| 
         | 
        
        DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI  
MİRASIN REDDİ  
MİRASI REDDEDEN EŞİN  
DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİANATI TALEP EDEBİLECEÐİ 
  
  
 
YARGITAY 
HUKUK GENEL  
KURULU 
E: 2007/4-222 K: 2007/222 T:  
18.04.2007 
  
  
     Taraflar arasındaki  
"maddi ve manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul  
1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 16.03.2004  
gün ve 2001/477 E., 2004/64 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili  
tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 21.06.2005 gün ve  
2005/2523-6823 sayılı ilamı ile; 
 
 
 
  
 
    (Dava trafik kazası nedeniyle maddi, manevi ve destekten yoksun kalma  
tazminatına ilişkindir. 
 
  
 
    Davacılardan İ., dava konusu trafik kazasında yaralandığını, ayrıca eşini  
kaybettiğini ileri sürerek gerek kendisinin yaralanması gerekse eşinin ölümü  
nedeniyle destekten yoksun kalma, maddi ve manevi tazminat istemiştir. Davacı  
Ş., kendisinin yaralanması ve eniştesinin ölmesi nedeniyle maddi ve manevi  
tazminat isteminde bulunmuştur. Mahkemece dava kısmen kabul edilmiş, davalıların  
temyizi üzerine yerel mahkeme kararı vekalet ücreti yönünden düzeltmek suretiyle  
oyçokluğuyla onanmıştır. 
 
  
 
    Onama kararına karşı davalılar karar düzeltme isteminde  
bulunmuşlardır. 
 
    1- Temyiz ilamında bildirilen gerektirici nedenler karşısında HUMK'un  
değişik 440. maddesinde sayılan nedenlerden hiçbirine uygun olmayan davacıların  
aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan karar düzeltme istemleri  
reddedilmelidir. 
 
    2- Davalıların diğer karar düzeltme istemlerine gelince; 
 
  
 
    Davacı İ., eşinin ölümü nedeniyle fazlaya dair talep hakkı saklı kalmak  
kaydıyla şimdilik 500.000.000 TL destekten yoksun kalma tazminatı istemiş,  
mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda davacının zararı  
40.961.488.996 TL olarak belirlenmiş, mahkemece taleple bağlı kalınarak  
500.000.000 TL destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmiştir. Davacı İ.,  
22.02.2001 tarihli veraset ilamını dosyaya ibraz ederek talepte bulunmuş ise de  
mirası reddettiğinin belirlenmesi üzerine 29.06.2001 tarihli yeni veraset  
belgesi düzenlendiği daha sonra anlaşılmıştır. Şu durumda davacı mirası  
reddettiğine göre ölen eşinden dolayı destekten yoksun kalma tazminatı istemi  
MK'nın 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı ile bağdaşmamaktadır. Aksinin  
kabulü halinde kendisi karşı tarafa tazminat ödemekten kurtulacak, ancak karşı  
taraftan ölen eşi nedeniyle tazminat alabilecektir ki bu da hakkın kötüye  
kullanılması niteliğinde olup, hakkaniyete aykırıdır. Yasa ile hakkın kötüye  
kullanılmasına olanak verilmemelidir. O nedenle davalıların bu yöndeki karar  
düzeltme istemlerinin kabulü gerekmiştir…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine  
geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda  
direnilmiştir. 
 
  
 
Temyiz Eden: Davalılar Vekili 
  
 
 
  
Hukuk Genel Kurulu  
Kararı 
 
  
Hukuk  
Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği  
anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği  
görüşüldü: 
 
  
 
    Dava, trafik kazası nedeniyle maddi, manevi ve destekten yoksun kalma  
tazminatı istemine ilişkindir. 
 
  
 
    Davacılar İ., ve Ş. vekili; müvekkillerinin de içinde bulunduğu aracın,  
davacı İ.'nin eşi H.'nin sevk ve idaresinde iken, davalı U. tarafından  
kullanılan araçla çarpışması neticesinde müvekkillerinin yaralandığını, ayrıca  
davacı İ.'nin eşini kaybettiğini; uzman göz doktoru ve aynı zamanda cerrah olan  
eşi kaza nedeni ile vefat etmiş olmasa idi, gerek Türkiye'de kurmuş oldukları  
düzen açısından, gerekse İsviçre'den almış olduğu teklif üzerine yurtdışı  
yaşantıları olacağı göz önüne alındığında, müvekkili İ.'nin büyük bir destekten  
mahrum kaldığını ileri sürerek; her iki davacı yönünden maddi ve manevi tazminat  
taleplerinin yanı sıra, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile davacı İ.  
için 500.000.000 TL destekten yoksun kalma tazminatının, davalılardan müştereken  
ve müteselsilen olay tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte  
tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. 
 
