Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Esas: 2001/431, Karar: 2001/2884 İçtihat

Üyemizin Özeti
TTK m.298 ve somut olaydaki şirket anasözleşmesi hükümlerine göre, kar payı dağıtılmasına karar verilmesi halinde, kurucu intifa senedi sahiplerine de kar payı tahakkuk ettirilir; ancak bu koşulun gerçekleşmesi halinde bu tür pay sahiplerinin şirketten kar payı talep etmeleri mümkün hale gelebilir.

Kurucu intifa hisse senedi sahiplerinin kar payı talep edebilmeleri için, kar payının şirketçe dağıtılmış olmasına karar verilmiş olması bir ön koşul olarak kabul edilmektedir. Doktrinde benimsendiği üzere, kurucu intifa hisse senedi sahiplerin kar payı dağıtım koşulları gerçekleştiği halde, şirketçe bu tür pay sahiplerine sözleşmesel haklarının kasıtlı olarak verilmemesi veya şirket yöneticilerinin kasıtlı tasarrufları ile bu haklarının zedelenmesi halinde gerek şirkete, gerekse yöneticilerin kişisel sorumluluklarına dayanılarak bunlar aleyhine genel hükümlerden doğan dava hakları kullanılabilir ve bu şekilde yoksun bırakıldıkları kar paylarını dava yolu ile isteyebilirler.

Somut olayda, anılan koşullar gerçekleşmemiştir.
(Karar Tarihi : 06.04.2001)
Taraflar arasında görülen davada (Adana Asliye Ticaret Mahkemesi)nce verilen 04.10.2000 tarih ve 1998/1554-2000/645 sayılı kararın Yargıtay´ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü.

Davacı vekili, müvekkilinin davalı anonim şirket tarafından çıkarılan 200 adet kurucu pay senedinden 10 adedinin sahibi olduğunu, şirket anasözleşmesinin 36. maddesine göre, kazancın zorunlu ihtiyatlar ve 1. tertip temettü ayrıldıktan sonra kalanının %10´unun kurucu pay senedi sahiplerine ödenmesi gerekir iken, 1996 yılı bilançosunda şirket aktiflerinde bulunan iştirak hisselerinin satışından elde edilen, kazanç ve emisyon primi karı ile 1996 yılı cari dönem karının olağanüstü ihtiyatlara ayrılıp, sonra da sermayeye eklenmek ve hissedarlara bedelsiz pay vermek suretiyle ortaklara fiilen kar dağıtıldığını, böylece müvekkilinin kurucu pay karşılığı kar almasının engellendiğini ileri sürerek, 5.123.160.550 TL kurucu kar payı ile 5.074.600.000 TL faizi olmak üzere toplam 10.197.760.550 TL nin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, davacının 1991-1997 yılları arasında şirketin deneticisi olduğunu, alacağına dayanak yaptığı 1996 yılına ait genel kurula katılmasına rağmen alınan kararlar hakkında iptal davası açmadığını, dava konusu edilen kazancın, emisyon primi ile şirkete ait iştiraklerin satışından elde edilen gelirin gerçekte kar olmayıp, şirket içi kaynaklarının kullanılması olduğunu, bu nedenle TTK nun 298. maddesinde belirtilen kar kavramına girmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, toplanan kanıtlar ve alınan ikinci bilirkişi raporuna itibar edilerek, davacının denetçi sıfatıyla genel kurul kararının iptalini istemediği, dava konusu edilen alacağın şirkete ait iştiraklerin satışından elde edilen gelirler ve emisyon primi ile ilgili olduğu bu gelirlerin TTK nun 298. maddesinde belirtilen kar kavramına girmediği bu nedenle davacının kar payı isteminin yersiz olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Her ne kadar davalı anonim şirket genel kurul kararının iptali için dava açılmamış olması, bu kararla bağlı olmayan sözleşmesel hak sahibi kurucu pay senedi sahiplerinin kar payını talep etmelerine engel teşkil etmesi mümkün değil ise de, üç kişilik uzman bilirkişiden oluşan kurulca yapılan değerlendirmede belirtildiği gibi, davalı ortaklığın sahibi olduğu iştirak hisseleri satışından elde edilen kazanç ile emisyon primleri, ortaklara dağıtılması gereken gerçek anlamda kar payı olmadığından, yerel mahkemenin bu gerekçeyle davanın reddine karar vermesi yerindedir.

Ayrıca, dava dilekçesinde dağıtılması gereken kar kapsamında olduğu belirtilerek istemde bulunan 1996 yılı bilançosunda dönem karı olarak gösterilen 321.720.924.533 TL bakımından ise; söz konusu 1996 yılı dönem karı genel kurul kararı ile fevkalade ihtiyat olarak ayrılmışsa da ayrılan bu fevkalade ihtiyatların ana sermayeye eklenerek hissedarlara bedelsiz hisse senedi verilmesine dair verilmiş bir genel kurul kararı da yoktur.

Gerek TTK nun 298. maddesi, gerekse şirket anasözleşmesi hükümlerine göre, kar payı dağıtılmasına karar verilmesi halinde kurucu intifa senedi sahiplerine de kar payı tahakkuk ettirileceği ve dolayısı ile ancak bu koşulun gerçekleşmesi ile bu tür pay sahiplerinin şirketten kar payı talep etmelerinin mümkün hale gelebileceği anlaşılmaktadır.

Bu durum karşısında, davalı şirketin 1997 yılı genel kurulunda 1996 yılına ait bilançonun kabulü sebebiyle, anasözleşmenin 33. maddesinde belirtilen paralar ayrıldıktan sonra ortaklara kar dağıtılmamasına karar verilmesi ve bu karın anasözleşmenin 33/son maddesine göre, olağanüstü yedek akçeye ayrılmasında ilke olarak yasa ve anasözleşmeye aykırılık yoktur.

İlke bazında, kurucu intifa hisse senedi sahiplerinin kar payı talep edebilmeleri için kar payının şirketçe dağıtılmış olmasına karar verilmiş olması bir ön koşul olarak kabul ediliyorsa da, doktrinde de benimsendiği üzere, kurucu intifa hisse senedi sahiplerin kar payı dağıtım koşulları gerçekleştiği halde şirketçe, bu tür pay sahiplerine sözleşmesel haklarının kasıtlı olarak verilmemesi veya şirket yöneticilerinin kasıtlı tasarrufları ile bu haklarının zedelenmesi halinde gerek şirkete, gerekse yöneticilerin kişisel sorumluluklarına dayanılarak bunlar aleyhine genel hükümlerden doğan dava haklarını kullanabileceklerini ve bu şekilde yoksun bırakıldıkları kar paylarını dava yolu ile isteyebilecekleri kabul edilmektedir. (Bkz. Prof. Dr. H. Domaniç, Anonim Şirketler ve Uygulaması. TTK. Şerhi II. Cilt. İst. 1988 Sh. 1084 vd., Dr. Ö. Teoman, Anonim Ortaklıklarda İntifa Senetleri, İst. 1978. Sh. 237.)

KARAR : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, oybirliğiyle 06.04.2001 tarihinde karar verildi.
İlgili Mevzuat Hükmü : Türk Ticaret Kanunu MADDE 298 :IV - SAĞLANABİLECEK HUSUSİ MENFAATLER:

       Madde 298 - Kurucuların şirketi kurdukları sırada sarf ettikleri emeğe karşılık olarak para ve bedelsiz hisse senedi almak gibi bir suretle şirket sermayesinin azalmasını mucip olacak bir menfaatin kendilerine tahsisi hakkında esas mukaveleye dercedecekleri şartlar hükümsüzdür. Ancak hasıl olan kazançtan 466 ncı maddenin birinci fıkrasında yazılı yedek akçe ile pay sahipleri için yüzde 5 kar payı ayrıldıktan sonra kalanın onda birini kendilerine tahsis edebilirler. Kuruculara zikri geçen menfaatler için verilecek senetlerin nama yazılı olması lazımdır.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Mehmet KARAUSTA
Hukukçu
Şerh Son Güncelleme: 11-01-2011

THS Sunucusu bu sayfayı 0,02565694 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.