Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2007/ 2-331 Esas 2007/ 332 Karar İçtihat

Üyemizin Özeti
Davacı kadının yerleşebileceği tek yerin baba evi olduğu ayrı ev açıp orada hayatını idame ettirmesinin mevcut şartlarda mümkün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davacı kadının sürekli kalma niyeti ile baba evine gittiğinin ve hayatını burada devam ettireceğinin kabulü zorunlu bulunmaktadır.

Bu itibarla dava yetkili mahkemede açılmıştır.
(Karar Tarihi : 06.06.2007)
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Esas No: 2007/2-331
Karar No: 2007/332

Dava: Taraflar arasındaki davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; B____ 1.Aile Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 4.2.2005 gün ve 320-114 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 22.3.2006 gün ve 3448-3898 sayılı ilamı ile;

(… Türk Medeni Kanununun 168. maddesi gereğince; boşanma ve ayrılık davalarında yetkili mahkeme eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir. Taraflar evlendikten sonra D____'ye yerleşmişlerdir. Davacı kadın 15.08.2002 tarihinde B____'e taşınmış, boşanma davası ise 25.09.2002 tarihinde açılmıştır.

Toplanan delillerden davacı kadın B_____'in yerleşim yeri olduğunu kanıtlayamamıştır. Bu nedenlerle davalının süresinde bulunan yetkisi ile ilk itirazın kabulü ile davanın yetki yönünden reddi gerekirken işin esasının incelenerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davalı vekili

Hukuk Genel Kurulu Kararı

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması iddiasına dayalı boşanma, nafaka, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulüne, tarafların boşanmalarına, nafaka ve tazminata dair olarak kurulan hüküm, Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur.

Uyuşmazlık; müşterek yerleşim yerini terk edip babası evinde giden kadının, baba evinin bulunduğu yer mahkemesinde boşanma davası açabilmesinin olanaklı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Türk Medeni Kanununun 168.maddesinde; olduğu açıklanmıştır.

Kanunun açık ifadesinden anlaşılacağı üzere boşanma ve ekindeki davaların kadının yerleşim yeri mahkemesinde de açılması olanaklıdır.

Somut olayda davacı kadının 15.8.2002 tarihinde koca evini terk edip, o tarihten beri baba evinde oturduğu, işte çalışmadığı, üzerine kayıtlı bir taşınmazının bulunmadığı, hayatın olağan akışı gereğince sığınabileceği ve yerleşebileceği tek yerin baba evi olduğu ayrı ev açıp orada hayatını idame ettirmesinin mevcut şartlarda mümkün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca davacı kadının sürekli kalma niyeti ile baba evine gittiğinin ve hayatını burada devam ettireceğinin kabulü zorunlu bulunmaktadır.

Bu itibarla mahkemece yetki yönünden verilen direnme hükmü yerindedir. Ne var ki, işin esasına yönelik olarak davalı tarafından ileri sürülen temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Dairesine gönderilmesi gerekir.

KARAR : Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkemenin yetkiye yönelik direnme hükmü yerinde olmakla beraber, davanın esasına yönelik olarak davalı vekilince ileri sürülen temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Yargıtay 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 06.06.2007 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Türk Medeni Kanununun 168. maddesi uyarınca, boşanma ve ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.

Kanun koyucu boşanma davalarıyla ilgili olarak, gerek TMK.168. maddesinde, gerekse Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 9/son maddesinde özel bir düzenleme öngörerek, yerleşim yerini belirtmiştir. Yerleşim yeri kendine özgü hukuki bir kavramdır. Kanun koyucu isteseydi, bunun yerine mutad mesken, sakin olunun yer, oturulan yer gibi yerlerde de dava açılmasına izin verirdi. Oysa özel bir düzenleme öngörülerek, yerleşim yeri kuralı getirilmiştir.

Yerleşim yeri, eski tabiri ile ikametgah, Türk Medeni Kanununun 19. maddesinde tanımlanmıştır.

Bu maddeye göre yerleşim yeri; bir kimsenin sürekle kalma niyetiyle oturduğu yerdir. Türk Kanuni Medenisindeki yerleşme niyetiyle oturulan yer tanımı, sürekli kalma niyetiyle oturulan yer olarak değiştirilmiş, böylece niyet konusunda da bir ölçü getirilmiştir. Yani oturulan yerde sürekli kalma niyeti önemli bir unsur halini almıştır.

Görüldüğü gibi yerleşim yerinin belirlenmesinde iki temel unsur bulunmaktadır.

Birinci unsur; oturulan yer unsurudur. Yani yerleşim yerini belirmede öncelikle bir yerde oturmak gerekmektedir. Kişinin kendi evinde ya da kirada oturması önem taşımaz. Oturulan yerin kanıtlanması konusunda genellikle bir sorun bulunmayabilir. Mahalle muhtarları tarafından düzenlenen ancak, Medeni Kanunda yer yer gösterilen kanıtı olabilir. Örneğin evlenme başvurusu ile ilgili 134. madde, evlat edinme ile ilgili 312. madde, kişisel ilişki kurulmasına ilişkin 326 madde ve vesayetle ilgili 427. maddelerde, oturma yerinden söz edilmiştir.

İkinci unsur ise; o yerde yani oturulan yerde sürekli kalma niyetinin bulunmasıdır. Kişinin oturduğu yerde sürekli kalma niyeti; davranışları, olayların akışı ve diğer bazı belirtilerin birlikte değerlendirmesi belirlenebilir. Bir yerde belirli bir süredir oturuyor olmak, bu süre neye ulaşırsa ulaşsın, o yerin yerleşim yeri olduğunu kabul etmek için yeterli olamaz.

Oturmanın yanında, sürekli kalma amacının da bulunması ve bunun kanıtlanması gerekir.

Bir yerin yerleşim yeri olduğunu ileri süren kimse bunu her türlü delille kanıtlayabilir.

1587 Sayılı Nüfus Kanununun 4.maddesi uyarınca, nüfusa kayıtlı olunan yerin, yerleşim yerine karine olduğuna ilişkin kuralın bu kanunun başlıklı 28. maddesinin 24.10.2003 tarihli Resmi Gazete de yayımlanan 4992 sayılı Kanunla kaldırılması karşısında dayanağı kalmamıştır.

Somut olaya gelince;

Davacı kadın vekili, şiddetli geçimsizlik nedenine dayalı boşanma isteminde bulunmuş, 23.9.2002 tarihli dava dilekçesinin velayetli ilgili bölümün de belirtmiştir.

Davalı koca, müşterek ikametgahlarının D____ olduğunu ileri sürerek, yetki ilk itirazında bulunmuştur.

Taraflar 10.9.2001 tarihinde evlenmiş olup, D____'de nüfusa kayıtlıdırlar.(Kadının evlilik öncesi nüfusa kayıtlı olduğu yer M____'tır.) Tarafların ilk evlilikleri 1993 dür. Koca tarafından açılan boşanma davası sonunda D____ Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.10.1999 tarihli kararı ile boşanmışlar, daha sonra yeniden evlenmişlerdir.

Toplanan delillerden, tarafların evlilik birliğinin devamı süresince D____'de oturdukları konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. Davacı Kadın 15.8.2002 tarihinde müşterek konuttan ayrılarak, babası yanına B____'e gelmiş, bu davayı ise yaklaşık kırk gün kadar sonra, 25.9.2002 tarihinde açmıştır.

Türk Medeni Kanununun 168. maddesi uyarınca, boşanma ve ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir. Tarafların son defa altı aydır D____'de oturdukları konusunda tartışma bulunmamaktadır. 1993'lerden beri, bir ara boşanıp evlenme söz konusu ise de, devam eden evlilik yaşamı sonrasında, aralarındaki geçimsizlik nedeni ile baba evine dönmenin, sürekle yerleşmek niyetiyle olduğunun, belirli delillerle kanıtlanması gerekir. Aksine düşünce, her hangi bir nedenle, boşanma amacıyla baba evine dönen tüm kadınlar için yerleşim yerinin baba evi olduğunun kabulü gibi bir sonuç doğurur. Kadının muhtarlıktan aldığı belge, yerleşim yerini değil oturulan yeri kanıtlar niteliktedir. Bu yerde sürekle kalma niyetiyle oturulduğunun kanıtlanması gerekir. Davacı, baba evine sürekli kalma niyetiyle döndüğünü kanıtlayamamıştır. Sürekli kalma niyetini gösterir bir davranışı, işlemi söz konusu değildir. Bu niyetini kanıtlar bir delil de getirememiştir. Sadece sığınılacak başka bir yer olmadığından baba evine dönmenin sürekli kalma niyetini de içerdiğinden söz etmekte hayatın olağan akışına ve özellikle yasa tanım ve koşullara uygun düşmeyecektir kanısındayım.

Açıkladığım nedenlerle, Dairemiz kararının dosya içeriğine, usul ve yasaya uygun bulunduğu düşüncesiyle, sayın çoğunluk kararına katılmıyorum.
İlgili Mevzuat Hükmü : Türk Medeni Kanunu MADDE 168 :Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.

Gerekçesi için Bkz.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Ufuk BOZOĞLU
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 24-05-2010

THS Sunucusu bu sayfayı 0,01721001 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.