|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
24-12-2011, 20:40 | #1 |
|
Evliyken Çocuk Kaçırma
Baba ile anne evli durumdalar. Anne ortak çocuğu alıp başka bir ile kaçıyor ve orda yaşamaya devam ediyor. Anne uygunsuz bir hayat sürmekte. Baba boşanma davası açmak istemiyor. Boşanma davası açmadan çocuğun velayetini almak mümkün müdür? Bu mümkün değilse baba ile çocuk arasında kişisel ilişki tesisi mümkün müdür? Boşanma davası açmak zorunlu mudur?
|
24-12-2011, 22:51 | #2 |
|
Sayın meslektaşım,
Medeni Kanunun Birlikte Yaşamaya Ara verilmesi başlıklı 197.maddesi son fıkrasında;'Eşlerin ergin olmayan çocukları varsa hâkim, ana ve baba ile çocuklar arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümlere göre gereken önlemleri alır.'denilmektedir. Bu hükme istinaden boşanma davası açmadan baba ile kişisel ilişki tesisi kurulmasını talep edebilirsiniz.İyi çalışmalar.. |
26-12-2011, 10:18 | #3 |
|
Bu arakadaşların kurtuluşu yok diye düşünüyor ve boşanma davasından kaçamayacaklardır.
Hem annenin böyle bir hayat sürmesi direk velayetin babada kalmasına sebep olacaktır. Boşanma davasında bu durum nedeniylen annenin nafaka isteme gibi bir durumuda söz konusu olamayacaktır. İşi biraz abartarak söz konusu eşten maddi manevi tazminat bile istenebilir diye düşünüyorum. |
26-12-2011, 10:30 | #4 |
|
TMK Madde 336 - Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar.
Boşanma davası söz konusu olmaksızın eşler açısından velayetin tek başına dava konusu olamayacağı kanaatindeyim. |
26-12-2011, 12:34 | #5 |
|
Meslekdaşıma katılıyorum. Evlilik birliği devam ettiği müddetçe küçüğün velayeti eşlerden birine verilemez, şahsi ilişki tesis edilemez.
|
26-12-2011, 12:47 | #6 |
|
Sayın meslektaşlarım TMK'nın 197.maddesinde düzenlenen birlikte yaşamaya ara verildiği hallerde;tedbiren kişisel ilişki tesisi davası açılabileceğini gösteren yargıtay kararını bilgilerinize sunuyorum.İyi çalışmalar dilerim.
T.C. YARGITAY 2.Hukuk Dairesi Esas: 2008/9467 Karar: 2008/13057 Karar Tarihi: 10.10.2008 ÖZET: Duruşma açılarak tarafların gösterecekleri deliller toplanıp, gerektiği takdirde uzman görüşü de alınarak sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekir. (4721 S. K. m. 197) (1086 S. K. m. 275) Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü. Karar: Eşlerden biri, ortak hayat sebebiyle kişiliği, ekonomik güvenliği veya ailenin huzuru ciddi biçimde tehlikeye düştüğü sürece ayrı yaşama hakkına sahiptir. (TMK m. 197/1) Eşlerin ergin olmayan çocukları varsa hakim, ana ve baba ile çocuklar arasındaki ilişkileri düzenleyen hükümlere göre gereken önlemleri alır. (TMK m. 197/4) Davacı koca 24.02.2008 doğumlu ikiz çocukları Ceren ve Cemre ile tedbiren kişisel ilişki kurulmasını istemiştir. Tedbiren de olsa kişisel ilişki düzenlenirken küçüklerin ve tarafların durumları değerlendirilmeli, kişisel ilişki babalık ve analık duygularının tatmini yanında küçüklerin bedeni ve fikri gelişimlerini olumsuz yönde etkilememelidir. O halde mahkemece yapılacak iş; duruşma açılarak tarafların gösterecekleri deliller toplanıp, gerektiği takdirde uzman görüşü de alınarak sonucu uyarınca bir karar vermekten ibarettir. Açıklanan yönler gözetilmeden evrak üzerinde eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Sonuç: Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 10.10.2008 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤) |
26-12-2011, 14:17 | #7 |
|
Evlilik birliği devam ederken ayrı yaşama durumunda velayet ve şahsi ilişki konularında tedbiren geçici düzenlemeler yapılması için mahkemeye başvurulabilir.
|
26-12-2011, 14:39 | #8 |
|
Özellikle velayetin tek başına dava konusu olamayacağı kanaatinde olduğumu belirttim keza kanaatim geçerlidir.
Ancak Tedbiren kişisel ilişki düzenlenmesine yasal engel olmadığını düşünüyorum. Kaldı ki bu da velayet (Velilik) hususunu değil çocuğun kimin yanında kalacağına ilişkin olacaktır. Saygılarımla. |
26-12-2011, 15:14 | #9 |
|
Evlilik birliği devam ederken ayrı yaşama halinde,ortak hayata son verilmiş olması hallerinde çocuğun velayeti ve şahsi ilişki konularında tedbiren karar verileceğine ilişkin TMK madde 336 hükmü açıktır ve çok sayıda yargıtay kararı mevcuttur.
TMK. 336. maddesine göre evlilik devam ettiği sürece anne ve baba velayeti birlikte kullanırlar. Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hali gerçekleşmişse hâkim, velayeti eşlerden birine verebilir. |
26-12-2011, 15:45 | #10 | |||||||||||||||||||||||
|
Sizin mesajınızın altında benim mesajım olmasından dolayı bana cevap verdiğinizi farzederekten;
TMK Madde 167 - Boşanma davası açmaya hakkı olan eş, dilerse boşanma, dilerse ayrılık isteyebilir. Şahsi ilişki kurulması noktasında dava dışı aile fertlerine pek kötü muamele ve yahut aile birliğinin gerekliliklerinin yerine getirilmemesinden dolayı da karar verilebileceğine katılmakla birlikte. Halen velayete ilişkin karar verilemeyeceği kanaatinde olduğumu belirtmek istiyorum. Boşanma davası açıldığında tedbiren velayetin ana-baba'dan birine verileceği tartışmasızdır. Tartıştığımız nokta ayrılık kararıdır. Mevzuatımız ve uygulamalar göstermektedir ki; boşanma davasının açılmasıyla ayrı yaşama hakkı elde edilmekte bu dava neticesinde boşanma ve ya ayrılık kararı verilmektedir. Burada da bır çekişmemiz yoktur. Ancak önceki iki mesajımda da belirtiğim üzere Boşanma davası açılmadan hukuken ayrılık olmaksızın velayeti konu eden bir dava açılamaz. Sizin bahsetmiş olduğunuz ayrı yaşama veya ortak hayata son verilmiş olması noktasında bunun SADECE TARAFLARIN; Ahmet "senle geçinemiyoruz ben anneme gidiyorum hoşçakal" durumu ile ortaya çıkması kanunun bahsettiği ayrılık veya ortak hayatın son bulması anlamına gelmez. Zaten aksi halde bir çok kişi velayet nedeniyle boşanma davası açıyor olmazdı. Fakir kadın Zengin kocadan boşanmaz evlilik birliği devam ettiği için edinilen mallardan faydalanır dolayısıyle bir sürü sorun çıkardı. Ama fakir kadın dahi haklılığını ispat ederek boşanmak ve gördüğü pek kötü muamelenin yanında evladı için uygun ortam olmadığından bahisle velayetin kendisine verilmesini istemez alır pılını pırtısını tutar çocuğunun elinden gider başka bir haneye AYRI YAŞARDI. Ya da yine sizin bakışınızla bu evi ayırma olayının ardından BOŞANMA talebi olmaksızın sadece gider velayet davası açar çocuğun velayetini kendine alırdı. Sizin cevabınızı geniş yorumladığımda bile BOŞANMA davası/talebi olmaksızın TEDBİREN dahi velayetin bir tarafa verilmesi istenemez. Bunu hangi dava da isteyeceksiniz?
Konuyu özetleyerek değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum; *-Boşanma davası söz konusu olmaksızın VELAYET dava konusu edilebilir mi? (Şahsi ilişki değil) |
26-12-2011, 16:04 | #11 |
|
Sayın TaitaDragonfire;
Evet,boşanma davası açılmadan da eğer taraflar ayrı yaşıyorlarsa,ortak hayata son verilmişse tedbiren velayet davası açılabilir. |
26-12-2011, 16:25 | #12 |
|
T.C. YARGITAY
2.Hukuk Dairesi Esas: 2005/20432 Karar: 2005/18313 Karar Tarihi: 26.12.2005 VELAYET DAVASI - KISITLI OLAN ERGİN ÇOCUKLARIN VELAYETİ TALEBİ - ANNE VE BABANIN EVLİ OLMASI VESAYETE ETKISI ÖZET : Dava konusu somut olay velayet davasına ilişkindir. Evlilik birliğinde içinde doğan kısıtlı ergin çocuklar kural olarak vesayet altına alınmayıp velayet altında bırakılması gerekir. Somut olayda, çocuğun anne ve babası halen evlidirler. Bu durumda velayetin birlikte kullanılması gerekir. Açıklanan ilkeler dikkate alınmadan annesinin velilik görevinin devamına şeklinde hüküm kurulması hukuka aykırıdır. (4721 S. K. m. 336, 405, 419) Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü: Karar: Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar (TMK. md. 336/1). Müşterek çocuk Selçuk 16.11.1964 doğumlu olup; zeka geriliği sebebiyle kısıtlanmıştır (TKM. md. 355 TMK. md. 405). Kısıtlanan ergin çocuklar kural olarak vesayet altına alınmayıp velayet altında bırakılır. (TKM. md. 369/2, TMK. md. 419/3) Taraflar halen evlidirler. Velayet görevini birlikte kullanırlar. (TMK. md. 336/1) Şu halde davanın reddine karar verilmesi gerekirken "davalının velilik görevine son verilmesine, mahcurun sadece annesinin velayeti altına konulmasına, annesinin velilik görevinin devamına" şeklinde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. Sonuç: Temyiz olunan hükmün gösterilen sebeple BOZULMASINA, 26.12.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.(¤¤) Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı |
26-12-2011, 16:31 | #13 |
|
T.C. YARGITAY
2.Hukuk Dairesi Esas: 1977/3601 Karar: 1977/3869 Karar Tarihi: 09.05.1977 VELAYET DAVASI - TARAFLAR EVLİ OLUP FİİLEN AYRI YAŞAMALARI - EŞLERİN ZITLAŞARAK FİİLEN YANINDA BULUNDURDUKLARI ÇOCUKLARIN ÖTEKİ TARAFÇA GÖRÜLMESİNE ENGEL OLMASI HALİ - AİLE BİRLİĞİNİ KORUMA - ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN GÖREVLİ OLMASI ÖZET: Eşlerin zıtlaşarak fiilen yanında bulundurdukları çocukların öteki tarafca görülmesine engel olma yolundaki davranışlarını önlemek ve buna çözüm bulmak ve çocukların ana babadan hangisinin yanında kalmasının uygun olacağını karara bağlamak "aile birliğini koruma" kapsamına girmez. Ortada bir kanun boşluğu söz konusu olup hakimin, bunu doldurması ve fiilen çocuğa ana babadan birine bırakması, kişisel ilişkiyi düzenlemesi gerekir.Sulh hakimine özel görev verilmediğine göre genel kuruldan ayrılmak mümkün değildir. Öyle ise görev, asliye hukuk hakimine aittir. Bu bakımdan görevsizlik kararı verilmesi gerekir. (743 S. K. m. 137, 161, 163) Dava: (U.L.A.) ile (M.A.) arasındaki velayet davasının yapılan muhakemesi sonunda verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmekle evrakokunup gereği görüşülüp düşünüldü: Karar: Taraflar evli olup, fiilen ayrı yaşamaktadırlar. Davacı kadın, müşterek çocukları (L)nin davalının yanında bulunduğunu ve görmesine eşinin engel olduğunu, baba yanında kalmasanın çocuğun yararına bulunmadığını ileri sürerek kendisine teslimini istemiştir. Boşanma sırasında veya boşanmaya da ayrılık kararından sonra çocukların ana babadan hangisinde kalacağını düzenleme görevi Asliye Hukuk (Aile Mahkemesi TaitaDragonfire eklemesi) Mahkemesine ait (MK. 137,148) olmakla beraber, tarafların fiilen ortak hayatı tatil etmiş (ortadan kaldırmış) olmaları hali için, kanunda bir açıklık yoktur. Her ne kadar sulh hakimine bazı görevler verilmiş ise de (MK. 161,163, H.U.M.K.500), verilen görev, birliği ayakta tutmak ve yürütmek, eş ve çocuklar için nafaka vermek ayrı mesken edinmek gibi tedbirleri almaktan ibarettir. Eşlerin zıtlaşarak fiilen yanında bulundurdukları çocukların öteki tarafca görülmesine engel olma yolundaki davranışlarını önlemek ve buna çözüm bolmak ve çocukların ana babadan hangisinin yanında kalmasının uygun olacağını karara bağlamak "aile birliğini koruma" kapsamına girmez. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 8.11.1967 günlü 245/512 sayılı kararında belirtildiği gibi, ortada bir kanun boşluğu söz konusu olup hakimin, bunu doldurması ve fiilen çocuğa ana babadan birine bırakması(hukuken değil -TaitaDragonfire eklemesi), kişisel ilişkiyi düzenlemesi gerekir. Sulh hakimine özel görev verilmediğine göre genel kuruldan ayrılmak mümkün değildir. Öyle ise görev, asliye hukuk hakimine aittir. Bu bakımdan görevsizlik kararı verilmesi gerekirken uyuşmazlığın esasının incelenmesi usul ve kanuna aykırıdır. Sonuç: Temyiz edilen kararın gösterilen sebeple BOZULMASINA, 9.5.1977 tarihinde oybirliği ile karar verildi. Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı |
27-12-2011, 11:58 | #14 |
|
Bu karar 1977 tarihli. Yeni Medeni Kanunda bu konu düzenlenmiş,kanun boşluğu doldurulmuş.TMK 336. madde ayrı yaşama ve ortak yaşama son verilmiş olması hallerinde velayetin taraflardan birine verilebileceğini hükme bağlamıştır.
İlk yargıtay kararında ise taraflar evli olup ayrı yaşama hali sözkonusu değildir. |
28-12-2011, 13:31 | #15 |
|
Evlilik Birliği devam ederken velayet anne ve babaya aittir. Ancak Evlilik birliği devam ettiği halde fiilen ayrılık da olmasa ;Annenin haysiyetsiz hayat yaşaması veya eşlerden birisine kayyum tayim edilmesi vs. durumlarında bile velayet diğer tarafa verilebilmelidir diye düşünüyorum..
|
29-12-2011, 11:52 | #16 |
|
tedbiren velayeti baba alabilir , ancak mahkeme bu durumda bir süre belirleyecek olursa sorun çıkacağı kanaatindeyim.Örneğin "eğitim hayatı sonuna kadar"şeklinde veya "dava sonuna kadar" şeklinde geçici velayet tesisi sözkonusu oluyor.Bu durumda mahkeme ne diyecektir.
|
29-12-2011, 17:53 | #17 |
|
Mahkemenin tedbiren velayeti tevdi etmesine dair kararı bu konuda yeni bir karar verilinceye kadar geçerlidir.
|
30-12-2011, 11:05 | #18 |
|
Anne hakkında suç duyurusunda bulunulabilir ;çünkü velayet görevi birlikte icra edilir ve Aie Mahkemesi'nden çocukla şahsi münasebet tesisi için karar alınmalı.
|
30-12-2011, 11:22 | #19 |
|
Annenin ayrı yaşamaya başlaması suç değildir. Bu nedenle anne hakkında suç duyurusu yapılması gereksizdir.
