![]() |
|
![]() |
|
(Karar Tarihi : 26.02.2014)
"Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesince:
(... Dava: Dava dilekçesinde, davacı hakkında karışmadığı bir hırsızlık olayı sebebiyle aynı kimlik bilgilerini taşıyan gerçek sanık yerine üç kez gıyabi tutuklama kararı verildiği; her seferinde ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldığı; işlemlerin bariz hataya dayalı olduğu; suç işlemediği halde birden fazla kez gözaltına alındığı ve özgürlüğünün kısıtlandığı ileri sürülerek, 30.000,00 TL manevi tazminata hükmolunması talep ve dava olunmuştur. Cevap: Cevap dilekçesinde, dava şartlarının oluşmadığı ve sorumluluk koşullarının bulunmadığı savunulmuştur. Gerekçe: Dava, hakimlerin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak manevi tazminat istemine ilişkindir. Hakimlerin yargısal faaliyetleri sebebiyle sorumlulukları, HMK.nın 46-49. maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Yasa'da gösterilen sorumluluk nedenleri, örnek niteliğinde olmayıp; sınırlı ve sayılı durumları ifade etmektedir. Somut olayda, sorumluluğa dayanak yapılan olgu; suç kovuşturması sırasında gereken özenin gösterilmemesi; bu anlamda olmak üzere, davacı hakkında birden fazla kez gıyabi tutuklama kararı verilmesi ve özgürlüğünün kısıtlanmış olmasıdır. Ceza dosyası içeriğinden; dava dışı sanık hakkında iddianame düzenlenilerek kamu davası açıldığı; ancak, dosyaya davacının nüfus kayıt bilgilerinin gönderildiği; nüfus kayıtlarına göre davaya konu kararların verildiği ve davacının özgürlüğünün kısıtlandığı; yanlışlığın yargılama sırasında tespit edildiği ve beraat kararı verilerek asıl sanık hakkında gereğinin yapılması için Cumhuriyet Savcılığı'na yazılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Tazminat istemi, yasa yolları düzenlenmiş bulunan yargısal işlem ve kararlara ilişkindir. Hatalı olduğu ileri sürülen yargısal işlemlerde, özel amaçla davranıldığı yönünde bir delil bulunmamaktadır. Sınırlı ve sayılı hukuki sorumluluk nedenlerinden hiç birisi mevcut değildir. Şu durumda, davanın reddine karar verilmesi gerekir. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca, davanın esastan reddi halinde disiplin para cezasının takdir edilerek hüküm altına alınması gerekir. Bu konuda, para cezasında yeniden değerleme oranında yapılması gereken artırım miktarıyla davaya konu olayın gelişim biçimi ve dosyaya yansıyan olgular göz önünde tutulmuştur. Hüküm: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-)Davanın reddine, 2-)HMK.nın 49. maddesi uyarınca takdiren 600,00 TL disiplin para cezasının davacıdan alınarak Hazine'ye gelir kaydedilmesine, 3-)Davanın reddi sebebiyle alınması gereken 24,30 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 445,50 TL'den düşümüyle kalan 421,20 TL'nin istenmesi halinde davacıya iadesine, 4-)Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına takdir olunan 2.640,00 TL maktu avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-)Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına...), Dair oybirliğiyle verilen 11.6.2013 gün ve 2012/96-2013/44 Sayılı kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine kararın süresinde temyiz edildiğinin anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kağıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü: KARAR : Davacı vekili, hakimlerin hukuksal faaliyetinden dolayı 6100 sayılı HMK.nın 46. maddesine dayanarak Devlet aleyhine tazminat davası açmıştır. Mahkemece yukarda başlık bölümüne alınan gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava vekil tarafında açılmış ve sürdürülmüştür. Dosyada bulunan davacı vekilinin vekaletnamesinde "hakimi şikayet ve redde" dair yetki bulunmakta ise de, "hakimlerin fiilleri sebebiyle devlet aleyhine tazminat davası açma" yetkisinin olmadığı anlaşılmıştır. Hakimlerin hukuksal faaliyetinden dolayı devlet aleyhine tazminat davası açılabilmesi(HMK m.46 vd) için vekilin vekaletnamesinde özel yetki bulunması gerekmektedir. Gerçekten HMK.nın "davaya vekalette özel yetki verilmesini gerektiren haller" başlıklı 74. maddesi uyarınca, açıkça yetki verilmemiş ise vekil; hakimlerin fiilleri sebebiyle Devlet aleyhine tazminat davası açamayacaktır. Esasen bu husus davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 1086 Sayılı HUMK zamanında da, 4.2.1959 gün ve 14/6 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile de kabul edilmiş bulunmaktaydı. Düzenleme gereğince, özel vekaletname bir dava şartıdır. Nitekim "vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekalet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekaletnamesinin bulunmasının" dava şartı olduğu kabul edilmiştir(HMK m. 114/1-f). Kural olarak, dava şartlarında noksanlık bulunması halinde davanın usulden reddi gerekir. Ne var ki, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin önel verilmesi, bu önel içinde noksanlığın giderilmemesi halinde davanın dava şartı yokluğundan reddi gerekir (HMK m. 115/2). Eldeki olayda, vekaletnamede özel yetki bulunmaması hali, tamamlanabilir bir eksiklik olduğuna göre, mahkemece HMK 115/2. maddesi uyarınca davacıya HMK 74. maddesine uygun vekaletname ibraz etmesi için kesin önel verilmesi, verilen süre içinde eksikliğin tamamlanmaması halinde yargılamaya usulün öngördüğü şekilde devam edilerek açılan davanın, HMK 115/2. maddesi uyarınca usulden reddi gerekir. İlk derece mahkemesi sıfatıyla karar veren Dairece bu hususa uyulmadan yazılan şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, verilen kararın açıklanan bu sebeple bozulması gerekir. Görüşmeler sırasında, bir kısım üyelerce davacı vekilinin özel vekaletname sunması, böylece noksanlığın giderilmesinden sonra, temyiz incelemesi için HGK'na gönderilmesi için dosyanın mahalline geri çevrilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de bu husus Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir. KARAR : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın; yukarda açıklanan nedenle, 6217 Sayılı Kanunun 30. maddesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, istenmesi halinde temyiz peşin harcın yatırana iadesine, 6110 Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 12. maddesiyle 2802 Sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'na eklenen 93/A-5 maddesi ve 6217 Sayılı Kanunun 30. maddesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.02.2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi." |
İlgili Mevzuat Hükmü : Hukuk Muhakemeleri Kanunu MADDE 74 :(1) Açıkça yetki verilmemiş ise vekil; sulh olamaz, hâkimi reddedemez, davanın tamamını ıslah edemez, yemin teklif edemez, yemini kabul, iade veya reddedemez, başkasını tevkil edemez, haczi kaldıramaz, müvekkilinin iflasını isteyemez, tahkim ve hakem sözleşmesi yapamaz, konkordato veya sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma yoluyla yeniden yapılandırılması teklifinde bulunamaz ve bunlara muvafakat veremez, alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına başvuramaz, davadan veya kanun yollarından feragat edemez, karşı tarafı ibra ve davasını kabul edemez, yargılamanın iadesi yoluna gidemez, hâkimlerin fiilleri sebebiyle Devlet aleyhine tazminat davası açamaz, hangileri hakkında yetki verildiği açıklanmadıkça kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarla ilgili davaları açamaz ve takip edemez.
|
|
Şerh Son Güncelleme: 19-09-2014
|
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |