Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, Esas: 1999/4923, Karar: 1999/7901 İçtihat

Üyemizin Özeti
Özel sözleşme hükmü olarak konulduğu savunulan sigorta poliçe ekindeki hüküm, Anayasa Mahkmesi'nce iptal edilen TTK m.1297/2 hükmünü aynen içerdiğinden, TTK m.1264/4 hükmü uyarınca bu fıkrada belirlenen yasal düzenlemelerin aksine sözleşme hükmü getirilemeyeceğinden; getirildiği takdirde ise, bu sözleşme hükümleri değil, yasa hükümleri re'sen uygulanacağından, davalı sigortaca savunulan özel sözleşme hükümleri geçerli değildir. Bir başka ifadeyle;
Bir düzenlemenin Anayasa Mahkemesi’nce iptali karşısında, iptal edilen yasa hükmünce sözleşmeye konulmuş bulunan hüküm de gerçersizdir.
(Karar Tarihi : 20.09.1999)
"Taraflar arasındaki davanın Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesince görülerek verilen 18/03/1999 T. ve 1998/1011-1999/76 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin suresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü: Davacı vekili, müvekkiline ait aracın davalı sigorta şirketine kasko poliçesi ile sigortalı olduğunu, sigorta priminin peşin kısmı ile ilk üç taksidinin yatırıldığını, böylelikle sigortacının sorumluluğunun başladığını, dördüncü taksidin vade tarihi olan 09/07/1998'de yatırılmayıp 31/07/1998 tarihinde yatırıldığını, aracın da, 28/07/1998 tarihinde meydana gelen kazada hasarlandığını, davalı şirketin primin zamanında yatırılmadığı gerekçesiyle sigorta tazminatı ödemediğini ileri sürerek, 4.000.000.000 lira sigorta tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, primin dördüncü taksidinin vadesinden itibaren ödenmemiş olması sebebiyle teminatın dondurulduğu, sözleşmede belirlenen 15 günlük sürede de yatırılmadığını, bu sebeplerle poliçe özel şartları uyarınca, hasarın teminat dışı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre, TTK.nun 537 sayılı KHK ile değişik 1297/2. maddesinin iptal nedeni ile kaza tarihinde yürürlükte bulunmadığı, ancak taraflar arasındaki kasko poliçesinde özel hükümler bulunduğu, karşılıklı edimleri havi akitlerde ihtilaf halinde öncelikle sözleşme hükümlerinin uygulandığı, poliçe özel şartlarında taksitlerden birisinin vadesinde yatırılmaması halinde sigortalının temerrüde düşeceği, temerrütten itibaren 15 gün içinde dahi taksit yatırılmazsa, bu müddetin bitiminden itibaren 15 gün süre ile sigorta teminatının duracağı, teminatın durduğu süre içinde rizikonun gerçekleşmemesi şartı ile primin ödenmesi halinde teminatın durduğu yerden devam edeceği, bu sürenin sonuna kadar prim ödenmediği takdirde, sigorta sözleşmenin feshedilmiş olacağının öngörüldüğü, somut olayda ise teminatın durduğu bu süreden sonra kazanın meydana geldiği, bu tarihe kadar prim taksidi ödenmediğinden artık sigorta sözleşmesinin kendiliğinden feshedilmiş hale geldiği, kazadan sonra taksit ödenmesinin sözleşmeyi geçerli hale getirmeyeceği ve davacının feshedilen sözleşmeye dayanarak tazminat isteyemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 09/03/1998 tarihinde düzenlenmiş olan kasko sigorta poliçesine özel sözleşme hükmü anlamında olduğu savunulan "kasko sigorta poliçesi ödeme planı" başlıklı ekteki ve poliçenin düzenlendiği tarihte yürürlükte olan TTK.nun 537 sayılı KHK. ile değiştirilen 1297/2. maddesi hükmünün tekrarı niteliğinde olan koşulların bu sözleşme hükmünün poliçeye dercine neden olan KHK. hükmünün Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmesinden ve bu mahkemece belirlenen sürenin dolmasından sonra da geçerli olup, olamayacağı noktasında toplanmaktadır.

Anılan sözleşme hükmünün dayanağı olan TTK m.1297 de, 537 sayılı KHK değişikliğinden önce can ve mal sigortaları ayırımı yapılmaksızın sigorta priminin vadelere bölünerek taksitlerle ödenmesi kararlaştırılan hallerde, vadesinde prim taksidinin ödenmemesi halinde sigortacının keyfiyeti sigorta ettirene ihtar etmesi ve bu ihtarnamenin tebliğinden itibaren 1 ay içerisinde taksitin ödenmemesi halinde sözleşmenin fesh edileceği hükme bağlanmıştı. Bu düzenleme tarzının, BK.nun 101 ve 106. madde hükümlerine paralel bir nitelik taşıdığı açıkça görülmektedir.

537 sayılı KHK. ile anılan madde, can sigortaları bakımından ilke olarak aynen muhafaza edilirken, bu maddeye eklenen 2. fıkra ile diğer sigortalarda değişik bir düzenlemeye gidilerek prim taksidinin vadesinde ödememesi halinde kendiliğinden temerrüt, bu tarihten itibaren 15 günlük ödememe süresi içinde poliçe hükümlerinin askıya alınması ve bu sürenin bitimi halinde de poliçenin (sözleşmenin) kendiliğinden feshi öngörülmüştür.

İki madde hükmünün karşılaştırılmasından da anlaşılacağı üzere son düzenleme, açıkça sigorta ettiren aleyhine ağır hükümler içermektedir. Nitekim, doktrinde de bu değişiklik eleştiriye tabi tutulmuş ve bu hükmün gerek sigorta hukuku, gerekse sigortacılık bakımından çok sakıncalı bulunduğu ifade edilmiştir (Bkz. Prof. Dr. R. Kender, Türkiye'de Hususi Sigorta Hukuku, 1, 6. Bası, st. 1999, Sh. 169 vd., Prof. Dr. A. Bozer, Sigorta Hukuku, sigortacılar serisi No.2, Ank. 1996, Sh. 114).

Bu genel açıklamalardan sonra, Anayasa Mahkemesi'nce TTK m.1297 ye ikinci fıkrayı getiren 537 sayılı KHK.nin iptali ve yine bu mahkemece iptalin yürürlüğe girebilmesi için tanınan sürenin dolmasını müteakip bu poliçelere dercedilen bu hükümlerin doğuracağı hukuki sonuçlar üzerinde durulması gerekir.

Bu konuda öncelikle belirlenmesi gereken husus, bu aşamada bir yasa boşluğu oluşup, oluşmadığı olmalıdır. TTK.nun 1264/1. maddesi hükmüne göre, bu Kitapta (Sigorta Hukuku) hüküm bulunmadıkça, sigorta sözleşmeleri hakkında Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanacağı hüküm altına alındığına göre, aynı konuyu düzenleyen BK.nun 101 ve onu izleyen maddelerdeki temerrüt ve fesih hükümlerinin uygulanması gerekecektir. Bu durum karşısında anılan KHK.nin iptali ile bir yasa boşluğunun oluşmasından söz edilemez. O halde, TTK.nun 1297. maddesi hükmü yerine BK.nun 101 ve 106. maddelerdeki hükümler uygulanması gerekecektir. Oysa, özel sözleşme hükmü olarak konulduğu savunulan poliçe ekindeki ve iptal edilen TTK.nun 1297/2. maddesi hükmünü aynen içeren, ihtarsız askıya alma ve feshi ihbarsız fesih hüküm doğuran düzenleme şekli Borçlar Kanununun yukarıda değinilen hükümlerine aykırı ve daha ağır sonuçları içermektedir. Bilindiği üzere TTK.nun 1264/4. maddesi hükmü uyarınca bu fıkrada belirlenen yasal düzenlemelerin aksine sözleşme hükmü getirilemeyecektir. Getirildiği takdirde ise, bu sözleşme hükümleri değil, yasa hükümleri re'sen uygulanacaktır. Bu nedenle davalı sigortaca savunulan özel sözleşme hükümlerinin geçerli olacağına ilişkin görüşe itibar edilmesi mümkün görülmemiştir.

Kaldı ki, anılan özel sözleşme hükmü poliçeye tarafların ve özellikle sigorta ettirenin özgür iradesi ile değil, TTK.nun yine 537 sayılı KHK. ile değiştirilen 1297. maddesinin 2. fıkrasının emredici hükmü uyarınca ve o düzenlemeye göre sigorta ettireni uyarma ve onu koruma amacı ile poliçeye dercolunmuştur. Anılan düzenleme hükmü Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmiş bulunmasına göre, iptal edilen yasa hükmü uyarınca konulmuş hükmün sözleşme hükmü olarak korunmasının da hiçbir yasal dayanağı bulunmamaktadır.

O halde, mahkemenin aksine görüşü içeren hükmünün bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.

Sonuç : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına (BOZULMASINA), ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 20/09/1999 tarihinde oybirliğiyle karar verildi."
İlgili Mevzuat Hükmü : Türk Ticaret Kanunu MADDE 1297 :4. TEMERRÜT

(Değişik: KHK/537 - 21.6.1994) Bir yıldan uzun süreli can sigortalarında, sigorta ettiren kimse, sigorta primini 1295 inci madde gereğince vermemiş veya prim tecil edilmiş yahut taksitlere bağlanmış olduğu halde işbu primi veya her hangibir taksidi vadenin bitiminde ödememiş ise, sigortacı, kendisinin veya âkid sıfatıyla hareket eden vekilinin yazı ile sigortacıya bildirilmiş son ikametgâh veya meskenine resmi bir ihtamame veya taahhütlü mektup göndererek bir ay içinde sözkonusu ücret veya taksidi ödemez ise sigortanın feshedilmiş olacağını ihtar eder. Bu sürenin bitiminde borç ödenmemiş ise sözleşme feshedilmiş olur.

(Madde 1297 nin 2. fıkrası, Anayasa Mahkemesinin 16.10.1997 tarih ve 23142 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 11.3.1997 gün ve E.1997/24 - K.1997/35 sayılı kararı ile, yayımından altı ay sonra yürürlüğe girmek üzere iptal edilmiştir.)

Teminatın durduğu süre içinde rizikonun gerçekleşmemesi şartıyla primin ödenmesi halinde teminat durduğu yerden devam eder. (*)

(*) 21.6.1994 tarih ve KHK/537 sayılı K.H.K.nin 4. maddesi hükmü gereğince, 2 ve 3. fıkralar 1.1.1995'de yürürlüğe girer.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Mehmet KARAUSTA
Hukukçu
Şerh Son Güncelleme: 01-08-2010

THS Sunucusu bu sayfayı 0,03058100 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.