13-07-2007, 20:39 | #1 |
|
Olgunlaşmak
Açıkçası bu konuyu hangi alanda yazmam gerektiğine karar veremedim. "Konusu "hukukçular" olan ve diğer alanların konusu içine girmeyen sohbetlerimiz için" diyor ama ben meslektaşlarımla konuşmak istiyorum bu konuyu.
İnsan olgunlaştıkça (bunu istediğiniz gibi algılayın zamanla orantılı yada değil, belki yaşanılanlarla) kendinden (bunu da istediğiniz gibi algılayın kendinden yada çevresinden ) uzaklaşır mı? |
13-07-2007, 22:00 | #2 |
|
İnsan olgunlaştıkça kendine yaklaşır.
Olgunlaşmadan önce kendisine uzak konularla meşgul olur. Kendisini ilgilendirmeyen konularla uğraşır. Olgunlaştıkça önemli konuları seçmeye başlar; diğerlerini boş verir. Önem sırası kendine göre biçimlenmeye başlar. Öte yandan olgunlaşmadan önce başkalarının sözleri önemlidir. Çocukken annesinin, öğrenciyken öğretmeninin, sürücüyken trafik polisinin sözü önemlidir. Ama olgunlaşınca kendine yaklaşır ve artık polis olmasa da aşırı hız yapmaz. Olgunlaşınca kendi düşünceleri önem kazanır. Başkalarının etkisinden kurtulur, kendine yaklaşır. Olgunlaştıkça çevresindekileri daha titizlikle seçmeye başlar. Kendi beğenilerine uyan insanları seçmesi insanı kendine yaklaştırır. Bir diğer yönden, çok olgunlaştığında ( bir başka deyimle çok yaşlandığında) insan artık gelecekle ilgili hayaller kurmaz. Hayallerin yerini anılar alır. Yaşlandıkça insan anılarına döner. Bir başka deyimle kendine döner. İnsanın anıları insanın ta kendisidir. İnsan yaptıklarından ibarettir. Başka pek çok yönden de insanın kendine yaklaştığından söz edilebilir. Ama uzaklaştığına ilişkin tek örnek bulunmaz. Saygılarımla |
14-07-2007, 09:17 | #3 | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Ve...
Olgunlaştıkça kendisine yakışır ve bir de yaşlandıkça (uzaklaşmışsa bir nebze) kendisine de döner mi Üstadım? Saygılarımla |
14-07-2007, 09:27 | #4 |
|
Sayın Av.H.Sancar Karaca
Yaşıtım olmanız nedeniyle siz de en az benim kadar konuya vakıfsınız. İnsan da bir mevlevi gibi döne döne kendini arar ve olgunlaştıkça insanlığa yaklaşır. Saygılarımla |
14-07-2007, 23:06 | #5 |
|
İnsanlığa yaklaşmak, aslında insanın kendini keşfetmesine bağlıdır. Kendi deryasında en gizemli yerleri keşfetme yolculuğuna çıkan insan her yeni bir şey keşfettiği oranda da olgunlaşmaktadır. Olgunlaşmak;insanın kendisi ile tanışmasıdır bir nevi.
|
17-07-2007, 14:32 | #6 |
|
insan olgunlaştıkça hayatla bütünleşir..
|
17-07-2007, 22:16 | #7 |
|
Bence olgunlaşmak her zaman sayın meslekdaşlarımın dediği kadar iyi bir şey olmayabilir.Bazen "hayattan hiç birşey beklememek,umut etmemek", "geleceğe dair hayallerini kaybetmek" ,"hayatın önüne getirdikleriyle yetinmek" le özdeş olur olgunlaşmak.Belki de bizim toplumumuzun dayattığı olgun insan modelidir bu.İşte o zaman kendine yabancı,uzak gelebilirsin.Bir gence bakar onun o hayat dolu halini hafif dalgacı bir tavırla süzer; "bir zamanlar ben de böyle düşünüyordum, ama hayat olgunlaştırıyor insanı" deyiverirsin.Olgunlaşmak tasavvuftaki gibi "yaşanmışlıklarla daha çok büyümeyi, insana ve doğaya yaklaşmayı" ifade etmiyor bu toplumda.Sanki istem dışı bir tezgahtan geçirilip istenilen statükocu duruma getirilen insan tipine deniyor maalesef.
|
30-07-2007, 10:51 | #8 |
|
Olgunlaşmak; ölüme yaklaşmaktır.
|
30-07-2007, 11:28 | #9 |
|
Sayın usare01
Aşağıdaki nedenlerle görüşünüze katılamıyorum: Olgunlaşma yaşamı değerlendirebilmekle ilgili olduğundan insanı yaşama yaklaştırır. İnsanı ölüme yaklaştıran ise zamandır. Zaman içinde olgunlaşılır ama bu ikisi karıştırılmamalıdır. Olgunlaşmak yaşama yaklaştırır; zaman ise ölüme. Saygılarımla |
30-07-2007, 12:55 | #10 |
|
Yaşama dört elle sarılan 80 yaşındaki insanları ve yaşamdan kopuk yaşayan genç insanları düşündüğümde, insanı ölüme yaklaştıranın zaman olduğu görüşüne katılamıyorum. Zanlı zaman değil kanımca. Zira;
Yaşamak değil insanı öldüren Ne çok , yaşarken ölen Saygılarımla... |
30-07-2007, 12:59 | #11 |
|
Olgunlaşmak
Sayın Konyalı'nın görüşüne aynen katılıyorum. Olgunlaşmak, yaşama yaklaştırır insanı ve yine olgunlaşmak yaşamın tadına varmamızı sağlar. Gençlik dönemlerimizde yemeği bile sadece karnımızı doyurmak için yediğimizi hatırlıyorum. Oysa yemek yemek başlı başına bir zevk! Bunun gibi bir çok örnek verilebilir. Ancak ilk mesajda arkadaşımızın sorduğu "İnsan olgunlaştıkça kendinden uzaklaşır mı?" sorusunu bu minvalde değerlendirmek uygun olur mu bilemem. Olgunluğumuz zamanla ve tecrübelerimizle pekişir. Yaşadığımızın ve hayatımızın değerinin farkına varmamız ve dolayısıyla kendimize yaklaşmamız olgunlaşmaya başlamakla başlar.
Geçmişe bağlı kalmadan, gelecekte ne olacağını sorun yapmadan, içinde bulunduğumuz zamanın, yaşımızın ve yaşımız ne olursa olsun olgunluğumuzun, kendimizin tadına varıp sevdiklerimizle mutlu günler yaşayabilmek hepimiz için önerim ve tabi ki dileğimdir. THS Aileme Sevgiyle, Zeynep |
30-07-2007, 20:02 | #12 |
|
Olgunlaşmayı zamanın bizi nereye yaklaştırdığı bakımından değerlendirmeden tanımlamak istersem kendi adıma, sayın "ays" ye katılıyorum, olgunlaştıkça hem kendimi daha iyi tanıdığımı hem de kendimden uzaklaştığımı farkettiğimde sanki elimden birşeyler kayıp gitmiş gibi hissettim. Halen öyle hissediyorum. Bu mutlaka her bireyin kendi yaşadıkları, hayatın ona yaşattıkları ile ilgili ama ben olgunlaştıkça kendimden uzaklaştım! İstemdışı olsada. Yoksa biz elimizde olan ve olmayan şeylerin ayrımına varamıyor muyuz?
|
30-07-2007, 20:13 | #13 |
|
Bu arada evet olgunlaşmak yaşama yaklaştırır insanı,hani ne yaşadığı en ince ayrıtısıyla algılayabiliyor olmak - sana ne hissettiriyorsa o yaşadığın sonuna kadar tatmak - ama yine de yaşamın kendisinin taşıdığı yükle olgunlaşırken kendinden uzaklaşmak... Ve bunun inadına kendinle başbaşa kalabilmek adına zaman yaratmak için bu kez herşeyden uzaklaşmak... Bu ne yaman çelişki.
|
30-07-2007, 21:14 | #14 |
|
Çocuklardık...
... ... o zaman bu zamandir dostlar ne ister neyi özleriz denizini arayan akarsulara benzeriz pencereler birak açik kalsin geceleri yagmurlar yagsin günebakan düslerimiz yagmur sesiyle çogalsin çocuklardik parlak yildizlardik o zaman ay büyülüydü, yakamoz, deniz ardindan kostugumuz o baharlar çocuklardik parlak yildizlardik o zaman artik dönemesek de geriye ardindan kostugumuz o zamandir ... Meral Özbek |
30-07-2007, 22:03 | #15 | |||||||||||||||||||||||
|
Bu sözlerin altına imza atıyorum. Not: Sayın zeynep Sultan demekki isteyince muhteşem yazıyormuşunuz |
30-07-2007, 22:39 | #16 | |||||||||||||||||||
|
Uzaklaşabilir. Hayatta hemen her şeyin bir diğeriyle özdeşleşebildiğini düşünen birisiyim. Bu nedenle olayı bir örnekle dile getirmek arzusundayım: Bir armut düşünelim. Hamken özü olan ağacın dalına çiviyle çakılmışcasına sıkı sıkıya bağlıdır. Koparmak için epeyce bir güç kullanmak gerekir. (Sonuç: Ham armut kendine yapışıktır. Özü ile iç içedir.) Olgunlaşan armut ağırlaşır. Ağırlaştıkça özünden ayrılmaya zorlanır. (Yer çekimi) Ve nihayet kaçınılmaz son gelir ve armut özünden kopar ve dalından uzaklaşır. (Sonuç: Dal, gövde= Öz ise, olgunlaşan armut özünden kopmuştur, uzaklaşmıştır.) İnsan, armut değildir! denirse eyvallah derim! O da ayrı bir konudur. Olgunlaşmak için yaşlanmak şart değildir. Yer çekimli ortamlarda ağırlaşmak yeterlidir. Saygılarımla. |
30-07-2007, 23:12 | #17 | |||||||||||||||||||||||
|
Bu sözlere Katılıyorum Katılarak altına imzamı atıyorum |
30-07-2007, 23:12 | #18 |
|
Ben toplumun kodlarına göre davranarak yasayanların sahte "olgunlaşmalarından" dem vurmuştum.Bunun da insanı "biricik" olan özünden uzaklaştıracağını düşünüyorum.Ama bir de deneyimler edinerek özgürleşen özgürleştikçe olgunlaşan ve kendine yakınlaşanlar var.Duygularimi yeterince iyi anlatamiyorum.O zaman bu duyguları çok iyi anlatmış birinin yazisina başvurmam da yarar var.Belki Can Dündar'ı sevenler vardır aranızda.Ben çoğu yazisini biraz fazla şekerli bulurum ama bu yazi hoşuma gitti.
"Artık eskisi gibi her hafta sonu birileri ile dışarı çıkmak istemiyorum. Beni yoran ilişkiler, yeni tanışmalar, yeni yüzler aramıyorum. Eski dostlukların da özetini çıkarmaya başladım. İlişkilerde tasarrufa gidiyorsun her şeyde olduğu gibi ve gereksiz insanları hayatından atmak istiyorsun. Yapmacık, inanmadan konuşmak istemiyorum artık. Beni anlamayanlarla konuşmak cümle kirliliği yaratıyor ve hak edenlere saklıyorum enerjimi. İstediğime istediğimi deme özgürlüğüne sahibim, eleştirme hakkını oluşturan yaşamışlık ve yeterli yaş faktörü artık bende de var. "Ben demiştim" ,"ben bilirim","ben zaten anlamıştım", sendromunda olanlarla arkadaşlıkları bir kez daha sorguluyorsun. İlişkilerini sadeleştirmeye başlayınca sıra iyi ve kötü gün dostlarını ayıklamaya geliyor. Kötü gün dostlarını belirliyor ve onlara daha çok önem veriyorsun. İyi gün dostu bulmak ne kadar kolaysa kötü gün dostu bulmak bir o kadar zor, biliyorum. Dostlar ihtiyaç olduğunda göçmen kuşlar gibi sıcağa uçuyor ve sadece seninle birlikte sürüden ayrı düsenler kalıyor. Zamanın ne kadar kıymetli olduğunu öğreniyorsun buralara kadar gelirken. Uzun düz otobanlardan olduğu gibi, kestirme bozuk yollardan da ulaşabilirsin hedeflerine. Kestirmeleri de öğrendim gide gele. Boş geçen her saniye değerli artık. Daha yapılacak çok şey var ama, kendimi çok yormaktan çok hırpalamaktan yana değilim. Gerektiğinde "HAYIR" demeyi öğrendim ve bu kelime basta karsındakine kırıcı gelse de senin için hayat kurtarıcı olabiliyor. Sevgiye önem vermek gerektiğini, zamanı geldiğinde elinde sadece sevginin kalacağını biliyorum. Sevgi paylaşıldıkça oluşuyor, olgunlaşıyor. Aileme ve seçtiğim tüm dostlarıma daha önce göstermediğim sevgi, anlayış ve ilgiyi gösteriyorum. Biliyorsun ki gidenlerin ardında sadece iyilikler kalıyor, ne kadar sevgi dolu olduğu hatırlanıp anılıyor. Bana çok genç olduklarını hatırlatırcasına nedense tecrübelerimi, fikirlerimi sormaya başladılar. Vereceğim cevaplar belki çok anlamsız geliyor ama yine de dinliyorlar ama ben biliyorum ki yasamadan hiçbir şey öğrenilmiyor. Yaşamışlığın oluşturduğu bir alçakgönüllülükle gülüyorum içimden sadece. Artık daha şık giyiniyorum, senelerle birikmiş dolaplar dolusu kıyafet var ve bunları kendimle paylaşmalıyım. Önce kendine güzel görünmelisin, kendi zevkime göre giyinmek istiyorum, böyle hissediyorum. Modaya uymak adına popomun sığmadığı düşük bel pantolonlara sığmıyorum diye kendimi üzme tercihini de kullanabilirim . Ayıp, günah ya da ne derler korkuları çoktan geride kaldı. Dostlarıma, kendimize yemek yapmak hoşuma gidiyor. Mutfak eskiden bir zulüm iken simdi zevk aldığım mekanlar arasına giriyor. Farklı lezzetler denemek güzel ve kendi lezzetimi kendimde yaratabileceğim belli bir damak zevkim ve mutfak kültürüm oluştu. Sonra Sezen'in şarkısındaki gibi anneni daha sık düşünüyorsun ve hatta anlıyorsun. İşte bu yeni alışmaya başlanan ve giderek hoşa giden yeni duruma olgunluk deniyor. Yaşamışlığın, görmüşlüğün, geride kalmış üflenmiş doğum günü mumlarının bir sonucu kendiliğinden ortaya çıkıyor hayatın bir dönemecinde bu olgunluk. Ne zaman dersen herkese göre, ne kadar dolu yaşadığına göre değişiyor bu olgunluk çağına ermek. İnanın bana hayattaki düşüşler, zor alınan virajlar bu zamanı hızlandırıyor. Kendi dünyanın küçüklüğünü keşfetmek ve buna rağmen kendinin kıymetini bilmek çok ise yarıyor. Bir gün hepimizin bu huzurlu olgunluğu bulmasını diliyorum." Can Dündar |
30-07-2007, 23:27 | #19 |
|
Sayın ays
Alıntı yaptığınız Can Dündar'ın köşe yazısı için teşekkür ederim. Köşe yazarının başlıca görevi okuyucunun düşüncesine tercüman olmaktır. Can Dündar çok iyi bir köşe yazarı. Hepimize tercüman oluyor. Örneğin erkeklerin yaşlandıkça mutfağa yaklaştıkları garip ama gerçek. Saygılarımla Sayın Ahmet Yıldırım Size katılamıyorum: Armut aslında dalda sallanan bir yiyecek değildir. Armutun yeri yerdedir. Armut olgunlaşınca içindeki tohumla toprağa düşerek armut ağacının üremesini sağlar. Bu nedenle armut olgunlaşmakla kendine yaklaşır ve ağaçtan uzaklaşarak tohum olur. Bir başka deyişle KENDİSİ olur. Tabi kendini insanların hoyrat ellerinden kurtarabilirse. Saygılarımla |
30-07-2007, 23:45 | #20 |
|
Sayın Av.Armağan Konyalı
Sanırım kadınlar da yaşlandıkça mutfaktan tam gaz kaçıyor! |
30-07-2007, 23:53 | #21 |
|
Sayın ays,
Can Dündar'ın yazısı için teşekkürler! |
30-07-2007, 23:56 | #22 |
|
Kahvaltı mutlulukla bağdaşabiliyorsa, mutfak olgunlaşmakla neden bağdaşamasın? Bulduk mu yoksa? Ama bu durumda en iyi yemek yapanın/ya da en yemek severin ( ), en olgun olmasını gerektirir ki, sanırım bu da bizi pek doğru bir mecraya sürüklemeyecek
|
31-07-2007, 09:42 | #23 | |||||||||||||||||||||||
|
Kat'i olarak katılıyorum. |
31-07-2007, 09:44 | #24 |
|
http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=1531
Üstadımız bu konuda neler demiş, okumamız için.. ekledim. |
31-07-2007, 11:39 | #25 | |||||||||||||||||||||||
|
Daha neler... Kesinlikle katılmıyorum. Erkeğin mutfağı mekan tutması veya yolunun ordan geçmesinin sebebi olsa olsa, diğer ev halkının odaları gasp ve işgaliyle ilgili olabilir. Bence tam tersi olmalı. Yaşlandıkça mutfaktan uzaklaşmalı. Mümkün olduğu kadar dışarıda yemeli içmeli. Yani balkonda... Saygılarımla. |
31-07-2007, 14:33 | #26 |
|
Sayın Veysel'e aynen katılıyorum
Not: Ama İnşaallah öyledir |
31-07-2007, 14:53 | #27 |
|
Sayın Ahmet Yıldırım tarafından yazılan "Ama inşallah öyledir" cümlesine "naklen" katılıyorum.
Ama inşallah öyledir. Saygılarımla. |
31-07-2007, 14:59 | #28 |
|
inşallah..
|
31-07-2007, 15:06 | #29 | |||||||||||||||||||
|
Kış günleri için geçerli değildir umarım. ) |
31-07-2007, 15:08 | #30 |
|
Doğru forumdasınız.
|
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |