Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

1. Hukuk Dairesi 2020/750 Esas 2021/1844 Karar İçtihat

Üyemizin Özeti
Muris muvaazasına dayalı iddiaların asılsız olduğu açıktır. Hal böyle olunca, HMK'nın 190. ve TMK'nın 6.maddeleri gereğince ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde hataya düşülerek davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
(Karar Tarihi : 2021)
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ____'un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davacı, mirasbırakanı ____'ın 109 ada 9 parsel sayılı taşınmazını davalı torunu Hamza'ya devrettiğini, mirasbırakanın ölünceye kadar davalının babası ____'nin yanında kaldığını, temlikin baskı altında ve muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, muvazaanın olmadığını, bedeli karşılığında devrin yapıldığını belirterek davanın reddini
savunmuştur.

Mahkemece, muvazaa iddiasının ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1917 doğumlu mirasbırakan ____'ın 12.03.2006 tarihinde ölümü üzerine davacı oğlu ___ ile dava dışı çocukları; ____un mirasçı olarak kaldıkları, dava konusu 109 ada 9 parsel sayılı taşınmaz mirasbırakan adına kayıtlı iken 14.07.2003 tarihinde davalı torunu Hamza'ya 400.000.000 ETL'ye temlik edildiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Hemen belirtilmelidir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç
sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de, Ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı hususlarının araştırılmasında ve satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun(HMK) 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun(TMK) 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." şeklinde yer alan hükümlerle, açılmış bir davada ispat yükünün kural olarak davacıya yüklendiği tartışmasızdır.
Somut olaya gelince; mirasbırakan ___'ın davalı torunu hamza ile onun babası olan ___'nin yanında kaldığı, dinlenen davacı tanık beyanlarından temlikin muvazaalı olduğu hususunda somut bir olgunun ortaya konulamadığı, davanın kabulü halinde kendisi de hak sahibi olabilecek davalı tanığı ____'ın, mirasbırakanın kendisi ile ilgilendiği için düşük bedelle çekişme konusu taşınmazı davalıya temlik ettiği beyanı gözetildiğinde, muvazaa iddiasının davacı tarafından ispatlanamadığı, mirasbırakanın bahse konu temliki mal kaçırma amacıyla yapmadığı sonucuna varılmaktadır.

Hal böyle olunca, HMK'nın 190. ve TMK'nın 6.maddeleri gereğince ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde hataya düşülerek davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.

Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.03.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İlgili Mevzuat Hükmü : Hukuk Muhakemeleri Kanunu MADDE 190 :(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.

(2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Stj.Av.Elif ŞENSES
Hukukçu
Stajyer Avukat
Şerh Son Güncelleme: 02-06-2021

THS Sunucusu bu sayfayı 0,06435895 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.