Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay Hukuk Dairesi 2021/6313 E. , 2022/4505 K. İçtihat

Üyemizin Özeti
Ayrılık akçesi hesaplanırken ortaklığının sona erdiği tarihe en yakın tarih olan karar tarihi itibariyle hesaplanmasını gerekir. Davacı bu konuda miktar yönünden daha önce ıslah yapmış olsa dahi, miktar arttırıma ilişkin talebi ikinci ıslah niteliğinde değerlendirilmez.
(Karar Tarihi : 06.06.2022)
araflar arasında görülen davada Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce bozmaya uyularak verilen 25.11.2020 tarih ve 2019/763 E. - 2020/778 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacının davalı şirkette %10 paya sahip bulunduğunu, şirketin faaliyetleri ile ilgili davacıya hiç bilgi verilmediğini, toplantılara çağrılmadığını, şirketin mali durumunun davacıdan gizlendiğini, şirketin hileli işlemlerle zarara uğratıldığını, kâr payı dağıtılmadığını, taraflar arasında davalar olduğunu, aralarındaki güven ilişkisinin zedelendiğini ileri sürerek davacının şirket ortaklığından çıkmasına izin verilmesine ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000,00 TL çıkma payının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, 17/10/2016 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 287.482,44 Euro'ya (977.181.56 TL) yükseltmiştir.
Davalı vekili, davacının oğlu Uğur Sönmezyuva'nın şirkette 21/08/2006 - 07/01/2010 tarihleri arasında müdürlük görevinde bulunduğunu, müdürün görevinden ayrılmasından sonra şirketin kâra geçtiğini, elde edilen kârın şirketin geçmiş yıllarındaki zararların kapatılmasında kullanıldığını, davacıya bilgi verildiğini, toplantılara katıldığını, şirketin faaliyetinin Serbest Bölgede olması nedeniyle çok sıkı denetlendiğini, hileli işlemlerle şirketi zararlandırıcı işlem yapma imkanı bulunmadığını, davacının çıkma için haklı nedeni olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre, ortaklar arasında ortaklık ilişkisinin devam edebilmesi için güvene dayalı bir ilişki tesis edilmesi gerektiği, süreç içerisinde taraflar arasında bu anlamda bir birliktelik kalmamış ise ortaklığı yürütmenin taraflara ve şirkete herhangi bir faydasının kalmayacağı, zira limited şirketlerin nitelikleri itibariyle ortaklık yapısında kişi unsuru ağır bastığı, 18/12/2013 tarihli bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davacının diğer ortaklarla birlikte sermaye arttırımına katıldığı, davalı şirkete borç da vermiş olmasına rağmen şirketin kâr dağıtacak seviyeye erişemediği, bu sebeple davacının davalı şirketin kuruluşundan itibaren zarar edecek şekilde işletilmiş olmasından kalıcı biçimde zarar gördüğü, zarar şirket tüzel kişiliğinde gerçekleşmiş olsa da kâr dağıtılmaması ve sürekli sermaye ihtiyacı çekmesi karşısında şirkete ortak olduğu günden beri davacının bundan kaçınılmaz biçimde etkilendiği, davalı şirket ile hakim ortaklar arasındaki alacak borç ilişkileri dikkate alındığında zararların istenmeden değil aksine hakim ortakların bilinçli işletme politikaları sebebiyle oluştuğu sonucuna varılması gerektiğinin rapor içeriğinde ayrıntılı biçimde açıklandığı, sürekli zarar etmeye ve kâr dağıtmamaya dayalı işletme biçiminin ortaya çıkmasında haklı ve işletmesel olarak reel sebeplerin bulunduğunu ispat yükümlülüğünün yönetim yetkisi hakim ortaklarda bulunduğundan davalı şirkete ait olması gerektiği, ayrıca davacı ile davalı arasındaki icra takibi ve derdest davalarda ortaklık ilişkisinde tarafların birbirine güveninin kalmadığının ve ortaklığın bu haliyle devam etmesinin mümkün olmadığının kanıtlarından olduğu, böyle bir durumda bir ortak için ortaklıkta kalma çekilmez bir hal almış ise ortağın şirketten ayrılmasına izin vermemenin hiç bir şekilde hakkaniyet ilkesiyle bağdaşmayacağı, davacının şirketin kurucu ortaklarından olduğu, kurulduğundan itibaren hiç kâr dağıtmayan, sürekli sermaye ihtiyacı doğan bu kapsamda davacının da şirkete süreç içerisinde borç para vermesine rağmen kârlık elde etmeyen şirket için ve bu kardan istifade edemeyen davacı için hakim ortaklara ve şirkete güven duygusunun zedelenmemiş olmasını beklemenin kabul edilemeyeceği, bu sebeple davacı için şirketten ayrılmayı haklı gösterecek tüm koşulların oluştuğunun kabul edildiği, yine taraflar arasında görülen Bursa 2.Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2018/251 esas sayılı dava dosyasındaki uyuşmazlık noktaları ve dava içeriğinin tarafların ortaya koyduğu iradeyi net bir biçimde belirlediği, limited şirketlerde kişi unsuru ağır bastığından ortaklık ilişkisinin temelinden sarsıldığı kabul edildiğine göre bu hal davacı ortağın şirketten çıkma talebinde haklı sebep olarak kabul edildiği, mahkemece daha önce ayrılma akçesi belirlendiği, bu belirlenen miktara göre davacının davasını ıslah ettiği, ikinci bir ıslahın mümkün olmadığı, her ne kadar davacı taraf ayrılma akçesini güncel verilere göre belirlenmesini talep etmiş ise de davacının ıslah ettiği tutardan fazlasına hükmetmenin mümkün olmadığı gerekçesi ile davanın kabulü ile davacının ortaklıktan çıkmasına, 977.181,56 TL ayrılma akçesinin karar tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar vermiştir.
Karar,davacı vekilince temyiz edilmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davacı şirketin Türk Kanunları'na göre kurulmuş Türk Lirası sermayeli bir şirket olmasına, çıkma payının döviz cinsinden hesaplanamayacak olmasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Dava, limited şirket ortaklığından haklı nedenle çıkmaya izin verilmesi ve ayrılma akçesinin tahsili istemine ilişkindir. Davacı, %10 şirket payına karşılık gelen gerçek pay değerinin ödenmesi suretiyle şirketten çıkarılmasını talep etmiş, mahkemece bozma ilamına uyularak, davanın kabulü ile TTK 638/2. maddesi uyarınca davacı ortağın haklı sebeple ortaklıktan çıkmasına, TTK'nın 641. maddesi gereğince hesaplanan 977.181,56 TL ayrılma akçesinin, 14/12/2016 hüküm tarihinden ödeme tarihine kadar işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Mahkemece, 6102 sayılı TTK 638/2. maddesi uyarınca haklı sebebin varlığı gözetilerek davacı ortağın ortaklıktan çıkma talebinin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamakla birlikte, bozma öncesi ayrılma akçesinin belirlendiği, davacının belirlenen bu miktara göre davasını ıslah ettiği, ikinci bir ıslahın ve ıslah edilen tutardan fazlasına hükmetmenin mümkün olmadığı gerekçesiyle bozma öncesi hesaplanan tutar ile bağlı kalınarak hüküm kurulmuşsa da; haklı sebeple şirket ortaklığının sona ermesi halinde ortak, esas sermaye payının gerçek değerini isteme hakkını haizdir. Haklı sebeple ayrılan ortağın payının gerçek değerinin dava veya ıslah dilekçesi tarihi değil, ortaklığının sona erdiği tarihe en yakın tarih olan karar tarihi itibariyle hesaplanmasının gerektiği gözetildiğinde bu hususun ikinci ıslah niteliğinde değerlendirilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Buna göre mahkemece ortaklıktan çıkma payının, şirketin karar tarihine en yakın tarihteki mal varlığının gerçek değeri saptanması amacıyla, davacının bozma öncesi alınan bilirkişi raporuna itirazlarını da karşılayacak şekilde oluşturulacak bilirkişi heyetinden rapor alınarak belirlenen sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
KARAR : Yukarıda açıklanan nedenlerle (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 06/06/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İlgili Mevzuat Hükmü : Türk Ticaret Kanunu (Yeni) MADDE 642 :(1) Ayrılma akçesi;

a) Şirket kullanılabilir bir özkaynak üzerinde tasarruf ediyorsa,

b) Ayrılan kişinin esas sermaye payları devredilebiliyorsa,

c) Esas sermaye, ilgili hükümlere göre azaltılmışsa,

ayrılma ile muaccel olur.

(2) 6335 S.K.-26.06.2012/m.43 ile yürürlükten kaldırılmıştır.)

(3) Ayrılan ortağın ayrılma akçesinin ödenmeyen kısmı, şirkete karşı, bütün alacaklılardan sonra gelen bir alacak oluşturur. Bu husus yıllık raporda kullanılabilir özkaynak tutarının tespiti ile muaccel hâle gelir.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Sinan ÖZTÜRK
Hukukçu
Şerh Son Güncelleme: 06-02-2023

THS Sunucusu bu sayfayı 0,02383399 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.