Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2007/1-546 Esas 2007/546 Karar İçtihat

Üyemizin Özeti
Dava konusu taşınmaz terekenin malı haline geldiğine göre, bir mirasçının terekedeki mallar konusunda tasarrufi işlemde bulunma yetkisi bulunmadığından, davacı vekilinin 22.09.2005 tarihli beyanına itibar edilmesi mümkün değildir. Davanın tüm tereke yönünden görülmesi gerekir.

Eldeki davada, davacı ve diğer mirasçı adına miras payları oranında tesciline karar verilmesi gerekirken, yalnızca davacının payı yönünden kabul kararı verilmesi hatalı olmuştur.
(Karar Tarihi : 11.07.2007)
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu

Esas No: 2007/1-546
Karar No: 2007/546

Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 18.10.2005 gün ve 2185-376 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 13.04.2006 gün ve 2085-4095 sayılı ilamı ile:

(...Dava, ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; Ö_____'in maliki bulunduğu 831 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 4 nolu bağımsız bölümü vekil aracılığı ile 9.1.2002 tarihinde davalıya satış suretiyle temlik ettiği görülmektedir.

Davacı, miras bırakanı Ö_____'in temlik tarihinde ehliyetsiz olduğunu ileri sürerek payı oranında tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur.

Miras bırakanın ölüm tarihine göre terekesinin elbirliği mülkiyetine tabi olduğu açıktır. Türk Medeni Kanunu'nun 701. maddesi uyarınca isteğin niteliğine göre pay oranında dava açılmasına olanak yoktur. Öte yandan, Türk Medeni Kanunu'nun 702/4. maddesinin de somut olayda uygulama yeri bulunmadığı tartışmasızdır. Bu suretle açılan bir davaya sonradan tereke temsilcisinin iştirak etmesi de neticeye et­kili değildir.

Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değer­lendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir…) gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davalı vekili.

Hukuk Genel Kurulu Kurarı

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edil­diği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, miras bırakanın ehliyetsizliği hukuksal nedenine dayalı tapu iptali, tescil isteğine ilişkindir.

Davacı F_____, dava konusu dairenin, muris Ö_____ adına kayıtlı iken, murisin kardeşi diğer mirasçı A_____'e verilen vekaletname ile A____'in kızı davalı M____'ye sa­tış biçiminde temlik edildiğini; 10.10.1983 tarihinde miras bırakana kayden iade edildiğini, ancak 09.01.2002 tarihinde yine aynı vekaletle bu kez çıplak mülkiyeti­nin devredildiğini, anılan tarihlerde murisin hukuksal ehliyetten yoksun olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile tüm Ö____ mirasçıları adına veraset ilamındaki payları oranında tescil isteğinde bulunmuştur.

Dava, tereke adına açılmış olup, mirasçılar davacı ile vekil konumundaki dava dışı A____'den ibarettir. Olayda çıkar çatışması söz konusu olduğundan N_____ adlı ki­şi terekeye mümessil tayin edilmiş, 12.10.2004, 2.2.2005 günlü oturumlara katıla­rak, davanın terekenin menfaatine olduğunu; bildirerek davanın kabulü gerekliği yönünde beyanda bulunmuştur.

Adli Tıp Kurumu'nun 09.02.2005 tarihli raporu ile murisin satış tarihlerinde hukuksal ehliyetten tamamen yoksun olduğu anlaşılmıştır.

Bu tarihten sonra davacı F____ vekili 22.09.2005 tarihli dilekçesiyle, pay ora­nında iptal ve tescil istediğini bildirmiş, mahkemece de pay oranında kabul kararı verilmiştir. Anılan hüküm özel dairece, bu tür davalarda pay oranında iptal ve tescil kararı verilemeyeceği, davanın reddi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş, yerel mahke­mece önceki kararda direnilmiştir.

Öncelikle, yolsuz tescil nedeniyle açılacak davalarda, yolsuz işlem nedeniyle hakkını yitiren kişi bizzat kendisi veya yasal temsilcisi aracılığıyla ya da ölmüş ise mirasçıları aracılığıyla iptal, tescil davası açabilirler. Olayımızda vekaleten taşınmazı satılan muris Ö____ yaşamış olsa idi, bu dava ehliyetsiz olduğu için vasisi tara­fından açılabilecekti. Ancak, ölümü nedeniyle terekesi elbirliği mülkiyetine tabi ol­duğundan, ona teban tüm mirasçıların katılımı zorunlu hale gelmektedir.

Davacı davayı tek başına ancak tüm tereke adına açmıştır. Bu durumda TMK m. 640 uyarınca taraf teşkilinin sağlanması gerekir.

Nitekim, tereke temsilcisi atanmış ve duruşmalara katılmıştır. 11.10.1982 tarih 3/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı'ndaki; Türk Kanunu Medenisi'nin 618. mad­desi hükmüne dayanarak 3. kişilere karşı açtığı el atmanın önlenmesi davalarında, davanın yürütülebilmesi için diğer ortakların muvafakatinin alınması ya da MK.'nun 581. maddesi uyarınca terekeye bir mümessil tayin ettirilmesi gerektiği yönündeki hükmü, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 702/4. maddesindeki "ortakların her birinin topluluğa giren hakların kazanmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanacağı" hükmü nedeniyle geçerliliğini yitirmiş olup, anılan yasa hükmü ehliyetsizlik nedeniyle açılan tapu iptali ve tescil davalarını kapsamamak­tadır. Nitekim, Hukuk Genel Kurulu'nun 13.03.2002 tarih 2002/8-160-191 sayılı kararı da bu doğrultudadır.

Öte yandan, terekeye atanan temsilci olayımızda olduğu gibi bir mirasçının açmış olduğu davaya icazet verirse davaya tereke temsilcisi tarafından devam edilir. Yani davayı takip yetkisi ona geçer. Davayı açan mirasçının takip yetkisi, sıfatı sona erer. Yargıtay Daireleri ve Hukuk Genel Kurulu'nun kararları da bu yöndedir.

Somut olayda açıklanan nedenlerle davacının sıfatı sona erdiğinden, davada iptal ve tescilin tüm mirasçılara değil de, yalnızca kendi miras payına hasredilmesi isteğinde bulunma hak ve yetkisi yoktur. Bu beyanına hukuksal sonuç bağlanamaz. Ayrıca dava konusu taşınmaz terekenin malı haline geldiğine göre, bir mirasçının terekedeki mallar konusunda tasarrufi işlemde bulunma yetkisi bulunmadığından, davacı vekilinin 22.09.2005 tarihli beyanına itibar edilmesi mümkün değildir. Davanın tüm tereke yönünden görülmesi gerekir.

Tüm bu nedenlerle yerel mahkemece; sözü edilen davacı vekilinin beyanı hukuki sonuç doğurucu nitelikte olmadığından ve toplanan tüm delillerin değerlendirilmesi sonucu davacının davası sübut bulduğundan, davanın kabulü ile çekişmeli taşınmaz kaydının iptaline, davacı ve diğer mirasçı adına miras payları oranında tesciline karar verilmesi gerekirken, yalnızca davacının payı yönünden kabul kararı verilmesi hatalı olmuştur. Bu nedenlerle direnme kararının bozulması gerekir.

Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.MK.'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine l1.07.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.
Üye Notu : Kararın özeti tarafımızca yapılmıştır.
İlgili Mevzuat Hükmü : Türk Medeni Kanunu MADDE 640 :Birden çok mirasçı bulunması halinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir.

Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.

Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir.

Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır.

Bir mirasçı ödemeden aciz halinde ise, mirasın açılması üzerine diğer mirasçılar, haklarının korunması için gerekli önlemlerin gecikmeksizin alınmasını sulh mahkemesinden isteyebilirler.

Gerekçesi için Bkz.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Ufuk BOZOĞLU
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 03-02-2010

THS Sunucusu bu sayfayı 0,03566098 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.