Üyemizin Notu:
Maddede, açlık grevi ve ölüm orucunda bulunanlar ile sağlık sorunu olan hükümlüler hakkında hangi hallerde zora başvurulabileceği ve bunların kendilerine verilen yiyecek ve içecekleri sürekli olarak reddetmeleri halinde alınacak tedbirler ve yapılacak çalışmalar belirtilmektedir.
Madde, Kanunun temel ilkelerinden birisini oluşturan “hükümlünün cezasını çekmek yükümlülüğü”nün, yiyecek ve içeceklerin reddi suretiyle ihlali halinde ne suretle hareket olunacağını göstermektedir. Bu durum içinde bulunan hükümlüye önce kurum tabibi, eyleminin meydana getirebileceği bedensel ve ruhsal hasarları izah edecek, onu bilgilendirecektir. Ayrıca psiko-sosyal hizmet birimi de, eylemin durdurulması hususunda ikna çalışmalarına girişecektir.
Bütün bu çabalara karşın bir sonuç alınamadığında kurum tabibince önerilen süre içerisinde hükümlünün, uygun bir ortamda beslenmesine başlanacaktır.
Maddenin ikinci fıkrasına göre bütün bu çabalara karşın hayati tehlikeye giren veya bilinci bozulan hükümlüler hakkında, tıbbın olanak verdiği bütün vasıtalara başvurulur ve tabiplerce hükümlünün yaşamının kurtarılmasına çalışılır.
Zira, tutuklu veya hükümlü, hem kendi hem de diğer mahkûmların sağlığını tehlikeye düşürebilecek eylemlerden de kaçınmak zorundadır. Aksine davranışlar, cezasının infazını engellemeye yönelik kabul edilecektir. Böylece hükümlünün hayatının veya sağlığının önemli ölçüde tehlike içinde bulunması veya diğer kişiler için tehlike arz eden bir durumun varlığı halinde muayene ve teşhise yönelik tıbbî araştırma, tedavi ve aynı şekilde beslenme gibi önlemlere zoraki başvurmak gerekmektedir. Ayrıca, maddede öngörülen tedbirlere kurum tabibinin tavsiye ve yönetimi altında başlanacaktır.
Bu tedbir ve çalışmalarla, başta Anayasanın 17 nci maddesi olmak üzere, uluslararası sözleşme ve bildirgelere, Avrupa İnsan Hakları Komisyonu kararlarına ve karşılaştırmalı hukuka uygun olarak “yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkı”nın korunması amaçlanmıştır.
|