Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

3. Hukuk Dairesi 2023/2012 E. , 2024/1733 K. İçtihat

Üyemizin Özeti
Stopajın düşük ödenmesi amacıyla iki ayrı bedelli iki kira sözleşmesi yapılması durumunda muvazaalı düşük bedelli sözleşme değil, gerçek iradeyi yansıtan yüksek bedelli sözleşme esas alınır.
(Karar Tarihi : 21.05.2024)
3. Hukuk Dairesi 2023/2012 E. , 2024/1733 K.


"İçtihat Metni"




İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi


Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 21.05.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacılar vekili Avukat ...'in sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra, işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacılar vekili; davalının, davacıların murisinin 09.12.2015 tarihinde satın aldığı taşınmazda, eski maliki döneminde yapılan 01.03.2010 başlangıç tarihli kira sözleşmesi uyarınca kiracı olduğunu, kiralananın 02.04.2019 tahliye edildiğini, davacıların kira alacaklarının tahsili için davalı hakkında takip başlattıklarını, davalının haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürerek; takibe vaki itirazın iptaline, davacılar lehine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı vekili; müvekkilinin kiralananı 10.03.2010 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile 10 yıllığına kiraladığını, davacıların murisinin taşınmazı 09.12.2015 tarihinde satın aldığını, müvekkiline karşı ihtiyaç nedeniyle tahliye davası açılması üzerine kiralananı 02.04.2019 tarihinde tahliye ettiğini, davacıların 01.03.2010 tarihli ve yıllık kira bedeli 90.000,00 TL olan kira sözleşmesine dayanarak takip başlattıklarını, 10.03.2010 tarihli olup tahliye davasında davacının dayanak alarak kabul ettiği kira sözleşmesinin geçerli olduğunu, 01.03.2010 tarihli sözleşme geçerli olsa bile daha sonra düzenlenen 10.03.2010 tarihli kira sözleşmesinin önceki tarihli kira sözleşmesini zaten geçersiz hale getirdiğini, eski malike 10.03.2010 tarihli kira sözleşmesine göre ödeme yapıldığını, 01.03.2010 tarihli kira sözleşmesinin boş bırakılarak eski malike verildiğini, hukuken bir geçerliliği bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacıların 01.03.2010 tarihli, yıllık 90.000,00 TL bedelli kira sözleşmesine dayanarak kira alacağı için takip başlattıklarını, 10.03.2010 tarihli kira sözleşmesinde yıllık kira bedelinin 4.000,00 TL olarak belirlendiği, taraflar arasındaki uyuşmazlığın davalı ile eski malik arasında geçerli olan kira sözleşmesinin hangi tarafın dayandığı kira sözleşmesi olduğu ve bu kira sözleşmesi uyarınca davalı tarafın davacılara kira borcu bulunup bulunmadığı noktasında toplandığı, banka kayıtlarından kiracı davalının eski malik hesabına 06.10.2010 – 05.10.2015 tarihleri arasında yıllık iki taksit halinde 2.000,00 TL (4 tane), 2.100,00 TL, 2.150,00 TL (2 tane), 2.350,00 TL (2 tane) olmak üzere para transfer ettiği, işbu davanın davacıları tarafından davalı aleyhine açılan tahliye davasında harca esas değerin 4.700,00 TL olarak gösterilmesi ve tahliye davalarında yıllık kira bedeli üzerinden harcın alınması karşısında harca esas değerin 10.03.2010 tarihli kira sözleşmesi ile uyumlu olarak davacılar vekili tarafından belirtildiği, ceza yargılamasında yer alan sanık ... Savcu'nun savunmasında babası Süleyman Savcu ile davalı arasında imzalanmış ancak doldurulmamış kira sözleşmesi olduğunu ve bu kira sözleşmesini Hüseyin ve Mehmet Huban'a doldurarak verdiğini belirtmesi nazara alınarak tarafların gerçek iradesini yansıtan kira sözleşmesinin 10.03.2010 tarihli kira sözleşmesi olduğunun Mahkemece kabul edildiği, davacıların 01.03.2010 tarihli kira sözleşmesinden kaynaklı kira ilişkisini ve kira alacağını ispatlayamadığı, 10.03.2010 tarihli kira sözleşmesine istinaden davalının davacılara karşı sorumlu olduğu kira bedellerini ödediği, her ne kadar dava dışı Hüseyin Savcu'nun kira sözleşmesinin sonradan davacılardan Hüseyin ve Mehmet Huban'ın isteği üzerine doldurduğunu Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılamada beyan etmiş ise de, davacıların Ağır Ceza Mahkemesindeki savunmalarında bu hususta bir ikrarlarının olmadığı nazara alınarak kötüniyet şartının somut olayda oluşmadığı gerekçesiyle; davanın reddine, davalı yararına ayrıca tazminat takdirine yer olmadığına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.


B. İstinaf Sebepleri
1.Davacılar vekili; müvekkillerinin murisinin taşınmazı ihtiyacı nedeniyle satın aldığını ve davalı hakkında tahliye davası açtığını, müvekkillerinde kira sözleşmesi bulunmaması nedeniyle tevdi mahalli dosyasına kiracı tarafından sunulan kira sözleşmesinde yer alan kira bedeli belirtilmek suretiyle tahliye davası açıldığını, eski malikle davalı arasında iki farklı kira sözleşmesi yapıldığının müvekkillerine verilen kira sözleşmesi ile anlaşıldığını, davalının takibe dayanak yapılan kira sözleşmesindeki imzasını kabul ettiğini, düşük bedelli kira sözleşmesinin daha az vergi ödemek için yapıldığını ileri sürerek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2.Davalı vekili; davacıların geçersiz kira sözleşmesine dayanarak takip başlatmaları nedeniyle kötüniyet tazminatına karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek, kararın kaldırılmasını istemiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasındaki uyuşmazlığın aylık kira bedeli ve başlangıç tarihi yönünden farklı hükümler içeren iki ayrı sözleşmeden hangisinin davacılar (önceki malik kiralayan) ile davalının gerçek iradesine uygun olarak düzenlendiğinin tespiti noktasında toplandığı, tarafların dayandığı kira sözleşmelerinden hangisine üstünlük tanındığının tespit edilebilmesi için önce davalının kiralayana yaptığı ödemelerin incelenmesi gerektiği, davalının icra takibine itirazında dayanak kira sözleşmesi altındaki imzasını inkar etmişse de yargılama sırasında kiralayan eski malik ile imzaladıkları boş bir sözleşmenin iradesi dışında doldurulup takibe konulduğunu iddia ettiğini, bu konuda Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı şikayet neticesinde yapılan yargılama sonucunda sanıkların beraatine dair verilen kararın kesinleştiği, kiralayan ve kiracı arasındaki gerçek iradelerine uygun kira sözleşmesinin davalı tarafın dayandığı sözleşme olduğu kanaatine varıldığı, davalı tarafın yaptığı ödemelerin de bunu doğruladığı, davacılar tarafından icra takibine dayanak yapılan sözleşmedeki kira bedelinin doğru ve geçerli olduğu yönünde sözleşme dışında herhangi bir delil ibraz edilmediği, yemin deliline başvurmayacaklarını da açıkça belirttikleri, bu durumda düşük bedelli kira sözleşmesinin vergi dairesi için verildiğinin kabulüne eldeki dosya yönünden ulaşılamayacağı, taraflar arasında geçerli olduğu belirlenen sözleşme uyarınca davalı tarafından ödenmeyen kira borcu bulunmadığı belirlenerek itirazın iptali davasının reddine karar verilmiş olduğu, davacıların açıkça kötüniyetle hareket ettikleri hususunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle, istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili; istinaf sebeplerini tekrar ederek, kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kira alacağının tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 299 uncu maddesi,
2.2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 67 nci maddesi,

3.Dairemizin benzer konularda verdiği 12.06.2019 tarihli ve 2017/7634 E., 2019/5336 K. sayılı; 25.10.2018 tarihli ve 2017/3998 E., 2018/10660 K. sayılı; 16.05.2018 tarihli ve 2017/3013 E., 2018/5279 K. sayılı ilamları ile Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesinin 17.10.2016 tarihli ve 2015/10355 E., 2016/5976 K. sayılı; 09.02.2016 tarihli ve 2015/3138 E., 2016/729 K. sayılı ilamları.

3. Değerlendirme
1. Davacılar tarafından 01.03.2010 başlangıç tarihli kira bedelli kira sözleşmesine dayanılarak kira alacağının tahsili için takip başlatılmış, davalı; takibe dayanak 01.03.2010 başlangıç tarihli kira sözleşmesinin geçersiz olduğunu, kiraya veren eski malike boş olarak verildiğini, geçerli sözleşmenin 10.03.2010 başlangıç tarihli kira sözleşmesi olduğunu savunmuştur. Davacıların dayandığı 01.03.2010 başlangıç tarihli kira sözleşmesinde, aylık kira bedeli 7.500,00 TL olup davalının dayandığı 10.03.2010 başlangıç tarihli kira sözleşmesinde ise yıllık kira bedeli 4.000,00 TL'dir. Davacılar, kiralananı sözleşme tarihinden sonra iktisap etmiş olup, her iki kira sözleşmesi de önceki malik tarafından kiraya veren sıfatı ile imzalanmıştır. Davacıların takibe dayanak yaptığı 01.03.2010 başlangıç tarihli kira sözleşmesindeki imza, kiracı davalının kabulünde olup sözleşmenin boş olarak imzalanıp önceki malike verildiği iddia edilmektedir. Öncelikle, boş olarak altı imzalanıp verilen bir belgenin üstünün taraflar arasındaki anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasının tanıkla ispatı mümkün değildir. Bu iddia ancak yazılı delille ispatlanabilir. Bahsi geçen kira sözleşmesinin anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiası, davalı tarafça yazılı bir belge ile kanıtlanamamıştır. Ceza yargılamasında, kira sözleşmesinin tarafı dahi olmayan dava dışı kişinin beyanına itibar edilmeyeceği gibi ceza yargılamasının da beraatle sonuçlandığı ve kesinleştiği anlaşılmaktadır. Bu durumda, davalının kira sözleşmesinin boş olarak imzalandığı ve anlaşmaya aykırı doldurulduğu savunması kabul edilemeyecektir.
2. Bundan ayrı, takibe dayanak 01.03.2010 başlangıç tarihli kira sözleşmesinin düzenlenmesinden sonra, davalının dayandığı 10.03.2010 başlangıç tarihli kira sözleşmesinin düzenlendiği görülmektedir. 10.03.2010 başlangıç tarihli kira sözleşmesinde, ilk sözleşmenin feshedildiği ya da sona erdirildiği yönünde bir şerh bulunmadığı gibi ilk sözleşmenin yapılmasından sonra yıllık kira parasının fahiş oranda 90.000,00 TL'den 4.000,00 TL'ye indirilmesi de hayatın olağan akışına aykırıdır. Bu durum, davalının dayandığı kira sözleşmesinin, kira bedelini belirlemenin dışında başka bir nedenle düzenlendiğini ve muvazaalı olduğunu göstermektedir. Taraflar arasında görülen tahliye davasında, davacıların yıllık kira bedelini 4.700,00 TL olarak göstererek harç yatırdığı görülmüş ise de, davacıların kira sözleşmesine taraf olmadıkları, iktisap suretiyle sözleşmenin tarafı haline geldikleri, kira sözleşmelerine daha sonra vakıf olmalarının hayatın olağan akışına uygun olduğu, davalı kiracının düşük bedelli kira sözleşmesine dayanarak tevdi mahalli tayini talep ettiği ve bu sözleşmeye göre karar verildiği, davacıların tahliye davasında, düşük bedelli 10.03.2010 başlangıç tarihli kira sözleşmesine delil olarak dayanmadıkları, eski malikle yapılan kira sözleşmesinin davalıdan istenilmesi talebinde bulundukları ve davalının dosyaya 10.03.2010 başlangıç tarihli kira sözleşmesini sunduğu dosya kapsamı ile sabittir. Bu durumda; davacıların 10.03.2010 başlangıç tarihli kira sözleşmesini kabul ettiklerini sonucu çıkarılamayacağı gibi davalının eski malik hesabına muvazaalı sözleşmede belirlenen düşük kira bedelini ödemesi de davacılar aleyhine sonuç doğurmayacaktır.
3. Hal böyle olunca, İlk Derece Mahkemesince; uyuşmazlığın davacıların dayandığı 01.03.2010 başlangıç tarihli ve aylık 7.500,00 TL bedelli kira sözleşmesi uyarınca çözümlenmesi gerekirken, yazılı şekilde davalı kiracının ibraz ettiği sözleşmenin geçerli olduğu kabul edilerek hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
1.Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının aynı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca davacılar yararına BOZULMASINA,
17.100,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacılara verilmesine,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
İlgili Mevzuat Hükmü : Türk Borçlar Kanunu (Yeni) MADDE 343 :Kira sözleşmelerinde kira bedelinin belirlenmesi dışında, kiracı aleyhine değişiklik yapılamaz.

* 04.07.2012 tarih ve 6353 S.K. m.53 ile değiştirilen 31.03.2011 tarih ve 6217 S.K. Geçici 2. maddesi gereğince, “Kiracının Türk Ticaret Kanununda tacir olarak sayılan kişiler ile özel hukuk ve kamu hukuku tüzel kişileri olduğu işyeri kiralarında, 11.01.2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 323, 325, 331, 340, 342, 343, 344, 346 ve 354 üncü maddeleri 01.07.2012 tarihinden itibaren 8 yıl süreyle uygulanmaz. Bu halde, kira sözleşmelerinde bu maddelerde belirtilmiş olan konulara ilişkin olarak sözleşme serbestisi gereği kira sözleşmesi hükümleri tatbik olunur. Kira sözleşmelerinde hüküm olmayan hallerde mülga Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Sinan ÖZTÜRK
Hukukçu
Şerh Son Güncelleme: 31-08-2025

THS Sunucusu bu sayfayı 0,02639604 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.