Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Esas: 2003/10-488, Karar: 2003/489 İçtihat

Üyemizin Özeti
İşverenin rücu alacağından sorumlu olabilmesi için iş kazası veya meslek hastalığının, işverenin kastı veya işçilerinin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi ya da suç sayılır bir hareketi sonucu gerçekleşmiş olmalıdır.

Haksız fiil sorumluluğundan bahsedebilmek için hukuka aykırı bir eylem, zarar, kusur, olay ile zarar arasında uygun illiyet bağı bulunmalıdır. Zararı tazmin borcundan bahsedilebilmesi için zarar eylemin bir sonucu olarak ortaya çıkmalıdır. Sorumluluk, olayla zarar arasında uygun illiyet bağının bulunmasına ve bu bağın kesilmemiş olmasına bağlıdır. Mücbir sebep, zarar görenin veya üçüncü şahsın ağır kusuru illiyet bağını keser ve sorumluluğu ortadan kaldırır.

Somut olayda, belediyede düz işçi olarak çalışan sigortalı, belediye fen işlerince, cadde asfalt çalışmalarının ertesi güne sarkması nedeniyle asfalt silindir makinesinin başında nöbetçi olarak görevli iken terörist saldırı sonucu öldürülmüştür. Olayın geçtiği yer olağanüstü hal uygulaması bulunan belediye sınırları içindedir. Yörede her an beklenen terörist saldırıları karşısında emniyet kuvvetlerinin sağlayacağı tedbirlerin dışında işverenin ek bir önlem alması söz konusu olamaz. Yaşanan terör olayları nedeniyle, üçüncü şahsın ağır kusuru sonucu meydana gelen olay ile kurum zararı arasında uygun illiyet bağı kesildiğinden ve belediyenin ek kusuru da ispatlanamadığından; ayrıca davalı belediyenin, emniyet kuvvetlerinin aldığı tedbirler dışında ek bir önlem alması olanaksız olduğundan belediye hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekir.
(Karar Tarihi : 24.09.2003)
"Taraflar arasındaki "rücuan alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Diyarbakır İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 20.08.2002 gün ve 2000/49-2002/224 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 13.12.2002 gün ve 2002/7850-9646 sayılı ilamı ile;
(... Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 26.maddesi olup,davalı işverenin rücu alacağından sorumluluğu ancak maddede öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde mümkündür.
506 sayılı Kanunun 26.maddesine dayanan rücu davalarında kusurun belirlenmesinde mahkemece,öncelikle zararlandırıcı sigorta olayının ne şekilde oluştuğu dosya içerisindeki tüm deliller takdir olunarak varsa çelişki giderilerek belirlenmeli ve kabul edilen maddi olgular bilirkişiye bildirilip olaydaki kusur durumunun buna göre çözümlenmesi istenmelidir.Bundan başka bu tür davalarda, bilirkişi ya da bilirkişi kurulunun kusur durumunu saptarken iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerekeceğini, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığını ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığını irdelemeleri anılan mevzuat hükümleri ile işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerinde yer almasa dahi, işverenin 1475 sayılı Kanunun 73.maddesinde öngörüldüğü üzere işyerinde çalışan sigortalıların sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlüdür.
Hükme esas kılınan 04.03.2002 tarihli kusur raporunda; zararlandırıcı sigorta olayının vukuunda davalı Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığına %40, teröristlere ise %60 kusur verilmiştir. Ne var ki bu rapordan önce alınan 31.05.2000 ve 24.06.2001 tarihli raporlarda Belediye Başkanlığının olayda kusurlu bulunmadığı, terörü gerçekleştirenlerin ise %100 kusurlu bulundukları belirtilmiştir.
Olay günü iş makinelerinin başında nöbetçi olarak görevini yapan bekçi N____ Ç____ silahlı saldırıya uğramış ve öldürülmüştür. Olayın geçtiği yer olağanüstü hal uygulaması bulunan Diyarbakır il sınırları içerisindedir.Yörede her an beklenen terörist saldırıları karşısında emniyet kuvvetlerinin sağlayacağı tedbirlerin dışında işverenin ek bir önlem alması söz konusu değildir. Sigorta olayının oluş biçimine nazaran teröristlerin subuta eren eylemleri kasta dayalı olup, Belediyenin emniyet kuvvetlerinin aldığı tedbirler dışında ek bir önlem alması da mümkün değildir. Olayın oluş biçimi ve PKK isyanı nedeni ile olay yerini de içine alan bölgenin neredeyse bir harp alanına dönüşmüş olduğu olgusu da dikkate alınarak Belediyenin kusuru bulunmadığını belirleyen birinci ve ikinci bilirkişi raporlarında itibar edilip davanın reddine karar verilmesi gerekirken 26.maddeye uygun olarak düzenlenmeyen 04.03.2002 tarihli kusur raporunun hükme dayanak kılınması isabetsiz ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde,davalı Belediyenin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır...),
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, iş kazası sonucu ölüm nedeniyle hak sahiplerine yapılan harcamalar üzerine uğranılan kurum zararının rücuan ödetilmesi istemine ilişkindir.
Davacı vekili, Diyarbakır Belediyesi işçisinin İstasyon Caddesindeki asfalt silindir makinasının başında nöbet tutarken terörist saldırısı sonucu öldüğünü, işverenin bölgede olağanüstü hal uygulaması ve terör eylemleri olmasına rağmen gerekli güvenlik önlemlerini almadığından kusurlu olduğunu ileri sürerek sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirin işverenden tahsilini talep etmiştir.
Davalı işveren vekili, terörist saldırıya karşı işverenin alabileceği bir önlem bulunmadığını, kusurlu olmadıklarını beyanla davanın reddini istemiştir.
Mahkemenin "olayda kasıt ve kusurun birleştiği, işveren terörün yoğun ve bu tür saldırıların daha önce de yaşanmış olduğu bölgede çalışan elemanlarının güvenliğini sağlamak için gerekli olan her türlü fiziki ve teknik tedbirleri almadığından % 40, olayı gerçekleştiren teröristlerin % 60 kusurlu olduğu" gerekçesiyle davanın kabulüne dair verdiği karar, yukarıda belirtilen nedenle bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 26.maddesi olup, işverenin rücu alacağından sorumluluğu ancak maddede öngörülün koşullarının gerçekleşmesi halinde mümkündür. Buna göre, iş kazası veya meslek hastalığı, işverenin kastı veya işçilerinin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi veyahut suç sayılır bir hareketi sonucu olmuşsa sigortalı veya hak sahiplerine bağlanan gelir ve yapılan giderler kurumca işverene ödettirilir.
Eski 1475 sayılı İş Kanunun 73, yeni 4857 sayılı İş Kanununun 77.maddesinde öngörüldüğü üzere işveren iş yerinde çalışan sigortalıların sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlüdür.
506 sayılı Kanunun 26.maddesindeki sorumluluk kusura dayanmakta olup, iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerektiği, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığı, dayanağı mevzuat hükümleri ayrıntılarıyla irdelenmek suretiyle işverenin kusur durumu saptanmalı, soyut ifadelerin kullanımı ile yetinilmemelidir.
Haksız fiil sorumluluğu için hukuka aykırı bir eylem, zarar, kusur, olay ile zarar arasında uygun illiyet bağı bulunmalı, verilen zararın tazmin borcunu doğurabilmesi için zarar eylemin bir sonucu olarak ortaya çıkmalıdır. Davalının sorumluluğu olayla zarar arasında uygun illiyet bağının bulunmasına ve bu bağın kesilmemiş olmasına bağlıdır. Mücbir sebep, zarar görenin veya üçüncü şahsın ağır kusuru, illiyet bağını keser ve dolayısıyla sorumluluğu ortadan kaldırır. Ancak, davalının munzam (ek) kusuru varsa illiyet bağının kesilmesi söz konusu olmaz.
Somut olayda, davalı Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Fen İşlerinde düz işçi olarak çalışan sigortalı, fen işlerince Diyarbakır merkezinde İstasyon Caddesinde asfalt çalışmalarının ertesi güne sarkması nedeniyle asfalt silindir makinesinin başında nöbetçi olarak görevli iken terörist saldırı sonucu öldürülmüştür.
Hükme esas kılınan 04.03.2002 tarihli kusur raporunda önceki iki raporun aksine zararlandırıcı sigorta olayının vukuunda davalı Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin terörün yoğun ve bu tür saldırıların daha önceden de yaşanmış olduğu bölgede çalışan elemanlarının güvenliğini sağlamak için gerekli olan her türlü fiziki ve teknik tedbirleri almaması nedeniyle % 40, teröristlere % 60 kusur verilmiştir.
Olayın geçtiği yer olağanüstü hal uygulaması bulunan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisindedir. Yörede her an beklenen terörist saldırıları karşısında emniyet kuvvetlerinin sağlayacağı tedbirlerin dışında işverenin ek bir önlem alması söz konusu olamaz.
2495 sayılı Bazı Kurum ve Kuruluşların Korunması ve Güvenliklerinin Sağlanması Hakkındaki Kanun Uyarınca da belediyeler, tanımlanan nitelikteki işleri nedeniyle özel güvenlik teşkilatı kurma yükümlüğü altında olmadıkları gibi, 1580 sayılı Belediye Kanunu uyarınca da tanımlanan görevler arasında belediyelerin bu tür bir yükümlülüğü bulunmamaktadır. İş güvenliği ile ilgili mevzuatta da işverene bu yönde bir yükümlülük yüklenmemiştir.
Sigorta olayının oluş şekline göre teröristlerin sübuta eren eylemleri kasta dayalı olup,dosya içeriğinden de belediyenin ek bir kusurunun bulunmadığı anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece somut olayın oluş biçimi ve yaşanan terör olayları nedeniyle, olayın üçüncü şahsın ağır kusuru sonucu meydana geldiği olay ile kurum zararı arasında uygun illiyet bağının kesildiği, belediyenin ek kusurunun ispatlanamadığı ve davalının emniyet kuvvetlerinin aldığı tedbirler dışında ek bir önlem almasının olanaksız olduğu hususları göz önünde bulundurularak belediye hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekirken, 506 sayılı Kanunun 26.maddesine uygun düzenlenmeyen kusur raporunun hükme dayanak kılınması usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
KARAR : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA,istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 24.09.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi. "
İlgili Mevzuat Hükmü : İş Kanunu MADDE 77 :Mülga Madde: 30.06.2012, 28339 Resmi Gazete No ve 6331/ 37 Kanun ile Kaldırılmıştır.

Yürürlük Tarihi : 31.12.2012'DİR.

İŞVERENLERİN VE İŞÇİLERİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ

İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler.

İşverenler işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar. Yapılacak eğitimin usul ve esasları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

İşverenler işyerlerinde meydana gelen iş kazasını ve tespit edilecek meslek hastalığını en geç iki iş günü içinde yazı ile ilgili bölge müdürlüğüne bildirmek zorundadırlar.

Bu bölümde ve iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin tüzük ve yönetmeliklerde yer alan hükümler işyerindeki çıraklara ve stajyerlere de uygulanır.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Nevra ÖKSÜZ
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 12-01-2011

THS Sunucusu bu sayfayı 0,04370904 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.