Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

6183 S.lı Amme Alacaklarının Tahsili Hakkında Kanun MADDE 13
İhtiyati haciz aşağıdaki hallerden herhangi birinin mevcudiyeti takdirinde hiçbir müddetle mukayyet olmaksızın alacaklı amme idaresinin mahalli en büyük memurunun karariyle, haczin ne suretle yapılacağına dair olan hükümlere göre, derhal tatbik olunur.
1. 9'uncu madde gereğince teminat istenmesini mucip haller mevcut ise,

2. Borçlunun belli ikametgahı yoksa,

3. Borçlu kaçmışsa veya kaçması, mallarını kaçırması ve hileli yollara sapması ihtimalleri varsa,

4. Borçludan teminat göstermesi istendiği halde belli müddette teminat veya kefil göstermemiş yahut şahsi kefalet teklifi veya gösterdiği kefil kabul edilmemişse,

5. Mal bildirimine çağrılan borçlu belli müddet içinde mal bildiriminde bulunmamış veya noksan bildirimde bulunmuşsa,

6. Hüküm sadır olmuş bulunsun bulunmasın para cezasını müstelzim fiil dolayısiyle amme davası açılmış ise,

7. İptali istenen muamele ve tasarrufun mevzuunu teşkil eden mallar, bu mallar elden çıkarılmışsa elden çıkaranın diğer malları hakkında uygulanmak üzere, bu kanunun 27, 29, 30'uncu maddelerinin tatbikini icabettiren haller varsa.

AATHK. MADDE 13 Ek Bilgi/Yorum

Üyemizin Notu: Madde düzenlemesinde “ … alacaklı amme idaresinin mahalli en büyük memurunun karariyle … “ hükmü uygulamada vergi idaresinin bağlı olduğu vergi dairesi başkanları veya defterdar kabul edilmekte olup ihtiyati haciz kararı bu kişilerce verilmekle uygulanmaktadır oysa kanun düzenlemesinde defterdar ya da vergi dairesi başkanından bahsedilebileceği gibi bu kişilere her hangi bir yetki tanınmamıştır. Kanun koyucu vergi dairesi başkan veya defterdar atfı yapmak istemiş olsaydı iradesini yine 6183 sayılı kanunun 17 maddesinde olduğu gibi açıkça beyan ederdi.
Şimdi sıkıntılardan bir tanesi bu olmakla birlikte esas uygulama hatası ihtiyati haciz kararının uygulandığı borçlu ve şayet borçlunun şirket olması halinde alınmış olan bu yetkisiz ihtiyati haciz kararı ile şirket yöneticileri ile şirket ortaklarının da bütün mal varlıklarına uygulanmasıdır.
6183 sayılı kanunun 13 madde gerekçesinde “ ihtiyati haciz kararının mahalli en büyük amirinin vereceği karar” şeklindeki yasa koyucunun iradesini açık beyan etmemiş olmasından anlaşılması gereken illerde vali ve ilçelerde de kaymakam olduğudur, zira vali yardımcısının veya vekilinin bile vermiş olduğu kararların geçersizliğine işaret eden Danıştay kararlarından da anlaşılacağı üzere, yetkinin vali de olduğunun kesinliğine işaret etmektedir. Zira Danıştay 11 Dairesinin 25.3.1999 Tarih, 1997/3887 Esas, ve 1999/1165 Karar sayılı kararında “ihtiyati haciz kararının mahallin en büyük memuru olan vali yerine vali yardımcısı tarafından onaylandığı anlaşıldığından, bu haliyle yasada öngörülen koşulları taşımayan ihtiyati haciz işleminin vergi mahkemesince onanmasında yasaya uyarlık görülmemiştir.” Şeklinde vermiş olduğu kararında konuya açıklık kazandırmıştır.

Her ne kadar Danıştay çeşitli dairelerince defterdar yetkisine işaret eden kararları mevcut ise de (DANIŞTAY 4. DAİRE E. 2003/2119 K. 2004/467 T.15.3.2004 ) aksine olan ve yukarıdaki görüşlerimi destekleyen çk sayıda kararları da mevcuttur. Nitekim Danıştay 7 dairesinin E. 2001/3170 K. 2002/3032 T. 1.10.2002 tarihli “ihtiyati hacze konu kamu alacağı Devlete ait bulunduğundan alacaklı kamu idaresinin, Devlet; alacaklı kamu idaresinin en büyük mahalli memurun da, vali olduğu açıktır. Yasalarda yetki devrini olanaklı kılan bir düzenlemeye yer verilmediğinden, ihtiyati haciz kararının alınması hususunda yetkinin başka bir memura bırakılması mümkün değildir “ şeklindeki kararıyla ihtiyati haciz kararının vali tarafından verileceğine hüküm kılmıştır.

Benzer bir karar yine DANIŞTAY 4. DAİRE E. 1998/4666 K. 1999/1587 T. 21.4.1999 tarihli “ihtiyati haciz kararının mahallin en büyük memuru olan vali tarafından verilmesi gerekirken vali yardımcısı tarafından verilmesi ihtiyati haciz kararının usulüne uygun alınmadığını göstermektedir “ kararı ile kararın vali tarafından verilmesi gerektiği ve vali yardımcısı tarafından verilen kararın geçerli olmadığına karar vermiştir

Dolayısıyla ihtiyati haciz kararı vergi dairesi başkanları veya defterdar tarafından verilmeyip vali tarafından verilmesi kanunun zorunlu kıldığı şekil şartlarından bir tanesidir. Bu bakımdan maliye idaresinin yetkisiz kararlarla kamu gücünü kullanarak mükellefin varlıklarına ihtiyati haciz uygulaması hukuka açık aykırılık teşkil etmektedir.
İhtiyati haciz uygulamasında hukuk ihlali olarak değerlendirdiğimiz bir diğer husus ise, yetkisiz olmakla birlikte maliye idaresinin kamu gücünü kullanarak mükellefine uygulamış olduğu ihtiyati haciz kararına istinaden borçlunun, temsilcisinin, ve şayet borçlunun şirket olması halinde ise şirketin malvarlığı ile müdür veya temsilcileri, yönetim kurulu üyeleri ile ortaklarının şahsi mal varlığına gidebilmesidir. Bu durum bir hak ve hukuk ihlali olmakla birlikte maliye idaresinin kamu gücünü kötüye kullandığı da açıktır.
Zira kanunun anılan maddesinde yapılan düzenleme doğması muhtemel olan kamu alacağının borçlu nezdinde tahakkuk etmesi halinde tahsilinin garanti altına tedbiren alınması uygulamasıdır. Henüz tahakkuk eden bir borç olmadığı gibi kesinleşmiş olmasından da bahsedilmesi olanaksızdır, gerek vergi usul kanunun 10 ve 6183 sayılı kanunun 35 ile Mükerrer 35 maddelerindeki sorumluluk düzenlemesi kamu alacağının kesinleşmiş ancak tahsilinin olanaksız veya tahsil edilemeyeceğinin kanunda belirtildiği karinelerin varlığı ile anlaşılmış olması halinde 213 sayılı VUK 10 ve 6183 Sayılı Kanunun 35 ve Mükerrer 35 maddelerindeki düzenlemenin vermiş olduğu yetki gereği borçlunun şahsından ziyade ortakları temsilcileri ile şirket ise şirket yönetici, müdür, temsilci veya ortaklarının şahsi mal varlıklarına gidilmesi olanaklı hale gelmiş olacaktır.

Bu durum sadece önceden tahakkuk edip vadesi geçmiş olmasına rağmen, hazineye gelir kaydedilmiş olan ancak tahsil edilememiş veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılmış olmasına bağlı olarak normal haciz uygulamasından önce kişilerin sorumluluklarına gidilebilmesi için önceden borcun tespit edilerek ödeme emri ile tebliğ edilmiş ve kesinleşmiş olmasına bağlıdır. ( DANIŞTAY 4. DAİRE E. 1998/4040 K. 1999/517 T. 17.2.1999)

Diğer taraftan 16/05/2005 tarih 25817 sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5345 sayılı GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞININ TEŞKİLAT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN hükümleri 6183 sayılı kanunun 13 maddesindeki ihtiyati haciz karar mercii bakımından bir düzenleme getirmemiştir, bir kanun hükmünün değiştirilmesi ancak anılan kanunda yine yeni bir kanunla yapılacak bir değişiklikle mümkün olmakla birlikte, 5345 sayılı kanunun 4,5 33 maddeleri irdelendiğinde gelir idaresi başkanlığı, veri daire başkanlıklarına verilmiş görev yetkiler arasında ihtiyati haciz kararını verme veya bu yetkiyi çağrıştıran bir hüküm bulunmamaktadır, yine 5345 sayılı kanun ATIFLAR VE YETKİLER başlığı altında düzenlenen 33 maddesinde de sayılan “……mahallin en büyük memuruna, ilin en büyük malmemuruna,…..” şeklindeki düzenleme yanılgıya yol açmakla birlikte 6183 sayılı kanunun 13 maddesindeki “…..alacaklı amme idaresinin mahalli en büyük memurunun…..” kavramları bir birinden tamamen bağımsız olduğu da tartışmasız olsa gerek, zira mahallin ve mahalli kelime anlamları itibari ile farklı anlamlar ihtiva etmekte ve Mahalli idarelerin en büyük memurunun da Vali olduğu da tartışmasızdır. 54345 sayılı kanunun uygulanmaya girmiş olmasıyla birlikte 33 maddesindeki atıflar yetki bakımından karışıklık ve yanlış yorumlara sebebiyet vermiştir.
Görüleceği üzere, 5345 sayılı kanun düzenlemesinde ihtiyati haciz kararı verme yetkisine ilişkin bir düzenleme söz konusu olmamakla birlikte, 6183 sayılı kanunun İhtiyati tahakkuk başlıklı 17 maddesinde ihtiyati tahakkuk yetkisini açık bir şekilde düzenlemiştir, kanun koyucu ihtiyati hazciz karının da gelir idaresi başkanlığı, vergi dairesi başkanlığı veya defterdarlıklara tanımış olsaydı bu yöndeki iradesini 6183 sayılı kanunun 13 maddesinde de açıkça beyan ederdi.
Bir başka anlatımla ihtiyati tahakkuk, ihtiyati haciz işleminin aynı idare veya birimlerce verilmesi hukukun temel ilkelerine de aykırılık teşkil edecektir. Bu çelişkilerden arındırılması gereken husus açık olmakla birlikte uygulamada yetki bakımından tartışmalara yol açan ve idari yargıyı meşgul etmekle birlikte mükellefi olumsuz etkileyen uygulamadır. Sonuç itibari ile ihtiyati haciz kararı illerde vali ilçelerde “ MAHALLİ” en büyük memuru sıfatıyla verilir.
Ancak yukarıda da belirtildiği üzere, idarenin kamu gücünü kötüye kullanmak suretiyle ve hukukun emredici hükümlerine aykırı bir şekilde yetkisiz ve usulsüz bir uygulama ile kişilerin mağduriyetine sebebiyet vermektedir.
Vergi incelemesine başlanılmış olması tüzel kişi şirket yönetici ve ortaklarının mal varlığına yönelik ihtiyati tahakkuk ve ihtiyati haciz uygulanması olanaksızdır. Zira şirket kanuni temsilcileri ve ortaklarına ihtiyati haciz uygulanamayacağına ilişkin Danıştay yerleşmiş içtihatlarından da anlaşılacağı üzere ihtiyati hacze konu henüz kesinleşmiş bir vergi borcunun olduğundan bahsetmek olanaksız olmakla birlikte, ihtiyati haciz ancak henüz kesinleşmemiş ve kesinleşme olasılığı bulunan bir kamu alacağının varlığından eldeki karinelere göre hareket edilmektedir. Kesinleşmiş bir kamu alacağı için zaten ihtiyaten hacze gerek olmadığı açık olmakla birlikte kanunun 62 ve 54 madesi hükmüne istinaden kamu alacağının tahsili cihetine gidilmesi mümkündür.

İhtiyati haciz aşamasında borçlu 6183 sayılı kanunun 14 maddesi hükmü gereğince de daha önce gösteremediği veya veremediği teminatları bu aşamada da göstermesi olanağına sahiptir. İhtiyati haciz aşamasında borçlu, bu mallara karşılık olarak para veya ayın olarak teminat göstermek veya bu kıymetlere karşılık gelen bir başka varlığı depo etmek üzere ya da bulunduğu mahalde bir başka kişiyi müteselsil kefil göstermek şartıyla malların muhafaza altına alınmamasını sağlamak üzere yedinde bırakabilir. (6183 S Kanun Md 14 )

Bir başka unutulmaması gereken husus ise, ihtiyati haciz kararının uygulanmasından sonra salınması hesaplanan kamu alacağını karşılayacak miktarda teminat gösterilmesi halinde ihtiyati haczin kaldırılacak olmasıdır. Zira ihtiyati haciz salınacak olan kamu alacağının tahsilinin kesinleşene kadar veya kesinleştikten sonra olanaksız duruma düşmemesi için uygulanan bir güvenlik tedbiridir. Kanunun 9 uncu maddesi hükmünce istenecek ve 10 maddesinde sayılan teminatların verilmesi durumunda idarenin ihtiyaten haciz işleminden vaz geçeceği şayet karar uygulanmış ise de kaldırılacaktır.

Sonuç olarak 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 13 üncü maddesinde ihtiyati haczin maddede sayılan hallerden birinin mevcudiyeti halinde hiçbir müddetle mukayyet olmaksızın alacaklı amme idaresinin mahalli en büyük memurunun kararıyla haczin ne suretle yapılacağına dair olan hükümlere göre derhal tatbik olunacağı belirtilmiş olmakla birlikte ihtiyati haciz uygulanacak hallerden biri de teminat istenmesini gerektiren durumlardır. 6183 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinde, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 344 üncü maddesi uyarınca vergi ziyaı cezası kesilmesini gerektiren haller ile 359 uncu maddesinde sayılan hallere temas eden bir amme alacağının salınması için gerekli muamelelere başlanmış olduğu takdirde vergi incelemesine yetkili memurlarca yapılan ilk hesaplamalara göre belirtilen miktar üzerinden tahsil dairelerince teminat isteneceği hüküm altına alınmıştır.
Bu maddelerin birlikte değerlendirilmesinden ihtiyati haciz işleminin uygulanabilmesi için 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 344 üncü maddesi kapsamında bir kamu alacağının salınması yolunda gerekli işlemlere başlanmış olmasının yeterli olduğu sonucuna varılmaktadır. Dolayısıyla ihtiyati haciz kararının alınabilmesi için kamu alacağının kesinleşmesi gerekmemektedir. Ayrıca ihtiyati haciz kamu alacağını korumaya ve güvence altına almaya yönelik bir işlem olup, borca yetecek kadar teminat gösterilmesi durumunda ortadan kaldırılmaktadır. Kesinleşmiş ve daha önce bütçeye gelir kaydedilmiş bir kamu alacağı için ihtiyati haciz uygulanması mümkün olamayacaktır. Zira ihtiyati haczin uygulanabilmesi koşulları kanunun 9 ve 13 maddelerinde açıkça belirtilmiş olduğundan bu hallerin varlığının tartışmalı olduğu ya da daha önce tar, tahakkuk ve tebliğ edilmiş olmakla birlikte kesinleşmiş ve ödenmemiş bir kamu alacağı için ihtiyati haczin uygulanması mümkün değildir.
Zira aşağıda da değinileceği üzere, ihtiyati haczin uygulanabilmesinin ön koşulu, kanunun 17 maddesinde hüküm altına alınan ihtiyati tahakkuk usul ve esaslarıdır. İhtiyati tahakkuk ise henüz tarh, tahakkuk ve tebliğ edilmemiş, ancak tarh edileceği muhtemel ve karinelere dayanan bir vergi alacağının tahakkuk edeceğidir. Bu bakımdan normal durumlarda ve kesinleşmiş bir kamu alacağına ihtiyati haczine olanak bulunmamaktadır. Bir başka ifade ile İhtiyati haciz, kamu alacağının cebren tahsil ve takip işlemi olmayıp, kamu alacağını korumaya, teminata bağlamaya güvence altına almaya yönelik bir ön işlem niteliğinde olduğundan, ihtiyati hacze ilişkin hükümlerin cebren tahsil edilme hükümlerine uygulanması söz konusu değildir.
Amme alacağının korunması amacına yönelik bir tedbir niteliğinde olan "ihtiyati haciz" 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 13. maddesinde düzenlenmiştir.
İhtiyati haciz tahakkuk etmemiş amme alacakları ile ilgili olduğunda önceden defterdarlıktan ihtiyati tahakkuk kararı alınır. Çünkü, tahakkuk etmemiş amme alacakları için ihtiyati tahakkuk kararı alınmadan ihtiyati hacze gidilemez.
Ayrıca, ihtiyati haciz için 6183 sayılı Kanun'un 13. maddesi uyarınca alacaklı amme idaresinin mahalli en büyük memurundan "ihtiyati haciz" kararı alınması gerekmektedir. Devlete ait amme alacaklarında mahalli en büyük memuru illerde vali, ilçelerde kaymakamdır. Mahalli en büyük memurun ihtiyati haciz kararını bizzat imza etmeleri gerekir. Bu kararın alınmasında kanunen tevkil geçerli değildir.


 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Muhsin KOÇAK
Hukukçu
Şerh Son Güncelleme: 06-11-2009

THS Sunucusu bu sayfayı 0,13677597 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.