Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, Esas: 2013/15850, Karar: 2014/346 İçtihat

Üyemizin Özeti
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılmasına mesnetle ikame edilen tapu iptal ve tescil ile terdiden tazminat taleplidir. Yerel mahkemece; davalı vekil yönünden tazminat istemi kabul edilerek diğer davalılar yönünden dava reddedilmiştir.

Davaya konu taşınmazın satışı konusunda yetkilendirilen vekil, aslında taşınmazı davacıdan 14.000,00 TL bedelle satın aldığı, tapu masraflarını karşılayamadığından davacının önerisiyle vekaletname aldığı yönündeki savunmasını yazılı delille kanıtlamalıdır. Bu savunmayı kanıtlar nitelikte yazılı delil bildirilmemiştir.

Davalı vekil ile vekalet yoluyla taşınmazın satış ve devrini verdiği vekilin eski eşi davalının el ve işbirliği içerisinde hareket ederek ve vekalet görevi kötüye kullanılarak davacıyı zararlandırma kastıyla hareket ettikleri tüm dosya kapsamıyla sabittir. Devralan vekilin eski eşi davalının taşınmazı satarak devrettiği 2.el durumundaki kayıt maliki diğer davalının iyiniyetli olup olmadığının da araştırılması gerekir.
(Karar Tarihi : 15.01.2014)
"Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davalı Ö____ hakkındaki davanın tazminat istemi yönünden kabulüne; davalı D____ ve A____ yönünden davanın reddine dair olarak verilen karar davacı vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakiminin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği düşünüldü:

KARAR : Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı taktirde tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davalı Ö____ hakkındaki davanın tazminat istemi yönünden kabulüne; davalı D____ ve A____ hakkındaki davanın reddine; karar verilmiştir.

Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden; çekişmeli 5085 parselde bulunan 11 numaralı bağımsız bölüm davacıya ait iken davacının 2.4.2003 tarihli vekaletle davalı Ö____'ü satışa da yetkili olmak üzere vekil tayin ettiği, vekil tarafından çekişmeli bağımsız bölümün eski eşi olan davalı D____'ya 21.4.2003 tarihinde 5.000,00 TL bedelle, D____ tarafından da diğer davalı A____'ya 16.6.2003 tarihinde 9.500,00 TL bedelle tapuda satış suretiyle temlik edildiği, çekişmeli bağımsız bölümün keşfen saptanan gerçek değerinin 26.843,73 TL olduğu anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 6098 sayılı TBK.nun 506. (818 Sayılı BK.nun 390/2.) maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararıyla bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil, değinilen maddenin 1. fıkrası uyarınca sorumlu olur.

Öte yandan, vekille sözleşme yapan kişi Türk Medeni Kanunu'nun 3. maddesi anlamında iyiniyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekille yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil, vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekille vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekille sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekille çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşmeyle bağlı sayılmaması, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek, en azından ona göz yummak olur. Oysa, bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

Diğer taraftan hemen belirtmek gerekir ki; vekaletnamede satış yetkisinin bulunması yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda değerlendirildiğinde vekilin özen borcunu gözardı etmesinin ve müvekkilini zararlandırmasının nedeni olamaz.

Somut olaya gelince; her ne kadar davalı Ö____ taşınmazı davacıdan 14.000,00 TL bedelle satın aldığını, tapu masraflarını karşılayamadığından davacının önerisiyle vekaletname aldığını savunmuş ise de bu savunmanın 6100 sayılı HMK.nın 200. maddesine göre yazılı delille kanıtlanabileceği; ancak savunmayı kanıtlar nitelikte yazılı delil bildirilmediği açıktır. Öte yandan, davalı D____ hakkında açılan ceza davasında "yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığı gerekçesiyle beraat" kararı verilmişse de bu husus mutlak anlamda hukuk hakimini bağlamaz (6098 Sayılı TBK.nın 74. mad). Davalılar Ö____ ve eski eşi D____'nın el ve işbirliği içerisinde hareket ederek ve vekalet görevi kötüye kullanılarak davacıyı zararlandırma kastıyla temlikin yapıldığı tüm dosya kapsamıyla sabittir.

Nitekim, mahkemece bedele hükmedilmesine rağmen bu karar vekil Ö____ tarafından temyiz edilmeyerek bu olgu kabul edilmiştir. Diğer davalı A____'nın durumuna gelince;

Hemen belirtilmelidir ki; son kayıt maliki A____'ya karşı dava açılmış olması A____'nın kötü niyetli olduğu iddiasını da içermektedir.

Hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alışverişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyiniyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla, Türk Medeni Kanunu'nun 2. maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.

Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu sebeple Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyiniyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK.nun 1023. maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024. maddenin 1. fıkrasına göre "bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.

Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyiniyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse, diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.

Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyiniyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima gözönünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötüniyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tâbi olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (re'sen) nazara alınacağı ilkeleri 8.11.1991 tarih 1990/4 esas 1991/3 karar sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşler de aynı doğrultuda gelişmiştir.

Somut olayda; 2. el durumundaki kayıt maliki davalı A____'nın iyiniyet savunmasının sübutu halinde adı geçenin taşınmazı edinimine değer verileceği ve 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanacağı kuşkusuzdur.

Hal böyle olunca, yukarda açıklanan ilkeler gözetilmek suretiyle kayıt maliki davalı A____'nın iyiniyetli olup olmadığı yönünde tarafların gösterdikleri ve gösterecekleri tüm delillerin eksiksiz toplanması özellikle davalı A____'nın satış bedelinin bir kısmını Ziraat bankası hesabından davalı D____'nın eşi olarak tanıttığı kişinin hesabına yatırmak suretiyle ödediği savunması üzerinde durulması, davalı A____'nın diğer davalılarla ilişkisinin açıklığa kavuşturulması, çekişmeli taşınmazın akit tarihi itibariyle değeriyle satış bedeli arasındaki fark irdelenerek sonucuna göre öncelikle iptal tescil istemi bakımından bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik incelemeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.

KARAR : Davacı vekilinin, bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle yerel mahkeme kararının (6100 Sayılı Kanunun geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 Sayılı HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene iadesine, 15.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi."
İlgili Mevzuat Hükmü : Hukuk Muhakemeleri Kanunu MADDE 200 :(1) Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.

(2) Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Nevra ÖKSÜZ
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 19-09-2014

THS Sunucusu bu sayfayı 0,02062988 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.