Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay 4.Hukuk Dairesi 2003/15591 E. 2004/5092 K. İçtihat

Üyemizin Özeti
Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı halinde, çatışan yararlar dengesinin hak arama özgürlüğü lehine korunması gerekir.
(Karar Tarihi : 19/04/2004)
Dava, haksız eylem nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz olunmuştur.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasanın Hakların Korunması ile ilgili Hükümler başlığı altında ve 36. maddesinde; herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahip olduğu şekli ile yer almıştır. Bu düzenleniş biçimi itibariyle kişinin hak arama özgürlüğünün güvence altına alındığı görülmektedir. İşte bundan dolayıdır ki kişi, gerek yargı mercileri önünde ve gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendisine zarar veren kişilere karşı, haklarının korunmasını, bunun sonucu olarak zarar veren hakkında yasal işlem yapılmasını ve bu bağlamda cezalandırılmasını isteme hak ve yetkisine sahiptir.
Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın Temel Haklar ve Hürriyetlerin niteliği başlığını taşıyan 12. maddesinde de herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığım koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Medeni Kanunun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25. maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı belirtilmiş, BK.nun 49. maddesinde de saldırının yaptırımı düzenleme altına alınmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa1 da ve yasalarda kişinin hak arama özgürlüğü ile kişilik değerleri güvence altına alınmıştır.
İşte bu noktada, hak arama özgürlüğü ile kişilik hakları karşı karşıya gelmiş olabilir. Sorun bu değerlerden hangisine üstünlük tanınacağı noktasında toplanmaktadır. Bir taraftan kişinin hak arama özgürlüğü güvence altına alınmışken, diğer taraftan kişilik hakları da Anayasal ve yasal güvence altına alınmıştır. Buna karşın kişi, hakkını ararken, karşı yanın kişilik değerlerine saldırıda bulunabilir. Onu hukuka aykırı bir eylemle suçlayabilir.
Hukukun, karşı karşıya gelen bu iki değeri aynı konuda ve zamanda koruma altına aldığı düşünülemez. Aksi halde, hukukun kendisi kendi kuralları ile çatışmış olur. Aslında konu biraz yakından incelendiğinde her iki değerin aynı anda birbirine karşı korunmadığı, çatışma durumunda somut olaydaki özelliğe göre birinin diğerine üstün tutulduğu görülecektir.
Şu durumda uyuşmazlığın çözümünde, hak arama özgürlüğünün, tüm özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmadığı, diğer bir anlatımla kişi, istediği biçim ve koşulda ve salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamayacağı, aksi halde bu hakkı kötüye kullanmış sayılacağı kabul edilerek, Anayasa ve yasaların öngördüğü güvenceden yararlanamayacaktır.
Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için, şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların olması zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bu olgu veya emareye dayanılarak, başkalarının da böyle bir olay karşısında, davalı gibi hareket etmesinin uygun görüleceği diğer bir anlatımla orta düzeydeki kişinin de somut olaydaki gibi davranacağı ve bu çerçevenin içinde kalan şikayet hakkının yerinde kullanıldığı kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı ve şikayet edilenin kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Davaya konu olan işte davalının, davacıya şirket hissesi devri yaptığı; davacının da yine dava dışı kişilere hisselerini devrettiği; davalının, gerek noterde yapılan hisse devri sırasında ve gerekse de buna ilişkin ortaklar kurulu kararı nedeniyle devir sözleşmesi ve ortaklar kurulu kararlarının altına şerh düştüğü; ancak, belgelerin asıllarında bulunmayan bu şerhlerin örneklerinde yer aldığı; davacının şikayeti üzerine davalı hakkında resmi ve özel belgede sahtecilik isnadı ile kamu davası açıldığı, yargılama sonucunda da her iki belgenin iğfal kabiliyeti bulunmadığı gerekçesiyle beraat kararı verildiği anlaşılmaktadır. Davacı, beraatı ile sonuçlanan süreçte davalının şikayetinin haksız olduğu nedeniyle istemde
bulunmuştur. Mahkemece, şerhlerin bir değerinin olmadığının bilindiği gerekçe gösterilerek kısmen kabul kararı verilmiştir. Oysa ki, davacı hakkında bu şerhler nedeniyle kamu davası açılmış ve suç işlendiği yönünde yeterli şüphe sebebi bulunduğu Cumhuriyet Savcılığı tarafından benimsenmiştir. Mahkemenin, şerhlerin hukuki değerine ilişkin saptaması ve kabulü, davacı bakımından da söz konusudur. Buna rağmen davacı, belgelerin asıllarında
bulunmayan şerhi örneklerine düşmüştür. Bu nedenle de yargılanmıştır. Ortalama değer yargıları itibariyle, asıl ve örnek belgeler arasındaki farklılık suç şüphesi için yeterli kabul edilmelidir. Şu durumda, davalı bakımından şikayete yeterli emare söz konusudur. Saptanan bu olgular ve yukarıda açıklanan ilkeler göz önünde tutulduğunda, çatışan yararlar dengesinin davalı lehine korunması gerektiği ve davalı bakımından hukuka uygunluk nedeninin
gerçekleştiği benimsenmelidir. Mahkemece, davanın reddi yerine; yasanın uygulanmasına ilişkin yanılgıya (HUMK.m.428/b.l) dayalı olarak istemin kısmen kabulü, bozmayı gerektirmiştir.
KARAR : Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 19/4/2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İlgili Mevzuat Hükmü : Türkiye Cumhuriyeti Anayasası MADDE 36 :(Değişik: 3.10.2001-4709/14 md.) Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Kamil Nadir SARILKAN
Hukukçu
Şerh Son Güncelleme: 24-11-2009

THS Sunucusu bu sayfayı 0,02108192 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.