  
 
    Davalılar vekili; davacı İ.'nin eşini olayda 5/8 kusurlu olduğunu, aynı  
zamanda tıp doktoru olan davacının, ölen eşin desteğine ihtiyaç duymayacak  
ölçüde gelire sahip bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesi  
gerektiğini cevaben bildirmiştir. 
 
  
 
    Mahkemenin, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunu benimsemek  
suretiyle ve davacı İ.'nin destekten yoksunluk sebebiyle nihai ve gerçek  
zararının 40.961.488.996 TL olarak belirlendiği gerekçesiyle, her iki davacının  
diğer maddi ve manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü yanında,  
"davacının talebi ile bağlı kalınarak 500.000.000 TL destekten yoksun kalma  
tazminatının 28.01.2001 olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte  
davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı İ.'ye verilmesine  
dair verdiği karar; Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenle bozulmuş, Yerel  
Mahkemece "destekten yoksun kalma tazminatının bağımsız bir hak olup, doğrudan  
doğruya desteğini yitirenlerin kişiliğinden doğduğu, mirasçılık niteliğine bağlı  
bulunmadığı ve bu itibarla mirasın reddinin de destekten yoksun kalma  
tazminatını etkilemeyeceği" gerekçesiyle direnme kararı  
verilmiştir. 
 
    Davacıların da içinde bulunduğu aracın sürücüsü ve aynı zamanda davacılardan  
İ.'nin eşi olan H:'nin dava konusu trafik kazasında vefat etmiş olması ve  
davacıların da yaralanması nedeniyle; kazaya karışan diğer aracın sürücüsü ve  
kayıt maliki davalılar aleyhine maddi, manevi ve destekten yoksun kalma  
tazminatı talebi ile görülmekte olan dava açılmış; davacı İ. Kendisinin de  
mirasçı bulunduğu 22.02.2001 tarihli yeni veraset belgesi düzenlendiği ve bu  
veraset ilamına göre mirasçı olmadığı daha sonra anlaşılmıştır. 
 
  
 
 
     Açıklanan maddi olgu, bozma ve  
direnme kararlarının kapsamları itibariyle uyuşmazlık; destekten yoksun kalma  
tazminatının, mirasçılık sıfatına bağlı bir hak olup olmadığı; dolayısıyla  
davacı İ.'nin, ölen eşin mirasını reddetmiş olmasının, destekten yoksun kalma  
tazminatı verilmesine engel yasal bir neden oluşturup oluşturmadığı noktasında  
toplanmaktadır. 
 
  
 
    Uyuşmazlığın çözümüne geçilmeden önce, destekten yoksun kalma tazminatına  
ilişkin yasal düzenleme ve bu tazminatın hukuki niteliğinin üzerinde  
durulmasında yarar vardır. 
 
  
 
    Destekten yoksun kalma tazminatı, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 45/2.  
maddesinde düzenlenmiş olup, "Ölüm neticesi olarak diğer kimseler  
müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da  
tazmin etmek lazım gelir" şeklinde hükme bağlanmıştır. 
 
  
 
    Bu maddede, haksız fiilin doğrudan doğruya muhatabı olmayan, ancak her  
haksız fiil nedeniyle ortaya çıkan ölüm olayından zarar gören ya da ileride  
zarar görmesi güçlü olasılık içinde bulunan kimselere tazminat hakkı  
tanınmıştır. 
 
  
 
    Yasa metninden de anlaşılacağı üzere; destekten yoksun kalma tazminatının  
konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan yardımdır. Bu tazminatın  
amacı, ölüm olayı olmasaydı ölenin yardımda bulunduğu kimselere yardımda  
bulunmaya devam edeceğinin düşünülmesi ve ölüm olayının bu süreci kesmesi sonucu  
destekten yararlanan kimselerin uğradıkları zararın peşin ve toptan şekilde  
tazmin edilmesi, bu kimselerin ölüm olayından önceki durumlarına  
kavuşturulmasıdır. Eş söyleyişle amaç, destekten yoksun kalanların desteğin  
ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının  
korunmasıdır. 
 
  
 
 
Şu hale göre; "destek" sayılabilmek  
için, yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam  
edeceğinin anlaşılması yeterlidir. Destek kavramının dayanağı hukuksal bir  
ilişki değil, eylemli bir durum olduğundan, akrabalığa ve yasanın nafaka ile  
miras ilişkisi hakkındaki hükümlerine dayanmaz. 
 
  
 
    Nitekim, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 06.03.1978  
tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde; "Destekten yoksun kalma  
tazminatı eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin  
yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamın,  
desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde  
kendine özgü bir tazminat türü olduğu" vurgulanmıştır. 
 
  
 
    Yine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 21.04.1982 gün, 1979/4-1528 E., 412 K.  
sayılı kararında; "BK'nın 45. maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal  
bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın  
nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır, sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini  
kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına  
göre eğer ölüm vuku bulmasaydı az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı  
sağlayacak olan kimse destek sayılır. O halde destek sayılabilmek için yardımın  
eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devem edeceğinin  
anlaşılması yeterli görülür" ilkesi benimsenmiştir. 
 
  
 
    O halde, destekten yoksun kalma tazminatı ölüm ile ortaya çıkmasına rağmen,  
miras bırakanın şahsından doğan ve mirasçılara geçen bir hak değil, doğrudan bu  
kimselerin kendisinden doğan bağımsız bir haktır. 
 
  
 
    Diğer bir ifadeyle, destekten yoksun kalma tazminatı niteliği itibariyle;  
üçüncü kişilere, desteğin gelir ve yardımından yoksun kalmaları nedeniyle  
tanınmış, bağımsız bir hak olup, mirasçılık sıfatı ve miras hukuku ile ilgisi  
yoktur. Çünkü bu hak, mirasçılık sıfatından değil, eylemli olarak destek olanın  
ölümü nedeniyle, onun gelir ve yardımından yoksun kalma ya da farazi destek olma  
olgusundan kaynaklanmaktadır (HGK 25.05.1984 gün, E: 1982/9-301, K:  
1984/619). 
 
  
 
    Bu itibarla Borçlar kanunu'nun 45/2. maddesinde desteğin yardımından yoksun  
kalan "diğer kimseler" tabirinden, ölenle aralarında yakın ilişki bulunan anası,  
babası, eşi, çocukları, kardeşleri, nişanlısı, hatta evlilik dışı birlikte  
yaşadığı kimsenin anlaşılması gerektiği; miras hukuku ile ilgili olmadığı için  
de mirasçı olmak veya ölen yönünden nafaka borçlusu bulunmak zorunluluğunun  
bulunmadığı her türlü duraksamadan uzaktır (Turgut Uyar, Açıklamalı İçtihatlı  
Borçlar Kanunu, Sorumluluk ve Tazminat Hukuku, Ankara 2003, 2. Cilt, s. 2062).  
Bu haliyle maddenin ikinci fıkrasında, destekten yoksun kalma tazminatı talep  
edebilecek kimseler yönünden herhangi bir sınırlama yapılmadığı ve müteveffanın  
yardımdan mahrum kalma esasının kabul edildiği kuşkusuzdur. 
 
  
 
    Sonuç olarak, destekten yoksun kalma tazminatı nitelik itibariyle bağımsız  
bir hak olup; ölen kimse ile davacı arasında kanuni veya akdi bir bakım  
yükümlülüğü, mirasçılık ya da akrabalık ilişkisi bulunması gerekmediğinden;  
mirasın reddedilmiş olması, destekten yoksun kalma davasının açılmasına ve  
incelenip hasıl olacak sonuç uyarına esasına ilişkin karar verilmesine engel,  
yasal bir neden değildir. 
 
  
 
    Somut olayda; davacı İ., trafik kazasında ölen H.'nin eşidir. Baştan beri  
yapılan açıklamalar ve değinilen ilkeler itibariyle, ölenin yakını olan  
davacının, ölen eşin mirasını reddetmiş olması, eş söyleyişle mirasçı sıfatını  
taşımaması, destekten yoksunluk talebinde bulunmasına engel değildir. 
 
  
 
    Hal böyle olunca, Yerel Mahkemece, mirası reddeden davacı İ.'nin destekten  
yoksun kalma davasının incelenip, esasına ilişkin karar verilmesi gerektiği  
yönündeki direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir. 
 
  
 
    Ne var ki hükmedilen destekten yoksun kalma tazminatı yönünden işin esası  
incelenmediğinden, bu yönden inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daire'ye  
gönderilmesi gerekir.  
 
  
     SONUÇ:  
Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı uygun bulunduğundan, davalı  
vekilinin tazminat yönünden işin esasına ilişkin diğer temyiz itirazlarının  
incelenmesi için dosyanın 4. HUKUK DAİRESİ'NE GÖNDERİLMESİNE, 18.04.2007 gününde  
oyçokluğuyla karar verildi.  
  | 
        
         |