Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay 19.Hukuk Dairesi 2013-1081 Esas 2013-4963 Karar İçtihat

Üyemizin Özeti
Mahkemece talep edilen kredi alacağının hangi sözleşme veya sözleşmelerden kaynaklandığı araştırılarak, şayet davalının imzasını taşımayan sözleşmelerden doğmuş ise davalının kefalet sorumluluğunun olmayacağı, aksi durumda yani kullandırılan kredinin davalının imzasının bulunduğu sözleşmelerle ilgisi var ise davalının sorumluluğunun doğacağı ve davalının sorumluluğunun kendi limiti ve temerrüdünün hukuki sonuçlarıyla sınırlı olacağı dikkate alınarak varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.
(Karar Tarihi : 21.03.2013)
Dava: Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, müvekkili banka ile dava dışı şirket arasında 16.06.2005 tarihli, 200.000.00 USD. bedelli ve 25.05.2006 tarihli, 600.000.00 TL.bedelli olarak akdedilen genel kredi sözleşmelerinde davalının müşterek borçlu, müteselsil kefil sıfatıyla yer aldığını, bu sözleşmeler uyarınca kullandırılan kredilerin geri ödenmediğini, hesabın kat edilerek keşide edilen ihtarnameden de sonuç alınamadığını, alacağın tahsili için girişilen icra takibine davalının itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline, takibin devamına, % 40 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, müvekkilinin 16.06.2005 ve 25.05.2006 tarihli sözleşmeleri müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıktan sonra dava dışı asıl borçlu şirketten 15.11.2006 tarihinde hisselerini devrederek ortaklıktan ayrıldığını, davalının imzasının bulunduğu sözleşmelerden kaynaklanan tüm borçların ödendiğini, daha sonra banka ile dava dışı asıl borçlu şirket arasında 22.12.2006 ve 28.04.2008 tarihlerinde genel kredi sözleşmeleri akdedildiğini, akdedilen yeni sözleşmelerde davalının imzası olmadığı halde aleyhine icra takibine başlandığını bildirerek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece yapılan yargılama sonunda davalının 16.06.2005 ve 16.06.2005 tarihli (süresiz) genel kredi sözleşmelerinde müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzasının bulunduğu, 15.11.2006 tarihinde şirketteki tüm hisselerini devrettiği, davaya konu kredilerin ise 2008 yılında kullandırıldığı, yeni sözleşmelere istinaden kullandırılan yeni kredilerin eski sözleşmelerle irtibatlandırılamayacağı, bu nedenle de davacının davalıdan bir alacağının varlığından söz edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı banka ile kredi borçlusu (dava dışı) C____ Ltd.Şti.arasında 16.06.2005 tarih, 200.000.00 USD., 25.05.2006 tarih, 600.000.00 TL., 22.12.2006 tarih, 1.000.000.00 TL., 28.04.2008 tarih, 3.000.00 TL.tutarlı dört adet kredi sözleşmesi mevcut olup, davalı ilk iki tarihli sözleşmeleri müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış olup, diğer son iki tarihli sözleşmelerde imzası bulunmamaktadır. Mahkemece aldırılan bilirkişi raporunda davacı bankanın dava dışı şirkete kullandırdığı kredilerin tarihinin 01.10.2008'den başladığı tespit edilmiş ise de, kullandırılan kredilerin davalının imzalarının bulunduğu sözleşmeler ile ilgisi hususundan herhangi bir tespite yer verilmemiştir. Bu durumda mahkemece talep edilen kredi alacağının hangi sözleşme veya sözleşmelerden kaynaklandığı araştırılarak, şayet davalının imzasını taşımayan sözleşmelerden doğmuş ise davalının kefalet sorumluluğunun olmayacağı, aksi durumda yani kullandırılan kredinin davalının imzasının bulunduğu sözleşmelerle ilgisi var ise davalının sorumluluğunun doğacağı ve davalının sorumluluğunun kendi limiti ve temerrüdünün hukuki sonuçlarıyla sınırlı olacağı dikkate alınarak varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

KARAR : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 21.03.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.
İlgili Mevzuat Hükmü : İcra ve İflas Kanunu MADDE 67 :(Değişik madde: 18/02/1965 - 538/37 md.)

(Değişik fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./15. md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.

(Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare: 6352 S.K.-02.07.2012/m.11) "yüzde yirmisinden" aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.

İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.

(Mülga fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./103. md.)

Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.

(Ek fıkra: 6352 S.K.-02.07.2012/m.11) "Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.”




 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Ufuk BOZOĞLU
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 22-04-2014

THS Sunucusu bu sayfayı 0,02564502 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.