Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

4721 S.lı Türk Medeni Kanunu MADDE 169
Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri resen alır.

Gerekçesi için Bkz.

Mahkeme ara Karar Nafakaların Tahsilinde Yaşanan Sıkıntılar ve Çözüm Önerileri

Üyemizin Notu: Mahkeme Ara Karar Nafakaların Tahsilinde Yaşanan Sıkıntılar ve Çözüm Önerileri


1-Bilindiği üzere aile mahkemelerince gerek taraflar ve gerekse küçükler yararına bir takım tedbir nafakalarına hükmedilmektedir. Kaynağını TMK dan alan bu düzenleme aynı zamanda kamu düzeni ile de yakından ilgilidir. Buradaki amaç hem tarafların hem de ihtiyacı olan küçüklerin yargılama sürecinde mağdur olmalarının önüne geçmektir.

2-Ara karar nafakası da denen bu nafakaların ödenmemesi hali, daha önceden İİK da suç olarak tanımlanmamışken, 2005 yılında İİK da yapılan değişikliklerle ara karar nafakalarının da ödenmemesi hali de ayrıca cezai yönden yaptırımlara bağlamıştır. Bu da, ara karar da olsa ilgili nafakaların ödenmesinin ne denli önemsendiğinin başka bir göstergesidir. Neticede İİK da adi alacakların ödenmemesi cezai yaptırıma bağlanmazken, ara karar nafakaların ödenmemesi ayrı bir düzenleme ile cezai yönden yaptırımlara bağlanmıştır. Yasa koyucu, bu anlamda nafaka alacaklarını diğer adi alacaklardan ayırarak bu alacaklara bir anlamda üstünlük tanımak istemiştir. Şüphesiz ki bunun temelinde kamu düzeni ilkesi yatmaktadır.

3-Hal böyle iken bilindiği üzere mahkeme ara karar nafakaları İİK da ilam niteliğinde sayılmadığından, ilamlı takip konusu yapılamamaktadır. Yapılması gereken takip usulü, ilamsız takiptir. Bu da kötü niyetli nafaka borçlularına maalesef fırsat verir niteliktedir. Çünkü, ilamsız takibe borçlunun itiraz hakkı vardır. Mahkemelerin kamu düzenini gözeterek işin aciliyetine binaen tedbir mahiyetinde verdiği bu tür nafakalar, kötü niyetli nafaka borçlularının , borca itiraz ediyorum veya borcu kabul etmiyorum, şeklindeki tek bir cümlesi ile durdurulabilmekte ve işlevsiz kılınabilmektedir. Borçlu veya borçlu vekilinin, itiraz dilekçesine, borcunu yani nafakalarını ödediğine dair belge eklemesine dahi gerek yoktur.

4-Bu durumda, durdurulan nafakanın tahsili için alacaklının ayrıca yeni bir dava açması gerekmektedir. Bu dava itirazın kesin kaldırılması olabileceği gibi itirazın iptali de olabilecektir. Açılacak olan davalarda ise, ilk duruşmalar aylar sonraya atılmaktadır. Nihayet aylar sonara ön inceleme duruşması yapılmakta ve yargılama böylece devam edip gitmektedir. Böyle bir halde yargılamanın aylar hatta yıllar süreceği bir gerçektir. Nitekim uygulamada bu böyledir.

5-Oysa yargılaması yapılan alacak, ara karar da olsa bir mahkeme kararına dayanmaktadır ve temeli de kamu düzeni ile ilgilidir. Ödenmemesi de cezai yaptırımlara bağlanmıştır. Fakat nafakanın tahsilinde izlenecek yol ile diğer adi alacakların tahsilinde izlenmesi gereken yollar ne yazık ki hemen hemen aynıdır. Yani İİK da, adi bir alacağa yapılacak olan itirazın aşılması için izlenen yol ile kamu düzeninden olan ve ara karar da olsa bir mahkeme kararına dayanan nafaka alacaklarına yapılan itirazların aşılması için izlenecek yollar hemen hemen aynıdır. Önemine ve önceliğine binaen bunun, yasada – İİK da- değişiklik yapılarak kesin şekilde ayrıştırılması gerekmektedir.

6-Sorunun çözümü adına ortaya konulan önerilerden bazıları aşağıdadır.

6.1-Nafaka takiplerine yapılacak olan itirazlar, soyut şekilde, borca itiraz ediyorum veya borcu kabul etmiyorum, şeklindeki olmamalıdır, olamaz. Nafaka borcuna itiraz eden borçlu, itiraz dilekçesine mutlak surette borcunu ödediğine ilişkin belgele eklemelidir. Aksi halde borçlunun soyut borca itirazı dikkate alınmamalıdır. Bu konuda borçluya gönderilecek olan ödeme emrine ihtar mahiyetinde açıklama yazılmalıdır. Borçlu itiraz ederken bunu dikkate alarak itiraz etmelidir.

6.2-Ancak, itiraz dilekçesine evrak eklemiş olan borçluların itirazları duruşma açılarak incelenmelidir. Bu halde de yargılama, basit yargılama şekilde, bir ay içinde, taraflar gelmese de, re sen karara bağlanmalıdır. Aksi halde mahkeme ara kararına rağmen aylarca nafaka alamayan mağdurların mağduriyetlerinin önü alınamayacak, mahkemelerin ara karar nafakasına hükmetmesinin bir anlamı kalmayacaktır.

6.3-Ara karar nafakası tedbir mahiyetinde kabul edilmeli ve buna yapılacak olan itiraz da HMK nın 394 md uyarınca mahkemesince incelenmelidir. Mahkemesince aksine bir karar verilmedikçe, itiraz icrayı durdurmamalıdır.

6100 S.lı Hukuk Muhakemeleri Kanunu MADDE 394
İhtiyati tedbir kararına karşı itiraz
(1) Karşı taraf dinlenmeden verilmiş olan ihtiyati tedbir kararlarına itiraz edilebilir. Aksine karar verilmedikçe, itiraz icrayı durdurmaz.

(2) İhtiyati tedbirin uygulanması sırasında karşı taraf hazır bulunuyorsa, tedbirin uygulanmasından itibaren; hazır bulunmuyorsa tedbirin uygulanmasına ilişkin tutanağın tebliğinden itibaren bir hafta içinde, ihtiyati tedbirin şartlarına, mahkemenin yetkisine ve teminata ilişkin olarak, kararı veren mahkemeye itiraz edebilir. Esas hakkında dava açıldıktan sonra, itiraz hakkında, bu davaya bakan mahkemece karar verilir. (Ek cümle, 28.08.2020T.7251 SY.Kanun-42.madde)

(3) İhtiyati tedbir kararının uygulanması sebebiyle menfaati açıkça ihlal edilen üçüncü kişiler de ihtiyati tedbiri öğrenmelerinden itibaren bir hafta içinde ihtiyati tedbirin şartlarına ve teminata itiraz edebilirler.

(4) İtiraz dilekçeyle yapılır. İtiraz eden, itiraz sebeplerini açıkça göstermek ve itirazının dayanağı olan tüm delilleri dilekçesine eklemek zorundadır. Mahkeme, ilgilileri dinlemek üzere davet eder; gelmedikleri takdirde dosya üzerinden inceleme yaparak kararını verir. İtiraz üzerine mahkeme, tedbir kararını değiştirebilir veya kaldırabilir.

(5) İtiraz hakkında verilen karara karşı, kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin olarak karara bağlanır. Kanun yoluna başvurulmuş olması, tedbirin uygulanmasını durdurmaz.

6.4-Kötü niyetli itirazların önüne geçmek adına itirazın haksız çıkması halinde borçlunun ödeyeceği tazminatlar İİK daki düzenlemelerden daha yüksek oranlardan belirlenmelidir. Adi bir alacağa yapılan itiraz ile mahkeme kararına dayanan bir alacağa yapılan itirazın yaptırımı olan tazminat miktarları aynı olmamalıdır. Bu konuda borçluya gönderilecek olan ödeme emrine ihtar mahiyetinde bilgi de düşülebilecektir.

6.5-Ayrıca bilindiği üzere nafakalarda işlemiş ve işleyen nafaka ayrımı da vardır.
İşlemiş nafaka, adi alacağa dönüşerek öncelik sırasını kaybetmektedir.
Ancak işleyecek olan güncel nafakanın önceliği vardır ve olası maaş hacizlerinde ön sıraya, işleyecek olan güncel nafakalar geçmektedir. Borçlunun itirazını aşmak adına açılan davaların yargılama sürecinde bir yandan ara karar nafakaları işlemeye de devam edecektir. Fakat bu süreçte işleyen nafakalar, daha sonra adi alacağa dönüşmekte, önceliğini kaybetmektedir. Yargılama bitip borçlunun itirazının haksız olduğuna karar verildiğinde, tüm bu yargılama aşamasında biriken nafakaların adi alacağa dönüşmesine asla izin verilmemelidir. Bu süreçte biriken nafakalar güncel nafaka gibi önceliğe sahip olmalıdır. Zira hukukun temel ilkelerine göre hiç kimse kendi kusurundan bir menfaat sağlamamalıdır. Bu süreçte biriken nafakaların adi alacağa dönüşmesi borçlunun kötü niyetli itirazının bir sonucudur ve bunun vebali alacaklıya yüklenmemelidir.

6.6-Borçlu itirazının kötü niyetli olduğunun mahkemece anlaşılması halinde, alacaklıya, bu kararın kesinleşme tarihinden itibaren 3 ay içinde yargılama sürecinde biriken nafakalar için toplu şekilde icra ceza mahkemesinde dava açma hakkı tanınmalıdır. Bu konuda hem İİK da değişiklik yapıp hem de borçluya gönderilecek olan ödeme emrine ihtar metni eklenebilecektir.

6.7-Yada İcra ve İflas Kanununun 38. Maddesine ekleme yapılarak İlâm Niteliğinde Belgelere, ara karar nafakalarına ilişkin mahkeme kararları da eklenmelidir. Başlı başına bir ilam olan kararlara dahi itiraz hakkı tanınmıştır. Böylesi bir durumda borcunu gerçekten ödeyen borçlunun da itiraz hakkı olacak ve o da mağdur edilmeyecektir.


Tüm bu nedenlerle, borçlunun kötü niyetli olan itirazlarının önlenmesi adına başkaca düzenlemeler de yapılabilecektir. Amaç kötü niyetli olan borçluların itirazlarının önüne geçmektir.

Borçlunun soyut itirazı, ara karar da olsa mahkeme kararından daha üstün tutulamaz. Üstelik bu ara karar temelini TMK dan almakta olup kamu düzeni ile de yakından ilgilidir. Bu nedenle bir ön önce tahsilinin sağlanması adına önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
En azından adi alacaklar ile bir tutulmamalıdır. 05.06.2024       
       Av. Suat Tok


 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Suat TOK
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 05-06-2024

THS Sunucusu bu sayfayı 0,03488493 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.