Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Telefon dinlenmesi şeklinde elde edilen bir delilin kuvveti nedir?

Yanıt
Konu Notu: 6 oy, 4,33 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 22-06-2006, 20:48   #1
Brusk

 
Varsayılan Telefon dinlenmesi şeklinde elde edilen bir delilin kuvveti nedir?

Değerli mestektaşlarım, kolluğun mahkeme kararı ile telefon dinlemesi şeklinde teknik izleme sonucu elde edilen dialoğların tek başına delil gücü sizce nedir? salt bu delil tek başına yargılamaya esas alınabilirmi? vereceğiniz yanıtlar ve paylaşacağınız görüşleriniz için şimdiden teşekkür ederim. Saygılar..
Old 22-06-2006, 23:40   #2
Tractatus

 
Varsayılan

Eğer tek başına maddi bir vak'ayı ortaya koyuyorsa elbette ki delil gücü vardır. Bunu takdir yetkisi ise mahkeme heyetine aittir. Daha net birşey söyleyebilmek için dinlemeye ait tape metinlerini görmek gerekir.
Old 23-06-2006, 08:16   #3
Av.Ahmet KEZER

 
Varsayılan

Savcılık yada Mahkeme kararları sonucu yapılan dinlemeler CMK gereğince "yasal delildir." Bu tür deliller mutlak surette dikkate alınır... Kanaatimce diğer yan delillerle örtüşüyorsa ve hüküm kurmaya yeterliyse başkaca delilde aranmaz...
Saygılar...
Old 23-06-2006, 12:38   #4
ozgem

 
Varsayılan

Telefonla yapılan konuşmaların delil niteliği taşıması için öncelikle elde edilen bilgilerin kanunda yazılı katalog suçlardan birine ait olması ve 45.madde gereği tanıklıktan çekinebilecek kimseler arasında yapılmamış olması gereklidir.Eğer tanıklıktan çekinebilecek kimseler arasında yapılan telefon konuşmlalarından suça dair kesin bir delil elde edilse bile bunun kullanılması hukuka aykırıdır ve delil teşkil etmez.Bunun haricinde hukuka uygun olarak yapılan iletişim dinlemeleri esnasında elde edilen deliller,aksi ispatlanmadıkça yasal delil olarak kullanılabilecektir ve tek başına delil olarak kullanılabilecektir.
Old 25-06-2006, 15:24   #5
adıge

 
Varsayılan

Mahkeme kararı ile yapılan dinleme sonucu elde edilen delil, dinleme kararına konu talep ve verilen dinleme karaındaki olası suç kapsamında ceza ve hukuk yargılamasında kesin delil olduğu, bu kapsam dışında kalan diyalogların zaten ilgili güvenlik birimince imha edilmesi gerektiği, bilfarz imha edilmemiş veya suç kapsamı içindeki konuşmalar arasında sair hususlara yönelik imha edilemeyen beyanlar var ise bunlar dinleme kararına konu olmadıkları için yasal yolla elde edilseler dahi gerek ceza gerekse hukuk yargılamasında kesin delil olamazlar düşüncesindeyim. Saygılarımla,
Old 28-06-2006, 08:00   #6
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın adıge

Ceza davalarında hukuka aykırı olarak elde edilmiş delil kullanılamaz. Ancak hukuk davalarında böyle bir sınırlama söz konusu değildir. Hukuk davalarında delil, hukuka aykırı olarak elde edilmiş olup olmadığına bakılmaksızın, geçerlidir.

Ses kayıtlarının delil olarak geçerliliği konusu ayrıca düşünülmeli. Ses kayıtları kişinin kimliğinin belirlenmesi teknik olarak olanaksız olduğundan, delil olarak kabul edilmiyordu. Şimdiki teknolojiyi bilmiyorum.

Saygılarımla
Old 28-06-2006, 11:53   #7
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

HUMK.da hukuka aykırı yollarla elde edilen delillerin dikkate alınıp alınmayacağı hakkında bir düzenleme mevcut değildir. Ancak düzenlemenin olmaması her hukuka aykırı elde edilen delillin hukuk yargılamasında serbestçe ileriye sürülebileceği anlamına gelemeyeceği de açıktır.


kimliğimiz sırasında , boşanma ile ilgili verdiğimiz direnme kararında ve bunu bozan HGK.lunun aşağıdaki kararında ve bu kararda gösterilen bilimsel görüşlerde , hangi yolla elde edilen delilin hukuka aykırı olacağı , bu şekilde elde edilen delile göre karar verilip verilmeyeceği tartışılmıştır.


Buna göre;
Medeni usül hukukunda hukuka aykırı elde edilen değerlendirilmesi konusunda açık bir düzenleme mevcut değilse de , medeni usul hukukunda da geçerli olan dürüstlük kuralına göre durumunu değerlendirilmesi gerekir. Kullanılan deliller çalınmış , tehdit ya da zorla elde edilmiş ise burada hukuka aykırılık vardır. Genel görüş olarak hukuka aykırı elde edilen delile göre hüküm kurulamaz. Öncelikle özel hayatım gizliliğinin korunması esas alınmaladır. Kişilik haklarının , özel yaşam alanının ve sır alanının ihlali sonucu elde edilen delil hukuk yargılamasında da delil olarak kabul edilemez. Nitekim yeni usul yasa tasarısının 193/2 md.sinde “ hukuka aykırı delillerin mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamayacağı“ şeklinde bir düzenleme öngörülmüştür.


Buna karşın hukuka aykırı yollarla elde edilmemiş delillerin ise yasak bir delil olarak değerlendirilmesi imkanı yoktur.
Soruda geçen Hâkim kararıyla dinlenen telefon ses kayıtlarının , bir yargı kararına dayanması nedeniyle hukuka uygun yollarla elde edilen delillerden olduğu açıktır. Telefondaki ses kayıtları Hâkim önünde ikrar,kesin hüküm,senet ve yemin şeklinde tanımlanan kesin delillerin hiçbirine dahil olmadığından , takdiri delil olarak değerlendirilebileceği kanısındayım.

Saygılarımla .

Alıntı:


T.C.

YARGITAY

Hukuk Genel Kurulu

Esas Karar

2002/2-617 2002/648



Taraflar arasındaki evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayanan boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kartal Asliye 2. Hukuk Mahkemesinde davanın reddine dair verilen 26.4.2001 gün ve 2000/163 Esas, 2001/262 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 9.11.2001 gün ve 2001/14984 Esas, 2001/ 15615 Karar sayılı ilamı ile; ( ...Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davacının davalıyı dövdüğü ifadeler ve günlük birlikte değerlendirildiğinde davalının da güven sarsıcı davranışlar içinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu halde, taraflar arasında müşterek hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayanan boşanma istemine ilişkindir.
Davacı, taraflar arasında son zamanlarda çıkan geçimsizliğin, davalı kadının evi terketmesiyle neticelendiğini ve geçimsizlikte kusurun davalıda olduğunu belirterek, şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanmalarına karar verilmesine istemiş; davacı vekili 28/11/2000 tarihli delillerin ibrazına ilişkin dilekçesinde, evlilik birliği devam ederken davalı kadının kayınbiraderi A. İle yaşadığı yasak ilişkiyi ortaya koyan günlük isimli defteri mahkemeye ibraz edeceğini, olayın tanıklarca da ifade edileceğini, bu ilişkinin ortaya çıkmasından sonra şiddetli geçimsizliğin başladığını ileri sürerek, davalı tarafından yazılan defteri 7/12/2000 tarihli duruşmada belli ibraz etmiştir.
Davalı, taraflar arasındaki geçimsizlik kusurunun davacıda olduğunu, davacı ile 1990 yılından 1995 yılına kadar gayriresmi birlikte yaşadıklarını, müşterek çocuk C.M.’nin doğumundan sonra 1995 yılında resmen evlendiklerini, henüz 15 yaşında iken kendisini kaçırmak suretiyle evlenen davacının, müşterek yaşamda da zor kullanmayı sürdürdüğünü, 27/2/2000 günü evde kavga çıkaran davacının şiddet kullandığını, aynı gece kayınbiraderinin yanına sığındıktan sonra ertesi gün dövüldüğüne dair rapor aldığını savunarak reddini istemiş; Günlüğün ibraz edildiğini 7/12/2000 günlü duruşmada davalı vekili inceleyip beyanda bulunacaklarını bildirmiş ve müteakip duruşmada günlük müvekkilimin kişisel bir eşyasıdır. Onun izni olmadan delil olarak verilmesini kabul etmiyorum şeklinde bulunmuş, zaptı imzalamıştır.
Yerel mahkemece; dinlenen davacı tanıkları .............’in açık ve kesin bilgilerinin mevcut olmadığı; davalı tanıkları .............’nın davalının savunmasını doğrular maiyette davacı kocanın davalıya hakaret edip dövdüğünü bildirdiği, davacı tanıklarının beyanından davalı kadının aile birliğine sadakatsizlikte bulunduğuna dair bir sonuca varılması imkanının görülmediği ve iddianın aksine, davacının kusurlu davranışlarının bulunduğu” gerekçesiyle davanın reddine dair verdiği karar, Özel dairece yukarıda açıklanan gerekçe ile bozulmuştur.
Yerel mahkeme, davalı kadının izni alınmadan, kendisi tarafından tutulan “günlük” isimli defterin içeriğinin bu davada, koca tarafından delil olarak ileri sürülemeyeceği, günlük içeriğinin davalı kadının gizlilik alanına, sırlarına dahil olduğu, davalının “kişilik haklarını” ilgilendirdiği, incelenmesi ve değerlendirmeye tabi tutulmasının mümkün olmadığı; Tek başına tanık beyanlarının da davacı savını kanıtlamadığı, davacı kocanın davalı kadını döverek ağır kusur içinde olup davalıya yüklenecek herhangi bir kusurun varlığı ispatlanamadığı gerekçesiyle direnme kararı vermiştir.

Uyuşmazlık; davalı kadının güven sarsıcı davranışlar içerisinde bulunup bulunmadığı, sözü edilen davranışların ispatı ile ilgili olarak davalı tarafından tutulan “GÜNLÜK” isimli defterin delil niteliğinde değerlendirilip değerlendirilemeyeceği noktalarındadır.

Yargılama sırasında tanıklardan .....; Davalı kadının kendisine” kocam beni kayınbiraderim A. ile birlikte yakaladı artık eşi ile bir araya gelemeyeceklerini” söylediğini, kardeşi A. ile davalı kadının ilişkisinin bulunduğunu davacıdan ve komşularından da duyduğunu, ifade etmiştir.

Yukarıda aksi kanıtlanmayan tanık anlatımına göre davalı kadın, kayınbiraderi A.’e ilgi duyduğunu ve bu duyguları nedeniyle eşiyle olan müşterek hayatı yürütemeyeceğini, kendisinin de boşanma isteğini bir kısım tanıklara açıklamıştır.

Davalı tarafından tutulan “günlük” defterinin delil olarak değerlendirilip, değerlendirilemeyeceği konusu gelince;

“Zehirli ağacın meyveleri” olarak ifade edilen hukuka aykırı olarak elde edilen delillerin değerlendirilmesi konusunda Medeni Usul Hukukunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır.

Öncelikle konuyu öğreti bakımından incelemekte yarar vardır.

Berkin, usulsüz veya kanunsuz yahut hukuka aykırı yoldan elde edilmiş delile dayanılarak hüküm verilemeyeceği görüşündedir. Yazara göre, posta memuru ile anlaşarak ele geçirilmiş ve mahkemeye sunulmuş olan başkalarına yazılmış mektupların veya evli erkeğin ilişki kurduğu ve ileride evlenmek istediği kadına yazdığı mektupların çalınarak boşanma davasında delil olarak kullanılması caiz değildir” görüşünü ileri sürmüştür.
( Bkz.Prof.Dr.Berkin N. Tatbikatçılara Medeni Usul Hukuku Rehberi İst. S.734 ).

Üstündağ “hukuka aykırı yollardan elde edilmiş olan delillerin değerlendirilmesi konusunda usul kanunumuzda bir hüküm bulunmadığını belirtmekte, kitabının bir başka yerinde “sesin gizlice banda alınması halinde buna daha sonra bir ispat vasıtası olarak dayanmanın mümkün olduğunu açıklamaktadır. Örnek olarak Alman Mahkemesinin kararına göre, insan seslerinin konuşanın muvafakati olmaksızın tespiti kişilik haklarına bir saldırı olmakla beraber, gizli ses almayı haklı kılan nedenlerin mevcudiyeti halinde bu şekilde bir tecavüze müsaade edilmesi gerektiğinin kabul edildiğini belirtmektedir. Alman Mahkeme kararına esas teşkil eden olayda evli kadın, kocasına defalarca hakaret etmiş ve bütün bunları a mahkemede inkar edeceğini de ilave etmiştir. Bunun üzerine koca açmayı tasarladığı boşanma davası için bu sahneleri teybe almıştır ( Bkz. Prof.Dr. Üstündağ S. Medeni Yargılama Hukuku C.1-II, İst.2000 S.627 ve 762 ).

Prof. Dr.Pekcanıtez’e göre, kişilik haklarının, özel yaşam alanı ve sır alanının ihlali sonucu elde edilen teyp bandı, fotoğraf, çalınmış veya el konulmuş aşk mektupları delil olarak değerlendirilemez. Hukuka aykırı olarak elde edilen delilin değerlendirilmesi konusunda Medeni Usul Hukukunda da geçerli olan dürüstlük kuralı esas alınarak karar verilmeli ve bu konuda her somut olayda değerlendirme yapılmalıdır. Bu konuda ihlal edilen kanun hükmü ile ispatlanmak istenen menfaat arasında amaca uygunluk hususu da esas alınmalıdır. Diğer taraftan gizli şekilde ele geçirilen tüm deliller hukuka aykırı delil olarak değerlendirilmemelidir. Örneğin, bir telefon görüşmesinde, telefondaki ses yükseltici veya ikinci bir dinleme aleti sayesinde tarafların söylediklerinin duyulması sonucu yapılan açıklamalar ve bu konudaki tanıklık geçerli olmalıdır. Kişilik hakkının ihlali sonucu elde edilen delilin kullanılmasına hakkı ihlal edilen kişi izin verirse bu delil mahkemece kullanılabilir
( Pekcanıtez/Atalay/Özekes, Medeni Usul Hukuku, 2.Bası, Ankara 2001/s. 390 vd. )

Hukuka aykırı elde edilen delillerin değerlendirilmesi konusunda Medeni Usul Hukukunda açık bir yasa hükmü olmadığı halde, Ceza Yargılamaları Usulü Yasasında açık düzenleme yapılmıştır. Bu yasanın ( CMUK ) 254/2.maddesinde “koğuşturma makamlarının hukuka aykırı şekilde elde ettikleri deliller hükme esas alınamaz.” denilmiştir. Burada söz geçen hukuka aykırılıklardan birisi de Özel hayata yapılan haksız müdahaledir. Ancak özel hayatın gizli alanı dediğimiz ve sadece bireyi ilgilendiren alanın hiçbir şekilde müdahale edilemeyecek alandır. Örneğin kişinin cinsel yaşamı böyledir. Hayatın bu gizli alanı ihlal edilerek bir delil elde edilmiş ise, bunu, kim, nasıl ve hangi amaçla elde etmiş olursa olsun söz konusu delil Ceza Mahkemesinde delil olarak kullanılamaz. Zira hayatın gizli alanı bir delil elde etme yasağı teşkil eder. ( Öztürk, B.Yeni Yargıtay Kararları Işığında Delil Yasakları, Ank. 1995, S.116 vd. ).

Not Defteri ile Hıristiyan kültüründe çok önemli yer turan Günlüğün özelliklerine değinmekte yarar vardır. Günlük, Hıristiyan Kültürünün bir parçasıdır ve içinde insanın iç dünyasını ilgilendiren son derece gizli ve özel hayatın dokunulmaz alanı oluşturan bilgiler yer alır. Günlüğü tutan kişi yaşadığı günün değerlendirilmesini, vicdani muhasebesini yapar ve bunları Günlüğüne yazar. örneğin sevdiği kızla evlenmeden cinsel ilişkiye girip girmediğini, cinsel tercihlerini yazar. Kiliseye günah çıkarmaya giderken Günlüğünü beraberinde götürür. Bu günlükte özel hayatın gizli bilgileri yer alır. Somut olayda davalı tarafından tutulan not defterinin anlatılan günlük ile bir ilgisi bulunmadığı açıktır. Not defterinin Ceza Yargılamasında delil olarak kullanılmasında herhangi bir sakınca bulunmamaktadır ( Öztürk a.g.e. S.118 vd. ).

Somut olayda, tarafların birlikte yaşadığı evde evi terk ettikten sonra kilitli olmayan yerden elde edilip mahkemeye sunulan zor ve tehdid ile ele geçirildiği savunulmayan ve davalı tarafından tutulduğu tartışmasız olan bir yaprağında davacının kardeşi A.’ın resmi bulunan be içinde “aşkım neredesin, neden gelmedin, sensiz bir saat sene gibi iken koskoca bir gece uzun ve karanlık, bir tanem seni özledim, ne olur gel... ( AŞKIM ) şu anda aklımdan geçenleri ve yüreğimin sesini bir bilebilsen seni ne kadar sevdiğimi o zaman, ...sensiz olamayacağımı anlayacaksın bir tanem... sen yanımda olmayınca kendimi savunmasız ve çaresiz hissediyorum... ne olurdu gitmese idin, biliyorum bana ceza verdin, sevgilinle görüşmene izin vermediğinden, ama paylaşamam seni asla... sana hiçbir zaman isteyerek ihanet etmedim... seni özledim... ölmek istiyorum... aldatmak çok ağır geliyor... “ ( 30/1/2000 saat 03.10 ) “Bana doğum günü hediyen çok acı oldu... sensizim ve acı doluyum... aşkım ne olur ara beni alkolün esiri oldum... seni beklediğin halde aramıyorsun... artık resminle konuşuyorum... ( 03/02/2000 saat:02.20 ) “seni seviyorum sır küpü çocuk” Yazıları bulunan defterin yukarıda anılan görüşler doğrultusunda delil olup olmadığının değerlendirilmesine gelince;
Öncelikli olarak hayatın gizliliğinin korunması esas olmalıdır. Ancak somut olayın özelliği bu genel görüşten ayrılmayı gerektiren istisnalar içermektedir. Kullanılan deliller çalınmış, tehdit ya da zorla elde edilmiş ise burada hukuka aykırılık vardır. Hukuka aykırı yollardan elde edilmemiş deliller ise yasak bir delil olarak değerlendirilemez. Boşanma davası zaten kişilerin özel yaşamını ilgilendiren bir davadır. Koca eşi ile birlikte yaşadıkları mekanda ele geçirdiği eşine ait fotoğrafları, not defterini veya mektupları mahkemeye delil olarak verirse, bu deliller hukuka aykırı yollardan elde edilmediğinden mahkemede delil olarak değerlendirilir. Aynı evde yaşayan kadın, kocanın bu delilleri ele geçirilebileceğini bilebilecek durumdadır. Kocanın yatak odasındaki bir dolabın içinde yada yatağın altında kadın tarafından saklanan bir not defterini ele geçirmesi, bu mekanın eşlerin müşterek yaşamlarını sürdürdüklerini bir yer olduğundan kadın gizli mekan kabul edilemez. Hiç kimse evindeki bir mekanda bulduğu bir delili hukuka aykırı yollardan ele geçirmiş sayılamaz.

Diğer taraftan özel hayatın gizli alanları, özel hayatın gizli alanını ilgilendiren delillerle ispat edilebilir. Nasıl ki, kadın başka bir erkekle müşterek hanedeki yatak odasında sevişirken koca tarafından kapı kırılarak içeri girilmesinde hukuka aykırılıktan söz edilemezse, ortak yaşanan evde bulunduran not defterinin elde edilmesi de hukuka aykırı olarak değerlendirilemez.
Eşlerin evliliğin devamı süresince birbirlerine sadık kalmaları yasal bir zorunluluktur. Kadının bu konulardaki özel yaşamı, evlilik ile bir araya geldiği hayat arkadaşı kocayı da en az kadın kadar ilgilendirmektedir. Bu nedenle de davalıya ait hatıra defterinin delil olarak değerlendirilmesinde kuşkuya düşmemek gerekir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, dinlenen tanıkların anlatımlarına, davalı kadın tarafından tutulan not defterinin içeriğine göre, davalı kadının evlilik birliği içinde davacı kocaya karşı sadakatsiz davranışlarda bulunduğu, bu davranışları nedeniyle davacıya nazaran daha ağır kusurlu bulunduğu, tarafların karşılıklı eylemleri nedeniyle müşterek hayatın temelden sarsıldığı, evlilik birliğinin devamına imkan kalmadığı anlaşıldığından bu gerekçelere ve özel dairenin bozma ilamındaki nedenlere göre bozma ilamına uyulması gerekirken eski kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı bulunduğundan, direnme kararının bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü iel direnme kararının yukarıda açıklanan ve özel daire kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA......25.9.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.



Old 28-06-2006, 16:12   #8
adıge

 
Varsayılan

Bir dost, kıymetli meslektaşım,
Ben yazımda hukuka aykırı elde edilen delilin kullanılabileceğini söylemedim. Yazımı tekrar tekrar okudum ben böyle bir sonuç çıkaramadım. Ben bir ayırım yaptım. Kolluk kuvvetlerince Mahkeme kararına istinaden yapılan yasal dinlemede, dinleme kararı dışında kalan fakat hukuka uygun elde edilmiş delillerin ceza ve hukuk yargılamasında kesin delil olamayacaklarını söyledim. Takdiri delil olarak sair destekleyici deliller varsa dikkate alınabilir kanaatindeyim. Hukuka aykırı elde edilmiş deliller konusunda ise ceza yargılaması için size, hukuk yargılaması için de Yücel Kocabaş meslektaşıma katılıyorum. (Yücel meslektaşıma gönderdiği karar için ayrıca teşekkür ederim. gerçekten istifade edilecek önemli bir karar) Konuyu tartışmaya açan meslektaşıma da ilave olarak şunu söylemek isterim, CMK 135/1-3. maddesi kapsamında verilen dinleme kararı sonucu elde edilen ve bu kapsam içinde kalan deliller, kesin delil olmakla birlikte ceza yargılamasında bana göre hüküm kurmak için tek başına yeterli delil olmamalıdır. Zira bu delile karşı muhtelif, delilin etkisini şüpheli hale getirecek vakıalar ileri sürülebilir. Saygılarımla,
Old 28-06-2006, 17:40   #9
Brusk

 
Varsayılan

Biliyorsunuzki son dnemde ülkümezde organize suçlarla ilgili mücadele kapsamında değişik isimler altında eş zamanlı olarak operasyonlar yapılmaktadır.Bu operasyonlar yapılmadan öncede ihbar alınan kişilerin telefonu 4 ay kadar bir zamanla mahkeme kararı gerği dinlenmekte ve nihayet suç unsuru elde etmek ve şahsı ele geçirmek için oparasyonlar yapılmaktadır.
Telefon görüşmeleri bana göre bir bilgi toplama faaliyetidir soruşturmalara doğrudan tmel teşkil etmez.yani devlet, güvenliğini temin için bir kolluk faaliyeti olarak telefon dinleyebilir ancak bu dinleme kayıtları doğrudan delil olarak kabul edilmemeli ayrıca bunu destekleyici somut delillere ihtiyaç vardır. Öte yandan Teefon dinlenmesi şeklindeki bir faliyetin insan haklarına aykırı oldğunu düşünmekteyim kimin telefonunu dinlerseniz dinleyin az yada çok en küçük suç tipine uygun bir dialoğ elde etmeniz mümkündür. Bu sebeple telefon görüşmesi şeklindeki bir hareket temel hak ve hürriyetlerden sayılan haberleşme özgürlüğü ile doğrudan ilgilidir. Olması gereken bu konuşmaların sadece bilgi toplama mahiyetinde kalması ve idari bir faaliyet olarak sürdürülmesi yani doğrudan suçlandırıcı delil sayılmamalıdır...saygılarımla
Old 15-09-2008, 07:30   #10
AV.HARUN UYANIKOĞLU

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım;

TELEFON DİNLEME BAŞLI BAŞINA DELİL DEĞİLDİR.
telefon dinlemeleri birer bilgi toplama faaliyetidir.
devlet kişinin özel hayatına girerek haklarını da hatırlatmadan bilgi topalamaktadır.Bu nedenle sanığa HAKLARI HATIRLATILMADAN elde edilen bilgiler delil sayılamaz

Telefon dinlemenin delil olması için maddi delillerle desteklenmesi lazımdır.Hakim benim vicdani kanaatim bu telefon kayıtlarına da dayanarak ceza veriyorum diyemez.

Bu konuşmaları destekleyici maddi delillere de ulaşılmalıdır.Örneğin esrar ticareti yapan kişiler arasındaki geçen esrar alışverişi sanıklar tarafından doğrulanıyorsa telefon kayıtları sanığın ikrarı ile desteklendiğinden delil olmuştur.

Sanık inkar eder,esrar bulunamaz,tanık dahil diğer delillerle de desteklenmezse hakim artık ceza veremez.

Yüksek yargıtayımızın yeni oluşan kanaatide bu yöndedir.
Bu konu başka bir soruda tartışılmıştır.Kararlar konulmuştur.Bu konuyu araştırırken bende birşeyler eklemek istedim.saygılarımla
Old 15-09-2008, 10:24   #12
qendal21

 
Varsayılan

selamlar;
değerli meslektaşlarım;
sadece iletişimi dinlenen şahıs (şahıs suç konusundan söz etmiş belirli planlar yapmış ama yönlendirme mevcut değildir) icrai hareketlere geçmemmiştir. bu durumda sadece telefon kayıtlarına dayanılarak bu kişi sorumlu sayılırmı? bu konu ile ilgili yargıtay kararı gönderecek arkadaşlara şimdiden teşekkür ederim.
saygılarımla.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Yasadışı elde edilen telefon kayıtlarının hukuki niteliği Av.Güçlü KERVAN Hukuk Haberleri 9 17-05-2010 08:09
Hile İle Elde Edilen Delil... Av.Mehmet Saim Dikici Hukuk Sohbetleri 43 03-03-2007 15:38
Olay Yerinden Elde Edilen Eşyalar aerisek Hukuk Sohbetleri 0 26-05-2005 12:45
Düzenleme Şeklinde Vekaletname Nedir? timur sağlık Hukuk Soruları Arşivi 1 03-03-2002 00:08
Düzenleme Şeklinde Vekaletname Nedir? timur sağlık Hukuk Soruları Arşivi 1 01-03-2002 23:30


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06561589 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.