![]() |
|
![]() |
|
(Karar Tarihi : 22.3.2011)
"Davacı, kıdem tazminatı, ücret, yıllık izin ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir. Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi U. Ocak tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: KARAR : Davacı, hizmet akdini, davalı işverence ücretlerin ödenmemesi sebebiyle kendisinin feshettiğini, kıdem tazminatı, ücret ve yıllık ücretli izin alacağı isteminde bulunmuştur. Davalı işveren, ekonomik kriz sebebiyle ücretleri ödeyemediklerini, davacının devamsızlık yaptığını ve sözleşmenin bu sebeple haklı olarak feshedildiğini, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece deliller toplanmış ve alacakların hesaplanması için dosyanın bilirkişiye tevdiiyle ilgili ara kararı verilmiş olup, davacı tarafça verilen kesin süre içinde bilirkişi ücretinin yatırılmaması üzerine de davanın reddine karar verilmiştir. Davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya Mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bilindiği üzere bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken, bir kısmını işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi için hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu sebeple HUMK.nun 159. maddesi açık hükmünde belirtildiği gibi kanunun tayin ettiği süreler hakim tarafından azaltıp çoğaltılamaz. Buna karşın, aynı Kanunun 163. maddesine göre hakimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hakim tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltacağı gibi, süre geçtikten sonra da tarafın istemi üzerine yeni bir süre tanıma yoluna da gidebilir. Bu takdirde verilen 2. süre kesindir. Ancak, hakim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin sürenin tayin edilmesi halinde, karşı taraf yararına usulî kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi sebep olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletin de bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Öncelikle, kesin süreye dair ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uyulmamanın sonuçlarını açıkça anlatmalı, tarafları uyarmalıdır. Öte yandan, kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından uyulmaması halinde, gereği hakim tarafından hemen yerine getirilmelidir. Davacıya verilen süre rapor masrafı yatırılmasına dair ve yerine getirilmesi davacı taraf iradesi dahilinde olabilecek nitelikte bir iştir. Ancak, hukuki anlaşmazlığın niteliği göz önüne alındığında, rapor için masraf yatırılmaması halinde davanın sonuçlandırılmasının mümkün olmadığının kabulü yerinde değildir. Davalı ücretlerin zamanında ödenmediğini kabul etmiştir. Bu durumda işçinin ücret ödenmemesinden dolayı yaptığı fesih haklıdır. Talep edilen alacakların niteliği göz önüne alındığında genel hukuk bilgisiyle çözülmesi mümkündür. Tazminatların hesabı için önce davacının brüt ücreti tespit edilmelidir. Brüt ücretle davacının hizmet süresinin (yıl, ay ve gün olarak) çarpılması sonucunda kıdem tazminatı tespit edilebilecektir. Yıllık izin alacağı da davacının çalıştığı süre esas alınarak 4857 Sayılı Kanun 53. maddesine göre belirlenebilir. Ücret alacağının ödendiğini ispat yükü davalı işveren üzerindedir. Ücretin ödendiği, işçi tarafından imzalanmış bordro veya banka ödeme kayıtlarına göre tespit edilir. Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda alacakların belirlenmesi mümkün iken bilirkişi ücreti yatırılmadığından sırf bu sebeple davanın reddedilmiş olması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. KARAR : Temyiz olunan kararın yukarda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde ilgiliye iadesine, 22.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi." |
İlgili Mevzuat Hükmü : (Eski) Hukuk Usulu Muhakemeleri Kanunu - Mülga MADDE 163 :Kanunun tayin ettiği müddetler katidir. Bu müddetlerde yapılması lazım olan muamele yapılmazsa o hak sakıt olur. Hakim tayin ettiği müddetin kati olduğuna da karar verebilir. Aksi takdirde tayin olunan müddeti geçirmiş olan taraf yenisini istiyebilir. Bu suretle verilecek müddet katidir. Bir daha verilemez.
|
|
Şerh Son Güncelleme: 14-05-2015
|
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |