Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

4721 S.lı Türk Medeni Kanunu MADDE 194
Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.

Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hakimin müdahalesini isteyebilir.

Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini (Ek ibare: 6518 S.K. m.44 - yürürlük: 19.2.2014) “tapu müdürlüğünden” isteyebilir.

Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı haline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur.

Gerekçesi için Bkz.

Aile Konutu ve Diğer Eşin Rızası

Üyemizin Notu: Medeni Kanun’un Yürürlük Kanunu madde 9/son gereğince, aile konutuna ilişkin 194. madde tüm evlilikler için geçerlidir. Bu nedenle mal rejimlerinden bağımsız olarak, hangi tür mala dahil olursa olsun, ailenin yaşam merkezi olan her tür konut aile konutu niteliği taşıyabilir. Aile konutu kural olarak "tek bir konuttur".

Aile konutunun korunmasının 2 önemli sebebi vardır:
1. Bu konut üzerinde hak sahibi olan eşin bazı işlemlerine karşı diğer eşin ve çocukların barınma hakkını korumak,
2. Aile konutunda hak sahibi olmayan diğer eşin, ileride evliliğin özellikle ölüm ile sona ermesi halinde MK m.240 ve miras hükümleri arasında yer alan MK m.652 gereği aile konutu üzerindeki yasal alım ve yararlanma hakkını güvenceye almaktır.

       Örnek olarak, erkek eşin sahip olduğu bir dairenin evlilik birliğine aile konutu olarak özgülendiğini düşünelim. Evlilik birliğinde eşler arasında sorunların yaşanmaya başlaması üzerine, erkek eş, kadın eşi mağdur etmek için, evi satmak ya da ailenin yaşam standardına uygun olmayan bir yere taşınmak isteyebilir. Yeni düzenleme uyarınca, koca, her ne kadar dairenin maliki de olsa, kadın eşin rızasını almadan aile konutu üzerinde tasarrufta bulunamayacaktır. (İstisnası (194/f.2 hükmü)
Aynı şekilde aile konutu üzerinde hak sahibi olan eşin vefatı halinde, sağ kalan eş özellikle manevi bağları nedeniyle aile konutunda kalmaya devam etmek isteyebilir. Bu durumda ölen eşin mirasçılarına karşı aile konutunun katılma alacağına ya da miras payına mahsuben kendisine tahsis edilmesini (yasal alım hakkı ya da intifa hakkı olarak) talep edebilir.

Maddenin birinci fıkrası gereğince aile konutu üzerinde hak sahibi olan eş, diğer eşin rızasını almadan, aileye tahsis ettiği konut üzerindeki mülkiyet hakkını devredemez veya kira yoluyla kullanılıyorsa, diğer eşin rızasını almadan kira sözleşmesini feshedemez Ayrıca bu konut ile ilgili ve konutta oturma hakkını engelleyici bir takım sınırlı ayni haklar kuramaz. Diğer eşin rızasına tabi olan sınırlı ayni haklar, diğer eşin ve ailenin oturma hakkını tehlikeye sokacağı için ancak intifa, oturma ya da üst hakkıdır. İpotek hakkı tesisi de, öneminden dolayı diğer eşin rızasına bağlı olmalıdır.
Konutun sahibi olan veya konutu kiralayan eş bu işlemler için diğer eşin açık rızasını almak zorundadır.

Hükümde öngörülen sınırlamaların, eşlerin fiil ehliyetine getirilmiş bir sınırlama olup olmadığı tartışmalıdır. Bu tartışmalar özellikle İsviçre doktrininde yer almaktadır. Baskın görüş söz konusu bu düzenlemenin bir fiil ehliyeti sınırlaması olduğu yönündedir. Azınlıkta kalan görüşe göre ise; bu düzenleme eşlerin fiil ehliyetine yönelik bir sınırlama getirmemektedir. Zira hüküm, eşlerin eşitliği ve evlilik birliğinin korunması ilkeleri gereği, koruyucu bir önlem olarak getirilmiştir. Fiil ehliyeti sınırlamaları ise ehliyeti sınırlandırılan kişiyi korumak amacına yöneliktir. Bu nedenle söz konusu düzenleme bu amacı taşımadığından, bir fiil ehliyetinden söz edilememelidir. Burada sadece bir eşin belirli bazı hukuki işlemlerinde özellikle tasarruf yetkisinin sınırlanması söz konusudur. Uygulama ve doktrindeki baskın görüş de bu yöndedir.

Maddenin 2. fıkrasına göre; “rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hâkimin müdahalesini isteyebilir.” Hakim, diğer eşin haklı nedeni olmadan rıza açıklamaktan kaçındığını saptarsa, başvuruda bulunan eşe söz konusu işlemi yapmak için izin verir. Evliliğin genel hükümlerinde hakimin evlilik birliğine müdahalesinin istenebileceğini düzenleyen hükümler mevcut olmakla birlikte, bu konuda hakimin müdahalesi özel olarak düzenlenmiştir.

       AİLE KONUTU ŞERHİ: (MK.md.194/f.3)
Maddenin üçüncü fıkrası, Medeni Kanun Tasarısı’nın Adalet Bakanlığı alt komisyon görüşmeleri esnasında, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin teklifi üzerine eklenmiştir. Ancak bu şerhin niteliği, fonksiyonu, hukuki sonuçları, etki süresi, şerhin nasıl koydurulabileceği ve terkin ettirilebileceği konusunda ayrıntılı bir hüküm getirilmemiştir.
Bu konuda uygulamada yaşanan kargaşalıklar Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün 2002/7 sayılı, 11 Haziran 2002 tarihli Genelgesi ile büyük ölçüde çözümlenmiştir.
Ancak söz konusu şerhin hukuki niteliği ve fonksiyonunun ne olduğu konusu, Türk hukuk doktrininde ve uygulamada büyük tereddüt ve tartışmalara neden olmuştur. Konu uygulama bakımından da büyük bir önem taşımaktadır.

Bir görüşe göre; bu şerh aile konutu üzerinde hak sahibi olan eş ile işlem yapan üçüncü kişilerin (işlem tarafının) iyiniyet iddiasını bertaraf etmeye yöneliktir. Bu nedenle diğer eş, 194/III hükmüne dayanarak şerh talebinde bulunmamış ise, bu durumda işlemin tarafı olan iyiniyetli üçüncü kişi MK m.1023 uyarınca korunmalıdır.
Buna karşı benim de katıldığım diğer bir görüşe göre ise ; bu şerh kurucu değil, açıklayıcı bir şerh olup, işlemin karşı tarafının iyiniyetini kaldıran bir şerh değildir. Zira m.194/I hükmü “doğrudan doğruya kanundan doğan bir tasarruf yetkisi sınırlaması” getirmektedir. Şerh bulunmasa dahi, diğer eşin rızası alınmadan yapılan hukuki işlem kanundan dolayı geçersiz sayılır ve karşı tarafın iyiniyeti işlemi geçerli hale getirmez. Karşı taraf adına tapuda yapılan tescil ise, bunun dayanağı olan hukuki işlem geçersiz olduğundan, "yolsuz tescil" dir. Söz konusu şerh işte bu noktada, yani adına yolsuz tescil bulunan kişi ile işlem yapan üçüncü kişilerin iyiniyetinin önlenmesine ilişkin bir fonksiyon taşır (MK m.1023) (Bu durumda iyiniyetli alıcı, MK m.712 gereği 10 yıllık olağan zamanaşımından yararlanabilir). Ayrıca aile konutu şerhinin varlığı halinde, yine söz konusu genelge kapsamında, tapu memurlarının bu konut üzerinde hak sahibi olmayan diğer eşin rızasını arama yükümlülüğünü getirmektedir.

Doktrindeki baskın görüşler bu yönde olmakla birlikte; YARGITAY Hukuk Genel Kurulu’nun , 04.10.2006 tarih 2006/2-591E. ve 2006/624 K. sayılı kararında varılan sonuç, işlem tarafı iyiniyetli üçüncü kişinin ayni hak kazanımının MK. 1023. maddesi hükmü ile korunduğu yönündedir. Buna karşılık karşı oy yazısında oldukça ayrıntılı gerekçelerle belirtildiği gibi, şerhin kurucu bir şerh olmadığı, tam tersine açıklayıcı bir şerh olduğu, şerh olmasa bile MK.194. maddenin kanundan doğan bir sınırlama getirdiği (hatta eşlerin fiil ehliyetini sınırladığı) doktrinde baskın görüştür.
(Bkz. Şükran ŞIPKA, Aile Konutu ile İlgili İşlemlerde Diğer Eşin Rızası, 2. bası, İstanbul 2004)

Bankalar tarafından aile konutunun diğer eşin açık muvafakatı alınmadan İPOTEK ETTİRİLMESİ halinde, bankaların "iyiniyet" iddiası mahkemelerce dinlenmemekte ve bu halde açılan davalarda ipoteğin terkinine karar verilmektedir. (Örnek karar: Yarg. 2. HD.'nin, 20.11.2008 tarihli ve 2008/12872E./15528 K. sayılı kararı özeti; Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile
ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez, aile
konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz.(TMK.md.194/1)
Davalı banka davacı eşin ipotek işlemine rızasının bulunduğunu iddia ve ispat da edememiştir.
Davacı kocanın ipoteğin kaldırılmasına ilişkin isteminin de kabulü gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte yazılan nedenlerle
BOZULMASINA....)(Yayınlanmamış karar)


 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Şükran ŞIPKA
Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi
Şerh Son Güncelleme: 06-04-2010

THS Sunucusu bu sayfayı 0,03243589 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.