Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, Esas: 2011/8149, Karar: 2011/11960 İçtihat

Üyemizin Özeti
506 S.K. m.26'da düzenlenmiş bulunan rücu davaları, sigortalının alacağından bağımsız, kanundan doğan basit rücu hakkına dayalıdır. Yasal düzenleme çerçevesinde kusur durumu saptanırken, iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerektiğinin, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığının ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığının 4857 S.K. m.77 hükmü doğrultusunda raporda tartışılması gerekir. İşverenin tamamen kusursuz kabul edilebilmesi için, anılan madde gereğince, işyerindeki işçilerin sağlığı ve iş güvenliğini sağlamaya yönelik her türlü tedbiri alması, uygun çalışma ortamı hazırlaması, araçları noksansız bulundurması, işçileri etkin bir biçimde denetlemesi, gözetlemesi, bütün yükümlülüklerini özenle yerine getirmesi gerekir. Kaçınılmazlıktan ise, işveren tarafından tüm bu önlemler alındığı ve kazalı da bu önlemlere uyduğu halde kaza meydana gelmişse söz edilebilecektir. “Kaçınılmazlık, sosyal sigortalar uygulamasında, hukuksal ve teknik anlamda, olayın meydana geldiği tarihte geçerli olan bilimsel ve teknik tüm önlemlere rağmen zararın meydana geldiği ve önlenemediği durumları anlatan bir kavram...” ( Prof. Dr. A. Can Tuncay, Kurumun işverene Rücuu-Olayda Kaçınılmazlık Durumu, Sicil İş Hukuku Dergisi, Sayı 4, s. 185 ) olup; bu halin kabulünün koşulu, “...vuku bulan olaya karşı koyulmazlık hali ve her türlü tedbirin alınmasına rağmen gerçekleşmesi önlenemeyen ve objektif bir kaçınılmazlık durumunun söz konusu olmasıdır. Umulmadık bir hal kaçınılmazlık olarak nitelenemeyecektir. Ummamak, ummayı düşünmemek ve zarar verici olayla karşılaşmak, kaçınılmazlık olarak değerlendirilemez.”
(Karar Tarihi : 19.09.2011)
"Dava, iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine yapılan yardımların davalılardan tahsili istemine ilişkindir.

Mahkemece, Dairemiz bozma ilamına uyularak, hükümde belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Hükmün, taraflar avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Hasan Özcan tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

KARAR : 1-) Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya kısmen uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-) Davanın yasal dayanağı 506 Sayılı Kanunun 26 ncı maddesi olup, Mahkemece, bozma ilamına uyularak karar verilmiş ise de, bozma ilamının gereği yerine getirilmemiştir. Mahkemece üç kişilik akademisyen bilirkişi heyeti tarafından verilen ek rapor esas alınarak hüküm kurulmuş ise de, ceza yargılamasında alınan 23.11.2000, 30.11.2000, 29.03.2001 tarihli raporlarda kusur oranlarının farklı belirlenmesi karşısında, iş kazası sonucu yapılan ceza yargılamasına yönelik dava dosyaları celp edilerek, kusurlu bulunarak mahkum olan kişilerin varlığı halinde, kusurun varlığına dair maddi olgu hukuk hakimini bağlayacağından; işbu rücu davasında, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği ile iş kazasının vuku bulduğu iş kolunda uzman bilirkişi heyetinden; ceza davasında kusurlu bulunarak mahkum olan kişi yada kişilere herhalde bir miktar kusur verilmesi gereği gözetilmek suretiyle ve anılan raporlar arasındaki çelişkileri giderecek şekilde yeniden rapor alınıp, irdelenerek, varılacak sonucuna göre karar vermek gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.

3-)Kabule göre de;

A-) Davalı işverenlere ait işyerinde çalışan sigortalının, maden ayağında meydana gelen patlama sonucu vefatıyla sonuçlanan iş kazasının meydana geldiği; kimya, maden ve jeoloji mühendisi akademisyen bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan 14.11.2005 tarihli bilirkişi raporunda, iş kazasında işverenin %12,50, hazırlık taşeronu E____ Ltd. Şti'nin %12,50 oranında kusurlu olduğunun, kazanın oluşumuna %75 oranında kötü tesadüf ve kaçınılmazlığın etken olduğunun belirtildiği, mahkemece, anılan rapora dayanılarak hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.

506 Sayılı Kanunun 26 ncı maddesinde düzenlenmiş bulunan rücu davaları, sigortalının alacağından bağımsız, kanundan doğan basit rücu hakkına dayalı olup; anılan yasal düzenleme çerçevesinde kusur durumu saptanırken, iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerektiğinin, bu önlemlerin işverence alınıp alınmadığının ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığının 4857 sayılı Kanunun 77 nci maddesi hükmü doğrultusunda raporda tartışılması gerekir. İşverenin tamamen kusursuz kabul edilebilmesi için, anılan madde gereğince, işyerindeki işçilerin sağlığı ve iş güvenliğini sağlamaya yönelik her türlü tedbiri alması, uygun çalışma ortamı hazırlaması, araçları noksansız bulundurması, işçileri etkin bir biçimde denetlemesi, gözetlemesi, bütün yükümlülüklerini özenle yerine getirmesi gerekir. Kaçınılmazlıktan ise, işveren tarafından tüm bu önlemler alındığı ve kazalı da bu önlemlere uyduğu halde kaza meydana gelmişse söz edilebilecektir. "Kaçınılmazlık, sosyal sigortalar uygulamasında, hukuksal ve teknik anlamda, olayın meydana geldiği tarihte geçerli olan bilimsel ve teknik tüm önlemlere rağmen zararın meydana geldiği ve önlenemediği durumları anlatan bir kavram..." (Prof. Dr. A. Can Tuncay, Kurumun işverene Rücuu-Olayda Kaçınılmazlık Durumu, Sicil İş Hukuku Dergisi, Sayı 4, s. 185) olup; bu halin kabulünün koşulu, "...vuku bulan olaya karşı koyulmazlık hali ve her türlü tedbirin alınmasına rağmen gerçekleşmesi önlenemeyen ve objektif bir kaçınılmazlık durumunun söz konusu olmasıdır. Umulmadık bir hal kaçınılmazlık olarak nitelenemeyecektir. Ummamak, ummayı düşünmemek ve zarar verici olayla karşılaşmak, kaçınılmazlık olarak değerlendirilemez." (Prof. Dr. Berrin Engin, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu İşverene Rücuya Nasıl Bakıyor?, Sicil İş Hukuku Dergisi, Sayı 4, s. 139)

"Anayasanın 17 nci maddesinde "yaşama hakkı" güvence altına alınmış, bu yasal güvencenin yaşama geçirilmesinde, iş ve sosyal güvenlik mevzuatında da işçilerin korunması, işin düzenlenmesi, iş güvenliği, sosyal düzen ve adaletin sağlanması düşüncesiyle koruyucu bir takım hükümler getirilmiştir.

Kamu düzeni düşüncesiyle oluşturulan işçi sağlığı ve iş güvenliği mevzuat hükümleri; işyerleri ve eklerinde bulunması gereken sağlık şartlarını, kullanılacak alet, makineler ve hammaddeler yüzünden çıkabilecek hastalıklara engel olarak alınacak tedbirleri, aynı şekilde işyerinde iş kazalarını önlemek üzere bulundurulması gerekli araçların ve alınacak güvenlik tedbirlerinin neler olduğunu belirtmektedir. Burada amaçlanan, yapılmakta olan iş sebebiyle işçinin vücut tamlığı ve yaşama hakkının önündeki tüm engellerin giderilmesidir.

Uygulamada önemli olan, işverenin iş kazasına sebep olmuş hareketinin işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliğiyle ilgili mevzuat hükümlerine aykırı bulunup bulunmadığının tespiti işidir.

Bu konuda yapılacak ilk yargı işlemi, mevcut hükümlere göre alınacak tedbirlerin neler olduğunun tespiti işidir. Mevzuat hükümlerince öngörülmemiş, fakat alınması gerekli başkaca bir tedbir varsa, bunların dahi tespiti zorunluluğu açıktır. Bunların işverence tam olarak alınıp alınmadığı (işverenin koruma tedbiri alma ödevi), alınmamışsa zararın bundan doğup doğmadığı, duruma işçinin tedbirlere uymamasının etkili bulunup bulunmadığı (işçinin tedbirlere uyma yükümlülüğü) ve bu doğrultuda tarafların kusur oranı saptanacaktır.

Sorumluluğun saptanmasında kural, sorumluluğu gerektiren ve yasada belirlenmiş bulunan durumun kendi özelliğini göz önünde bulundurmak ve araştırmayı bu özelliğe göre yürütmektir.

İşçi sağlığı, iş güvenliği ve yapılmakta olan iş sebebiyle işçinin eğitimi, bir kısım mevzuat hükümlerini içerir belgelerin kendilerine verilmesini değil, eylemli olarak, bu bilgilerin aktarımı ve öneminin kavratılmasıyla sağlanabilir. Eğitimden sonraki aşama ise, işçi sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili önlemlerin alındığının ve uygulandığının denetlenmesidir.

İşverenlerce, iş güvenliği açısından hayati öneme haiz bulunan araç ve gereçlerin anılan kazalı tarafından kullanılması sağlandığında, kazalanma olasılığının tamamen ortadan kaldırılabileceği yadsınamaz bir gerçektir..." (YHGK 16.6.2004 t., 2004/21-365 E., 2004/369 K.)

Hal böyle olunca, Kurumun açtığı iş bu rücu davasında, hükme esas alınan 15.11.2005 tarihli kusur raporunun, açıklanan bu prensiplere uygun olmamamsı nedeniyle, hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olmadığının gözetilmemesi;

B-) Davacı Kurum, bu davada, davalılardan, sigortalının hak sahiplerine yapılan yardımların tahsiline karar verilmesini talep etmekte olup, dava dilekçesinde söz edilmeyen ve davada taraf bulunmayan diğer kişilerin kusurundan dolayı müteselsilen bir talep ileri sürülmemiştir. Bu durumda, B.K.nun 50 ve 51 inci maddeleri çerçevesinde dava dışı E____ Ltd. Şti.'nin kusurundan da davalı Ü____ Ltd. Şti.'nin sorumlu tutulması;

C-) HUMK.nun 74 üncü maddesi uyarınca; "Kanunu Medeniyle muayyen hükümler mahfuz olmak üzere hakim her iki tarafın iddia ve müdafaalarıyla mukayyet olup ondan fazlasına veya başka bir şeye hüküm veremez". Somut olayda; davacı, dava dilekçesinde, açıkça, 4.217,05 TL. talep etmesi karşısında, mahkemece, talep aşılarak toplam, 4.236,23 TL.'nın davalı Ü____ Tic. ve Ltd. Şti.'nden tahsiline karar verilmesi;

D-) Rücu davasının yasal dayanağını oluşturan 506 Sayılı Yasa'nın 26 ncı maddesindeki "...sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere..." bölümünün Anayasa Mahkemesinin, 21.03.2007 gün ve 26649 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 23.11.2006 gün ve E:2003/10, K:2006/106 Sayılı kararıyla Anayasaya aykırılık sebebiyle iptaline karar verilmesi sonrası, Kurumun rücu hakkının; yasadan doğan kendine özgü ve sigortalı ya da hak sahiplerinin hakkından bağımsız basit rücu hakkına dönüşmüş olması karşısında, davacı Kurum'un rücu alacağının, ilk peşin değerli geliri oluşturan 17.994,12 TL.'nin, anılan Yasa'nın 26 ncı maddesine göre, davalının %25 kusuruna isabet eden 4.498,53 TL. ile sınırlı olduğu gözetilmeyerek, hesaplama hatası sonucu, hükmün gerekçesinde, anılan kusur karşılığının 4.248,53 TL olduğunun belirtilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O halde, taraflar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

KARAR : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, temyiz harcının istenmesi halinde davalılara iadesine, 19.09.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi."
İlgili Mevzuat Hükmü : İş Kanunu MADDE 77 :Mülga Madde: 30.06.2012, 28339 Resmi Gazete No ve 6331/ 37 Kanun ile Kaldırılmıştır.

Yürürlük Tarihi : 31.12.2012'DİR.

İŞVERENLERİN VE İŞÇİLERİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ

İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler.

İşverenler işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar. Yapılacak eğitimin usul ve esasları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

İşverenler işyerlerinde meydana gelen iş kazasını ve tespit edilecek meslek hastalığını en geç iki iş günü içinde yazı ile ilgili bölge müdürlüğüne bildirmek zorundadırlar.

Bu bölümde ve iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin tüzük ve yönetmeliklerde yer alan hükümler işyerindeki çıraklara ve stajyerlere de uygulanır.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Nevra ÖKSÜZ
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 01-02-2015

THS Sunucusu bu sayfayı 0,02743101 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.