| 
		 
			
			 
			
			
			
			
		 
			
				  
				
		
	  | 
	
	
		
			
			
				 
				
			 
			 
			
		
		
		
		İtirazın iptali davasında aleyhinize tazminata hükmedilebilmesi için takipte kötüniyetinizin tespiti gerekir. Kanun  kötüniyetin varlığı halinde bu tazminata hükmedileceğini düzenlemiştir. 
Yargıtay'ın kararları da bu yönde. 
 
İtirazın kısmen iptalini talep edebileceğiniz gibi tamamının iptalini talep etmeniz halinde kısmen feragat mümkündür, ancak bu durumda aleyhinize vekalet ücretine hükmedilecektir.  
 
  
    
    
      
        
        
          
            
              | 
            
            Alıntı: | 
            
              | 
           
         
         | 
        
         | 
        
        
        
         | 
       
     
    
      
        | 
         | 
         | 
        
         | 
       
      
        | 
         | 
        
         T. C. 
 
YARGITAY    
 
HUKUK GENEL KURULU    
 
E. 2005/19-286    
 
K. 2005/268    
 
T. 27.4.2005    
 
• İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Reddedilen Bir Alacaklı “Haksız” İse de  Kötüniyetli Olarak Kabul Edilemeyeceği - Kötüniyet Tazminatıyla Sorumlu Tutulamayacağı )    
 
• KÖTÜNİYET TAZMİNATI ( İtirazın İptali Davası Reddedilen Bir Alacaklı  “Haksız” İse de Kötüniyetli Olarak Kabul Edilemeyeceği - Tazminatla Sorumlu  Tutulamayacağı )    
 
• HAKSIZ TAKİP ( İtirazın İptali Davası Reddedilen Bir Alacaklı “Haksız” İse  de Kötüniyetli Olarak Kabul Edilemeyeceği - Kötüniyet Tazminatıyla  Sorumlu Tutulamayacağı )    
 
2004/m.67    
 
ÖZET :    Dava, İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesine dayalı itirazın  iptali istemine ilişkindir. “Kötüniyet tazminatı” olarak adlandırılagelen tazminat türü, takibe  girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da  öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça  anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir.   
Alacağının varlığına maddi hukuk kuralları çerçevesinde inanarak icra takibine girişen,  ancak bunu usul hukuku kurallarına uygun şekilde kanıtlayamadığı için itirazın  iptali istemi reddedilen bir alacaklı, İ.İ.K.nun 67. maddesi anlamında “haksız”  ise de, kötüniyetli olarak kabul edilebilmesine ve dolayısıyla, bu iki koşulun  birlikte gerçekleşmesini açıkça şart koşan söz konusu hüküm çerçevesinde  tazminatla sorumlu tutulmasına hukuken olanak yoktur.   
DAVA :  Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan  yargılama sonunda; Eskişehir Asliye 1.Hukuk Mahkemesince davanın reddi ve davalı  lehine kötüniyet  tazminatı  verilmesine dair verilen 02.10.2003 gün ve 2003/121-605 sayılı kararın  incelenmesi davacı/alacaklı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19.  Hukuk Dairesinin 31.05.2004 gün ve 2003/11580-2004/6492 sayılı ilamı ile;   
( ... Davacı vekili, müvekkilinin davalıya ithal Sibirya kömürü sattığını,  mal bedelinin ödenmediğini alacağın tahsili için girişilen takibe de davalının  itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline, takibin devamına ve %40 icra inkar tazminatına  karar verilmesini talep ve dava etmiştir.   
Davalı vekili, müvekkilinin davacıdan kömür satın almadığı gibi faturaya  dayalı olarak yapılan takipte, fatura tarih ve numarasının belirtilmediğini  bildirerek davanın reddi ile %40 tazminata karar verilmesini istemiştir.   
Mahkemece,usulüne uygun delillerle kanıtlanamayan davanın reddine ve %40  tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz  edilmiştir.   
1 -Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve  özellikle davacının akdi ilişkiyi ve mal teslimini kanıtlayamamış bulunmasına  göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi  gerekmiştir.   
2-Somut olayın özelliğine göre davacı icra takibinde kötüniyetli kabul edilemeyeceği gibi bu  bağlamda davacının kötüniyeti de kanıtlanamadığından davacının tazminattan  sorumlu tutulmasında isabet görülmemiştir... ),   
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan  yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.   
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği  anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:   
KARAR :  Dava, İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesine dayalı itirazın  iptali istemine ilişkindir.   
Davacı/alacaklı, davalı aleyhine 30.04.2001 tarihli faturaya dayanarak  ilamsız takibe girişmiş; davalının süresinde itirazı üzerine takip durmuştur.   
Davacı/alacaklı vekili vasıtasıyla davalıya ithal Sibirya kömürü sattığını,  mal bedelinin ödenmediğini alacağın tahsili için girişilen takibe de davalının  itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline, takibin devamına ve %40 icra inkar tazminatına  karar verilmesini istemiştir.   
B-Davalı/Borçlunun Cevabının Özeti:   
Davalı/borçlu vekili, müvekkilinin davacıdan kömür satın almadığı gibi  faturaya dayalı olarak yapılan takipte, fatura tarih ve numarasının  belirtilmediğini bildirerek davanın reddi ile %40 tazminata karar verilmesini  savunmuştur.   
Mahkemece,usulüne uygun delillerle kanıtlanamayan davanın reddine ve %40  tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz  edilmiştir.   
Özel Daire diğer temyiz itirazlarını reddetmiş; ancak, “Somut olayın  özelliğine göre, davacı icra takibinde kötüniyetli kabul edilemeyeceği gibi bu  bağlamda davacının kötüniyeti de kanıtlanamadığından davacının tazminattan  sorumlu tutulmasında isabet görülmemiştir.” gerekçesiyle kararı bozmuş;  mahkemece önceki kararda direnilmiştir.   
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı/alacaklının  icra takibinde  kötüniyetinin kanıtlanıp kanıtlanmadığı; davalı/borçlu yararına İcra ve İflas  Kanunu’nun 67. maddesinde öngörülen tazminata hükmedilmesinin koşullarının  bulunup bulunmadığı, noktasında toplanmaktadır.   
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinin 2.fıkrasında;   
“ ( Değişik: 9/11/1988 - 3494/1 md. ) Bu davada borçlunun itirazının  haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse  alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve  hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından  aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.”   
Böylece, alacaklının anılan tazminata mahkum edilebilmesi, açıkça, takibin  kötü niyetle yapılmış olması koşuluna bağlanmıştır.   
Hemen belirtilmelidir ki, alacaklının icra takibini kötü niyetli olarak yaptığı hususu, borçlu  tarafından kanıtlanmalıdır.   
Öğretiye ve Yargıtay uygulamasına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya  bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen  alacaklı, kötü niyetli kabul edilir. Örneğin, alacağı kendisine tamamen  ödenmesine rağmen icra takibine girişen veya kefil hakkında kefalet limitinin  üzerindeki bir miktar için takip yapan alacaklı, İcra ve İflas Kanunu’nun 67.  maddesi anlamında kötüniyetli sayılmalıdır. ( Bu konudaki bilimsel görüşlere ve  Yargıtay uygulamasına örnek olarak: İlhan E.Postacıoğlu, Ödeme Emrine İtirazın  İptali Mevzuunda Bazı Zaruri Açıklamalar, Batider, 1980, C:&, S:4, sayfa:  971-973; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.6.1980 gün ve 1979/9-82  esas,1980/2073; 10.04.2002 gün ve 2002/19-282 Esas-2002/299 karar sayılı  kararları )   
Açıklanan bu yasal durum ve ilke çerçevesinde somut olay  değerlendirildiğinde:   
Davacı/alacaklı, davalıya satıp teslim ettiğini ileri sürdüğü mallarla ilgili  olarak, takibine de dayanak olarak gösterdiği 30.04.2001 tarihli 1.186.500.000  TL meblağlı faturayı düzenlemiş; görülmekte olan davada, faturayı davalıya posta  yoluyla tebliğ ettiğini ileri sürmüş; buna ilişkin posta alındı makbuzunu delil  olarak sunmuş ise de bu makbuzda gönderilenin anılan fatura olduğu konusunda bir  açıklamaya rastlanmamıştır.   
Davacı/alacaklı ticari defter ve belgelerini delil olarak göstermiş ise de  mahkemece davalı taraf tacir olmadığından bu talep reddedilerek davacı tarafa  iddiasını ispat açısından karşı tarafa yemin teklif etme hakkı hatırlatılmış;  davacı vekili 08.07.2003 havale tarihli dilekçesiyle yemin teklif ettiklerini  bildirmiş; mahkemece talimata yemin davetiyesi eklenerek talimat yoluyla  davalının yemin beyanı alınmıştır. Davalı beyanında yemin teklifini kabul  ettiğini, davacı tarafa herhangi bir borcu olmadığını, davanın davacılar baba  oğul arasındaki hukuki anlaşmazlıktan kaynaklandığını, bildirmiş; yemin  etmiştir. Davacı alacağını kanıtlayacak başka bir delile de dayanmamıştır.   
Nitekim, yerel mahkeme de, davalıya usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği  iddiasının ve alacağın varlığının kanıtlanamadığını isabetli olarak kabul etmiş  ve davanın reddine ilişkin hükmünü bu gerekçeye dayandırmış; davacının bu yöne  ilişkin temyiz itirazları da Özel Dairece reddedilmiştir.   
Ne var ki, mahkemece kötüniyet tazminatına da hükmedilmiş ve bu husus davacı  yanın temyizi üzerine Özel dairece bozmaya konu edilmiştir.   
Özel Daire kararında da açıkça vurgulandığı üzere, davacının kötü niyetini  kanıtlama yükümlülüğü kendisine ait olan davalı, bu yönde herhangi bir delil  sunmamıştır.   
Dosya kapsamı ve somut olayın özellikleri göz önüne alındığında;  davacı/alacaklının takibe konu alacağının varlığını usul hukuku kuralları  çerçevesinde kanıtlayamadığı; ancak, icra takibine kötü niyetli olarak giriştiğini kabule  elverişli herhangi bir delilin ise bulunmadığı açıktır.   
Diğer taraftan, davalı da, somut olayda davacının icra takibinde kötü  niyetli olduğunu yasal delillerle kanıtlayamamış olup, dosya içeriğinde de  kötüniyetin varlığını açıkça ortaya koyacak bir yöne rastlanmamıştır.    
İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinde düzenlenen ve uygulamada “kötüniyet tazminatı” olarak  adlandırılagelen tazminat türü, sadece ve ancak, yukarıdaki açıklamalar  çerçevesinde takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça  kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın  dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım  niteliğindedir.   
Alacağının varlığına maddi hukuk kuralları çerçevesinde inanarak icra takibine girişen,  ancak bunu usul hukuku kurallarına uygun şekilde kanıtlayamadığı için itirazın  iptali istemi reddedilen bir alacaklı, İ.İ.K.nun 67. maddesi anlamında “haksız”  ise de, kötüniyetli olarak kabul edilebilmesine ve dolayısıyla, bu iki koşulun  birlikte gerçekleşmesini açıkça şart koşan söz konusu hüküm çerçevesinde  tazminatla sorumlu tutulmasına hukuken olanak yoktur.   
Tersinin kabulü, hak arama özgürlüğünü düzenleyen Anayasa’nın 36. maddesi  hükmüne de aykırı düşer.   
Hal böyle olunca, Yerel Mahkemece Özel Daire bozma kararına uyulmak  gerekirken, sadece takibin haksızlığını ortaya koyan olgulara dayanılarak,  bunların aynı zamanda davacının kötüniyetini de gösterdiği gerekçesiyle önceki  kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.   
SONUÇ :  Davacı/alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü  ile,direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen  nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde  temyiz peşin harcının geri verilmesine, 27.04.2005 gününde oyçokluğu ile karar  verildi.   
yarx
  | 
        
         | 
       
      
        
          | 
        
         | 
        
          | 
       
     
     | 
   
  
		
	
	
    
  
		
		
		
				
		
	
	 |