![]() |
|
![]() |
|
(Karar Tarihi : 23.09.2013)
Dava: Taraflar arasındaki davanın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
Karar: Davacı vekili, tarafların 1998 yılında evlendiklerini, evlilik birliği içerisinde edinilen 3 parça taşınmazın güven ilişkisine dayalı olarak davalı adına tescil edildiğini, davalının boşanmadan sonra eşit şekilde paylaşılacağını bildirerek vekil edenini oyaladığını, boşanma sırasında müvekkilinin kandırılarak protokol düzenlediğini açıklayarak fazlaya dair haklar saklı kalmak üzere 10.000 TL katılma alacağının boşanma tarihinden geçerli yasal faiziyle birlikte davalı taraftan alınmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, davanın yersiz açıldığını, boşanma davası sırasında taraflar arasında düzenlenen protokol evlilik birliği içerisinde edinilen mal ve eşyaların paylaşıldığını açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, taraflar arasında düzenlenen protokol ile mal varlığının paylaşıldığı, taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmadığı, boşanma hükmünün kesinleştiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Taraflar, 18.12.1998 tarihinde evlenmiştir. 30.5.2007 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne dair kararın 4.6.2007 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Eşler arasındaki mal rejimi T.M.K.nun 225/son maddesi gereğince boşanma davasının açıldığı tarihte sona ermiştir. Dava konusu 1532 ve 1533 parseller 2.1.2006 tarihinde. 151 ada 5 parsel. 21.4.2008 tarihinde satış yoluyla davalı A____ Ö____ adına tescil edilmiştir. Bu durum karşısında eşler başka bir mal rejimini seçtiklerini ileri sürmediklerinden, 4722 Sayılı Kanunun 10. maddesi gereğince, T.M.K.nun 202. maddesine göre edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Yargıtay H.G.K.'nun 17.4.2013 tarih ve 2013/8-375 Esas, 2013/520 Karar sayılı kararıyla edinilmiş mallara katılma rejimi (katılma alacağı) bakımından T.M.K.nun 5. maddesi yoluyla 6098 Sayılı T.B.K.nun 146. maddesinde yer alan 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüş, bu görüş Daire tarafından da benimsenmiştir. Bu durumda edinilmiş mallara katılma alacağı davalarında da T.M.K.nun 5. maddesi yoluyla 6098 Sayılı T.B.K.nun 146. maddesinde yer alan 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerekecektir, (mülga B.K.m.125.) Taraflar arasında görülen Ankara 4. Aile Mahkemesi'nin 2007/573-550 Esas ve Karar sayılı boşanma dosyasına sunulan protokolün 2. maddesinde; "tarafların evlilik birliğinin devamı esnasında alınan mallar ile ev eşyalarını aralarında paylaştıkları için bu konuda herhangi bir anlaşmazlıkları bulunmadığını" beyan ettikleri protokol içeriğinin mahkemece tasdik edilmediği ve hüküm fıkrasında da protokole yer verilmediği görülmektedir. Boşanma dosyasında az yukarda yazılı protokolde, genel ifadeler kullanılmak suretiyle evlilik süresince edinilen mallardan bahsedilmiş, protokole konu mallar ayrıca ve açıkça yazılmadığı gibi boşanma dosyasındaki tutanağa da geçirilmemiştir. Kaldı ki, protokolde malvarlığının paylaşıldığı belirtilmesine rağmen davacı kadına hangi malların isabet ettiği de belirtilmemiştir. Yargıtay H.G.K.'nun 27.5.2009 gün 2009/2-158 Esas - 2009/217 Karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi boşanmanın mali sonuçları üzerindeki 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 174. maddesinde düzenlenen boşanma sebebiyle maddi ve manevi tazminat, 175. maddesinde düzenlenen yoksulluk nafakası, şahsi eşyalarla ilgili anlaşmaya, kısaca boşanmanın ferilerine dair olup, mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan katılma ve değer artış payı alacağına konu yukarda özgülenen taşınmazlar bu beyanlar içinde değildir. Başka bir anlatımla, somut olayda boşanma dosyası içeriğindeki protokol ve beyanlarla tarafların aralarındaki mal rejimini tasfiye ettikleri kabul edilemez. Kural olarak, boşanma davalarıyla birlikte mal rejimine dair açıklamaların ve eşler arasında varılan sonuçların anlaşma protokolünde yer almalarında herhangi bir sakınca bulunmayıp, bunu engelleyen bir kanun hükmü de yoktur. Yine ilke olarak, dar kapsamlı olarak ifade edilen ibarelerin boşanmanın feri niteliğinde bulunan nafaka, maddi-manevi tazminat gibi istekleri kapsadığı kabul edilebilir. Mal rejiminden kaynaklanan istekler boşanmanın eki niteliğinde istekler olmadığından anlaşma ya da protokol, mal rejimlerini de kapsıyor ise, bu takdirde taşınır ve taşınmaz mal niteliğinde bulunan katkı payı ya da artık değere konu olan bu tür eşyaların açık bir biçimde tek tek, bentler halinde protokolde yer alması gerekir. Somut olayda, herhangi bir açık ibare bulunmamaktadır. Sadece, "tarafların evlilik birliğinin devamı esnasında alınan mallar ile ev eşyalarını aralarında paylaştıkları için bu konuda herhangi bir anlaşmazlıkları bulunmadığını" ibaresi yer almaktadır. Mal tabirinin tüm taşınır ve taşınmazları kapsadığını kabul etmek mal rejimi davalarının mantığına ve hakkın özüne aykırı düşer. Mal tabiri oldukça dar bir kavramdır. Bu sebeple bu tabirin katkı payı ya da edinilmiş mallardan kaynaklanan taşınmaz ya da taşınır niteliğindeki eşyaları da kapsadığının kabulüne olanak bulunmamaktadır. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden evlilik birliği içerisinde edinilen 3 parça arsanın davalı üzerinde kayıtlı bulunduğu görülmektedir. Başka bir anlatımla; protokolde tasfiyenin ne şekilde yapıldığı ayrıca ve açıkça belirtilmemiştir. O halde; genel ifadeler kullanılarak anlaşmalı boşanma dosyasına verilen, duruşma tutanağına geçirilmediği gibi tasdik edildiği hüküm fıkrasından anlaşılmayan dayanak protokolün düzenlediği zaman ve koşullar dikkate alındığında geniş yorumlanmak suretiyle evlilik birliği içerisindeki mal varlığının tamamını kapsadığı şeklinde yorumlanması denkleştirici adalet ve hakkaniyet ilkesine de uygun bulunmamaktadır. Hal böyle olunca; Mahkemece evlilik süresinde davacı adına tescil edilen malvarlığı bulunup bulunmadığının araştırılması, protokol içeriği dikkate alınarak mal paylaşımı yapılmış ise davacıya hangi mallar ve değerlerin düştüğü üzerinde durulması, dosya kapsamındaki tüm deliller birlikte değerlendirilerek elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru ve yerinde görülmemiştir. KARAR : Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 Sayılı H.M.K.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 Sayılı H.U.M.K.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca H.U.M.K.nun 388/4. (H.M.K. m. 297/ç) ve H.U.M.K.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 24,30 TL peşin harcın istenmesi halinde temyiz eden davacıya iadesine. 23.09.2013 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi. KARŞI OY Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; vekil edeniyle davalının 1998 yılında evlendiklerini, müşterek çocuklarının olmadığını, tarafların T.M.K.nun 166/3. maddesi uyarınca boşandıklarını, evlilik birliği devam ederken güven ilişkisi ve evlenme tarihinde yürürlükte olan sistem gereği tüm malların davalı üzerinde toplandığını, davalı adına kayıtlı olan Milas ilçesi Meşelik köyündeki 1532 ve 1533 parsel sayılı taşınmazlarla Ankara Gölbaşı Kızılcaşır 151 ada 5 numaralı parsel kayıtlarına tedbir konularak davacının bu taşınmazların edinilmesindeki katkı oranının %50 olduğundan boşanma tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte fazlaya dair haklar saklı kalmak koşuluyla 10.000,00 TL katkı payı alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde öncelikle zaman aşımı definde bulunmuştur. Ayrıca, tarafların anlaşmalı boşanma dava dosyasına sundukları protokol gereği ve duruşma zaptındaki beyanlarına göre birbirlerinden mal ve ev eşyası alacaklarının kalmadığını, kaldı ki, Ankara Gölbaşındaki 151 ada 5 numaralı parselin boşanma davasından sonra edinildiğini açıklayarak davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, özellikle boşanma dava dosyası kapsamında yer alan protokolün 2. maddesinde <…tarafların evlilik birliği devamı esnasında alınan mallar ile ev eşyalarını aralarında paylaştıkları için bu konuda herhangi bir anlaşmazlıklarının olmadığı, boşanma dava dosyasının kesinleştiği, aradan bir yılı aşkın bir zaman geçtiği ve gerek mal rejimine gerekse iradenin yanıltılmasına dair bir yıllık sürenin geçmiş olduğu göz önüne alınarak davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davacı vekili tarafından dilekçesinde yazılı sebeplerle temyiz edilmiştir. Toplanan deliller tüm dosya kapsamından: eldeki dava, harcı ödenmek suretiyle 9.6.2011 tarihinde açılmıştır. Tarafların boşanmalarına dair Ankara 4. Aile Mahkemesi'nin 4.6.2007 tarih 2007/573-550 Esas ve Karar sayılı dava dosyası getirtilmiştir. Davacıyla davalının eldeki davanın tarafları olduğu, T.M.K.nun 166/3. maddesine dayanarak boşanma talep ettikleri, Mahkemece aynı yasa maddesi dikkate alınarak tarafların boşanmalarına karar verildiği, davacı asil ve vekiliyle davalı Asılın birlikte imzaladıkları 4.6.2007 tarihli dilekçeyle kararı temyiz etmeyeceklerinden kesinleştirilmesini istedikleri böylece tarafların boşanmalarına dair kararın 4.6.2007 tarihinde kesinleştirildiği görülmüştür. 1 numaralı oturum zaptında davacının beyanı alınmıştır, <...boşanmaya karar verilsin, evlilikten çocuğumuz yoktur. Davalıdan maddi manevi, tazminat nafaka talebimde yoktur. Ev eşyalarımızı da ayırdık...> biçiminde beyanda bulunmuş doğruluğunu imzasıyla onaylamıştır. Davalıdan sorulmuş, <...davacının beyanlarına katılıyorum. Anlaşamıyoruz boşanmaya karar verilsin evlilikten çocuk yoktur davacıdan maddi, manevi tazminat talebim yoktur. Ev eşyalarını ayırdık...> şeklinde beyanda bulunmuştur. Beyanını imzasıyla onaylamıştır. Boşanma dava dosyası içerisinde Dava konusu, taşınmazlara dair tapu kayıtları getirtilmiştir. 1532 ve 1533 parsel sayılı taşınmazların 2.1.2006 tarihinde, tam mülkiyet üzere, M. oğlu A. Ö. adına (davalı kişi) kayıtlı olduğu görülmüştür. Yine. 151 ada 5 numaralı parsele dair tapu kaydı getirilmiştir. 21.4.2008 tarihinde, satış yoluyla. M. oğlu A. Ö. adına tescil edildiği anlaşılmıştır. Sair bilgi ve belgeler dosya içerisinde bulunmaktadır. Açıklanan olgular tarafların ve Mahkemenin bilgisi dahilindedir. Uyuşmazlık, tarafların evli oldukları dönemde ve özellikle 1.1.2002 tarihinden sonra edinilen mallar sebebiyle zaman aşımı süresinin T.M.K.nun 178. maddesi uyarınca bir yıl mı olacağı ya da T.M.K.nun 5. maddesinin yollamasıyla 818 Sayılı B.K.nun 125. ve T.B.K.nun 146. maddesi gereğince on yıl mı olacağı konusunda toplanmaktadır. Dairenin çoğunluk görüşü tarafından uzun yıllar benimsendiği üzere bu tür olaylarla da zamanaşımı süresinin T.M.K.nun 178. maddesi gereğince bir yıl olduğuna ilişkindir. Ancak, tarafımdan istikrarlı şekilde bu tür davalarda da zaman aşımı süresinin 10 yıl olduğuna dair karşı görüş yazılmakta idi. Nitekim benzer bir olay Yargıtay H.G.K.na gelmiş ve H.G.K.'nun 17.4.2013 tarih 2013/8-375-520 Esas ve Karar sayılı kararıyla zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğuna karar verilmiştir. Nisan 2013 tarihi itibariyle Dairede bu görüşe itibar etmiştir. Hal böyle olunca, Yerel Mahkemenin T.M.K.nun 178 ve iradeyi fesada uğratan sebebe dayalı olarak bir yıllık sürelerin geçmiş olduğundan bahisle ret kararı vermesi usul ve yasaya aykırı olup, açıkladığım sebeplerle Yerel Mahkeme kararı bozulması gerekirken: bu aşamada işin esasına girilerek yazılı gerekçelerle bozma yapılmasının doğru olmadığını düşünüyorum. Tüm bu sebeplerle sayın çoğunluğun işin esasına dair bozma kararı gerekçelerine ve o yöndeki bozmaya katılamıyorum. 23.09.2013 KARŞI OY Dava, boşanan eşler arasında görülen mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Mahkemece, eşlerin boşanma dava dosyasına sundukları protokol ile mal varlığının paylaşıldığı, taraflar arasında uyuşmazlığın kalmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Taraflar, Ankara 4. Aile Mahkemesi'nin 2007/573-550 Esas ve Karar sayılı hükmüyle boşanmışlardır. Söz konusu dava dosyasına sunulan protokolün 2. maddesinde: <...tarafların evlilik birliğinin devamı esnasında alınan mallar ile ev eşyalarını aralarında paylaştıkları için bu konuda herhangi bir anlaşmazlıkları bulunmadığını...> açıklamışlardır. Yargılama sonunda mahkemece tarafların boşanmalarına karar verilmiştir. Görülmekte olan dava dosyasında, davacı Z. H. vekili, davalı A. Ö. adına kayıtlı taşınmazların evlilik birliği içinde edinildiğini ileri sürerek mal rejiminin tasfiyesiyle alacak isteğinde bulunmuş, davalı vekili cevabında boşanma dava dosyasına sunulan protokol gereğince davanın reddini savunmuştur. Sayın çoğunluğun, protokolde genel ifadelere yer verildiği, protokole konu malların ayrıca ve açıkça gösterilmediği, paylaşıldığı belirtilmesine rağmen paylaşımın nasıl yapıldığının açıklanmadığı, bu sebeple taraflar arasında düzenlenen protokol eşlerin malvarlıklarının tasfiye edildiğinin kabul edilemeyeceği yönündeki görüşüne aynen katılmaktayım. Çoğunlukla muhalefet görüşü arasındaki ayrılık, protokolde sözü edilen 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 2. kitabının 1. kısmının 4. bölümünün başlığı |
İlgili Mevzuat Hükmü : Türk Medeni Kanunu MADDE 179 :Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır.
Gerekçesi için Bkz. |
|
Şerh Son Güncelleme: 01-10-2014
|
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |