Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, Esas-Karar: 4522-4669 İçtihat

Üyemizin Özeti
Hileye mesnetle ikame edilecek menfi tesbit davası “öğrenme”den itibaren 1 yıllık hak düşürücü süreye tabidir. Davacı davasında hileye dayansa da; şayet dava konusu olayda hilenin varlığı söz konusu değilse bu halde senet hakkında borçlu olunmadığının tespiti için, taraflar arasındaki akit gereğince verildiğinin ve bu akde göre senedin karşılıksız kaldığının davacı tarafça ispatı gerekir
(Karar Tarihi : 08.06.1999)
"Davacı, kardeşi olan davalının miras yolu ile kendisine kalan evin hisse devrini veremeyeceğinden söz ederek hile ile kendisinde 2.000.000.000 TL lik senet aldığını ve senedin icraya konularak faizleri ile 3.591.232.000 TL için takip başlattığı ve bu tutarın 2.148.000.000 TL sini ödemek zorunda kaldığını ileri sürerek takip konusu 3.591.232.000 TL borçlu olmadığının tespiti ile icra yolu ile ödenen 2.148.000.000 TL nin istirdadına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddini istemiş Mahkemece de BK m.31 gereğince 1 yıl içinde dava edilmediği gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
B.K m.31 "bir yıllık hak düşürücü sürenin hata ve hilenin anlaşıldığı tarihten başlayacağını" belirtmiştir. Olayımızda dava konusu yapılan 17.07.1997 vadeli senedin 17.06.1997 tarihinde tanzim edildiği, davanın 13.08.1998 tarihinde açıldığı ve tanzim tarihinden sonra 1 yıl geçtiği anlaşılmakta ise de, davacı "davalının hilesini icra takibi ile öğrendiğini" bildirmiştir. İcra takibi ise 15.07.1998 tarihinde yapılmıştır. Bu durumda yasanın öngördüğü 1 yıllık süre geçmemiştir. Ne var ki davacının ileri sürdüğü vakıalar hile niteliğinde değildir. Hile, bir kimsenin kendi hareket tarzı ile diğer bir şahsı bir irade beyanında bulunmaya veya bir mukavele yapmaya sevk etmek için yanlış bir fikrin doğumuna veya te'yidine veyahut da devamına kasten sebebiyet vermesidir. Akitten önce gelen bir aldatma olup bunun neticesinde diğer taraf akde rıza gösterir.
Hile olgusuna dayanan davacı, davalının hisse vermesi karşılığı ona dava konusu senedi verdiğini kabul etmektedir. Davacı iddiasına göre senet, davalının vermesi gereken hisseye karşılık verilmiştir. Bu akdin oluşmasında hileden söz edilmemiştir. Pay verilmediği halde senedin icraya konulması ise hile değildir. Bu bakımdan senedin hile nedeniyle hüküm ifade etmeyeceği söylenemez. Davacı, senedin akit gereğince verildiğini ve akdin ifa edilmemesi nedeniyle karşılıksız kaldığını ispat etmek suretiyle borçtan kurtulabilir. Bu gerekçe ile davanın reddine ilişkin Mahkeme kararının Onanmasına karar verilmiştir."
İlgili Mevzuat Hükmü : İcra ve İflas Kanunu MADDE 72 :(Değişik madde: 18/02/1965 - 538/43 md.)

Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.

İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.

İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini istiyebilir.

(Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/6 md.) Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde (Değişik ibare: 6352 S.K.-02.07.2012/m.15) "yüzde yirmiden" aşağı tayin edilemez.

(Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/6 md.) Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın (Değişik ibare: 6352 S.K.-02.07.2012/m.15) "yüzde yirmisinden" aşağı olamaz.

Borçlu, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.

Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını istiyebilir.

Menfi tesbit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. Davacı istirdat davasında yalnız paranın verilmesi lazım gelmediğini ispata mecburdur.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Nevra ÖKSÜZ
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 08-02-2010

THS Sunucusu bu sayfayı 0,02318597 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.