02-02-2006, 18:32 | #31 |
|
Çocuğa Annenin Soyadı da Verilebilmeli
Soyadı konusunda, tartışılması ve yeniden çözümlenmesi gereken çok önemli kavramların olduğunu düşünüyorum.
Ülkemizde eş ve çocuklara neden erkekler soyadlarını verir? Soyadı konusu neden sadece kadınlar üzerinden tartışılıyor? Kadınlar neden eşlerin soyadını almak zorundadır? Erkekler de kadınların soyadını almak isterlerse ne olacaktır? Evlenmekle neden soy adından vazgeçilmek zorunda kalınıyor? Soyad kişinin kişiliğine sıkısıkıya bağlı devredilmez haklardan değilmidir? Feragat geçerlimdir? Ve en önemlisi eşit ilişki olarak tanımlanan evlilikte çocuklar neden babalarının soy adını alırlar? Annelerinin soyadını almalarında ne gibi engel vardır? Soyadı ile aile adı kavramlarının artık tartışılması gerekmez mi? Uluslararası uygulamada bu konuların çoktan çözülmüş olduğunu ve fakat hala ülkemizde hala eşitlikçi bir düzenlemenin yapılmamış olmasının yarattığı zorluklara rağmen,umutla... Saygılar |
03-02-2006, 10:13 | #32 |
|
A.Y.Mahkemesi Kararı ve Karşıoy Gerekçesi
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Resmi Gazete tarih/sayı:15.11.2002-24937 Esas Sayısı : 1997/61 Karar Sayısı : 1998/59 Karar Günü : 29.9.1998 İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi İtiraz konusu "Kadın evlenmekle kocasının soyadını alır" kuralı kimi sosyal gerçeklerin doğurduğu zorunluluklardan ve yasakoyucunun yıllar boyu kökleşmiş bir geleneği kurumsallaştırmasından kaynaklanmaktadır. "Aile hukuku" öğretisinde de kadının erkeğe göre farklı yaratıldığı, zorunluluklar ve toplumsal gerçekler karşısında kadının korunması, aile bağlarının güçlendirilmesi, evlilik birliğinde düzen ve uyum sağlanması, aile içinde iki başlılığın önlenmesi gerektiği gibi hususlarda görüşler bulunmaktadır. Kullanılan aile isminin kuşaktan kuşağa doğumla geçmesiyle aile birliği ve bütünlüğü devam etmiş olacaktır. Aile birliğinin sağlanması için yasakoyucu eşlerden birisine öncelik tanımıştır. Kamu yararı, kamu düzeni ve kimi zorunluluklar soyadının kocadan geçmesinin tercih nedeni olduğunu göstermektedir. Kaldı ki itiraz konusu kural da aile isminin sadece erkeğin soyadına bağlanacağı öngörülmemekte, kadının başvurusu durumunda kocanın soyadıyla birlikte kızlık soyadını da kullanma olanağı bulunmaktadır. Kadının evlenmekle kocasının soyadını almasının cinsiyet ayırımına dayanan bir farklılaşma yarattığı savı da yerinde değildir. Anayasa'nın 10. maddesinde öngörülen eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez. Kişilerin haklı bir nedene dayanarak değişik kurallara bağlı tutulmaları eşitlik ilkelerine aykırılık oluşturmaz. Durum ve konumlarındaki özellikler kimi kişilerin ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerekli kılabilir. Yasakoyucunun aile soyadı olarak kocanın soyadına öncelik vermesi belirtilen haklı nedenler karşısında eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmamaktadır. tam metin: ANAYASA MAHKEMESİ KARARI Resmi Gazete tarih/sayı:15.11.2002-24937 Esas Sayısı : 1997/61 Karar Sayısı : 1998/59 Karar Günü : 29.9.1998 İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi İTİRAZIN KONUSU: 17.2.1926 günlü, 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin 14.5.1997 günlü, 4248 sayılı Yasa ile değiştirilen 153. maddesinin birinci fıkrasının Anayasa'nın 12. ve 17. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir. I- OLAY Evlenerek kocasının soyadını alan kadının, evlenmeden önceki soyadını aile soyadı olarak kullanmak için açtığı davada, Mahkeme, 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin 153. maddesinin birinci fıkrasının Anayasa'ya aykırılık savını ciddî bularak iptali için başvurmuştur. II- İTİRAZIN GEREKÇESİ Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir: "Anayasa'nın 12. maddesi, herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahip olduğunu vurgulamaktadır. Gene Anayasa'nın 17. maddesi, herkesin yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve özellikle geliştirme hakkına sahip olduğunu açıklamaktadır. Bu demektir ki, kişiye özgü bu hak ve hürriyetlerin kullanılması, sınırlaması ve devredilmesi hak sahibi birey kendi iradesinden kaynaklanmaktadır. Bireyin, sosyal olma özelliği, diğer bireylere zarar vermeden ve onların egemenlik haklarına sınırlamadan sosyal birey olmanın gerektirdiği hak ve özgürlüklerin olabildiğince kullanılmasını ve geliştirmesini gerektirir. Toplumsal ahlâk ve toplumsal barış kurallarına saygılı olmak kaydıyla, bireyin insan olma anlamında ve fizyolojik yapısından gelen olabildiğince özgür ve seçkin yaşam hakkına sahip olması onun en doğal hakkıdır. Böyle bir hak ve özgürlüğe sahip olabilecek kişi daha gelişmiş örneklerini çevresine ve bulunduğu toplum katmanlarına taşıyacak, çağdaş hak ve özgürlükler, tabulardan arınarak yayılacak ve kök salacaktır. Gelişmiş toplumların, özellikle çağdaş toplumların kazanımlarına öncül kaynağı, kültürel ve sosyal açıdan bireylerin önündeki yarardan çok zarar ortamı yaratan, kronik bağlılıkları giderek ortadan kaldırmakla gerçekleşmiştir. Birey ağırlıklı olması gerekirken, Devlet ağırlıklı toplumlarda, örf, ahlâki nedenler vs. gerekçelerle bireylerin özgür iç dünyaları baskı altına alınmış, sindirilen bireysel özgürlük özlemleri giderek bireyin iç ve dış dünyasını karartan onun düşünme ve hayal kurma yeteneklerini ortadan kaldıran kuramsal bir hale dönüşmüştür ve fertler verileni doğru sayıp, alan, verilmeyeni hak görmeyen kişiliğe bürünmüştür. İşte bu toplumsal yaşam biçiminde baskın çıkan erkek birey bulunduğu ortama pek de uyan bir tarzda aldığı öğreti ve gelenek etkisiyle elindeki erki kadın bireye ve çocuklarına yansıtmıştır. Bu yansıma giderek şekillenmiş ve hatta kuramsallaşarak yasalarda yerini bulmuştur. Örneğin; Medenî Yasamızın Md. 153. ve 154. maddeleri, aynı Yasa'nın 196/1-2 maddeleri, 197/3, 200, 212 ve 263. vb. kısa örneklerinde görüldüğü üzere, erkek bireyin egemenliği giderek yasalarla güvence altına alınmış ve eşit olması gereken kadın ve erkek egemenliği erkek lehine kurumlaştırılmıştır. Şimdi özellikle Avrupa toplumlarında ve onlardan sağlıklı biçimde esinlenen Türk toplumunda görünen o ki, Türk kadını kimlik arayışını başlatmıştır ve bunda hem haklıdır ve hem de kararlıdır. Bu çabasındaki amacı erkeği dışlamak, onun önüne geçmek, onu ikinci sıraya itmek olmayıp, onunla yan yana, kol kola, omuz omuza ve eşit koşullarda, eşit bulvarlarda yürümektir. Kadının bu özlemi ne bir sınıf mücadelesi ne de iktidar hırsıdır, sadece, alnı açık, başı dik, onur mücadelesidir. Özetlersek, artık cinsiyet ayrımının çağdaş toplumun erdem ve onuru ile bağdaşmayacağı bir noktaya gelinmiştir. Dosyamızdaki maddî olaya gelince; erkek ve kadının uzlaşıp karar vermeleri halinde, kadının soyadı aile soyadı olarak kayda geçebilmelidir. Kuşkusuz, uygulama ile idarî bilimlerde ilk etapta bir takım intibaksızlık ve telaş yaşanacaktır. Ancak her yenilik doğuran düzenlemede olduğu gibi, idarenin yeni duruma uyum sağlayıp düzenleme yapması zor değildir. Şimdi; eşlerin uzlaşması halinde, kadının soyadının aile soyadı olarak kabul ve tesciline Medenî Yasa'nın md. 153. olanak tanımamıştır. Yasa'nın bu maddesi kanımızca Anayasa'nın 12. ve 17. maddelerine aykırıdır. Ve anılan Yasa maddesinin iptaliyle, yasamanın yeni bir düzenleme yapmasına olanak tanımak gerekir. Mahkememiz davacı tarafından ve ona katılan diğer eşin istemlerine katılmıştır ve eşlerin itirazlarını ciddî görmüştür. Böylece, Anayasa'nın 152. maddesi gereği Anayasa Mahkemesi'nin bu konuda vereceği karara kadar yargılamayı durdurmayı kararlaştırmıştır." III- YASA METİNLERİ A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı 743 sayılı Yasa'nın 153. maddesinin değişik birinci fıkrası şöyledir: "Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuru ile kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir." B- Dayanılan Anayasa Kuralları İtiraz başvurunda dayanılan Anayasa kuralları şunlardır: 1- "MADDE 12.- Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder." 2- "MADDE 17.- Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbî zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbî deneylere tâbi tutulamaz. Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz. Mahkemelerce verilen ölüm cezalarının yerine getirilmesi hali ile meşrû müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri, birinci fıkra hükmü dışındadır." C- İlgili Görülen Anayasa Kuralı İlgili görülen kural şöyledir: "MADDE 10.- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar." IV- İLK İNCELEME Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince Güven DİNÇER, Selçuk TÜZÜN, Ahmet Necdet SEZER, Haşim KILIÇ, Yalçın ACARGÜN, Mustafa BUMİN, Sacit ADALI, Ali HÜNER, Lütfi F. TUNCEL, Nurettin TURAN ve Fulya KANTARCIOĞLU'nun katılmalarıyla 21.10.1997 günü yapılan ilk inceleme toplantısında, öncelikle sınırlama sorunu üzerinde durulmuştur. Anayasa'nın 152. ve 2949 sayılı Yasa'nın 28. maddelerine göre, Anayasa Mahkemesi'ne itiraz yoluyla yapılacak başvurular itiraz yoluna başvuran Mahkeme'nin bakmakta olduğu davada uygulayacağı yasa kuralları ile sınırlıdır. İtiraz yoluna başvuran Mahkeme'nin bakmakta olduğu davada uygulayacağı 743 sayılı Yasa'nın 153. maddesinin 4248 sayılı Yasa ile değiştirilen birinci fıkrasında, evlenmede hangi soyadının nasıl kullanılacağı konusu düzenlenmiştir. Bakılmakta olan davada davacı kadın kendi soyasının aile soyadı olmasını istediğinden, esas incelemenin fıkrada yer alan, "Kadın evlenmekle kocasının soyadını alır" sözcükleriyle sınırlı olarak yapılmasına ve işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir. V- ESASIN İNCELENMESİ Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü: A- İtiraz Konusu Kuralın Anlam ve Kapsamı Medenî Kanun'un "Evlenmenin Umumi Hükümleri"ni düzenleyen beşinci bölümünde yer alan 4248 sayılı Kanunla değişik 153. maddesinin ilk fıkrasında, kadının evlenmekle kocasının soyadını alacağı hükme bağlanmış, ancak kadının evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuru ile "önceki soyadını" kocasının soyadının önüne ekleyerek kullanabileceği, daha önce iki soyadı kullanan kadının bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabileceği öngörülmüştür. Böylece, kadın, ilke olarak, evlenmekle kocasının soyadını almakta, ancak, dilerse evlenmeden önceki soyadını kocasının soyadının önüne ekleyerek veya kocasının ölümünden veya boşanmasından sonra ikinci kez evlenirse, önceki kocasının soyadını yeni kocasının soyadı ile birlikte kullanabilme olanağına sahip olmaktadır. Fıkranın son cümlesine göre de bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilecektir. Medenî Kanun'da belirtilen isim, öz ad ve soyadından oluşmaktadır. Medenî Kanun'da soyadı yerine "aile ismi" deyiminin de kullanıldığı görülmektedir. Öğretide soyadı, bir aileyi tanıtan, onun bireylerini başka bireylerinden ayırt eden, aile bireylerinin kimliğinin ortak unsurunu oluşturan ve kuşaktan kuşağa aktarılan aile adı olarak tanımlanmaktadır. Soyadı, Türk hukukuna 21.6.1934 günlü, 2525 sayılı Soyadı Kanunu ile girmiştir. Buna göre, her Türk öz adından başka soyadını da taşımak zorundadır. Soyadı seçme görevi ve hakkı evlilik birliğinin başkanı olarak kocaya âittir. Bununla birlikte, kocanın ölmüş ve karının evlenmemiş olması ya da kocanın akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeniyle vesâyet altında bulunması ve evliliğin devam etmesi durumlarında soyadı seçmek hak ve görevi karınındır. Medenî Kanun'un 153. maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesi uyarınca, kadın evlenmekle kocasının soyadını almaktadır. Buna bağlı olarak, koca herhangi bir sebeple soyadını değiştirirse, karının soyadı da değişecektir. Kocasının soyadını taşıdığı için evli kadının tek başına soyadının değiştirilmesini isteme yetkisi yoktur. Yargıtay bir kararında, kocanın soyadının değişmesi halinde karının soyadının da "kendiliğinden" değişmesi gerektiğini, bu gereğin kayden yerine getirilmesinin nüfus idaresine verilmiş idarî bir görev olduğunu belirtmiştir. Medenî Kanun'un boşanan kadının kişisel durumunu düzenleyen 3678 sayılı Kanunla değişik 141. maddesinde boşanan kadının bekârlık soyadını yeniden alacağı öngörülmekte, hakimin, bazı koşulların varlığı halinde, boşanmadan sonra kadının eski kocasının soyadını taşımasına izin vereceği hükme bağlanmaktadır. Bu koşullar, kadının kocasının soyadını taşımaya devam etmesinde bir çıkarının bulunması, bunun kocaya bir zarar vermeyeceğinin sabit olması ve kadının bunu talep etmesidir. B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu Mahkeme başvuru kararında, herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme haklarına sahip olduğunu, kişiye özgü bütün bu hak ve özgürlüklerin kullanılması, sınırlanması ve devredilmesinin bizzat kendi iradesine dayandığını, kimsenin kimseye zarar vermeden ve hakkını zedelemeden sosyal birey olmasının gerektirdiği hak ve özgürlükleri de olabildiğince kullanarak ve geliştirerek yaşaması gerektiğini belirterek devlet ağırlıklı toplumlarda örf, ahlâk ve benzeri gerekçelerle bireylerin özgür iç dünyalarının baskı altına alındığını, sindirilen özgürlük özlemlerinin kişilerin iç ve dış dünyalarını kararttığını, böyle bir toplum yapısında baskın çıkan erkeğin elindeki erki kadına ve çocuğa karşı kullandığını, buna karşılık, Avrupa'dan da esinlenen Türk kadınının kendi kimlik arayışına başladığını, bu onur mücadelesinin amacının erkeği dışlamak ve önüne geçmek olmayıp yanyana ve eşit şartlarda yürümek olduğunu, bundan böyle cinsiyet ayrımına son verilmesi ve dava konusu olayda olduğu gibi, kadın ve erkeğin uzlaşması halinde kadının soyadının aile soyadı olarak kayda geçilmesinin gerektiğini, ne var ki, Medenî Kanun'un 153. maddesinin 1. fıkrasının bunu engellediğini, bu nedenle kuralın Anayasa'nın 12. ve 17. maddelerine aykırılık oluşturduğunu ileri sürmektedir. Anayasa'nın 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere, 17. maddesinde de yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmektedir. İtiraz konusu "Kadın evlenmekle kocasının soyadını alır" kuralı kimi sosyal gerçeklerin doğurduğu zorunluluklardan ve yasakoyucunun yıllar boyu kökleşmiş bir geleneği kurumsallaştırmasından kaynaklanmaktadır. "Aile hukuku" öğretisinde de kadının erkeğe göre farklı yaratıldığı, zorunluluklar ve toplumsal gerçekler karşısında kadının korunması, aile bağlarının güçlendirilmesi, evlilik birliğinde düzen ve uyum sağlanması, aile içinde iki başlılığın önlenmesi gerektiği gibi hususlarda görüşler bulunmaktadır. Kullanılan aile isminin kuşaktan kuşağa doğumla geçmesiyle aile birliği ve bütünlüğü devam etmiş olacaktır. Aile birliğinin sağlanması için yasakoyucu eşlerden birisine öncelik tanımıştır. Kamu yararı, kamu düzeni ve kimi zorunluluklar soyadının kocadan geçmesinin tercih nedeni olduğunu göstermektedir. Kaldı ki itiraz konusu kural da aile isminin sadece erkeğin soyadına bağlanacağı öngörülmemekte, kadının başvurusu durumunda kocanın soyadıyla birlikte kızlık soyadını da kullanma olanağı bulunmaktadır. Kadının evlenmekle kocasının soyadını almasının cinsiyet ayırımına dayanan bir farklılaşma yarattığı savı da yerinde değildir. Anayasa'nın 10. maddesinde öngörülen eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez. Kişilerin haklı bir nedene dayanarak değişik kurallara bağlı tutulmaları eşitlik ilkelerine aykırılık oluşturmaz. Durum ve konumlarındaki özellikler kimi kişilerin ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerekli kılabilir. Yasakoyucunun aile soyadı olarak kocanın soyadına öncelik vermesi belirtilen haklı nedenler karşısında eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmamaktadır. Bu nedenle, itiraz konusu kural Anayasa'nın 10., 12. ve 17. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. Yalçın ACARGÜN, Mustafa BUMİN ve Fulya KANTARCIOĞLU bu görüşlere katılmamışlardır. VI- SONUÇ 17.2.1926 günlü, 743 sayılı "Türk Kanunu Medenisi"nin 153. maddesinin 4248 sayılı Yasa ile değiştirilen birinci fıkrasındaki "Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır" kuralının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Yalçın ACARGÜN, Mustafa BUMİN ile Fulya KANTARCIOĞLU'nun karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA 29.9.1998 gününde karar verildi. Başkan Ahmet Necdet SEZER Üye Samia AKBULUT Üye Haşim KILIÇ Üye Yalçın ACARGÜN Üye Mustafa BUMİN Üye Sacit ADALI Üye Ali HÜNER Üye Lütfi F. TUNCEL Üye Fulya KANTACIOĞLU Üye Mahir Can ILICAK Üye Rüştü SÖNMEZ |
03-02-2006, 10:14 | #33 |
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
Türk Medeni Yasası'nın 153. maddesinin 14.5.1997 günlü, 4248 sayılı Yasa ile değiştirilen ilk fıkrasına göre "Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuru ile kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir." fıkranın sınırlama kararı uyarınca incelenen "Kadın evlenmekle kocasının soyadını alır" biçimindeki ilk tümcesinde, kadının evlenmekle, hiç bir seçim hakkı olmaksızın, kocasının soyadını alacağı öngörülmektedir. Buna karşın "evlenme" kocanın soyadında bir değişikliğe yol açmamaktadır. Anayasa'nın 10. maddesinde, "herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir" denilerek "kanun önünde eşitlik" tanımlanmıştır. Anayasamızda, Alman Anayasası'nın 3. maddesinde olduğu gibi "kadın ve erkek eşit haklara sahiptir" biçiminde somut bir kural yer almamakta ise de 10. maddedeki genel eşitlik tanımının bu ilkeyi de kapsadığında duraksanamaz. Bu bağlamda genel eşitlik ilkesinin somut bir uygulaması olarak farklı cinslerin eşit haklara sahip olması ilkesi, kadın ve erkeğin cinsiyetine bakılmaksızın aynı hukuksal statüye bağlı tutulmasını ve bunun sonucu olarak da hak ve özgürlüklerle sorumluluklar bakımından tam bir eşitlik sağlanmasını zorunlu kılmaktadır. İnsanın, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme, onurlu bir yaşam sürdürme konusundaki haklarını, kişiliğe bağlı dokunulmaz, devredilmez vazgeçilmez temel hak ve özgürlükler listesinin başına yerleştiren ve bunların yaşama geçirilmesi için gerekli ortamı ve koşulları sağlamayı amaç edinen çağdaş hukuk anlayışının ürünü olan uluslararası belgeler arasında yer alan 1985 yılında katıldığımız "Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinde, genel eşitlik ilkesinin somut bir göstergesi olan "farklı cinslerin eşit haklara sahip olması ilkesinin esas alındığı görülmektedir. Bu doğrultuda Sözleşmenin başlangıcında, "Kadınlara karşı ayrımcılığın, hak eşitliği ve insan şeref ve haysiyetine saygı ilkelerini ihlâl ettiği" belirtildikten sonra 1. maddede, kadınların medeni durumlarına bakılmaksızın hak ve özgürlükler konusunda cinsiyete bağlı olarak yapılan herhangi bir ayırım, yoksunluk ve kısıtlamanın "kadınlara karşı ayırım" olarak değerlendirileceği; 2. maddenin (g) bendinde taraf devletlerin, kadınlara karşı ayrımcılık oluşturan yasa, yönetmelik, adet ve uygulamaları, değiştirmek ve kaldırmak için yasal düzenlemelerle birlikte gerekli uygun önlemleri almayı üstlendikleri; 5. maddenin (a) bendinde, her iki cinsten birinin aşağılığı veya üstünlüğü fikrine veya kadın ile erkeğin kalıplaşmış rollerine dayalı ön yargıların, geleneksel ve diğer bütün uygulamaların ortadan kaldırılmasını sağlamak amacıyla kadın ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarını değiştirmek için taraf devletlerin tüm uygun önlemleri alacakları ve 16. maddenin (c) bendinde de evlilik süresince ve evliliğin son bulmasında aynı hak ve sorumluluklar sağlayacakları belirtilmiştir. Cinsiyete dayalı ayırımları yasaklayan Sözleşme kurallarının "farklı cinslerin eşit haklara sahip olması" ilkesinin uluslararası alana taşınarak ortak idealler haline dönüştürülmesi, bu ilkenin ulusal düzenlemelere yansıtılmasında itici bir güç oluşturması bakımından büyük önem taşımaktadır. Anayasa'nın Başlangıcı ile 174. maddesinde dile getirilen çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma amacı bu uygarlığın hukuk alanına yansıması olan hak ve özgürlüklerle ilgili uluslararası belgelerin, Anayasa kurallarıyla birlikte değerlendirilmesini gerektirmektedir. Bu anlayış içinde bakıldığında, yalnız kadın yönünden zorlama getirdiği anlaşılan "Kadın evlenmekle kocasının soyadını alır." biçimindeki itiraz konusu kural, evlilik birliği içinde hak ve yükümlülükler bakımından aynı hukuksal konumda bulunan taraflardan kocayı kadın karşısında üstün duruma getirmektedir. Bu eşitsizliği kamu düzeni kamu yararı gibi soyut kavramlarla açıklamak da olanaklı değildir. Çünkü bu tür gerekçelerin, ancak kamu düzenini bozan ya da kamusal yararı zedeleyen somut olayların varlığı halinde geçerli olabileceği açıktır. Evlenen kadının soyadı üzerindeki kişilik hakkının kimi olasılıklara veya varsayımlara dayanılarak sınırlandırılmasının demokratik toplum düzeninin gerekleriyle bağdaştığı ileri sürülemez. Bu nedenle itiraz konusu kural Anayasa'nın 13. md.si ile de uyum içinde değildir. 1976 tarihli Alman Evlilik ve Aile Hukuku Yasası'ndaki eşlerin ortak bir soyadı kullanacağı, aile soyadı olarak karının ya da kocanın soyadının seçilebileceği, eğer eşler bir karara varamazlarsa, kocanın soyadının ailenin soyadı olarak kabul edileceğine ilişkin kuralı inceleyen Alman Anayasa Mahkemesi 5.3.1991 günlü kararıyla kocanın soyadının ikincil aile adı olarak seçilmesini Anayasa'ya aykırı bulmuştur. İptal kararının gerekçesinde şu görüşlere yer verilmiştir: "... bir ilişkinin geleneksel yapısı, eşitsizliği haklı kılamaz. Eğer mevcut toplumsal gerçeklik veri olarak ele alınırsa, anayasal bir emir olan farklı cinslerin eşit haklara sahip olmaları ilkesinin gerçekleştirilmesi işlevini kaybedecektir. Bu ilkeye sıkı sıkıya bağlı kalınmalıdır. Esas olarak bu kadınların ayrımcılığa uğradığı yerlerde geçerlik kazanmaktadır. Çünkü Anayasa'nın 3. maddesinin ikinci fıkrası böylesi ayırımcılığı önleme amacına hizmet etmektedir. Doğumla kazanılan ad, kişinin bireyselliğinin ve kimliğinin ifadesidir. Bu nedenle birey hukuk düzeninin adına saygı göstermesini ve bunun korunmasını talep edebilir. Bir isim değişikliği, çok önemli nedenler olmadıkça talep edilemez. (Ece Göztepe, Anayasal Eşitlik İlkesi Açısından Evlilikte Kadının Soyadı, AÜHFD. C. 45, S.17) Avrupa İnsan Hakları Divanı da, 1994 yılında verdiği İsviçre hakkında mahkûmiyetle sonuçlanan bir kararında, ismin kişinin kimliği anlamına geldiğini, buna yapılan müdahalenin, ailenin özel yaşamına müdahale sayıldığını bu nedenle eşitlik ilkesine aykırı olduğunu belirtmiştir. Aile soyadının seçimini, evlilik birliğinin eşit haklara sahip bireyleri olan eşlerin özgür iradesine bırakmayarak bu konuda kocaya mutlak bir üstünlük sağlayan kural, yalnız eşitlik ilkesine değil, kadının soyadı üzerindeki kişilik haklarını sınırlaması, bu yolla onun maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına bir müdahale niteliği taşıması nedeniyle Anayasa'nın 17. maddesine de aykırılık oluşturmaktadır. Açıklanan nedenlerle, Anayasa'nın 10., 13. ve 17. maddelerine aykırı olan itiraz konusu kuralın iptali gerektiği kanısıyla çoğunluk görüşüne katılmıyoruz. Başkan Mustafa BUMİN Üye Yalçın ACARGÜN Üye Fulya KANTARCIOĞLU |
03-02-2006, 15:19 | #34 |
|
Merhaba,
Edinilen bilgiye göre tasarı geri çekilmiş durumda.Kadın örgütleri taleplerini içeren bir öneri hazırlayıp yeniden Adalet Bakanlığına sunma hazırlığı yapıyor. Gelişmeleri aktaracağım. Saygılar |
03-02-2006, 15:32 | #35 |
|
Yeni düzenlemeler için öneri:
1-Evlenmekle kişiler bekarlık soyadlarını aynen muhafaza ederler. 2-Taraflar isterlerse bir evlilik(aile) adı da seçebilirler.Evlilik adını da (aile adı) kullanmak isteyen kişi eski soyadından vazgeçmek zorunda değildir. 3-Evlilik adı tarafların seçimine bağlı olarak,taraflardan birinin soy adı olabileceği gibi yeni bir ad da olabilir. 4-Müşterek çocuklar seçilen (reşit olana kadar) aile adını soy adı olarak kullanır.Sonra kendi seçimlerini isterlerse yapabilirler. 5-Boşanan taraflar dilerlerse evlilik (aile adı)adını kullanmaya devam edebilirler. Bunun için diğer tarafın rızasına gerek toktur. 6-Boşanma sonrasında velayet kendisine verilen taraf aile adını kullanmıyorsa çocuğa kendi soyadını verebilir. Not: Bu arada nufus kanununu da gözden geçirmek gerekliliği var.Evlenen kadın baba hanesinden koca hanesıne nakledılıyor.Eger boşanma olursa eskı nufus bolgesıne iade edılıyor.Bu çok onur kırıcı.Evlenmekle taraflara yenı bır nufus bolumu acılıp bılgı ıslenmelı ama dayanılan kayıtlar yerlerınde kalmalıdır.Sadece soyadı degıl nufus kayıtlarının tutulmasında da kadınlar aleyhıne ayrımcılık çok boyutlu. Saygılar |
03-02-2006, 15:36 | #36 | |||||||||||||||||||
|
Kadın- erkek haklarıyla, evlilik kurumu dahilindeki kadın-erkek hukuki ilişkisindeki geleneksel rolü biz de değiştirmek istiyoruz. Sadece kadınlar değil, erkekler de mağdur. |
03-02-2006, 15:50 | #37 |
|
Soyad kişinin kişiliğine sıkısıkıya bağlı devredilmez haklardan değil midir? Şahsa sıkı sıkıya bağlı kişilik haklarından Feragat geçerli midir?
Sn. hykayar, En önemli sorular bence yukarıda soruğunuz sorulardır. Kadının erkeğin soyadını taşıması o'na bir yüktür. Eski Medeni kanunumuzun 153. maddesinin ilk fıkrası malmnuz üzere aynen şöyleydi: " Kadın, kocasının aile ismini taşır ." Bu cümlede dikkat ederseniz, alma değil taşıma söz konusudur. Taşıma, Türk Dil Kurumu lügatine göre: "taşıma işi..." olarak tanımlanmıştır. Bilindiği gibi taşıma, bir yük bir külfettir. Kadın kendi kızlık soyadını öncelikle devam ettirmelidir. Kendi soyadını tek başına devam ettirmek istemiyorsa bu durumda eşinin soyadını da kendi soyadına ekleyerek kullanabilmelidir. Bu anlamda sizi yürekten destekliyorum. Bu son tasarı tamamen kasıtlı ve kadının kendi soyadını seçememesini sağlamak amaçlıdır. Türkiye'de hiç bir kadın; ekonomik durumu ve konumu ne olursa olsun, kocasına ben senin soyadını istemiyorum anlamına gelebilecek kendi tek soyadını seçip, evliliği yürütemez. Mutlaka sorun olur! Kadına ilişkin olumlu bir yasal düzenleme getiriliyorsa eğer, bunun sağa sola çevrilmeden ve iyi niyetle ortaya konması icap eder. Anayasa mahkemesi o kararında kadın sadece kendi soyadını taşıyabilir demiyor. Kendi soyadını dahi taşıyabilir diyor... Ben böyle anlıyorum. Saygılar.. |
04-02-2006, 19:24 | #38 |
|
"Birey Aileye Feda Edilmemeli"
Yeni Türk Medeni Kanunu'nda yer alan "kadınlar isterse eşlerinin soyadıyla birlikte kızlık soyadlarını kullanabiliyor" maddesinde değişiklik yapacak tasarıya tepki var. Av. Moroğlu "187. madde 'Kadının Soyadı' yerine, 'Aile Adı' olarak değişsin" dedi. BİA Haber Merkezi 01/02/2006 Ayşe DURUKAN ayse@bianet.org BİA (İstanbul) - GSÜ İletişim Fakültesi öğretim üyesi, Hülya Uğur Tanrıöver, "Bürokratik anlamda tep tipleşme yapılacakta, her evlenen kadın kendi soyadının yanı sıra kocasının da soyadını kullanabilir. Bu bir geri adımdır. Doğru değildir. Kakafonik bir düzene ne gerek var" diye konuşuyor. Adalet Bakanlığı'nın hazırladığı ve 1 Ocak 2002'de yürürlüğe giren yeni Türk Medeni Kanunu'nda yer alan "kadınlar isterse eşlerinin soyadıyla birlikte kızlık soyadlarını kullanabiliyor" maddesini değiştirecek yasa tasarısı hazırlığıyla ilgili konuştuğumuz Hülya Uğur Tanrıöver ve avukat Ayten Tekeli "Kadının seçim hakkı yok ediliyor" derken; İstanbul Barosu avukatlarından Nazan Moroğlu ise "187. madde başlığının 'Kadının Soyadı' yerine 'Aile Adı' olarak değiştirilmesi" önerisini getiriyor. Uğur Tanrıöver: Benim durumum çok vahim Uğur Tanrıöver, babasının ve kocasının soyadını halen illegal olarak kullandığını, çift soyadını kullanmaya izin veren kanun çıktığında bile, nüfus kağıdına her iki soyadını yazdıramadığını söylüyor: "Benim durumum gerçekten vahim. Çok genç yaşta evlendim ve Fransa'da kaldım. Fransızlar Tanrıöver'i söyleyemediği için eski kocamın soyadı Tufan'ı kullandım. Bir çok akademik çalışma yaptım ve Tufan soyadıyla anılır oldum. Benim gibi üç soyadlı iki isimli bir kadının (Azime Hülya Tufan Uğur Tanrıöver) işi gerçekten zor." Moroğlu: Medeni Kanunun 187. maddesi değişsin Moroğlu ise "Kadına Soyadı Baskısı" açıklamasında tasarının kadına karşı ayrımcılığı kökleştirecek nitelikte olduğunu söylerken, yapılması gereken ve beklenen değişiklikleri hatırlatıyor: "Medeni Kanunun 187. maddesinin Anayasa'nın 10. maddesindeki "kanun önünde eşitlik" ve 41. maddesindeki "eşlerarası eşitlik" kuralına; Türkiye'nin taraf olduğu ve uygulama taahhüdü altında bulunduğu başta Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi'nin 16.maddesine; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 14. ve 8. maddelerine; 7 No.lı Ek Protokol'un 5. maddesine; Avrupa Konseyi Tavsiye Kararlarına ve ayrıca AİHM kararlarına uygun hale getirilmesidir." Moroğlu'nun 187. maddeyle ilgili değişikliği de şöyle açıklıyor: "Madde 187. Aile Adı:" Eşler, her biri evlilik öncesi soyadını kullanmaya devam etmek istemedikleri takdirde, evlendirme memuruna yapacakları yazılı bildirim ile ortak aile adı olarak erkeğin ya da kadının doğumla aldığı soyadını seçebilirler. Soyadı aile adı olarak seçilmeyen eş doğumla kazandığı soyadını aile adının önünde taşır. Eşler böyle bir seçimde bulunmamışlarsa kadın evlenmekle kocasının soyadını alır ve doğumla aldığı soyadını kocasının soyadının önünde taşır." Çatalbaş Ülker: Nikah dairesinde, yasasına rağmen uyarı gerekiyor İki ay kadar önce evlenen GSÜ İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Dilruba Çatalbaş Ülker ise nikah dairelerinde "çift soyadı" kullanılabileceğinin söylenmediğini belirtiyor: "Nikah tarihi için bir dolu evrak veriyorlar ama, bu yönde bir form verilmedi. Yakınlarımın uyarısı üzerine istedim ve formu öyle doldurdum ve şimdi iki soyadımı birden kullanıyorum. Ardından da nüfus müdürlüğünde form doldurdum. Zaten 'soyadı' daha nikah dairelerinin kapısında sorun oluyor." Uğur Tanrıöver, espriyle karışık radikal bir öneri sunuyor: "Zaten kimlik numaramız yok mu? Fişlenmedik mi? Tüm kadınlar isimleriyle anılsın. Resmi işlemlerde kimlik numaralarıyla yapılsın. Böylece sorun ortadan kalkar." Tekeli: Evlilikle dahi devletin müdahale kabul edilemez Kızlık soyadını kullanmak için açtığı davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), götüren avukat Ayten Tekeli önce haberdeki: "AİHM Türkiye'yi tazminata mahkum etti" yanlışlığını düzeltiyor: "Mahkemeyi kazandık ama, bir tazminata karar verilmedi. Yalnızca Türkiye'nin mahkeme masraflarını ödemesine hükmedildi." Tekeli, "soyadı" konusunu AİHM götürme gerekçesinin birden fazla olduğunu söylüyor. Devletin müdahalesine karşı çıkan Tekeli şunları söyledi: "Bir erkeğin hayatında evlenme ve boşanmalarla hiçbir değişiklik olmadığı halde bir kadının özel hayatını açıklamak zorunda kalması eşitliğe aykırı ve ayrımcılık oluşturan nitelikte. Bunun dışında da bir ailenin erkeğin soyadına göre yapılanması erkek egemenliğinin devamı ve kadının ve çocukların da erkeğin bir nevi malı olması gibi gören,ikinci plana iten ayrımcı bir yaklaşımdır. Biz buna ideolojik olarak karşı çıktık." AİHS'nin 8. ve 14. maddeleri birlikte değerlendirildi AİHM, Tekeli'nin başvurusunu 10 yıllık bir süreçten sonra, iki maddeden kabul edip karara bağlıyor. AİHM, Avrupa'daki tüm sistemi inceleyip, Türkiye dışındaki AB ülkelerinde bu Tarz bir uygulama olmadığını tespit ediyor. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 8. ve 14. maddelere aykırılık olduğundan karar veriyor: "8. madde özel yaşamı düzenleyen madde. 'Herkes özel ve aile hayatına konutuna ve haberleşmesine saygı gösterilmesi hakkına sahiptir' diyor. AİHS'nin 14. maddesinde de 'Bu sözleşmede tanınan hak ve özgürlüklerinden yararlanma cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasal veya diğer inançlar; ulusal veya sosyal köken; ulusal bir azınlığa mensupluk; servet, doğum veya herhangi başka bir bakımından hiçbir ayrımcılık yapılmadan sağlanır' deniyor. "AİHM iki maddeyi birlikte değerlendirdi. 14 maddeyi doğrudan 'ayrımcılık' saydı. 14 ve 8. maddeyi birlikte değerlendirerek de 'ayrımcılıkla ilgili iki kez ve özel hayatın gizliliğiyle' ilgili karar verdi." İsviçre'den Urghariz Kararı Tekeli, AİHM gitmeden önce, mahkemenin bu doğrultuda İsviçre'den bur başvuruyu değerlendirdiğini söylüyor. "Urghariz Kararı" olarak anılan davada bir erkeğin karısının soyadını almak istediğini, İsviçre yasaları engel olduğu için AİHM'e gittiğini söylüyor. Tekeli, davanın özünün aile ortak bir soyadı alması üzerine olduğuna dikkat çekiyor. AİHM'nin on yıl önce verdiği bu karar 'içtihat olarak yerleşirken, Türkiye'den Tekeli'nin davası her şeyi değiştiriyor: "Bizim kararımızla birlikte AİHM'nin içtihadında değişiklik oldu. "Urghariz Kararı" ailenin seçim özgürlüğüne vurgu yaparken, bizim davamızla bireyin özgürlüğüne doğru içtihat değişikliği oldu." Bu ne biçim seçim hakkı? Tekeli, "soyadı"yla ilgili olarak 2005 yılında CHP İstanbul milletvekili Birgen Keleş'in bir yasa tasarı olduğunu hatırlattı: "Keleş'in bu tasarısında 'yine ortak bir aile adı olabilir; taraflardan birinin soyadı seçilebilir ya da İkisi birlikte kullanılabilir' deniyordu. Şimdi başka bir tasarıdan söz ediliyor. Üstelik evlenmeden önce ve evlenmeden sonra diye seçim hakkı olmaksızın bir zorlama var. "Çok uygun bir tasarı değil. Daha önce otoriter bir kararla erkeğin soyadını seçme vardı. Şimdi ya kendi ya da erkeğin soyadını seçeceksin diyor. Ne biçim bir seçim hakkı. AİHM nin gerekçeleri göz önüne alınmadan tasarı hazırlanmış." Tekeli, İstanbul ve Ankara Barosu'nun ortak çalışma yürüttüğünü belirtiyor: "Tüm tercihlerinin değerlendirileceği bir seçim hakkı ve çocukların da babanın mülküymüş gibi olan yaklaşımın değiştirilmesi için çalışıyoruz. Soyadı kanunuyla, çocuklar babanın soyadını kullanmak zorunda bırakılıyor. Bu da aile reisliğinin devamıdır. Değişiklik yapılması, eşlerin ve çocukların adil, eşit ve ayrımcılıktan uzak korunması ve bireyin aileye feda edilmesi gerekli." ..... ..... |
07-02-2006, 19:39 | #39 |
|
Yazan:Av.Nazan MOROĞLU
KADINA “SOYADI” BASKISI Taslak geri çekilmiştir ama zihniyet yerinde duruyor Adalet Bakanlığı’nın hazırladığı ileri sürülen Taslak, basına yansıdığı şekliyle, kadınlara karşı ayrımcılığı daha da kökleştirecek niteliktedir. Taslak geri çekilmiştir ama zihniyet yerinde duruyor. Yeni bir taslak yine aynı zihniyetle hazırlanacaktır. Oysa özellikle AİHM kararından sonra, “SOYADI” konusunda yapılması gereken ve beklenen değişiklik, Medeni Kanunun 187. maddesinin Anayasa’nın 10. maddesindeki “kanun önünde eşitlik” ve 41. maddesindeki “eşlerarası eşitlik” kuralına, Türkiye’nin taraf olduğu ve uygulama taahhüdü altında bulunduğu başta Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi’nin 16.maddesine; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14. ve 8. maddelerine; 7 No.lı Ek Protokol’un 5. maddesine; Avrupa Konseyi Tavsiye Kararlarına ve ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarına uygun hale getirilmesidir. Soyadı, bir kimsenin kimliğinin en önemli unsurudur ve vazgeçilemez, devredilemez ve feragat edilemez, kişiye sıkı surette bağlı bir kişilik hakkıdır. Soyadı üzerindeki hak, mutlak haklardan olması nedeniyle herkese karşı ileri sürülebilen ve yasayla özel olarak korunan bir haktır. Ancak, yürürlükteki Medeni Kanunda soyadının bütün bu özellikleri “kadının soyadı” için geçerli değildir. Diğer bir ifadeyle, hukuki niteliği açısından bir kişilik hakkı olan soyadının işlevi ve özellikleri Medeni Kanun 187’de yer alan “Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuru ile kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir” maddesine göre sadece erkekler için geçerli olmakta, “medeni hali”ndeki her değişiklik, yasa gereği sadece kadının soyadının değişmesini zorunlu kılmaktadır. Zaten 2002’de yürürlüğe giren Medeni Kanun’da her alanda eşlerarası eşitlik kabul edilmiştir, tek ayrımcılık içeren madde “Kadının Soyadı”na ilşkin kuraldır. Bu nedenle, Medeni Kanunun kadının soyadına ilişkin hükmü 2001 ve 2004 Anayasa değişiklikleri ve İHAM kararı doğrultusunda, çağdaş hukuk sistemlerindeki kurallar örnek alınarak yeniden düzenlenmelidir. (Bkz. N. Moroğlu, KADININ SOYADI, Beta yay. İstanbul, 2000; N. Moroğlu, Kadının Soyadı ve Bir Öneri, İstanbul Barosu Dergisi, C.79, Sayı 2005/5, s. 1493 -1510). Yapılacak yeni düzenleme, Medeni Kanunun Genel Gerekçesinde belirtildiği gibi: “günümüzde modern hukuk sistemlerinin istisnasız hepsinde temel ilke olarak kabul edilen kadın – erkek eşitliği ilkesinin hukukumuzda da tam anlamıyla yerleştirilmesi amacını” yerine getirmelidir. Bilindiği gibi, AİHM kararı gereğince, evli eşlerin kendi soyadlarını kullanabilme veya soyadı (aile adı) seçiminde eşit haklara sahip olmalarını sağlamaya yönelik yükümlülüklerin yerine getirilmesi ve gerekli önlemlerin alınması Türkiye Devletine bırakılmıştır. Şimdi bu konuda eşitlik ilkesine uygun değişikliğin yapılması gerekiyor. Kadınların toplumsal yaşamda tanındığı soyadını evlendiğinde de kullanmaya devam etmesi en doğal ve yasal hakkıdır. Nitekim, yasada böyle bir hak verilmemesine rağmen toplum içinde veya iş yaşamında tanındığı soyadını evlendiğinde kullanmaya devam eden çok sayıda kadın vardır, böylece boşandığında soyadı değiştirmek zorunda kalmamaktadırlar. Bu gereksinimin karşılanması için “Kadının Soyadı” kuralı, “eşlerin soyadı konusunda birlikte karar verebilmelerine veya her birinin kendi soyadını taşımaya devam etmesine imkan veren” bir şekilde değiştirilmelidir. Sadece kadının evlenince ve boşanınca soyadını değiştirmesi, ayrımcılık ve kanun önünde eşitsizliğin açık seçik bir örneğidir. ÖNERİM: Soyadına ilişkin önerim; 187. madde başlığının “Kadının Soyadı” yerine “Aile Adı” olarak değiştirilmesi ve maddenin eşlerin ortak bir soyadı seçme zorunda olmadıkları, ama dilerlerse seçme hakkının da verildiği, soyadı farketmez diyenlere de bugünkü imkanı veren aşağıdaki şekilde düzenlenmesidir. Böyle bir değişiklik Anayasa’nın 41. ve 10. maddesindeki eşitlik ilkesine uygun ve İHAM’ın Türkiye’ye verdiği yükümlülüğü yerine getirecek, aynı zamanda günümüzde ortaya çıkan ihtiyaçları da karşılayacak nitelikte olacaktır: Madde 187. Aile Adı: “ Eşler, her biri evlilik öncesi soyadını kullanmaya devam etmek istemedikleri takdirde, evlendirme memuruna yapacakları yazılı bildirim ile ortak aile adı olarak erkeğin ya da kadının doğumla aldığı soyadını seçebilirler. Soyadı aile adı olarak seçilmeyen eş doğumla kazandığı soyadını aile adının önünde taşır. Eşler böyle bir seçimde bulunmamışlarsa kadın evlenmekle kocasının soyadını alır ve doğumla aldığı soyadını kocasının soyadının önünde taşır.” Yukarıdaki şekilde yapılması önerilen değişiklikle; - eşlerin her birine kendi soyadlarını taşımaya devam etme imkanı verilmiş olacaktır. - Bu imkanı kullanmak istemeyen eşlere aynı zamanda evlenirken “soyadını seçme hakkı verilmesi” eşlerin eşit haklara sahip olmaları ilkesine uygun düşecektir. - Ortak Aile adı seçmedikleri takdirde, evli kişilerin ortak soyadı kullanması anlayışını benimseyen görüşe uygun olarak kadın kocasının soyadını alacak, kendi soyadını da birlikte kullanabilecektir. Yapılacak yeni değişiklikte, mevcut evlilikler için bir geçiş hükmü ile örneğin bir yıl süre tanınarak, isteyen eşlere bu süre içinde aile adı seçmeleri imkanı verilebilir. Basından anlaşıldığı şekliyle “soyadı konusunda” Adalet Bakanlığının hazırladığı kadına “ya hep ya hiç” baskısını kabul etmek mümkün değildir. |
09-02-2006, 11:33 | #40 |
|
Açıklama
Adalet Bakanlığı'nın kadınlara isterse eşlerinin soyadıyla birlikte kızlık soyadlarını kullanmasına olanak tanıyan 1 Ocak 2002 tarihli yeni Türk Medeni Kanunu'nu tekrar değiştirme girişimine karşı kadın örgütleri Türkiye genelinde imza kampanyası başlattı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)'nin "kadınlar isterse sadece kızlık soyadlarını özgürce kullanabilir" kararı uyarınca Adalet Bakanlığı yeni bir medeni yasa tasarısı hazırlayarak, kadınların eşinin soyadı ile kendi soyadını birlikte kullanmasına olanak sağlayan düzenleme iptalini, yerine kadınlara; "ya kızlık soyadını ya da kocanın soyadını taşımasını zorunlu kılan" yeni bir tasarı hazırlamıştı. Ancak Bakanlık, kadınların yoğun tepkisi karşısında tasarıyı geri çekmişti. Şu anda soyadı ile ilgili belirsizliğin sürmesi karşısında, "SOYADI AYRIMCILIĞININ ÖNLENMESİ İNSİYATİFİ adı altında biraraya gelen çok sayıda kadın kuruluşu ve çeşitli mesleklerden kadınlar, yaşadıkları tedirginliği ve önerilerini izmir Gazeteciler Cemiyeti Lokali'nde bir basın toplantısı ile dile getirdiler. Bu arada soyadı ile ilgili değişiklik tasarısında görevli komisyonda kadın temsilcilerinin de yer alması talebiyle imza kampanyası da başlatan kadınlar ve örgütleri, basın ve kamuoyu adına yaptıkları ortak açıklamayı 94 imzalı bir dilekçe ile TBMM Adalet Komisyonu Başkanlığı'na da gönderdiler. "SOYADI AYRIMCILIĞININ ÖNLENMESİ İNSİYATİFİ" olarak yapılan ortak açıklamada şöyle denildi: Biz aşağıda imzası bulunan kişi, kurum ve kuruluşlar olarak Medeni Yasanın soyadını düzenleyen maddesinin değişikliğine dair görüşlerimizi -evlilik adı- aşağıdaki gibi açıklıyoruz. Düzenleme yapılırken kadın örgütlerinin de içinde bulunacağı bir komisyonun Bakanlık bünyesinde oluşturulmasını, (bu çalışmada bizlerin de görev alacağını taahhüt ediyoruz-) her türlü ayrımcılıktan uzak, tüm talepleri dikkate alan, kazanılmış hakları koruyarak tam eşitliği sağlayıcı bir düzenleme yapılmasını istiyoruz. Soyadı konusu tartışılırken bu noktaya nereden gelindiği dikkate alınmalıdır. Kadın hakları savunucularının taleplerini ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türk Hükümeti aleyhine karar verdiği, Tekeli -Ünal/TÜRKİYE davasının yasal değişikliği zorunlu kılan karar içeriğiyle birlikte dikkate alınmalıdır. Yoksa adil bir çözüm üretmek olanaklı görünmemektedir. * AİHM kararı iç hukuka uyarlanmalı ama seçimlik haklar da dikkate alınmalıdır. Anayasa, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine aykırı olan bu düzenleme değiştirilmelidir. * Soyadı kavramı namus anlayışını da etkilediğinden, benim soyadımı taşıyorsun, öyleyse benim namusumsun anlayışını değiştirecek şekilde yasal düzenleme yapılmalıdır. Bu konu, dolayısıyla çocuğun da soyadının düzenlemesi bakımından gereklidir. Yapılacak değişiklik NÜFUS VE SOYADI yasasına ilişkin bir düzenlemeyi de içermelidir. * Düzenleme kapsamında nüfus kütüklerinin erkeğin kaydına göre tutulmasının adil olmadığını düşünüyoruz. Nüfus kütüklerinin evlenmeyle değiştirilmeksizin kişisel nüfus kütüğüne geçilmesini istiyoruz. * İsim ve soy isim insanların kimliğiyle ilgili olup kişilik haklarını doğrudan ilgilendirmektedir. Seçilmemiş ve zorunlu kullanılan soyadları özellikle kadınların toplumsal hayatta olumsuz etkilenmesine sebep olmaktadır. * Düzenlemelerin tüm talepleri içeren seçimlik hakka dayanması, 'soyadının düzeltilmesi ' davalarında da azalmayı sağlayacaktır. * Yapılacak düzenlemelerde Almanya ve Hollanda'daki yasal hükümler örnek alınabilir. Yani eşler dilerse sadece evlenmeden önce sahip olduğu kendi soyadını veya dilerse sadece eşinin soyadını ya da dilerse kendi soyadını hem de eşinin soyadını birlikte kullanma olanağına sahiptir. Ayrıca çifte soyadı kullanıldığı durumlarda eşler, soyadları sırasını da diledikleri gibi belirleyebilirler. Burada örnek olarak sunduğumuz düzenlemeler son derece demokratiktir. Kadınlara bu haklar tanınırken erkeklere de eşlerinin soyadını seçebilme hakkını tanımaktadır. Taraflar arasında evli kadın evli erkek ayrımı yapmayan, kadın ve erkeği, yani ailenin her bir bireyini koruyan özgürlükçü bir düzenlemedir. Biz aşağıda imzası bulunanlar, Türk Medeni Yasasının 187. maddesinin ve çocukların soyadını düzenleyen 321.maddesinin aşağıdaki gibi olması gerektiğini düşünüyoruz. Tasarının oluşturulması ve yasalaşması sürecinde her türlü katkıyı sunacağımızı taahhüt ediyoruz. Yasal değişiklik önerilerimiz Tarafımızdan önerilen metin Evlilik adı Madde 187: 1) Eşler evlenmeden önce kullandıkları soyadlarını değiştirmek zorunda değildir. 2) Eşlerden biri dilerse, diğerinin soyadını seçebilir. 3) Ya da dilerse, eşinin soyadını kendi soyadı ile birlikte seçeceği sıralamaya göre kullanabilir. 4-) Boşanma sonrasında taraflar isterse evlilik soyadını kullanmaya devam edebilir.Diğer tarafın rızasına gerek yoktur. 5-) Bir kişinin ikiden fazla soyadı olamaz.Evlenen kişi seçim hakkını iki soyadı oluşturacak şekilde yukarıdaki fıkralara uygun biçimde kullanır. 6) Soyadının kullanımına ilişkin seçim, evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yazılı başvuru ile yapılır. Tarafımızdan önerilen metin Çocuğun Soyadı MADDE 321:Çocuk anne ve babasının soyadını alır' 1)Evlilik içinde, anne baba ortak bir soyadı kullanıyorsa, Çocuk da ortak soyadını kullanır. 2)Evlilik içinde anne-baba kendi soyadlarını kullanıyor ise çocuk hem annenin hem babanın soyadını alır. Bu soyadlarının sıralamasını taraflar kendileri kararlaştırabilirler. Eğer bir anlaşma olmazsa soyadları alfabetik sıralamaya göre kullanılır. 3)Reşit olan çocuk anne ya da babasının soyadlarından birini ya da her ikisini seçebilir. 4)Evlilik dışı doğan çocuk annesinin soyadını alır. 5)Evlilik dışı çocuğun tanınması, babalığa hükmedilmesi veya babanın talebi halinde, annenin muvafakati ile babanın kendi soyadını çocuğa vermesi yoluyla sağlanabilir. 6)Bir kişinin ikiden fazla soyadı olmaması kuralı gereğince seçim yapılmalıdır. Yaşamın her alanında kadınların özgürce yer almaları ve kendi kaderlerini tayin ederek, barış ve adalet içinde, kadınlara yönelik ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkı amacındadır. Kamuoyunun, TBMM Adalet KOMİSYONU BAŞKANLIĞININ dikkatine sunarız. SOYADI AYRIMCILIĞININ ÖNLENMESİ İNSİYATİFİ ADINA ÇAĞIRICILAR: Soyadı Ayrımcılığının Önlenmesi İnsiyatifi 'adına AİHM Tekeli-Ünal / TÜRKİYE davası yürütücüleri: Av.Ayten ÜNAL TEKELİ -532 235 84 19 Av.Aydan DEMİREL ERSEZEN 532 235 27 21 Av.Mine ÖZTÜRK ' 532 554 00 24 Kazete - Özgür Kadının Sesi adına Berrin G.DELİKÇİ-532 631 73 91 İzmir Kadın Kuruluşları Birliği (24 örgüt) adına dönem sözcüsü Yıldız BELGER MEDENİ YASANIN 187.VE 321.MADDESİNİN DEĞİŞTİRİLMESİNE YÖNELİK TAM EŞİTLİK SAĞLAYICI YASA TEKLİFİYLE İLGİLİ İMZA LİSTESİ KURUMLAR 1) İzmir Kadın Kuruluşları Birliği <üye kuruluşlar: Türk Kadınlar Konseyi Der. İzmir Şb,Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği İzmir Şb, Türk Kadınlar Birliği (Bornova- Karşıyaka- Urla Şubeleri), Kadın Haklarını Koruma Derneği İzmir Şubesi, Türk Anneler Derneği (İzmir- Buca Şubesi ), Kader İzmir Şubesi, Türk Hemşireler Derneği İzmir Şubesi, Türk Amerikan Kadınları Kültür ve Yardım Derneği, Girişimci Kadın Derneği, Ege Kadın Dayanışma Vakfı, Ev Kadınları Turistik El Sanatları Derneği, İzmir Sekreterler Derneği, Soroptimist Klüpleri Derneği (Alsancak-Göztepe- İzmir- Karşıyaka- Kordon), Türk Kadınları Dünyası Dostluk ve Dayanışma Derneği- Yeni Asır Kadın Dünyası,İzmir Şoförler ve Otomobilciler Odası Kadın Kolu, Kemalpaşa Kadın Platformu> 2) İzmir Yerel Gündem 21 3) KAZETE 'Özgür Kadının Sesi' 4) Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi. 5) Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Vakfı 6) Yerel Gündem 21 Kadın Sığınma Evi Çalışma Grubu 7) Filmmor Kadın Kooperatifi 8) Van Kadın Derneği 9) Çanakkale Kadın Danıyma Merkezi 10) ELDER (Çanakkale) 11) KA DER Genel Merkezi 12) UÇAN SÜPÜRGE 13) Başkent Kadın Platformu 14) Türk Kadınlar Birliği (Adalar Şubesi) 15) Kırkoruk Şiddete Karşı Kadın Kooperatifi 16) Mor Çatlı kadınlar 17) KADAV'lı Kadınlar 18) DİKASUM (Diyarbakır) 19) Çiğli Belediyesi Kadın Danışma Merkezi 20) AMARGİ 21) Diyarbakır Barosu Kadın Komisyonu 22) Bartın Kadın Dayanışma Derneği 23) Selis Kadın Danışmanlık merkezi 24) İzmir ili Strateji Araştırma ve Planlama ve Yönetimiş Merkezi 25) İzmir Kadın Dayanışma Derneği 26) Kadın Dayanışma Vakfı (Ankara) 27) Bağlar Belediyesi Kardelen Kadın Evi (Diyarbakır) 28) Ankaralı Feministler 29) TOGEDER (Ankara) 30) KA.DER Antalya Temsilciliği 31) İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi 32) Bursa Günyüzü Kadın Dayanışma Kooperatifi 33) Türk Kadınlar Birliği Genel Merkezi 34) KADER Ankara Şubesi 35) Şahmaran Kadın Dayanışma 36) Bağlar Kadın Kooperatifi 37) Antalya Kadın Danışma ve Dayanışma Merkezi 38) Antalya Kadın Danışma ve Dayanışma Derneği KİŞİLER 1) Av. Ayten ÜNAL TEKELİ 2) Av. Aydan DEMİREL ERSEZEN 3) Av. Mine ÖZTÜRK 4) Av. Muhterem ÖZSÜZER 5) Av. Nilgün TORTOP 6) Av. Sıla ÇADIRCIOĞLU 7) Av. Çiğdem ÖZMEN 8) Av. Azra SİRAY 9) Av. Gülşen DURMAZ 10) Av. Mehmet Nur TERZİ 11) Av. Hülya GÜLBAHAR (Istanbul) 12) Şirin TEKELİ 13) Berrin GÜRÇAY DELİKÇİ 14) Antropolog Dr. Mihri İNAL ÇAKIR (ABD ) 15) Av.Şerife YAVUZOĞLU (CHP İstanbul İl Meclisi üyesi) 16) Av.Dilek GEZER 17) Begüm YAVUZ 18) Av.Özlem KAVUŞAK SUNALER 19) Nurhayat KIZILKAN 20) Elif ŞAFAK 21) Ayşe DURUKAN 22) Oya COŞKUN 23) İrem ÇAĞLAR 24) Reddiye ÖZMUHALİF 25) Nahide YARAN 26) Burçin BELGE 27) Prof. Dr. Yakın ERTÜRK (ODTÜ Öğretim üyesi) 28) Prof.Dr. Feride ACAR (ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi) 29) Doç.Dr. Kadriye BAKIRCI (İTÜ İş ve Sosyal Güvenlik Öğ. Üyesi) 30) Prof.Dr. Şemsa ÖZAR (Istanbul) 31) Av.Yasemin ÖZ 32) Av. Ayten AĞIRDEMİR (Istanbul ) 33) Yrd. Doç. Dr. Şerife YALÇINKAYA (EÜ Edebiyat Fak.) 34) Av. Bahar Eylem İYİDOĞAN ULUHAN 35) Prof.Dr.Neşe ÖZGEN (EÜ Kadın Çalışmaları Ana Bilim Dalı öğ.üyesi) 36) Dr. Gülsim DOLGUN 37) Dr.Oya ODYILDIZ 38) Fatma GÜNDOĞAN 39) Canan CAN 40) Av.Esin KARAT SOYDAN 41) Av.Özlem YILMAZ 42) Necla ÇORUH DEVECİOĞLU (Diş hekimi) 43) Musa DEVECİOĞLU 44) Fergül YÜCEL 45) Fatma KÖKSAL 46) Zozan ÖZGÖKÇE 47) Semra AYDIN 48) Gülden ANLI 49) Nükhet SİRMAN 50) İpek ÇALIŞLAR 51) Av.Habibe YILMAZ KAYAR 52) Prof.Dr. Zerrin TOPRAK KARAMAN (DEÜ İktisadi İdari Bilimler Fak.Öğ. Üyesi) 53) Doç Dr.İlkim KAYA (DEÜ Müh. Fak.Öğ. üyesi) 54) Doç.Dr. Huriye KURUOĞLU (EÜ İletişim Fakültesi Öğ. Üyesi) 55) Doç.Dr. Gülgün TOSUN ERDOĞAN (EÜ İletişim Fak. Öğ. üyesi) 56) Gönül SARAY ALPHAN (Eski milletvekili) 57) F. Çiğdem AYDIN (SHP MYK ÜYESİ) 58) Funda EKİN 59) Nazlı ÖKTEN 60) Arzu CUR 61) Meltem ARIKAN 62) Suna PARLAK (Demokratik Özgür Kadın Hareketi) 63) Banu ÖCAL DALGIÇ 64) Av.Fahrettin FİLİZ 65) Av. Sevgi ALPŞEN BİNBİR 66) Prof.Dr. Melek GÖREGENLİ 67) Av.Şenay TAVUS 68) Emel DENİZASLANI 69) Engin DEMİR 70) Yıldız BELGER 71) Seyhan EKŞİOĞLU 72) Hidayet ŞEFKATLİ TUKSAL 73) Handan ÇAĞLAYAN 74) Sevinç ERYILMAZ DİLEK 75) Özlem DEĞERLİ 76) Şengül KIYAK 77) Yıldız ATAKAN 78) Nilgün KARAİSMAİLOĞLU 79) Gülsen ÖZKAN 80) Av.Ayşe MARMARA 81) Gül İNANÇ 82) Nükhet İZMİROĞLU 83) Gülşen ÖRENEL 84) Dilek ÖZEN 85) Sevim GÜLÜNAY 86) Çiğdem ERDOĞAN 87) Ahmet DELİKÇİ 88) Fatma Nevin VARGÜN 89) Deniz YONUCU 90) Ceren DELİKÇİ 91) Cansu TEKELİ 92) Av.Ayla EĞİT 93) Av.Özgül FIRLANGEÇ 94) Emel YUTKULU YILMAZ 95) Derya FIRLANGEÇ 96) Av.Şengül ÇAĞDAŞ AKBULUT 97) Zeynep ERSOY 98) Filiz AYLA 99) Gamze KARADA 100) Ayşegül ARIKAN 101) Av. Sevda KÖKSOY KÜEY 102) Tuğba BENLİ ÖZENÇ 103) Zelal YALÇIN 104) Selma ACUNER 105) Sevgi UÇAN ÇUBUKÇU 106) Şeyda TALU 107) Av. Meral DANIŞ BEŞTAŞ 108) Türkan GÜNAY 109) Yıldız ECEVİT 110) Gülfer AKKAYA 111) Ayla ÖNDER 112) Yasemin GECEGÖRÜR 113) Aysun SAYIN 114) Ayşe GÜL ALTINAY 115) Hale BOLAK BOROTAV 116) Naile UZUN 117) Nilgün ERÇİL 118) Ayşe BİLGE DİCLELİ 119) Seval GÜLSOY 120) Nazmiye HALVAŞİ 121) Fatma ERGÜN 122) Gültan KIŞANAK 123) Gülriz ÖZYILDIRIM 124) Av. Fatma HOŞGÖR 125) Av. Ayşen ERDOĞAN 126) Ayşegül KANAT 127) Kumru BİLİCİ 128) Özlem ÖZMEN 129) Nilgün YURDALAN 130) Oya YAMAÇ ŞENTÜRK 131) Ayşen HADİMİOĞLU 132) Özdeş BODUR 133) Güneş BODUR 134) Nil MUTLUER 135) Sibel AKBAŞ 136) Arzu F.GÜNGÖR 137) Yalçın ÇIDAMLI 138) Gönül DİNÇER 139) Serpil ÇAKIR 140) Özlem ASLAN 141) Nurcan EPÖZDEMİR 142) Meside ŞAHİN 143) Hülya SAPMAZ ÖZKAN 144) Fulya BAYRAKTAR 145) Gülser ÖZTUNALI KAYIR 146) Şermin UTKU 147) Çiçek DOĞU 148) Simten COŞAR 149) Av. Asuman TOKGÖZ SUCU 150) L. Nilgün AKLAR 151) Berrin ŞEKER CİVİL 152) Av. Sema KENDİRCİ 153) Av. İclal KÜÇÜKKIRCA TAPARLI 154) Av. Abdullah ENGİN 155) Av. Canan ALPER 156) Av. Arzu MERCAN 157) Av. Mahmut DİKMEN 158) Av. Arzu Ayşe İŞSEVEN 159) Nur MARDİN 160) Fatma DEMİRCİ 161) Aynur HAYRULLAHOĞLU 162) Feride EROĞLU 163) Mukadder CANKOÇAK 164) İlknur ÜSTÜN 165) Leyla ONOMAY -Şair 166) Sanem KULAK 167) Şölen ŞANLI 168) Esmeray ÖZADİKTİ 169) Esin DÜZEL 170) Ufuk SEZGİN 171) Meltem ÖZ 172) Sevinç ÜNAL 173) Şirin BOZER 174) Tezer TOKSARI 175) Ayşe Ülkü ÖZAKIN 176) Semahat SEVİM 177) Nuran KIZILKAN 178) Hicran KARABUDAK 179) Hilkat KURT 180) Gülçin GÜLÇEK 181) Sara TUFAN 182) Meliha DEVECİ 183) Yaşar ÖZTÜRK 184) Perihan AKAY 185) Necla AKGÖKÇE 186) Gönül DİNÇER 187) Nesrin AVŞAR 188) Özge BURGUT 189) Senem GÖKÇE 190) Nuriye DURAN ÖZSOY 191) Leman YURTSEVER 192) Eren KESKİN 193) Elçin ÇELİK 194) Esin SUEKİNCİ 195) Berna VARDAR 196) Av. Sema DURAL 197) Cevahir COŞKUN 198) Arzu ATAN 199) Hacer KUBAT 200) Av. Fatma GÜL KARAPIÇAK http://www.kazete.com.tr kazete@kazete.com.tr |
19-02-2006, 13:37 | #41 |
|
Kadının soyadı yok
Emel ARMUTÇU/21.02.2006-Hürriyet Neden bir erkek evlendiğinde soyadı/kimliği değişmez, kütüğü olduğu yerde kalır, boşandığında soyadı da sapasağlam durduğu için, ne faturalarında, ne kredi kartlarında, ne pasaportunda ya da başka bir evrakında değişiklik yapmak için tatlı canını sıkmak, değerli zamanını harcamak zorunda değildir? Peki kadınlar neden evlenip boşandıkça babalarının soyadlarından kocalarının soyadlarına, o kütükten bu kütüğe koşturup durmak durumundadır? Neden kredi kartını, pasaportunu, ehliyetini vesaire vesaire vesaire değiştirmek için devlet dairelerinde, bankalarda sürünürler? Hele bir de eski soyadlarıyla "tanınmış"larsa... Yeniden kendini tanıtma çabasına girmek neden sadece kadınlara özgü bir sorundur? Asuman Bayrak, bu soruları sorduğu ve asıl olarak "doğduğu soyadıyla ölmek istediği" için bunların hiçbirini yapmadı. 14 yıl önce evlendiğinde kimliğini değiştirmedi, eşinin kütüğüne uğramadı, tüm evraklarını da siz deyin "kızlık", biz diyelim "baba" (Üçüncü seçenek var mı?) ya da hep birlikte diyelim ki "doğum" soyadıyla düzenledi. Taa ki geçen yıl bir hırsız cüzdanını çalana kadar... O günden bu yana, elinde eski -ve işe yaramaz- bir kimlikle kalakalmış durumda. Ne kredi kartı var, ne bankaya gidebiliyor, ne pasaportunun süresini uzatabiliyor, dolayısıyla yurtdışına çıkabiliyor, ne de ehliyetini yenileyebiliyor. Ciddi bir kariyer sahibi, çevresinde tanınan başarılı bir işkadını olmasına rağmen, bir yıldır "adı yok" yaşıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Avukat Ayten Ünal Tekeli’nin başvurusuyla verdiği soyadı kararı, Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in olumlu yöndeki son açıklamaları ve kadın örgütlerinin bastırmaları gösteriyor ki, bu konudaki yasanın acilen değişmesi gerekiyor. Asuman Bayrak, 1964 doğumlu. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunu, ekonomist. 1993’ten bu yana Marjinal Reklam’ın Genel Müdürü. 14 yıllık evli. Ancak bu 14 yıl boyunca eşi Abdurrahim Sönmez’in soyadını almadı, taşımadı. Nedeni çok çok basitti: Bugüne kadar kendini Asuman Bayrak olarak bilmişti, okulda, dost çevresinde, iş hayatında da bu adla tanınmış, bu adla röportajlar verip randevular almıştı. Kadınların evlenince, ayrılınca, ikinci veya üçüncü evliliklerinde farklılaştırılarak kişiliksizleştirilmesine itiraz ediyordu. Kısaca, doğduğu soyadıyla ölmek istiyor, bunun da en doğal hakkı olduğunu düşünüyordu. SOYADIM BENİMLE BİR BÜTÜN "Geçenlerde ortaokulu ve liseyi birlikte okuduğumuz bir arkadaşım iki gün üstüste not bırakmış. Kim olduğunu çıkaramadım. Sonra yıllardır görmediğim arkadaşım olduğunu farkedince ne kadar haklı olduğumu bir kez daha anladım. Arkadaşımı tanıyamamın nedeni yeni (evlendikten sonraki) soyadını kullanması. Ve beni bunca yıl aradan sonra bulabilmesinin tek nedeni Google’a girip adımı soyadımı yazması. Çok basit ama gerçek. Soyadımın peşine düştüm çünkü soyadım benimle bir bütün" diyordu. O doğal hakkı olduğunu düşünüyordu, güzeldi de Türkiye Medeni Yasası buna izin vermiyordu. 187. madde, -o da son düzeltmeyle birlikte- "Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir" diyordu. Yani ancak kocanın soyadıyla birlikte olursa, eski -yani babasının- soyadını kullanmasına izin veriyordu, tek başına asla! Bugüne kadar ne çok kadın evlilik öncesi soyadlarını kullanma talebiyle mahkemelere başvurmuş, hepsi reddedilmişti. DERDİ EŞİNİN SOYADIYLA DEĞİL Peki o ne yaptı da eski soyadını kullanabildi? Yine çok basit: Evlendikten sonra kimliğini değiştirmedi, yaşadığı yerin muhtarı evliliğin kütüğe işlenmesini ısrarla istemesine rağmen, nüfusunu da ailesinin bulunduğu yerden almadı. Nüfusta evli göründü, kimliğinde bekar. Evliliği iki kişi arasındaki özel ilişkinin nikah memurunun önünde atılan bir imzayla resmiyet kazanması olarak kabul ediyordu ve bu imzanın bir kadın olarak hayatında yapabileceği değişiklikleri -yüzük, değişen soyadı vs.- umursamamıştı. Evli ve mutluydu. Derdi eşinin soyadıyla değil, onun bu ülkede Asuman Bayrak olarak bir kişiliği olduğuna inanmayan yasaylaydı. 14 yıl eşi ve bu düşünceleriyle mutlu mesut yaşadı Bayrak. Ta ki bir yıl önce işyerine Türk Telekom memuru kılığında giren bir kişi, odasından içinde ehliyeti ve kredi kartlarının da olduğu cüzdanını çalana kadar... İşte ondan sonra her şey değişti: Ehliyetini çıkartmak için trafik şubesine gitti, nüfus cüzdanının yenisini çıkarttırmadan, yani kimlik numarasını yazdırmadan vermeyeceklerini söylediler. Bunu yapmak üzere Nüfus Müdürlüğü’ne başvurdu, kimliğini ancak yeni (!) soyadıyla alabileceğini bildirdiler. Yani kendisine dayatılan kuralları umursamayıp doğduğu adla yaşama pratiği bir anda yerle bir oldu. Üstelik söylediğine göre, nüfus memuresinin, korkunç aşağılamalarına maruz kalarak... O günden bu yana resmi olarak herhangi bir yerde görünemiyor. Bankalar da yeni kimlik olmadan işlem yapmadıkları için, bankaya da gidemiyor. Pasaportunun süresini uzatamadı, yurtdışına çıkamıyor. Ehliyetini yenileyemiyor. Ama eski soyadını taşıyan eski kimliği hálá elinde. Zaten onun için mücadele veriyor. KOCASI LEHİNE TANIKLIK ETTİ Kendi soyadına sahip olabilmek için dava açtı. Avukatı Halit Akalp dava dilekçesinde, Asuman Hanım’ın Bayrak soyadını, yanında eşinin soyadı olmadan taşımayı talep ettiğini belirtti. Ancak mahkeme onlara yine aynı yasa maddesini gösterdi ve reddetti. Karara itiraz eden Bayrak, şimdi Yargıtay’ın kararını ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in yapılacağını söylediği değişikliği bekliyor. Elinde "eski" ama "kendi" soyadını taşıyan, işlevsiz bir kimlikle. Meraklısı için not: Bütün bunlar olurken eşi ne mi yaptı? Onu destekledi. Hatta soyadı için açtığı davada lehine tanıklık yaptı ve "Eşim soyadıyla o kadar bütün ki bana gelen davetiyeler bile Abdurrahim Bayrak olarak gelebiliyor" dedi. Meraklısı için ikinci not: Asuman Bayrak-Abdurrahim Sönmez çiftinin çocuğu yok. Peki ya olsaydı, kimin soyadını taşıyacaktı? Bayrak cevap veriyor: "Çocuk, karı- kocanın karar verdiği aile soyadını taşımalı." YENİ DEĞİŞİKLİK NASIL OLACAK Asuman Bayrak gibi pek çok kadın devletin mahkemelerinde dava açtı bugüne kadar, mahkemeler hepsini reddetti. Aslında Medeni Yasa değişmişti, ailede erkeğin reisliğini kaldırmış, kadının da eşit düzeyde aileyi temsil ettiğini teslim etmişti. Ancak yine de mahkemeler hayır dedi, Medeni Yasa 187 yüzünden. Bir kadın, İzmirli Avukat Ayten Ünal Tekeli, bunu da kabul etmedi, AİHM’e götürdü reddedilen davasını; AİHM onu haklı buldu. "Kadınların sadece eski soyadlarını kullanmalarına izin vermemek ayrımcılıktır, Türkiye’nin imzaladığı sözleşmelere aykırıdır" dedi ve Türkiye’yi dava masraflarını ödemeye mahkum etti. Tekeli, tam bir yıl, Türkiye bu karara uygun bir değişiklik yapsın diye bekledi, olmayınca Nüfus Müdürlüğü’ne başvurdu ve eski soyadına dönüş işleminin yapılmasını talep etti, bekliyor. AİHM tüm evli kadınlar için kapıyı bu şekilde aralayınca, onun gibi herkes değişikliği bekledi, çünkü Anayasa’nın 90. maddesi, "Türk mevzuatı uluslararası sözleşmelere uygun değilse, sözleşmelerde yazılanlar geçerlidir" diyordu. Ancak Adalet Bakanı Cemil Çiçek daha geçenlerde bir açıklama yaptı ve kadınların evlendiklerinde, doğum soyadlarını tek başına alabilmeleri konusunda çalışma yaptıklarını söyledi: "AİHM kadının kocasının soyadını alma mecburiyetini, sözleşmenin ihlali diye kabul etti. Kocanın soyadının önünde kendi soyadını taşımasını da yeterli bulmadı. Bir alternatif kendi kızlık soyadını da müstakil olarak alabilir." Peki bu değişiklik nasıl olacak? Daha önce Ceza Yasası’nın kadınlarla ilgili ayrımcı maddelerinin değişmesini de sağlayan 38 kadın örgütü ve 200 kadının imzasıyla TBMM Adalet Komisyonu’na gönderilen önerilere göre şöyle olmalı: Mesela nüfus kütükleri erkeğin kaydına göre tutulmamalı, evlenmeyle değiştirilmemeli, kişisel nüfus kütüğü sözkonusu olmalı. Batıdaki kimi örneklerde olduğu gibi, eşler dilerse sadece evlenmeden önce sahip oldukları soyadını, dilerlerse sadece eşlerinin soyadını ya da ikisini birlikte kullanabilmeli. Çift soyadı kullanıldığı durumlarda, sırasını da diledikleri gibi belirleyebilmeli. Ya çocuğun soyadı? Medeni Yasa’nın 321. maddesi ise şöyle diyor: "Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin, evli değilse ananın soyadını taşır." Kadın örgütleri ise bu düzenlemenin annesinin soyadını taşıyan çocukların "evlilik dışı" diye damgalanmasına neden olacağına dikkat çekiyor ve şunu öneriyorlar: "Ebeveyn evli olsa da olmasa da çocuk tercihe göre annenin/babanın ya da her ikisinin birden aile adını alabilmeli." |
24-02-2006, 09:57 | #42 |
|
HÜRRİYET GÜNDEM
Kadın, sadece kızlık soyadını kullanabilecek Oya ARMUTÇU/ANKARA 24.02.2006 KADINLAR artık evlenseler bile kendi "kızlık" soyadlarını kullanabilecek. Türk Medeni Yasası'nda yapılacak değişiklikle, evlilik dışında doğan çocuklar babalarının soyadını kullanabilecek. Kadınlar ise sadece kızlık soyadlarını taşıyabilecek. Hükümet tarafından, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) kararı doğrultusunda Türk Medeni Yasası'nda Değişiklik yapan yasa taslağı tamamlandı. Taslağa göre, kadınlar evlendikten sonra sadece kendi soyadını da kullanmaya devam edebilecek. MEVCUT YASA NASIL Türk Medeni Yasası'nın 187'nci maddesi, "Kadın, evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını kulanabileceği gibi, sadece önceki soyadını da kullanmaya da devam edebilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir" şeklinde düzenleniyor. Yasa gereğince "kocasının soyadını alan" veya "kocasının soyadı önünde önceki soyadını birlikte kullanmayı tercih etme" hakkı bulunan kadınlara, kocasının soyadını almaksızın sadece önceki soyadını (kızlık) kullanmaya devam edebilme konusunda yeni bir hak daha tanınacak. GAYRİMEŞRU ÇOCUKLAR NE OLACAK Türk Medeni Yasası'nın soybağıyla ilgili 321'inci maddesinde de değişiklik yapılıyor. Çocuğun, anne ve babası evli ise "ailenin" soyadını taşıyacağı yönündeki hüküm, "babanın soyadını taşıyacağı" şeklinde yeniden düzenlenecek. Evlilik dışı doğan çocuğun yararına ise, mahkeme kararıyla annesinin soyadını kullanmasına da karar verilebilecek. İmam nikahlı ailede doğan çocuklar ise babalarının soyadını alabilecek. http://www.hurriyet.com.tr/gundem/3981471.asp?gid=48 |
22-03-2006, 08:24 | #43 |
|
Kızlık soyadını taşıyan ilk kimlik
Turaç TOP İZMİR, (DHA) 11 yıllık hukuk mücadelesini kazanan İzmir Barosu avukatlarından 15 yıllık evli Ayten Ünal (40), eşinin soyadı ’Tekeli’yi sildirip, sadece ’kızlık soyadı’nın yer aldığı yeni nüfus cüzdanına kavuştu. BİR çocuk annesi avukat Ayten Ünal, mesleğinde genç kızlık soyadı ile tanınmasını gerekçe göstererek eşinin soyadı ’Tekeli’yi reddedip, Karşıyaka 4’üncü Asliye Hukuk Mahkemesi’ne ’soyadı düzeltme’ davası açmıştı. Ancak Ünal, Medeni Kanun’da böyle bir hüküm olmadığı için davayı kaybedince, konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) götürdü. AİHM, Türkiye’nin sadece kızlık soyadını kullanmaya izin vermeyerek, ayrımcılığı yasaklayan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14’üncü ve özel hayata ilişkin 8’inci maddelerini ihlál ettiğine kanaat getirdi. Kararın ardından harekete geçen avukat Ayşe Ünal, geçen ay Karşıyaka Nüfus Müdürlüğü’ne başvurup, soyadının düzeltilmesini istedi. Görüş sorulan İçişleri Bakanlığı Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü olumlu cevap verdi. Bunun üzerine avukat Ayten Ünal’ın kimliğindeki eşinin soyadı ’Tekeli’ silinerek, yeni nüfus cüzdanı çıkartıldı. Kadın avukat, soyadı hanesine sadece kızlık soyadı olan ’Ünal’ın yazıldığı kimliğini aldı. Yeni nüfus cüzdanına kavuşan Ayten Ünal, "Artık bu karar, benim gibi istekleri olan evli kadınlar için örnek teşkil edecek. Şimdi sıra çocukların soyadlarına geldi. Onların da istediklerini kullanabilmesi için mücadele edeceğiz. Çok mutluyum" dedi. Hürriyet 22 mart 2006 |
25-03-2006, 16:25 | #44 |
|
soyadı sorunu
kadınlarımızın o kadar büyük sorunları varken belli kesimlerin özellikle ve kasıtlı olarak bunu gündemde tutması bence gereksizdir.ayrıca hukukun amacı salt eşitlik değildir netice itibari ile hukuk değer yargılarından oluşmakta ve bir toplumun gelenekleri görenekleri sosyal ihitiyaçları gözardı edilerek hukuk normu konulmaması lazım konulsa bile kanaatimce ölü norm olur onun için kadının ve çocukların erkeğin soyadını alması kökleşmiş bir geleneğimizdir. ayrıca dikkatinizi çektiğim bir konuda hukuk matematik gibi evrensel değilki toplumdan topluma değişmektedir.onun için soyadı sorunu bence diğer sorunlar yanında çok küçük kalmaktadır.ayrıca aile karmaşasına yolaçacaktır.
|
25-03-2006, 16:49 | #45 | |||||||||||||||||||||||
|
Mesela Güney Afrika Cumhuriyet'inde kısa süre öncesine karşı zencileri ikinci sınıf vatandaş kabul eden bir değer yargısı ve gelenek olduğu için size göre, zencilere beyazlarla aynı hakkı verecek bir kanun "ölü hukuk normudur" öyle mi? Bu arada hukukun amacı size göre eşitlik olmadığına göre, nedir onu da ayrıca merak ettim? |
25-03-2006, 23:42 | #46 |
|
kadın, soyadını korumalı kullanmaya devam etmeli ama çocukların soyadı sorun olacaksa bu defa neden kadın soyadı korunsun ki. Al sana bir sorun daha. Hukukta çareler tükenmez arkadaşlar, bizim kadınlarımız ona da bir çözüm yolu bulurlar nitekim öyle de olmuş güzel bir öneri sunulmuş ne diyelim tebrikler.....
|
26-03-2006, 22:29 | #47 | ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Beş cümleden oluşan bir mesajda katılamıyacağım en azından altı tez. 1. 'Bu kadar büyük sorunumuz varken ufak tefek işlerle mi uğraşacağız' ifadesi çoğu zaman ipe un sermekten başka bir anlama gelmez. Büyük sorunlar çoğunlukla birbirine bağlı küçük sorunlar kördüğümünden oluşur. Büyük sorunlar yumağını çözmek istiyorsanız büyük yumağı oluşturan tek tek düğümleri çözmek zorundasınız. 2. Belirli kesimler sadece soyadı sorununu değil, kadınların sorunu olan daha birçok sorunu da gündemde tutuyor, büyük sorunların çözümüne ulaşmak için. 3. Kadın ve erkek arasındaki eşitliğin veya eşitsizliğin sınırını Anayasa çiziyor. Benim birşey eklememe gerek yok.
4. Soyadının Almanyada 12. yüzyıla kadar gerilere giden bir tarihi var. Modern anlamda soyadının Almanyada 18. yüzyıla dayanan bir geçmişi olmasına rağmen 1994 yılında yapılan bir medeni kanun değişikliği ile o zamana kadar olan hukuki düzenlemeden ve o zamana kadar olan değer yargılarından vazgeçildi. Kadınlarımızın şimdi elde etmeye çalıştıkları Almanyada 1994 den beri uygulanıyor. Almanların soyadı düzenlemelerine kıyasla bizim 80 yıllık uygulamamızı kökleşmiş gelenek olarak değerlendirmek olayı biraz abartmak olur. Soyadı kanunu 1920 lere kadar olan uygulamayı kökünden değiştirdi. 5. Hukukun belirli olguları düzenlemesi ve uygulanması toplumdan topluma değişebilir. Buna rağmen Türkiyeninde benimsemiş olduğu hukuk sisteminin, anayasamızda da yer alan, belirleyici ve vazgeçilmez bazı özellikleri ve öngördüğü bazı temel haklar vardır. Kimsenin cinsiyetinden dolayı dışlanamıyacağı bunlardan birisidir. 6. Almanyadaki uygulamanın bir aile karmaşasına yol açtığı konusunda bir şikayete rastlamadım Saygılarımla |
29-03-2006, 13:38 | #48 |
|
çoçuğa annenin soyadıverilmeli mi
evlilik dışında zaten çocuklar annelerinin soyadını almaktadırlar evlilik içresinde annenin soyadının kullanılması veya yasal bir zemin hazırlanı8lması kesinlikle yalnıştır bu yasa koyucunun toplumum örf ve adetlerini görmezden gelmesi anlamına gelir. toplumsal dayanaktan yoksun bir yasa ölü bir yasadır.ayrıca kadınların daha çok büyük sorunları barken böyle basit şeylerle uğraşmak bencepopülürüst bir yaklaşımdan başka bir şey değildir. bu konu üzerinde duracaklarına kadına şiddet kadınların çalışmaücretlerinin erkeklerle eiştlenmesi vs. gibi daha büyük sorunlarla uğraşmamız lazım. AYRICA EŞİTLİK MUTLAK ANLAMDA HERKESE AYNI OLANAĞI SAĞLAYACAKSIN DEMEK DEĞİLDİR. babanın soyisminin kullanuılması yüzyıllardan beri kökleşmiş bir geleneğin eseridir.bunu hem islam hemde türk gelenek ve görenekleri ışığında değerlendirmek lazım
batı ile bizim hem eşitlik hem modernite aşamaları farklı gerçekleşmiştir. |
29-03-2006, 16:00 | #49 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
İslam ve Türk gelenek-görenekleri içinde birden fazla kadınla evlenme de vardı. Töre cinayetleri de. Bunları da mı sırf mu yüzden hoş göreceksiniz?
|
30-03-2006, 11:29 | #50 |
|
Bence bu karar kadına bırakılmalı ve yasalarca zorunlama yapılmamalı. Tabii erkeklerimizin de anlayışlı olmaları gerekir.
|
21-04-2006, 22:46 | #51 |
|
Her şeyden önce,yüzyıllardır arka planda kalmasına rağmen çok büyük işler başaran fakat başardıkları işlerle de hiçbir zaman böbürlenmeyen Türk kadınını verdiği bu uğraşta yürekten kutluyorum.Özellikle de hukuki mücadelesinin sonucunu alan Sayın Av. Ayten Ünal ve bu forumu açıklamalarıyla en iyi şekilde yönlendiren Av. Habibe Yılmaz Kayar’ı.
Ankara Hukuk Fakültesi 1. Sınıf öğrencisiyim.Hukuk Başlangıcı dersinde haftalardır bu konu ile ilgili olarak tartışıyoruz.Genç hukukçu olmanın verdiği heyecanla dayanaklarımız teknik anlamda her zaman hukuki olamamıştı.Bu konudaki eksiği dört yıl boyunca forumda tartışılan bu başlık sayesinde kapattığımı düşünüyorum.Bu benim için büyük bir şans,çünkü kadının soyadı hakkında iki hafta sonraki münazaraya hazırlanırken düşüncelerimi bugüne kadar yaptığınız yorumlar ve hukuki dayanaklara göre temellendireceğim.Bu arada belirtmek gerekirse ben kadının kızlık soyadını tek başına almasına karşı olan grubun başını çekiyorum. Bugüne kadar yazılanlara sizin gibi deneyimli hukukçuların yanında benim naçizhane yorumumsa işin toplumsal boyutuyla alakalıdır.Verdiğiniz bu uğraş uygarlığın bir parçası olan ülkemiz için olumlu bir adımdır.Demokratik toplumlarda sivil toplum örgütleri kamuoyuna yaşadıkları çağda olması gerekenleri göstererek bu yönde bir hareket başlatır.Bunun konumuzla alakalı örneği altına yüzlerce imzanın atıldığı Soyadı Ayrımcılığının Önlenmesi İnsiyatifi’dir.Fakat unutmamak gerekir ki demokratik bir toplum olarak anılan ülkemizde,sivil toplumu kullanarak yapılan birtakım yanlış uygulamalardan dolayı sokaktaki vatandaşın gözünde sivil toplum örgütlerinin öne sürdüğü görüşlere karşı ketum bir yaklaşım söz konusudur.Örneğin Medeni Hukuk dersinde uygulamadaki aksaklıklarından dolayı “Edinilmiş mallara katılma” ile diğer rejim türlerinin karşılaştırılması konusunu ödev olarak aldık.Bence bu aksaklık ve çelişkilerin sebebi toplumun buna hazırlandırılıp,sindirmesini beklemeden tepeden inme biçimde sivil toplum kuruluşlarınca uygulanmasıdır. Boşandıktan sonra eski eşiyle mallarını paylaşamayan birinin bu ve bunun benzeri zemini hazırlanmamış olan konulara hızla adaptasyona nefret duyacağı açıktır. Türk milletinin özü,oluşturduğu gelenek ve görenekleri ve bu ışıkta yarattığı hukuk kuralları üçgeninde kalan kadının soyadını evlendikten sonra tek başına kullanabilmesi konusu günümüz toplumunca anında kabullenilemeyecek bir durumdur.Çünkü insanının çağdaş biçimde yaşamasını savunan bizim gibi insanların yanında bu kanuna tabi olacak okumamış ya da en kötüsü okumasına rağmen konu hakkında fikri bulunmayan insanlarda bu düzenlemeye tabî olacaktır.Bugün hala “Baba beni okula göndersene” adıyla kız çocuklarının zorunlu olan temel eğitime gönderilmesi için çalışmalar yapıyorsak malesef haklı savaşınız bu toplum için biraz lüks gelecektir. Kaldı ki okumuş,aydın olarak tabir ettiğimiz çevrelerde dahi ücretler,çalışma saatleri,izinler vb. (bkz. Holdinglerdeki kadın ve erkek yönetici ücretleri)konularda bariz kadın erkek eşitliği yaşanıyorsa bu uğraşta harcanan emeği daha temel konulara sarf etmenin kolay ve hızla gerçekleşebilir bir çözüm olduğunu düşünüyorum.Bu düşüncem asla ipe un serme zihniyetinin bir ürünü değildir.Unutmayın DNA testleri ile soybağının ortaya çıkarılabildiği bir dünyada kadınlarımız Medeni Kanun 132. maddeye göre hala boşandıkları tarihten itibaren üç yüz gün içinde evlenemiyor.Sizce bu durumu gördüğü halde kılını kıpırdatmayan kanun koyucu -ya da ilerideki kanun koyucular- mu bu isteğinizi yerine getirecek?Bence CEDAW’ı,onun dayandırıldığı anayasal hükmü ve normlar hiyerarşisinde Medeni Kanun’da yer alan aykırı hükmü görmesine rağmen toplumun bu konuya hazır olmasını beklemeye devam edecektir. Sonuç olarak kadının kendi soyadını evlendikten sonra da kullanması konusunu bu şartlarda kabul edemiyorum.Şu anda yaratacağı gereksiz toplumsal kargaşayı düşününce bana hak vereceksiniz.Düzeltmemiz gereken eğitim,milli bütünlük dahilinde tek bir kültür oluşumu ve Atatürk milliyetçiliğini tam oturtma gibi sorunlarımız olduğu müddetçe “kadınların kocalarının değil de bir başka erkek olan babalarının soyadlarını taşıması” olanaksızdır.Bunun olabilmesi için öne sürdüğünüz görüşlere hızlı bir entegrasyon gereklidir.Sizin istediğiniz hızlı değişimi de Atatürk ya da tamamen Kemalist düşünceye sahip olmayan birinden başka kimse yapamaz. Sercan Savaşer Ankara Hukuk Fakültesi 1-B 05060312 |
22-04-2006, 16:39 | #52 |
|
<< Soyadı değil Statü...>>
Ben bu soyadını konusuna saplanıp kalmak istemiyorum.Bilakis aile kavramında ve neslin korunabilirliği açısından -EVLİLİK -kavramının daima yanında yeralan bir insanım.
Kadın evlendiği andan itibaren eşinin soyadını taşır.ve doğan çocuklar da aynı kütük altında isimlendirilir.. Benim için için kahrolduğum konu // KADIN..-niçin eşinin soyadı altında toplumda yaşamını sürdürür,....değildir. SORUN OLARAK KABULLENDİĞİM KONU ŞUDUR..! ************************************************** * Kadın eşinin yanında ve eşit adımlar ile yol almalıdır. Kadın eşine bağımlı olarak ..,sosyo ekonomik tüm yaşam alanlarında esaret boyutlarında olmamalıdır.. evet leri veya hayırlarında eşiyle aynı dozlarda sesini yükseltebilmelidir.. ************************************************** ***** Ben çakıcı veya seymen adını taşımışım..ne değişir..ne artar veya ne eksilir bu çerçeve içinde.. önemli olan bir mağazaya girdiğimde özgürce dilediğim ürünü alabilmemdir. önemli olan sosyo-ekonomik kriterlerde eşimle aynı platformlarda yer alabilmemdir.. YA DA ONUNLA GİRDİĞİM BİR ARKADAŞ ORTAMINDA..PASİF KALARAK -KONUŞAMAYAN..,DÜŞÜNCELERİNİ İFADE EDEMEYEN ..,VASAT BİR KİMLİK taşımamamdır.. isim o kadar da önemli bir detay değil bence.. KADININ STATÜ VE EK.bağımsızlık kazanması önemlidir. bu benim düşüncem..sizlerle aynı doğrultıda düşünmüyorum belki ama .. eşimin soyadını taşıyor olmak beni okadar da rahatsız etmiyor.. Beni ne rahatsız eder biliyormusunuz..? Eşimden olur olmaz para istemek zorunda kalmak..! Eşimin beni her konumda denetliyor olması.. çünkü drektif almaktan nefret eden bir yaradılışa sahip bir insanım.. Ben geçen ay carrfour!a gittiğimde önümde orta yaşlı bir çift ellerinde alışveriş arabaları ..benden iki adım önde reonları geziyorlardı.. Kadın bir deterjan seçiyor..adam söylenerek ürünü rafa geri koyuyor.. bu defalarca birbirini takip etti.. ******************************************* ne kadar onur kırıcı bir durumdur bu.. Kadını layık görerek hayat arkadaşın olarak kabullenerek evlenmişsin..çocuklarının anası olmuş.. Ama halen daha limitinde mevcut nakit para konusunda..-BENİM PARAM.. zihniyeti taşımaktasın.. ********************************************* işte budur en önemli konum..o kadının o anda kendi soyadını veya eşinin soyadını taşıyor olmasınn ne derece önemi vardır.. bence tek mühim olan ACZİYETİN ORTADAN KALDIRILMASIDIR.. Kadınlar eşlerinin sırtlarından inerek onlar ile yan yana yürüyecek konuma geldikleri an.. T*O*P*Y*E*K*Ü*N.. KURTULDUK.. demektir.. bu konuda mevcut evetlerinizi beklemekteyim.. bu konuda biz analara çok iş düşmekte.. yükten kurtulmak adına kız çocuklarını allayıp pullayarak evlendirmek..gibi cilalıtaş devrinden kalma düşüncelere -adios!!demenin vakti saati gelmiştir.. ************************************************** *** *********************************************** saygılar nilgün çakıcı-bursa//-22.04.2006.//-sa.17.47. |
22-04-2006, 21:45 | #53 |
|
Sn ÇAKICI,
Kadının statüsü ve özgür kadın konusundaki düşüncelerinizi aynen paylaşılyorum.Özgür kadın,özgür anne,özgür eş ve özgür bireyi oluşturacağı dolayısıylada özgür toplumu meydana getireceği için, çok doğru ve yerinde bulduğumu bilmenizi istiyorum.Kadının kızlık soyadını taşıması gerektiği yolundaki düşüncenizi de aynen benimsiyorum. Hele,hele erkek kardeşi olmayan hanımların, babaların mutlululğu için( erkek evladım olsaydı soyadımı taşırdı diyen babalara çok rastladım)kızlık soyadlarını kullanmalarını gerektiğini düşünüyor onun içinde önemsiyorum. Yalnız anne ve babalarının soy adlarını birlikte taşıyan iki gencin evlenmesi sonucu doğacak çocukların soy adları nasıl oluşacak buna sağlıklı bir çözüm bulamadım.Bu konudaki görüşünüzü açıklarsanız hep birlikte öğreniriz. Saygılarımla. İrfan AYDIN |
24-04-2006, 11:19 | #54 |
|
Kadinin ÇaliŞamamasi Üzerİne..
SN.Aydın,
Kadının ;toplumda ekonomik anlamda bağımsızlığının olması..,eşine başkaldırı ya da kararlarda gerginlik anlamında -YAŞAMI ZORLAŞTIRICI-anlamda düşünülmekte toplumumuzda.. Bu nedenle erkek..,eşi ne denli kariyer de yapsa ,<<işte senin işin >>diyerek nikahtan sonra- mutfağı -işaret etmektedir.. Belki çocukları için müemmel bir ana olur ama eşinin eline bakan pasif bir kadın olarak eşinin gölgesi altından sıyrılarak -GERÇEK KİMLİĞİNİ asla kazanamamaktadır. Bu konuda<<BÖYLE DÜŞÜNEN VE DAVRANAN>> devlet dairelerindeki en üst makamlarda bile binlerce zihniyet vardır.. -Aydın adı altında aramızdadırlar..ve eşlerini ünüversite diploması ile .. eve kapatırlar.. Ha belki koruma dernekleri ve özel vakıf derneklerinde -KADINCA-faaliyetlere biraz vize çıkarılır.. Ama bu düşüncelere sahip erkekler;.. eşlerini asla çalıştırmazlar.. Belki bunu gururlarına yedirmezler..belki ayıp sayarlar..belki de -bana ait olan benimdir-egoizmi ile bunu böyle yaparlar.. AMA YAPARLAR İŞTE..! Benim ailemde de yengeler ,hepsi mimardır //dr.dur ..ama evlerinde otururlar.. Buna asla bir anlam verememekteyim.. Şimdi bu mercekten bakınca olaya.. kadının soyadının kendi ailesine ait olanı mı eşine ait olanını mı kullanılacak konusundan///- çok daha -VAHİM..!-bir tablo durmaktadır ortada.. Çalışmayan..işsiz..ve diplomalı bir ANNELER..topluluğu evlerinde tv.başında.. tutsaktır.. tek konforları -akşam yemeği pişirmek ve pz.gezmelerinde eşlerinin yanında.. yeralmak.. ?????????????????????????????????????............. ................................ Bu zihniyette olan erkekler ,niçin bir ev kızı değil de ünüversite diplomalı bir bayan tercih ederler..bu da muammadır..! NOT//- Sorunuza gelince ..,şayet çocuk evlilik içinde legal koşullarda dünyaya gelmişse,elbette ki babasının nüfus kütüğünde yer alacaktır ve babasının soyadını taşıyacaktır.. Benim ne kendi şahsım adına ne de sosyolojik bağlamda.., erkeğin soyadına bir itirazım yoktur..bu o kadar da önemli bir ayrıntı değildir.. Ama bu sütunda biraz da ben düşüncelerimi paylaşmak istedim..ve asl olan soyadı falan değil kadının - kimliğini kazanmış omasıdır.. Bir kadın eşinin soyadını taşıyarak küçülmez.. ne zaman küçülür..?.. -hakarete uğradığı an küçülür.. -aldatıldığı zaman küçülür.. -sözlü ya da bedeni şiddete uğradığı zaman küçülür.. -arzuladığı bir ürünü raftan seçip alamadığı zaman küçülür.. BELKİ ÇOK YANLIŞ DÜŞÜNMEKTEYİM AMA .. soyadı konusunda salt sizleri yalnız bırakmamak adına çift soyadı yazmış bulunmaktayım.. Nilgün<seymen>çakıcı bursa/24.04.2006/ 12.13- |
24-04-2006, 18:19 | #55 |
|
Merhabalar,
Kadının soyadı konusunda A.İ.H.M.nin Tekeli davasındaki değerlendirmeleri Sn.Av.Bülent S.Akpunar'ın değerli katkıları ile çevrilmiş ve bu başlık altında yayınlanmıştır. Bu davada T.C.Hükümetinin görüşü şöyledir.: Hükümet , uygulamanın ayrımcılık yaratmadığını zira bunun geçerli ve nesnel sebeplerden ötürü olduğunu, Burgharts kararını örnek göstererek ailenin birliğiyle aile isminin(soyadının) bağlantılı olduğunu, Türk kanun koyucusunun bu tür bir yasa kuralı ile ailevi birlik görüşünü temsil eden geleneksel bir düzenlemeyi tercih etttiğini ileri sürmüştür.Yine Hükümete göre aile birliğinin kamusal bir politika olduğunu ve “kişinin kamusal alana girdiği oranda özel yaşamının sınırlandığını” iddia etmiştir. Anayasa Mahkemesinin 29 Eylül 1998 (E 1997/61, K 1998/59 kararına atıfta bulunarak, cinsiyet bazında kişilere farklı uygulamanın gerekçesini “Türkiyenin sosyal gerçekleriyle” ilgili olduğunu, Türkiyede kadın nüfusunun 68.8%’inin iktisadi özgürlüğünün olmadığını bu nedenle “kocanın soyadını yansıtan ortak bir soyadının” kadının aile içindeki durumunu güçlendirmek için düzenlenmiş olduğunu savunmuştur.Yineleyerek, 14 Mayıs 1997 deki MK değişikliğiyle kadının kocasının soyadının önünde kendi kızlık soyadını kullanma olanağı getirildiğini ve ayrıca soyadlarındaki böyle bir talebin (yalnızca kızlık soyadının kullanılmasının) sistemde örneğin nüfus, evlilik ve ölüm kayıtlarının tutulmasında önemli sorunlar çıkarabileceğini iddia etmiştir. A.İ.H.Mahkemesi değerlendirmesi(Özetle) 50. : Mahkemenin içtihadına göre kişilere karşı farklı uygulamanın ayrımcılık yaratmaması için bunun gerçek ve objektif gerekçelere dayandırılması gerekmektedir. 53. : Yine de , yalnızca cinsiyet sebebiyle yapılacak olan farklı uygulamanın Sözleşmeye uygun olabilmesi için hükümetlerce SON DERECE HAKLI ( ÖNEMLİ) GEREKÇELER gösterilmesi gerekir. 55. : Davacının iddiası, kadınların evlendiklerinde resmi anlamda yalnızca kendi kızlık soyadlarını kullanamamaları ve erkeklerin evlenseler dahi kendi aile isimlerini kullanabildikleri gerçeğine dayanmaktadır. Bu hiç kuşkusuz, “BENZER DURUMLARDAKİ KIŞILERE CINSIYETLERI SEBEBIYLE YAPILAN FARKLI BIR UYGULAMA”yı ifade etmektedir. -56. : Evli kadın ve erkek gruplarının, hükümetçe belirtildiği gibi farklı sosyal statüde olmaları ve ekonomik bağımsızlık niteliklerinin farklı olması Mahkemenin bu konuda farklı bir sonuca varmasında yeterli değildir 58. :14. Madde böyle bir sınırlamanın prensip olarak erkek ve kadına eşit ve haklı olarak uygulanmasını ve bunun aksine bir durumun ancak mücbir sebeplerle (Gerekçelerle) aklanabileceğini öngörmektedir.OLAYIMIZDA, MAHKEME BU NEVİ GEREKÇELERİN VAROLDUĞUNA KANAAT GETİRMEMİŞTİR. 59. : Mahkeme öncelikle, günümüzde Avrupa Konseyi üyelerinin esaslı hedeflerinden birinin de cinsiyetler arası eşitliğin sağlanması olduğunu düşünmektedir. 60. : Uluslararası düzeydeki BM gelişmeleri de eşlerin soyadının seçimi konusunda eşit haklara sahip olmaları ve/veya her eşin kendi soyadını kullanabilmesi noktasında bu tür bir cinsiyetler arası eşitlik düşüncesine yönelim olduğunu göstermektedir. 61. Avrupa Konseyi üyesi devletler içinde yalnızca Türkiye, kadına bu tür bir sınırlama koymaktadır. . 64. : Bu bağlamda, hatırlatmak gerekir ki, evlilikte erkeğin soyadının kullanılması ne kadar aile birliğini temsil ediyorsa, aynı aile birliği, kadının soyadının kullanılmasıyla veya eşler tarafından ortak bir soyadının seçilmesi suretiyle de temsil edilebilir. 65.: Mahkemenin yanıtlaması gereken ikinci sorun ise aile birliğinin ortak bir soyadıyla temsil edilip edilmediği veya ortak isim konusunda eşler arasında bir anlaşmazlık olduğunda bir tarafın soyadının diğerine dayatılıp dayatılamayacağıdır. 66. :Mahkemenin fikrine göre, bu anlamda, Sözleşmeci devletlerin uygulamaları da dikkate alındığında , evli eşlerin ortak bir soyadı seçmemesi halinde dahi aile birliğinin tam olarak korunabileceği fikri hiç kuşkusuz akla yatkındır.BU KOŞULLAR ALTINDA, MAHKEME, EVLİ KADINA - KENDI SOYADINI KOCASININ SOYADININ ÖNÜNDE RESMEN KULLANBİLSE DAHI- KOCASININ SOYADININ DAYATILMASI UYGULAMASININ NESNEL VE HAKLI GEREKÇELERI OLMADIĞINA KANAAT GETIRMIŞTIR 67. :Mahkeme, kocanın soyadının baskın olduğu geleneksel sistemden ortak bir soyadının seçildiği veya her iki tarafın da kendi soyadlarını kullanabildiği sisteme geçilmesinin her halükarda nüfus, evlilik ve ölüm kayıtlarının tutulmasında önemli etkiler doğuracağını gözardı etmemektedir. Buna rağmen, [b]Mahkemenin görüşüne göre toplum, bu noktada oluşacak olumsuz etkileri (zorlukları) kişilerin öz saygınlığının tesis edilmesi bağlamında sağduyulu bir şekilde tolere edecektir ve bu da kişilerin kendi isimlerini seçmeleri gibi önemli bir konu için değecektir. [/ . : Sonuç olarak, ortak bir soyadi ile aile birliğinin temsil edildiği gerekçesi davaya konu cinsel farkliliğa dayali uygulama için yeterli bir açiklama ve sebep oluşturmamaktadir. BUNA GÖRE , DAVA KONUSU HÜKÜMET UYGULAMASI AİHS’NIN 8. MADDESIYLE BIRLIKTE DEĞERLENDİRİLEN 14 .MADDESINE AYKIRIDIR. Sonuç olarak adil ve eşit bir sonuca ulaşılmış ve yargı kararı gereği Sn.Tekeli evlilik öncesi soyadını tek başına taşıyan kimliğini edinmiştir. Simdi yapılması gereken A.İ.H.M kararı ışığında iç hukukta yeniden düzenleme yapmaktır. Saygılar |
24-04-2006, 19:57 | #56 |
|
Sn KAYAR,
Çok yönlü açıklamalarınız için candan teşekkürler.Benim merak ettiğim konu şu,Örneğin Sizin kızınız var,adı; Şule "YILMAZ "KAYAR, benim de torunumun adı Can "AYDIN "COŞKUN, diyelim ki bunlar evlendiler. Çocuklarının çocuklarının soyadı için, sözünü ettiğniz AHİM kararına kaç seçeneğin mevcut olduğunu açıklayabilirmisiniz.Saygılarımla. |
24-04-2006, 22:08 | #57 |
|
hukukun toplumsal düzenlerden oluşmuş bir düzen olduğunu varsayarsak bu düzenlemenin hiç bir ayrımcalık göstermediği kanısına varmak hiçte yanlış olmaz.Eğer böyle bir düzenin yapısını değiştirmek bana göre evlilik birliğinin temelden sarsılmasına yol açacağı görüşündeyim çünkü ülkemiz bu tür olayları maalasef daha kaldıracak duruma gelmemiştir.Biz önce evlilik içi terörü önleyelim bunlar zaten daha sonra kendiliğinden çözülecektir
|
24-04-2006, 22:26 | #58 |
|
Sn.Aydın,
Çocukların soyadı 4721 sayılı TMK yürürlüğe girinceye kadar , kadının soyadı gibi yeteri kadar tartışılmadı . Konu evlilik dışı doğan çocuğun soyadı ve babanın soy adının çocuğa yasaklanması merkezinde tartışıldı.Ve bildiğiniz gibi kanu Anayasa Mahkemesine taşındı. Evlilik içinde doğan çocuğun kimin soyadını alacağı konusu doğaldır ki kadının soyadı konusuyla yakından ilişkili.Kadına evlilik öncesi soyadını evlilikte muhafaza etme hakkı teslim edilince bir sonraki adım kuşkusuz "neden çocuklara babanın soyadı" veriliyor tartışmasıdır.Verilecek cevabın AİHM kararının gerekçeleri ile örtüşmesi ve uluslararası hukuka ve eşitlik ilkesine uygun olması gerekir. Kadının soyadı konusu adil ve uluslararası hukuk ilkelerine uygun biçimde çözüldüğünde ve benimsendiğinde çocuğun soyadı konusu da daha sağlıklı tartışılacak ve çözümlenecektir. Dünyada soyadı konusu ilk kez tartışılmıyor.Çözümde de hiç bilinmedik bir alanın keşfi olmayacak. Başka ülke uygulamalarını bu alana taşıyabilirsek bir çok seçeneğin olduğunu ve olabileceğini görebilecek ve "kargaşa geliyor "kaygısından uzaklaşabileceğimizi düşünüyorum. Bilgilerinizi paylaşmanızı rica ediyorum. Bu arada "Soyadı Ayrımcılığının Önlenmesi İnsiyatifi "evlilik veya aile "adı ve “çocuğun soyadına ilişkin olarak şu önerileri geliştirmişti.: Evlilik adı Önerilen TMK Madde 187: 1-Eşler evlenmeden önce kullandıkları soyadlarını değiştirmek zorunda değildir. 2-Eşlerden biri dilerse, diğerinin soyadını seçebilir. Ya da dilerse, eşinin soyadını kendi soyadı ile birlikte seçeceği sıralamaya göre kullanabilir. 3-Boşanma sonrasında taraflar isterse evlilik soyadını kullanmaya devam edebilir.Diğer tarafın rızasına gerek yoktur. 4-Bir kişinin ikiden fazla soyadı olamaz.Evlenen kişi seçim hakkını iki soyadı oluşturacak şekilde yukarıdaki fıkralara uygun biçimde kullanır. 5-Soyadının kullanımına ilişkin seçim, evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yazılı başvuru ile yapılır. Önerilen değişiklik:TMK MADDE 321:Çocuk anne ve babasının soyadını alır? 1-Evlilik içinde, anne baba ortak bir soyadı (aile adı)kullanıyorsa, Çocuk da ortak soyadını kullanır. 2-Evlilik içinde anne-baba kendi soyadlarını kullanıyor ise çocuk hem annenin hem babanın soyadını alır. Bu soyadlarının sıralamasını taraflar kendileri kararlaştırabilirler. Eğer bir anlaşma olmazsa soyadları alfabetik sıralamaya göre kullanılır. 3-Reşit olan çocuk anne ya da babasının soyadlarından birini ya da her ikisini seçebilir. 4-Evlilik dışı doğan çocuk annesinin soyadını alır. Evlilik dışı çocuğun tanınması, babalığa hükmedilmesi veya babanın talebi halinde, annenin muvafakati ile babanın kendi soyadını çocuğa vermesi yoluyla sağlanabilir. 5-Bir kişinin ikiden fazla soyadı olmaması kuralı gereğince seçim yapılmalıdır. Saygılar |
25-04-2006, 07:21 | #59 |
|
Çocukların soyadları nasıl oluşacaktır.
Sn KAYAR,
İçtenlikli yanıtınız için teşekkürler. Bana göre bu tür detaylarla uğraşmak, çok önemli sorunların yaşandığı Ülkemizde ne bileyim. Biraz lüks gibi geldi.Hani Osmanlı ordusu Bizans surlarını topa tuttuğu bir dönemde papazların "meleklerin erkek mi yoksa dişimi" olduğunu tartıştığı,Osmanlıda ise imparatorluk çökerken "lale devrinin yaşandığı" günleri hatırladım. Sözlerimden benim bu konuları önemsemediğim anlaşılmasın. Ancak ülkemizde o denli büyük sorunlar var ki keşke öncelikle el ele, yürek yüreğe vererek dinamik güçlerimizi bu sorunların üstesinden gelmek için kullansak diye düşünüyorum. Konumuza Gelince: Soyadları ayrı, ayrı olan ve soyadları ayrı ayrı ikişer sözcükten oluşan anne ve babaların çocukarı(soy ad iki isimden fazla olamıyacağı için) a) Sadece annelerinin soyadını kullanabileceklerdir. b) Sadece babalarının soyadını kullanabilecekledir. c) Anne ve babanın soy adından alınacak birer sözcükten oluşacak iki sözcüklü yeni ve üçüncü bir soyadı kullanabileceklerdir. Saygılarımla. İrfan AYDIN |
25-04-2006, 07:43 | #60 |
|
Sn.Aydın
Kadının ve çocuğun soyadı konusu ,toplumun kadına bakış açısını belirtmekte turnusol kağıdı gibidir. Bu sorunu değerlendirirken takınılan tavır,aile içi şiddet vb.sırasında takınılan tavırdan hiç de farklı değildir. Yapılacak iş önce hayatın bütün alanlarında kadının insan haklarının gereğini yerine getirmek,ayrımcılıkla sonuçlanan bütün geleneksel rolleri hemen değiştirmektir. Zamanı beklememek gerek. Zamana yardımcı olmak gerek. Saygılar |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Boşanmış Kadının Soyadı Yargıtay Kararları | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Aile Hukuku Çalışma Grubu | 9 | 16-05-2013 13:55 |
Soyadı Değişikliği, Yeni Soyadı Seçimi | Av.Nebi | Meslektaşların Soruları | 16 | 12-02-2013 22:54 |
Eşi ölen kadının soyadı?? | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Meslektaşların Soruları | 10 | 20-08-2008 22:39 |
Sanığın soyadı ile yakının soyadı aynı değilse duruşmaya(adliyeye alınmama) | Av.Barış | Hukuk Sohbetleri | 4 | 30-01-2008 20:15 |
Annenin Soyadı Değişikliği durumunda Velayet altında çocuğun soyadı | Av.Ufuk | Meslektaşların Soruları | 7 | 12-01-2007 13:39 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |