hakaret suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasında çözülmesi gereken hukuki sorun, dosya kapsamına göre sabit olduğu üzere, nöbet tutan polis memuruna <yata yata para kazanıyorsunuz, şerefsizler> sözleriyle hakaret eyleminin, basit hakaret suçunu mu yoksa nitelikli hakaret suçunu mu oluşturduğu, buna bağlı olarak da soruşturulması ve kovuşturulmasının şikayete bağlı bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir. Hakaret suçu 5237 sayılı TCY. nın İkinci Kitabında <Kişilere Karşı Suçlar> başlıklı ikinci kısmında <Şerefe Karşı Suçlar> başlıklı 8. bölümde 125. maddede düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasında suçun temel şekli, üçüncü fıkrasında ise nitelikli halleri düzenlenmiştir. Aynı Yasanın 131/1. maddesi uyarınca, kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret dışında kalan hakaret suçlarının takibi şikayete bağlıdır. Uyuşmazlık konusunu ilgilendiren <kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret> suçunun incelenmesinde yarar vardır. 5237 sayılı TCY. daki düzenleme, 765 sayılı TCY. ndan farklıdır. 765 sayılı Yasa döneminde memura hakaret halleri cezalandırılmış olup, memura görev sırasında herhangi bir nedenle hakaret edilmesi hali dahi nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. 5237 sayılı Yasada ise, memur kavramına göre daha geniş bir kapsama sahip <kamu görevlisi> esası kabul edilmiş ve yalnızca kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret edilmesi nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Görev sırasında görevinden dolayı olmayan hakaretler ise 125. maddenin 1. fıkrasında düzenlenen basit hakaret suçunu oluşturacak ve soruşturulması ve kovuşturulması da mağdurun şikayetine bağlı olacaktır. <Görevinden dolayı> kavramından ne anlaşılması gerektiğine gelince; yapılan kamu görevi ile hakaret eylemi arasında nedensellik bağının bulunması gerekmektedir. Hakim bu nedensellik bağının bulunup bulunmadığını saptayarak, eylemin, suçun basit haline mi yoksa nitelikli haline mi uyduğunu belirleyecektir. Bu saptama yapılırken, hakaret eylemlerine muhatap olan kamu görevlisinin faile karşı doğrudan veya dolaylı görev yapması koşulu aranmayacaktır. Zira, hakaret doğrudan görevle ilgili olabileceği gibi, görevin yerine getiriliş yöntemi ya da sonuçları ile ilgili de olabilir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30.11.1992 gün ve 303-320 sayılı kararında da aynı esas kabul edilerek, hakaret suçunun görev dolayısıyla işlenmesinde aranacak hususun, hukuka uygun bir surette yapılan görevin hakaret nedeni oluşturmasının olduğu vurgulanmış, bir kamu görevine karşı duyulan düşmanlık nedeni ile görevi ifa eden veya etmiş olan görevliye yönelik bir hakarette de o görevle suç arasında nedensellik bağı bulunduğu kabul edilmiştir. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Olay günü sanık, emniyet müdürlüğü binası önünde nöbet tutmakta olan polis memuru mağdura hitap ettiği anlaşılacak şekilde, <yata yata para kazanıyor şerefsizler> demiştir. Sanığın söylediği sözlerin tahkir edici nitelikte olduğunda ve hakaret içerdiğinde, keza mağdur polisin kamu görevlisi olduğu hususlarında bir kuşku bulunmamaktadır. Sanık ile mağdur önceden birbirlerini tanımamakta ve aralarında bir husumet de bulunmamaktadır. Sanığın, polislik görevine duyduğu düşmanlık ve görevin yerine getiriliş şekline yönelik olarak söylediği hakaret içeren sözler ile mağdur tarafından ifa edilen kamu görevi arasında nedensellik bağı bulunduğu açıktır. Sanığın eylemi, 5237 sayılı TCY. nın 125. maddesinin 3. fıkrasının (a) bendindeki suça uymaktadır ve aynı Yasanın 131/1. maddesi uyarınca kendiliğinden soruşturulacak ve kovuşturulacak nitelikte bir suçtur. O halde Özel Dairece, sanığa yönelik bir görev ifa edilmemesi nedeniyle hakaret suçunun nitelikli halinin oluşmadığının kabulü ve kamu davasının şikayetten vazgeçme nedeniyle düşürülmesine karar verilmesi yasaya aykırıdır. Bu itibarla haklı nedenlere dayanan Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir. Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyeleri ise, <Özel Dairece benimsenen gerekçe isabetli olup, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.> görüşüyle karşı oy kullanmışlardır. Sonuç: Açıklanan nedenlerle; 1- Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının KABULÜNE, 2- Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 06.05.2008 gün ve 3635-8577 sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3- Adalet Bakanlığının 05.06.2007 ve 07.02.2008 tarihli yasa yararına bozma istemlerinin REDDİNE, 4- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, 15.07.2008 tarihinde yapılan birinci müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından 23.09.2008 günü yapılan ikinci müzakerde oyçokluğu ile karar verildi. (¤¤) ********* TCY'nın 43. maddesinin 1. fıkrasında <Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Aynı maddenin 2. fıkrasında <Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır.> hükmü öngörülmektedir. |
18-08-2010, 13:41 | #18 |
|
Sayın Anadolu Kartalı;
Alıntıladığınız kararda kanaatimce somut bir suç isnadı bulunmaktadır ve karar yerindedir. Sanık, hiç tanımadığı halde nöbet tutan polis memuruna hitaben sarfettiği sözle, müştekinin onur, şeref ve saygınlığına saldırmıştır. Sanığın hitap tarzından genelleme yapılmış olduğu gibi bir sonuç çıkarılamaz, bariz biçimde nöbet tutan kamu görevlisine hakarette bulunmuştur. Dolayısıyla, konumuz açısından değerlendirildiğinde paylaşmış olduğunuz karar, hakaret suçunun varlığına dayanak teşkil edecek nitelikte bir karar değildir. Konu başlığında sorulan soruda ise, belirgin şekilde hakarete maruz kalmış bir ya da birden fazla şahsın varlığından bahsedebilmek mümkün değildir. Evet ya da hayır oyu verecek olanlarla ilgili yapılabilecek bu yönde bir değerlendirmede suç unsurunun varlığından bahsedilemez. Aynı şekilde "bu beyanatı ifade özgürlüğü kapsamında görenlerin aklından zoru vardır" şeklindeki bir ifadenin de, hakaret suçu kapsamında değerlendirilemeyeceğini düşünüyorum. Saygılarımla.. |
18-08-2010, 13:44 | #19 |
|
Sayın Anadolu Kartalı,
Paylaştığınız karar ile tartışma konusu olay arasında ilişki varmıdır ? Emsal niteliğindemidir ? |
18-08-2010, 14:30 | #20 |
|
TCY mad.125 ve 126 birlikte değerlendirildiğinde,tartışmasız olan husus, suç mağdurunun, fail tarafından mutlaka bilinmesi gerektiğidir. Ancak hakaret suçunun işlenmesinde mağdurun adının açıkça belirtilmemiş veya isnat üstü kapalı geçiştirilmiş olsa bile eğer niteliğinde ve mağdurun şahsında duraksanmayacak bir durum varsa hem adı belirtilmiş ve hem de hakaret açıklanmış sayılır. (TCY mad.126). 'Aklından zoru var' ifadesi hakaretamiz bir ifadedir, bu açıktır. bu sözü kullanan şahsın hakaret etme kastı da bulunmaktadır. Bu sözü kullanan kişi bir siyasidir, dolayısıyla sözün muhatabı da siyasetçidir der ve olayı TCY mad. 126'nın konuluş amacından dar yorumlarsak, daha önce halkoylamasında HAYIR yönünde oy ve görüşünü açıklayan siyasi parti liderleri yukarıdaki Yargıtay kararı ışığında mağdurdur. Ben, yasa koyucunun, hakaret suçunun belirsiz sayılı kişiye karşı işlenmesi durumunda cezalandırılmasına ilişkin hükmün bulunmamasını hukuk devleti ilkesine aykırı görüyorum. Aksi halde, herkes hükümet dışı sivil toplum kuruluşlarına hakaret edebilir gibi bir durum ortaya çıkar ki bunun adı engizisyondur. Konu daha önce THS yöneticisi tarafından açılan tartışma ile de tartışılmış: http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=45368
|
18-08-2010, 14:54 | #21 |
|
Evet ya da hayır oyu kullanacaklara hakaretamiz ifade kullanılmış olduğunu bir an için kabul ecek olsak dahi, mağdurun şahsında durksanmayacak bir durum söz konusu değil. Bu hususu, önceki mesajlarımda vurgulamaya çalışmıştım. Ayrıca, sözü sarf eden şahsın siyasetçi olması, sözün muhatabının da siyasetçiler olduğu anlamına gelmez. Kaldı ki, soruda "12 Eylül' de yapılacak referandumda evet oyu kullanmayanların aklından zoru vardır" denilmek suretiyle, henüz oy kullanmamış olanlara herhangi bir isnatta bulunulmamış olduğu açıktır. Referandum henüz yapılmamıştır ve kimin ne yönde oy kullandığı bellli değildir, aslına bakarsanız belli de olmayacaktır. Ancak, falanca oyu kullanacağını ifade eden siyasi parti liderlerinin aklından zoru vardır" şeklinde sarfedilen bir söz mağdurun şahsında duraksanmayacak bir durumu ortaya koyduğundan hakaret suçunun varlığından bahsedilebilir kanısındayım. THS'de daha önce Sayın Admin tarafından tartışmaya açılmış linki paylaştığınız için teşekkür ederim, daha önce inceleme fırsatı bulamamıştım.
Saygılarımla.. |
18-08-2010, 17:30 | #22 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Av. Engin EKİCİ, '12 Eylül' de yapılacak referandumda evet oyu kullanmayanların aklından zoru vardır" sözünün suç olup olmadığını, sonuçta ispat edilip edilmeyeceği olgusuna bağlıyorsunuz. Halihazırda 'ben 12 Eylül'de referanduma hayır diyeceğim' diyen ve söylediği yönde oy kullanan, bu hayır'ını da 12 eylülden sonra ispat edene(örneğin videoyla veya fotoğraf makinası ile)karşı hakaret suçu oluşmuş olur mu? Saygılarımla |
18-08-2010, 17:59 | #23 |
|
Sayın Gemici;
Somut durumda hakaret suçunun unsurlarının oluşmamasını iki olguya bağlamaktayım: Birincisi; "söz konusu ifade bir düşünce açıklamasından ibarettir ve düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir" şeklindeki özgürlükçü yaklaşımımdır. İkincisi de; "mağdurun şahsına yönelik bulunduğunda duraksanmayacak bir durumun var olmadığı" yani değindiğiniz gibi ispat olgusudur. Önceki ifadelerimden de anlaşılacağı üzere görüşlerimi savunurken, belirttiğiniz şekilde, görüntü alma yoluyla ispat yoluna gidilebileceği seçeneğini de göz ardı etmemiştim. Ancak alınan görüntünün, kişinin kullandığı oyun hangi yönde olduğunu net bir şekilde ortaya koyması imkan dahilinde değildir. Çekilen bir video görüntüsü, kapalı bölmeyi ve bizzat oy kullananı görüntüleyecek, aynı zamanda kopukluk olmayacak biçimde pusulayı da görüntüledikten sonra şahıs, söz konusu sözden dolayı onur, şeref ve saygınlığının rencide olduğundan bahisle suç duyurusunda bulunacaktır. Çekilen görüntüler yoluyla ispatın imkan dahilinde olduğunu kabul etmemiz durumunda dahi somut bir suç isnadından bahsedilemeyeceği kanaatindeyim. Kanunun ruhundan bu şekilde bir sonuç çıktığını düşünüyorum. TCK'nın "Mağdurun belirlenmesi" başlığı altında düzenlenen 126. maddesine göre; "(1) Hakaret suçunun işlenmesinde mağdurun ismi açıkça belirtilmemiş veya isnat üstü kapalı geçiştirilmiş olsa bile, eğer niteliğinde ve mağdurun şahsına yönelik bulunduğunda duraksanmayacak bir durum varsa, hem ismi belirtilmiş ve hem de hakaret açıklanmış sayılır." Hakaret kastı amaçlanırken, hakaret eyleminden mağdur olan şahıslar belirgin değil ise, baştan bir genelleme yapılarak sarfedilen sözün ardından kimden bahsedildiği net bir şekilde ortaya konamıyor ise, bir başka deyişle referandum öncesinde mezkur sözü sarfeden şahıs, referandum oylaması sırasında kullandığı oyu kayda almış olması nedeniyle ispatlayabiliyor dahi olsa, "ben bu şahsı kastetmedim, ayrıca bu şahsın ne yönde oy kullanacağını da baştan bilemezdim, sandığa gittiğinde, tercih edeceğini söylediği oyu kullanacağının garantisi olamazdı, bu nedenle suçsuzum" diyebilir ve kanımca haklıdır. Çünkü, izah etmeye çalıştığım nedenlerle somut bir suç isnadında bulunmuş değildir. Saygılarımla.. |
18-08-2010, 19:56 | #24 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Av. Engin EKİCİ, bahsettiğiniz iki olgudan birisine karar vermek zorundasınız. Eğer birinci şıkkınız: "söz konusu ifade bir düşünce açıklamasından ibarettir ve düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir" doğru ise, ikinci bir adım atmaya gerek kalmaz, çünkü söz konusu ifade düşünce özgürlüğü kapsamına girer, böyle olunca da merdivenin ikinci basamağına çıkıp mağdur aramanın anlamı yoktur. Söz konusu ifade düşünce özgürlüğüdür der ve olayı kapatırsınız. Mağdur kimdir, mağdurun kim olduğu nasıl ispat edilir, sorusunu sorduğunuz andan itibaren, söz konusu ifadenin ifade özgürlüğü olmadığını mantıken kabul etmiş sayılırsınız. Dönelim olayımıza: Bir politikacı kendisi gibi düşünmeyenlerin, referandumda evet oyu kullanmayanların, aklından zoru olduğunu belirtiyor. Bunu demekle de diğerlerini (ister rakibi politikacılar isterse de sıradan vatandaş olsun), akla sığmayacak işler yapmak,tutarsız, dengesiz, ölçüsüz ve delice davranışlarda bulunmakla nitelendirmiş oluyor. İster politikacı, ister hukukçu, isterse de bilim adamı kim olursa olsun başkasını aklından zoru var olmakla nitelendiren herkes karşısındakine hakaret etmiş olur; bunun düşünce özgürlüğü ile alakası yoktur. Buna rağmen ben problemin ceza kanunundaki hakaret hükümleri ile çözmenin zor olacağı düşüncesindeyim. Çünkü ortada kanunun belirttiği türden somut bir mağdur yok; o nun yerine çok sayıda aklından zoru olan kişi, bir politik topluluk var. Saygılarımla |
19-08-2010, 07:36 | #25 | |||||||||||||||||||||||
|
Değerli Üstad; Bir eylemin suç vasfı taşımadığını iddia ederken iki olgunun varlığını hareket noktası yapmamda bir yanlışlık olmadığı kanısındayım. Hem "düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmeli ve bu yüzden hakaret suçu oluşmamıştır" hem de "mağdurun şahsına yönelik bulunduğunda duraksanmayacak bir durumun varolduğundan söz edilemeyeceği için suç oluşmamıştır" şeklinde, meseleye iki cihetten de yaklaşılabileceğini düşünmekteyim. Daha farklı da düşünmem elbette imkan dahilinde idi. Yani, "düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez ve hakarettir, ancak sarfedilen sözün somut bir muhatabı olmadığı için de hakaret değildir" diye düşünebilirdim. Tam tersi, "düşünce özgürlüğüne girer, suç değildir ancak 146. madde düzenlemesine göre ise suçtur" şeklinde bir görüşe sahip olabilirdim. Her iki durumda da "12 Eylül' de yapılacak referandumda evet oyu kullanmayanların aklından zoru vardır" sözü hakaret suçu kapsamına girecektir, ancak bu gerçek, konuya farklı bakış açılarıyla yaklaşılması önünde engel teşkil etmemelidir. Dolayısıyla bir eylemin birden fazla gerekçeyle suç teşkil etmesi mümkün olabileceği gibi, sadece bir gerekçeyle de (başka yönlerden suç olmadığını düşünsek dahi) suç vasfına haiz olabilir. Bense, ısrarla üzerinde durduğum şekilde sarfedilen sözün her iki bakımdan da hakaret suçunu oluşturmadığını düşünmekteyim. Anladığım kadarıyla siz de, sarfedilen söz düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği için hakaret suçunun oluştuğunu savunuyorsunuz, ki bu noktada farklı düşünmekteyiz. Diğer yandan, savunduğum şekilde, somut mağdurun olmayışından dolayı hakaret suçunun oluşmadığını düşünmektesiniz. Burada suç oluştuğu yönündeki düşüncenizde mutabıkız ancak TCK'daki hakarete ilişkin hükmün meseleyi çözmede yetrsiz kaldığına ilişkin görüşünüze katılmamaktayım. TCK 146 düzenlemesi uyarınca hakaret suçunun oluşup oluşmadığı konusunda tereddüt olmadığı kanısındayım. Saygılarımla.. |
19-08-2010, 11:21 | #26 | |||||||||||||||||||||||
|
TCK 126 demek istediniz zannedersem. Benim üzerinde durmak istediğim konu, üzerinde tartıştığımız ifadenin seçmen kütlesinin, referandum öncesi kesin bir yüzde belirtmek olanaksız ama, en azından yüzde 40 ile yüzde 60 arasındaki bir kesiminin kast edildiği. Ceza kanununun belirli kişileri mağdur olarak kabul eden hükümleri toplumun politik bir kesimi için uygulama alanı bulur mu? Söz konusu ifadenin hakaret suçunu oluşturduğunu farz edelim. Hayırcı olduklarını ispat ettiklerinde, hayıır'cılardan her birisinin tek tek şikayet hakkı doğar mı ? Saygılarımla |
19-08-2010, 16:03 | #27 |
|
Hakaret suçları düşünce ve ifade özgürlüğünün sınırlarını daraltma sonucu doğuran suçlardandır. Her ibare,söylem, sözcük, kavram...; söylenen ortam, tartışma konusu, tartışma platformu, saik... gibi durumlar gözönünde bulundurularak değerlendirilmelidir. Varolan hukuk sistemimizde hakaret suçlarında genel kasta bakılmaktadır. Bence bu husus, ifade özgürlüğünü demokratik toplumda gerekli olmayan biçimde sınırlama sonucunu doğurmaktadır.
Bu nedenle hakaret suçlarında özel kasta, yani saike de bakılmalıdır. Kişi kendi inaçları, düşünceleri, ideolojisi, değer yargılarına göre fikrini ifade etmişse, ifade ettiği tümcçelerden bir ya da bir kaç sözcüğü bu bağlamdan çıkarıp, soyut olarak, saik düşünmeksizin hakaret kararı vermek, doğru olmaz. Bazı söylemler açıkça hakaret amacıyla söylenmektedir. Bunlarda sorun olmaz. Ancak mağduru somut olarak belli olmayacak ve belirlenemeyecek biçimde düşünce açıklamaları, sert ve şok edici biçimde de olsa ifade özgürlüğü bağlamında değerlendirilmelidir. Önemli olan amaçtır, özel kasttır, hakaret kastı olmayan düşünce açıklamaları suç kabul edilmemelidir, bana göre TCK'nunda böyle bir değişiklik yapılmalıdır. Ancak mevcut düzenlemede "aklından zoru var" sözü hakaret olarak değerlendirilir.Saygılarımla |
20-08-2010, 00:28 | #28 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
"...Hayırcı olduklarını ispat ettiklerinde, hayıır'cılardan her birisinin tek tek şikayet hakkı doğar mı ? ..." Özlü soru ve yanıtımız: Hayır ! Sözü söyleyen belirli bir grubu sarsmaya, kendi düşüncesinin dışında ve özellikle de kendi düşüncesine aykırı davranacak olurlarsa, öyle davranacak olan grubun akıl kurallarından uzaklaşacağını ileri sürerek grubu kendi düşüncesine çekmeye çalışmaktadır. Bu söz siyasal alanda söylenmiştir, düşünce özgürlüğü çerçevesindedir, belirli bir kişinin akıl ve kişilik düzeyini değersiz kılmayı anlatmamaktadır. Saygılarımla. Ömer Kavili 15638 0532 322 00 23 " Hak, huk, HUKUK; gak, guk, GUGUK!!! "
www.kavili.com/ İnsansız adalet olmaz Adaletsiz insan olur mu? Olur, olmaz olur mu! Ama, olmaz olsun ÖZDEMİR ASAF |
20-08-2010, 08:14 | #29 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Gemici;
Evet, kastettiğim TCK 126. madde iken sehven 146. maddeyi işaret etmişim, düzeltme için teşekkür ederim. Sorunuzun yanıtını alıntıladığım cümleden anlaşılacağı üzre daha önce vermiştim.
İspat yoluna gidilebilse dahi, "düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden hareketle sarfedilen söz suç teşkil etmemektedir" şeklindeki düşüncemi yinelemek isterim. Saygılarımla.. |
20-08-2010, 19:13 | #30 | |||||||||||||||||||||||
|
Ayrıca bir topluluğa hakaret halinde eylemin tek suç olacağı yönünde CGK'nun 04/05/1987 tarih ve 9-127/253 sy. kararı var. Ancak Sami Selçuk, mağdur sayısı kadar suçun oluşacağı gerekçesiyle karara karşı oy kullanmış. Bir başka husus da hukuka uygunluk halleri ile suçun manevi unsurunun birbirine karıştırılmaması gereğidir. Hukuka uygunluk halleri, manevi unsurun bir alt unsuru değildir. Ayrıca değerlendirmek gerekir. Saygılarımla... |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
basın yoluyla hakaret ve maddi-manevi tazminat davası | avukat erdoğan | Meslektaşların Soruları | 8 | 30-12-2009 16:38 |
Basın Yoluyla Karalama ve İddia | tunak | Meslektaşların Soruları | 0 | 11-11-2009 12:15 |
basın yoluyla hakaret ve aynı davada 2 farklı davacı | avukat erdoğan | Meslektaşların Soruları | 2 | 15-01-2008 14:54 |
manevi tazminat basın yoluyla | çiçero fadi | Meslektaşların Soruları | 9 | 29-09-2007 08:59 |
basın yoluyla hakaret | tiyerianri | Meslektaşların Soruları | 1 | 18-05-2007 13:44 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |