![]() |
|
![]() |
|
Üyemizin Notu:
Sözleşmeler Hukukunda Kabul Müessesesi (*) Muhatapça yapılan, icaba muvaffakatı içeren ve sözleşmeyi kuran beyan kabul beyanı olarak adlandırılmaktadır. Kabul, doktrinde yaygın olarak “tek taraflı, ulaşması gerekli bir irade beyanı” olarak tanımlanmaktadır (REİSOĞLU, TEKİNAY, ZEVKLİLER). Kanun veya tarafların anlaşması veya icapçının şekil için bir şart koşması söz konusu olmadıkça kabul de aynı icap gibi bir şekle bağlı olmadan yapılabilmektedir. Kabul beyanı icaba uygun olmalı, icabın içerdiği öğe ve koşulların aynısını kabul iradesi de içermelidir. Buna göre kabul bazı durumlarda kanaat verici bir davranışla dahi yapılabilir ve kabul iradesi sarih veya zımni olarak yapılabilir. Örneğin, bir mal satışında icaba yanıt olarak doğrudan parayı gönderen şahsın kabul iradesi zımni bir kabul olarak nitelendirilebilir. (Keza bir kimsenin ısmarlamamış olsa bile, kendisine bir icapla birlikte gönderilen kitabı açıp okuması satış icabının kabul edildiği anlamına gelir. [KOCAYUSUFPAŞAOĞLU]. Aynı örneği veren NOMER, bu eylemi “irade faaliyeti/etkinliği” olarak tanımlamakta ve irade mevcut olmakla birlikte bunu beyan arzusu olmadan yapılan bir davranış olarak nitelendirmektedir.) Ancak zımni kabulü, “susma” ile birbirinden ayırmak lazım gelir. Hiç kimse kendisine yapılan bir icabı kabul etmediğini bildirmek zorunda değildir, bu nedenle de bir akitte icaba karşı sessiz kalınması kural olarak kabul ya da ikrar anlamı taşımayacaktır (1). Ancak susmanın kabul anlamına gelmemesi kuralıyla ilgili olarak BK.m.387’de anılan istisna hatırlanmalıdır. Bu maddeye göre bir işin vekil olarak görülmesi ile ilgili bir meslek mensubu olan kişinin bu işle ilgili icapları kabul etmiyorsa derhal reddetmesi gerekmektedir, aksi halde susma sözleşmenin kuruluşu açısından kabul hükmü taşımaktadır. Keza BK.198 (ayıp ihbarında bulunmama), BK.263 (adi kiranın yenilenmesi) gibi susmanın kabul anlamına gelmesi yönünde kanunen düzenlenen çeşitli istisnalar da vardır. Bu konuda bir diğer istisnayı da tarafların mevcut bir sözleşme ile susmayı söz konusu sözleşme ya da müstakbel sözleşmeleri için kabul beyanı olarak kararlaştırmış olmaları oluşturur. Ancak bu istisnalar gözardı edilecek olursa genel kural olarak bir icap karşısında “sessiz kalmanın” borçlar hukuku açısından kabul anlamına gelmediği her zaman hatırda tutulmalıdır. Hatta bu görüşü daha da ileri götürerek, icapçı tarafından icabında aksi yönde bir beyanda bulunulduğu durumları dahi bu genel kural içinde değerlendirmek gerektiği inancındayım. Yani icapçı icabı muhataba iletirken, “bu öneriyi kabul etmiyorsanız X süre içinde bunu bildiriniz, icabın kabul edilmediğinin bildirilmediği durumlarda icap kabul edilmiş sayılacaktır” gibi bir hüküm koymuş olsa dahi, bu hüküm geçersiz kılınmalı ve sessiz kalan muhatabın iradesi kabul olarak yorumlanmamalıdır. Zaten aksi durumda bu genel kuralın da bir anlamı kalmamaktadır, zira özellikle tüketicilere hitap eden ticari firmaların bu hükmü sürekli kullanmaları son derece olasıdır. Bir irade beyanının kabul mü, yoksa yeni bir icap mı olduğunun tespit edilmesini hukuken önem taşımaktadır. Kabul beyanının en basit haliyle “evet”, “tamam”, “kabul ediyorum” gibi hiçbir tartışmaya neden olmayacak beyanlarla yapıldığı durumlarda bu konuda bir duraksama olmamaktaysa da, kabul beyanını yapan kişinin bu beyanla ek bazı icaplarda, şartlarda bulunması gibi durumlarda beyanın kabul beyanı mı yoksa yeni bir icap mı olduğunun tesbiti hukuki ilişkiyi doğru nitelendirmek açısından önemli bulunmaktadır. Bu konuda kanaatimce ayırt edici kriter olarak irade beyanının önceki icabın esaslı şartlarını değiştirip değiştirmediği dikkate alınmalıdır. Gönderilen irade beyanı ile önceki icaptaki sözleşmeye ilişkin esaslı şartlar tadil ediliyor, yerine yenileri ekleniyor veya ortadan kaldırılıyorsa, bu beyan kabul değil, yeni bir icap olarak nitelendirilirken, eğer beyan önceki teklifin esaslı şartlarına dokunmamakla birlikte, tali şartlarda değişiklikler öngörüyor, ya da ek bir icabı içeriyorsa bu beyan kabul (veya kabul + yeni bir icap) olarak adlandırılmalıdır. AKYOL kabul açıklamasının: a) Muhteva olarak icaba uyması, ekleme ve değişiklik getirmemesi, b) İcap, muhataba icabı tamamlama yetkisi tanımışsa, bu tamamlamayı ihtiva etmesi, gerektiğini belirtmektedir. Aksi taktirde irade beyanı kabul olarak değil, olsa olsa mukabil bir icap olarak tanımlanacaktır. (1) “Muhatabın susması genel olarak, kural olarak kabul şeklinde yorumlanamaz. Şu halde ‘susan onaylar’ şeklinde bir hukuki vecize değil, belki ‘susan onaylamaz’ tarzında bir hukuki vecize doğrudur.” AKYOL; “Hiç kimse kendisinin sebebiyet vermediği bir soruya yanıt vermekle yükümlü değildir.” ESENER; Mecelle de aynı ilkeye rastlanmaktadır: “Sâkit’e bir söz isnad olunmaz. Lâkin ma’rız-ı hâcette sükût beyandır.” KOCAYUSUFPAŞAOĞLU, (*) Sinan Öztürk Elektronik Sözleşmeler (Kuruluş ve Geçerlik Şartları) – İ.Ü.SBE.Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, 2002, sf.105 |
|
Şerh Son Güncelleme: 02-02-2010
|
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |