Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2011/ 3-861 Esas 2012-158 Karar İçtihat

Üyemizin Özeti
"Yemin" altında "borç aldığını" ve "bunu ödediğini" beyan eden kimsenin sözünün olduğu gibi kabul edilmesi gerekir.
(Karar Tarihi : 16.03.2012)
Dava: Taraflar arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Biga Sulh Hukuk Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 25.01.2010 gün ve 2009/136 Esas, 2010/88 Karar sayılı kararın incelenmesi davalılardan H____ tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 22.11.2010 gün ve 2010/8411 Esas, 2010/18881 Karar sayılı ilamı ile,

(...Davacı, davalı tarafa verdiği borç paranın ödetilmesi için giriştiği icra takibine itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamını ve % 40 icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.

Davalılar, davacıya borcu olmadıklarını bildirerek, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davacının teklif ettiği yemin sonucunda davalı H____'nin davacıdan borç para aldığını, ancak bunu ödediğini, hiçbir borcunun kalmadığını beyan ederek yemin etmesi üzerine ödeme savunmasının ispat edilemediği gerekçesi ile bu davalı yönünden istemin kabulüne, diğer davalılar yönünden davanın reddine karar verilmiş, hüküm davalı H____ tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar arasında karz hukuki ilişkisinin bulunduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Alacağın miktarı itibariyle davacı davalıya borç para verdiğini yazılı delille ispatlayamadığından davalıya yemin teklif etmiş; davalı yeminli beyanında "Davacıdan borç para aldığını ancak bütün borcunu ödediğini" bildirerek yemininde sebat etmiştir.

HUMK'nun 337 ve sonraki maddelerinde yazılı yemine ilişkin hükümlerin hiç birisinde yemin altında söylenen sözlerin bölünmesine yer veren bir kural benimsenmiş olmadığı için, yemin metninin tüm olarak göz önünde bulundurulması gerekir. Bir davada, bir tarafın diğer tarafa yemin teklif etmesi demek, iddianın sonucuna yemin edecek kimsenin iradesine ve vicdanına bırakma yani onun söyleyeceklerinin gerçek olduğunu hakimin kabul etmesine önceden rıza göstermek demek olduğu HGK'nın 01.04.1964 tarih 146/253 sayılı kararında da vurgulanmıştır.

Yemin altında borç aldığını ve bunu ödediğini beyan eden kimsenin sözünün olduğu gibi kabul edilmesi gerekir (Belgesay HUMK. Şerh Sayfa 268). Mahkemece delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucu davalı H____ yönünden istemin kabulü bozmayı gerektirmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

KARAR : Davalılardan H____'nin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 16.03.2012 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.


KARŞI OY

Aşağıda açıklanan nedenlerle yeminin bölünemeyeceği yolundaki HGK. kararına katılamıyorum: Bilindiği gibi davadaki iddialarını ispat edemeyen taraf karşı tarafa bu konuda yemin teklif edebilir. 1086 sayılı H.M.U.K.'nun 345 ve devam eden maddelerinde ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 225 ve sonra gelen maddelerinde yeminin hangi hallerde verilebileceği ve sonuçları belirtilmiştir. Yemin kesin delil olup yemin eden kişi yemine konu olan vakıaları kabul etmiş sayılır. Diğer taraftan yeminin hukuki sonuç doğurabilmesi için ispat yükünün yemin teklif eden tarafta bulunması gerekir. İspat yükü kendisine düşmeyen taraf yemin teklif etse ve karşı taraf yemin etse bile hukuki sonuç doğurmayacaktır.

İkrar, tarafın herhangi bir talep olmaksızın karşı tarafın dayandığı bir olayı kabul etmesidir, "borcum vardır" dediğinde bu basit bir ikrardır. Hem paranın alındığı hem de borç olarak alındığı kabul edilmektedir. "Davacıdan para aldım ancak borç olarak değil bağış olarak aldım" dediğinde bu da bir ikrardır; ancak gerekçeli ikrar diğer bir anlatımla gerekçeli inkardır. Bu durumda ikrarın bölünmeyeceği ve vasıflı ikrarda ispat yükünün karşı tarafta olduğu gerek öğretide gerekse yargısal uygulamalarda kabul edilmektedir. Bileşik ikrarda ise, karşı tarafın ileri sürdüğü olay ikrar edilmekte ona bağlantılı olan veya olmayan bir nedenle onun hukuki sonucu bertaraf edilmek istenmektedir ki bu da ikiye ayrılır. Birisi bağlantısız bileşik ikrar olup ikrar edilen olayla ilgili olmayan bir nedenle ikrarın hukuki sonucu ortadan kaldırılmak istenebilir, "borç aldım ancak karşı tarafın da bana borcu var" denildiğinde ikrar eden karşı taraftan alacağı olduğunu ispat etmek zorundadır. Bağlantılı bileşik ikrarda ise ikrara bağlı olan başka bir nedenle ikrarın hukuki sonucu kaldırılmak istenmektedir, "borç aldım ödedim" denildiğinde durum böyledir. Bağlantılı bileşik ikrarda ikrarın bölünüp bölünmeyeceği öğretide tartışmalı ise de yargısal uygulamada bölünebileceği kabul edilmekte ve bunda hiçbir sapma olmamaktadır. Örneğin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 09.06.2004 gün 2004/4-362 E. ve 2004/347 K. sayılı ilamı ile yine HGK. 12.10.2011 gün ve 2011/19-473 E., 2011/607 K. sayılı ilamları da aynı doğrultudadır.

Yemin de sonuçta bir ikrardır, ancak taraf doğrudan doğruya değil karşı tarafın talebi ve mahkemenin de daveti ile bu yemin eda edilmektedir. Bu nedenle ikrardaki hükümlerin burada da uygulanması gerekir. Yani bileşik bağlantılı ikrarda olduğu gibi borcu ödediğini davalı ispat edecektir. Davacıya borcun ödenmediğini ispat et demek olmayan şeyin ispatı anlamına gelir ki bu da zaten mümkün değildir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun oybirliği ile verdiği 09.06.2004 gün ve 2004/13-343 E., 2004/346 K. sayılı ilamında da belirtildiği gibi yeminde yemin eden borcu kabul edip de ödediğini belirtmiş ise ispat yükü ödediğini savunan yemin eden kişidedir. Yemin edenin ödeme yaptığı konusunda yemin etmiş olması hukuken sonuç doğurmaz ve kendi savunmasını ispat etmek zorundadır.

Diğer bir kural ise ispat yükü kendisine düşmeyen tarafın karşı tarafa teklif ettiği yeminin hukuki sonuç doğurmayacağıdır. Somut olayımızda davalıya, davacı sadece borcu olup olmadığı yolunda yemin teklif etmiş, davalı da borcu olduğuna yemin etmiş; yani borcu ikrar etmiştir. Teklif edilen yeminin dışına çıkarak ayrıca borcu ödediği hususundaki beyanı yemine dahil değildir. Yemine dahil olmayan bir hususun sadece ikrar edilmesi yemin edeni ispat yükünden kurtarmaz. Kaldı ki, yukarıda da belirtildiği gibi davacının "Davalı borcu olup olmadığına ve ödeyip ödemediğine dair yemin etsin" dediğinde bile borç ikrar edildiğinde borcun ödendiğinin ispat yükü yemin edene geçtiğinden davacının bu hususta teklif ettiği yemin hukuki sonuç doğurmayacaktır. Kaldı ki, bu konuda yani ödeme konusunda bir yemin teklifi de bulunmamaktadır.

Sonuç olarak borcu olduğunu kabul eden davalının borcun ödendiği hususundaki beyanının ispat yükünü değiştirmeyeceği göz önüne alınarak ve savunmasını da ispat edemediğinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi yönündeki çoğunluk görüşüne katılamıyorum.
İlgili Mevzuat Hükmü : Hukuk Muhakemeleri Kanunu MADDE 225 :(1) Yeminin konusu, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalardır. Bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa sayılır.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Ufuk BOZOĞLU
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 14-12-2013

THS Sunucusu bu sayfayı 0,01677489 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.