|
İtiraz ettiği takibe dava açılmadan önce ödeme yaparsa, sizin o miktar kadar açtığınız davada hukuki yarar yoktur.
önemli olan takip tarihi değil dava tarihindeki hukuki yararınızdır.
|
Alıntı: |
|
|
|
|
|
|
|
|
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2011/19-532
K. 2011/640
T. 19.10.2011
• İTİRAZIN İPTALİ İSTEMİ ( Dava Açılmadan Önce Borçlu Tarafından Ödeme Yapılması Halinde Yapılan Bu Ödeme Düşüldükten Sonra Kalan Miktar Üzerinden Dava Açılması Gerektiği )
• HUKUKİ YARAR ( İtirazın İptali - Takipten Sonra Ancak Dava Açılmadan Önce Yapılmış Olan Ödemeler Yönünden Dava Açılmasında Hukuki Yarar Bulunmadığı )
• ÖDEME YAPILMASI ( İtirazın İptali İstemi - Dava Açılmadan Önce Borçlu Tarafından Ödeme Yapılması Halinde Yapılan Bu Ödeme Düşüldükten Sonra Kalan Miktar Üzerinden Dava Açılması Gerektiği )
2004/m.67,84
ÖZET : Dava, İcra ve İflas Kanununun 67.maddesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir. İtirazın iptali davası açılmadan önce borçlu tarafından ödeme yapılması halinde yapılan bu ödeme düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden dava açılması gerekir. Takipten sonra, ancak dava açılmadan önce yapılmış olan ödemeler yönünden dava açılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.
DAVA : Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 9.Ticaret Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 18.12.2008 gün ve 2007/210-2008/584 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 10.03.2010 gün ve 2009/4360-2010/2159 sayılı ilamı ile; ( ... Davacı vekili, taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanan müvekkilinin 4.611,66 USD cari hesap bakiyesi alacağının tahsili için başlatılan icra takibine davalının malların konsinye verildiğini, borcunun 2.286,08 USD olduğunu iddia ederek takipte talep ettikleri alacağın tamamına itiraz ettiğini belirterek davalının 4.611.65 USD ( x1.4020=6.465,55 YTL )asıl alacak yönünden yaptığı itirazın iptaline ve inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı temsilcisi, davacının satılması için, kendilerinin istemedikleri değişik ürünleri fatura ederek gönderdiğini, kendi sipariş ettikleri malların bedellerini ödediklerini, konsinye ürünlerin ise davacı yanca iade alınmadığını, bu ürünlerin 2007 yılına kadar satılmadığı için ödenmediğini, kendisinin icra takibinden sonra ödemeler yaptığını, 14.4.2007 tarihi itibariyle 625,20 USD borçları kaldığını, davacının son hesap ekstresinde ise kalan borun 50 USD.olduğunu bildirmiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davacının 12.6.2007 havale tarihli dilekçesiyle davasını 4.961,06 USD üzerinden ıslah ettiği, davalının kapanış tasdiki olmayan defterlerinde takip tarihi itibariyle borcunun 4.961,06 USD olduğu, takipten sonra yapılan ödemelerin icra müdürlüğünce dikkate alınması gerektiği gerekçesiyle ıslah edilmiş davanın kabulüne, davalının itirazının 4.961,06 USD asıl alacak için iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına, 4.961,06 USD asıl alacağa takipten itibaren devlet bankalarınca bir yıllık USD mevduatına uygulanan en yüksek oranda faiz işletilmesine, davalının takipten sonra davacıya haricen yaptığı ödemelerin BK.nun 84.maddesi de dikkate alınarak hükmün icrası sırasında nazara alınmasına, davalının hüküm altına alınan USD alacağının takip tarihindeki YTL kuru üzerinden belirlenen 6.924.19 YTL’nin %40’ı oranında hesaplanan 2.769,66 YTL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir. İtirazın iptali davası açılmadan önce borçlu tarafından ödeme yapılması halinde yapılan bu ödeme düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden dava açılması gerekir. Takipten sonra, ancak dava açılmadan önce yapılmış olan ödemeler yönünden dava açılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır. Bu husus, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.11.2003 gün 2003/19-589 esas, 2003/645 karar sayılı kararında da açıkça belirtilmiştir. Mahkemece bu yönler gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir... ), Gerekçesiyle davalı yararına bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, İcra ve İflas Kanununun 67.maddesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemenin, davanın kabulüne dair verdiği karar, davalı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle bozulmuştur. Yerel mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü davalı vekili temyize getirmiştir. Taraflar arasındaki ticari ilişki sonucu düzenlenen faturalar bedelinin ödenmemesi üzerine davacı/alacaklı, 20.03.2007 tarihinde davalı/borçlu aleyhine ilamsız icra takibine girişmiş; fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere, 7.600.19-USD ( x1,4020=10.655,47-YTL )asıl alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsilini istemiştir. Ödeme emri 21.03.2007 tarihinde takip borçlusu/davalı şirkete tebliğ edilmiş; davalı şirket temsilcisinin 28.03.2007 tarihinde borca itirazı üzerine de 09.04.2007 tarihinde eldeki dava açılmıştır. Davalı/borçlu tarafından, davacı/alacaklıya haricen; takip tarihinden sonra olmak üzere 21.03.2007 günü 348,57-USD, 27.03.2007 günü 2.326,41 USD, 31.03.2007 günü 717,88-USD ödemeler yapıldığı; yine eldeki davanın açılmasından sonra, 14.04.2007 günü 882,82-USD, 20.04.2007 günü 185,38-USD, 14.05.2007 günü 200,00-USD, 21.05.007 günü 100,62-USD, 29.05.2007 günü 149,38-USD ve 26.06.2007 günü 50,00-USD ödemede bulunulduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık;icra takibinden sonra ancak itirazın iptali davası açılmadan önce yapılmış olan ödemeler yönüyle davacı tarafın dava açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı, noktasında toplanmaktadır. Öncelikle belirtilmelidir ki, itirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır. Mahkemenin davanın reddi ya da kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden;davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi, davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tespit veya istirdat davası açamayacaktır. Bu nedenledir ki, mahkeme itirazın iptali davasında tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır. Yasal dayanağını 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ( İİK )’nun 67.maddesinden alan itirazın iptali davası, alacaklının icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nun 66.maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada tespit edilecek husus, borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesidir. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir ( İİK.m.67/1 ). Alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla , burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, bütün itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, alacak miktarının, takip ya da dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir davakonusuyapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır. Henüz alacaklı tarafından itirazın iptali davasının açılmadığı bir evrede, borçlunun, itiraza konu borcu kısmen veya tamamen ödemesi mümkündür ve bunu engelleyen herhangi bir yasa hükmü yoktur. Borçlu, itirazın iptali davası açılmamış iken, itirazına konu borcu tamamen öderse, alacaklının itirazın iptali davası açmasına gerek kalmayacak ve böyle bir davayı açmakta hukuki yararı bulunmayacaktır. Zira, itirazın iptali davası açılmasında amaç, itiraz nedeniyle kanun gereğince kendiliğinden durmuş olan takibin devamını sağlamaktır. Takibin devamı yoluyla elde edilecek olan sonuç ( alacağın tahsili ),
borçlunun tüm borcu ödemesiyle zaten gerçekleşmiş olacağına göre, gerçekleşmiş olan bu sonucu sağlamak üzere bir dava açılmasında hukuki yarar bulunmayacaktır. Bunun gibi, takibe konu borcun kısmen ödendiği durumlarda da, ödenmeyen borç tutarına yönelik itirazın iptali davasında, itirazdan sonra ödenmiş olan miktar bakımından itirazın iptalinin istenilmesinde hukuki yararın mevcut olmayacağı kuşkusuzdur ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.10.2004 gün, E:2004/9-508 K:2004/562; 30.03.2005 gün, E:2005/19-200 K:2005/210; 08.06.2005 gün, E:2005/19-270 K:2005/365; 18.04.2007 gün, E:2007/19-159 K:2007/220; 04.07.2007 gün ve E:2007/13-453 K:2007/453; 09.02.2011 gün ve E:2011/13-29, K:56 sayılı kararları ).
Sonuç itibariyle; icra takibinden sonra ve itirazın iptali davası açılmadan önce borçlu tarafından ödeme yapılması halinde, yapılan bu ödeme düşüldükten sonra kalan miktar üzerinden dava açılması gerekir. Dolayısıyla, takipten sonra, ancak dava açılmadan önce yapılmış olan ödemeler yönünden dava açılmasında, davacı tarafın hukuki yararı bulunmamaktadır. Nitekim aynı ilke, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.11.2003 gün ve E:2003/19-589, K:2003/645 sayılı ilamında da benimsenmiştir. Hukuk Genel Kurulu'nda yapılan görüşmede bir kısım üyelerce “takipten sonra, ancak dava açılmadan önce borçlu tarafından yapılmış olan ödemelerin, 818 sayılı Borçlar Kanununun 84.maddesi gereğince, öncelikle işlemiş faiz ve masraflara mahsup edileceğinden, asıl alacak ödense bile, faiz ve masraflar yönüyle dava açmakta davacının hukuki yararının bulunduğu” belirtilmiş ise de; çoğunluk tarafından, “takipten sonra, ancak davadan önce yapılan kısmi ödeme miktarı bakımından dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığından dava reddedilse -veya kısmi ödeme miktarınca dava açılmasa- bile, kısmi ödemenin yapıldığı icra takibinin kendi yasal prosedürü içerisinde devam edeceği, hatta asıl borç kalksa bile faiz ve ferileri yönünden takibin süreceği, salt bu nedenle icra dosyasının kapanmasından söz edilemeyeceği;” gerekçesiyle bu görüş benimsenmemiştir. Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, takipten sonra ancak dava açılmadan önce yapılmış kısmi ödemeler yönünden dava açılmasında, davacı tarafın hukuki yararının bulunmadığına işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak, davanın reddine karar verilmesi gerekirken;yanılgılı gerekçeyle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı şirket temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 19.10 2011 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY : Genel hükümlere göre açılan davalarda kural olarak haklılık durumu dava tarihine göre belirlenir. İtirazın iptali davasının amacı itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamaktır. Bu nedenle davada haklılık durumu takip tarihi itibariyle belirlenmelidir ( HGK. 16.10.1996, 19-601/711 ). İtirazın iptali davasında takipten önce, takipten sonra ancak ödeme emrine itiraz süresi bitmeden yapılan ödemeler gözetilir. Ancak ödeme emrine itiraz süresinin geçmesinden sonra yapılan ödemeler dikkate alınmaz. Bu tür ödemeler kararın infazı sırasında icra müdürlüğünce dikkate alınıp borçtan mahsup edilmelidir. Aksi halde ödeme tarihleri itibariyle takip konusu alacağa faiz yürütülüp, ödemenin öncelikle faize mahsup edilmesinden sonra kalan alacak saptanarak hüküm kurulmalıdır. Bu şekilde yapılacak işlem sonucu bulunan meblağ üzerinden hüküm kurulması infazda tereddüt yaratır. Davacının davadan önce yapılan ödemeler yönünden tüm borç ödenip, infaz edilmediği sürece hukuki yararı bulunmaktadır. Mahkemenin bu yöne ilişkin gerekçesi yerinde olup, hükmün direnmeye uygun daireye gönderilmesi gerekir. Sayın çoğunluğun aksi yöndeki görüş ve gerekçesine katılmıyorum. |
|
|
|
|
|
|