![]() |
|
![]() |
|
|||||||
| Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
|
|
|
#1 |
|
|
İyi çalışmalar,
kambiyo senedine dayalı icra takibinde borçlunun imzata itirazı içi açılna davada borçlunun yurt dışında olması nedeniyle borçlu vekili yurt dışınbdaki mahkemelerden ve ya konsoloslukdan imza örneklerinin alınmasını talep etmiş, sizce bu mümkün mü? bu arada borçlunun yurt dışında tedavi gördüğüne ve seyahat edemediği ne dair rapor konumuş dosyaya |
|
|
#2 |
|
|
Bu mumkun tabıkı konsolonslık aracılıgıyla bu işlem bence yapılabılır.Ayrıca kanaatımce borçlunun tatbıke medar ımza sunma zorunlulugu yok,emsal imza bulma ve ispat yuku alacaklı gözuken taraftadır.
|
|
|
#3 |
|
|
Borçlu imzanın kendisine ait olmadığını söylediği için, ispat yükü kendisindedir.
|
|
|
#4 |
|
|
Düzeltiyorum. İspat yükü, aşağıdaki kararda açıklandığı üzere alacaklıdaymış.
T.C. YARGITAY Onikinci Hukuk Dairesi E. 2005/13571 K. 2005/17488 T. 19.9.2005 - İMZANIN BORÇLUYA AİT OLDUĞUNU İSPAT KÜLFETİ ÖZET : Borçlu ile ilgili örnek imzalar getirtilmekle birlikte bunlar Adli Tıp Kurumu tarafından yeterli bulunmamıştır. HUMK.nun 309/4. maddesinde yer alan hükme göre bilirkişi ( Adli Tıp Kurumu ) borçlunun küçük harflerle yazacağı mukayese yazılarına da gerek görmüştür. Yargılama sırasında borçlunun küçük harf kullanarak yazı yazamadığı belirlenmiş, alacaklının bilirkişinin bu istemine uygun ve borçlunun elinden çıkmış bir yazı da temin edemediği tespit edilmiştir. Mahkeme gerekçesinde yazılı olanın aksine davanın niteliği itibariyle ( imzanın borçluya ait olduğunu ) kanıtlama külfeti alacaklıya aittir. 1086 HUMK m.309/4,310,311,312 2004 İİK. m.170/3 Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan takiplerde imzaya itirazı düzenleyen İİK.nun 170/3. maddesinde icra mahkemesince incelemenin 68-a/4. maddesine göre yapılacağı açıklanmış; 68-a/4. maddesinde ise imza tatbikinde HUMK.nun bilirkişiye ait hükümleri ile 309/2,3,4, ve 310, 311, 312 maddelerinde öngörülen esasların uygulanacağı ifade edilmiştir. HUMK.nun olaya uygulanması gerekli 309/4. maddesinde ( imza incelemesinin bilirkişi tarafından yapılmasına karar verilmesi halinde ) borçlunun uygulamaya elverişli imzasının bulunamadığı hallerde adı geçene hakim huzurunda yazı yazdırılacağı ve imza attırılacağı ifade edildikten sonra, inkar edene yazdırılacak ibarelerin bilirkişi tarafından hazırlanacağı hüküm altına alınmıştır. ( Prof Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakameleri Usuli 2. cilt sf. 2092 ) Somut olayda borçlu ile ilgili örnek imzalar getirtilmekle birlikte bunlar Adli Tıp Kurumu tarafından yeterli bulunmamıştır. HUMK.nun 309/4. maddesinde yer alan hükme göre bilirkişi ( Adli Tıp Kurumu ) borçlunun küçük harflerle yazacağı mukayese yazılarına da gerek görmüştür. Yargılama sırasında borçlunun küçük harf kullanarak yazı yazamadığı belirlenmiş, alacaklının bilirkişinin bu istemine uygun ve borçlunun elinden çıkmış bir yazı da temin edemediği tespit edilmiştir. Mahkeme gerekçesinde yazılı olanın aksine davanın niteliği itibarıyle ( imzanın borçluya ait olduğunu ) kanıtlama külfeti alacaklıya aittir. O halde ispat yükünün gereği yerine getirilmediği gibi alacaklı, imzanın borçluya ait olduğunu da kanıtlayamadığı için itirazın kabulüne karar verilmelidir. Aksine düşüncelerle itirazın reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir. SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.'nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA , 19.09.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi. |
|
|
#5 |
|
|
Hep yargıtay kararlarıyla cevap vermeye sanırım biraz alıştık ve bu kararlarıda mutlak doğru kabul etmek sanırım pekte doğru değil.
Bence yukarıdaki Yargıtay kararının sonuç kısmına katılmak mümkün değil.Diyelim ki Kambiyo senedine dayalı takip yaptınız ve imzaya yasal süresi içerisinde itiraz edildi. Elinde borçluya ait bir kambiyo senedi olan alacaklı neden imzanın borçluya ait olduğunu ispatlamak zorunda ?!? Bu düşünce tarzı ne icra iflas yasasındaki düzenleme tarzına, ne de MK 6 düzenlenmiş genel ispat kuralına uygun değildir. Bir vakıadan kendi lehine bir sonuç çıkaran kişi bu vakıayı ispatla kendisi mükelleftir. Borçlu imzanın kendisine ait omadığını iddia ediyorsa, bence bu iddiasını ispat yükü kendi üzerinde olmalıdır.Kaldıki İlgili kanunun maddeleri olan İİK 107/III , İİK 68/a vd gibi maddeler incelendiğinde yukarıdaki yargıtay kararında varılan, imzanın borçuya ait olduğunun ispatının alacaklı üzerinde olduğu şeklinde bir sonucun çıkması mümkün değildir. Ha sonuç kısmı şöyle gerekçelendirilse mesela," Adli tıp tarafından imzanın borçluya ait olup olmadığı tespit edilememiş (karardaki sebeple veya farklı bir sebeple) bu nedenle de inceleme yetkisi sınırlı olan icra mahkemesi önünde imzanın borçluya ait olduğu tespit edilemediğinden, alacaklının genel mahkemelerde açacağı alacak davası mahfuz olmak üzere, takibin iptaline karar verilmek gerekir. " denilse bence daha doğru olurdu. Siz ne dersiniz? |
|
|
#6 |
|
|
iSPAT YÜKÜ ELBET İDDİA EDENDE OLACAKTIR. YUKARIDAKİ KARARI OKUDUM. ARAŞTIRDIM BAŞKADA KARAR BULAMADIM. AMA 12. DAİRE YANLIŞ KARAR VERMİŞTİR
![]() |
|
|
#7 |
|
|
Karar yanlış değil..uygulamada ımzaya ıtıraz eden borçlu tatbıke medar ımza ıbraz etmek zorunda değildir.Bu ımzaları alacaklı tarafın bulması gerektıgı yonunde yargıtay kararları mevcuttur.
Bana göre karar dogru zira MK 6 "herkes idddiasını ispat etmeye mecburdur" demektedır. oysa ımzaya ıtıraz bır ıddıa değil,alacaklının imzanın borçluya ait oldugu savı bir iddiadır. |
|
|
#8 |
|
|
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E: 2006/12-259 K: 2006/231 T: 26.04.2006 İnkar edilen imzanın borçluya ait olduğunu kanıtlama yükümlülüğü alacaklıya aittir. Buna göre alacaklı imza bilirkişisinin istediği emsal yazı örneklerini mahkemeye sunmakla yükümlüdür.(*) Taraflar arasındaki "İmzaya İtiraz" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Manisa İcra Hukuk Mahkemesince imzaya itirazın reddine dair verilen 26.04.2005 gün ve 2002/6592005/185 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 19.09.2005 gün ve 2005/13571-17488 sayılı ilamı ile; (...Kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan takiplerde imzaya itirazı düzenleyen İİK’nın 170/3. maddesinde icra mahkemesince incelemenin 68a/4. maddesine göre yapılacağı açıklanmış; 68a/4.maddesinde ise imza tatbikinde HUMK’un bilirkişiye ait hükümleri ile 309/2, 3, 4, ve 310, 311, 312 maddelerinde öngörülen esasların uygulanacağı ifade edilmiştir. HUMK’un olaya uygulanması gerekli 309/4. maddesinde (imza incelemesinin bilirkişi tarafından yapılmasına karar verilmesi halinde) borçlunun uygulamaya elverişli imzasının bulunamadığı hallerde adı geçene hakim huzurunda yazı yazdırılacağı ve imza attırılacağı ifade edildikten sonra, inkar edene yazdırılacak ibarelerin bilirkişi tarafından hazırlanacağı hüküm altına alınmıştır. (Prof. Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 2. cilt sf. 2092) (*) Gönderen: Ali GÜNEREN (Yargıtay 21. Hukuk Dairesi Başkanı) Somut olayda borçlu ile ilgili örnek imzalar getirtilmekle birlikte bunlar Adli Tıp Kurumu tarafından yeterli bulunmamıştır. HUMK’un 309/4.maddesinde yer alan hükme göre bilirkişi (Adli Tıp Kurumu) borçlunun küçük harflerle yazacağı mukayese yazılarına da gerek görmüştür. Yargılama sırasında borçlunun küçük harf kullanarak yazı yazamadığı belirlenmiş alacaklının bilirkişinin bu istemine uygun ve borçlunun elinden çıkmış bir yazı da temin edemediği tespit edilmiştir. Mahkeme gerekçesinde yazılı olanın aksine davanın niteliği itibariyle (imzanın borçluya ait olduğunu) kanıtlama külfeti alacaklıya aittir. O halde ispat yükünün gereği yerine getirilmediği gibi alacaklı, imzanın borçluya ait olduğunu da kanıtlayamadığı için itirazın kabulüne karar verilmelidir. Aksine düşüncelerle itirazın reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. TEMYİZ EDEN: Davacı vekili HUKUK GENEL KURULU KARARI Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’un 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 26.04.2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi. MUHALEFET ŞERHİ İcra İflas Kanununun 167. maddesi, kambiyo senetlerine ilişkin takip usullerini düzenlemiş ve müteakip maddelerinde de haciz yolu ile yapılan takipte alacaklının borca veya imzaya itiraz edebileceğini öngörmüştür. Bu düzenlemelerden de anlaşılacağı gibi takibe itiraz haciz yolu ile takip aşamasında borçluya tanınmış bir savunma aracıdır. Borçlu, imzaya itiraz etmekle haczedilen malın satışını durdurma imkanını elde etmektedir (İİK. Madde 170/1.). İmzaya itirazın, bir dava olmadığı, talepten ibaret bulunduğu, bir kısım uygulayıcılar tarafından ileri sürülmekte ise de bunun, bir takip hukukuna ilişkin bir dava olduğunda kuşku yoktur. Zira, alacaklının istemi üzerine İcra Müdürlüğünce yürütülen kambiyo senedine dayanan haciz yolu ile takip sırasında İİK'nın 168. maddesine göre borçluya gönderilen ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren beş gün içerisinde İcra Mahkemesine onun tarafından verilen bir dilekçe ile imzaya itiraz edilmiş olunur. Bu dilekçenin mahkemenin esas defterine kaydedilmesi, harcının alınması, kalem işlemlerinin yürütülmesi, duruşmanın icrası gibi işlemler genel mahkeme!erde açılan davalarda yapılanlardan farksızdır. O halde, imzaya itirazın bir dava olarak kabul edilmemesi, bir takip hukuku muamelesi gibi değerlendirilmesi de mümkün değildir. Unutmamak gerekir ki her dava, mutlaka bir talebi içerir. Bununla birlikte, İcra Mahkemelerinin, sınırlı yetkili birer mahkeme olduklarında, kural olarak verdikleri kararların, maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediğinde kuşku yoktur. İİK'nin 170. maddesi, imzaya itiraz davasında; imzanın, borçlunun eli mahsulü olup olmadığı hususunu, aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca, İİK'nin 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre araştırılacağını ve imza tatbikatının, Hukuk Usulü Mahkemeleri Kanununun bilirkişiye ait hükümleri ve 309. maddesinin 2., 3., 4. fıkraları ile 310, 311 ve 312. maddeleri uyarınca yapılacağını öngörmektedir. Somut olayda yukarıda da kısmen değinildiği gibi borçlu, borca değil, imzaya itiraz etmiştir. Borçlu, imzaya itirazla birlikte borca da itiraz edebilirdi. Borçlu olmadığını, alacaklı ile böyle bir ilişkiye girmediğini ileri sürebilirdi ancak o, 9.12.2003 günlü imzaya itiraz dilekçesinde; senetteki imzanın kendisine ait olmadığını, senedi kendisinin imzalamadığını ve bu kişiye (alacaklıya) vermediğini, bu nedenle takibe itiraz ettiğini belirtmiştir. Bu durumda borçlunun dahi açıkça reddetmediği böyle bir ilişkiye dayanan davayı, ispat külfetinin alacaklıya ait bulunduğu gerekçesiyle borçlu yararına sonuçlandırmak adalet ve hakkaniyetle bağdaşmaz. İcra Mahkemesi hakiminin işin başlangıcında çıplak gözle yapacağı inceleme sonucunda imzaların birbirine benzediğini görüp itirazın reddine karar vermesi imkanı mevcut iken bu konuda bilirkişi incelemesi yapması onun takdirinde olan bir husustur. Bilirkişi incelemesi sırasında borçlunun, herhangi bir şekilde adalete yardımcı olmaması, davalının da doğal olarak bu konudaki delillere ulaşmakta güçlük çekmesi, delil toplayamaması, hakimi, yeni bir durum değerlendirmesi yapmak ve mevcut delillere göre bir karar vermek zorunda bırakmıştır. İşin çıkmaza girdiği aşamada hakime hiçbir takdir hakkı tanımadan doğrudan doğruya bilirkişinin göstereceği yoldan yürümesini beklemek bu olayda olduğu gibi bir hakkın kaybolması sonucunu doğurabilir. İspat külfetinin alacaklıya ait olduğunun kabul edilmesi durumunda borçlu, dava ile ilgili delilleri göstermeyecek, adalete ve mahkemeye yardımcı olmayacak ve hatta yargılama aşamasında burada olduğu gibi yazı yazamadığını ileri sürerek adaletin tecellisini engelleyecektir. Hiç kimse borçludan, kendi aleyhine sonuç doğuracak delillerin toplanmasına yardımcı olmasını ve göstermesini bekleyemez. İcra Mahkemelerinin, imzaya itiraz davalarında ispat külfeti ile ilgili ilkeleri uygularken genel hukuk kurallarından ayrılmaması gerekir. Yasada aksine bir düzenleme bulunmadıkça hakim, bir iddiayı veya savunmayı taraflardan hangisinin kanıtlaması gerektiği sorununu çözerken "delillere iktidar" prensibini de göz önünde tutmalıdır. Delillere iktidar prensibi; bir olayın varlığı veya yokluğu( somut olayda imzanın borçluya ait olup olmadığı hususu) tartışılırken, bu konuda hangi tarafın delillere hakim olduğu ve onları hakime daha kolaylıkla getirebileceği belirlenmesi ve ispat külfetinin ona yüklenmesidir (Prof. Dr. Selahattin Sulhi Tekinay, Medeni Hukukun Gene! Esasları ve Gerçek Kişiler Hukuku, sayfa: 189).Zira imzasını inkar eden taraf, imza mukayesesine esas teşkil edebilecek önceki imza ve yazı örneklerinin nereden temin edilebileceğini bilir ve buna ilişkin belgelerle kayıtları mahkemeye daha kolaylıkla sunabilir. Alacaklının, borçluya ait kanıt ve belgelere ulaşması veya onların yerini göstermesi çoğu zaman imkansızdır. Hukuk Genel Kurulunun bu görüşü doğrultusunda hareket edildiği taktirde bundan böyle bono (Emre muharrer senet), ticari hayattan büyük ölçüde silinecek ve hiç kimse, bono kabul ederek bu tür sıkıntılara girmeyi ve sorunlarla karşılaşmayı göze alamayacaktır. Mahkemeler karar verirken, kararlarının toplum hayatındaki etkilerini, yaratacağı endişe ve sakıncaları da gözden uzak tutmamaları gerekir. Senet sahtekarlıklarını caydırıcı önlemlerin alınması yanında, senetlerde yazılı meblağların da süratle tahsilinin önem arz ettiği unutmamalı, senetlerin ticari yaşamdaki işlevlerini büyük ölçüde kaybettirecek uygulamalardan kaçınılmalı ve kötü niyetli borçluların hukuki imkanlardan yararlanarak kendilerine avantaj sağlamalarının önüne geçilmelidir. Sonuç olarak, yerel mahkemenin yargılamada izlediği yolun ve mevcut delillere göre takdir hakkını da kullanarak gösterdiği gerekçelere göre verdiği kararın, yerinde olduğu kanaatini taşıdığımızdan sayın çoğunluğun görüşlerine katılamadığımızı arz ederiz.26.04.2006 Ali Selim Hafize Gülgün Vuraloğlu 18. HD Üyesi11. HD Üyesi |
|
|
#9 |
|
|
Ben muhalefet şerhine katılıyorum.
|
|
|
#10 |
|
|
Borçlu yurtdışında ve anladığım kadarı ile hasta ve raporlu, o halde borçlunun yurtdışından gelmesini bekliycesiniz, borçlunun, yurtdışında, konsoloslukta yada başka bir makamda vereceği imza örneklerini mahkemece dikkate alınmaz. imza örneklerinin bizzat hakmin huzurunda ayakta , oturarak vs.. alınması zorunluluğu vardır. burda öncelikle borçlunun ne zaman Türkiye ye döneceği hususu, sorulup öğrenilmeli, eğer Türkiyeye dönme durumu yoksa, Türkiyede borçlunun imzasının bulunabileceği varsayılan kurumlara( noter, banka, TEDAŞ, belediye , vergi dairesi vs..) müzekkere yazılarak, gelecek örnek imzalar adli tıba imza tetkiki için gönderilebilir. saygılar..
|
|
|
#11 |
|
|
Yukarıdaki HGK kararına muhalefet şerhi koyan iki üyenin düşüncelerine katılmamak elde değil..
|
|
|
#12 |
|
|
Borçlumuz bonodaki imzaya itiraz etmiş. Yukarıda da tartışılan konu ile ilgili olarak tensip tutanağında yer alan ibareler şaşırtıcı. Borçlunun imza örneklerinin bulunduğu yerleri bildirmemizin yanında, yazılacak her bir müzekkere için 8.00tl, bilirkişi incelemesi için 150.00tl ve diğer masraflar içinde 50.00 tl avansı 2 hafta içerisinde yatırmamız ihtar edilmiş. Bu şekilde bir tecrübeye sahip meslektaşım varsa bana bu olayın sonucunun nereye varacağını anlatabilir mi. Herkes iddiasını ispat eder kuralı nerede?
![]() |
|
|
#13 |
|
|
Bono, Çek gibi kıymetli evraklardaki imzanın borçluya ait olmadığından bahisle icra hukuk mahkemesine yapılan itirazlarda ispat yükünün alacaklıya ait olması sebebiyle delil avansının ve bilirkişi ücretinin alacaklıya yükletilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Yargıtay 12.hukuk dairesi e:2016/32756 k:2017/197 |
![]() |
| Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular
|
||||
| Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
| çek-imzaya itiraz-dolandırıcılık | *sinequanon* | Meslektaşların Soruları | 7 | 07-03-2008 10:58 |
| Bonoda imzaya itiraz | talveq | Meslektaşların Soruları | 3 | 29-01-2008 23:50 |
| sıra cetveline itirazda faturalar delil teşkil eder mi? | avmuhammet25 | Meslektaşların Soruları | 3 | 21-01-2008 12:29 |
| ACİL!!! Sendika yetki tespitine itirazda usuli eksiklik. | Kilimanjaro | Meslektaşların Soruları | 3 | 28-06-2007 00:25 |
| trafik kazası-icra takibine itirazda açılacak dava | ssefasekni | Meslektaşların Soruları | 2 | 18-04-2007 11:32 |
| Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |