Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Anayasa Mahkemesi 1970/44E. 1970/42.K İçtihat

Üyemizin Özeti
ANAYASA MAHKEMESİNİN GÖREV VE YETKİLERİ ANAYASADA BELİRTİLMİŞTİR. SIKIYÖNETİM İLANI HAKKINDAKİ BAKANLAR KURULU KARARINI ONAYLAYAN TBMM KARARININ DENETİMİ ANAYASA MAHKEMESİNİN GÖREV ALANI DIŞINDADIR. DAVANIN REDDİ GEREKİR.
(Karar Tarihi : 17.11.1970)
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

Resmi Gazete tarih/sayı: 30.3.1971/13794

Esas Sayısı : 1970/44

Karar Sayısı : 1970/42

Karar tarihi : 17/11/1970

Davacı : Türkiye işçi Partisi.

Dâvanın konusu : Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sının 124. maddesi uyarınca İstanbul ili ile Kocaeli Merkez ve Gebze ilçelerinde 16/6/1970 günü saat 21.00 den itibaren bir ay süre ile sıkıyönetim ilâm hakkındaki Bakanlar Kurulu Kararının T. B. M. M. Birleşik Toplantısının 17/6/1970 gününde ve 14 üncü birleşiminde onaylanmasına dair 17/6/1970 günlü ve 228 sayılı Kararın ve bu kararın süresini 16/7/1970 tarihinden itibaren iki ay süre ile uzatılması hakkında T. B. M. M. Birleşik Toplantısının 15/7/1970 gününde ve 18 inci birleşiminde alman 15/7/1970 günlü ve 231 sayılı Kararın Anayasa'ya aykırılığı ileri sürülerek iptali istenilmiştir.

I- İptal isteminin gerekçesi özeti :

1. Görev ve yetki yönünden :

Sıkıyönetim ilânının onanması ve süresinin uzatılması, şeklen karar adı ile ortaya çıkmakta ise de, bu yasama işlemi, maddî niteliği ve yapısı itibariyle bir kanun durumundadır. Vatandaşlar için uyulması zorunlu tasarrufların ancak kanun şeklinde yapılabileceği açık bir gerçektir. T. B. M. M. Birleşik Toplantısında ve karar adı .altında alınmış olsa da, vatandaşlar için uyulması mecburi tasarruf niteliğini taşıyan her yasama organı işleminin yargı denetimi içinde bulunması tabiîdir. Nitekim Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanun'un geçici 5. maddesinin üçüncü fıkrası da, kanun adını taşımamakla beraber kanun mahiyetindeki sair metinlerin de Anayasa yargısına tabi tutulacaklarını belirtirken, hürriyetler sistemini ve Anayasa'nın üstünlüğü ilkesini sağlama bağlamak için sadece kanunların Anayasa yargısına tabi tutulacaklarını değil, kanun niteliğinde olan metinlerinde bu denetime konu olabileceklerini açıklamıştır. Sıkıyönetim ilânının onanması ve süresinin uzatılması gibi, bütün özgürlükleri bir süre için askıya alan veya kısıtlayan bir yasama işleminin yargı denetimi dışında bırakılabileceğini düşünmek, Anayasa'mızın temel ilkeleri ve getirdiği sistem karşısında mümkün değildir. Bu, Anayasa'mızın, hürriyetlerin genel rejimiyle ilgili 11/1 maddesinin, Hukuk Devleti ilkesinin (Md. 2) ve Devlet işlemlerinin yargısal denetimini öngören demokratik yapısının gereğidir.

2. Sebep unsuru yönünden :

Sıkıyönetim ilânı ancak Anayasa'nın 124. maddesinde tahdidi olarak tespit edilmiş bulunan sebeplerden hiç değilse birisinin gerçekleşmesiyle mümkündür.

16 Haziran olayları üzerine Sıkıyönetim ilân edilirken, Hükümet, bu olayları ayaklanma olarak nitelendirmiş, T. B. M. M. de aynı görüşü savunmuş ve yasama organı da sıkıyönetim kararını onaylamakla aynı görüşe katılmıştır. 16 Haziran olayları ayaklanma olarak nitelendirilerek sıkıyönetim ilân edildiğine göre, bu olayların gerçekten ayaklanma olup olmadığının tespiti zorunludur.

1961 Anayasası sıkıyönetim konusundaki hükmünü, bazı şekle ait derişikliklerle hemen hemen aynen 1924 Anayasa'sının 86. maddesinden almıştır. Bu hususu Temsilciler Meclisi Anayasa Komisyonu Raporundan ve Meclis görüşmelerinden de çıkarmak mümkündür. Ayaklanma kelimesinin 1924 Anayasası'nın 86. maddesindeki isyan kelimesinin türkçesi olarak kullanıldığı Meclis görüşmeleri sırasında komisyon sözcüsü tarafından ifade olunmuştur.

16 Haziran olayları değerlendirildiğinde, bu olayların isyan fiiliyle yakından - uzaktan bir ilişkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. 16 Haziran olayları bir protesto hareketinden öteye gitmemektedir. Hareket, isyan sayılabilmek için zorunlu unsuru olan silâhlı olma vasfım taşımamaktadır. Ayrıca isyandaki amaç unsuru da bu eylemlerde asla mevcut olmamıştır. Bir ayaklanma fiili, Hükümetin varlığını hukuken tanımamayı ve onu devirmeyi amaçlamışsa isyan olarak nitelendirilir. 16 Haziran olaylarının böyle bir amaca yönelmediği açıktır ve hareketin Hükümeti devirmeye yönelmiş olduğu, Hükümetin kendisi tarafından dahi ileri sürülmüş değildir. Olay, Anayasamı'zın açıkça tanıdığı sendikal hak ve özgürlükleri kısıtlayan, bu niteliği ile Anayasa'ya aykırılığı açık, fakat iptal edilinceye kadar amacını gerçekleştirmiş olacak bir kanun tasarısına karşı, işçi kitlelerinin iktidarı Anayasa'ya saygıya davet eden bir protesto hareketidir. Bu hareket olsa olsa karışıklık olarak nitelendirilebilir. Oysaki, Anayasamı'zın, sıkıyönetim ilânı bakımından aradığı şart, millî güvenlik seviyesinde bir olayın, yani 124. maddede belirtilen olaylardan birinin gerçekleşmesidir.

Bu durumda, Hükümetin kendi beyanına göre dahi kamu düzeni bozukluğu seviyesindeki olaylara dayanarak sıkıyönetim ilânına karar verilmesi, bunun onanması ve süresinin uzatılması Anayasa'mıza açıkça ay kındır.

II - Dayanılan Anayasa hükümleri :

(Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve Başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, millî, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.

Madde 11- Temel hak ve hürriyetler, Anayasa'nın sözüne ve ruhuna uygun olarak ancak kanunla sınırlanabilir.

Kanun, kamu yararı, genel ahlâk, kamu düzeni, sosyal adalet ve millî güvenlik gibi sebeplerle de olsa, bir hakkın ve hürriyetin özüne dokunamaz.

Madde 64- Kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak, Devletin bütçe ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek, para basılmasına, genel ve özel af ilânına, mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar vermek, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkilerindendir.

Madde 81- Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya üyeliğin düştüğüne Meclisçe karar verilmesi hallerinde, karar tarihinden başlıyarak bir hafta içinde, ilgili üye veya Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinden herhangi biri, bu kararın, Anayasa veya içtüzük hükümlerine aykırılığı iddiasiyle iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulabilir. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini onbeş gün içinde karara bağlar.

Madde 124- Savaş hali, savaşı gerektirecek bir durumun başgöstermesi, ayaklanma olması veya vatan ve Cumhuriyete karşı kuvvetli ve eylemli bir kalkışma olduğunu gösterir kesin belirtilerin meydana çıkması sebebiyle, Bakanlar Kurulu, süresi bir ayı aşmamak üzere, yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya her yerinde sıkıyönetim ilân edebilir ve bunu hemen, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onamasına sunar. Meclis, gerekli gördüğü zaman, sıkıyönetim süresini kısaltabileceği gibi, tamamiyle de kadırabilir. Meclisler toplanık değilse, hemen toplantıya çağrılır.

Sıkıyönetimin her defasında iki ayı aşmamak üzere uzatılması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kararına bağlıdır. Bu kararlar, Meclislerin birleşik toplantısında alınır.

Sıkıyönetim veya genel olarak savaş halinde, hangi hükümlerin uygulanacağı ve işlemlerin nasıl yürütüleceği, hürriyetlerin nasıl kayıtlanacağı veya durdurulacağı kanunla gösterilir.

III- İptali istenen kararlar :

1. 17/6/1970 günlü ve 228 sayılı karar :

"T. B. M. M. Birleşik Toplantısı Kararı

İstanbul ili ile Kocaeli Merkez ve Gebze ilçelerinde, Sıkıyönetim ilânına dair

Karar No. : 228

Sendikalar Kanununun tadil tasarısı vesile ittihaz edilerek bugün İstanbul ve Kocaeli illerinde önceden yapılan tahrik ve alınan tertipler sonucunda vukubulan hadiselerin yatıştırılması sırasında Devlet kuvvetlerine karşı mukavemet ve amme tesislerini tahrip şeklinde tezahür eden hareketler bir ayaklanma mahiyetini almış bulunduğundan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 124. maddesi gereğince İstanbul ili ile Kocaeli Merkez ve Gebze İlçelerinde 16/6/1970 günü saat 21.00 den itibaren bir ay süre ile Sıkıyönetim ilânına dair 16/6/1970 tarihinde Bakanlar Kurulunca alınan karar T. B. M. M. Birleşik toplantısının 17/6/ 1970 tarihli 14 üncü birleşiminde onaylanmıştır. 17/6/1970"

2. 15/7/1970 günlü ve 231 sayılı karar :

"T. B. M. M. Birleşik Toplantısı Kararı

İstanbul ili ile Kocaeli Merkez ve Gebze ilçelerinde ilân edilmiş bulunan Sıkı Yönetim süresinin uzatılmasına dair

Karar No : 231

Sendikalar Kanununun tadil tasarısı vesile ittihaz edilerek İstanbul ve Kocaeli illerinde önceden yapılan tahrik ve alınan tertipler sonucunda vukubulan hadiselerin yatıştırılması sırasında Devlet Kuvvetlerine karşı mukavemet ve amme tesislerini tahrip şeklinde tezahür eden hareketlerin bir ayaklanma mahiyetini almış bulunması üzerine Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 124. maddesi gereğince İstanbul ili ile Kocaeli Merkez ve Gebze İlçelerinde bir ay süre ile ilân edilip Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17/6/1970 tarihli ve 228 sayılı Karan ile onaylanmış olan Sıkı Yönetimin 16/7/1970 tarihinden itibaren iki ay süre ile uzatılmasına Türkiye Büyük Millet Meclisi Birleşik Toplantısının 15/7/ 1970 tarihli 18 inci Birleşiminde .karar verilmiştir. 15/7/1970"

IV- İlk inceleme kararı şöyledir :

1. Ahmet H. Boaycıoğlu'nun işin Anayasa Mahkemesinin görevine girip girmediği konusunda görüşme açılması ve Avni Givda'nın dâva konusu sıkı yönetim kararının halen yürürlükte bulunmamasının işin incelenmesine engellik edip edemeyeceğinin onaylanması yolundaki önerilerinden önce Ahmet H. Boyacıoğlu'nun önerisinin oylanmasına Lûtfî ömerbaş, Sait Koçak, Avni Givda, İhsan Ecemiş ve Ahmet Akar'ın karşı oylariyle ve oyçokluğu ile,

2. İşin görev yönünden incelenmesine geçilmesine Lûtfi Ömerbaş, Sait Koçak, Avni Givda, Ahmet Akar ve Muhittin Gürün'ün dâva konusu karar halen yürürlükte bulunmadığından görev sorununun incelenmesine yer olmadığı, yolundaki karşı oylariyle ve oyçokluğu ile karar verilmiştir.

a) Görevin önce incelenmesi sorunu :

Anayasa, 136. maddesiyle belirttiği kuraldan ayrılarak Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerini bizzat kendisi tayin ve tespit eylemiştir.

Usul hukukumuzda görev deyimi çoğunlukla teknik ve dar anlamda kullanıldığı halde, yetki deyimi hem dar ve teknik ve hem de görevi dahi içine alacak biçimde geniş anlamda kullanılagelmiştir.

Geniş anlamiyle yetki, bir mahkemenin anlaşmazlıklara bakmak hususundaki hak ve mükellefiyetlerini ifade ettiği için yargı hakkı kavramı ile tedahül etmekte ve bir dâvada her şeyden önce bu hususun araştırılması gereğini ortaya koymaktadır. Gerçekten 22/4/1962 gün ve 44 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanun'un 42. maddesinde yer alan "Görev" deyimi, yargı hakkıyla eş anlamda ve geniş biçimde kullanılmış olduğundan, iptal dâvasına konu edilen kararların halen yürürlükte olup olmadığının araştırılmasına geçilmeden önce bu kararlara karşı açılan dâvanın görülmesinin Anayasa Mahkemesinin görevi içinde olup olmadığının tartışılması gerekli görülmüştür.

b) Konunun Anayasa Mahkemesinin görevi içinde olup olmadığı sorunu :

Sıkıyönetim, yurdun yönetiminden sorumlu bulunan yürütme organının, Anayasa'nın belli ettiği sınırlı nedenlerle ülkenin bir bölgesinde veya tümünde uygulayacağı olağanüstü yönetim usullerinden birini teşkil eder. Sıkıyönetim kararını, Anayasa hak ve özgürlüklerini kendiliğinden kısıtlayan ve onları belli bir süre askıya alan bir işlem olarak değil de, Anayasa'nın 124. maddesinin son fıkrasında açıklanan, sıkıyönetim ve genel olarak savaş halinde hangi hükümlerin uygulanacağını ve işlemlerin nasıl yürütüleceğini, hürriyetlerin nasıl kayıtlanacağını veya durdurulacağını gösteren kanun'un ülkenin bir bölgesinde veya tümünde uygulama alanına konulması tasarrufu olarak nitelendirmek daha yerinde olur. Bakanlar Kurulu tarafından ilân edilen sıkıyönetim kararının yürürlükte kalabilmesi, daha doğrusu Anayasa hak ve özgürlüklerini kısıtlayan veya belli bir süre askıya alan kanun hükümlerinin uygulanmasına devam olunabilmesi için, araya bir şart tasarrufun girmesi yani organik bakımdan idarî olan sıkıyönetim ilânı kararının Türkiye Büyük Millet Meclisince onanması gerekmektedir.

Sıkıyönetim ilânı kararının T. B. M. M. Birleşik Toplantısında onanma tasarrufunu, maddî bakımdan kanım addetmeye veya bu nitelikte bir işlem saymaya yahut İçtüzük hükmü gibi telâkki etmeye imkan görülememiştir.

Millî Birlik Komitesi tarafından kurulan Anayasa Komisyonunca hazırlanan Anayasa Tasarısında, "Kanunların, yasama meclisleri içtüzüklerinin ve bu meclislerce verilen her türlü kararların Anayasa'ya uygunluğunu denetlemek" görev olarak Anayasa Mahkemesine tanındığı, böylece Türkiye Büyük Millet Meclisinin ister kanun ister karar şeklinde, maddî bakımdan kaide - tasarruf veya şart - tasarruf niteliğinde olan bütün kararlan Anayasa Mahkemesinin yargı denetimine tabi tutulması öngörüldüğü halde, Anayasa, 147. maddesinin birinci fıkrası ile "Anayasa Mahkemesi, kanunların ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüklerinin Anayasa'ya uygunluğunu denetler" yolundaki ilkeyi benimsemek suretiyle bu denetimi sadece kanunlara ve İçtüzüklere hasretmiş diğer bir deyişle T. B. M. M. nin, Kanun veya İçtüzük niteliğinde olmayan kararlarını - Anayasa'nın ayrık olarak düzenlediği hükümler saklı olmak üzere - bu denetimin dışında bırakmıştır.

Ülkemizde, değişik idare şekillerinden sonra Cumhuriyet idaresinin kurulduğu ve önceki idareler zamanında kanun niteliğinde alınmış olmakla beraber kanun adını taşımayan bir takım metinlerin de bulunduğu ve bunlardan bir kısmının 22/4/1962 gün ve 44 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği tarihte ve hatta bu gün yürürlükte olduğu düşünülürse, anılan 44 sayılı Yasa'nın Geçici 5. maddesinin üçüncü fıkrasında öngörülen "Yukarıdaki fıkralar, kanun adını taşımakla beraber kanun mahiyetindeki sair metinler için de uygulanır" yolundaki hükmün sevk sebebi açıkça anlaşılır. Bu fıkra hükmünün, maksat dışında bir anlam verilmek suretiyle, Yasama Meclisleri kararlarının Anayasa Mahkemesinin denetimine tabi olduğu yolundaki iddianın kanıtı olarak gösterilmesi yerinde bulunmamıştır.

Açıklanan bu nedenlerle, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 124. maddesi uyarınca İstanbul İli ile Kocaeli Merkez ve Gebze ilçelerinde 16/6/1970 günü saat 21.00 den itibaren bir ay süre ile sıkıyönetim ilâm hakkındaki Bakanlar Kurulu Kararını T.B.M.M. Birleşik Toplantısının 17/6/1970 gününde ve 14 üncü birleşiminde onaylanmasına dair 17/6/1970 günlü ve 228 sayılı karar ve bu kararın süresini 16/7/1970 tarihinden itibaren iki ay süre ile uzatılması hakkında T. B. M. M. Birleşik Toplantısının 15/7/1970 gününde ve 18 inci birleşiminde alınan 15/7/ 1970 günlü ve 231 sayılı karar kanun ve içtüzük niteliğinde bulunmadığından, Anayasa Mahkemesinin görevine girmeyen davanın reddine karar verilmelidir.

Sonuç :

Dava konusu kararların kanun ve içtüzük niteliğinde bulunmadığına ve Anayasa Mahkemesinin görevine girmeyen davanın reddine oybirliğiyle 17/11/1970 gününde karar verildi.


Başkanvekili

Lütfü Ömerbaş

Üye

Celalettin Kuralmen

Üye

Hakkı Ketenoğlu

Üye

Fazıl Uluocak


Üye

Sait Koçak

Üye

Avni Givda

Üye

Nuri Ülgenalp

Üye

İhsan Ecemiş


Üye

Recai Seçkin

Üye

Ahmet Akar

Üye

Halit Zarbun

Üye

Kani Vrana







Üye

Muhittin Gürün

Üye

Şevket Müftügül

Üye

Ahmet H. Boyacıoğlu





KARŞIOY YAZISI

Anayasa Mahkemesine açılan iptal davalarında süre, yetki, görev gibi konuların en başta incelenmesi gerektiğinden kuşku yoktur. Ancak eldeki 1970/44 esas sayılı işin apaçık bir özelliği vardır. Türkiye İşçi Partisinin 27/7/1970 gününde açtığı bu dâvanın konusu olan Türkiye Büyük Millet Meclisi birleşik toplantısı kararları sıkı yönetimle birlikte en son 16/9/1970 de, yani dâva açıldıktan sonra yürürlükten kalkmış ve dâvanın konusu kalmamıştır.

Sonradan değiştirilme veya yürürlükten kalkma nedeniyle iptal dâvasının açıldığı gündeki muhtevalarını koruyamayan metinlerin, iptal edilmeleri söz konusu olamayacağından, incelenmelerine de olanak bulunmadığı ve bu dâvaların karara bağlanmasına yer olmadığının saptanmasiyle yetinilmesi gerektiği ortadadır. Nitekim Anayasa Mahkemesi öteden beri bu gibi durumlarda yani dava konusu hükümlerin davanın açıldığı tarihten sonra değişmesi veya yürürlükten kalkması hallerinde işin karara bağlanmasına yer olmadığı yolunda kararlar vermektedir.

İncelenmekte olan dâvada dâva konusu kararlar artık yürürlükte bulunmadığı, başka deyimle dâva konusu ortadan kalkmış olduğu için-bu kararların ele alınıp konunun Anayasa Mahkemesinin görevine girip girmediğinin araştırılması düşünülemez. Şu duruma göre iptali istenen kararların inceleme gününde yürürlükte bulunmamasıyla ortaya çıkan sorunun işin incelenmesine engellik edip etmeyeceğinin görev sorununun çözümünden önce ele alınması ve bir karara bağlanması zorunludur ve görev yönünden herhangi bir incelemeye gidilmesine ve karara varılmasına olanak yoktur.

1970/44 esas sayılı dâvada görev sorununa öncelik tanınmasına ve dâva konusu kararların yürürlükte bulunmamasiyle oluşan hukukî durumun bir yana bırakılmasına ilişkin olarak Anayasa Mahkemesinin 17/11/1970 gününde verdiği karara bu nedenlerle karşıyız.





Üye

Avni Givda

Üye

Ahmet Akar





KARŞIOY YAZISI

İptal dâvasına konu edilen T. B. M. M. nin iki kararı, dâvanın açılmasından önce yürürlükten kalkmış bulunmaktadır.

Anayasanın 149. maddesine göre, iptal dâvasına konu yapılacak metinlerin yürürlükte bulunmaları gerektiğinde kuşku yoktur. Zira, adından da anlaşılacağı üzere, iptal dâvasına konu olabilecek bir kanun veya içtüzük hükmünün, hukuken ve maddeten iptalinin mümkün olabilecek nitelikte bulunması zorunlu olup esasen yürürlükten kalkmış olması sebebiyle uygulama olanağını yitirmiş bulunan bir hükmün iptaline karar verilmesi de söz konusu değildir. Bu sonuca göre, iptal kararına konu olamayacakları önceden belli olan metinlerin, bu durumları bir yana bırakılarak, nitelikleri açışından karar konusu yapılmalarının uygun olmayacağı da meydandadır.

Bu dosyadaki iptal dâvası da, yürürlükte bulunmamaları nedeniyle iptal kararına konu olamayacakları ilk bakışta ve açık-seçik görülen iki T. B. M. M. kararına karşı açılmış bulunduğundan bu durumun belirtilerek (İstemin karara bağlanmasına yer olmadığı) yolunda karar verilmesi gerekirdi.

Karara bu nedenle karşıyım.



Üye

Muhittin Gürün
İlgili Mevzuat Hükmü : Türkiye Cumhuriyeti Anayasası MADDE 148 :Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler(Ek İbare: 7.5.2010 5982/18) ve bireysel başvuruları karara bağlar. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler. Ancak, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz.
Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır.
Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz.
Bireysel başvuruya ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir.
Kanunların şekil bakımından denetlenmesi, son oylamanın, öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı; Anayasa değişikliklerinde ise, teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlıdır. Şekil bakımından denetleme, Cumhurbaşkanınca veya Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin beşte biri tarafından istenebilir. Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren on gün geçtikten sonra, şekil bozukluğuna dayalı iptal davası açılamaz; def'i yoluyla da ileri sürülemez.
Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanını,(Ek İbare: 7.5.2010 5982/18)-Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanını-, Bakanlar Kurulu üyelerini, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar.
Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları ile Jandarma Genel Komutanı da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanırlar.
Yüce Divanda, savcılık görevini Cumhuriyet Başsavcısı veya Cumhuriyet Başsavcıvekili yapar.
(Değişik Fıkra: 7.5.2010 5982/18) Yüce Divan kararlarına karşı yeniden inceleme başvurusu yapılabilir. Genel Kurulun yeniden inceleme sonucunda verdiği kararlar kesindir.
Anayasa Mahkemesi, Anayasa ile verilen diğer görevleri de yerine getirir.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Doğukan Bora SAVAŞ
Hukukçu
Mezun
Şerh Son Güncelleme: 03-08-2010

THS Sunucusu bu sayfayı 0,02583599 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.