![]() |
|
![]() |
|
|||||||
| Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun] |
|
|
|
#1 |
|
|
Meslektaşlarım merhabalar,
İki bitişik komşu parseller üzerinde müvekkilimize ait bina var. Bina, kadastrodan önce fiili taksimde müvekkilin murisine ait parsele inşa edilmiş. Ancak kadastroda binanın büyük kısmı müvekkile ait olmayan komşu parselin içerisinde kalmış. Binanın bulunduğu alanın ifraz sınırları altında kalmasından dolayı temliken tescil mümkün değil. Bu nedenle TMK m. 725 uyarınca müvekkil lehine doğrudan irtifak hakkı tesisi isteyebilir miyiz? İrtifak hakkı tesisi için taşkın yapının bulunduğu alanın ifraz edilip edilememesinin önemi var mıdır? Şimdiden yardımlarınız için teşekkür ederim, herkese iyi çalışmalar. |
|
|
#2 |
|
|
Merhabalar,
Binanın diğer parselde neden taşkın duruma düştüğünü teknik açıdan tam anlayamadım. Yani ilgili kişilerin parsel sınırını yanlış bilmesinden mi, yoksa kadastro çalışmasında bir kaydırma mı yapıldığı anlaşılamıyor. Daha derin incelemek gerekir. Ancak şu anki anlaşıldığı kadarıyla, evet, TMK 725 üzerinden hareket edebilirsiniz. Durum ve şartlara göre irtifak hakkı kurulması veya ifraz yapılması hakim takdirine bırakılıyor. Bence önce mümkünse taşkın kısmın ifrazını isteyip bu alanın satın alınması, bu mümkün olmuyorsa da irtifak hakkı seçeneğine yönelmek uzun vadede daha faydalı olur, hem hak sahipleri açısından, hem de şehircilik bağlamında. Saygılarımla |
|
|
#3 |
|
|
Meslektaşım merhabalar;
Sayın Öğr. Gör. Dr. Yunus Konbul'un görüşlerine aynen katılıyorum. Salt irtifak hakkı; ileride satış vs durumunda büyük sorunlara yol açar. Mülkiyet istemek en mantıklısı. Hatta TMK MD.724'ü de bir değerlendirin derim. |
|
|
#4 |
|
|
İmar durumuna göre ifrazın mümkün olması TMK.nun 725 m. uygulanması şartlarından birini teşkil eder.Kamu düzeni ile ilgili bir şart olduğundan hakim tarafından res'en gözetilir. Temliken tescil ile irtifak hakkı tesisi taleplerinin kabulü şartları yönünden aralarında fark yoktur.Temliken tescilin mümkün olmadığı durumda irtifak hakkı tesisinin olanaklı olduğu söylenemez.
YARGITAY 1. HD. 25.01.2012 T. 2011/17616 E. 2012/460 K. "...Medeni Kanunun 725. maddesinin uygulanabilmesini haklı gösterecek en önemli koşul yapı malikinin iyiniyetli olmasıdır. Bu maddede iyi niyetin tanımı yapılmamışsa da aynı kanunun 3. maddesinde hükme bağlanan subjektif iyiniyet olduğunda kuşku yoktur. Yapı malikinin kendinden beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşın, sınırı aştığını bilmesi veya bilecek durumda olmaması yahut sınırı aşmasında yasaca korunabilecek bir nedenin bulunması onun iyiniyetini gösterir. Yapı yapan kişinin iyi niyetli olmaması aşırı zarar bulunup bulunmadığına bakılmaksızın taşan kısmın yıkılması sonucunu doğuracağından iyi niyet üzerinde önemle durulmalı, olaylar, karineler, tüm taraf delilleri bir arada özenle değerlendirilmelidir. Kural olarak iyiniyetin isbatı 14.2.1951 tarih 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca taşkın yapı malikine ait ise de iyiniyet sav ve savunması def'i olmayıp itiraz niteliği taşıdığından ve kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan mahkemece kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulmalıdır. Ancak, komşu taşınmaz malikinin veya o taşınmazda mülkiyetten başka ayni hak sahibi olup ta zarar gören kimselerin taşınmaza elatıldığını öğrendikleri tarihten itibaren 15 gün içerisinde itiraz etmeleri, yapı malikinin iyiniyetli sayılması olanağını ortadan kaldırır. İtiraz hiçbir şekle bağlı değildir. Yapının ilerlemesini zararın büyümesini önlemek için konan bu sürenin başlangıcını objektif olarak saptamak, yapının görünebilir hale gelme tarihinden başlatmak, taşırılan taşınmaz malikinin öğrenmesine engel olan subjektif (öznel) nedenleri dikkate almamak gerekir. Aksine düşünce bu yöndeki yasa koyucunun amacını ortadan kaldırır. (Durum ve koşulların haklı göstermesi) şeklinde açıklanan ikinci koşuldan ise imar durumuna göre ifrazın mümkün olması, ifraz halinde arsa malikinin uğrayacağı zarar ile taşkın yapı malikinin elde edeceği yarar arasında aşırı bir farkın bulunmaması, gibi hususlar anlaşılmalıdır. [Bu iki koşulun varlığı halinde taşkın yapı maliki uygun bir bedel ödeyeceğini bildirerek açacağı yenilik doğurucu nitelikteki temliken tescil davası ile taşkın kısımın mülkiyetini veya üzerine bir irtifak hakkı kurulmasını istiyebilir.Ayrıca,iyiniyet savunmasının yukarda açıklanan niteliği dikkate alınıp, bu savunma içerisinde temliken tescil isteğinin de bulunduğu kabul edilerek, tescil talebi,ayrı bir davaya gerek olmaksızın açılan davada savunma yoluylada ileri sürülebilir. Esasen bu kuralın uyuşmazlıkların en kısa sürede sağlıklı biçimde çözü[/color][/color]mlenmesi ve dava ekonomisi yönünden büyük yarar sağlayacağıda kuşkusuzdur. Her davada hakim muhik tazminat (uygun bedel) olarak salt temlik edilecek arsanın bedelini değil,gerektiğinde taşınmazının bir kısmını terk etmek zorunda kalan malikin özverisini düşünerek uzman bilirkişiden dava tarihine göre devredilen arsa bedeli yanında, geride kalan kısmın uğradığı değer kaybı varsa taşınmaz malikinin öteki zararları gibi konularda da rapor almak suretiyle Medeni Kanunun 4, Borçlar Kanunun 42. maddeleri uyarınca ve aynı zamanda sebepsiz zenginleşmeyi de önleyecek biçimde en uygun bedeli tayin ve takdir etmeli, bu bedel karşılığında tecavüzün şekline, taşkın yapının ve taşınmazların niteliğine göre, taşılan yerin mülkiyetinin devrine veya üzerinde irtifak hakkı kurulmasına karar vermelidir. ... Somut olaya gelince; davalıların adına kayıtlı 2073 parsel üzerinde bulunan 2 katlı betonarme binanın davacıya ait 2074 sayılı parsele tecavüzlü olduğu, aynı zamanda binanın bir kısmınında kadastral yola taşkın bulunduğu keşfen sabittir. 3194 Sayılı Yasanın 15. maddesi uyarınca tecavüzlü bölüm yönünden ifrazın olanaklı olmadığıda dosya içinde bulunan belgelerden anlaşılmaktadır. O halde, bir an için davacı parseline taşan kısım bakımından davalılar lehine bir durum oluştuğu kabul edilse bile yola taşkın olması nedeniyle binanın korunamayacağı açıktır. Temliken tescilin mümkün olmadığı durumda irtifak hakkı tesisinin olanaklı olduğu söylenemez. |
|
|
#5 |
|
|
[quote=Öğr. Gör. Dr. Yunus Konbul]Merhabalar,
Binanın diğer parselde neden taşkın duruma düştüğünü teknik açıdan tam anlayamadım. Yani ilgili kişilerin parsel sınırını yanlış bilmesinden mi, yoksa kadastro çalışmasında bir kaydırma mı yapıldığı anlaşılamıyor. Daha derin incelemek gerekir. Yunus Bey ilginiz için teşekkür ederim. Yapının inşa edildiği dönemde taşınmazlar taraflar arasında fiilen paylaşılmış, bina da bu paylaşıma göre müvekkilin murisine ait taşınmazın sınırları içinde kalacak şekilde inşa edilmiş. Ancak Kadastro işlemleri yapılırken evin yarısından fazlası komşu taşınmazın sınırları içerisinde kalacak şekilde sınır belirlenmiş. Şu anda müvekkil aleyhine müdahalenin meni davası açılmış bulunmakta, müvekkil kadastrodan bu davayla haberdar olmuş. İyiniyet şartlarının oluştuğu kanaatindeyim, aklıma takılan sadece binanın taştığı alanın İmar mevzuatına göre ifraz edilememesi. Sizin de belirttiğiniz gibi müdahalenin meni davasına karşın terditli olarak önce temliken tescil olmadığı takdirde irtifiak hakkı tesisi talep edeceğiz muhtemelen. |
|
|
#6 |
|
|
[quote=Yücel Kocabaş]İmar durumuna göre ifrazın mümkün olması TMK.nun 725 m. uygulanması şartlarından birini teşkil eder.Kamu düzeni ile ilgili bir şart olduğundan hakim tarafından res'en gözetilir. Temliken tescil ile irtifak hakkı tesisi taleplerinin kabulü şartları yönünden aralarında fark yoktur.Temliken tescilin mümkün olmadığı durumda irtifak hakkı tesisinin olanaklı olduğu söylenemez.
Yücel bey yanıtınız için teşekkür ederim. ilettiğiniz karara benzer birçok karar gördüm ben de. Ama farklı görüşte kararlarda var bu konuda emin olamadım. 1. Hukuk Dairesi 2010/11770 E. , 2010/12725 K. "İçtihat Metni" MAHKEMESİ : ÇANAKKALE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 30/06/2010 NUMARASI : 2009/205-2010/326 Taraflar arasında görülen davada; Davacı Hazine, kayden maliki bulunduğu 359 ada 136 parsel sayılı taşınmazına komşu 359 ada 129 parsel maliki davalıya ait binanın taşkın olduğunu ileri sürerek, elatmanın önlenmesi, yıkım olmadığı takdirde tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı, taşınmazı ihale ile hazineden satın aldığını, taşkınlığın bulunmadığını iddia etmiş,karşı davasında taşkın kısmın bedeli karşılığı tescili isteğinde bulunmuştur. Mahkemece, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinin reddine, temliken tescil talebinin kabulüne karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü. Davacı Hazine, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve taşkın inşaatın yıkımını, karşılık davasında da davalı T.M.K .725. maddesine dayalı temliken tescil talep etmiştir. Mahkemece temliken tescile karar verilmiştir. Dosya içeriğinden toplanan delillerden, davacı Hazinenin kayden 136 parsel sayılı taşınmazın,davalının ise komşu 129 parseli 29.01.2004 tarihinde satın alarak maliki olduğu anlaşılmaktadır. Davacı Hazine, davalıya ait taşınmazda bulunan binanın taşınmazına taşkın olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmış, davalı ise maliki bulunduğu taşınmazını mevcut haliyle ihale yoluyla hazineden satın aldığını savunmuştur. Mahkemece yapılan uygulama sonucu alınan bilirkişi raporları kapsamından davalıya ait taşınmazda bulunan binanın hazineye ait taşınmaza 23.36 m2 tecavüzlü olduğu, taşkın binanın projesi ve ruhsatına göre 1970’li yıllarda yapıldığı, taşkınlığın taşınmazı davalının hazineden satın aldığı tarihte de mevcut olduğunu bildirdikleri görülmektedir. Bilindiği üzere, taşkın yapılarda, sosyal ve ekonomik bir değeri yok etmemek ve yapının bütünlüğünü korumak amacıyla yasa koyucu Medeni Kanunun 722, 723, 724 ncü maddelerinde öngörülenlerden daha değişik ilkelere ihtiyaç duymuş bu nedenle 725. madde hükmünü getirmek zorunda kalmıştır. Söz konusu maddeye göre “ Bir yapının başkasına ait araziye taşırılan kısmı, eğer yapıyı yapan malik taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkına sahip bulunuyorsa, ona ait taşınmazın bütünleyici parçası olur.” Böyle bir irtifak hakkı yoksa, zarar gören malik taşmayı öğrendiği tarihten başlayarak onbeş gün içinde itiraz etmediği, aynı zamanda durum ve koşullar da haklı gösterdiği takdirde, taşkın yapıyı iyiniyetle yapan kimse, uygun bir bedel karşılığında taşan kısım için bir irtifak hakkı kurulmasını veya bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devredilmesini isteyebilir. Görüldüğü üzere taşkın yapının korunmasındaki bireysel ve kamusal yarar nedeniyle Medeni Kanunun 684, 718, 722. maddelerinde kabul edilen “ üst toprağa bağlıdır “ kuralına ayrıcalık getirilmiş taşkın yapı malikinin komşu taşınmazda inşaat veya irtifak hakkı gibi ayni bir hakkının bulunması halinde taşan kısım, taşılan taşınmazın değil, anayapının bulunduğu taşınmazın tamamlayıcı parçası ( mütemmim cüz’ü ) sayılmış, tecavüz edilen kısım üzerinde yapı maliki yararına irtifak hakkı tanınmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki taşkın yapıdan inşaat ve imalattan kasıt, taşınmaza sıkı ve devamlı surette bağlı olan esaslı yapılardır. Diğer bir söyleyişle taşan yapının tamamlayıcı parça ( mütemmim cüz ) niteliğinde olması gerekir. Onun, taşınmazın altında veya üstünde yapılması zeminde veya üstten sınırı aşması, arasında madde hükmünü uygulaması açısından hiçbir fark yoktur. Medeni Kanunun 725. maddesinin uygulanabilmesini haklı gösterecek en önemli koşul yapı malikinin iyiniyetli olmasıdır. Bu maddede iyi niyetin tanımı yapılmamışsa da aynı kanunun 3. maddesinde hükme bağlanan subjektif iyiniyet olduğunda kuşku yoktur. Yapı malikinin kendinden beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşın, sınırı aştığını bilmesi veya bilecek durumda olmaması yahut sınırı aşmasında yasaca korunabilecek bir nedenin bulunması onun iyiniyetini gösterir. Yapı yapan kişinin iyi niyetli olmaması aşırı zarar bulunup bulunmadığına bakılmaksızın taşan kısmın yıkılması sonucunu doğuracağından iyi niyet üzerinde önemle durulmalı, olaylar, karineler, tüm taraf delilleri bir arada özenle değerlendirilmelidir. Kural olarak iyiniyetin ispatı 14.2.1951 tarih 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca taşkın yapı malikine ait ise de iyiniyet sav ve savunması def'i olmayıp itiraz niteliği taşıdığından ve kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan mahkemece kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulmalıdır. Ancak, komşu taşınmaz malikinin veya o taşınmazda mülkiyetten başka ayni hak sahibi olup ta zarar gören kimselerin taşınmaza elatıldığını öğrendikleri tarihten itibaren 15 gün içerisinde itiraz etmeleri, yapı malikinin iyiniyetli sayılması olanağını ortadan kaldırır. İtiraz hiçbir şekle bağlı değildir. Yapının ilerlemesini zararın büyümesini önlemek için konan bu sürenin başlangıcını objektif olarak saptamak, yapının görünebilir hale gelme tarihinden başlatmak, taşırılan taşınmaz malikinin öğrenmesine engel olan subjektif (öznel) nedenleri dikkate almamak gerekir. Aksine düşünce bu yöndeki yasa koyucunun amacını ortadan kaldırır. (Durum ve koşulların haklı göstermesi) şeklinde açıklanan ikinci koşuldan ise imar durumuna göre ifrazın mümkün olması, ifraz halinde arsa malikinin uğrayacağı zarar ile taşkın yapı malikinin elde edeceği yarar arasında aşırı bir farkın bulunmaması, gibi hususlar anlaşılmalıdır. Bu iki koşulun varlığı halinde taşkın yapı maliki uygun bir bedel ödeyeceğini bildirerek açacağı yenilik doğurucu nitelikteki temliken tescil davası ile taşkın kısımın mülkiyetini veya üzerine bir irtifak hakkı kurulmasını istiyebilir.Ayrıca,iyiniyet savunmasının yukarda açıklanan niteliği dikkate alınıp, bu savunma içerisinde temliken tescil isteğinin de bulunduğu kabul edilerek, tescil talebi,ayrı bir davaya gerek olmaksızın açılan davada savunma yoluylada ileri sürülebilir. Esasen bu kuralın uyuşmazlıkların en kısa sürede sağlıklı biçimde çözümlenmesi ve dava ekonomisi yönünden büyük yarar sağlayacağıda kuşkusuzdur. Her davada hakim muhik tazminat (uygun bedel) olarak salt temlik edilecek arsanın bedelini değil,gerektiğinde taşınmazının bir kısmını terk etmek zorunda kalan malikin özverisini düşünerek uzman bilirkişiden dava tarihine göre devredilen arsa bedeli yanında, geride kalan kısmın uğradığı değer kaybı varsa taşınmaz malikinin öteki zararları gibi konularda da rapor almak suretiyle Medeni Kanunun 4, Borçlar Kanunun 42. maddeleri uyarınca ve aynı zamanda sebepsiz zenginleşmeyi de önleyecek biçimde en uygun bedeli tayin ve takdir etmeli, bu bedel karşılığında tecavüzün şekline, taşkın yapının ve taşınmazların niteliğine göre, taşılan yerin mülkiyetinin devrine veya üzerinde irtifak hakkı kurulmasına karar vermelidir.Öte yandan taşkın yapı ile iki komşu taşınmaz fiilen birleşmekte, iktisadi bir bütün oluşturmaktadır. Olayın bu özelliği itibariyle taşkın yapıya dayanan temliken tescil isteği uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa kabul edildiği üzere taşınmaza bağlı kişisel hak niteliğindedir.Bu durumda taşınmazların miras yoluyla veya temliken intikal etmesi halinde yeni maliklerde maddede belirtilen haklardan yararlanabildikleri gibi borçlardan da sorumlu tutulurlar. Gerçekten davalının olayda iyiniyetli olduğu mahkemenin de kabulündedir. Öte yandan yıkımın aşırı zarar doğuracağı uzman bilirkişilerce bildirilmiş olup keza bu hususta mahkemenin kabulündedir. Belediyenin karşılık yazılarından taşınmazların imar planında farklı alanlarda kalması nedeniyle ifrazının mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece temliken tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Ancak, öteki koşulların davalı yararına gerçekleştiği gözetildiğinde somut olayın özelliği itibariyle irtifak hakkı tesis edilmesi sorunun adil bir biçimde çözümlenmesini sağlayacaktır. Esasen davacı hazine de muhik tazminata razı olduğunu bildirmiştir. Yukarıda belirtilen ilkeler gözetildiğinde, elatmanın önlenmesi ve yıkım davasının reddine, karar verilmesi doğrudur, ancak davalı yararına bedeli karşılığı taşkın bölüm bakımından irtifak hakkı tesisi suretiyle TMK’nun 725. maddesine dayalı davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davacının, bu yöne değinen temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. Mesela bu kararda ifraz işleminin olanaksız olduğu durumlarda temliken tescil yerine irtifak hakkı tesisinin daha adil olacağı belirtilmiş. |
|
|
#7 | |||||||||||||||||||||||
|
|
[quote=Yasin Pazar]
Rica ederim. "Ancak Kadastro işlemleri yapılırken evin yarısından fazlası komşu taşınmazın sınırları içerisinde kalacak şekilde sınır belirlenmiş." Normalde kadastro çalışmalarında binanın içinden geçecek şekilde böyle bir sınırlandırma yapılmaz. Bu bana kadastroda teknik hata yapıldığını düşündürüyor. Üstelik kadastroda yapılan teknik hatalar için zamanaşımı da söz konusu değildir. Böyle bir durum varsa teknik destek için benimle iletişime geçebilirsiniz. Belirttiğiniz gibi davayı terditli açabilirsiniz. İfrazın mümkün olmaması, irtifak hakkının kurulmasına engel teşkil etmeyebilir. Bilirkişi raporu ve yerel yönetim onayı da bu yönde gelirse ve hakimin takdiri ile ifraz mümkün değilse irtifak hakkı kurulmasına hükmedilebilir. Aslında ben şahsen buradaki irtifak hakkı seçeneğini, binanın yolsuz duruma düşerek yıkımla karşılaşmaması için bir zaman kazanma olarak görüyorum. Yani problemi biraz öteleyip, belki zaman içinde imar planı değişikliği veya taraflar arasında anlaşma olanağı ortaya çıkması ihtimalini açık tutmak için. Örneğin emsal kararlardan da görüyoruz ki yüksek yargı, yolsuz duruma düşse bile yapılmış binaların yıkılmasına milli servetin israfı olarak yaklaşıyor ve kurtarılması için plan veya proje değişikliğinin mümkün olup olmadığının belediyeye mutlaka sorulması gerektiğini söylüyor. Saygılarımla |
|
|
#8 | |||||||||||||||||||||||
|
|
Evet değişik görüşler var. Ayrıca aşağıdaki kapatılan 14.HD.sinin kararında" keyfiyetin durum ve koşullara göre değerlendirilmesi gerektiği" vurgulanıyor. 1.HD.si eski Bşk.larından Eraslan ÖZKAYA " irtifak hakkı tesisinin ,taşınmazın kullanımına engel teşkil etmeyecek şekilde , taşkınlığın zeminde olmayıp balkon veya bina çıkıntısı gibi zemin üstünde yahut toprak altında garaj,galeri niteliğinde olması halinde uygulanabileceğini" ifade ediyor.Ayrıca başka alternatifleri de sıralıyor. Bilgi notu olarak ;forumdaki yazımın ilgili kısmına aşağıda yer veriyorum. Değerlendirme sizlere ait. BKN: https://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=121203 ""...2.)Taşkın yapıda ifrazın imar yönünden mümkün olmaması halinde ana kural olarak taşkın yapının yıkılmasına karar verilir.Yargıtay 1.H.Dairesinin eski Bşk.larından Eraslan ÖZKAYA'nın verdiği bilgiye göre (El Atmanın Önlenmesi Yıkım ve Temliken Tescil Davaları,C:2 ,5 Baskı,sh: 842 ve dev.) "...Bazı istisnai durumlarda yıkım dışında aşağıdaki çözüm yollarını da benimsemiştir. a.) Küçük bir taşkınlık nedeni ile yıkım sonucu ortaya büyük zararların çıkması durumunda ve yapı sahibinin iyiniyetini gösterir durumlarda yapı sahibi yararına bedeli karşılığı pay verilerek paydaş yapılması imkanı mevcuttur. b.) Bunun gibi, aynı koşullarda ve özellikle taşkınlığın taşınmazın kullanım şekline etkili olmaması halinde taşkın yapı sahibi lehine irtifak hakkı tesis edilebilir.Yazar bu çözümün , taşkınlığın zeminde olmayıp balkon veya bina çıkıntısı gibi zemin üstünde yahut toprak altında garaj,galeri niteliğinde olması halinde uygulanabileceğini ifade etmektedir. c.) Taşkın yapı bedelinin tüm arsa bedelinden çok fazla olması ve arsa sahibinin iyiniyetli ve kusursuz olması durumunda tüm taşınmazın bedeli karşılığı yapı sahibine bırakılmasına da hakim karar verebilir." (AYRICA) "... Yukarıda belirtildiği şekilde tüm koşullar gerçekleşip ifraz koşulunun gerçekleşmemesi halinde ise TMK'nın 725. maddesinin “...aynı zamanda durum ve koşullar haklı gösterdiği takdirde, ...yı iyiniyetle yapan kimse uygun bir bedel karşılığında taşan kısım için bir irtifak hakkı kurulmasını isteyebilir...” hükmü de gözetilerek davacını talebi doğrultusunda davacının taşınmazı lehine, davalının taşınmazı aleyhine irtifak hakkı kurulup kurulamayacağı hususu da değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir." (Yargıtay 14.HD. 04.03.2015 T. 2014/11739 E. 2015/2350 K.)"" |
![]() |
| Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular
|
||||
| Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
| Taşkın Yapı | Avsuzhan | Meslektaşların Soruları | 2 | 22-06-2020 13:20 |
| kamulaştırma bedelinin tespiti ile daimi irtifak hakkının tesisi davası | av.sultannn | Meslektaşların Soruları | 2 | 09-09-2018 13:38 |
| taşkın yapı | avukat1601 | Meslektaşların Soruları | 2 | 31-10-2017 13:46 |
| Taşkın Yapı - Haksız Yapı | lostheaven35 | Meslektaşların Soruları | 0 | 20-06-2016 08:41 |
| a.ş. hisseleri üzerinde intifa hakkı tesisi | SKARA | Meslektaşların Soruları | 0 | 18-04-2010 19:26 |
| Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |