06-11-2009, 00:20 | #31 |
|
Zeybek
13 ekim 1925 günü İzmir Kız Öğretmen Okulu'nda Selim Sırrı Tarcan Bey'in öğrencisi Mualla Hanım ile oynarken Zeybek havasını seyretmekten büyük zevk almış ve sonrasında şunları söylemiştir:
''Hanımefendiler,beyler! Selim Sırrı Bey, zeybek havasını ihya ederken ona bir şekli-i medeni vermiştir. Bu sanatkar üstadın eseri hepimiz tarafından kabul edilerek milli ve içtimai hayatımızda yer tutacak kadar tekemmül etmiş-belli bir şekil almıştır.Artık;Avrupalılara ''Bizim de mükemmel bir dansımız var'' diyebiliriz ve bu oyunu salonlarımızda, müsamerelerimizde oynayabiliriz. Zeybek dansı her içtimai salonda kadınla beraber oynanabilir ve oynanmalıdır...'' Atatürk, zeybek oyununu milli bir dans yapmayı çok istemiştir. Bu erkek oyununu cengaverane bir eda ve hareketlerle oynardı... Zeybek için ''Bu oyun milletimizin erkek oyunu, kahraman oyunudur, bilmek lazımdır.'' demiştir. Son zeybek oyunun 2 Şubat 1938 akşamı Bursa Belediyesi'nin verdiği suarede oynamıştır. Orkestradan Sarı Zeybek'in çalınmasını istemiş, dizlerini vura vura, adeta ölüme meydan okur gibi oynamıştır. Oyun bittiğinde: ''Zeybek'de insanın yorgunluğunu durduran bir kudret var.'' demiştir. Kaynak: MUSTAFA KEMAL OLMAK, Dr.Eren Akçiçek s.42-43 |
10-11-2009, 09:51 | #32 |
|
Büyük Şahsiyetleri Matemle Anmak yerine FİKİRLERİNE BAĞLILIK gerekir.
M. Kemal ATATÜRK Atam , Sizi saygıyla anıyor ve yolunuzdan hiç bir zaman ayrılmayacağımıza ve ışığınızı yeni nesillere taşıyacağımıza and içiyoruz! Biz size bağlı ve yürekten seven Türk insanı var oldukça savaştığınız o karanlık hiç bir zaman bu topraklarda vücut bulmayacaktır..! |
10-11-2009, 12:02 | #33 | |||||||||||||||||||||||
|
Yüce Atam; Büyük Nutukta: "Beni Unutmayınız." demiştiniz, sizi unutmak ne mümkün ne de mevzu bahis olabilir, bizler sizi unutturmaya çalışanların yüzlerine çarpan birer tokat olacağız. Her geçen sene sizin o, ulaşılmaz, erişilmez zekanızı, hayat felsefenizi daha iyi anlamak için uğraşıyoruz. Biz sizi unutmadık Atam, unutmayacağız, unutturmayacağız... |
10-11-2009, 12:46 | #34 |
|
“Baylar, bizim yüzümüz her zaman ak ve temizdi, her zaman da ak ve temiz kalacaktır. Yüzü çirkin ve gönlü çirkinliklerle dolu olanlar, bizim yurtseverce, insanca ve namusluca davranışlarımızı, bayağı ve çirkin tutkuları yüzünden, çirkin göstermeye kalkışanlardır.
Siyasa alanında birçok oyunlar görülüyor. Ama kutsal bir ülkünün belirtisi olan cumhuriyet yönetimine karşı, çağdaşlaşmaya karşı, bilisizlik, bağnazlık ve her türlü düşmanlık ayağa kalktığı zaman, özellikle ilerici ve cumhuriyetçi olanların yeri, gerçek ilerici ve cumhuriyetçi olanların yanıdır; yoksa gericilerin umut ve çalışma kaynağı olan yer değil.” Söylev'den |
22-11-2009, 23:35 | #35 |
|
GÖMÜLECEĞİ YER
Atatürk'ün gömüleceği yer ve toprak: O'nun kabri Ankara'da olacaktır. Fakat bu şehrin neresinde? Çünkü O' nun en son kuvvetli isteği bir an önce Ankara'ya dönebilmekti. Biri Büyük Millet Meclisi'nden İstasyon'a inen cadde üzerindeki yuvarlak yer, diğeri Çankaya'daki yeni köşkün mermer havuzu. Bu yerler şu nedenle konuşulmuştur: Bir akşam Atatürk'ün etrafında toplananlar arasında, O'nun ölümlü oluşu üzerinde durulmuş ve özellikle kendisi 1926 suikast girişiminden sonra söylediği cümleyi tekrar etmişti. "Benim naçiz vücudum bir gün elbette toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." dedikten sonra "Milletim beni istediği yerde yatırsın, yeter ki beni unutmasın," demişti. Meclisin altındaki yuvarlak yeri ortaya atan kişiye ise, "iyi ve kalabalık bir yer, fakat ben böyle bir arzumu milletime vasiyet edemem". Ancak, gene o akşam ileri sürülen bir fikrin kendisini çok duygulandırdığını, bugün bile hatırlıyorum. Memleketin bütün sınır boylarından getirilecek toprak üzerinde yatmak. Recep Peker, hararetle bu fikrin sembolik savunmasını yapmıştı. Atatürk, böyle bir fikrin uygulanmasından ancak, ölümlü vücudu için hoşlanacağını ve gurur duyacağını anlatırken bana bakarak: "Bunu unutma!" demişti. Prof. Dr. Afet İNAN Kaynak: Ulus Gazetesi, 25.06.1950 |
23-11-2009, 18:59 | #36 |
|
SURİYE HEMŞİRENİZİ DE KURTARINIZ
1923 Mart'ının 17. Cumartesi günü Mersin'e giriyoruz. İstasyonda yaya olarak topluluk halinde ilerlerken, yolun ortasında, aynen Adana'ya girerken olduğu gibi, büyük bir levha taşıyan birkaç kız, Şef in karşısına çıktı. Levhada şu cümle yazılı idi: "Suriye hemşirenizi de kurtarınız." İki gün evvel Adana'da Antakya ve İskenderun için yapılan o levhalı gösteri, Antakyalı kızın o herkesi ağlatıp sızlatan hıçkırıklı söylevi ve Şef'in ona verdiği tarihi cevapla, yüce bir nitelik almıştı. şef şimdi bu Suriye levhasına ne diyecekti? - "Her millet layık olduğu mutluluğa erişir!" dedi ve yürüdü. İsmail Habip SEVÜK |
13-12-2009, 11:53 | #37 |
|
Atatürk ile ilgili yeni bulduğum bir internet sitesi: http://www.isteataturk.com
|
13-12-2009, 23:24 | #38 | |||||||||||||||||||||||
|
|
13-12-2009, 23:34 | #39 |
|
ATATÜRK DİYOR Kİ : (6 MART 1922 TBMM.GİZLİ CELSE ZABITLARI, CİLT 3. İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI
Bugün bütün dünyayı etkileyen, milletimizin hayatını ve ülkemizi tehtit altında bulunduran, en güçlü gelişmeler, Türkiye’nin zararıyla gerçekleşmiştir. Eğer güçlü bir Türkiye varlığını sürdürseydi, denebilir ki İngiltere’nin bugünkü siyaseti var olmayacaktı. Türkiye, Viyana’dan sonra Peşte ve Belgrat’ta yenilmeseydi, Avusturya/Macaristan siyasetinin sözü edilmeyecekti. Fransa, İtalya, Almanya da, aynı kaynaktan esinlenerek hayat ve siyasetlerini geliştirmişler ve güçlendirmişlerdir.” “... Bir şeyin zararıyla, bir şeyin yok olmasıyla yükselen şeyler, elbette, o şeylerden zarar görmüş olanı alçaltır. Gerçekten de Avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve uygarlaşmasına karşılık, Türkiye gerilemiş, düştükçe düşmüştür. Türkiye’yi yok etmeye girişenler, Türkiye’nin ortadan kaldırılmasında çıkar ve hayat görenler, zararlı olmaktan çıkmışlar, aralarında çıkarları paylaşarak, birleşmiş ve ittifak etmişlerdir. Ve bunun sonucu olarak, bir çok zekalar, duygular, fikirler, Türkiye’nin yok edilmesi noktasında yoğunlaştırılmıştır. Ve bu yoğunlaşma, yüzyıllar geçtikçe oluşan kuşaklarda, adeta tahrip edici bir gelenek biçimine dönüşmüştür. Ve bu geleneğin, Türkiye’nin hayatına ve varlığına aralıksız uygulanması sonucunda, Nihayet Türkiye’yi ıslah etmek, Türkiye’yi uygarlaştırmak gibi birtakım bahanelerle, Türkiye’nin iç hayatına, iç yönetimine işlemiş ve sızmışlardır. Böyle elverişli bir zemin hazırlamak güç ve kuvvetini elde etmişlerdir.” “... Oysa güç ve kuvvet, Türkiye’de ve Türkiye halkın da olan gelişme cevherine, zehirli ve yakıcı bir sıvı katmıştır. Bunun etkisi altında kalarak, milletin en çok da yöneticilerin zihinleri tamamen bozulmuştur. Artık durumu düzeltme, hayat bulmak, insan olmak için, mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine uygun yürütmek, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi birtakım zihniyetler ortaya çıktı. Oysa hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatlarıyla, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarihi böyle bir olay kaydetmemiştir.
Tarihte, böyle bir olay yaratmaya kalkışanlar, zehirli sonuçlarla karşılamışlardır.
“... Bu düşüş, bu alçalış yalnız maddi şeylerde olsaydı, hiçbir önemi yoktu. Ne yazık ki Türkiye ve Türk halkı, ahlak bakımından da düşüyor. Durum incelenirse görülür ki: Türkiye doğu maneviyatıyla sona eren bir yol üzerinde bulunuyordu. Doğu’yla Batı’nın birleştiği yerde bulunduğumuz, Batı’ya yaklaştığımızı zannettiğimiz takdirde, asıl mayamız olan Doğu maneviyatından tamamıyla soyutlanıyoruz. Hiç süphesizdir ki bundan, bu büyük memleketi, bu milleti, çöküntü ve yok olma çıkmazına itmekten başka, bir sonuç beklenemez.” “... Bu düşüşün çıkış noktası korkuyla, aczle başlamıştır.Türkiye’nin, Türk halkının nasılsa başına geçmiş olan bir takım insanlar, Galip düşmanlar karşısında, susmaya mahkummuş gibi, Türkiye’yi atıl ve çekingen bir halde tutuyorlardı. Memleketin ve milletin çıkarlarının gerektiğini yapmakta korkak ve mütereddit idiler. Türkiye’de fikir adamları, adeta kendi kendilerine hareket ediyorlardı. Diyorlardı ki: Biz adam değiliz ve olamayız. Kendi kendimize adam olmamıza ihtimal yoktur. Bizim canımızı, tarihimizi, varlığımızı; bize düşman olduğundan, hiç şüphe edilmeyen Avrupa’lılara, kayıtsız şartsız bırakmak istiyorlardı. ‘Onlar bizi idare etsin’ diyorlardı.” (DOSTLAR BU GÜNÜMÜZÜ DÜŞÜNEREK LÜTFEN BİR DAHA OKUYUN) |
08-01-2010, 13:08 | #40 |
|
YENİ KELİMELER
Atatürk, yeni kelimeler için şöyle derdi: "Onları ortaya atmak gerekir. Millî duygumuz hangisinden hoşlanır ve onu kullanırsa, o zaman sözlüğümüze koyalım." Prof Dr. Afet İNAN Kaynak: Afet İnan - Atatürk'ten Hatıralar |
08-01-2010, 22:22 | #41 |
|
Bu evrene onun gibi bir insan gelmedi gelemeyecek de...
Şükür ki bizim için geldi bizim Atamız oldu |
11-02-2010, 16:54 | #42 |
|
İzmir'de...
|
20-02-2010, 17:04 | #43 |
|
Aslında çok şey söylemek var ama bazen insan hiçbir şey söyleyemiyor. Çok garip günler yaşıyoruz, çok sıkıntılı ve Atatürk'ün gençliğe hitabındakine çok benzer günler. İşte böyle zamanlarda Atatürk'ü ne kadar çok özlediğimizi ona ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu daha iyi anlıyoruz. Ya da en azından ben öyle düşünüyorum. Avrupada hala neden Türk insanının evinde (tamamen gönüllü olarak) Atatürk fotoğrafları, Atatürk posterleri bulunduğunu sorguluyorlar. Onlar hiç Kurtuluş Savaşı vermedi ki, onların hiç Atatürk'ü olmadı ki..... Nereden bilsinler....
Saygılarımla |
20-02-2010, 17:05 | #44 |
|
Çorbada benim de bir tuzum olsun. Bu site de benden.
http://www.ataturktoday.com/ |
24-02-2010, 22:50 | #45 | |||||||||||||||||||||||
|
|
06-05-2010, 00:10 | #46 |
|
Cumhuriyet fazilettir.
|
11-05-2010, 20:36 | #47 |
|
Anaların bugünkü evlatlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için gerekli vasıfları taşıyan evlat yetiştirmek, evlatlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline koymak pek çok yüksek vasıflar taşımalarına bağlıdır. Onun için kadınlarımız, hattâ erkeklerimizden çok aydın, daha çok feyizli daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar; eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa.
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Atatürk ile ilgili bir anı........... | güher | Site Lokali | 6 | 10-08-2011 14:04 |
Atatürk' Ün Vasiyeti Ve Bir Soru | Av.Mehmet Saim Dikici | Meslektaşların Soruları | 12 | 30-10-2007 18:59 |
Mustafa Kemal ATATÜRK hakkinda bilinmesi gereken 30 ozel $ey | obaykan | Site Lokali | 0 | 09-07-2006 15:41 |
ATATÜRK VE GENÇLiK | Av.Elvan Akkaya | Site Lokali | 1 | 19-05-2006 17:49 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |