![]() |
|
![]() |
|
(Karar Tarihi : 04.02.1948)
"Bir davanın tahkikat ve yargılaması sonunda verilmiş olan hüküm Yargıtayca bozulduktan sonra da tarafların ıslah isteminde bulunmalarına usul hükümlerince cevaz olup olmadığı hususunda Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 3.11.1934 tarih ve 2473/3316 ve Dördüncü Hukuk Dairesinin 26.11.1943 tarih ve 4549/3301 sayılı kararlarını havi ilamları arasında meydana gelen ayrılığın, içtihatların birleştirilmesi yoluyla çözülmesi hususu Yargıtay Birinci Başkanlığınca tensip kılınmış olmasına mebni uyuşmazlık konusunu teşkil eden ilam örnekleri çoğaltılarak 4.2.1948 tarihine rastlayan Çarşamba günü saat 9.30 da müzakerenin başlayacağı Genel Kurul Üyelerine bildirilmişti.
Bugün toplanan kurula elli bir zatın iştirak ettiği görüldükten ve müzakere nisabı tahakkuk ettikten sonra Birinci Başkan Halil Özyörük'ün Başkanlığında müzakereye başlanarak uyuşmazlık konusu kağıtlar Birinci Başkan tarafından okunduktan ve olayın özeti anlatıldıktan sonra söz alan; Üçüncü Hukuk Dairesi Başkanı Sabir Erbil; Tahkikata tâbi olan mevadda tahkikat bitinceye kadar ve tâbi olmayanlarda muhakemenin hitamına kadar ıslah yapılabilir. Nakızdan sonra, muhakemenin devamıdır. Islah müessesesinin tevsii caiz değildir. Dördüncü Hukuk Dairesinin kararı doğrudur dedi. Dördüncü Hukuk Dairesi Başkanı Fevzi Bozer; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun altıncı faslına göre ıslah talebi; biri usule diğeri davanın esasına taalluk eder. İkinci Hukuk Dairesinin ilamından anlaşıldığına göre hadise; bir boşanma davasıdır, hüküm defaatla nakzolunmuştur. Davacı bozmadan sonra boşanma sebebini değiştirmiş, Usulün seksen sekizinci maddesi mucibince davayı tamamen ıslah etmiştir. Dairemize ait kararda ıslahın şekle yahut esasa ait olduğu hakkında bir sarahat yoktur. Belki Yüksek Heyet usule müteallik ıslah ile esasa müteallik ıslahta bir fark görmeyecektir. (Seksen üçüncü maddeyi aynen okudular) Bu maddeye göre zühul neticesi bir hatanın ıslahı, hüsnüniyet sahibi kimseler için de bir defaya mahsus olmak üzere kabul olunmuştur. Hakkın suistimaline meydan verilmemek için mükerrer ıslah kabul olunmamıştır. Çünkü, mükerrer ıslah; davaların uzamasını mucip olacağı gibi diğer tarafı da ızrar ve izaç eder. Bundan başka ıslah; tahkikata tabi davalarda tahkikatın hitamına kadar ve tahkikata tabi olmayanlarda muhakemenin hitamına kadar dermeyan olunabilir. Muhakemenin hitamından maksat, duruşmanın hitamıdır. Binaenaleyh tahkikat veya muhakeme bittikten sonra, ıslah talebi hakkı sakıt olur; hüküm bozulduktan sonra bu hak, avdet etmez. Birinci Hukuk Dairesi Başkanı Şefkati Özkutlu; Kanun gayet sarihtir, tahkikat bitinceye kadar diyor. Bidayette mahkemeler müctemi iken bilahare müctemi mahkemeler azaldı ve tek hakimli oldu. Usulde tahkikat bitinceye kadar dediğine göre davayı rüyet eden münferit hakim de olsa muhakemeyi bitirinceye kadar götürebiliriz. Tahkikat bitti müdafaaya davet ediyorum deyince, artık muhakeme safhası başlamıştır. Sulh işleri muhakeme bitinceye kadardır. Muhakeme bitince artık ıslah olamaz. Temyiz bozdu yeniden tahkikat başladı denecek olursa işte bu nokta şaşırtır. Nitekim ikinci Hukuk Dairesini de şaşırtan bu nokta olmuştur. Bir hüküm bozulunca dava arzuhaline kadar işi geri götürmez, maddi hukuka taalluk eden vakıalar ve sebepler ıslah edilemez, yalnız usule müteallik olanları ıslah eder. Beşinci Hukuk Dairesi Başkanı Y. K. Aslansan; Islah, tahkikat ve muhakemenin sonuna yani hüküm verilinceye kadar mı, yoksa bozmadan sonraya da şamil midir? Tatbikatta husule getirdiği ve getireceği sonuç bakımından bu önemli mevzu üzerinde bihakkın durulmak ve etraflı inceleme yapılarak Usulün seksen dördüncü maddesi hükmü ihtiyaca uygun bir şekilde yorumlanmak icap eder. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yürürlüğe girdikten sonra gıyap, ıslah, eski hale getirmeye müteallik hükümler ve bunların uygulama tarzı davaların sonuçlandırılmasına engel teşkil edip etmediği yolunda ve fayda ve mahzurları hakkında ilmi münakaşalar oldu. 2026 sayılı kanun ile ihtiyaca uygun bir şekilde değiştirilen gıyap hükümleri tatbikatta umulan gayeyi sağlayabildiği halde ıslah eski hale getirme hükümleri ihtiyacımıza uygun bir şekilde düzenlenemedi. Tatbikat ile de şimdiye kadar layıki veçhile aydınlanamayan bu hükümlerin ihtiyaca uygun bir şekilde değiştirilmesi ve yorumlanması gereklidir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunumuzun seksen üçüncü maddesinde iki taraftan her birinin usule müteallik yaptığı muameleyi, tamamen veya kısmen ıslah edebilmesi esası kabul olunmuştur. Diğer tarafın muvafakatına ve mahkeme kararına da bağlı olmaksızın ıslah ile bir davada yapılmış muameleler tamamen veya kısmen kalkıyor. İşte bu suretle tamamen ıslah ile dava yeniden baştan görülebiliyor. Kısmen ıslah ile de yalnız bir kısım muamele tekrar görülüyor. Bazı usul şarihleri ıslahı, davayı uzatan bir usul olarak vasıflandırmışlardır. Hatta İsviçre'de Bern, Argovi gibi kantonlarda Usul kanunlarından ıslah faslı kaldırılmıştır. Ancak bir dava açıldıktan sonra teslimi dava olunan malın ziyaı gibi bir sebeple teslimi imkansızlığından dolayı iddiayı ifa yerine tazminata çevirmek ve sonradan öğrenilen dava sebebi olan vakıaları düzeltmek ve deliller safhasında öğrenilen ve ele geçirilen delilleri ikame etmek ve belgeleri ibraz eylemek gibi iyi niyet sahibi taraflara bir defaya mahsus olmak üzere yapılmış olan yanlışlıkları düzeltmek ve unutulmuş şeyleri tamamlamak imkanını veren ve ileri bir hukuk düşüncesi olan bu fasıl hükümlerinin faydaları aşikardır. Yalnız bu fasıl hükümlerinin davanın herhangi bir safhasında uygulanması davaların sonu alınamayacak bir şekilde uzamasına yol açar ve bu hükümlerden beklenilen gayeye aykırı neticeler tevlit eder. Binaenaleyh bu önemli ve faydalı hükümlerin sade ve çabukluk esasını hedef tutan usul hüküm ve kurallarına uygun bir tarz ve şekilde sınırlandırmak zaruridir. Usul Kanunumuzun mehazı olan Nöşatel Usul Kanununun bahis konusu seksen dördüncü maddemize tekabül eden yetmiş sekizinci maddesinde ıslahın duruşmanın sonuna kadar ve teşkilatımızı hedef tutan seksen dördüncü maddede ıslahın asliye işlerinde tahkikat ve sulh işlerinde de muhakeme bitinceye kadar yapılacağı gösterilmek suretiyle ıslahın hüküm verilinceye kadar olan yargılama safhasına masruf ve münhasır olduğu anlaşılmaktadır. Temyiz faslında hususiyle 430 uncu maddede ıslahın esasa mütedair bozmalardan sonra da cari olabileceğine dair sarih veya zımni bir hüküm mevcut değildir: Binaenaleyh bu istisnai yolun bozmadan sonraki safhalara da teşmilini gerektirir ortada bir sebep yoktur. Islah hükümlerinin bozmadan sonraya teşmili bozma kararıyla husule gelen müktesep hakları ihlal edebileceği gibi tamamen ıslah ile de mahiyeti değişen davanın neticelenmesini önler uzamasına sebep olur. Binaenaleyh seksen dördüncü maddeye göre ıslah tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yani iş hükme bağlanıncaya kadar yapılabilip hükme bağlandıktan sonra bir suretle cari olamayacağı mütalaasındayım. Ticaret Dairesi Başkanı Faiz Yörükoğlu; Tahkikat safhası fiilen kalkmıştır. Hüküm verilinceye kadar tabirinden istifade edeceğiz. Islah yalnız tahkikat bitinceye kadar kabildir diye takyit edersek ıslah müessesesini kaldırmış oluruz. Bozmadan sonra ıslah talebi kabul olunabilir mi? Bu hususta kati bir şey söylenemez. Çünkü, bozmanın mahiyetine göre iş değişir, tebligattan dolayı bozma vuku bulduğu takdirde tahkikat yeniden başlıyor demektir. Şu halde bozmanın mahiyetine göre bozmadan sonra dahi ıslah cari olabilir dedi. Üçüncü Hukuk Dairesi Başkanı Sabir Erbil; Sayın Kemal Aslansan'ın mütalaalarında bahsettikleri Profesör Sabri Şakir'in sözleri maddenin metnine göre doğru değildir. Sayın Ticaret Dairesi Başkanı Faiz Yörükoğlu bir bakımdan ıslah talebinin kabul olunabileceğini beyan buyurdular, kanaatimce bozmadan sonraya teşmil doğru değildir. Noktai nazarlarını kabul ettiğimiz takdirde namütenahi devam eder gider. Kanunun kastı zühulü bir defaya mahsus olmak üzere düzeltmektir. Islahı ilk mahkemede baskı altında bırakmak çok yerinde olur dedi. İcra ve İflas Dairesi Başkanı Abdullah Aytemiz; Nakızdan sonra ıslahın caiz olup olmadığı ihtilaflıdır. İkinci Dairece bozmadan sonra ıslah suretiyle bir davanın mahiyetinin değiştirilebileceği Dördüncü Dairece de muhakeme bittikten ve hususiyle hüküm Temyiz Mahkemesince bozulduktan sonra ıslah talebinin dinlenmeyeceği içtihat edilmiştir. Birinci Hukuk Dairesi de 10.6.1937 ve 9.10.1939 tarihlerinde nakızdan sonra ıslah caiz olmadığına Genel Kurulda 12.6.1940 tarihinde mahalli mahkemenin ısrar kararını tasvip etmek suretiyle ıslahın cevazına karar vermiştir. Şu halde ihtilaf yalnız iki daire arasında olmayıp Birinci Daire, Dördüncü ve Umumi Heyet de İkinci Daire gibi karar vermiştir. Birinci ve Dördüncü Daire içtihatlarını daha isabetli görüyorum. Çünkü, nakızdan sonra ıslah yolu açık bulundurulacak olursa aleyhine bozma yapılan taraf, hasmı lehine emri nakzi haline gelen bir ciheti ıslah yoluyla hükümsüz bırakmış ve şu suretle müktesep bir hakkı ihlal etmiş olur. Bu mahzurdan dolayı kaide olarak nakızdan sonra ıslah olamaz. Şu kadar ki, nakız hasım tarafına bir hak tevlit etmemiş ise mesela tebligatın yolsuzluğu, zamanaşımının husulü vazife ve salahiyetsizlik gibi bir sebeple bozulmuş ise ortada bir hüküm kalmamış ve diğer taraf için de bir hak doğmamış olduğundan bu gibi hallerde istisnaen ıslah caiz olmalıdır. Zira ıslah müessesesi bir yanılmayı veya daha evvel düşünülemeyen bir hususu düzeltmek için kabul edilmiştir. İmkan görülen yerlerde bu hakkın kullanılması maslahata uygun ve yerinde olur. Islahın usule ve davaya müteallik olmak üzere ikiye ayrılmasına itiraz olundu. Halbuki Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ıslahı iki gruba ayırmıştır. Seksen üçüncü maddede iki taraftan her biri usule müteallik olarak yaptığı muameleyi tamamen veya kısmen ıslah edebilir. Seksen sekizinci maddede ıslah eden taraf davasını kamilen ıslah ettiği ve bunun tebliği tarihinden itibaren üç gün zarfında yeni bir dava ikame eylemediği halde davası iptal olunur denmektedir. Bunlardan seksen üçüncü madde usule seksen sekizinci madde de davaya müteallik ıslahtan bahsetmektedir. Hulasa : Kaide olarak nakızdan sonra ıslah caiz değilse de, müstesna hallerde caizdir. Dördüncü Hukuk Dairesi Başkanı Fevzi Bozer; Islah, zararı faydasına galip bir müessesedir. Yeni hukuk usul muhakemeleri kanunu tasarısı hazırlanırken ıslah faslı tamamen kaldırılmıştı. Komisyon, mahzurlarını bertaraf edici kayıtlar konmak şartıyla ve muhakeme bitinceye kadar dermeyan olunmak şartıyla bu müessesenin ibkasını münasip görmüştür. Fakat nakızdan sonra ıslah talebinin mesmu olamayacağında tereddüt edilmemiştir. Hükmün mesela tebliğin yolsuzluğundan dolayı bozulması halinde ıslah caiz olur mu? Maddenin sarahati buna manidir. Çünkü, maddenin metninde "ıslahın muhakeme bitinceye kadar dermeyan olunabileceği" tasrih olunmuştur. Bu bir nevi ıslah talebi için müddet tayinidir. Kanunun tayin ettiği süre bitince ıslah talebi hakkı sakıt olur. Binaenaleyh nakızdan sonra ıslah, hiç bir veçhile caiz değildir. Ticaret Dairesi Başkanı Faiz Yörükoğlu; Bugünkü duruma göre kanunun verdiği bu hakkı biz tevhidi içtihatla nasıl nezedebiliriz. Birinci Başkan; Tahkikata tabi olmayan işlerde duruşma neticelenmiş, o safhaya kadar davanın taayyün eden şekil ve mahiyetinde bir değişiklik olmadığı ve bu haliyle hükme iktiran eyledikten sonra geçen safha, bu hükme müteferri temyiz tetkikine taalluk eder. Artık dava hükme raptolunduktan sonra temyizin nakzı o şekliyle muayyen davaya lahik olmuş hükme teferru edeceği için nakızdan sonra ıslah bahis mevzuu olmamak lazım gelir, demeleriyle neticede; 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile usul hükümleri meyanına giren ıslah müessesesi ile; açılmış olan bir davada usule müteallik olmak üzere yapılan yanlışlıkları bir defaya mahsus olmak üzere tamamen veya kısmen düzeltmek imkanı sağlanmıştır. Nitekim bir dava açıldıktan sonra teslimi istenen malın telef ve ziyaı gibi bir sebeple teslimin imkansızlığından dolayı iddiayı, ifa yerine tazminata çevirmek ve davayı, sebebi olan vakıalar sonradan öğrenilerek düzeltmek ve deliller safhasında da yeni deliller ikame etmek lüzum ve zarureti hasıl olabilir ve iyi niyet sahibi olan taraflar bu yanlışlıkları ve unutulmuş şeyleri ıslah yoluyla düzeltir veya tamamlayabilirler. Bu fasıl hükmünün sağladığı bu önemli faidelerine mukabil davanın her hangi bir safhasında bu hükümlerin uygulanması davaların sonu alınamayacak surette uzamasına da yol açabileceğinden bu değerli ve faydalı hükümlerin sadelik ve çabukluk esasını hedef tutan umumi usul prensiplerine uygun bir şekilde hızlandırılması da tatbikatın gösterdiği lüzum ve icaplardan bulunmaktadır. Konunun aydınlanması ve anlaşmazlığın çözümü bakımından olaya temas eden Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun seksen dördüncü maddesi hükmü kanunumuzun mehazı olan Nöşatel Usul Kanununun işbu seksen dördüncü maddemize tekabül eden yetmiş sekizinci maddesi hükmü ile birlikte mütalaa edilmek icap eder. Nöşatel Usul Kanununun yetmiş sekizinci maddesinde "ıslahın duruşmanın sonuna kadar Jusqu'a la cloture des debats" ve teşkilatımızı hedef tutan seksen dördüncü maddede ıslah; tahkikata tabi olan davalarda tahkikat bitinceye ve tabi olmayanlarda muhakeme hitamına kadar yapılabilir" denilmekle bahis konusu yetmiş sekiz ve seksen dördüncü maddelerin açık ibarelerinden ıslahın yalnız tahkikat ve yargılama safhalarında yani tahkikat bitinceye ve hüküm verilinceye kadar mümkün olabileceği kastedildiği ve tahkikat ve yargılama devresinden sonra tarafların bu hakkı kullanamayacakları anlaşılmaktadır. Kanunumuzun temyiz faslında ve hususiyle 430 uncu maddede hüküm temyizen bozulduktan sonra da ıslahın cari olabileceğine dair sarih ve zımni bir hüküm mevcut olmamasına ve aksine tahkikat ve hüküm devreleri gösterilmek suretiyle bir devre ve zaman ile takyid edildiğine göre seksen dördüncü maddenin mücerret ıtlakına bakılarak bu istisnai yolun hükmün Yargıtayca bozulmasından sonraki safhalara da şümulünün kabul edilmesi bozma kararıyla kazanılan hakları ihlal edebileceği gibi tamamen ıslah suretiyle davanın değiştirilmesi hallerinde de işin sonuçlanması güçleşir. Ve bu suretle bu müesseseden beklenilen gayeye ve çabukluk esaslarına aykırı düşer. KARAR : Dava açıldıktan sonra mevzuunda, sebebinde ve delillerde ve sair hususlarda usule müteallik olmak üzere yapılmış olan yanlışlıkları bir defaya mahsus olmak üzere düzeltmek ve eksiklikleri de tamamlamak imkanını veren ve mahkeme kararına lüzum olmadan tarafların sözlü ve yazılı beyanlarıyla yapılabilen ıslahın; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun seksen dördüncü maddesinin açık hükmü dairesinde tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabilip Yargıtayca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağına mevcudun üçte ikiye aşan oyçokluğu ile 4.2.1948 tarihinde karar verildi." |
İlgili Mevzuat Hükmü : (Eski) Hukuk Usulu Muhakemeleri Kanunu - Mülga MADDE 84 :Islah, tahkikata tabi olan davalarda tahkikat bitinciye kadar ve tabi olmıyanlarda muhakemenin hitamına kadar yapılabilir.
|
|
Şerh Son Güncelleme: 14-12-2013
|
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |