|
Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
23-08-2011, 20:48 | #1 |
|
Ermeni olmayan biri hakkında Ermeni olduğunu iddia eden kitap yazılması
bir akademisyen A, örneğin ermenilerle ilgili bir çalışma yapıyor ve bu hususta da bir kitap yazıyor. sonra başka bir akademisyen B, yine benzer konuda bir çalışma yapıyor ve A'nın da kitabına atıf yaparak A'nın bir ermeni olduğunu yazıyor. üstelik B, kendi internet sitesinde de A'nın ermeni olduğuna dair bilgiler içeren metinler yayınlıyor. A, ermeni değildir ve kendi kitabında da kendisinin ermeni olduğuna dair bir bilgi yoktur. A, B'nin bu yanlışı düzeltmesi için sözlü olarak defalarca B'yi uyarıyor ama B ısrarla bu tutumunu sürdürüyor. sonra benzer konuda başka kitaplar yazanlar(ör: C,D,...) da B'nin A'ya ve kitabına yaptığı atfa atıf yaparak A'nın ermeni olduğunu savunuyor. Özetle: A, gerçekle bağdaşmayan bir tanımlamayla karşı karşıya. bu konuda A, kendisini ermeni olmadığını ve yayınlanmış olan B ve diğerlerinin kitaplarında kendisine yönelik gerçek dışı iddiaya karşı ne yapabilir, bunları nasıl engelleyebilir?
değerli görüşlerinize başvurulur... |
24-08-2011, 06:56 | #2 |
|
Sayın GECE,
5901 s. Türk Vatandaşlığı Kanunu 1.Türk vatandaşlığı, doğumla veya sonradan kazanılır (m.5/1). 2.Türk vatandaşlığının ispatı herhangi bir şekle tabi değildir (m.36/1). 3.(A) Türk vatandaşı ise… Hiç üzülmesin… Doğru bildiğimiz yanlışlar; yanlış bildiğimiz doğrular o kadar çok ki… 4.(A), (B) ve diğerleriyle uğraşırsa, o kişilere hak etmedikleri değeri vermiş olur, değmez..! Saygılarımla |
24-08-2011, 08:52 | #3 | |||||||||||||||||||||||
|
Dava açılmadan önce "Ermeni olmadığı halde bir kişiye Ermenisin…" demenin kişilik haklarını ihlal edip etmeyeceği üzerinde durulması gerekir. Salt "Ermeni…" sözü gerçekte o kişi Ermeni olmasa dahi "küçültücü, kişilik haklarını zedeleyici…" bir söz olarak değerlendirilemez. Sadece hatalı bir tespit, nitelendirme olur. Aksi düşünce ırkçılığın mahkeme eliyle tezahür etmesine neden olur ki, uygar toplumlarda, hukuk devletinin hakim olduğu ülkelerde bu mümkün değildir. Şöyle düşünelim: Bir avukatı, salt "Tıp Doktoru" olarak tanımlamak ve öyle, o şekilde kitaplarda yazmak, tek başına kişilik haklarını nasıl ki zedelemez ise, bir Rum'a, Türk demek de zedelemez. Keza Bir Alman'a, Bir Türk'e Ermeni demek de… Söz konusu cümle içinde "A, Ermenidir…" sözü dışında başka ifadeler varsa o ayrı değerlendirilmelidir… |
24-08-2011, 09:13 | #4 |
|
Sayın Dikici'ye katılıyorum. Bir Türk'e Ermeni yada Rum demek küçültücü, aşağılayıcı bir durum değildir. Kişilik hakları saldırıya uğramamıştır. Bu nedenle manevi tazminat isteyemez fakat varsa başka bir zararı onun tazmini için dava açabilir. Öte yandan A'nın da gerçek olmayan bu durumu düzelttirme hakkı olduğunu da düşünüyorum. Bunun için diğer yayıncıları tekzip metni yayınlamaya Sulh Ceza Mahkemesi aracılığıyla zorlayabilir.
|
24-08-2011, 10:53 | #5 | |||||||||||||||||||||||
|
|
24-08-2011, 11:18 | #6 |
|
Olayı kişilik haklarının ihlali açısından ve ceza hukuku açısından iki yönlü incelemek gerek diye düşünüyorum.
Ceza hukuku açısından, bir kişiye Ermeni demek hakaret değildir elbette ancak hakaret suçunun oluşumu açısından da kullanılan kelimenin hakaret olup olmadığı kadar, hakaret kastıyla kullanılıp kullanılmadığının da dikkate alınması gerekir. Örneğin bir kişiye "esnaf" demek de hakaret değildir, ama bir avukata küçümsemek amacıyla esnaflık yapıyorsun demek bazı durumlarda hakaret olabilir (Bkz CGK kararı). Dolayısıyla bu olayda da sözcüğün kendisinden ziyade, kullananın kullanım niyetini düşünürsek hakaret suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığını ayrı bir şekilde değerlendirmemiz gerekebilir. (Verdiğim örneğin kelimenin kendisi ile ilgisi olmadığını tekrar vurgulamalıyım, kullanılan kelime "Türk", "Amerikan", "İngiliz", "Alman", "İsviçreli", "Dünya Vatandaşı", "Uzaylı" olsa da aynı görüşümün arkasındayım) Kişilik hakları açısından ise bir kişinin olmadığı bir sıfatla kamuoyuna tanıtılmasının ve bunun kasıtlı ve bilinçli yapılmasının kişilik haklarına aykırı olacağını düşünüyorum. Sayın Dikici'nin verdiği örnekten hareket edersek bir Avukatı "Tıp Doktoru"dur şeklinde tanımlamak, eğer onun tıp doktoru olmadığı biliniyorsa, bu tanımlama basın yoluyla vs. yapılıyorsa, onun uyarısına rağmen yapılmaya devam ediliyorsa, tanımlamada ona zarar verme veya yanlış tanıtma amacı varsa bence kişilik haklarını ihlal eder. |
24-08-2011, 11:25 | #7 |
|
Benim de yanıtlara ilişkin hukuksal çekincelerim var, bilahare değineceğim.
Saygılar. |
24-08-2011, 11:50 | #8 |
|
" ‘Gül’ün annesi Ermeni kökenli’ sözüne tazminat
CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman, “Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün annesi Ermeni kökenli” sözleri yüzünden tazminata mahkûm oldu. Arıtman, “Sayın Gül’ün annesinin etnik kökeni Ermeni olduğunu, Gül’ün dayısı İzmir’deki meslektaşım Dr. Ahmet Satoğlu asistanlarına söylemiş” şeklinde bir açıklama yapmıştı. Haberin medyada yer alması üzerine Satoğlu, avukatı Uğur Erhan Dinçer aracılığı ile Arıtman aleyhine tazminat davası açmıştı. Ankara 11’inci Asliye Hukuk Mahkemesi, Arıtman’ın açıklamasında saldırı ve hakaret bulunmadığı gerekçesiyle tazminat davasını reddetmişti. Ancak Yargıtay 4’üncü Hukuk Dairesi, bu kararı bozdu. Daire, “Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Başkanı olan Cumhurbaşkanı hakkında, etnik kökeni ile ilgili yapılan ve gerçeği kanıtlanamayan açıklama, o kişinin kişilik haklarına saldırıdır” değerlendirmesini yaptı. Dosyayı önceki gün yeniden ele alan 11’inci Asliye Hukuk Mahkemesi, Arıtman’ı yasal faiziyle birlikte 2 bin lira tazminat ödemeye mahkûm etti. " Kaynak: http://team-aow.discuforum.info/t728...e-tazminat.htm Bu haberi örnek olarak ekledim ancak, meslektaşımızın sorduğu olayla birebir aynı olmadığı gibi, başka bir mahkemenin de Yargıtay' ın da benzer bir olayda dahi kararı değişebilir. |
24-08-2011, 11:57 | #9 | |||||||||||||||||||
|
Kanıtlansa idi..!? 1.Suç kastı= 2.Amaç= 3.Güdü= 4.İyiniyet / Kötü niyet = |
24-08-2011, 12:42 | #10 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Basın Kanununda tekzibin "süreli yayın"lar için istenebileceği yazılı. Ancak bu ve benzeri durumlar için de kıyasen tekzip kapsamına alınması gerekir kanaatindeyim.
|
24-08-2011, 12:57 | #11 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Bir ülkenin Devlet Başkanının başka bir ırkın mensubu olarak "gerçek dışı" şekilde lanse edilmesi konusu hassas bir konu olsa ve hatta Devlet Başkanının şahsı ve geleceği bakımından bir çok yan etkileri içinde barındırsa da ben Yargıtay'ın görüşüne katılmıyorum. Hukuk, hiç bir ırkın küçültücü gösterilmesine icazet veremez, vermemelidir. Anayasa Madde 10:
|
24-08-2011, 13:12 | #12 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın meslektaşım, Herkesin de kendisini köken olarak nasıl biliyor ve hissediyorsa toplum ve yakın çevresince öyle tanınmak, bilinmek hakkı vardır. TMK.m.24 anlamında bir kimsenin her türlü sosyolojik aidiyeti kişilik hakkına dahil ve sıkı sıkıya bağlı haklardandır. Failin bu hakka yaptığı, öznel nitelik taşıyan ve bilimsel/akademik niteliğinin kanıtlanamadığı anlaşılan saldırıyı hukukun himaye etmesi beklenemez. Daha sonra atıflar yoluyla da sahası genişlediği anlaşılan yayın hiç kuşku yok, bu hakkın gölgelenmesidir; şayia çıkarılmasıdır. Kişinin, bu yayınlar üzerine içine düştüğü durum yadsınamaz, bunun üzerinde durulmalıdır; kişinin aidiyetini hissetmediği bir kültür ve kökene sokulması ve bu şekilde tanıtılması hukuka aykırı haksız bir saldırı niteliğindedir. Burada, kullanılan kökenin ne olduğu önemli değildir, saldırı kasdıyla mı hareket edilmiştir; bakılması gereken budur. (Sn.Admin'in bu minvaldeki açıklamalarına katılıyorum.) Hiçbir bilimsel ilgi ve yarar bulunmadığı halde, failin "ermenilik" iddiası; onun bu kelimeye ve etnik kökene hakaret kasdı yükleyerek kullanan bir görüş grubuna dahil olduğu şeklinde yorumlanmalıdır. Oysa, bunun hukuki açıdan bir belirleyiciliği olamaz. Kişilik haklarına haksız saldırı şartları oluşmuştur; mağdur TMK.m.24 ve BK.m.49'dan kaynaklanan davaları ikame etmelidir. Saygılarımla. |
24-08-2011, 13:29 | #13 | |||||||||||||||||||||||
|
Yargıtay kararında geçen ve altını çizdiğim ifade olmasaydı durum nasıl olurdu acaba? Yorumlarımız değişir miydi? |
24-08-2011, 13:33 | #14 | |||||||||||||||||||||||
|
Kanıtlansa "hak"sız olmayacağı için saldırı da değildir Üstadım... Ermeni veya başka bir etnik kökene mensup olmak, küçültücü değildir; ancak öyle olmadığı halde, küçültücü bir hakaret sözcüğü olarak (toplumsal çarpıklıkların etkisiyle) kullanıldığı takdirde, haksız saldırı meydana gelir. Bu tür davalarda yargılama yapılırken, hakim/mahkemenin her bir sözcüğü asıl ve yan anlamlarıyla birlikte irdelemesi yanında, cümle ve sözcükleri tarihsel, toplumsal ve siyasal kabul ve çağrışımlarıyla birlikte ele alması gereği izahtan varestedir. Aksi halde, mesela, "Ermeni bir kelimedir, bir kökendir, hakaret sözcüğü değildir, davanın reddine" denilemez, denilememelidir. Neden? Çünkü bu, "kör yargılama" yapmak olur; sathi bir yargılama yapmak olur; ödüllendirici etkiler doğuran bir "eksik inceleme" ürünü olur. Oysa, yargılanan olayı tüm vecheleriyle kavramadan, TMK.m.24'e uygun, adil, adaletin temini talebini karşılayan ve doygun bir hükme varmanız mümkün değildir. Saygılarımla. |
24-08-2011, 15:18 | #15 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Güntay, Koyulaştırdığım bölüme daha önceki mesajımda yer verdiğim görüşüm nedeniyle doğal olarak katılamıyorum. Irkların hukuk karşısında eşit olması itibariyle bir ırka aidiyet göndermesi yapılması tek başına hukuka aykırı sayılamaz. Ancak bu gönderme nedeniyle kişi zarar görmüş olabilir. Malumunuz hukuka uygun eylemler de zarara yol açabilir. Bu durumda zararın giderilmesi bakımından Basın Kanunu 14. madde kıyasen uygulanarak, satılacak kitaplara muhakkak bir düzeltme metni ilavesi konulması istenebilir ve hatta sonraki yayınlarda "gerçek olmayan durumun düzeltilmesi" talep edilebilir ve mahkeme bu yönde karar da verebilir… (kanaatindeyim) Bunun dışında salt "ermeni" denildiği için manevi değerlerin zarar gördüğü iddiası ile açılacak davaların hukuk devletinin hakim olduğu ülkelerde kabul görmeyeceğinden hiçbir kuşkum yok. |
24-08-2011, 16:26 | #16 |
|
Yine karardan bir bölüm:
“bu nedenle, bir vatandaşın usul ve yasaya uygun olarak etnik kökenini ifade etmek kişisel değerlere saldırı olmayacaktır. ancak, somut olayda etnik kökeninden bahsedilen kişi cumhurbaşkanıdır ve davacı cumhurbaşkanının salt annesinin etnik kökenine atıf yapılmak suretiyle anayasal tarafsızlığını, devletin ve milletin bütünlüğünü, hukukun üstünlüğünü, ifade özgürlüğünü, kısaca yemin ettiği bir dizi değerleri göz ardı ettiği ileri sürülmüş ve bu iddia basın aracılığıyla kamuyla paylaşılmıştır. mahkememizce bu davranış biçimi doğru görülmemiştir. çünkü öncelikle cumhurbaşkanının sözlerinden anılan bildiriyi desteklediğini çıkarmak mümkün değildir. ayrıca davacının annesinin kökeni ermeni değildir. kuşkusuz, ermeni olsa dahi durum değişmeyecektir. bu olgunun belirtilme nedeni sadece davalı canan arıtman’ın kendisinden beklenen özen ve ihtimamı göstermemiş olduğunu vurgulamaktır.” Not: Bu bölüm, üyelerden birinin görüşü. Not not: Bu, hakaret suçuna ilişkin bir ceza davası değil, tazminata ilişkin bir hukuk davası. |
24-08-2011, 16:33 | #17 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın meslektaşım, Eklediğiniz pasaj çok önemli görüşler içeriyor. Teşekkür ederim. Burada da, mesela failin akademik çalışma niteliği olan eserden ve yazarından bahsederken (kitabın Ermenilerle ilgili olduğunu hatırlayalım.) ; Yazarın zaten gizli bir Ermeni olduğu, eserin ve eserdeki saptama ve görüşlerin yönünün de bundan dolayı belli bir şekilde olduğundan bahsetmiş veya buna benzer ifadeler serdetmiş olması fevkalade önemlidir. Soru sahibi meslektaşımız Sn. GECE'den olayı, failin tam ifadeleri ve ısrarlı tutumunu nasıl sürdürdüğü noktasında, aydınlatmasını rica ediyorum. Saygılarımla. |
24-08-2011, 16:35 | #18 | |||||||||||||||||||||||
|
Altını çizdiğim bölüm de zaten açıkça durumu ortaya koyuyor. Not: Üye derken sanıyorum karşı oyu kastediyorsunuz. Salt ırka aidiyet vurgusunun "küçültücü, incitici vs gibi nedenlerle..." -hukuken- kişisel değerlere zarar verdiğini mahkeme kabul ettiği takdirde, örneğin, bir ırka mensup kişiye sponsor olan kişi veya şirketin, tek başına bu ırki nedenle sözleşmeyi feshetmesini de "haklı neden" saymamız, yine örneğin bir işverenin çalıştırdığı işçisinin ırkını kendisinden gizlediği için iş akdini feshetmesini de "haklı neden" kabul etmemiz ihtimali de doğar ki, bunun kabulü kanaatimce mümkün değildir. |
24-08-2011, 16:43 | #19 | |||||||||||||||||||||||
|
Evet karşı oy, ama tam olarak karşı gibi de değil. / Sizin kadar net değil. Savunduğunuz değerleri anlıyorum. Ancak - kişisel görüşüm - değerlendirilmesi gerekenin sadece Ermeni denmesi değil, bu kelimeye ne anlamlar yüklendiği. Her türlü anlam yüklenmesine rağmen, bahsettiğiniz değerleri korumak da başkaca üstün değerleri ihlal eder diye düşünüyorum |
24-08-2011, 17:09 | #20 | |||||||||||||||||||
|
Yarg. 4.HD.'nin bir kararından;
|
24-08-2011, 23:53 | #21 |
|
Bir Ermeniye 'Ermeni' demek hakaret midir?
Bir Rum'a 'Rum' demek hakaret midir? Bir Kürde 'Kürt' demek hakaret midir? Bir Fransız'a 'Fransız' demek hakaret midir? Soruların hepsine birden vereceğimiz cavap: Hayır, değildir olur, çünkü Ermeni, Rum, Kürt, Fransız derken ya söz konusu kişilerin ırklarını, kökenlerini, ya da vatandaşlıklarını belirtiyoruz ve bu belirtme genelde bir hakaret ve aşağılama değildir. Tek başlarına bir aşağılama içermeyen bu kavramlar başlarına getireceğimiz birtakım sıfatlarla aşağılama ve hakaret olabilirler. Olayımızın kahramanı kendisini köken olarak Türk diye tanımlıyor; Ve başka birisi çıkıp diyorki, 'bu kahraman Türküm diyor ama, bu gerçek değil, gerçek olan kahramanın Ermeni oluşu'. Olayı Sayın Dikici'nin: Dava açılmadan önce "Ermeni olmadığı halde bir kişiye Ermenisin…" demenin kişilik haklarını ihlal edip etmeyeceği üzerinde durulması gerekir. Salt "Ermeni…" sözü gerçekte o kişi Ermeni olmasa dahi "küçültücü, kişilik haklarını zedeleyici…" bir söz olarak değerlendirilemez. Sadece hatalı bir tespit, nitelendirme olur. Aksi düşünce ırkçılığın mahkeme eliyle tezahür etmesine neden olur ki, uygar toplumlarda, hukuk devletinin hakim olduğu ülkelerde bu mümkün değildir. görüşüne katılamıyorum. Benim görüşüme göre bu teorik görüş, toplumda var olan yargıları ve önyargıları görmemezlikten geliyor. Mahkeme belirli bir ifadenin hakaret olup olmadığını sırf teori bazında değerlendiremez, değerlendirmemelidir; Değerlendirme yaparken, toplum içinde var olan değer yargılarını, önyargıları, söz konusu grupların objektif olarak gözlemlenen davranış ve ilişkilerini, söz konusu ifadeyi kullanan kişinin ve söz konusu ifadenin hedefi olan kimsenin subjektif durumlarını göz önünde bulundurmak zorundadır. Türk milliyetçisi bir politikacıya Ermeni olmak etiketini yapıştırdığınızda o politikacının siyasi geleceğine kibrit suyu dökmüş olursunuz. Ve bu durumu hatalı bir tespit, nitelendirme olarak değerlendirmek olanaksızdır. Hakaret ve kötüleme kabına sığdıramasanız bile, Türk olduğunu iddia eden kimseyi Ermenidir diye lanse ettiğinizde, o nu yalancılıkla suçlamış olursunuz. Saygılarımla |
25-08-2011, 00:44 | #22 | |||||||||||||||||||||||
|
Üstadım, tüm üstadların güzel fikirlerini ilgi ile takip ediyorum. Yukarıya alıntı yaptığım kısım, alanım olması nedeniyle sadece bu noktaya ilişkin bir beyan yazmak istedim. Alman Federal İş Mahkemesi bir kararında, ırkını yanlış beyan eden bir işçinin, iş akdinin feshini "haklı fesih" olarak değil ama "geçerli fesih" olarak kabul etmiştir ve bildiğim kadarı ile henüz aksi yönde bir kararı bulunmamaktadır |
25-08-2011, 05:52 | #23 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Üstadım, Katkınız için çok teşekkürler. Konuya derinlik kazandırdınız.
Dikkat ederseniz benim verdiğim örnekte "işverene karşı yanlış beyan" yok, sadece "gizleme" "söylememe" yani sessiz kalma var…" Bu durumda da aynı "geçerli fesih" nedeni vardır demek mümkün olabilir mi? |
25-08-2011, 06:05 | #24 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın Gemici, Yargının tek görevi adaleti sağlamak olmamalıdır. Adalete ve topluma yön vermek de görevleri arasında kabul edilmelidir. Çoğu zaman ve bilinen klasik anlayışımıza göre toplum kuralları ve ihtiyaçları hukuk kurallarının ve yargı kararlarının doğmasına ve gelişmesine neden olur şeklinde olsa da, kanaatimce çağımızın yargı anlayışında hukuk kuralları ve yargı kararlarının da toplumu şekillendirmede önemli bir işlevi vardır, olmalıdır. Malumunuz uygar düşünce yapısında ırkçılık insanlık suçudur. Toplum nezdinde geçmişten gelen ancak günümüzün evrsensel değerleriyle çelişen hatalı düşünce yapılarının kırılması adına birçok hukuk kuralları ihdas edilmiş, hemen neredeyse tüm ülkelerin anayasalarında "ırk" ayrımı yasaklanmıştır. Irkların eşitliği prensibi temelinde tesis edilen emredici hukuk kurallarını, hukukun tüm alanlarında bu arada yargı kararlarında da görmek,aramak en doğal hakkımız olmalıdır. Hukuk kurallarıyla, yargı kararlarıyla ve Devlet işleyişindeki toleranssız uygulamalarla ancak ırk ayrımının hatalı olduğu hususu toplum tarafından kanıksanabilir. Evrensel hukuk kurallarına ve yerleşen yeni dünya anlayışına rağmen toplumun fosilleşmiş anlayışını canlı tutmamalıyız. Anayasamız ırk eşitliğini emrederken, yargı kararlarımızın gerekçesinde ırka aidiyet vurgusunu tek başına "küçültücü, rencide edici" olarak benimsemek kanaatimce en hafif deyimle samimiyetsizlik olur. |
25-08-2011, 08:16 | #25 | |||||||||||||||||||||||
|
Sayın meslektaşım, 1. Bence tek görevi bu olmalıdır. 2. Özellikle hakaret ve manevi tazminat gerektiren fiillere ilişkin yargılamalarda, toplumun (ve davacı ile davalının) o anki somut algı ve kültürel kodlarından kopuk, idealistik yargılama yapılamaz. Saygılarımla. |
25-08-2011, 08:38 | #26 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
1.Yargı’nın görevi yasayı uygulamak; yaşam-yasa uyumunu sağlamaktır. 2.Eylem – Yasa hükmü – Unsurları 3.Dava, tarafları arasındadır; hüküm bölümü, ilgili yasa maddesinin yorumuna, uygulanışa ancak emsal teşkil edebilir. 4.“Adalete ve topluma yön vermek…” Yargı’nın görevi değildir, bu gayretle hüküm kurulamaz! |
25-08-2011, 09:06 | #27 |
|
Güzel tartışmayı daha da genişletmek için yazıyorum:
Kanun'un gerekçesinde verilen örneği veriyorum. Gözle görülür bir gerçeği ifade etmesine karşın birine "Kel" demek hakaret etmek demektir. Hakaret suçunda sözcüğün anlamına veya iddianın gerçek olup olmadığına bakmamak gerekir. Hatta sözcüğün amacına ulaşıp ulaşmadığına da bakılmamalı. Bir sözcük gerek muhatabı gerekse toplum tarafından aşağılanma sayılmasa bile aşağılama kastıyla söylenmişse hakaret kabul edilmelidir. Çingeneleri çok severim. Kendi toplumsal kuralları içinde yerleşik düzendeki insanlara göre çok daha özgür olduklarından çingene olmaya imrenirim. Ama ya biri bana aşağılama kastıyla "çingene" derse? Bu aşağılama kastını hissetmez miyim? Bu aşağılama nedeniyle hukuk beni yalnız mı bırakır? Hakaret etme kastını ortaya koyan kişiye karşı benim yapabileceğim bir şey yok mu? Kişisel düşünceme göre "Cumhurbaşkanı Ermeni'dir" örneğinde hakaret kastı olup olmadığına bakılmalıdır. Bir kimsenin etnik kökeni hakkında beyanda bulunmak gündelik yaşamda hakaret suçunu oluşturmaz. Ama aşağılama kastıyla söylenmişse hakaret suçu oluşur. Kel olduğum halde birinin bana "kel" demesi halinde hakaret olacağını Kanun gerekçesinde yazmış. Kanun her hakareti içeren bir liste yapamayacağına göre uygulayıcının Kanun'a uygun yorum yapması beklenir. Övgü ile sövgü arasında bir harf fark vardır: O harf kastı simgeler. Saygılarımla |
25-08-2011, 09:19 | #28 |
|
Hakikaten Sayın Konyalı'nın bahsettiği psiko-sosyal durumu da irdelemek gerekir:
Derinlemesine ve insan psikolojisine ilişkin ilmi veriler ışığında düşündüğümüzde, bırakınız gerçekdışı ve/veya kanıtlanamayan bir saldırıyı, bir kimsenin fiziksel ve zihni olarak barındırdığını kendisinin de bilip kabul ettiği bir özelliğinin, aşağılanmışlık hissi uyandıracak surette kullanımının dahi, o kişide bir manevi örselenme etkisi doğurduğu sonucuna ulaşıyoruz. Konuya katkı sunan tüm meslektaşların zihnine sağlık... |
25-08-2011, 11:11 | #29 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
1- Ceza hukuku yönünden: Hakaret suçunun oluşumunda, hakaret amacıyla kullanılan sözcüğün yanısıra, kasıt ve eylemin mağdur üzerindeki etkisi (yasadaki sözcüklerle "şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı"nın zedelenmesi) önemlidir. Olayın özelliklerine göre avukata "avukat" demek bile hakaret suçunu oluşturabilir. Soruda, "akademisyen B, yine benzer konuda bir çalışma yapıyor ve A'nın da kitabına atıf yaparak A'nın bir ermeni olduğunu yazıyor. üstelik B, kendi internet sitesinde de A'nın ermeni olduğuna dair bilgiler içeren metinler yayınlıyor." denilmektedir. Olayı ceza hukuku bağlamında değerlendirebilmek için, kitap ve internet sitesindeki bu bilgilerin incelenmesi, hakaret kastının bulunup bulunmadığı başta olmak üzere suçun unsurlarının oluşup oluşmadığının buna göre değerlendirilmesi gerekir. İlgili yasa maddesi:
Eski ama benzer bir içtihat:
2- Tazminat hukuku yönünden: a) 1. bentteki değerlendirmeye göre ortada bir suçun varlığı belirlenirse, sorudaki olayın tazminat hukuku yönünden değerlendirilmesi de buna göre yapılacaktır. b) 1. bentteki değerlendirme dışında, ortada bir suçun bulunmadığı sonucuna varılsa bile; bir kişinin etnik kökeni hakkında gerçeğe aykırı yayın yapılması BK 41 kapsamında değerlendirilebilir. Keza BK 41/2 "Ahlaka mugayir bir fiil ile başka bir kimsenin zarara uğramasına bilerek sebebiyet veren şahıs, kezalik o zararı tazmine mecburdur." hükmünü içermektedir ve bir kişi hakkında herhangi bir şekilde gerçeğe aykırı yayın yapılmasının "ahlaka aykırı" olduğundan kuşku bulunmamaktadır. Yukarıdaki görüşlerle ilgili notlar: 1- "Kanıtlansa idi?" TCK 127'de, yalnızca hakaret suçuna konu "suç oluşturan fiilin ispat edilmiş olması hâlinde kişiye ceza verilmez." denilmektedir. Aynı maddeye göre "Bunun dışındaki hâllerde isnadın ispat isteminin kabulü, ancak isnat olunan fiilin doğru olup olmadığının anlaşılmasında kamu yararı bulunmasına veya şikâyetçinin ispata razı olmasına bağlıdır." Sorudaki konuda, hakaret sayılıp sayılmayacağını araştırdığımız husus, bir isnad değil, olgudur. Bu nedenle doğruluğunun araştırılamayacağı kanısındayım. 2- Sayın Zeytinn tarafından eklenen haberde koyulaştırdığım bölümlere dikkat çekerek
habere konu olayda davayı açanın Cumhurbaşkanı olmadığı, ancak Yargıtay 4.Hukuk Dairesi'nin değerlendirmesi dikkate alındığında bozma kararının, davalı Arıtman'ın, davacı Satoğlu'na yönelik "suç oluşturan bir sözü söylemek" isnadı nedenine dayandığı, dolayısıyla haberdeki olay ile sorudaki olay farklı olmakla birlikte Yargıtay 4.Hukuk Dairesi'nin "gerçekliği kanıtlanmadan bir kişiye Ermeni denmesinin suç oluşturduğu" kanaatinde olduğu anlaşılmaktadır. (Bu değerlendirmelerim yalnızca haber içeriğine göre yapılmıştır.) 3- Belirttiğim görüşlerim doğrultusundaki diğer görüşlere katılıyorum. |
25-08-2011, 14:54 | #30 | |||||||||||||||||||
|
Değerli meslektaşlarım,
İşin hukuki yönüne ilişkin olarak bu kadar kelam ettikten sonra, ceza hukuku açısından da kısaca olayı değerlendirmek istiyorum. Kanımca, burada mağdur somut bir fiil isnadı yoluyla hakarete maruz kalmamıştır. Ancak, suçun oluşumu açısından bu zorunlu da değildir. Zira, seçimlik hareketlerden biri de olgu isnadıdır. Burada bir fiil değil, bir olgu, bir nitelik isnadı söz konusudur. Failin bu fiili, alçaltma, toplum nezdinde küçük düşürme kasdıyla yapmış olduğunun tesbiti ise m.125'in maddi-manevi unsurları açısından kafi görülecektir. Saygılarımla.
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Sözde ermeni soykırımına hukuksal bakış | ahmetsacit | Hukuk Sohbetleri | 6 | 19-10-2006 00:24 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |