Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Genel Kurulu 2009/6-477 Esas 2009/546 Karar İçtihat

Üyemizin Özeti
İsticvap maddi vakıalara yönelik olup Tarafların netice-i talebine yönelik isticvap talebi çıkarılmaz.
(Karar Tarihi : 18.11.2009)
Taraflar arasındaki "temerrüt nedeniyle kiralananın tahliyesi ve kira alacağı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Eyüp Birinci Sulh Hukuk Mahkemesi)'nce, davanın kabulüne dair verilen 18.12.2007 gün ve 2007/729 E.-1588 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Altıncı Hukuk Dairesi'nin 17.06.2008 gün ve 2008/4690-7762 sayılı ilamı ile; ("...Uyuşmazlık, temerrüt nedeniyle kiralananın tahliyesi ve 14.000 YTL kira alacağının tahsiline ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi üzerine, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına, takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına, tebligatların yapılmasında bir usulsüzlük olmamasına, davalıya gönderilen temerrüt ihtarnamesi üzerine verilen yasal süre içinde ödeme yapılmadığından temerrüt olgusunun gerçekleştiğinin anlaşılmasına göre, temyiz eden davalı vekilinin tahliyeye ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir.

2-Davalı vekilinin kira alacağına ilişkin temyiz itirazlarına gelince;

Davacı vekili, dava dilekçesinde, davalının kiralananda 01.04.2004 tarihli sözleşmeyle aylık 2.000 YTL bedelle kiracı olduğunu, sözleşme gereğince muaccel hale gelen Eylül 2006-Mart 2007 arası aylar kirasını ödememesi nedeniyle kendisine temerrüt ihtarnamesi gönderilmesine karşın kira borcunun ödenmediğini, davalı tarafından kiralananın tahliye edildiği beyan edilmekle birlikte halen boşaltılmadığını belirterek, davalının kiralanandan tahliyesini ve 14.000 YTL kira alacağının faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı duruşmalara gelmemiş ve bir savunmada bulunmamıştır.

Davada dayanılan ve hükme esas alınan 01.04.2004 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmenin özel şartlar bölümü 3. maddesinde net 1.500 YTL olarak belirlenen aylık kira parasının her ayın üçüne kadar ödeneceği, süresinde ödenmemesi halinde kira yılı sonuna kadar olan aylık kira bedellerinin muaccel hale geleceği, 6. maddesinde de kira sözleşmesinin takip eden yıl veya yıllar için dahi devamı halinde her kira döneminde aylık kira bedellerinin semtin özelliklerine, rayice ve uygulamaya göre bir ihtara gerek kalmadan artırılacağı kararlaştırılmıştır. Bu şartlar geçerli olup tarafları bağlar. Davacı, Eylül 2006 ayı kirasının süresinde ödenmemesi üzerine davalıya 29.09.2006 tarihinde keşide ettiği ihtarname ile sözleşmedeki muacceliyet şartı gereği aylık 2.000 YTL'den Mart 2007'ye kadar olan aylar kirasının otuz günlük süre içinde ödenmesini ihtar etmiştir.
İhtarname davalıya 03.10.2006 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davacı her ne kadar ihtarnamesinde aylık kiranın 2.000 YTL olduğunu belirtmiş ise de, sözleşmede kararlaştırılan artış şartı belli ve muayyen değildir. Davalı da duruşmalara gelmemekle HUMK'nın 201. maddesi hükmüne göre davada dayanılan maddi vakıaları inkar etmiş sayılır. Kira parasının 2.000 YTL olduğu konusunda davalıya isticvap davetiyesi gönderilmesi aylık kiranın 2.000 YTL olduğunun kabul edildiği anlamına gelmez. Davacı aylık kiranın ne kadar olduğunu kanıtlamak zorundadır. Esasen bu husus davacı tarafından kanıtlanamadığından sözleşmede kararlaştırılan aylık 1.500 YTL üzerinden kira alacağının tahsiline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın kira alacağına yönelik olarak bozulması gerekmiştir...") gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece kira alacağı yönünden önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davalı vekili

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, kiralananın temerrüt nedeniyle tahliyesi ve kira alacağı istemine ilişkindir.

Yerel mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Özel Daire'ce; karar, kiralananın tahliyesine yönelik olarak onanmış, kira alacağına yönelik olarak ise, yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.

Yerel mahkemece; önceki karardaki gerekçelerle ve ayrıca, "...İsticvap, İHUMK'nın 230 ve devam eden maddelerinde açıklanmış olup, çekişmeli vakıanın doğruluğu, gerçekliği hakkında yargıca bilgi ve kanaat oluşturmak, delil elde etmeye yönelik bir usul yoludur. İsticvaba hakim kendiliğinden karar yerebileceği gibi, tarafların isteği üzerine bu yola mahkemece başvurulabilir. İsticvabı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ne kesin, ne de takdiri delil niteliğinde kabul etmiştir. Fakat isticvap yukarıda da belirtildiği gibi, delil elde etmeye yönelik bir usul kurumu olması nedeni ile bir ispat aracıdır. Çıkarılacak İsticvap davetiyesine sorulması gereken hususlar belirtilip, duruşmaya özürsüz gelmemesi halinde davetiyede belirtilen hususları ikrar etmiş sayılacağı belirtilir. Eğer isticvap davetiyesinde belirtilen hususlar ikrar kabul edilmeyecekse İsticvap davetiyesi çıkartılmasının HUMK'nın 75 ve 213. maddelerinde tarafların re'sen dinleneceği hükmü mevcut olmasına göre, HUMK'nın 230 ve J234. maddelerinin yasaya konulmasında mükerrerlikten başka bir nedeni olmayacağı için konulmaması gereklidir. Madem ki yasaya belirtilen maddeler konulmuş olup, 234. maddesi uyarınca davalının sorulan hususları ikrar etmiş sayılması gerekir..." gerekçeleri ile önceki kararda direnilmiştir.

Açıklanan maddi olgu, bozma ve direnme kararlarının kapsamları itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; duruşmalara katılmayan davalıya gönderilen isticvap davetiyesine icabet edilmemekle, davacının iddia ettiği aylık kira miktarını kanıtlamış sayılıp sayılmayacağı; daha açık ifadeyle, isticvap davetiyesine uymayan tarafın isticvap davetiyesinde yazılı hususları ikrar mı etmiş, yoksa inkar mı etmiş sayılacağı; burada varılacak sonuca göre, toplam kira alacağı miktarı konusundaki ispat yükünün kimde olduğu ve toplam kira alacağı miktarının ne olduğu noktalarında toplanmaktadır.

Hukuk Genel Kurulu'ndaki görüşme sırasında, duruşma gün ve saatini bildiren davetiye ile isticvap davetiyesinin davalıya yöntemine uygun olarak tebliğ edilip edilmediği ve taraf teşkilinin usulüne uygun olarak sağlanıp sağlanmadığı hususu ön sorun olarak değerlendirilmiştir. Tebligatların davalıya yöntemine uygun olarak tebliğ edildiği sonucuna oybirliği ile varılarak, ön sorun aşıldıktan sonra işin esasının incelenmesine geçilmiştir.

Öncelikle, konuya ilişkin yasal düzenlemeler ve değerlendirmeler üzerinde durulmalıdır.

İsticvap, bir tarafın kendi aleyhine olan belli vakıalar hakkında mahkeme tarafından dinlenilmesi demektir. İsticvap teknik bir terim olup, bir tarafın ancak 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 230-235. maddelerindeki usule göre dinlenmesi halinde söz konusu olur. Bunun dışındaki tarafların hakim tarafından dinlenmesi, teknik anlamda bir isticvap değil, sadece tarafların dinlenmesidir.

1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 'Tahkikat Hakiminin İki Tarafı İsticvabı" başlıklı, 230. maddesi; 'Tahkikat hakimi iki taraftan her birini re'sen veya talep üzerine isticvap edebilir. Hakim isticvap edeceği tarafa evvelemirde hakikati olduğu gibi söylemesi hakkında vesayada bulunabilir.

İsticvap müddeabihe veya onunla münasebeti olan hallerle vakıalara taallûk etmek icap eder." hükmünü içermektedir.

Davanın her aşamasında, hakim tarafları çağırarak davanın maddi vakıaları hakkında beyanlarını dinleyebilir. Bu durum 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 26.02.1985 gün ve 3156 sayılı Kanun'un 10. maddesi ile değişik "Tahkikat" başlıklı 213. maddesinde düzenlenmiştir. (Kuru Baki, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, 6. Baskı, Cilt II, syf. 1949 vd.)

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 213. maddesi; "Davanın her aşamasında tahkikat hakimi iki tarafı veya vekillerini çağırarak davanın maddi j olguları hakkında beyanlarını dinleyebilir ve sonuç vereceği umulan hallerde bunları sulha da teşvik edebilir.

Tahkikat sırasında taraflara çıkartılacak çağrı kağıtlarında, tarafların belli edilen günde mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde, tahkikata yokluklarında devam edileceği bildirilir.

Geçerli bir özrü olmadan gelmeyen taraf, yokluğunda cereyan eden işlemlere itiraz edemez." şeklinde düzenlenmiştir.

Bunun gibi hakim, müphem ve çelişik gördüğü iddia ve vakıalar hakkında taraflardan açıklama isteyebilir. Aynı Kanun'un İki Tarafın Hak ve Vazifeleri" başlıklı 75. maddesinde; "Kanunun tayin eylediği istisnalardan başka hallerde hakim iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya iddia sebeplerini re'sen nazarı dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek hallerde dahi bulunamaz.

Ancak müphem ve mütenakız gördüğü iddia veya sebepler hakkında izahat isteyebilir.

Hakim davanın her safhasında iki tarafın iddiaları hududu dahilinde olmak üzere kendilerini istima ve lazım olan delillerin ibraz ve ikamesini emredebilir." denilmektedir.

Ancak, gerek 75. madde ve gerekse 213. madde kapsamında tarafların dinlenmesi, teknik anlamda bir isticvap değildir. İsticvapta bir taraf yalnız I kendi aleyhine olan vakıalar hakkında sorguya çekilir. Buna karşılık, 213. | maddeye göre bir taraf kendi lehine olan vakıalar hakkında da dinlenebilir.

İsticvapta tarafın kendisinin dinlenilmesi gerekir, vekili dinlenemez, taraf davayı vekil aracılığı ile takip etse dahi, isticvap davetiyesinin tarafın kendisine tebliğ edilmesi gerekir, taraf davayı kendisi takip ediyor ve yüzüne karşı isticvabına karar verilmiş ise, davet edilmesine gerek yoktur, hemen tarafın isticvabına geçilir. Buna mukabil, 213. maddede tarafın kendisinin veya vekilinin dinlenmesinde bir sakınca bulunmamaktadır.

Aynı Kanun'un 232. maddesinde; "İsticvap olunacak kimsenin bizzat gelmesi lazımdır. Ancak o kimse mahkemenin dairei kazası haricinde mukim ise istinabe suretiyle isticvap olunur." hükmüne yer verilmiştir.

Tarafların genel olarak dinlenmesine, sadece vakıaların açıklatılması amacıyla başvurulur, dinlenilmeye gelmemenin isticvapta olduğu gibi vakıayı ikrar etmiş sayılma gibi sonucu bulunmamaktadır.

Aynı Kanun'un 234. maddesinde; "İsticvap için çağrılmasına karar verilen tarafa geçerli bir özrü olmaksızın gelmediği veya tertip olunan soruları cevaplandırmadığı takdirde sorulan vakıaları ikrar etmiş sayılacağı, çıkarılacak davetiyeye yazılır. Çağrılan taraf özürsüz olarak gelmediği veya gelip de soruları cevapsız bıraktığı takdirde, mahkeme sorulan vakıaları ikrar edilmiş sayar." denilmektedir.

İsticvap, taraflarca hazırlama ilkesine tabi olan davalarda uygulanır; buna karşılık, kendiliğinden araştırma ilkesine tabi olan davalarda, isticvap hükümleri uygulanmaz, çünkü tarafların ikrarı hakimi bağlamaz. Bu nedenle, kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda, taraflar 230-235. maddeleri hükümlerine göre değil, 75. ve 213. madde hükümlerine göre dinlenir.

Taraflar kendi davalarında en şüpheli tanık olarak değerlendirildiğinden, öğreti ve Yargıtay uygulamalarında isticvap başlı başına bir delil olarak kabul edilmemektedir. Fakat, isticvap ile delil elde edilebilir ve bazı hallerde isticvap davanın aydınlatılmasına yardımcı olabilir. (Kuru Baki, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, 6. Baskı, Cilt II, syf. 1952 ve 1953)

Somut olaya gelince;

Davacı ve davalı arasında 01.04.2004 başlangıç tarihli yazılı kira sözleşmesi düzenlendiği, kira sözleşmesinde aylık kira bedelinin belirlenmesi yönünden geçerli ve belirli bir artış şartı kararlaştırılmadığı ve davacının aylık kira bedelini kanıtlaması gerektiği konularında uyuşmazlık bulunmamaktadır.

Duruşma davetiyesinin tebliğine rağmen davalı duruşmalara gelmemiştir. Mahkemece davalıya, kira sözleşmesi, aylık kira miktarı ve toplam kira borcunun belirtildiği isticvap davetiyesi gönderilmiş, isticvap davetiyesinin tebliğine rağmen, davalı gelip bir savunmada bulunmamıştır.

Bu olgu; mahkemece davalının sorulan hususları ikrar ettiği şeklinde kabul edilerek, bir sonuca varılmışsa da, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 75/2. ve 213. maddelerinde açıklandığı biçimde hakimin müphem gördüğü hususların aydınlatılması amacı ile davalının dinlenilmesidir. Hal böyle iken; davacının dava dilekçesinde belirttiği kira artış miktarını ve dolayısı ile ihtara konu ayların aylık kira bedelini kanıtlayamaması karşısında; mahkemece, davalıya isticvap davetiyesi adı altında davetiye çıkartılması bu durumu değiştirmez. Bu kabulün doğal sonucu olarak da olayda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 234. maddesinin uygulama olanağı bulunmadığı aşikardır.

Yukarıda yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; yazılı kira sözleşmesinde kira artışının koşulları belirtilmiş ancak belli bir oran konulmamıştır. İsticvabın başlı başına bir ispat vasıtası olarak kabul edilemeyeceği gözetilerek, yazılı kira sözleşmesinde kararlaştırılmayan bir hususun ancak aynı değerde bir delille ya da yemin delili ile kanıtlanabileceğinin kabulü gerekir. Eş söyleyişle; taraflar arasındaki yazılı kira sözleşmesinin bir unsuru (şartı) çekişmeli ise; bu unsurun varlığının da aynı değerde yazılı bir delille ya da kesin delil niteliğindeki yemin delili ile kanıtlanması gerekmektedir. Başlı başına delil kabul edilemeyeceği tartışmasız olan isticvap davetiyesi göndermek suretiyle, davalının da duruşmalara katılmaması karşısında, davacının aylık kira bedelini ispatlandığının kabulü mümkün olmadığı gibi, bu kabul şekli yasal da değildir. Kaldı ki yukarıda da açıklandığı gibi, kira sözleşmesinde nizalı döneme ait belli bir kira tutarı veya artırım oranı da yazılı bulunmadığından isticvaba uyulmamakla belli bir miktarın kabul edildiğinden bahsetmek de mümkün değildir.

Hal böyle olunca; yerel mahkemece, aynı yöne işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

KARAR : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nın 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 18.11.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
İlgili Mevzuat Hükmü : Hukuk Muhakemeleri Kanunu MADDE 169 :(1) Mahkeme, kendiliğinden veya talep üzerine taraflardan her birinin isticvabına karar verebilir.

(2) İsticvap, davanın temelini oluşturan vakıalar ve onunla ilişkisi bulunan hususlar hakkında olur.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Suat TOK
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 15-06-2021

THS Sunucusu bu sayfayı 0,03475904 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.