|
Hukuk Soruları Hukukçu olmayan üyelerimizin hukukla ilgili sorularına ayrılmış iletişim alanı. Lütfen Dikkat : THS bir hukuki danışmanlık sitesi değildir ve bu foruma da "hukuki danışma" niteliği taşıyan sorular yöneltilemez. Alanda soru sormadan önce lütfen Hukuk Soruları Alanı Kural ve İlkelerimizi okuyunuz. |
11-04-2007, 16:41 | #1 |
|
Evlenme Vaadi - Gebe Kalma - Nişanlılık
merhaba arkadaşlar..nişanlanmayla ilgili arkadaşlarımdan biri sınavlarında çıkan bir soruyu yöneltti..cevaplamış olsamda doğruluğundan emin olamadım..aydınlatırsanız sevinirim. soru şu;
hukuk fakültesi öğrencisi olan 19 yaşındaki A , ankarada oturan 18 yaşındaki B den hoşlandığını ve onunla evlenmek istediğini ailesine bildiriyor..Bunun üzerine A nın ailesi B yi babasından istiyor babasıda olumlu yanıt veriyor..A yaz tatilinde ankaraya gittiğinde B ile birsüre arkadaşlık ediyor ve B gebe kalıyor. A ile B arasında nişanlılık ilişkisi kurulmuşmudur?? tam emin olmamakla birlikte nişanlılık ilişkisinin kurulması için karşılıklı 2 tarafın evlenme vaadinde bulunmasının temel olduğunu hatırlıyorum..A evlenme vaadinde bulunmuş fakat B hakkında böyle birşey belirtilmediği için nişanlılık ilişkisinin kurulmadığını düşünüyorum.Fakat B nin gebe kalması kafamda soru işareti oluşturdu.Bunun nişanlılık ilişkisine bir etkisi olabilirmi? saygılarımla.. |
11-04-2007, 17:03 | #2 |
|
sanırım kurulmuş olsa gerek.zimni bir irada beyanı olduğu düşüncesindeyim.b 18 yaşında olduğu için ailesinin kabulü onun irade beyanı yerine geçmez.ama kendisinin A ile olan ilişkisi onun bu konudakı kabulü olsa gerek. çünkü zorla olan bir birliktelik sözkonuzu değil.
|
11-04-2007, 18:30 | #3 |
|
sayın turan bey..
bende aynı şeyi düşündüm fakat olan birlikteliğin rızaylamı zorlamı olduğuda soruda belirtilmemiş.Biraz ince düşünüldüğünde iş karmakarışık bir hal alıyor.Ayrıca belkide A nın evlenme vaadinde bulunduğundan B nin haberi bile yok görüşen A nın ailesiyle B nin ailesi.Söylediğinizdende şu sonucu çıkarıyorum isteğiyle gebe kalan her şahısla gebe bırakan arasında nişanlılık ilişkisi kurulmuşmu oluyor? Manevi tazminat davalarından başka dava görülmezdi ozaman mahkemelerde nerdeyse değerli fikirleriniz için teşekkür eder birde bu açıdan düşünmenizi rica ederim..saygılarımla sağolun |
11-04-2007, 20:18 | #4 |
|
haklısınız da ama malisef alacağınız yok burada durum farklı.biz türkiyede yaşıyoruz.aileler kendi başlarına müneccim değiller ki gidip istesinler.sizde şu açıdan bakın.türk toplumunun yaşam tarzını da dikkata alarak düşünün.bence çok ayrıntı düşünüyorsunuz.fazla derine dalmak ii değil ama sorunun cevabı açıklandığında bana da bildirirsen sevinirim.
|
11-04-2007, 20:31 | #5 |
|
Nişanlanmaya evlilik vaadi sözleşmesi de diyebiliriz.Bazı yazarlar bunu kabul etmese de..Bilindiği üzere sözleşmenin oluşması için iki tarafın karşılıklı ve birbirine uygun surette rızalarını beyan ettikleri taktirde,sözleşme tamam olur.
Ortada bir sözleşme var mı? A evlenme vaadinde bulunuyor. B ise hayır demiyor.Hatta beraber tatile gidiyorlar, ilişki de dahi bulunuyorlar. Bütün bunlar B'nin teklife zımnen rıza vermiş olduğunu göstermiyor mu? Yani bence sözleşme kurulmuştur. O zaman diyoruz ki: nişanlanma iradesi açık olmak zorunda değil; örtülü şekilde açıklanmakla da nişanlanma akdi meydana gelmiş olur! |
11-04-2007, 21:34 | #6 |
|
sayın korayad..
söylediğiniz çok mantıklı fakat böyle bir durumda soruda özellikle A nın ailesinin B nin BABASIYLA görüşmesinin vurgulanması gereksiz ve anlamsız olmazmı? |
11-04-2007, 21:36 | #7 | |||||||||||||||||||||||
|
türk toplumunun yaşam tarzını dikkate almak anlamsız zaten evlenmeden gebe kalmış |
11-04-2007, 22:13 | #8 | |||||||||||||||||||||||
|
|
14-04-2007, 20:39 | #9 |
|
merhaba benim kendi fikrimce toplum yapısını bir yana bırakalım şu durumda gereksiz olduuğunu düşünüyorum. Benim kendi fikrimce soruda B'nin babasının kabulu kafa karıştırmak için verilmiş. Aile B'i nişanlamak için değil evlendirmek için gitmişler. Düz mantıkla baktıığımızda A ile B arasında bir ilişki ve süre geçmiş ki A evlenmek istediğini ailesine söylüyor ayrıca ailesine söylemeden önce herkes takdir ederki B'ye söylemiştir ve B'nin kabuluyle ailesine söylmiştir. Kısacası burda zımni irade beyanı vardır. Ailesinin B'yi ailesinden istemesi nişanlılık için deeğil evlilik içindir. A ile B arasında nişanlılık vardır. Bunu söylediğim gibi Anın ailesinin B'yi ailesinden istemsinden ve yaz tatilinde gebe kalmasından analayabilirizz.. çok teşekkur ederim ayrıca seymen arkdaşım hangi unide olduuğunu söylermisin hukuk bağımsızlığı hakkında açtığın konu bizdede tartışıldı sanırım aynı unideyizz..
|
14-04-2007, 22:37 | #10 |
|
Arkadaşlar, bence burada iki tane kilit soru önem taşıyor
1- A, 18 yaşını ikmal ederek 19 yaşından gün almıştır, oysa B henüz 18 yaşında olup bu yaşını daha ikmal etmemiştir. Bu durumda, B, fiil ehliyetini tam olarak kazanmış mıdır, yoksa halen anne ve babasının velayetinde midir?? 2- A ile B olayda hiç bir zaman karşılıklı olarak evlilik iradelerini belirlememişlerdir. A, evlenmek istediğini ailesine bildirmiş ve ardından da A nın ailesi B nin ailesi ile konuşarak evliliği onaylamışlardır. Bu durumda, sadece A için değil de hem A ve hem de B açısından evlilik rızası birbirlerine açıklanmış olur mu?? İyice kafa karıştırayım dedim ) Saygılarımla, |
15-04-2007, 11:06 | #11 |
|
18 yaşının içinde olması reşit olduğunu gösterir kanısındayım. B ailesinin kararlarından bağımsız haareket edebilir.Anın ailesi Byi istemeye giderken çat kapı gitmyeceklerdir. bu durumda böyle bi olayın varlığından kızın ve ailesinin haberinin olacağını söyleyip kabul ettiklerine göre aralarında evlilik rızaları açıklanmış olur. Evlilik vadi son derece resmi olup (kız isteme olayı işin içine buyukler girmiş olduuğu için ) karşılıklı kabul edilmiştir. Ayrıca Bnin gebe kalmasıda bu vadin açıklanması ve karşılıklı olarak kabul edilmesini gösteriri. Yani bence böyle olmuştur her ayrıntıyı soruda vermek lazımmı bilmiyorum ama düz mantıkla baktığımda böyle oluyor..
|
15-04-2007, 17:41 | #12 |
|
T.C.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 1998/10173 K. 1998/12105 T. 24.11.1998 • NİŞAN SÖZLEŞMESİ ( İradelerin Karşılıklı Olarak Açıklanması ) • İSPAT YÜKÜ ( Nişanlı Olduğunu İddia Eden Tarafın ) • HEDİYELERİN İADESİ ( Karşılıklı Verilen Mutad Dışı ) • MUTAD DIŞI HEDİYELER ( O Yerdeki Adetlere ve Bilirkişilere Göre ) • NİŞANIN BOZULMASI ( Verilen Mutad Dışı Hediyelerin İadesi ) • EVLENME VAADİ ( Tarafların Beyan ve Davranışlarına Göre ) 743/m.82,86 818/m.1 ÖZET : Nişan, birbirleriyle evlenmek isteyen kadın ve erkeğin bu konudaki iradelerini açıklamalarıyla meydana gelen bir sözleşmedir. İrade beyanı şekle bağlı olmadığından, ne tür davranışın evlenme vaadi olduğu hususunun Mahkemece tarafların beyan ve davranışları, kişisel durumları ve bağlı oldukları çevreye göre takdir edilmelidir. Nişan bozulması halinde mutat dışı verilen hediyelerin iadesi gerekir. DAVA : Asıl dava dilekçesinde 11.839.600.000 lira değerindeki nişan hediyelerinin aynen ya da bedelinin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili, karşı dava dilekçesinde 100.000.000 lira maddi, 100.000.000 lira manevi tazminatının tahsili istenilmiştir. Mahkemece karşılık davanın reddine asıl davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davalı vekili tarafından istenilmekle dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü. KARAR : Davada; tarafların 1977 yılının Temmuz ayında nişanlandıkları, bu süre içerisinde davalıya çeşitli hediyeler alındığı, onun adına ev kiralanıp döşendiği iddia edilerek; 20 bin Amerikan Doları karşılığı 3.839.600.000 lira, davalının evinde bulunan eşyaların bedeli olarak 3.000.000.000 lira, ayrıca davalı adına alınan otomobilin aynen alınması, mümkün olmazsa bunun da bedeli olan 5.000.000.000 liranın tahsili istenilmiş, davalı; taraflar arasında nişanlanmanın sözkonusu olmadığını, bu sürede sadece arkadaşlık ettiklerini, arkadaşlık süresinin bitmesiyle kendisine verilen giyim eşyası ve mücevheratı iade ettiğini savunarak davanın reddini dilemiş, mahkemece taraflar arasında nişan ilişkisinin kurulduğu var sayılarak davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Nişanlanma sözleşmesi, birbirleriyle evlenmek isteyen kadın ve erkeğin nişanlanma hususundaki iradelerini açıklamalarıyla meydana gelir. Taraflar iradelerini şekle bağlı veya üstü örtülü ( zımni ) olarak açıklayabilirler. ( BK. mad.1 ). Evlenme vaadi açık olmadığı takdirde hangi sözlerin ve davranışların buna delalet edeceği çevrede hakim olan telakkilere, tarafların kişisel durumlarına ve bağlı oldukları sosyal tabakaya göre belirlenir. Bununla beraber nişanlanmadaki sınırsız serbesti "nişan" ile "flört" arasındaki farkı ortadan kaldırmamalıdır. Bu nedenle nişanlanmanın mevcut olup olmadığına karar verebilmek için "iki tarafın evlenme vaadini taşıyan iradelerinin karşılıklı ve birbirine uygun surette açıklanmış olunması" hususu araştırılmalıdır. Bu itibarla sadece ve yalnız beraber yaşama, metres hayatı sürme vs. nişanlı olmaya yetmez. Nişanın varlığı bazen, o ülkede geçerli örf ve adetin aradığı hususların gerçekleşip gerçekleşmemiş olmasına göre değerlendirilir; fakat örf ve adete uygun olarak yapılmayan bir nişanlanma da geçerli sayılmalıdır. Nişanlanma sözleşmesinin varlığını ileri süren taraf bunu ispat ile yükümlüdür. Prof. TUOR'un da belirttiği üzere: "Nişanlılık, nişanlıların ileride evlenmeyi isteme hususundaki rıza beyanlarının mücerret mutabakatı ile meydana gelir, Kanun buna nişanlanma akdi der. Binaenaleyh nişanlanma hiç bir şekle bağlı değildir. O basit rızai bir aktidir. Şüphesiz burada da vakıadan haklar çıkarmak isteyen taraf, onu ispata mecburdur. Ancak bu isbat, yazılı vesika, şahitler, yüzük teatisi vs. gibi herhangi bir tarz ve delil ile olabilir" ( Tuor, İsviçre Borçlar Kanununun Federal Mahkeme İçtihatlarına Göre Sistemli İzahı, çev. Amil Artus, Ank. 1956, sh. 123 ). Tarafların hukuksal biçimde nişanlı olmamaları ve de evlilik dışı olarak bir araya gelmeleri ve bir süre karı - koca gibi yaşamalarını sağlamak için verilen şey, bir başka anlatımla evlilik dışı yaşamayı sağlamak amacı ile verilen şey geri istenilemez. İktisapta bulunan kimsenin de haksızlık veya ahlaksızlıkla hareket etmiş bulunmasının geri alma bakımından bir önemi yoktur. Zira burada "iki tarafta ahlaka aykırı hareket etmişse zilyet tercih olunur" kuralı caridir. Davaya konu olan olayda; davacı erkeğin 1946 doğumlu bir iş adamı, davalının ise 1977 doğumlu Üniversite öğrencisi olduğu, davacının kendi oturduğu yer dışında başka bir ev kiralayarak bu eve bir takım eşyalar alıp davalıyı oturttuğu, birlikte Marmaris'e tatile gidip bir süre yaşadıkları yine İngiltere'de birlikte 8 10 gün kaldıkları ve bu arada davalıya bir kısım hediyelerin verildiği anlaşılmaktadır. Dinlenen davacı tanıkları, tarafların kendilerini nişanlı olarak tanıttıklarını beyan etmiş iseler de, bu tanıklardan Tufan, bir hazırlık tahkikatı nedeniyle 28.11.1997 tarihinde alınan ifadesinde davalıyı kasdederek, "daha sonra bu kızla ben özel olarak görüştüm ve kendisi İbrahim beyi sevmediğini ve parası için onunla beraber olacağını bana söyledi..." şeklinde beyanda bulunmasına rağmen duruşmadaki tanıklığında bu sözlerden hiç bahsetmemiştir. Mahkemece, tarafların gerçek amaçlarının evlenme vaadi ile yapılmış bir nişan sözleşmesi mi olduğu, yoksa davacının hukuka ve ahlaka aykırı bir sonuç elde etmek amacıyla mı hareket ettiğinin araştırılması gerekir. Bunun için de öncelikle tarafların Marmaris ve İngiltere'de beraber oldukları süre içinde karı koca gibi yaşayıp yaşamadıkları ( gerekirse otel kayıtları da incelenmek ve tanıklar da yeniden dinlenmek suretiyle ve özellikle tanık Tufan'ın anılan beyanı da kendisine okunarak ifadesi alınarak ) incelenmek suretiyle tesbit edilmelidir. Tarafların bu sürede karı koca gibi yaşadıklarının belirlenmesi halinde, Borçlar Kanununun 65. maddesine göre hukuk veya ahlaka aykırı bir sonuç elde etmek için verilen şeyler geri istenilemeyeceğinden dava reddedilmelidir. Tarafların gerçek amaçlarının evlenme vaadi ile nişanlanma olduğu anlaşılır ise; nişanın bozulması nedeniyle Medeni Kanununun 86. maddesi gereğince verilen mutad dışı hediyeler belirlenip bunlardan iade edilmeyenlerin geri verilmesine karar verilmelidir. Eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Kabul şekline göre de; 1- Davada, elden verildiği iddia edilen 20 bin Amerikan Doları'nın davalıya verildiği kanıtlanmadan bu talep hakkındaki davanın tamamının kabul edilmiş olması, 2- Davalının kullanmakta olduğu evde bulunan eşyaların değeri 27.4.1998 tarihli raporda 1.537.500.000 lira olarak açıklandığı halde bu eşyalar için -davalıya verildiği iddia edilen giyim eşyalarının değeri de dahil edilmek suretiyle3.000.000.000 liraya hükmedilmiş bulunması, 3- Davacı tanıkları Zahide, Kadriye, Tufan, davalının bir kısım giyim eşyalarını ve tek taşlı yüzüğü davacıya iade ettiğini diğer bir kısım tanıklar ( Fatma, Sultan ve Kadriye ) ise iade edilen bu eşyaların davacı tarafından tekrar davalıya verildiğini ifade etmelerine rağmen tanık sözleri arasındaki bu çelişki giderilmeden ve özellikle tarafların ayrılmasından sonra eşyaların hangi amaçla tekrar davalıya verildiği hususu üzerinde durulmadan ve geri verilen bu eşyaların değeri araştırılmadan davacının ibraz etmiş olduğu tercümesi yapılmayan faturadaki eşyaların bedelinin tamamına hükmedilmesi, 4- Medeni Kanununun 86. maddesine göre, nişan hediyesi olarak verilen mutad dışı hediyeler geri istenebileceğinden, mahkemece hangi hediyelerin mutad dışı olduğu hususunda bilirkişi incelemesi yapılmadan karar verilmiş olması da doğru görülmemiştir. SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ) ve Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalı taraf için dava tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 20.000.000 lira vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı tarafa verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 24.11.1998 gününde oybirliğiyle karar verildi. |
15-04-2007, 17:48 | #13 |
|
T.C.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 1996/3-279 K. 1996/420 T. 29.5.1996 • NİŞANLANMANIN İSBATI • NİŞAN HEDİYELERİNİN İADESİ • OTOMOBİLİN İADESİ ( Nişan hediyesi ) 743/m.86 ÖZET: Nişanlanma için Medeni Kanun özel bir şekil şartı öngörmediğinden, nişanlanma her türlü delil ile isbat edilebilir. Nişan bozulduğunda taraflar birbirlerine verdikleri mutad dışı hediyeleri geri isteyebilirler. Davacı’nın dava konusu otomobili davalı nişanlısına hediye olarak aldığı ve otomobilin aynen mevcut olduğu anlaşıldığından, aynen iadesine karar verilmesi gerekir. DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki “nişan hediyelerinin iadesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mersin Asliye 1. Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 7.3.1994 gün ve 1993/415 E. 1994/165 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine; Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 29.9.1994 gün ve 1994/9369-12301 sayılı ilamı: ( ... Nişanlanma için Medeni Kanun özel bir şekil şartı öngörmemiştir. Bu itibarla nişanlanmanın geçerliliği herhangi bir özel şarta bağlı olmadığı gibi, kanıtlanması da yazılı delil gerektirmez. Dosyada mevcut tanık beyanlarından davacının davalıyı çevresine nişanlısı olarak tanıştırdığı davalının bunun aksini doğrulayacak davranış ve açıklamada bulunmadığı, çevrelerinde nişanlı olduklarına ve evleneceklerine dair kanı oluştuğu, evlenme hazırlığına dahi giriştikleri anlaşılmış olmasına göre, davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince: Medeni Kanun’un 86. maddesine göre nişan bozulduğunda nişanlıların birbirlerine vermiş oldukları mutad dışı hediyeler geri istenebilir. Hediye aynen mevcut değil ise karşılığı sebepsiz zenginleşme kurallarına göre iade edilir. Davacının, dava konusu otomobili, davalı nişanlısına hediye olarak aldığı ve otomobilin aynen mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre mahkemece otomobilin aynen iadesine karar verilmesi gerekirken bazı düşüncelerle yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI: Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi Usul ve Yasa’ya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ) oybirliği ile karar verildi. |
15-04-2007, 17:50 | #14 |
|
T.C.
YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ E. 2006/355 K. 2006/6349 T. 24.4.2006 • AHLAKİ BİR AMAÇ İÇİN VERİLEN ŞEYLERİN GERİ ALINMASI ( Mümkün Olmadığı - Tarafların İki Sene Nikahsız Birlikte Yaşamaları Nişanlanma Mahiyetinde Olmaması Nedeniyle Harcama ve Hediyelerin İstenemeyeceği ) • NİŞANIN BOZULMASI NEDENİYLE HEDİYELERİN GERİ VERİLMESİ ( Tarafların İki Sene Nikahsız Birlikte Yaşamaları Nişanlanma Mahiyetinde Olmaması Nedeniyle Harcama ve Hediyelerin İstenemeyeceği ) • NİKAHSIZ YAŞAM NEDENİYLE YAPILAN HARCAMALAR ( Tarafların İki Sene Nikahsız Birlikte Yaşamaları Nişanlanma Mahiyetinde Olmaması Nedeniyle Harcama ve Hediyelerin İstenemeyeceği ) 818/m.65 ÖZET : Dava, gayri meşru birleşme sırasında davacı tarafından davalıya yapılan para yardımı ile alınan mesken tapusunun iptali ile davacı adına tescili olmadığı takdirde davalının sebepsiz zenginleştiği bedelin tahsili isteminden ibarettir. Tarafların iki sene nikahsız birlikte yaşamaları nişanlanma mahiyetinde olmayıp meşru olmayan bir amacın elde edilmesi için harcama yapıldığı kabul edilmelidir. Borçlar Kanunu'nun 65. maddesine göre gayri ahlaki bir amacı sağlamak için verilen şeylerin geri verilmesi mümkün değildir. Nişanın bozulmasında hediyelerin iadesi ile ilgili hükümlerin böyle bir durumda uygulanması mümkün değildir. Davanın reddine karar verilmesi gerekir. DAVA : Taraflar arasındaki tapu iptali tescil-alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : Davacı diş hekimi olduğunu, davalının 1997-2000 yılları arasında yanında yardımcı eleman olarak çalıştığını, her iki tarafın da boşanmış olup reşit çocuklarının bulunduğunu ve aralarında duygusal yakınlık meydana geldiğini, 2001 yılında nişanlandıklarını, 13.000.000.000 TL ödeyerek davalı adına mesken satın aldığını davalının daha sonra nişan yüzüğünü atarak ayrıldığını, sebepsiz zenginleştiğini ileri sürerek İzmir, Balçova 116 ada 23 parsel 1 nolu mesken tapusunun iptali ile adına tescilini olmadığı takdirde 17.000.000.000 TL ev bedelinin davalıdan tahsilini istemiştir. Davalı, 2 yıl nikahsız birliktelik yaşadıklarını, nişanlanmadıklarını, daireyi kendisinin aldığını savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, nişanın bozulması evlenmenin gerçekleşmemesi nedeniyle 9.750.000.000 TL ev bedeli, 2.500.000.000 TL tadilat bedeli toplamı 12.250.000.000 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. Dava, gayri meşru birleşme sırasında davacı tarafından davalıya yapılan para yardımı ile alınan mesken tapusunun iptali ile davacı adına tescili olmadığı takdirde davalının sebepsiz zenginleştiği 17.000.000.000 TL bedelin tahsili isteminden ibarettir. Davacı ile davalının bir araya gelerek iki sene karı koca gibi yaşadıkları, daha sonra geçinemeyerek ayrıldıkları anlaşılmaktadır. Tarafların iki sene nikahsız yaşamaları bu birleşmenin kanuni ve medeni evlenmeye tekaddüm eden bir nişanlanma mahiyetinde olmadığını göstermektedir. Bu nedenle davacının davalıya verdiği 9.750.000.000 TL'nin ve yaptığı harcamaların meşru olmayan bir maksadın istihsali için verilmiş bir paradan ibaret olduğunu kabul zarureti vardır. BK'nın 65. maddesine göre gayri ahlaki bir amacı sağlamak için verilen şeylerin geri alınması mümkün değildir. Nişanın bozulmasında hediyelerin iadesi ile ilgili hükümlerin burada kıyasen uygulanması yoluna gidilerek davanın kısmen kabulünde isabet yoktur. Mahkemece değinilen bu yön gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şeklide davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davalı yararına ( BOZULMASINA ), peşin harcın istek halinde iadesine, 24.04.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi. |
16-04-2007, 00:30 | #15 |
|
Sn. seymen,
Sınavlarda karşılaştığınız sorularda soruda verilmeyen ihtimallerin üzerine gitmeyin. Sn. korayad, çok net biçimde nişanlılık ilişkisinin kurulmuş olduğunu ortaya koymuş. "İlişkinin rızayla olduğu belli değil" diye soruya yaklaşmayınız. Rıza ile olması olağan, rıza dışı olması olağan dışıdır. Soruda olağan dışı bir durum varsa vurgulanır. Sorulara böyle yaklaşılırsa hiçbir sınav bitmez.. Kız aileden istenmiş, birlikte tatile gidilmiş vs. Bu şekilde gelişen olaylar rızayı ortaya koymaya yeterlidir. Aksine durum mutlaka soruda verilirdi.. |
30-04-2007, 08:38 | #16 |
|
Sn Av.Can Doğanel'e aynen katılıyorum. Bende bir öğrenci olarak sınavlarda verilenlerle hareket etmekten yanayım. Sınavlarda aksi hususlar mutlaka bir şekilde belirtilir.
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Yatay geçiş ile ilgili bir soru?cevaplarsanız sevinirim.. | aybupqe | Hukuk Lisans Eğitimi | 53 | 22-02-2010 12:56 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |