![]() |
|
![]() |
|
(Karar Tarihi : 14.10.2008)
Dava: Sanık Ş..... Z.....hakkında; 03.07.2004 tarihinde kendisini düğünün saat 23.00'de bitirilmesi için uyaran polis memurları Y.... D.... ve İ..... D.......'a
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi. Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede: Ancak; Sanığın Bunun üzerine; Yerköy Asliye Ceza Mahkemesince 31.05.2007 gün ve 542-110 sayı ile; <Önceki gerekçe tekrar edildikten sonra, ….(ilaveten)...olayın gelişim sürecine ayrıntılı biçimlerde bakıldığında şu temel gerekçeler gözönüne alınmıştır; 1- Sanığın eylemi refleksif bir eylemdir. Başka deyişle 2- Diğer yandan sanığın eyleminin, bir bütün olarak bakıldığında, müştekileri muhatap kılacak bir fiili içermediği açıktır. Suç olduğu iddia edilen söze ve sözün gelişim ve zuhur ediş sürecine bakıldığında olay sırasında orada bulunan somut emniyet görevlilerini değil, soyut ve bu niteliğiyle de zaten hakaret edilemeyecek, edilmesi mümkün olamayacak olan kavramsal çerçeveleri, mefhum ve ıstılahları ve bunlara ilişkin duygu, inanç ve düşünüş hallerini hedef aldığı görülmektedir. 3- Bir diğer yandan ve belki de en önemli nokta olarak, olaya sanığın sözlerinin irkiltici atmosferinden kendimizi kurtararak bakmamızın gerekliliği ifade edilmelidir. Bu gereklilik, sorunu doğru biçimde anlamanın ilk aşamasıdır. Çünkü, demokrasi ve hukuk devletini ideal durumlar, sorunsuz ve tatlı hülyalar alanı ve bu suretle aslında hiç anlaşılamayacak, ulaşılamayacak kitabi bir olarak görmekten vazgeçip, demokrasi meselelerinin bizzat irkiltici içeriklerde gelen, tahammül edilen, katlanılan, rahatsızlıklar yaratan bir gerilim, denge ve çatışma yönetimi olarak görmek ve bu suretle de bizzat bize veya başkalarına veya devlet ve millete veya emniyete yönelik gerilim ve sorunları ve hatta yakışıksız sözleri bu demokratik yönetim ve onun zihniyet ve algı dünyalarına açmamız, sözler ne kadar irkiltici olursa olsun eğer var ise sorunun arkasındaki temel bağlamları sorgulamaktan kaçınmamamız şarttır. Bununla özde şu söylenmeye çalışılmaktadır. İdarenin, ama asıl olarak da yargının, dehşetli de olsa, irkilticide olsa kendisine veya başkalarına karşı söylenmiş sözlerin temellerine inebilme cesaretini taşıması bir zarurettir. İşte dava konusu olan bu olayda tam da buna ilişkin bir durum söz konusudur ve sürecin gelişimi gözönüne alındığında yalnızca sanığın sarfettiği sözlerde duraklamak bizi toplumsal yaşam ortamlarına aşırı müdahaleye yönelten bir indirgemecilik sonucuyla karşı karşıya bırakabilir. Çok net olarak söylendiğinde sanık buradaki sözleri sarfederken bir <1- Yargıtay 4.Ceza Dairesinin 16.10.2006 tarih ve 2005/9257 E.2006/15198 K. sayılı bozma ilamı usul ve yasaya uygun olmadığından önceki kararda direnilmesine, 2- Sanığın üzerine atılı suç hususunda yeterli sonuca götürücü ve şüpheden ari delil elde edilemediğinden ve şüphede sanık lehine yorumlanacağından sanığın müsnet suçlardan ayrı ayrı beraatlarına karar vermek gerekmiş…> şeklinde direnme hükümleri verilmiş ve bu hükümler; üst Cumhuriyet savcısı ile yerel Cumhuriyet savcıları tarafından atılı suçların sübut bulduğundan bahisle sanık aleyhine temyiz edilmiştir. Dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 13.06.2008 gün ve 288533 sayılı bozma istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır. TÜRK MİLLETİ ADINA CEZA GENEL KURULU KARARI Karar: Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında çıkan ve Ceza Genel Kurulu'nca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanığın her iki mağdur polis memuruna yönelik olarak sarfettiği sözlerin Yerel Mahkeme; sanığın mağdurlara yönelik sözlerinin hakaret kastı içermeyip, düğünlerdeki müzik yayınının kesilme saatine ilişkin olarak Yerköy ve Çiçekdağı ilçelerindeki farklı uygulamaları eleştiri mahiyetinde söylenmiş refleksif sözler olduğunu kabul etmek suretiyle beraat kararı vererek, bu kararında ısrar ederken; Özel Daire bu sözlerin 5237 sayılı TCY.nın 125. maddesindeki görevli kamu görevlisine hakaret suçunu oluşturacağı görüşündedir. İncelenen dosyada; Olayın D.... A...'a ait düğün merasimi sırasında meydana geldiği anlaşılmaktadır. Dosyaya da bilgi ve belge olarak yansıyan idari düzenlemelere göre, düğün törenlerinde saat 23.00'e kadar müzik yayını yapılmasına izin verilmekte olup, bu husus düğün sahibi tarafından da bilinmektedir. D.... A...'a ait düğün töreni sırasında asayişi kollamak üzere Yerköy Emniyet Müdürlüğü nezdinde polis memuru olarak görev yapmakta olan Y.... D.... görevlendirilmiştir. 03.07.2004 günü gece saat 23.00 olduğunda, polis memuru Y.... D.... düğün sahibi D.... A...'dan müzik yayınının kesilmesini istemiş, düğün sahibi de bu istediği anlayışla karşılamıştır. Ancak, D.... A...'ın yeğeni olan sanık Ş..... Z.....sarhoşluğun da etkisiyle müzik yayınının kesilmesine itiraz etmiş ve tepkisini görevli polis memuru huzurunda sert bir ifadeyle sinkaflı cümleler kurarak ortaya koymuştur. Bu davranış karşısında Y.... D....'ın arkadaşlarını yardıma çağırması üzerine polis memuru İ..... D....... da olay yerine gelmiş ve sanığı kontrol altına almış ise de sanık aynı şekilde bağırıp çağırmaya devam etmiştir. Olayın bu şekilde geliştiği başta mağdurların iddiaları olmak üzere, sanığın tevilli ikrarı ve tanıklar K.... K....ile H..... K....'ın ifadelerinden açıkça anlaşılmaktadır. Sanığın mağdurlara yönelik olarak hangi cümleleri veya sözcükleri kullandığı ise farklı kişilerce, farklı şekillerde ifade edilse de; mağdurların ve tüm tanıkların birleştiği tema aynıdır. Bu nedenle, hangi cümlelerin veya sözcüklerin kullanıldığı konusunda mağdurlarla birlikte beş polis memuru tarafından düzenlenmiş olan tutanakta ve mağdurların sıcağı sıcağına verdikleri kolluk ifadelerinde yer alan beyanlara itibar etmek gerekmiştir. Buna göre; sanık müzik yayınının kesilmesi konusunda ikazda bulunan; mağdur polis memuru Y.... D....'a 5237 sayılı Türk Ceza Yasasında; 765 sayılı Türk Ceza Yasasında yer alan hakaret ve sövme suçu ayrımı kaldırılmıştır. Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığıdır. Bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekir. Somut olayda; sanık, kalabalık içerisinde kamu otoritesini tesis edebilme gayretiyle görev icra etmeye çalışan polis memurlarının huzurunda ve bulunulan ortamın adabına uygun düşmeyecek şekilde laubali bir hitap tarzını tercih etmek suretiyle görevli polis memurlarını yapmaya çalıştıkları işten vazgeçirmek amacıyla sinkaflı sözler kullanmıştır. İlk başta belirtmek gerekirse; Öte yandan; Y.... D....'a hitaben söylenen, İkinci cümledeki Bu itibarla, sanığın açıklanan eylemi nedeniyle, bir yandan 765 sayılı Yasa'daki ………………….. Direnme hükmünün bozulması yönünde oy kullanan Genel Kurul üyelerinden sayın O. K...., eylemin nitelendirilmesi ile ilgili olarak çoğunluk görüşünden ayrılmış ve <08.07.2004 gün ve 448-139 sayılı iddianameye göre; düğünün saat 23:00'de polis tarafından bitirilmek istenmesi üzerine sanık Sanığın sarfettiği hakaret sözü düğünün erken sonlandırılmak istenmesinden kaynaklanmaktadır. Düğünlerin saat 23:00'de sonlandırılması idarelerin genel bir tasarrufudur. Sanığın tepkisi de bu tasarrufadır. Nitekim iddianamede sanığın herhangi bir şahsı hedef almadan Söylenen sözler eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklaması sayılamaz. Zira ortada eleştirel bir söz yoktur. Doğrudan doğruya devlet, emniyet ve adalete sövülerek aşağılanmıştır. İzah edilen nedenlerle eylemin 5237 sayılı Yasanın 301/1. maddeye mümas olduğu düşüncesiyle çoğunluk kararına bu yönden katılmıyorum.> şeklindeki gerekçe ile; Başka bir Genel Kurul Üyesi de benzer gerekçeyle, karşıoy kullanmışlardır. KARAR : Açıklanan nedenlerle, 1- Yerköy Asliye Ceza Mahkemesi'nin 31.05.2007 gün ve 542-110 sayılı direnme hükmünün her iki mağdura yönelik suç yönünden de BOZULMASINA, 2- Hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesi de değerlendirilmek suretiyle yeni bir hüküm verilmek üzere dosyanın Yerköy Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 14.10.2008 günü hükmün bozulması yönünden oybirliği ile eylemin vasıflandırılması yönünden ise oyçokluğu ile karar verildi. |
İlgili Mevzuat Hükmü : Türk Ceza Kanunu MADDE 301 :(Değişik: 30/4/2008-5759/1 md.)
(1) Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve Devletin yargı organlarını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Devletin askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır. (3) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz. (4) Bu suçtan dolayı soruşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır. |
|
Şerh Son Güncelleme: 17-11-2009
|
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |