Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Esas: 2011/4708, Karar: 2013/5886 İçtihat

Üyemizin Özeti
Sigortalı, sözleşme yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlü olup, form doldurulmamış olması sigortalının sağlığına dair konularda sigortacıya bildirimde bulunma yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.

Sigortalı tarafından var olan hastalık kasten bildirilmemiş ise sigortacının sözleşmeden cayma hakkı söz konusudur. TTK m.1290/1'deki ihbar yükümlülüğüne aykırı davranışın gerçekleşebilmesi için, bildirilmeyen rahatsızlık ile riziko arasında illiyetin mevcudiyeti, gerekmektedir.
(Karar Tarihi : 26.03.2013)
"Taraflar arasında görülen davada Ceyhan 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 23.6.2010 tarih ve 2008/____-2010/____ sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 26.3.2013 günü hazır bulunan davacılar vekili ile davalı vekili dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkillerinin murisinin 17.4.2006 tarihinde dava dışı bankadan kullanmış olduğu kredi sebebiyle davalı nezdinde hayat sigorta poliçesi düzenlettiğini, poliçenin 2. yılda 17.4.2007 tarihinde yenilenmesi gerekirken 3.9.2007 tarihinde yenilendiğini ve prim bedelinin murisin hesabından kesildiğini, murisin 9.10.2007 tarihinde vefat ettiğini, talep edilmesine rağmen davalı tarafından vefat tazminatının ödenmediğini ileri sürerek, 163.291,00 TL'nin temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, sigortalının kanser tanısı ile hastaneye yattığını ve kısa bir süre sonra vefat ettiğini, poliçenin tanzimi sırasında sigortalının var olan rahatsızlığını bildirmemesi sebebiyle müvekkilinin tazminattan sorumlu olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalının sigortalı tarafından yanlış beyanda bulunduğu iddiası ile cayma hakkını kullanabilmesi için gerçeğe aykırı olduğu iddia edilen beyanın alınmış olması gerektiği, oysa sigorta sözleşmesi düzenlenirken davacıların murisi tarafından herhangi bir form doldurulmadığı ve murisin sağlığına dair herhangi bir beyanda bulunmadığının anlaşıldığı, bu sebeple vefat tazminatından davalının sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

1-) Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2-) Dava, hayat sigorta sözleşmesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.

Somut olayda, davacıların murisinin kullanmış olduğu banka kredisi sebebiyle 17.4.2006 - 2007 tarihleri arası için hayat sigorta sözleşmesi düzenlenmiş ve sigortalının hesabından banka tarafından acente sıfatıyla prim tahsil edilmiştir. Poliçenin bitim tarihi olan 17.4.2007 tarihinden hemen sonra ne sigortalının talebi üzerine ne de banka tarafından kendiliğinden yeni bir poliçe düzenlenmemiştir. 30.8.2007 tarihinde ise davacıların murisi paralitik ileus ve barsak obstrüksiyonu, hernisiz tanısı ile hastaneye yatmış ve henüz hastanede iken 3.9.2007 tarihinde herhangi bir form doldurulmaksızın acente sıfatıyla banka tarafından yeniden sigorta poliçesi düzenlenmiş ve kısa bir süre sonra davacıların murisi vefat etmiştir.

Taraflar arasında iki noktada uyuşmazlık söz konusu olup, bunlardan birincisi, poliçe düzenlenirken sigortalı tarafından sağlığı ile ilgili bir form doldurulmamasının doğru beyan yükümlülüğü açısından bir etkisinin olup olmadığı, daha doğru bir ifade ile form doldurulmamasının sonucu olarak sigortalının doğru beyan yükümlülüğüne aykırı hareket edip etmediği, ikincisi ise poliçenin düzenlenmesi sırasında sigortalının kanser hastası olup olmadığı, bu hastalığı kasten gizleyip gizlemediği, dolayısı ile ihbar yükümlülüğüne aykırı davranıp davranmadığıdır. Sigorta sözleşmesi kurulurken sigortalıya yüklenen doğru bilgi verme (ihbar) yükümlülüğünü düzenleyen TTK'nın 1290. maddesi her ne kadar mal sigortalarına dair bulunmakta ise de, Dairemizin yerleşik kararları ile hayat sigortalarında da uygulanmaktadır. Hatta anılan bu düzenleme, Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesiyle sözleşme hükmü halini almıştır.

Gerek TTK'nın 1290. maddesi ve gerekse Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi düzenlemesine göre sigorta şirketinin sorusu üzerine veya herhangi bir soru sorulmadan (dolayısı ile buna dair bir form doldurulmadan) sigortalı, sözleşmesinin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlü olup, formun doldurulmamış olması sigortalının sağlığına dair konularda sigortacıya bildirimde bulunma yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Bu itibarla mahkemenin sigorta sözleşmesinin yapılması sırasında sigortalı tarafından form doldurulmadığı, dolayısı ile sigortalının sağlığına dair bir beyanda bulunmadığı, bu sebeple doğru beyan yükümlülüğüne aykırı hareket etmediği gerekçesi yerinde değildir.

Taraflar arasındaki 2. sorun ise, poliçenin düzenlenmesi sırasında sigortalının kanser hastası olup olmadığı, bunu kasten gizleyip gizlemediği, dolayısı ile ihbar yükümlülüğüne aykırı davranıp davranmadığıdır. Şayet sigortalı tarafından var olan hastalık kasten bildirilmemiş ise sigortacının sözleşmeden cayma hakkı söz konusu olup, Dairemiz yerleşik uygulamasına göre TTK'nın 1290/1. maddesindeki ihbar yükümlülüğüne aykırı davranışın gerçekleşebilmesi için bildirilmeyen rahatsızlık ile riziko arasında illiyetin mevcut olması gerekmektedir.

Bu itibarla mahkemece, sigortalıya ait tüm tedavi kayıtları dosya içine getirtilerek aralarında genel cerrahi uzmanı olan hekimin de bulunduğu bilirkişi kurulu vasıtasıyla inceleme yaptırılmak suretiyle, sözleşme anında sigortalının savunmada geçen hastalığının bulunup bulunmadığı, mevcut olduğunun tespiti halinde gizlenip gizlenmediği, ölüm rizikosu ile bildirilmeyen hastalık arasında illiyet olup olmadığı değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.

KARAR : Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan sebeplerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 numaralı bentte açıklanan sebeplerle temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davalı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 990,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, ödenen temyiz peşin harcın istemi halinde temyiz edene iadesine, 26.03.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi."
İlgili Mevzuat Hükmü : Türk Ticaret Kanunu MADDE 1290 :D) SİGORTA ETTİRENİN MÜKELLEFİYETİ VE BORÇLARI

I - İHBAR MÜKELLEFİYETİ

1. MUKAVELE YAPILIRKEN

Sigorta ettiren kimse, sigortacının mukavele yapılırken hakikî vaziyetleri bildiği takdirde mukaveleyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını mücip olacak bütün hususları sigortacıya bildirmeye mecburdur. Sigorta ettiren kimse sorulduğu halde susmuş veya noksan yahut hakikata muhalif beyanlarda bulunmuş ise hakikata vâkıf olmıyan sigortacı mukaveleden cayabilir; şu kadar ki; sigortacı hakikatı öğrendiği tarihten itibaren bir ay içinde cayma hakkını kullanmamış ise bu hak düşer. Sigorta ettiren kimsenin kötü niyeti anlaşıldığı takdirde sigortacı prime hak kazanır.

Sigorta mukavelesinin yapılması sırasında sigorta ettirene doldurması teklif olunan listede yazılı sorular dışında hiçbir mesuliyet tevaccüh etmez.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Nevra ÖKSÜZ
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 14-03-2014

THS Sunucusu bu sayfayı 0,02170110 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.