Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Esas: 2009/11092, Karar: 2011/10375 İçtihat

Üyemizin Özeti
TTK m.1290'da cayma hakkının bir ay içerisinde sigorta ettirene "bildiriminden" değil "kullanılmasından" söz edilmektedir. Bu sebeple cayma hakkı, ilgili hususun öğrenildiği tarihten bir ay içerisinde kullanılmalı, yani muhatabın bilgisine ulaştırılmak üzere dışa vurulmalıdır.

Somut olayda davalı sigorta şirketi, davacılar murisinin sigorta sözleşmesinin kurulma aşamasında doğru bilgi verme yükümlülüğünü yerine getirmediğini savunarak ödeme yapmamıştır. Muris 18.04.2005 tarihinde silahla saldırı sonucu yoğun bakıma girmiş; 19.04.2005'te, başlangıç tarihi 19.04.2005 olan bir yıl süreli Kredi Hayat Sigorta Poliçesi düzenlenmiş, muris 22.07.2005 tarihinde vefat etmiştir. Poliçe lehtarı, davalı sigorta şirketine 21.11.2005 tarihinde tebellüğ ettiği ihtarla rizikonun gerçekleştiğini bildirmiştir. Davalı sigorta şirketi de 12.12.2005 tarihli ihtarıyla poliçe teminatının ödenmeyeceğini belirterek cayma hakkını süresinde kullanmıştır. Bu durumda davalı sigortacının yasal süresi içerisinde sigorta bedelini ödemeyeceğini bildirerek cayma hakkını kullandığını kabulle davanın reddi gerekir.
(Karar Tarihi : 15.09.2011)
"Taraflar arasında görülen davada İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 10.02.2009 tarih ve 2006/623-2009/35 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi duruşmalı olarak davacılar vekili ve davalı vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 13.09.2011 gününde davacı avukatı O____ E____ E____ ile davalı avukatı B____ K____ gelip, temyiz dilekçesinin süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraf avukatları dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi D____ D____ B____ tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği düşünüldü:

KARAR : Davacılar vekili, müvekkillerinin miras bırakanı C____ E____'in 22.07.2005 tarihinde öldüğünü, murisin Beşiktaş-Dikilitaş, ____ Ada, ____ Parselde, 9 katlı kargir apartmanın 5 numaralı dairesini satın almak için Akbank Beykoz Şubesi'nden 100.000 TL'lik tüketici kredisi kullandığını, taşınmaza bankaca ipotek konulduğunu, kredi sözleşmesine bağlı hayat sigortasının da davalı şirketten aynı miktarda yapıldığını, primin tahsil edildiğini, kalan kredi borcunun son 4 aylık taksitinin ödenmemesi üzerine Akbank Beykoz Şubesi tarafından 27.04.2006 tarihinde ihtarname çekildiğini, müvekkillerinin 05.05.2006 tarihinde davalı şirketten ölüm tazminatının ödenmesini, banka borcunun kapatılmasını, bakiye sigorta alacağının ödenmesini istediklerini ancak, bankanın müvekkilleri hakkında İstanbul 10. İcra Müdürlüğü'nün 2006/813 sayılı dosyasından tüketici kredisine dayanarak yapılan ve alınan ipoteğin paraya çevrilmesini teminen takip yaptığını ileri sürerek kredili hayat sigorta poliçesinden doğan ölüm tazminatıyla uğranılan diğer zararlardan şimdilik 30.000 TL'sinin 15.08.2005 tarihinden itibaren ticari avans faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

İşbu dava dosyasıyla birleşen İstanbul Asliye 3. Ticaret Mahkemesi'nin 2007/555 esas sayılı dosyada davacılar vekili, ödenmesi gereken ölüm tazminatından bakiye 70.000 TL'nin 15.08.2005 tarihinden itibaren ticari avans faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ayrıca İstanbul 10. İcra Müdürlüğü'nün 2006/813 dosyasında müvekkilleri hakkında yapılan takipte talep edilen takip miktarındaki 9.183,36 TL akdi ve temerrüt faizi, BSMV, ihtarname masrafı, takipten itibaren dava tarihine kadar hesaplanan temerrüt faizi, BSMV, icra vekalet ücreti, tahsil harcı, cezaevi harcı, ilk takip masrafı harçları tutarı 16.133,36 TL olmak üzere, toplam 25.322 TL'nin ve dava tarihinden sonra icra takibindeki asıl alacak kalemine işleyecek %38,22 temerrüt faizi, BSMV birlikte dosya borcunu kapatmak üzere müvekkillerine ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, tüketici kredisinde taraf bulunmadıkları, ölenin hayat sigortası poliçesini yenileme yükümlülüğü bulunmadığını, muris adına düzenlenen poliçenin 20.11.2004 tarihinde sona erdiğini, 2. poliçenin başlangıcının 19.04.2005 olduğunu, murisin silahla yaralandığı, yoğun bakımda olduğu 18.04.2005 tarihinde poliçenin yapıldığının açık olduğunu, Trabzon'da yaşanan yaralanmanın müvekkil şirketçe bilinmesinin mümkün bulunmadığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.

Dava ihbar olunan N____ K____, ipotekli takibe konu edilen taşınmazı davacıların miras bırakanı C____ E____'e devrettiğini, kredi borcunun bitiminde tapunun kendisine iade edilmesi gerektiğini, ancak kredi borcunun bitiminden önce murisin ölümü sebebiyle mirasçıların bu taşınmazı kendisine devretmediklerini, bu sebeple İstanbul Asliye 8. Hukuk Mahkemesi'nin 2006/283 Esasına kayıtlı tapu iptali ve tescil davası açtığını, bu dava sonucunun beklenmesi gerektiğini, takip dosyasında satışı önlemek yönünden 31.500 TL'yi Akbank Beykoz Şubesi'ne ödeyerek takip dosyasındaki alacağı bankadan temlik aldığını, buna bağlı davalı şirket ve davacılardan alacaklı duruma geçtiğini, İstanbul Asliye 8. Hukuk Mahkemesi dosyasındaki davanın lehe sonuçlanması halinde ipoteğin ödediği para yönünden bir değerinin kalmayacağını belirterek, bu dava sonucunun beklenmesi gerektiğini beyan etmiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, muris C____ E____'nin Akbank Beykoz Şubesi'nden kullandığı tüketici kredisine dayalı olarak alınan ipoteğin ödenmemesi üzerine bankaca davacılar aleyhine İstanbul 10. İcra Müdürlüğü'nün 2006/813 sayılı takip dosyasından 10.07.2006 tarihinde ipoteğin paraya çevrilmesi yollu takip yapıldığı, takipte toplam miktarın 30.349,50 TL olarak yer aldığı, Akbank Beykoz Şubesi'nin bu takibe dayalı olarak takip borçlularına yönelik alacağının tamamını 31.500 TL üzerinden 08.11.2006 tarihinde N____ K____'na temlik sözleşmesiyle devrettiği, davacıların miras bırakanı C____ E____'le davalı sigorta arasında düzenlenen poliçede ölüm halinde sigorta teminatının 100.000 TL olduğu, sigortanın poliçesinin 20.11.2003 tarihinde düzenlendiği , bir yıl süreli olduğu, aynı miktarı taşıyan 2. poliçenin 19.04.2005 tarihinde düzenlenip 19.4.2006 tarihinde sona erdiği, dosya verilerine göre davalı sigortacının beyan yükümlülüğünün ihlaliyle ilgili olarak süresinde cayma hakkını kullanmaması sebebiyle düzenlenen 2. poliçenin sigortalının ölümü anında ayakta ve yürürlükte olduğu, Akbank Beykoz Şubesi'nin 20.08.2007 tarihli yazısına göre murisin kredi borcunun 08.11.2006 tarihinde kalmadığının bildirildiği, N____ K____'nun açtığı tapu iptali ve tescil davasının kabulle sonuçlandığı, İstanbul 10. İcra Müdürlüğü'nün 2006/813 dosyasındaki ipotekli taşınmazın N____ K____ adına tapuya tesciline karar verildiği, davanın somut davayı doğrudan ilgilendiren bir yönü bulunmadığından kesinleşmesinin beklenmesine gerek görülmediği, poliçede ölüm anında 100.000 TL'lik ölüm tazminatının yer aldığı, açılan esas dava yönünden 30.000 TL talep edilmekle, bu miktarın aynen davalı şirketten alınmasına karar vermek gerektiği, birleşen dosyada ihbar olunan N____ K____'nun 31.500 TL ödeyerek takip dosyasındaki alacağı temlik almasına bağlı 70.000 TL olarak istenen ölüm tazminatı tutarından bu miktarın düşümü sonucu davacıların ölüm tazminat tutarı olarak 38.500 TL talep edebilecekleri, davacılar vekilinin diğer istemlerinin dosya kanıtlarına uygun düşmemesi sebebiyle yerinde bulunmadığı gerekçesiyle asıl davanın kabulüyle 30.000 TL'nin 12.12.2005 tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacılara C____ E___ veraset belgesindeki payları oranında verilmesine, birleşen dosyanın kısmen kabulüyle 38.500 TL'nin 12.12.2005 tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacılara C____ E____ veraset belgesindeki hisseleri oranında verilmesine, fazlaya dair istemin reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacılar vekili ve davalı vekili temyiz etmiştir.

1-)Dava, hayat sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Davalı sigorta şirketi, davacılar murisinin sigorta sözleşmesinin kurulma aşamasında doğru bilgi verme yükümlülüğünü yerine getirmediğini savunarak ödeme yapmamıştır.

Sigorta sözleşmesi kurulurken sigortalıya yüklenen doğru bilgi verme (ihbar) yükümlülüğü ile TTK.nun 1290. maddesi hükmü mal sigortalarına dair olmakla birlikte yerleşmiş Yargıtay uygulamasıyla hayat ve kaza sigortalarında da uygulanmaktadır. Bu sebeple sigorta ettiren, sigortacıya doğru bilgi vermekle yükümlü bulunmaktadır. Kural olarak, rizikonun gerçekleşmesinden önce sigortacı bilginin yanlış verildiğini öğrendiği takdirde aynı hüküm gereğince sigortacıya sözleşmeden cayma hakkı tanınmıştır. Cayma hakkının kullanılmadığı halde ise bu hak düşer ve sözleşme, hükümlerini doğurmaya devam eder. Yine, sigorta hukukunda esas itibarıyla sigorta ettirenin sözleşme yapılırken gerçek durumu bildirme yükümlülüğü bulunmakta olup, yanlış veya eksik bildirimde bulunmak ya da bilinen önemli hususların sigortacıdan gizlenmesi halinde, sigortacının hataya düşmüş olup olmadığı gözetilmeksizin sözleşmeden dönme (cayma) hakkı doğar. Ancak, yasada öngörülen sürede, bu hakkın kullanılmasına dair irade açıklamasının mı, bu iradenin sigorta ettirene bildirilmesinin mi zorunlu olduğu hususunda belirsizlik bulunmaktadır. Sözleşmeden dönme, fesih bildiriminden farklı olarak sözleşmenin kuruluş anından başlayarak geriye doğru sonuçlar doğuran bir irade açıklamasıdır. TTK.nun 1290 ıncı maddesinde bu hakkın bir ay içerisinde sigorta ettirene bildiriminden değil, "kullanılmasından" söz edilmektedir. Bundan dolayıdır ki, bu hak, ilgili hususun öğrenildiği tarihten bir ay içerisinde kullanılmalı, yani muhatabın bilgisine ulaştırılmak üzere dışa vurulmalıdır. Yasa metninin yazılış biçimi ve sözleşmeden cayma kavramının özü, böyle bir yorumu zorunlu kılmaktadır. Aksinin kabulü halinde, sözleşmeden dönme hakkının kullanılmasının olanaksız hale getirilmesine meydan verilmiş olur.

Dava konusu olayda ise, rizikonun gerçekleşmesinden önce sigortacının bu hususu öğrendiği ispat edilmiş değildir. Rizikonun gerçekleşmesinden sonra sözleşmeden cayma esasen mümkün değildir. Böyle bir durumda sigortacı ya sözleşmeye koyacağı hükümle ya da BK.nun genel hükümlerine dayanarak hakkını koruyabilecektir. Nitekim davaya konu olayda da Genel Şartlar'ın C.2/2.2 nci maddesine konulan hükümle kasıt halinde sözleşmeden caymanın mümkün olduğu düzenlenmiştir. Poliçeye bu yönde konulan hüküm sigorta hukukuyla ilgili emredici nitelikte hükümlere aykırı olmadığı gibi, BK.nun sözleşme hukuku ilkelerine de aykırı düşmemektedir.

Davaya konu olayda, sigortalı muris C____ E____'nin 18.04.2005 tarihinde silahla saldırı sonucu yoğun bakımda iken 19.04.2005 tarihinde, başlangıç tarihi 19.04.2005 olan bir yıl süreli Akgüvence Kredi Hayat Sigorta Poliçesi düzenlendiği, sigortalı muris 22.07.2005 tarihinde vefat edince poliçede lehtar olan dava dışı Akbank A.Ş. tarafından davalı sigorta şirketine 21.11.2005 tarihinde tebliğ olunan 18.11.2005 tarihli ihtarla riziko davalıya bildirildiği, davalı sigorta şirketinin 23.11.2005 tarihli yazıyla belgeleri talep ettiği ve 30.11.2005 tarihinde tebliğ olunan yazıyla eksik belgelerin gönderildiği, davalı sigorta şirketinin de 12.12.2005 tarihli ihtarıyla poliçe teminatının ödenmeyeceği belirtilerek cayma hakkını süresinde kullanmış olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, davalı sigortacının yasal süresi içerisinde (Genel Şartlar'ın C.2/2.2 nci maddesi) sigorta bedelini ödemeyeceğini bildirerek cayma hakkını kullanmasından dolayı davanın reddi yerine, aksine düşüncelerle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir.

2-) Davacılar vekilinin temyiz itirazlarına gelince; bozma sebep ve şekline göre davacılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

KARAR : Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan sebeplerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davalı yararına BOZULMASINA, 2 numaralı bentte açıklanan sebeplerle bozma sebep ve şekline göre davacılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, takdir edilen 825,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, ödenen temyiz peşin harcın istemi halinde temyiz eden davalıya iadesine, 15.09.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi."
İlgili Mevzuat Hükmü : Türk Ticaret Kanunu MADDE 1290 :D) SİGORTA ETTİRENİN MÜKELLEFİYETİ VE BORÇLARI

I - İHBAR MÜKELLEFİYETİ

1. MUKAVELE YAPILIRKEN

Sigorta ettiren kimse, sigortacının mukavele yapılırken hakikî vaziyetleri bildiği takdirde mukaveleyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını mücip olacak bütün hususları sigortacıya bildirmeye mecburdur. Sigorta ettiren kimse sorulduğu halde susmuş veya noksan yahut hakikata muhalif beyanlarda bulunmuş ise hakikata vâkıf olmıyan sigortacı mukaveleden cayabilir; şu kadar ki; sigortacı hakikatı öğrendiği tarihten itibaren bir ay içinde cayma hakkını kullanmamış ise bu hak düşer. Sigorta ettiren kimsenin kötü niyeti anlaşıldığı takdirde sigortacı prime hak kazanır.

Sigorta mukavelesinin yapılması sırasında sigorta ettirene doldurması teklif olunan listede yazılı sorular dışında hiçbir mesuliyet tevaccüh etmez.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Nevra ÖKSÜZ
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 14-03-2014

THS Sunucusu bu sayfayı 0,03214312 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.