Evlilik birliği devam ederken velayet görevi birlikte icra edilir.Ancak ortak hayata son verilmişse,ayrı yaşamaya başlanmışsa taraflardan birinin başvurusu üzerine mahkeme velayeti taraflardan birine verebilir. |
30-12-2011, 12:16 | #20 | |||||||||||||||||||||||
|
Saygısızlık olarak algılamamanız temennisi ile Gerçekten şu başlıkta ısrar ile şu alıntı yaptığım cümleyi yazıp duruyorsunuz. Bu konuda kendimi çıkmazın içinde hissettim. Cehaletimi mağzur görmenizi ve bu konuda beni aydınlatmanızı dayanağınızı ve gerekçenizi belirtmenizi rica ediyorum. Araştırmalarım neticesinde ne kendi düşüncemi ne sizin düşüncenizi çürütebilecek bir sonuç elde edebildim. İkna olabilirsem inanın size gerçekten teşekkür edeceğim. Bilmediğimi öğretene saygı duymayı erdem bilirim. Ama siz aynı şeyi söyleyip söyleyip kenara çekiliyorsunuz Değerli Meslektaşlarımdan da soruma cevap bekliyorum halen tatmin olamadım. Sorum şu; Evinden ayrılmış kişi boşanmak istemiyor nafaka vs de istemiyor sadece çocuğunu istiyor. (kişisel ilişki veya tedbir mahiyetinde ki hususlar ayrık kalmak kaydıyla) -Evlilik birliği devam ederken VELAYET davası açabilir mi? -Hakim de davayı kabul ederek; Velayetin Davacıya Verilmesine şeklinde hüküm kurabilir mi? |
30-12-2011, 12:33 | #21 | |||||||||||||||||||||||
|
|
30-12-2011, 12:39 | #22 |
|
Tedbiren-geçici olarak verebilir yani değil mi?
Başlık açıldı açılalı hiç kimse de kalkıp "Evet tek başına dava konusu edilemez, kesin olarak verilmez ancak tedbiren bu konuda karar verilir" demedi de ondan sanırım bilmiyorum takıldım ben bu konuya |
30-12-2011, 12:43 | #23 |
|
mesajımda bir düzeltme yaptım velayet davasının da açılabileceği kanısındayım.
|
30-12-2011, 13:19 | #24 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Yanılıyor olabilirim ancak yanlışlığı ispat edilene kadar/ya da ben buna ikna olana kadar düşüncelerimin doğru olduğunu ve bu nedenle savunmam gerektiğini düşünüyorum şöyle ki;
TDK sözlük Velayet: Velilik Şimdi anne baba ayrı yaşıyor. Boşanma davası açılmaksızın anne cocuğu göstermeyen babaya karşı 197/4 madde hükmünce kişisel ilişki kurulması ve çocuğun kendi yanına verilmesi talebiyle dava açtı kazandı. Ardından öyle bir an geldi ki Baba çocuğu Anneye yakın bir yer okula kaydettirmeye gittiğinde Anne "Babanın yaptığı işlemler geçersizdir Yasal olarak velisi benim diyebilir mi?"
Ama hukuki bağlamda öyle dedildir. Evlilik Birliği Devam Ettiği Sürece Ana Baba velayeti birlikte kullanır. Evlilik Son Bulmadıkça Bu konuda Zaten Açık Hüküm Olduğundan Karar Verilemez. Ancak verilecek karar çocuğun kimin yanında kalacağına ilişkindir ki o da 197/4 kişisel ilişkiye dayalıdır. Buna velayet demek yanlıştır.
Ortak yaşama son verilmesi boşanma ile olur dolayısı ile bunu boşanma olarak algılıyorum haklısınız. Ancak ayrılık halini boşanma davası sonrası verilen ayrılık kararı olarak algılıyorum. Sizin ve bir çok kişinin algıladığı haliyle kişiler arası tek taraflı irade ile sevgiliden ayrılma gibi eşten ayrılma halinde bu fıkraya dayanılamayacağını çünkü 197/4te AYRI YAŞAMA denilmektedir AYRILIK ya da AYRILIK kararı değil dolayısı ile VELAYET DAVASININ açılamayacağını, yukarıda değindiğim gibi ancak bu hususta tedbiren çocuğun anneye verilmesini ve bunun da 197/4te yer alan kişisel ilişki kurulmasını dolayısıyle babanın velayet hakkını ortadan kaldırmadığını iddia ediyorum. 336 madde son fıkra ise tanımlayıcıdır. Taraflardan birinin ölümü ile velayetin sağ kalana aidiyetin devam edeceğini ve dava açmayı gerektirir hal olmadığını devamında yer alan cümle ise VELAYETİN boşanma davasında talep edilebilecek ve dava neticesinde kararlaştırılabilecek bir durum olduğunu dolayısı ile Boşanma sonrası mal rejiminin tasfiyesi gibi bir dava açmanın gerekmediğini ifade eder. Tek başına velayeti düzenleyen bir hüküm değildir. Ortak hayata son verilmiş olması ve ayrılık kanunda yer alan haliyle (VEYA kelimesinden dolayı) farklı iki haldir. Benim kanımca ortak hayata son verilmiş olması zaten boşanmadır. Değilse nedir? Sorumu daha net sorayım; -Tek taraflı irade ile alınan AYRI YAŞAMA (kanunda yer alan ayrılık kelimesi değil) kararı neticesinde çocuğun VELAYETİNİN dava konusu edilerek talep edilmesi mümkün müdür? -Ortak hayata son verilmiş olması hali ve ayrılık hali nedir? |
30-12-2011, 16:52 | #25 |
|
TMK 336. madde açıktır : Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hali gerçekleşmişse hakim velayeti taraflardan birine verebilir. Buradaki ortak hayatın sona ermiş olması hali boşanma kararı olmadan,evlilik birliği devam ederken ayrılmış olmayı ifade etmektedir. Eğer boşanma kastedilseydi bu da açıkça yazılırdı. Ayrılık hali ise yine boşanma veya ayrılık kararı olmadan fiilen ayrı yaşamayı ifade etmektedir.
|
30-12-2011, 17:41 | #26 | |||||||||||||||||||
|
Yasa Maddesi II. Ana ve baba evli ise MADDE 336. Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar. Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hali gerçekleşmişse hakim, velayeti eşlerden birine verebilir. Velayet, ana ve babadan birinin ölümü halinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir. Gerekçe; Madde İsviçre Medenî Kanununun 297 nci maddesinden aynen alınmıştır. Birinci fıkrada, evlilik devam ettiği sürece ana ve babanın velayeti birlikte kullanacakları şeklinde yürürlükteki Kanunun 263 üncü maddesinin birinci cümlesinde dile getirilen kural korunmuştur. Ancak yürürlükteki metnin ikinci cümlesindeki "Anlaşamazlarsa, babanın reyi muteberdir' hükmü, kadın erkek eşitliğine aykırı bulunduğu için, maddeye alınmamıştır. İkinci fıkrada, eşlerin ortak yaşamlarına fiilen son verilmesi veya ayrılık hâlinin gerçekleşmesi durumunda, velayetin kime verileceğinin hâkim kararıyla belirleneceği hükme bağlanmıştır. Üçüncü fıkrada ise, ana ve babadan birinin ölümü hâlinde velayetin sağ kalana, boşanma hâlinde ise çocuk kendisine bırakılan tarafa ait olduğu düzenlenmektedir. Fıkra, esasen, yürürlükteki Kanunun 264 üncü maddesinin birinci fıkrasının sadeleştirilmiş hâlidir. Örnek Karar YARGITAY 2.Hukuk Dairesi Esas: 2004/117 Karar: 2004/760 Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Karar: 1-Türk Medeni Kanununun 336/2. maddesi gereğince ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hali gerçekleşmişse hakim velayeti eşlerden birine verebilir. Tarafların ayrı yaşadıkları anlaşılmaktadır. Müşterek çocuk 20.09.1999 doğumlu Kemal anne bakım ve şefkatine muhtaçtır. Davanın kabulü ve velayetin anneye verilip, baba ile uygun kişisel ilişki kurulması gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. 2-4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4/1 maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından (MK. md. 118-494) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını, geçici 1. maddesi de; sonuçlanmamış davaların yetkili ve görevli aile mahkemesine devredileceğini hükme bağlamıştır. Karar bozulmakla sonuçlanmamış hale gelmiştir. Bu açıklama karşısında işin görev yönünün de düşünülmesi zorunludur. KARAR : Hükmün 1. bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 22.01.2004 gününde oybirliği ile karar verildi. Her hukuki tartışmanın yararlı olduğu düşüncesiyle.. Saygılarımla, |
31-12-2011, 14:38 | #27 |
|
Konu ile ilgili Yargıtay kararında '' tarafların ayrı yaşadıkları anlaşılmaktadır'' denilmektedir.Demek ki boşanma davası sözkonusu olmaksızın ayrı yaşama halinde velayet davası açılabiliyor. Zaten bu konuda yasa maddesi de var. Yargıtay kararı konuyu örneksemek için faydalı oldu.
|
02-01-2012, 14:27 | #28 |
|
"Boşanma davası olmaksızın ayrı yaşayan ya da ortak yaşamı sonlandıran bir irade sergileyenlerin velayet davası açamayacağı" şeklindeki görüşüme "AÇILABİLECEĞİ" şeklinde KARŞI GÖRÜŞ sunan tüm meslektaşlarıma TEŞEKKÜR ediyorum.
Olan hukuk sizin dediğiniz gibi ise olması gereken hukuk benim dediğim gibi olmalı kanaatindeyim. Evlilik kurumu sağlıklı aile düzeni için öngörülmüş iken ailenin değeri ve amacı olan çocuklara ilişkin velayet kavramının DEVAM EDEN EVLİLİK BİRLİĞİ'NDEN AYRI ele alınması benim nazarımda HUKUKUN korumak istediği amaç ile çelişmektedir. Velhasıl, dediğiniz üzere evlilik birliği içerisinde VELAYET davası açılabiliyor ise bunun hukuk boşluğundan kaynaklı olduğunu ve buna bağlı yorumdan doğduğunu (ilişki kurulmasına ilişkin kararlara saygı duyuyor gerekliliğini kabul ediyorum) asli olarak ise -kanımca- düzenlememin gerekli olduğu bir husus olduğunu düşünüyorum.Aksi halde evden ayrılmak ortak hayatı sonlandırmaya yetseydi TERK gerekçesi ile boşanma davası açılamazdı. Kanundaki bu kavramı bu kadar geniş yorumlamamak gerektiği kanısındayım. Kim bilir belki günün birinde bu konu da bir düzenleme yapılabilir. Konuya ilişkin mesajlarıma karşılık veren meslektaşlarıma ilgilerinden dolayı teşekkür ediyorum. (Dip.köşe.son.ihtirazi.not:Halen.tatmin.olmadım ) |
02-01-2012, 15:09 | #29 |
|
Bu konuda daha önce kanun boşluğu vardı. Eski Medeni Kanunda hüküm yoktu ve yargıtay kararları ile ayrı yaşama halinde velayet davası açılabileceği kabul ediliyordu.
Yani yasa maddesi yokken de boşanma davası açmadan fiili ayrılık halinde velayet istenebiliyordu. Yeni Medeni Kanun 336/2 ile bu konudaki yasal boşluğu doldurmuştur. |
02-01-2012, 16:00 | #30 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sayın TaitaDragonfire, TMK Madde 336/2 Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hâli gerçekleşmişse hâkim, velâyeti eşlerden birine verebilir.demekle, Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velayeti birlikte kullanırlar.diyen 336/1 hükmüne bir istisna, bir sınırlandırma getiriyor. Velayet hakkının çocuğun menfaati doğrultusunde kullanılması zorunluluğu bu bu istisnayı ve sınrılandırmayı haklı kılıyor benim düşünceme göre. Alman medeni kanunu durumu daha açık olarak düzenlemiş. Yasanın 1671 maddesi velayet hakkını ortak olarak kullanan anne ve babanın geçici olmayan bir sebepten dolayı ayrı yaşamaları durumunda, hem annenin hem de babanın velayet hakkının kendilerine verilmesi için dilekçe verebileceklerini belirtiyor ve ekliyor, dilekçe doğrultusunda karar verilir, eğer: 1. diğer ebeveyn kabul ederse ve eğer çocuk 14 yaşını bitirdi ise ve karşı çıkmıyorsa, 2. ortak velayet hakkına son verilmesi ve velayetin anne ve babadan birisine verilmesinin çocuğun menfaatine uygun olacağı beklentisi varsa.
Saygılarımla |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Çocuk Kaçırma,Çocuğun İadesi Yargıtay Kararları | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Aile Hukuku Çalışma Grubu | 2 | 12-01-2012 11:51 |
resmi evliyken eş başka bir gayri resmi evli bir bayanla evlenip birde çocuk yapması | Konuk | Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) | 1 | 11-08-2009 17:45 |
Uluslararası Çocuk Kaçırma - Lahey Sözleşmesi - Genelge | üye14540 | Çocuk Hakları Çalışma Grubu | 0 | 10-02-2007 11:02 |
Uluslararası Çocuk Kaçırma | Almıla | Meslektaşların Soruları | 2 | 01-07-2006 10:32 |
Uluslararası Çocuk Kaçırma | Av G.Caliskan | Meslektaşların Soruları | 2 | 27-05-2005 12:07 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |