Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E: 2001/19-257, K: 2001/285 İçtihat

Üyemizin Özeti
İdarenin özel hukuk işlemlerinden söz edilebilmesi ancak ortada özel hukuk alanına giren yazılı bir sözleşmenin bulunması halinde mümkün olup, idarenin sözleşme aşamasına kadar tesis ettiği, tek taraflı tasarrufları idari işlem niteliğindedir.
(Karar Tarihi : 21.3.2001)
Taraflar arasındaki "sözleşmenin yerine getirilmesi ve alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara.. Asliye Ticaret Mahkemesince görevsizliğe dair verilen kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Ondokuzuncu Hukuk Dairesinin 10.3.2000 gün ve 1999/8118 E. 2000/1930 K. sayılı ilamıyla;(... dava dilekçesinde, davalı idarenin açtığı ihale sonunda yaptıkları teklifin uygun görülerek sözleşme imzalamaya davet edildiklerini, ancak daha sonra bilgisayarda fiyat hesabında hata yapıldığı ileri sürülerek tekliflerinin sıralama dışı bırakıldığını belirtip, bu nedenle sözleşme uyarınca satış işleminin yapılması veya bu hususta menfi ve müspet zararlarının tazminini istemiştir. Hal böyle olunca, mahkemece, taraflar arasında sözleşmenin oluşup oluşmadığı belirlenip, davacının talebi yönünden bir karar verilmesi gerekirken, talep dışına çıkılarak sözleşme aşamasına kadarki dönemde uyuşmazlığın hallinin idari yargının görevine girdiğinden bahisle yazılı şekilde yargı yolu yönünden görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yargı yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz eden: Davacı vekili

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Mahkemece verilen davaya bakma görevinin idari yargıya ait olduğu gerekçesine dayalı görevsizlik kararı Yüksek Özel Dairece yukarıda belirtilen gerekçesiyle bozulmuştur.

Mahkeme, kamu kurumu niteliğindeki davalının, kamu hizmetlerinin yürütülmesi amacıyla tesis ettiği idari işlemlerin hukuka uygunluğunu denetleme görevinin idari yargıya ait bulunduğu; ihale şartnamesine göre, taraflar arasında yapılacak sözleşmenin yazılı olması gerektiği, henüz yazılı sözleşme yapılmadan, davalı kurumun ihaleyi iptal ettiği, yazılı sözleşme yapılmadığına göre, uyuşmazlığın sözleşme öncesi aşamaya ilişkin olduğu, bu durumda ise davaya bakma görevinin idari yargıya ait bulunduğu gerekçesiyle önceki kararda direnmiştir.

233 sayılı KHK hükümleri uyarınca kurulan Toprak Mahsulleri Ofisi, tüzel kişiliğe sahip, özerk, sorumluluğu sermayesi ile sınırlı, amaç ve yürüteceği kamu hizmetlerine ilişkin faaliyet konuları 11.12.1984 tarih ve 18602 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Ana Statü ile belirlenmiş bir "İktisadi Devlet Teşekkülü"dür.
Anılan kurumun, kamu hizmetlerinin yürütülmesi amacıyla tesis ettiği idari işlemlerin hukuka uygunluğunu denetlemek görevinin idari yargıya ait bulunduğu, salt özel hukuk ilişkilerinden doğan uyuşmazlıkların ise adli yargıda çözüleceği çok açıktır.
Somut olayada davalı idare TMO'nce mısır satışı konusunda yapılan ihaleye katılan davacı şirketin fiyat teklifinin uygun görüldüğü ve 24.8.1998 günlü yazıyla, tebligattan itibaren beş iş günü içerisinde firma yetkilisinin gerekli teminatlarla birlikte sözleşme imzalamak üzere müracaatının istenildiği, firma yetkilisinin süresi içerisinde müracaat etmesine rağmen fiyat tekliflerinin değerlendirilmesi sırasında bilgisayardan kaynaklanan bir hatanın bulunduğu belirtilmek suretiyle yazılı sözleşme yapılmadığı, bilahare, yeniden yapılan değerlendirme sonucunda, davacıya, teklifinin çok düşük olduğu gerekçesiyle sıralama dışı kaldığına ilişkin 25.8.1998 günlü yazılı bildirimin yapıldığı ve yeni değerlendirme çerçevesinde ihale konusu malın başkasına satıldığı görülmektedir.
Hal böyle olunca çözülmesi gerekli sorun " davet edilmesine rağmen davacı şirket yetkilisiyle sözleşme yapılmaması ve sonuçta ihale konusu malın başkasına satılması" şeklinde ortaya çıkan bu tasarrufun, bir " idari işlem " niteliğinde olup olmadığıdır.
Bu noktada, idari işlem kavramı konusunda açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır.
Öğretide idari işlem, idari organ ve makamların idare alanındaki irade açıklamaları olarak tanımlanmakta ve devlet ile diğer kamu tüzel kişilerinin idari işlev konusunda yaptığı her işlem, esas itibarıyle idari işlem olarak kabul edilmektedir. idari işlem idarenin tek taraflı irade açıklaması ile sonuç doğuran ve doğrudan uygulanabilir nitelikte bir tasarruftur.
Görüldüğü üzere idari işlemin başat niteliği tek taraflı bir irade beyanıyla hukuksal sonuç doğurması; karşı tarafın irade açıklamasını gerektirmemesidir. o halde idarenin yaptığı bir tasarruf bu nitelikte ise, ortada bir idari işlemin bulunduğu kabul edilmelidir.
Ancak idarenin yaptığı her işlem hukuksal nitelikçe bir idari işlem değildir. İdarenin özel hukuk hükümlerine tabi olarak, örneğin kira, satım gibi konularda işlemler yapması da mümkündür. Burada vurgulanması gereken yön şudur: İdarenin bu gibi işlemlerinin özel hukuk hükümlerine tabi olabilmesi için, idare, özel hukuk alanına giren bir sözleşme yapmış olmalıdır. Eş söyleyişle, önceki aşamalarda gerçekleşen işlemler idari nitelikte olsa bile, ortada, bir karşı tarafın katılımıyla oluşmuş ve özel hukuk alanında sonuçlar doğuran bir işlem, bir sözleşme varsa, artık idari bir işlemden söz edilemez. Bu saptamanın doğal sonucu olarak da, henüz taraflar arasında sözleşme ilişkisinin kurulmamış olduğu bir aşamadaki idarenin tek taraflı ve hukuksal sonuç doğurmaya elverişli beyanının(tasarrufunun) bir idari işlem olacağı açıktır.
Dava konusu uyuşmazlık, davalı idarenin mısır satımına ilişkin olarak yaptığı ihaleden kaynaklanmaktadır. Uyuşmazlığın adli yargıda mı yoksa idari yargıda mı çözüleceği sorusunun cevaplandırılabilmesi için taraflar arasında bir sözleşme ilişkisinin kurulmuş olup olmadığının açıklıkla belirlenmesi gerekmektedir.
Hemen belirtilmelidir ki Borçlar Kanunu'nun 1. maddesine göre tarafların karşılıklı ve birbirlerine uygun şekilde rızalarını bildirmeleriyle sözleşme tamam olur. Ne var ki, ihale şartnamesinin 4. ve 5. maddelerinde, ihale üzerinde kalan kişi veya firmanın tebligattan itibaren 5 iş günü içerisinde sözleşme imzalamak zorunda bulunduğu açıklanmıştır. Her ne kadar davalı kurum hukuki yapısı itibarıyle 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabi olmadığı için anılan kanunun, kural olarak, tüm ihalelerin sözleşmeye bağlanması zorunluluğunu düzenleyen 53. maddesinin olayda uygulanma yeri yok ise de, az yukarıda değinilen ve sözleşmenin geçerli olarak kurulmasını yazılı olması koşuluna bağlayan şartname hükmünün, Borçlar Kanunu'nun 16. maddesi anlamında, tarafların kararlaştırdıkları bir şekli ifade ettiği yadsınamaz. Anılan hükümce, sözleşme, kararlaştırılan şekilde yapılmadıkça taraflar onunla bağlı olmaz. Hal böyle olunca Borçlar Kanunu 1. madde hükmünün uygulama yeri yoktur. Başka bir söyleyişle, hukuk aleminde geçerli olarak doğmuş ve tarafları bağlayacak bir sözleşmenin varlığından söz edilebilmesi, ancak ortada yazılı bir sözleşmenin bulunması halinde mümkündür. Taraflar arasında az yukarıda açıklanan olaylardan sonra yazılı bir sözleşme düzenlenmediğinde bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. O nedenle uyuşmazlığın, idarece sözleşme aşamasından daha önce yapılan bir idari işlemden kaynaklandığından kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır.
Esasen, idarenin yürüttüğü kamu hizmetiyle ilgili olarak, idari usul ve esaslara uygun şekilde yaptığı bir ihalede, sözleşme aşamasına kadar tesis ettiği işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözüm yerinin idari yargı olduğu kökleşmiş yargıtay kararlarında da kabul edilmiştir.(Bkz.Uyuşmazlık Mahkemesinin 3.2.1997 gün ve 1997/ 4-3 sayılı; 2.3.1987 gün ve 1987/ 2-7 sayılı;Yargıtay Onbeşinci Hukuk Dairesinin 23.2.1998 gün ve 1998/243-640 sayılı; Danıştay Onuncu Dairesinin 9.6.1998 gün ve 1986/ 469-1986/1048 sayılı; 29.9.1993 gün ve 1992/4234-1993/3493 sayılı kararları.) Nihayet bu kabul sözleşme öncesi aşamalarda tesis edilen idari işlemlerin iptali istemiyle açılacak davaların idari yargıda görüleceği; adli yargının bir idari işlemin hukuka uygunluğunu denetleme görev ve yetkisine sahip bulunmadığı kuralına da uygundur. Mahkemenin direnme kararı yukarıda açıklanan nedenlerle doğru olup, onanmalıdır.
İlgili Mevzuat Hükmü : Borçlar Kanunu (Eski) MADDE 16 :İki taraf kanunen hususi bir şekle tabi olmıyan bir akdin hususi bir şekilde yapılmasını kararlaştırmışlar ise, akit takarrür eden şekilde yapılmadıkça iki taraf bununla ilzam olunamaz.

       İki taraf muayyen bir surette keyfiyeti izah etmiyerek tahriri şekilden bahsetmiş oldukları takdirde, kanun bu şekle riayet olunmasını emrediyorsa, iki tarafın ona riayet etmesi lazımdır.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Mücevher ÖZKAN
Hukukçu
Şerh Son Güncelleme: 11-04-2010

THS Sunucusu bu sayfayı 0,02386403 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.